Yoga

vicdan

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
20 Kasım 2006
1.098
25
Yoga: Kendilerini ruhsal yeteneklerini geliştirmeye adayan hindu dindar olan yogiler binlerce yıldır sabah güneşin doğduğu ve akşamda battığı yöne doğru değişik hareketler yaparak selamlamışlar ve veda etmişlerdir. Bu hareketlerin insan sağlığına olan yararları yogayı tüm dünya insanlarının ortak bir etkinliği haline getirmiştir. Yoga vücut hareketleri ile vücudumuzda bulunan enerji çakralarının etkinleştirilmesini sağlar. Bedenimizin tüm sistemlerinin daha randımanlı bir şekilde çalışmasını sağlayarak enerjinin kullanılmasını ve en yüksek düzeyde değerlendirilmesini gerçekleştirir. Sadece bedenin değil zihnin de daha verimli çalışması için çeşitli egzersiz ve davranışlar önerir.Günümüzde maalesef yoga Hindistan’dan gelerek ülke ülke dolaşan kutsal!.. kabul edilmiş insanlar tarafından suistimal edilmekte olan bir tarikat görünümüne sahiptir.Bu yüzden sağlık çalışanları ve muhafazakar kesimler faydası olabileceğini öngörmelerine rağmen yogaya mesafeli durmaktadır
 
Rebekka Haas Çetin ve Zeynep Aksoy'un kurduğu yoga merkezi Cihangir Yoga'da özellikle sabah saat 07.00'deki derslere büyük ilgi var
Ünlü yönetmen Sinan Çetin'in eşi Rebekka Haas Çetin, geçen yıl hazırladığı yoga DVD'sinden sonra şimdi de Cihangir Yoga ile bu tutkusunu başkalarıyla paylaşmaya başladı. Bu zevkli işbirliğini de hem arkadaşı hem de yoga hocası olan Zeynep Aksoy ve eşi David Cornwell'la yaptı. Amerika ve Hindistan'da yoga çalışmalarına katılan Zeynep Aksoy ve İrlandalı eşi David Cornwell'ın ders verdiği Cihangir Yoga, özellikle Cihangir ve çevresinde yaşayanların da yogayla tanışmasını sağladı. İki arkadaş, Aksoy ve Çetin, işe Sinan Çetin'in Plato Sanat Okulu içinde geniş bir doğal sağlık merkezi kurma hayaliyle başlamışlar: "Sinan Çetin'in Platosu'nda boş, geniş bir mekân vardı. Biz de orayı değerlendirmek istedik," diyor Aksoy, "Hatha yoga dersi veriyoruz. Çünkü hatha yoga, bütün fiziksel çalışmaları içinde barındıran çok enerjik bir yoga stili. Gelenler de enerjik, hareket etmeyi seven insanlar. Daha ağır yoga stilleri de var ama biz burasının enerjisi yüksek, daha eğlenceli bir yer olmasını istedik.''

'İLK DERSTE ETKİSİNİ GÖSTERİYOR'
Yoganın ilk dersten sonra etkisini göstermeye başladığını söyleyen Aksoy, faydalarını da şöyle anlatıyor: "Yoga bir zihin çalışması, ama direk zihin üzerinde çalışma yapamıyoruz. Çünkü hem kurnaz hem de hızlı. O yüzden beden ve nefes aracılığıyla zihni dizginliyoruz. Bir yandan nefes alırken bir yandan da kolumu kaldırayım, öne arkaya eğileyim, derken bir de bakıyorsunuz bir buçuk saat boyunca kafanız boşalmış, bütün hücreler çalışmış oluyor.'' Yoga, Rebekka Haas Çetin için de bir hayat biçimi... Sabah saat 07.00'de başlayan dersleri hiç kaçırmıyor. Ona göre herkes bir biçimde yoga yapmak istiyor, ama ne yapacağını bilmiyor: "Çocuklar 13-14 yaşına kadar yerde hareket ederken çok büyük keyif alır. Dikkat ederseniz köpek ve kediler bile her sabah esneme haraketleri yapar. Yoga bizden uzak bir şey değil, o aslında bizim içimizde var. Zamanla ne istediğimizi unutuyoruz. Yoga, bilmeyenlere tuhaf bir şey gibi geliyor ama çok keyifli bir çalışma. Sonunda kendini iyi hissediyorsun, daha sağlıklı ve güzel oluyorsun. Sürekli yeni bilgilerle karşılaşıldığı için de akıl da daha iyi çalışıyor."
 
Sonuçta yoga bütünleşmek demektir.Bu ,bir taraftan vücudun,zihnin ve ruhun mükemmel uyumu bütünleşmesi,diğer tarafdan kişisel ruhun evrensel ruhla bütünleşmesi,teması anlamına gelir.

Prof.Dr.Akif MANAF (Ph.D.Yoga Master)



Yaşamın Temel Gereksinimi

Hareket etmek yaşamın temel gereksinimlerindendir. Solumak, su içmek, yemek yemek gibi. Sağlıklı bir yaşamın olmazsa olmazlarındandır.

Hareket etmek genel anlamda fiziksel, metabolik, ruhsal ve diğer sağlık açısından gerekli durumlar tüm durumlar için büyük öneme sahiptir.



Hareket etmenin bir çok çeşidi var. Yürümek, koşmak, değişik sportif etkinlikler ve özellikle sıkça kullanılan tabiriyle kültür – fizik hareketleri tüm egzersizler hareket etmenin çeşitleri olarak sıralanır.

Sabit bir şekilde durmanın ve uyumanın dışında aslında hep yaşamda hareket halindeyiz. Hatta gerçek anlamdaki hareketsizliğimiz kalbimizin durduğu ve artık vücudumuz organlarınında işlevlerini yitirdikleri ölüm hadisesiyle gerçekleşmektedir. Çünkü bizler uykuda olduğumuzda bile müthiş ve muhteşem olaylar gerçekleşmektedir vücudumuzda.

Aslında gerçek gereksinim

Hareket etmeyle vücudumuzda atıl durumda bıraktığımız ve büyük farklılıklar gösteren gizli güçleri de çalıştırmaya başlamış oluruz. Bu gizli güçlerin sınırları çok geniştir. Bu yüzden her olimpiyat şampiyonasında hiç kırılamayacak sanılan dünya rekorları daha iyi derecelere yerlerini bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Tüm dereceler insanın gelişimi ve olumlu değişimi ile hep kırılacaklardır. Bu; sınırsız potansiyel gelişiminin, insanın gizli kalmış güçlerinin açığa çıkmasının bir sonucudur.

Hareket etmeyle kalp atışlarımızı ve dolaşım sistemimizi hızlandırmaktayız. Kalp atışlarımızın ve kan dolaşımımızın ve hızlanması ile daha sık ve derin nefes alıp vermeye başlamaktayız. Nefes alıp vermemiz ve böylece kanımızı oksijenlendirmemiz yaşam için asıl gerçek gereksinimimizdir. Çünkü oksijenlenmemiş bir kan dolaşımı vücudun hiçbir organının ihtiyacına cevap veremez . Kirli benzin nasıl otomobilimizin karbüratörünü tıkar, çalışmasını ve performansını olumsuz yönde etkilerse kirli kanımız da tüm hastalıkların oluşması için en önemli zemini oluşturur. Kalp ve damar hastalıkları, anksiyete, depresyon gibi ruhsal hastalıklar, metobolik kronik zihinsel birçok hastalıklar doku ve organlarımızın oksijensiz kalmasının bir sonucu olarak ortaya çıkarlar.

