Yeni başlayanlar için 10 adımda Kanuni

kibela24

Nirvana
Kayıtlı Üye
29 Aralık 2007
6.205
51
44
Yeni başlayanlar için 10 adımda Kanuni

Malum dizi, Osmanlı'yı ülke gündeminin baş köşesine taşıdı.
Son yılların en fazla gürültü koparan dizilerinden 'Muhteşem Yüzyıl', Kanuni Sultan Süleyman'ı 'kadın düşkünü' gibi göstermesiyle tepki topluyor. 600 yıllık imparatorluğun en debdebeli dönemini anlatmaya soyunan dizi, Osmanlı'yı ülke gündeminin baş köşesine taşıdı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda 46 yılla 'en uzun süre tahtta kalan padişah' olan Kanuni Sultan Süleyman, 'Muhteşem Yüzyıl' isimli televizyon dizisiyle yeniden Türkiye'nin gündeminde. Pek çok insan, dizide gösterilen ortamın gerçeği yansıtıp yansıtmadığıyla ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. 46 yıllık saltanatı süresince Osmanlı sınırlarını iki katı genişleten, Doğu'dan Batı'ya pek çok sefer düzenleyen ve ömrü Zigetvar Kalesi'ni fethettiği esnada son bulan 'Muhteşem Süleyman' gerçekte nasıl biriydi? 'Kanun Koyucu'nun hüküm sürdüğü Osmanlı'da 'harem' nasıl bir yerdi?
Konunun uzmanları, 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinde anlatılanların gerçekleri çarpıttığını söylüyor. Çok merak edilen soruları uzmanlara sorduk. İşte gerçek 'Muhteşem Süleyman'..
Cariyelerle ilişki gülünç
Tarihçi-yazar Prof. Dr. Sait Öztürk: Devşirilen çocukların yetiştiği yer 'enderun'sa eğer, devşirilen kız çocuklarının yetiştirildiği yer de 'harem'dir. Burada mesleki eğitim verilir; Kur'an öğreniminden, okuma yazma eğitimine, edep-adap kaidelerinden görgü kurallarına kadar birçok alanda eğitimler kurumsal eğitmenler tarafından sağlanır. Cariyeler (hizmetkarlar) ücretli çalışandır. Tüm sarayın işlerine bakarlar. Sayıları 300'e kadar çıkar. Tedarik, saray mutfağı, çocukların eğitimi, bakımı, banyoların temizliği ile ilgili ayrı ayrı kurulan dairelerde çalışırlar. Kayıtlara göre Topkapı Sarayı'nda çalışan hizmetçi (cariye) Kanuni döneminde ortalama 30 akçe ücret alırmış. Padişahın bu kadınlarla yatıp kalkması Cumhurbaşkanının Çankaya'da çalışan kadınlarla birlikte olması kadar gülünçtür.
Bazı bilgiler hayali
Tarihçi-yazar Yrd. Doç. Teyfur Erdoğdu: Harem, ister İslam'a göre isterse de başka bir hukuka veya geleneğe göre 'yabancılara kapalılık' arzeden bir birimdir. Bu mekân, giremeyenlerin hayal güçlerini kullanmalarına neden olmuştur. Osmanlı'nın, Endülüslü Arapların, Çinlilerin ve Japonların muhatabı olan Batılılar da bu mekânlarda sadece harem sahibine haz verecek kadınların ve oğlanların saklandığını düşünmüşlerdir. Harem hakkında ürün verenlerin bir kısmı haremin kıyısından bile geçmemiş olmalarına rağmen, oturdukları yerden hayal güçlerini kullanarak eserler vermişlerdir. Haremi tasvir eden çoğu kaynak Batılıların gerçekle ilgisi olmayan tablo ve gravürleridir.
Kanuni'nin üç eşi vardı
'Kanuni' kitabının yazarı tarihçi Okay Tiryakioğlu: Osmanlı İmparatorluğu'nun 10. padişahı olan Kanuni Sultan Süleyman, 27 Nisan 1494'te Trabzon'da doğdu. Babası ondan önce İmparatorluğu yöneten Yavuz Sultan Selim, dedesi ise II. Bayezid. Şair, sanatkar ve aynı zamanda alim bir şahsiyet olarak bilinen Kanuni, bir yandan devletin halk arasında en muteber nesne olduğunu söylerken, diğer taraftan da hiçbir devletin insan sağlığı kadar önemli olamayacağını vurgulamıştır. Onun sergilediği bu anlayış, Osmanlı devlet idaresinin de ipuçlarını verir. Batılılar, babası Yavuz Sultan Selim ölünce "Arslan öldü yerine kuzu geldi" demişlerdir. Oysa Kanuni, Belgrad'a dayandığında hepsi şaşkınlığa uğramıştı. O günlerde Avrupa ilk kez siyasi birliğini kazanmıştı ki, bu defa Kanuni karşılarına dikilmişti. Kanuni ima edildiği gibi onlarca kadınla birlikte olmadı. Sadece üç eşi ve toplam 13 çocuğu vardı.
Osmanlı sınırlarını iki katına çıkardı
'Osmanlı'nın Kayıp Atlası' kitabının yazarı tarihçi Mustafa Armağan: Ekim 1520 ile 6 Eylül 1566 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten Kanuni, babasından aldığı 6.5 milyon kilometrekarelik ülke sınırını, 46 yıllık padişahlığında iki katına çıkardı. Belgrat, Rodos, Mohaç, Bağdat, Tebriz, Boğdan, Preveze, Macaristan ve Zigetvar'ın tamamını alan Kanuni, Estergon ve Safevi topraklarının da bir kısmını imparatorluk topraklarına katarak sınırları toplamda 14.8 milyon kilometrekareye ulaştırdı.
Batı 'Muhteşem' dedi biz 'Kanuni' dedik