Yaşamın temel gereksinimi olarak nitelediğimiz egzersiz aslında gerçek gereksinimiz olan kanımızın oksijenlenmesini sağlaması açısından daha çok ikincil öneme sahiptir. Çünkü vücudumuzu oksijenlendirmemiz sadece eksersize bağlıda değildir. Oturduğumuz veya uzandığımız herhangi bir yerde de doğru nefes alıp vermeyle bunu gerçekleştirebiliriz.

İşte tam bu özelliklerle yani hem hareketlerle ve hem de oturduğumuz yerde nefes alma teknikleriyle yoga, mükemmel sağlığa oldukça önemli katkılar sağlamaktadır.

Yoga Nedir ?

Yoga sanskritçe bir sözcüktür. Birlik ve bir olma anlamını taşır. İçsel olarak parçalanmış kişiliğin karşıtı olarak kendisiyle ve çevresiyle bütünleşmiş bir kişiliği tanımlar.

Yoga bir sanat ve bilim olarak kişinin tam olan bir bilinç düzeyiyle yaşamasına önemli katkılar sağlar. Yoga bir din değildir. Bir tarikat veya Hintlilerin dini inanışı gibi bazı yanlış değerlendirmelere maruz kalabilmektedir. Buda yoganın yeteri kadar bazı kesimlerce tanınamasından veya önyargı ile ona yaklaşmasından kaynaklanıyor olabilir. Yada günümüzde olduğu gibi yoganın gerçek halinden meydana gelmemiş ama onu taklit etme cüretini gösteren yapay ve tamamen ticari yanlış uygulamalardan da gelişmiş olabilir.

Yoga sadece birkaç değişik egzersiz hareketlerinden veya nefes alma yöntemlerinden ibaret değildir. Kendine göre apayrı bir yaşam felsefesini ve yaşamın her şeyini farklı değerlendirişiyle de önemli ayrıcalıklar taşır.

Burada özellikle mükemmel sağlığa olan katkısını ön planda değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Yaşam felsefesini ve tüm yoga hareketlerini faydalarıyla birlikte anlatmak ayrı bir kitap konusu olacak genişliktedir

Dünya İnsanlığının Ortak Paydası

Yoga sadece Hindistan’a özel değildir. Yoga ve meditasyona ait bilgilere amerikan Kızılderilileri, eski İskandinav Göktürkleri, eski Mısır, Babil, Roma, Çin ve daha pek çok kültürlerde rastlanılabilmektedir.

Yoga çalışmalarına ait ilk bulgular: MÖ 1200-3000 yılları arasına rastlar. Eski şehirler olan Mojendro- Daro ((kuzey Hindistan’da) ve Harappa (şu anda Pakistan sınırları içinde) bölgelerinde yapılan arkeolojik kazılarda yoga pozları vermiş kişiler taşlara kazınmış halde bulunmuşlardır.

Yoga ile ilgili bilgilere bir çok kaynaktan ulaşıla bilinir.Yaklaşık iki üç bin yıl kadar önce ilk kez Patanjali tarafından yoga ile ilgili bilgiler çok kısa bir şekilde Yoga-Sutra kitabında anlatılmıştır.Yoga ile ilgili ilk yazılı metinler burada insanlığın hizmetine sunulurken anlaşılması kolay ve özet bir halde özellikle sunulmaya çalışılmıştır.Ayrıntıların önemli olduğunu kabul etmekle birlikte bizimde amacımız insanların yaşamlarında kolayca uygulayıp faydalarını deneyimleyebilecekleri bir şekilde yoga hakkında bilgi vermek.

Yoga ‘nın Basamakları

Yoga; yoga-sutra kitabında sekiz basamaklı bir yol olarak anlatılmıştır.Bu basama klar şunlardır :

1-Yama-Negatiflerden arınma

2-Niyama- Pozitifleri güçlendirme

3-Asana- duruş,vücut çalışmaları

4-Paranayama- nefes ve bioenerji egzersizleri

5Pratyahara- Astral,çakra çalışmaları

6-Dharna- konsantrasyon çalışmaları

7-Dhyana- meditasyon çalışmaları

8-Samadhi- Trans ve evrenle bütünlük sağlama



Bu basamaklarda binlerce egzersizler vardır.Bu egzersizler zamanla farklı kişiler tarafından farklı isimlerle adlandırılarak birçok değişik yoga ismi ortaya çıkmıştır.Bu egzersizleri kullanıp sonra kendi isimlerini vererek değişik yoga yöntemleri çıkardıklarını ifade eden bazı insanlar maalesef bugün çalışmalarını gösterişi de ön plana yerleştirerek yapmaktadırlar.Bunu;bir bakıma gerçeklerle yüzleşmekten korkan ve daha çok ticari düşünen bazı şarlatanların yaptığına tanık olmak mümkündür.Bu gelişmelerden yoga’ya ilgi duyan herkesin haberdar olması gerektiğini düşünüyorum.Hiçbir düşünce insanımızın sağlığını kullanarak bundan haksız yere çıkar elde etmeyi haklı gösteremez.Ama şuda bir gerçektir ki henüz insanımız batı toplumlarında olan bilinç düzeyine ulaşamamıştır.Bu yeterli olmayan bilinç düzeyi onun sağlığıma kavuşayım derken bunu fırsat bilenler için tuzağa düşmesine neden olabilmektedir.Bu yüzden herkesin mutlaka kendisine bir sağlık danışmanı seçmesi gerekmektedir.Her hastalık durumunda danışacağı fikrini alacağı bir doktoru olmalıdır.
 
Sağlıklı mısınız? Ruh, zihin ve beden dengeniz yerinde mi? Cevap evet ise, mutlu olmanız gerekir. Fakat, kaç kişi, bu sorulara sınırlamaksızın, gerçekten evet cevabını verebilir?
İnsanın, günümüzde doğadan uzaklaşıp kendini kente hapsettiğini hepimiz biliyoruz. Ayrıca içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar onu giderek artan bedensel ve zihinsel gerginliklerle de karşı karşıya bırakır. Bu gerginlikler bir müddet sonra insanın, ruhsal, zihinsel ve bedensel faaliyetlerini de etkilemeye başlar. Bunun sonucu kişide zihinsel bulanıklık, sinirlilik, psikosomatik rahatsızlıklar, bedensel çöküntüler, başarısızlık, güvensizlik, çevre ile uyumsuzluk ve daha birçok durumlar ortaya çıkar. Zamanla insan yaşama sevincini kaybeder ve mutsuz bir kişi olur. Stresin yarattığı bu durumdan kurtulmak ve rahatlamak için alkole, sigaraya, uyuşturucu maddelere ve uyku ilaçlarına başvurur. Onların vereceği geçici rahatlıkla avunmaya çalışır. Bu yanlış davranış kişiyi daha da çok yıpratır.

Peki insan, sinir sistemini bu gerginliklerden nasıl temizleyecektir? Kaybettiği sağlığını ve mutluluğunu nasıl geri getirecektir? Bunun için izlemesi gereken yol nedir? Bu soruların cevabını bir doğu felsefesi olan YOGA bize anlatmaktadır.

Yoga Nedir?
Yoga, binlerce yıl önce Hindistan'da ortaya çıkmış bir felsefe, bir yaşam bilimidir. Yoga sözcüğü Sanskritçe "birleştirmek veya bütünleşmek" anlamına gelir. Bu felsefeyi uygulayan kişiye de "Yogi" denir. Yoga, bedeni, zihni ve ruhu tamamen eğiten, huzur veren ve kişinin kendini tanımasını sağlayan, dünyadaki en eski kişisel gelişim metodudur.

Yoga'nın mevcudiyetine ilişkin en eski arkeolojik bulgular, M.Ö. 3000 yıllarına kadar gider. İndus vadisinde yapılan kazılarda ortaya çıkartılan bazı taş mühürlerde yoga duruşlarını gösteren figürlere rastlanmıştır.
Yoga'dan ilk kez, M.Ö. 2500 yıllarına ait kutsal yazılar olan Veda'larda bahsedilmektedir. Ancak Veda'ların son kısımlarını oluşturan Upanişad'lar Yoga öğretisinin ve Vedanta felsefesinin temellerini oluşturmaktadır. Vedanta'nın ana fikri şu şekilde belirtilir: Bir tek mutlak gerçek ve bilinç vardır; o da bütün evrenin temeli olan Brahman'dır. (Tanrı'dır)

Yoga insana kendi benliğini tanımasını, dengede tutmasını öğretir.Yaşam daha derinlemesine yaşanır. Çektiğimiz anlamsız acılar, Yoga sayesinde yerini evrensel uyuma bırakır. Yogayla uğraşan insan, kendi "özünün" farkındalığını yaşar. Ve kendini evrendeki her şeye çok daha yakın hisseder. Canlı, cansız her şeye daha derin bir sevgi duyar. Onlarla bütünleşir. Yoga, mutlu ve aydınlık bir insan olmanın yöntemidir. Yoga bir din değildir. İnsanları fiziksel, zihinsel ve ruhsal disiplin yoluyla mutluluğa, başarıya ve "aydınlanma"ya ulaştırmayı amaçlayan bir felsefedir.

Yoga, uzun süreli eğitim gerektiren bir yoldur. Ancak bir yol göstericinin (Yogi'nin) rehberliğinde öğrenilir. M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Patanjali, Yoga Sutra'larında, Yoga'nın 8 basamaktan oluştuğunu söyler. Bunlar:

1. Yama - Ahlaksal kurallara uymayı öğretir. Şiddeti, hırsızlığı, açgözlülüğü, kişinin kendi nefsine hakim olamayışını yasaklar.
2. Niyama - Öz disiplini öğretir. Saflığı, sadeliği ve çalışmayı hedefler.
3. Asana - Belirli pozisyonlardaki vücut egzersizleridir.
4. Pranayama - Belirli ritmlerde nefes alıp vermeyi öğretir.
5. Pratyahara - Duyguları kontrol etmeyi sağlar.
6. Dharana - Belli bir fikir üzerinde konsantre olmayı öğretir.
7. Dhayana - Meditasyon. Düşünce.
8. Samadhi - Meditasyonun ulaşacağı son hedef olup; beden ve duyular dinlenirken, aklın ve ruhun uyanık kalması. Üstün bilince erişme halidir.
Yoga (Devam)
DEĞİŞİK YOGA TÜRLERİ
Yoga'nın birçok türleri vardır. Fakat bunlar içinde en çok bilinenleri Karma Yoga, Bhakti Yoga, Jnana Yoga, Hatha Yoga ve Raja Yoga'dır. Her bir yoga türü birbirlerinden birşeyler almıştır. Tüm yoga türleri sonuç olarak, aynı amaca (Brahman, yani Tanrı ile birleşmeye, bütünleşmeye) yöneliktir. Şimdi bu Yoga türlerini tanıyalım.

1. Karma Yoga: Eylem Yogasıdır. Esas olarak dışa dönük insanlar tarafından tercih edilmiştir. Hiç bir kazanç ya da ödül beklemeksizin, kişiye, kendi çıkarını düşünmeden hareket etmeyi öğreterek, kalbi arıtmaktır. Kendinizi yaptığınız eylemlerin sonuçlarından ayırarak, eylemleri Tanrıya adama sayesinde, benliği yüceltmeyi öğretir.

2. Bhakti Yoga: Özellikle duygusal bir tabiatı gerektiren, bağlılık yoludur. Bhakti yogi, bilhassa sevginin gücü ile güdülenmiştir. Her şeyi Tanrı sevgisinin tezahürü olarak görür. Dua ve ibadet yoluyla kendisini Tanrı'ya teslim eder. Duygularına yön verip, onları koşulsuz sevgi ve bağlılık yoluna çevirir.

3. Jnana Yoga: Bilgi ve bilgelik yoludur. En zor yoldur ve irade ve aklın muazzam kuvvetini ister. Jnana Yogi, Vedanta felsefesini öğrenerek zihnini, kendi niteliğini inceleyip araştırmak üzere kullanır.Tıpkı bir bardağın içindeki ve dışındaki alanları farklı algılamamız gibi, kendimizi de Tanrı'dan ayrıymış gibi algılarız. Jnana Yoga, bu yolun takipçilerine, direkt olarak bardağın kırılması ve bilgisizlik örtüsünün kalkmasıyla, Tanrı ile bütünlüğün deneyimlenmesi için yol gösterir. Jnana Yoga uygulanmasından önce, diğer yoga türlerinin öğrettiği bilgilerin kesinlikle tamamlanmış olması gerekir. Bencillikten vazgeçme,Tanrı sevgisi, bedenin ve zihnin gücü, insanın kendisini bilmesi olmaksızın, bu yolda başarıya ulaşılamaz.

4. Hatha Yoga: Batı dünyasının en çok bildiği Yoga türüdür. Hatha Yoga'nın temel özelliği beden yoluyla zihni etkilemektir. Hatha Yoga üç ana bölümden oluşur. Bunlar Asanalar (Duruşlar), Pranayama (Nefes egzersizleri) ve Savasana (Gevşeme). Duruş, nefes alıp verme ve yoğunlaşma (konsantrasyon) üzerine kurulmuş olan Hatha Yoga öğretisi, bedenle zihnin birlikteliğini, bütünselliğini içerir. Hatha Yoga'nın hareketleri dikkatli ve bilinçli bir biçimde uygulandığı zaman, insana pek çok yarar sağlar. Omurga ve eklemler esnek kalır. Özellikle romatizma, kireçlenme, sindirim bozuklukları, damar sertliği, dolaşım bozuklukları gibi çağdaş hastalıklar önlenir. Doğru ve düzenli alıp verilen nefesler bizi nefes darlığından, astımdan korur. Kan dolaşımı normale döner. Ayrıca beyin ve sinir sistemi olumlu olarak etkilenir. Gevşeme egzersizi ise, hareket ve nefes çalışmalarından sonra yapılır. Kaslar gevşek bırakıldığı zaman, zihin de rahatlar. Kişi tam bir huzur ve sükunete kavuşur. Gevşeme uykusuzluğun, sinirsel rahatsızlığın, yorgunluğun ve gerginliğin giderilmesinde çok etkili bir metoddur. Batı dünyasında yapılan birçok tıp araştırmaları, yoga egzersizlerinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini doğrulamıştır. Ayrıca yoga, bugün bir psikoterapi aracı olarak da kullanılmaktadır.