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları (İSAM) Vakfı Başkanı, İslam Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın: Osmanlı Devleti, İslam hukukunu uygulayan bir devletti. Osmanlı, devlet başkanına da bu anlamda yetkiler verdi. İslam hukukunda her alan ayrıntılı biçimde düzenlenmediği için padişahlar önce ferman sonra da kanunla bunları düzenlemek istedi. İşte Sultan Süleyman'ın en büyük özelliği bu dönemde Osmanlı'yı bir 'kanun devleti' haline getirmiş olmasıdır. Özellikle ceza ve arazi düzenlemelerinde tüm dünyada ses getiren ciddi kanunlar çıkarmıştır. Askeri alanda yaptığı çalışmalar ve devlet adamlığındaki başarıları nedeniyle Batı, ona 'Muhteşem Süleyman' dedi; bizler ise 'Kanuni' sıfatını vermekle yetindik.
İmanı kuvvetliydi ibadete düşkündü
'Bilinmeyen Osmanlı' kitabının yazarı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz: Kanuni Sultan Süleyman tarih, edebiyat ve dini bilgilerin yanında askeri alanda da yoğun bir eğitim dönemi geçirdi. Şebinkarahisar, Kefe ve Manisa'da valilik yaptı. Kanuni'yi, Venedik elçisi Bartelemeo Contari şöyle tanımlıyor: "Çalışmaya düşkün; bütün insanlar onun hükümdarlığında iyilik ümit ediyor." İmanı kuvvetli bir alimdi. Divan Edebiyatı'nın en fazla gazel yazan şairi rekoru hâlâ Kanuni'de. Ondan bize 2 bin 779 adet gazel ulaştı. Çok az uyuyan, geceleri ibadetle geçiren, gündüzleri meydanlarda olan bir padişah... Ölümü de savaş meydanında olmuştur.
Bilim ve sanat onun döneminde zirve yaptı
'Kayıtdışı Tarihimiz' kitabının yazarı tarihçi-yazar Yavuz Bahadıroğlu: Onun döneminde ülke sınırları öyle bir noktaya ulaştı ki, Osmanlı İmparatorluğu dünyada 20 milyon kilometrekareye dolaylı olarak hükmeder hale geldi. Tahttaki henüz birinci yılında sefere çıkmaya başladı, ömrü de bir fetih sırasında son buldu. Osmanlı'yı Osmanlı yapan seçkin isimlerin çoğu onun döneminde yetişti: Piri Mehmed Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa, Kemalpaşazade, Ebussuud Efendi, Barbaros Hayrettin, Nişancızade Mustafa, Mimar Sinan, Karahisari, Matrakçı Nasuh, Behram Ağa, Fuzuli, Baki...
Google'da Kanuni'ye hücum
'Muhteşem Yüzyıl' dizisi Osmanlı'yı yeniden ülke gündemine taşırken, 'Kanuni Sultan Süleyman' da internet arama motoru Google'da en çok aratılan isimlerden biri haline geldi. Google'ın kelime istatistik hizmeti Adwords'a göre 'Kanuni Sultan Süleyman' kelimesi geçtiğimiz hafta içinde 27 bin defa arandı. Dizi üzerinden devam eden tartışmalarda harem konusu da bir başka merak konusu oldu. 'Harem' kelimesi son iki haftada rekor kırarak 74 bin defa internet üzerinde arandı. Buna karşın 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinin aranma istatistiği bin 600'de kaldı. Birçok tarihçi ve ilahiyat uzmanı dizide anlatılanların ne İslam'la ne de Osmanlı'yla bağdaşmadığını söylerken, Kanuni portresinin harem etrafında anlatılması, dikkatleri Osmanlı sultanının üzerine çekti.
Harem eğlence yuvası değildi
Osmanlı uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Özcan: 'Devşirme' tabiri, insan kaynağı sağlamak amacıyla gayrimüslim nüfusla yapılmış hukuki geçerliliği olan gönüllü sözleşme anlamını taşır. Osmanlı nüfusunda sadece Müslümanlar yaşamadığından, ancak hizmetler de tüm imparatorluğa götürüldüğünden devşirme sistemi uygulanmıştır. O dönemde çocukların zeki olanları saray ve enderuna eğitim için verilirdi. İslam hukuku çerçevesinde gayrimüslim toplumla yapılan gönüllü bir anlaşmadır bu. 'Harem'deki cariyeler devşirmelerin kadın kısmıdır. Sarayda eğitim gören kız çocuklarıdır. Dizide gösterildiği gibi eğlence yuvası değildir.
Bakış açısı oryantalist
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Selçuk Mülayim: Harem, Osmanlı kültür dünyasının en bilinmeyen kısmıdır. Oraya giren kadın sayısı bile çok azdır. Oryantalist vurgulara dayanan bir harem imajı var. Dekolteli dolaşan kadınlar, havuz başlarında oturan kadınları resmeden gravürlerle dolu her yer. Elbette böylesi daha fazla reyting yaptırır, ancak tarihi gerçeklere de dikkat etmek lazımdı. Dizide kimse saç tıraşlarına dokunmamış. Bu bir çelişki. Ayrıca o dönemde hiç kimse padişahın karşısına kavuksuz şekilde çıkamazdı.
Tarih çarpıtılmamalı
'Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan' belgeselinin senaristi Cihat Zembat: 'Sekiz Ülke Sekiz Yönetmen Sinan' belgeselini çalışırken Kanuni dönemini haftalarca inceledik. Kanuni ve Mimar Sinan aynı dönemde yaşadılar. Ancak dizinin tarihi gerçeklerle ilgili olmadığımı söyleyebilirim. Tarihle ilgili iş yaparken 10 defa düşünmek zorundayız. Hele ki konu Osmanlıysa... Zira bu ülkede Osmanlı hakkında konuşmak uzun yıllar sakıncalıydı. Yeni yeni, hasret kaldığımız değerlerle yüzleşirken daha dikkatli olmak gerek. Bir dizi, kurgusaldır ama kurgunun tarihi değiştirme hakkı olmamalı