5. Raja Yoga: Yoga türleri içinde en seçkin olanıdır. Hatha Yoga uygulamaları kişiyi Raja Yoga'ya hazırlar. Çünkü Hatha Yoga, bedene ruhun egemenliğinin kurulması, kontrolun sağlanması ve böylece daha üstün bilinç merkezlerine ulaşılması için bir araçtır.
 
Doğu kökenli tekniklerle beden ve zihin arasında uyum sağlayarak hayatla barışık yaşama amacı taşıyor. Oldukça bilinen bir çalışma biçimi. Nefes egzersizleri, duruşlar, gevşeme gibi teknikleri içeriyor. Owo Terapi Merkezi'nde yoga dersleri veren Prof. Dr. Akif Manav, yoganın bir inanç sistemi olmadığının özellikle altını çiziyor. Bu sistemle insanın farkındalığı artıyor. Yoganın sağlayabileceği en önemli şey, insanın içinde olan mevcut potansiyeli geliştirmek ve zihinle öz arasındaki dengeyi sağlamak. Ayrıca yoga, fit kalmak, kilo vermek, ağrılardan kurtulmak, hafıza kapasitesinin artması gibi "dünyevi" amaçlara da hizmet veriyor. Klasik yoga sekiz basamaktan oluşuyor.
Prof. Dr. Manav'a göre meditasyon da yoganın yedinci basamağı. Manav, her yerde reklamları yapılan meditasyon kurslarını eleştiriyor ve basit birer konsantrasyon çalışması olduklarını savunuyor. Prof. Dr. Manav'ın altını çizdiği bazı noktalar bir hayli çarpıcı. Yoganın bir müritlik ve tapınma amacı olmaması gerektiğini belirten Manav, günümüzde adları sıkça geçen bir çok yoga ve meditasyon derneğinin Doğu tarikatlarının uzantısı olduğunu vurguluyor. Bu derneklerin çalışmalarına katılan, Manav'a göre arayış içindeki insanlar, başlangıçta kendilerini iyi hissediyorlar ancak sonra beyin yıkamasına maruz kalıyorlar. Kurucu lider olarak tanıtılan kişi bir süre sonra peygamber, hatta tanrı şeklinde sunulmaya başlanıyor. Manav'a göre aklı başında olan kişiler bile resimlere meditasyon yaptırılarak, meditatif kanallarla etki altında bırakılabilir. Burda amaç, ego tatmini ve maddi sebeplerden başka, siyasi başka yapılanmalara kadar gidebiliyor..
Yoga, bazı yerlerde sunulduğu gibi öyle 2-3 haftada tamamlanabilecek bir çalışma değil. Ortalama altı ay bir eğitmenle çalışmak sonra da kişisel olarak devam etmek gerekiyor. Ayrıca bazı merkezlerde hatta spor salonlarında bilinçsiz ve hızlandırılmış uygulamaların, yarardan çok fiziksel zararları olabiliyor.
 
1- Kültürün ve bireysel anlayışın Gelişmesi
Bilimin bugün hizmetimize sunduğu bilgi ve psikoloji günümüz insanına yeni değerler ve yeni bir güdü veriyor ve insan kendisine şöyle soruyor; Nasıl kendi potansiyelimle temasa geçebilirim ve başkalarıyla ilişkimde nasıl daha açık hale gelebilirim?

2- Teknik Evrim
İçsel özgürlük ve içsel güç ile, insan toplumu içinde yaşamak arasında çelişkiler yaşayabiliriz. İsteğimiz evremizde ne olursa olsun, her durumla yüzleşebilmek ve yine de iç huzurumuzu koruyabilmektir. Bu zamanda bizi çevreleyen tüm sorunlar ve fırsatlarla yaşayabilir ve yaşamın çeşitliliğini deneyimleyerek zenginleşebilir miyiz?

3- Ruhsal Evrim
Kendi kendimizin bilincine varmak için yola çıktığımızda esnekleşip, olayları, artan bir farkındalıkla deneyimlediğimizde, çevremizden gelen etkileri korkusuzca alır ve kendi duygu ve düşüncelerimizi daha saydamlıkla gözlemleyebiliriz.

4- Bilincin Genişlemesi
Günümüzde bilinç değişik şekillerde evrimsel olarak genişlemiştir. İnsanlar beden farkındalığını geliştirmeyi öğreniyor, ve hem kendi hem de başkalarının duygularını deneyimleyerek farklı düşünce ve davranışlara hoşgörü ile yaklaşabilme yeteneğini geliştiriyorlar.

5- Yaşamla Karşılaşma
Gerilimler yumuşayabilir, depresyon ve uyuşukluk geçebilir, fakat yoga sadece koruyucu ve iyileştirici değildir. Zihnimiz yeni fikirlere çok daha açıktır ve günlük hayatımızdaki tüm ayrıntıların berraklığı bizi durmaksızın zenginleştirir.
 
Özellikle 60'lı yıllardan başlayarak batı, Yoga'nın genel sağlık üzerindeki olumlu etkilerini araştırmış ve bunları takibe almış ve deneylemiştir..

Yapılan incelemelerde Yoga'nın insan bedeni ve düşünce sistemi üzerindeki faydaları günümüz bilimi açısından da belirlenmiş ve bunlardan yaralanılmaya başlanmıştır.

Yoga Ayurveda tıbbının değerlerini taşır. Ayurveda yüzyıllar önce zamanının imkanları içerisinde kişi sağlığın konusunda çözümler üretmiştir. Günümüzde özellikle batı’da pekçok sağlık merkezinde Yoga'dan yararlanılmaktadır..

Unutmamak gerekir ki günümüz tıbbı, insan yaşamı ve onun kaliteli bir şekilde uzatılması konusunda büyük ilerlemeler kaydetmiş ve her günde gelişimine devam etmektedir. Modern tıbbın tüm imkanlarını kullanmak ve ona her zaman güvenmek gerekir. Yoga çalışmaları bu gün pek çok tıp hekimince de uygulanmakta ve hastalarına tavsiye edilmektedir. Çalışmalarınız konusunda doktorlarınıza başvurabilir ve onların değerli yorumlarını alabilirsiniz. .

Geleneksel Yoga çalışmalarının insan sağlığı üzerindeki faydalı etkileri ile vereceğimiz bilgiler bir tedavi yöntemi değil ancak bilgilendirmedir. Bu nedenle asla bir tedavi yöntemi olarak kullanmayınız belirli ve devamlı bir rahatsızlığınız var ise muhakkak doktorunuz ve tıp adamları ile görüşünüz onların tavsiyelerine uyunuz. Bunun haricindeki kişisel tedavi uygulamaları (her ne tür olursa olsun) tasvip etmiyor ve kendi sorumluluğunuza bırakıyoruz.

Yoga çalışmalarının uygun şekilde yapılması sonucunda insanın beden, zihin ve ruh yapısındaki ve kişiliğindeki olumlu gelişimleri göreceksiniz. En baştan başlayarak düşündüğümüzde insan bedeninin iki mikroskobik yapının birleşmesinden meydana geldiğini görürüz. Bunlar sperm yani eril yapı ve ovum yani dişil yapıdır. Bu iki yapının tek bir hücrede birleşmiş haline " zigot" denir. Zigot, ana rahminde hücresel bölünmelerle inanılmaz bir hızla büyür, gelişir ve doğum sırasında bir insan bebeği haline gelir. Doğum sırasında ve sonrasında insan yapısının gelişimi durmaksızın sürer, gelişim çeşitli dokularda sürer.