alıntı
 
Bakış açısı oryantalist
Sanat tarihçisi Prof. Dr. Selçuk Mülayim: Harem, Osmanlı kültür dünyasının en bilinmeyen kısmıdır. Oraya giren kadın sayısı bile çok azdır. Oryantalist vurgulara dayanan bir harem imajı var. Dekolteli dolaşan kadınlar, havuz başlarında oturan kadınları resmeden gravürlerle dolu her yer. Elbette böylesi daha fazla reyting yaptırır, ancak tarihi gerçeklere de dikkat etmek lazımdı. Dizide kimse saç tıraşlarına dokunmamış. Bu bir çelişki. Ayrıca o dönemde hiç kimse padişahın karşısına kavuksuz şekilde çıkamazdı.
Tarih çarpıtılmamalı

evet çok doğru.ama zaten bu dizi baştan sona çarpıtma.yukarıda adı geçen tarihçilerin bazılarını televizyonda konuşurken de dinlemiştim zaten.
hatta yavuz bahadıroğlu "tarihi diziden mi öğreneceğiz?tarih diziden,masaldan,hikayeden öğrenilmez,belgelerden,belgesellerden doğruyu anlatan tarihçilerden öğrenilir" dedi.
heleki "KANUNİ" gibi hayatında fetvaya yani islami kanunlara uymadan hiç bir iş yapmayan (zaten hep kanuna uyduğu için ona kanuni denmiştir.muhteşem diyen batılılardır.)o yürekli,asil sultanı kadın,eğlence,zevk ve sefa düşkünü,hristiyanlara,yabancılara zulmeden bir padişah gibi gösteren bir diziden hiç öğrenilmez.zaten kasıtlı olarak böyle gösteriyorlar Kanuniyi.bu bir kurgu.bizim bu kurguya rağbet etmememiz gerekiyo.biz onların fethettiği istanbulda oturuyoruz.eğer rağbet edip bu iftiraları izlersek bize bırakılan bu kültür mirasına ihanet etmiş oluruz.
 
Hay ALLAH ben burayı görmemişim,diğer konuna eklemiştim Kanuni ile ilgili bikaç mesaj,

Burdan devam ederiz ama de mi?
:KK31:
 
Annesi Hafsa Hatun
Doğumu 27 Nisan 1495
Vefatı 6/7 Eylül 1566
Saltanatı 1520-1566


KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Osmanlı Sultanlarının onuncusu ve islam halifelerinin yetmişbeşincisi. 1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar babasını yanında kalmış ve bu müddet içinde iyi bir öğrenim ve eğitim görmüştür. Babası Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazasıyla görevlendirildi ve Edirne'de oturdu. Babasını vefatı ile de 30 Eylül 1520 tarihinde 26 yaşında iken Osmanlı tahtına çıktı.

Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad'ın fethi(1521) ile Orta Avrupa'nın, şovalyelerin üssü olan Rodos'un zaptı (1522) ile de Akdeniz hakimiyetinin kapılarını devletine açtı. 1526'da yüzbin kişilik ordusu ve 300 kadar top ile Mohaç ovasında Macar ordusuyla karşılaştı.Bu durumda sancaklarını açıp ellerini semaya doğru kaldıran Sultan; "Ya Rabbi! Senin kudret ve himayeni diliyor, hazreti Muhammed'in ümmetine yardımını niyaz ediyorum." diye yalvardı. Tarihin bu en büyük meydan sava- şında düşman ordusunu yok eden Kanuni, 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehri Budin'e girdi.1529 da Viyana muhasara edildi ise de, kuşatma vasıtalarının getirilmemesi ve kış mevsiminin yaklaşması üzerine neticesiz kaldı. 1532'de Alman seferine çıkan Kanuni, Viyana'yı arkada bırakarak Gratz, Marburg, Gunss ve daha bir çok Alman şehirlerini zaptetti. Yedi ay Avrupa içlerin- de dolaştığı halde imparator karşısına çıkmağa cesaret edemeyince geri döndü.