Temel olarak beş grup dokudan söz edebiliriz bunlar : Epitel doku, bağlayıcı dokular, kaslar, sinirler, kemiklerdir. Epitel doku, iç ve dış cidarları, organları ve bezleri oluşturur ve onları korur, pek çok vücut salgıları salya, hazım salgıları, endokrin bezlerinin salgıladığı hormonlar, epitel doku tarafından üretilir. Bağlantı dokuları, diğer dokuların arasını dolduran dokulardır. Kaslar, beden için son derece önemli dokulardır, vücudun şeklini belirlediği gibi hareketliliğini de temin eder. Bedenin güçlülüğünde kas yapısının gelişimi rol oynar. Gayet iyi biliriz ki güçlü bir insanın gelişmiş kasları, zayıf bir insanın ise az gelişmiş kasları vardır. Üç tip kastan söz edebiliriz, bunlara iskeletsel kaslar, yumuşak kaslar ve kalp kası denir.

Yumuşak kaslarsa, istem dışı hareket eden ve daha ziyade iç organlar da görülen kaslardır.

Mide kasları, bağırsaklar hatta kan damarları ve akciğerler. Kalp kaslarına kardiyak kaslar denir, özel ve güçlü liflere sahip doğumdan ölüme kadar durmaksızın çalışacak olan kaslardır. Dördüncü tip dokulara ise sinirler adı verilir, bunlar : Beyinden organlara giden uyarıcı emirleri taşırlar, bu sinirler beyin ve organlar arasında omurilikten geçerler.

Kemikler, bedenin temel yapısını teşkil eder. Onlar olmadan beden bir grup yumuşak dokudan ibarettir. Kemikler vücudun mükemmelce ayakta durmasını ve hareketini temin eder. Kemik dokusu yumuşak veya sert olabilir, yumuşak olanlara kıkırdak denir. Burun yapısını oluşturan ve burnu ikiye ayıran nazal septum, iç kulak, kaburga bağlantıları bunlara örnektir.Omurga kemiği ise tek bir parçadan oluşmayıp, zincir halinde pek çok kemiğin birleşmesinden oluşur buna vertebra denir. Böylece bu zincirin her bir yana doğru eğilmesi mümkündür. Büyük kemiklerin içleri boş yapıdadır, bu da güçlerinin artmasına ve kemik ağırlığının azalmasına imkan verir.

Çok kısaca tanımladığımız, genellikle hepimizin bildiği bu muhteşem makine ve onun tüm bölümleri ancak her birinin sağlıklı çalışması ve gene her birinin tam bir uyum içerisinde çalışmasına bağlıdır. Bu makinayı tam bir fabrika gibi düşünebiliriz, belirli hammaddeleri almakta onları işlemekte işlenmiş mamulleri ayırmakta, saklamakta, değerlendirmekte bunları çeşitli yan ve ana mamullere dönüştürmekte ve artıkları boşaltmaktadır. İşte bu proseste hiçbir aksama, duraklama, gecikme olmamalı tüm birimler belirli bir yönetim-komuta zinciri içerisinde birbirine uyumla çalışmalı en iyi mamulü en ekonomik yolla üretmelidir. Bu şekilde çalışan fabrikaya sağlıklı bir insan varlığı diyoruz.

Yoga bu motor sistem ve onu yöneten akıl ve ruhu tam bir denge içerisinde tutan mükemmel sistemler sistemidir.

Yoga sağlık sistemi iskelet yapısından başlayıp, zihne kadar uzanan son derece karmaşık bir o kadar faydalı çalışmalardan oluşur. Beden yapısındaki tüm kaslar, pelvis, omurga, göğüs kafesi, boyun ve bedenin tüm katmanları çalışma sırasında esnetilir. Bu sırada iç organlar uyarılır ve güçlendirilir, Yoga uygulamalarının yenileme ve düzeltme etkileri tüm bedende ve iç organlarda hissedilir. İç basınçlardaki değişikler özellikle dikkat edilmesi gereken bir konudur, Yoga hareketleri ile pek çok organ ve salgı bezlerine basınç uygulanır. Yoga çalışmalarının tamamında kan dolaşımı etkilenir ve iç organlara derin masaj yapılır.

Yoga tekniklerinin yalnızca fizik beden üzerinde etkili olduğunu söylemek yanlıştır. Yoga tekniklerinin uygulanması ile kişinin eğilimleri, duyguları ve şahsiyetinde devrimsel bir gelişme yaşanır.

Bedendeki yapısal olumlulukların dışında sindirim sisteminde, dolaşım sisteminde, teneffüs sisteminde, sinir sisteminde, dışkılama sisteminde de tam bir gelişim görülür.

Yoga çalışmalarında genel olarak üç temel uyarıcıdan söz edebiliriz bunlar :

Asana'lar, Mudra'lar ve arınma yöntemleridir.

Asana'lar, bedenin uzun sürelerle huzur ve sükunet içerisinde durabilmesini ve her konudaki konsantrasyonunu temin eder. Asana'larla ilgili bilgiler Upanishad’larda, Gita’da ve Patanjali’nin Yoga Sutra’ları gibi pek çok eski metinlerde belirtilmiştir.

Mudra'lar, Asana'lar gibi sağlık açısından son öneme haizdir. Asana'larla uyarılmış olan fizik bedenin, mental yönde desteklenmesi ve Kundalini yaşamsal enerjisinin uyandırılması bakımından tesirleri vardır.

Arınma teknikleri ise, varlığın fizik, zihin ve ruh planlarında temizlenmesini böylece bedensel sağlığın ilk adımlarını oluştururlar.

Hiçbir zaman ani, hızlı ve çok sert uygulamalara yer verilmemeli her zaman hafif ve yumuşak bir tavır sergilenmelidir. Yoga hareketleri hiçbir zaman acele ile uygulanmaz.

Bir Yoga öğrencisi her zaman yumuşak, rahat, ağır ve nazik davranışlar içerisinde bulunmalı ve bedenine önem vermelidir. Kaslar yumuşatılmalı, açılmalı ve rahatlamalıdır.

Çalışmanın başı, ortası ve sonu her zaman aynı sükunet ve ağır tavırla götürülmelidir.

Çalışmalara uzun süre ara verilmesi veya hastalıklardan sonra başlanılan çalışmalarda her zaman hafif teknikler tercih edilmelidir.

Uygulanan tekniğin müddeti kişinin kendi kapasitesine uygun olmalı ve sonrasında yorgunluk, bitkinlik hissedilmemelidir.

Yukarıda belirttiğimiz bilgiler ışığında Yoga çalışmaları kişisel sağlık açısından son derece önemli gelişmeleri barındırır.

Her bir Asana, Mudra ve arınma (Kriya) kendi içerisinde belirli bedensel ve zihinsel şifa gücüne sahiptir.
 
Yoga ve batı biliminin mükemmlece uyumlandırıldığı VYASA Ekolü, uygulamalarından olan "Ani Gevşeme Tekniği"ni size kısaca anlatalım. Bu uygulamayı günlük çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.

Rahatça yere uzanın, kollarınız bedeninizden hafifçe açık, bacaklarınız biraz aralık olsun kendinizi iyice rahatlatın ve hiç kasmayın.

Daha sonra, bacaklarınızı birleştirin ayaklarınız bitişik ve kollarınız bedeninize yapışık olsun, avuçlarınız basenlerinize değsin.

Tüm bedeninizi düz bir çizgi halinde hissedin.

Ayak parmaklarınızı kasın, ayaklarınızı ayak bileklerinizi ve baldırlarınızı iyice kasın, uyluklarınızı kasın, kaba etlerinizi kasın, kollarınzı bedeninize sıkıca yapıştırın, uzun bir nefes verin, derin bir nefes alın ve tutun, boynunuzu, tüm yüz kaslarınızı iyice kasın, gözlerinizi sıkıca yumun,

"Tüm bedeninizi, kasın.............. kasın................ kasın....................................... bırakın."

Tüm baskı, basınç ve stresin sizden uzaklaştığını, hissedin...

Varlığınızın tam güç altında ve tam gevşeme halindeki iki ayrı durumunu ve her ikisinin de sizin kontrolünüz altında olduğunu hissedin.

Kısa bir müddet Şavasana'da kalın ve programınıza devam edin...
 
Bu tekniğin en önemli özelliği nefes ve bedenin birbiri ile uyumunu algılamayı temin etmesidir.



Zira bizler en doğal refleksimiz olan nefesi hiç düşünmeyiz, onun farkına bile varmayız. Oysa gerek fiziksel ve gerekse de sübtil planlarda nefes alıp verme prosesi çok önemlidir..



Başlayalım;



Rahatça yere uzanın ve Şavasana ( ölü yatışı ) .



Gayet rahat yerdesiniz her şey normal rahat nefes alıp verin.

Yavaş yavaş dikkatinizi nefes alış verişiniz üzerine yöneltin.

Nefesinizi yönlendirmeyin, bırakın normal nefes alış verişiniz devam etsin.

Her şey normal, tek fark ise her zaman yapmadığımız şekilde, dikkatin nefes alış veriş üzerinde oluşu...



Bundan sonraki adımda yavaş yavaş fark ederek soluklanmaya geçelim, yani nefes alış verişimiz ve bedenimizin durumunu izleyelim ...



Derin bir nefes alın karın ve göğüs kafesi şişsin, uzun bir nefes verin insin....

Nefes al şişir, ver indir. Beden – nefes ilişkisini iyice hisset ve bunu bir kaç kere tekrar et.....



Bir sonraki aşamada, hissederek nefese geçiyoruz ....

Artık yalnızca nefes ve beden değil her nefeste evrensel yaşam enerjisi pranayı içine aldığını hissederek bir kaç derin nefes alıp ver....



Son aşamada normal nefesine dön,



En son olarak derin bir nefes alıp, A-kara söyle.

Kısa bir süre Şavasana da kal ve çalışmayı bitir..
 
Derin gevşeme tekniği bedenin tamamen gevşetilerek rahatlatılması böylece fizik bedenin aşılmasını sağlar, genel olarak asanalardan sonra savasana uygulanması geleneksel bir yöntemdir,



Çeşitli derin gevşeme uygulamaları bulunmaktadır.



Ele alacağımız ilk gevşeme tekniğinde vücut üç bölüme ayrılarak sistematik olarak gevşetilir, bu arada ses rezonansı ile gevşemenin derinleştirilmesini temin edilir. Kısaca teknik hakkında bilgi verelim.



Şavasana'da( ölü yatışı ) yerdesiniz

1. aşama ayak parmaklarınızın ucundan belinize kadar alt bölümün zihnen gevşetilmesidir. Gevşeme tamamlandığında A- kara söylenir A-kara "A" harfinin bir nefes boyu sesli olarak tekrarıdır,
2. aşama, belden başlayarak boyun dahil orta bölümün gevşetilmesidir. Kollar da dahil buna dahildir. Gevşeme tamamlandığında U-kara söylenir. U-kara "U" harfinin bir nefes boyu sesli olarak tekrarıdır
3. aşama başın gevşetilmesidir .Tamamlandığında Ma kara söylenir. Ma kara "M" harfinin bir nefes boyu sesli olarak tekrarıdır
4. aşamada artık bedenin tamamen gevşemiş olduğu anlaşılmalıdır . Bu algılamanın sonuda bir nefes veriş üçe bölünerek A-U-M söylenir
5. bu aşamada varlık kendini tamemen boşlukta hisseder, belirli imgelemelerle genişleme ve evrenle bütünleşme yapılır ( VYASA mavi gökyüzüyle bütünleşmeyi bu mavilikle erimeyi öneriyor )
6. bu aşamada artık evrensel bütünlükten geri dönüş başlar, bedenle bütünleşilir ve onun mükemmelliği hissedilir. OM- kara söylenir ( OM kara bu mantranın aaauuummm şeklinde söylenmesidir )
7. Son aşamada tam fizik beden bilincine dönülür, ayak parmaklarından başın tepesine kadar hafif kıpırdatmalar ile beden hissedilir.
 
Kalp ameliyatı geçirenler, yogayla kalbi besleyen damarlarını canlandırıp daha hızlı iyileşiyor.

By-pass ameliyatı yaptıkları hastalarının istedikleri hızla iyileşmeyip günlük yaşama dönmede zorluk çektiklerini gören Memorial Hastanesi Kalp Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez ve ekibi, bir süre önce hastane bünyesinde Tamamlayıcı Tıp Bölümü kurmuştu. Bu bölümde hastalara, ameliyat sonrasında iyileşmelerine yardımcı olacak doğru nefes alıp verme yöntemleri öğretiliyor, yoga ve meditasyon çalışmaları yapılıyordu. Hastalar, yogadan sonra hücrelerine daha çok oksijen gittiği için bitkinlik ve yorgunluk hissinden kurtulup daha çabuk iyileşmeye başladı. Prof. Dr. Sönmez ve ekibinin iki yıldır sürdürdüğü çalışmalar, şimdi de Kalp
Yogası kitabıyla daha geniş bir kesime ulaşacak. Prof. Sönmez, kitabı hastanede yoga çalışmalarını gerçekleştiren Dr. Neslihan İskit ve Dr. Selim Tansal ile birlikte hazırlamış. Kitapta, temel yoga bilgilerinin yanı sıra fiziksel duruşlar, nefes çalışmaları, omurga hareketleri, derin gevşeme teknikleri fotoğraflarla anlatılıyor. Kitabın içinde Dr. Neslihan İskit'in sesiyle kaydedilen ve bir neyin eşlik ettiği CD de var.

TANSİYON DÜZELİYOR
Prof. Sönmez, yoga yapan hastalarda stresin azaldığını söylüyor: "Ameliyattan bir ay sonra tüm hastalar kalp yogası yapabilir. Hafif egzersizler, kasları güçlendiriyor, nefes teknikleri kalbe daha kolay oksijen göndermeyi sağlıyor. Meditasyon da stresi azaltıyor. Üç ay yoga yapanların kan yağları, kan şekerleri ve tansiyonları daha iyi kontrol ediliyor. Daha az ilaç kullanımıyla tansiyonları düzene giriyor. Bu, yoganın stres hormonu adrenalini azaltıp mutluluk hormonu endorfini artırmasının bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.''
 