1534'de Safeviler üzerine sefere çıkan sultan, Bağdat ve Basra'yı zaptetti. Bağdad'da evliya kabirlerini ve Kerbela' da hazret-i Ali ve hazreti Hüseyin'in makamlarını ziyaret eden Kanuni, Abdülkadir-i Geylan'i hazretlerinin kabrine türbe ve yanına imaret yaptırdı. Fetih hareketlerine devam eden Kanuni, 1535'de Tebriz'i zaptetti. 1537'de İtalya seferine çıkarak, Otranto'ya kadar ilerledi.

Karalarda cihan hakimiyetini eline geçiren Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa vasıtasıyla denizlerde de Osmanlı Devleti'nin gücünü gösteriyordu.Nitekim bu büyük deniz komutanı haçlı donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de imha ederek, müstesna bir zaferle Akdenizde tam bir Türk hakimiyeti kurdu. Kanuni süveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini emniyet altına aldı ve Avrupalıları Hindistan sahillerinden uzaklaştırmaya başladı.

Bu fetihleri; 1543'de Estergon,Nis ve İstolni-Belgrad, 1551'de Trablusgarb'ın zaptı ve 1553'de Nahcıvan seferi takib etti. İhtiyar ve hasta bir halde iken 1566'da yine cihada çıkan bu büyük Türk sultanı, Sigetvar kalesinin zaptı sırasında top sesleri arasında 72 yaşında iken vefat etti. Naşı Süleymaniye'deki türbesine defn edilmiştir.

Türklerin kendisine Kanuni ve Gazi, Avrupalıların ise "Muhteşem" dedikleri Süleyman Han, babasından devraldığı 6.557.000 km2 Osmanlı toprağını, yaptığı fetihlerle 14.893.000 km2 ye ulaştırdı. Bulunduğu yüzyıl, dünya tarihine Türk asrı olarak geçti. Bu asırda her sahada dahi devlet ve ilim adamları yetişti. Nitekim Sadrazamı İbrahim Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa; Şeyhülislamı Kemalpaşazade, Ebüssü'ud Efendi, şairi Baki, Fuzuli; san'atkarı Mimar Sinan; Kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa olan bir devletin padişahı Kanuni olurdu.

Sultan Süleyman Han'ın asıl adından daha fazla bilinip, şöhreti olan Kanuni ünvanı, önceki Osmanlı kanunnamelerini ve devri icabı lüzumlu hükümleri Kanunname-i Al-i Osman adı altında, islam hukuku esasları dahilinde toplattırıp tanzim ettirme- sinden ileri gelmektedir. Kanuni hareket ve sözleri güzel, aklı kamil, nezaketli, irfan sahibi, sözleri tatlı, alim, hakim ve şairlere dost, bütün maddi-manevi iyilikleri şahsında toplamış emsalsiz bir padişahtı.

Pek çok hayrat ve iyilikleri olan Kanuni, imar faaliyetleriyle de uğraştı. Memleketin hemen heryerinde camiler, mescid- ler, medreseler, hamamlar ve çeşmeler inşa ettirdi. Mimar Sinan'ın yaptığı Süleymaniye Camii de bu devirde Türk azameti devrinin tacını teşkil etmiştir.Koca Mimar Sinan büyük Hakan'a; "Padişahım sana öyle bir cami inşa ettimki, kıyamete değin ayakta duracak bir metanete sahiptir." diyerek bu eserini takdim etmiştir.

Pek çok özellikleri yanında büyük bir şair olan Kanuni Sultan Süleyman'ın hastalığında yazdığı şu beyti yüzyıllardır dillerde söylenmektedir.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Alıntıdır.


Kaynak: Tarih Portalı | Tarih Öğretmeni 2010-2011 2. Dönem Tarih Zümresi, 2. dönem tarih zümre toplantı tutanağı
 
Annesi Hafsa Hatun
Doğumu 27 Nisan 1495
Vefatı 6/7 Eylül 1566
Saltanatı 1520-1566


KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Osmanlı Sultanlarının onuncusu ve islam halifelerinin yetmişbeşincisi. 1509'da Kefe sancakbeyliğine gönderilinceye kadar babasını yanında kalmış ve bu müddet içinde iyi bir öğrenim ve eğitim görmüştür. Babası Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Rumeli'nin muhafazasıyla görevlendirildi ve Edirne'de oturdu. Babasını vefatı ile de 30 Eylül 1520 tarihinde 26 yaşında iken Osmanlı tahtına çıktı.

Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad'ın fethi(1521) ile Orta Avrupa'nın, şovalyelerin üssü olan Rodos'un zaptı (1522) ile de Akdeniz hakimiyetinin kapılarını devletine açtı. 1526'da yüzbin kişilik ordusu ve 300 kadar top ile Mohaç ovasında Macar ordusuyla karşılaştı.Bu durumda sancaklarını açıp ellerini semaya doğru kaldıran Sultan; "Ya Rabbi! Senin kudret ve himayeni diliyor, hazreti Muhammed'in ümmetine yardımını niyaz ediyorum." diye yalvardı. Tarihin bu en büyük meydan sava- şında düşman ordusunu yok eden Kanuni, 20 Eylül'de Macaristan'ın başşehri Budin'e girdi.1529 da Viyana muhasara edildi ise de, kuşatma vasıtalarının getirilmemesi ve kış mevsiminin yaklaşması üzerine neticesiz kaldı. 1532'de Alman seferine çıkan Kanuni, Viyana'yı arkada bırakarak Gratz, Marburg, Gunss ve daha bir çok Alman şehirlerini zaptetti. Yedi ay Avrupa içlerin- de dolaştığı halde imparator karşısına çıkmağa cesaret edemeyince geri döndü.

1534'de Safeviler üzerine sefere çıkan sultan, Bağdat ve Basra'yı zaptetti. Bağdad'da evliya kabirlerini ve Kerbela' da hazret-i Ali ve hazreti Hüseyin'in makamlarını ziyaret eden Kanuni, Abdülkadir-i Geylan'i hazretlerinin kabrine türbe ve yanına imaret yaptırdı. Fetih hareketlerine devam eden Kanuni, 1535'de Tebriz'i zaptetti. 1537'de İtalya seferine çıkarak, Otranto'ya kadar ilerledi.

Karalarda cihan hakimiyetini eline geçiren Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa vasıtasıyla denizlerde de Osmanlı Devleti'nin gücünü gösteriyordu.Nitekim bu büyük deniz komutanı haçlı donanmasını 27 Eylül 1538'de Preveze'de imha ederek, müstesna bir zaferle Akdenizde tam bir Türk hakimiyeti kurdu. Kanuni süveyş'te kurduğu donanma ile de Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini emniyet altına aldı ve Avrupalıları Hindistan sahillerinden uzaklaştırmaya başladı.

Bu fetihleri; 1543'de Estergon,Nis ve İstolni-Belgrad, 1551'de Trablusgarb'ın zaptı ve 1553'de Nahcıvan seferi takib etti. İhtiyar ve hasta bir halde iken 1566'da yine cihada çıkan bu büyük Türk sultanı, Sigetvar kalesinin zaptı sırasında top sesleri arasında 72 yaşında iken vefat etti. Naşı Süleymaniye'deki türbesine defn edilmiştir.

Türklerin kendisine Kanuni ve Gazi, Avrupalıların ise "Muhteşem" dedikleri Süleyman Han, babasından devraldığı 6.557.000 km2 Osmanlı toprağını, yaptığı fetihlerle 14.893.000 km2 ye ulaştırdı. Bulunduğu yüzyıl, dünya tarihine Türk asrı olarak geçti. Bu asırda her sahada dahi devlet ve ilim adamları yetişti. Nitekim Sadrazamı İbrahim Paşa, Lütfi Paşa, Sokullu Mehmed Paşa; Şeyhülislamı Kemalpaşazade, Ebüssü'ud Efendi, şairi Baki, Fuzuli; san'atkarı Mimar Sinan; Kaptan-ı deryası Barbaros Hayreddin Paşa olan bir devletin padişahı Kanuni olurdu.

Sultan Süleyman Han'ın asıl adından daha fazla bilinip, şöhreti olan Kanuni ünvanı, önceki Osmanlı kanunnamelerini ve devri icabı lüzumlu hükümleri Kanunname-i Al-i Osman adı altında, islam hukuku esasları dahilinde toplattırıp tanzim ettirme- sinden ileri gelmektedir. Kanuni hareket ve sözleri güzel, aklı kamil, nezaketli, irfan sahibi, sözleri tatlı, alim, hakim ve şairlere dost, bütün maddi-manevi iyilikleri şahsında toplamış emsalsiz bir padişahtı.

Pek çok hayrat ve iyilikleri olan Kanuni, imar faaliyetleriyle de uğraştı. Memleketin hemen heryerinde camiler, mescid- ler, medreseler, hamamlar ve çeşmeler inşa ettirdi. Mimar Sinan'ın yaptığı Süleymaniye Camii de bu devirde Türk azameti devrinin tacını teşkil etmiştir.Koca Mimar Sinan büyük Hakan'a; "Padişahım sana öyle bir cami inşa ettimki, kıyamete değin ayakta duracak bir metanete sahiptir." diyerek bu eserini takdim etmiştir.

Pek çok özellikleri yanında büyük bir şair olan Kanuni Sultan Süleyman'ın hastalığında yazdığı şu beyti yüzyıllardır dillerde söylenmektedir.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Alıntıdır.


Kaynak: Tarih Portalı | Tarih Öğretmeni 2010-2011 2. Dönem Tarih Zümresi, 2. dönem tarih zümre toplantı tutanağı


Haa şöyle yaaa,gerçek Kanuniyi öğrenelim,bırakın sahtelerini yani de mi?:KK61:

Ne büyük bi insanmış,hayretle okudum valla,hele Mohaçta üç şovalyeyle tek başına savaşıp hepsini

yere yıktığını okuyunca tüylerim ürpermişti...
:KK53:
 
Tarihçi yazar Talha Uğurluel, Aydın'ın Söke ilçesinde bir konferans verdi. Araştırmacı Girişimci Eğitimciler Derneği (AGED) tarafından Güven Koleji salonunda düzenlenen konferansta, Kanuni Sultan Süleyman döneminde saray hayatı, harem ve Osmanlı Devleti'ndeki sosyokültürel yapıya ilişkin bilgiler verdi.