Yoga binlerce yıl önce, Hindistan'da ortaya çıkmış bir sistemdir. Bu sistemi her isteyen uygulayabilir. Yoga yapmak için özel giysilere, aletlere ihtiyaç duyulmaz. Sadece yere serebileceğiniz seccade büyüklüğünde bir örtüye (yüzümüzü bazı pozlarda yere koyacağımızdan yere örtü koymak daha hijyeniktir) ve özdisipline ihtiyaç vardır.

Yoga yapan erkeklere yogi, kadınlara yogini adı verilir. Eski zamanlardaki büyük yogi'ler insanın çevresiyle uyumlu yaşayabilmesi için, öncelikle kendisiyle uyumlu yaşaması gerektiğini bu nedenle de insan doğasının tam olarak anlaşılabilmesinin önemli olduğunu söylemişlerdir.

Yoga da amaç nedir?

Yoga kelime anlamıyla birleşmek demektir. Yoga'da amaç, fiziksel, ruhsal ve zihinsel bedenlerimizin birleşmesiyle "Tanrı Bilinci"'ne erişmektir. İşte bu Tanrı Bilincine ermek, meditasyon çalışmalarının son aşaması olan Samadhi'dir.

Peki, Yoga yolunda olan herkesin amacı Samadhi'ye ermek mi olmalıdır? Elbette ki hayır. Bhagavat Gita, Yoga yapan dört öğrenci tipinden bahseder;

-Acı çeken kişi; dinmeyen bir acıyı dindirmeyi amaçlayan öğrencilerdir. Bu acı fiziksel bedenin bir yerinde incinme, ağrı olabileceği gibi, zihinsel de olabilir.

-Dünya nimetlerini arayan kişi; sağlık ve başarı için bir strateji geliştirmeyi hedefleyen öğrencilerdir. Burada amaç, bir strateji bularak dünya nimetlerinden azami fayda sağlamaktır.

-Bilgi arayan kişi; bütünlüğe ulaşma arzusu duyan öğrencilerdir.

-Bilge adam; büyük Yogilerdir.

Siz, bu öğrenci tiplerinden herhangi birine uyuyor olabilirsiniz. Niye ben diğer öğrenci tipi değilim diye düşünerek kuruntuya kapılmanın gereği yok. Herkesin hayattaki hedefi farklıdır ama ne olursa olsun tüm hedefler aynı derecede mükemmeldir. Yoga yolu herkese açıktır. Yogayı dileyen herkes dilediği nedenlerden ötürü yapmaya başlayabilir ve istediği anda yapmaktan vazgeçebilir. Yoga kimsenin ya da hiç bir kuruluşun tekelinde değildir.
 
Bir Yoga öğrencisinin bir Gurusu olmalı mıdır? Swami Sivananda'ya göre, evet olmalıdır. Guru, öğrenciyi yönlendirir, kendisi de aynı yollardan geçmiş olduğu için öğrenciye yol gösterir. Yine de pek çok öğrenci, başlangıçta, kendi başlarına Yoga'yı yapmaya başlamakta, ancak bir öğretmen ihtiyacı hissettikleri zaman bir arayışa girmektedir. Önemli olan doğru guru'yu bulabilmektir. Doğru gurunun kim olduğu konusundaki kriterleri yine Swami Sivenanda'dan alalım:

Gurunun,

� Varlığıyla huzur buluyorsanız,
� Söylevleri size ilham veriyorsa,
� Şüphelerinizi ortadan kaldırabiliyorsa,
� Açgözlülükten, öfkeden ve şehvetten arınmışsa,
� Kendini beğenmiş değilse, sevgi doluysa ve ben-merkezci değilse,
� Sizin inançlarınıza saygı gösteriyorsa ve öğretisiyle size "sizin" inandığınız noktadan yardımcı oluyorsa,
� Yanında ruhsallığını hissediyorsanız ...
...o kişiyi gurunuz olarak kabul edin.

Peki bir guru için doğru öğrencide neler olmalıdır?

Öğrenci,

� Doğru anlama yetisine sahip,
� Dünyevi herşeye karşı bağımlı olmama etiğini geliştirmiş,
� Berrak bir zihne sahip,
� Duyuları üzerinde hakimiyet sağlamış,
� Temel tutkulardan uzaklaşmış,
� Guru'suna inancı olan,
� Mutlak'a kendini adamış ...
...olmalıdır.
 
Yaptığımız yoga çalışmalarında, evrene ve birbirimize iyi niyetlerimizi sunmak ve yaptığımız çalışmalardan sadece kişisel değil, genel olarak tüm evrene fayda dilemek için her yaptığımız çalışmanın başında ve sonunda bir mantra okumaktayız.

Verdiğimiz başlangıç ve bitiş mantraları, yogasana çalışmalarında (yani hafta içi akşamları yapılan çalışmalarda) kullanılmaktadır.

Başlangıç Mantrası

Om Sahanavavatu
Sahanou bhunaktu
Saha viryam karavavahai
Tejasvinavadhitamastu
Ma vidvişavahai
Om Şanti, Şanti, Şanti

(Evren) Hepimizi korusun
hepimizi beslesin
Birlikte büyük bir enerji ile çalışalım
Çalışmamız aydınlatıcı olsun ve meyve versin
Birbirimizden nefret etmeyelim
Om, huzur, huzur, huzur

Bitiriş Mantrası

Sarve bhavantu sukinah
Sarve santu niramayah
Sarve bhadrani paşyantu
Ma kascit dukha bhagbhavet
Om Şanti, Şanti, Şanti

Hepimiz mutlu olalım
Hepimiz hastalıklardan uzak olsun
Hepimiz uğurlu olan şeyleri görelim
Kimse acı çekmesin
Om huzur, huzur, huzur.
 
YOGA KÜLTÜRÜ



Yoga çalışması esnasında ortaya çıkan fizik ötesi fenomenlere ve uygulamacının daha gizli alanlardaki deneyimine şüpheyle bakılır ve sırf doğu sihri olarak yorumlanır.

Yoga ne hayal mahsulüdür ne de anormal birşeydir. O insandaki tüm yeteneklerin bütünsel gelişimini hedefler.

O, yarının dünyasında herkesin doğal olarak izleyeceği daha tam ve mutlu bir yaşama yönelten, zaman içinde test edilmiş ussal bir yoldur.

Tüm yoga yöntemlerinin temelinde etik eğitim ve ahlaki mükemmellik vardı.

Yoga merdivenindeki ilk basamak kusurların yok edilmesi ve belli erdemlerin

geliştirilmesidir.

Sonraki basamak, bir dizi doğru alışkanlık ve günlük düzenli uygulamalar vasıtasıyla

doğanızı displine etme, sağlam ve arı bir yapının oluşturulmasıdır.

Bu iyi kurulmuş ve erdemli ahlaklı yapının bu sağlam temelin üstüne, Yoganın daha sonraki yapısı oturtulur.
 
ÜSTADLARIN YOGA HAKKINDA Kİ YORUMLARI



"Derin, güzel ve kudretli pek çok sanat ve bilim gibi Yoga da modern dünyanın manevi yoksulluğundan çok çekti. Değersizleştirildi, sulandırıldı hatta klişelere indirgendi. Yoganın derin ve ebedi özü zeki insanların kişisel kazançları için yanlış yorumlandı ve paketlendi."