Uğurluel, padişahların Avrupa'daki krallar gibi saray hayatı olmadığını belirterek, bunu bilmeyenlerin beş on eşli, emrinde çok sayıda hizmetkârla keyif içinde yaşadıklarını söylediğine dikkat çekti. Uğurluel, "Kanuni Sultan Süleyman'ın, içki içen birisi olduğunu söylüyorlar. Bu, Osmanlı sultanlarına atılmış bir iftiradır. Kanuni gibi günde beş vakit namaz kılan, yatağının başucunda Efendimiz (SAV)'in emanetleri bulunan bir sultanın içki içmeyeceği ortadadır. Kanuni'nin genellikle içtiği, demirhindi şerbetidir." dedi.

Tarihi anlamak için o güne ait değer yargılarıyla düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Talha Uğurluel, Sultan Süleyman'ın da diğer şehzadeler gibi çok sıkı bir eğitim döneminden geçtiğini anlattı: "Osmanlı Devleti'nde padişah eşleri, kocalarını görmüyordu. Şehzadelerle birlikte saraydan uzak, başka illerde yaşıyorlardı. Bu detaylar çok iyi bilinmeli."

Sultan Süleyman'a "Kanuni" denmesinin sebebine de değinen Uğurluel, bunun birçok kanun koyarak doğru şekilde uygulamasından kaynaklandığını belirtti. Uğurluel, şunları kaydetti: "O dönemde Avrupa'da, Osmanlı'ya özenti vardı. Şark geceleri düzenlenirdi. Şimdi birtakım yerlerde gösterildiği gibi Kanuni Sultan Süleyman'ın annesi Hafsa Sultan, dekolte kıyafetlerle sarayda dolaşmazdı. Bu tür giyime, ancak Fransız saraylarında rastlanırdı. Hafsa Sultan, Kanuni sefere çıktığı zaman geceleri kalkıp dua ederdi."




Alıntı........
 
Kanuni nin 46 yıllık hükümranlığı süresince yağtığı onca işi göz ardı ederek kendi sallama senaryolarıyla halkın beynini sadece onun özel dünyasına (yaşayıp yaşamaığı bile belli olamayan absürb harem hayallerine) çekip ucuz, basit bir insan haline getiriyorlar.farkındaysanız o kadar da çirkin bir aktör koymuşlar ki tamamen kafada candırıldığında akılda kalacak bir çirkinlikte bir porte oynatıryorlar. Eğri oturuuppp doğru konuşalım.
 
Kanuni nin 46 yıllık hükümranlığı süresince yağtığı onca işi göz ardı ederek kendi sallama senaryolarıyla halkın beynini sadece onun özel dünyasına (yaşayıp yaşamaığı bile belli olamayan absürb harem hayallerine) çekip ucuz, basit bir insan haline getiriyorlar.farkındaysanız o kadar da çirkin bir aktör koymuşlar ki tamamen kafada candırıldığında akılda kalacak bir çirkinlikte bir porte oynatıryorlar. Eğri oturuuppp doğru konuşalım.


Kanunı yı dızılerden ogrenenler ıle kıtaplardan öğrenenler arasında fark olacaktır
 
hanımlar dizi hakkında yanlış düşünüyorsunuz. bunun açıklaması defalarca yapıldı. dizide kanuni ile hürremin aşkı anlatılıyor. tarih dersi verilmiyor. hürrem sultan balesi de yapıldı zamanında. bunlar sanattır emektir. eleştirirken biraz daha düşünceli olalım lütfen. ayrıca kanuniyi canlandıran kişi mimar sinan üniversitesi opera ve müzikal tiyatro oyunculuğu bölümünü bitirmiştir. rolünün hakkını veriyor. lütfen tarih ve sanat gibi kavramları birbirine karıştırmayalım. tarih bizim tarihimizdir, sanat bizim sanatımızdır.
 
Dizi aşk dızısı tarıh dızı degıl zaten..bızımde kızdığımız dızıdekı gorduklerını gercek sanan tarıh sanan kısılere
 
Kanuni nin 46 yıllık hükümranlığı süresince yağtığı onca işi göz ardı ederek kendi sallama senaryolarıyla halkın beynini sadece onun özel dünyasına (yaşayıp yaşamaığı bile belli olamayan absürb harem hayallerine) çekip ucuz, basit bir insan haline getiriyorlar.farkındaysanız o kadar da çirkin bir aktör koymuşlar ki tamamen kafada candırıldığında akılda kalacak bir çirkinlikte bir porte oynatıryorlar. Eğri oturuuppp doğru konuşalım.

Yüzde bi milyon katılıyorum size.Zaten bizim milletimizin en büyük özelliği kendi milletinden ırkından olanları aşağılaması ve diğer toplumlara özenmesidir.Kanuni tarihte her hareketiyle örnek alınacak,zeki,çalışkan bir liderdir.Öyle anlatıldığı gibi önüne gelenle düşüp kalkmamıştır.Senarist de olsa haddini bilmelidir:KK20:
 
Kanuni nin 46 yıllık hükümranlığı süresince yağtığı onca işi göz ardı ederek kendi sallama senaryolarıyla halkın beynini sadece onun özel dünyasına (yaşayıp yaşamaığı bile belli olamayan absürb harem hayallerine) çekip ucuz, basit bir insan haline getiriyorlar.farkındaysanız o kadar da çirkin bir aktör koymuşlar ki tamamen kafada candırıldığında akılda kalacak bir çirkinlikte bir porte oynatıryorlar. Eğri oturuuppp doğru konuşalım.

Yüzde bi milyon katılıyorum size.Zaten bizim milletimizin en büyük özelliği kendi milletinden ırkından olanları aşağılaması ve diğer toplumlara özenmesidir.Kanuni tarihte her hareketiyle örnek alınacak,zeki,çalışkan bir liderdir.Öyle anlatıldığı gibi önüne gelenle düşüp kalkmamıştır.Senarist de olsa haddini bilmelidir:KK20:

İki mesajı da yürekten alkışlıyorum,:KK9::KK9:

O özendiğimiz ellerin Batılıları kraliyet ailelerine o denli saygı gösterirler,düğünleri yüzlerce kanaldan

canlı yayınlanır,ama bizim atalarımız hep aşağılanır hep ötelenir,neymiş efendim şeriatle

yönetmişler,kadının hakkı yokmuş,kendileri zevk sefa içinde yemişler içmişler,onlarca karıları

olmuş,şarap düşkünüymüşler vs. vs.

Yazıktır yaa,günahtır bu kadar vebal altına girmek,öbür tarafta tek tek soracaklar bunları bize

haberiniz var mı?:KK20:

İnanmayan inanmaz tabi ama o beğenmediğiniz atam demeye utandığınız atalarımızın iki elleri

yakanızda olacak siz böyle düşünen neslimizin, ben şu sözü çok severim,takdir ederim kim

söylediyse:

Bizim geçmişimize ait zanni konulardaki prensibimiz bellidir:

- Ecdadınıza hüsnüzanla bakın, yanılırsanız vebali yoktur! Suizanla bakmayın, yanılırsanız vebali çoktur!..


En Büyük TÜRKİYE
 
- Ecdadınıza hüsnüzanla bakın, yanılırsanız vebali yoktur! Suizanla bakmayın, yanılırsanız vebali çoktur!.


hoş bır sozzz
 
Muhteşem Osmanlı'dan örnekler

Osmanlı halkı babasına Fatih Sultan demiş, ama kendisine de velilik sıfatını layık görerek Bayezid-i Veli diye yâd edegelmiştir.


Akla gelebilir ki, padişahlıkla velilik birleşebilir mi?

İsterseniz önce bir göz atalım Sultan Bayezid-i Veli'nin 63 senelik hayatındaki örneklerden bazılarına. Sonra karar verelim böyle padişahlıkta velilik olabilir mi?

Kaldı ki bu konuda bizim vereceğimiz kararın pek değeri de olmaz. Çünkü ona bu velilik sıfatını koskoca Osmanlı halkı ve tarihi layık görmüş, tarih boyunca da onu hep Bayezid-i Veli diye yâd etmişler. Konuyu "Bilinmeyen Yanlarıyla Muhteşem Osmanlı" kitabındaki örneklerle inceleyelim isterseniz.

Fatih'in kendini tam yetiştirmiş aziz evladı Sultan Bayezid Han, 63 senelik ömrünün 30 senelik padişahlığı içine birçok hayır işlerini sığdıran bir azme sahip bir sultandır.

İstanbul'un en hakim tepesine muhterem babası Fatih Sultan'ın yaptırdığı Fatih Camii gibi bir muhteşem cami yaptırmaktadır. Caminin temeli henüz atılmış, sıra mihrabın konulmasına gelmiştir.

Mimar başı kıblenin isabetli tespitinde şüphededir. O sırada yanından geçmekte olan sultana şüphesini arz eder. Bayezid-i Veli ayağını uzatıp, "Bas da kıbleye doğru bak bakayım!" der. Mimar başı, sultanın ayağı üzerine yavaştan basıp da kıbleye doğru bakınca karşısında olanca heybetiyle Kâbe'yi görür. Sultan: -Mihrabını buna göre ayarla, deyip geçer.

Beş senelik hummalı bir çalışmadan sonra Bayezit Camii 1505'te bir cuma namazıyla ibadete açılır.

Ne var ki açılış namazında ilk imamlığı kimin yapacağı mesele olmuştur. Çünkü imamlığa layık çok alim ve fazıl zatlar var cemaat içinde. Külliyenin müderrisliğini üstlenmiş olan meşhur Zembilli Ali Efendi bunun çaresini şöyle bulur. Mihraptan seslenir:

-Cemaati-i müslimin! İçimizde açılış namazında imamlık yapmaya layık birçok zevat vardır. Hangisini ötekine tercih edeceğimi bilemez haldeyim. Bu durumda teklifimi şöyle yapıyorum. İçinizde baliğ olduğu günden bugüne gelinceye kadar hiçbir namazını kazaya bırakmamış kim varsa o kıldırsın bu açılış namazını. Şimdi lütfen durumu bu şarta uyan kalkıp mihraba buyursun, imamlığı o yapsın, beni de tercih zorluğundan kurtarsın!

Teklifi dinleyen cemaate şöyle bir göz gezdiren Zembilli, kimsenin yerinden kalkıp da mihraba doğru yöneldiğini göremez. Heyecanlı bekleyiş sürerken bir tek kişinin kalkıp mihraba doğru yürüdüğünü görür. O tek kişi mahcubiyetle gelir, Zembilli'nin kulağına yavaştan fısıldar:

"Rabb'ime şükürler olsun ne şehzadeliğimde, ne sultanlığımda, ne hazarda, ne seferde bir vakit namazımı kazaya bırakmamışımdır. Bundan sonra da bırakmam inşallah!" diyerek mihraba geçer, koca kubbeyi çınlatan gür sesiyle tekbirini alır: Allahu ekber!

Bir vakit namazını kazaya bırakmamış olan bu imam, Osmanlı sultanı Bayezid-i Veli'den başkası değildir. Ne şehzadeliğinde, ne sultanlığında tek vakit namazını terk etmemiş, sünnetleriyle birlikte eda etme takvasıyla yaşamıştır tüm hayatını. Yani sahib-i tertiptir.

Şimdi siz söyleyin, böyle padişaha veli denmez de kime denir?

Bayezid-i Veli'nin 30 senelik sultanlığının 14 senesinde kendisine isyan eden kardeşi Cem'le mücadele etmek zorunda kaldığı da bir gerçektir. En sonunda ümidini kesen Cem, ağabeyine teklifini şöyle yapmıştır:

-Ülkeyi ikiye bölelim, yarısı senin yönetiminde yarısı da benim yönetimimde olsun!

Bayezid-i Veli'nin bu teklife cevabı nasıl olmuştur dersiniz? Velilerin cevabı nasıl olursa onun cevabı da öyle olmuştur:

-Ben cesedimin ikiye bölünmesine razı olabilirim, ama ümmet-i Muhammed'in toprağının ikiye bölünmesine razı olamam. Kimse benden ülkemin toprağını ikiye bölme ihaneti beklemesin!

......

Burada ecdadımızı yanlış tanıyan ve tanıtanlara karşı: İşte size "Bilinmeyen Yanlarıyla Muhteşem Osmanlı"dan örnekler dizisi demek istiyorum. İhtiyaç duyanlar bir de buradan incelesinler muhteşem Osmanlı'yı. Belki de hayran olacakları örneklerin sıralandığını görecek, dizilerdeki tanıtımın ne kadar yanlış olduğunun farkına vararak su-i zandan kurtulacaklar...



Ahmed Şahin
 
Tum tarihciler Osmanlida duraklama ve bozulmanin Kanuni doneminde basladigini soyler .
Kanuni sorunsuz muhtesem bir devlet devraldi.
Kuskusuz vasifli buyuk bir padisahti seferde kaybetti hayatini.
Ancak Sehzade Mustafanin olumunde Hurremin etkisinin oldugu kurgu degil gercek..
Halk ulema ve asker Mustafanin,Kanuni Sehzade Mehmetin ,Hurrem ise Bayezidin tahta gecmesini istiyordu.Sehzade Mehmetin turbesine bu sebeple taht yaptirmistir.Sizce bu isteginde Hurremin hic etkisi olamaz mi?
Sehzade Mustafa Manisa sancak beyliginden aliniyor once.Elbette hatasini anlayarak tecrube edinmesi istenmis olabilir,ancak Sehzade Mehmet oldukten sonra Manisa ya Hurremin ogullarindan birini gecirir.Bu kadar seveni varken , Sehzade Mustafayi kim gozden dusurmek isteyebilir ?Tabi ki Hurrem Sultan..
Hadi buraya kadar Hurremin bir etkisinin olmadigini yanildigimizi varsayalim.
Peki ya Rustem Pasa? Ölümunden sonra arkasindan kotu hicivler yazilan,iyi hos hicbirsey yazilmayan tek Osmanli Pasasidir.O, Osmanlida rusveti yayginlastirmistir .Onun sehzadenin katline etkisi malumun ilanidir .Sadece soylenti olamaz.Safevi Devletinin hukumdariyla olan yazismalar da tamamen kurgu degildir.
Sehzade Mustafanin hatalari vardi elbet,temkinli olamadi,etrafindaki beylerin ve devlet adamlarinin etkisinde kaldi.Ama tarihte isyan ettigine dair bir bulgu yoktur.
Aslinda sorunumuz su: eger osmanli grrileme donemindeyse tum padisahlari elestirmeye acigiz,ancak yukselme donemindeyse toz kondurmuyoruz.Biraz olaylara tarafsiz bakmayi keske basarabilsek.Neden Kanuni babasi yahut dedelri gibi muhtesem olmak zorunda?Hatasi yahut her insan gibi zaaflari olamaz mi.?
Butun bunlarin hepsine neden iftira diyorsunuz?
Bizim tarih kaynaklarimizda dogrulandigi gibi Venedik arsivlerinde de hersey ortada.Venedik arsivleri de mi yalan?
Elbette Hurrek sultan oldurmedi Sehzade Mustafayi ama kabul edelim ki bir kadin ve anne olarak sonunu arzuladi.Hatta olumune memnun oldu.
Kanuni de buyuk bir sultandi,osmanli en muhtesem donemlerini gordu,en muhtesem zamanlarini yasadi,zaten sefer zamani İslam dini ve devleti icin hasta haliyle son anina kadar at ustunde öldü.Ama bozulmalar da onun zamanindanbyasandi,rusvet ve iltimasi onleyemedi.Damatlarini dahi sadrazam yapti.Rustem Pasa getirmistir o yayginlastirmistir rusveti ve yolsuzlugu..
Hic kimse "Muhtesem "degildir ,Sultan Suleyman da Mahidevran Sultanin aclik ve sefalet icinde yasamasina goz yummustur.
Ben osmanlinin "Muhtesem"unvanini Sultan Mehmet Han a yakistiriyorum.
 
X