Bhole Prabhu



"Geleneksel Yoga'da her zaman büyük çeşitlilik olmuştur ve bu çeşitlilik üstatların deneyimleri üzerine temellenmiştir. Günümüzde başlangıç düzeyindeki öğretmenler bile kendi ticari Yoga sistemlerini oluşturmak için kendilerini nitelikli görmektedirler."
Georg Feurstein

"Antik zamanlarda Yoga yıllarca bilincin daha yüksek hallerine bir hazırlık olarak uygulandı. Oysa günümüzde bu büyük bilimin gerçek amacı tamamen unutuldu. Eski çağların Rişi ve Bilgelerince insanlığın tekâmülü için oluşturulan Hatha Yoga uygulamaları şimdi çok sınırlı anlamda anlaşılıyor ve uygulanıyor. Sıkça insanların 'Ah, meditasyon yapmıyorum ama sadece fiziksel Yoga, yapıyorum' dediklerini işitiyoruz. Artık bu bakış açısını düzeltmenin zamanı geldi."

Swami Satyananda Saraswati



"İnsanların büyük çoğunluğu Yogayı fizik kültürü olarak görüyor. Çok az kişi Yoga'nın başlı başına bir bütünlük olduğunu ve sistematik olarak beden, nefes, zihin ve ruhla ilişkili olduğu anlıyor."



Swami Rama



" Yoga' kelimesi 'birleşmek/katılmak' anlamına gelen Sanskritçe 'Yuj' teriminden türemiştir. Manevi anlamda Yoga bireysel bilincin evrensel bilinç ile birliğinin Yogi tarafından idrak edilmesi sürecinin adıdır."

Swami Sivananda
 
YOGA NEDİR? ANLAMI VE ÖNEMİ

Yoga için ilk önemli olan tanımıdır. Sanskritçe’de her kelimenin türediği kök harfi vardır. Buna göre yoga için kök harf “yuj”dur. Bu da birleşme ya da iki şeyin (jeev atma ve param atmanın) bir araya gelmesidir.

Yoga heryerde konuşulan, dünyadaki en önemli konu başlıklarından biridir. Yoga kelimesinin duyulması yıllar önce Hintli Astronot Rakesh Shama’nın Hindistan’ın o zamanki başbakanı Indra Gandhi ile mekikten yaptığı konuşmayla ortaya çıkmıştır. Dünyada şu anda son derece popüler olmasına rağmen, Hindistan’daki kültürün içerisinde yüzyıllardır yer almaktadır.

Yoga, evrenin olumsuzluklarından etkilenmeden yaşayarak, her an aklın sakinliği ve huzuru içinde olabilmektir. Yoga birleştirmeye birliktir.Yani bütün kültürlere ,ırklara ve inançlara saygılı o olarak bireysel iç yapımızın(MİKRO KOZMOS),evren ile yani (MAKRO KOZMOZ) ile tüm seviyelerde birleşmesi demektir.YOGA yolu ile kişiler mikrokarmik yapısını makrokozmoz ile birleştirerek evrenin en üst seviyelerini kullanarak birleşir ve bu iki birleşme ile bütün enerjileri üstün bir şekilde kullanma kabiliyetine sebep olur.Yani kişi kendi mikrokozmoz’ unda evrenin makrokozmoz’ unda erir duruma gelir ve evrensel birlik hissine ulaşır.Böylece makrokozmoz’ ta olan mikrokozmoz ‘dada bulunur anlamı hissedilir.

Yoga bir din değildir veya bir dogma anlamına gelmez.Yoga ile ilgili ilk bilgiler Hindistan’da bulunan metinlerdir. Bunlardan ilki Veda’lar, Veda’ların bir parçası olan Upanisad’lar ve Yoga Vazişta eski metinlerdir. Bunlar 7-8 bin sene önce yapraklara yazılmıştır. Ama bu yapraklar korunamamış, zaman zaman yok olmuş ve yeniden yazılmıştır. Hindistan’daki en eski yazıt şu anda 2000 senelik yapraklardır. Veda, bilgi demektir.yazının bulunmasından sonra da bu bilgiler ağızdan ağıza, öğretmenden öğrenciye aktarıldığından, maalesef eski zaman diliminden sadece bazı vecizeler kalmıştır. Veda düşünce sistemine göre madde dünyası beş kılıf içinde ifade edilir. Madde dünyasının bir illüzyon olduğunu ve bir gün sona ereceğini söylerler. Yoga sistemini uygulayan sürekli “Ben değilim,” diyerek kendini dünyadaki bağlılıklardan soyutlamalıdır, derler.Yoga öğretisinin temel felsefelerini bu kitaplar oluşturur.Vedanta’ların ana fikri sudur: “TEK BİR MUTLAK GERÇEK VE BİLİNÇ VARDIR;O DA BÜTÜN EVRENİN TEMELİ OLAN BRAHMAN’DIR YANİ TANRI’DIR”.

Yoganın en büyük klasik metinlerinden biri de MÖ 3.yy ile MS 3. yy arasından bir tarihte yaşamış olan Patanjali tarafından yazılmıştır. Bunlara “Patanjali’nin Yoga Sutraları” denir. Patanjali o zamanlar insanların uyguladıkları farklı yoga tekniklerini ve teorilerini gözlemleyip organize ederek kendi Yoga Sutra’sında toplamıştır. Klasik yoga olarak tarif edilen bu önemli sitemde yoganın 8 bölümden oluştuğu yazılmaktadır. Bu sekiz bölüm fiziksel ve ruhsal bedenlerdeki sekiz bilinç aşamasını ve farkındalık durumunu temsil etmektedir.YOGA hareket ve bilginin aynı anda kullanılmasına bağlı bir harmoni sistemidir.Yoga yapan kişi hem bedensel hem de ruhsal planlarda ,nasıl hareket etmesi gerektiğini öğrenmeye başlayacaktır.Bu şekilde varlığının tüm planlardaki, tekamül süreci hızlanacak,gerçek ve mutlak mutluluğun kapıları sonsuza kadar açılacaktır.Varlıksal tekamülde hızlanma ,onun tam denge içinde olmasına bağlıdır.Yoga uygulamaları i,çsel denge ve huzuru sonsuz sevgi akışında hissedilmesini ve sonuç olarak da ,üst benliğe daha çabuk ulaşılmasına yardımcı olmaktadır.

Yoga bilgisi herkese açık bir bilgidir ve herkes yoga yapabilir. Yoga evrenle bir ve bütün olmanın yolunu gösteren bir sistemdir. Evrenle bir olma yolunda aşılması gereken en önemli şey de bireyselliği bırakıp, bütünselliğe geçmektir. Yani “Ben” yerine “Biz” diyebilmek, bütünü sevmek ve bütünün farkına varmaktır. Yoga yapan beylere “yogi”, bayanlara “yogini” denir. Eski zamanlardaki büyük yogiler insanın çevresi ile uyum içerisinde olmasını, bu nedenle de kişinin kendi doğasının bilincinde olması gerektiğini söylemişlerdir. Yogada amaç fiziksel, ruhsal, zihinsel bedenlerimizin birleşmesi ile yüksek “Tanrı Bilincine” erişmektir. Bu da Patanjali’nin 8 basamaklı yolunun sonundaki meditasyon çalışmalarının son aşaması olan Samadhi’dir.Bunlardan binlerce yıl önce bu prensipleri bilen büyük yoga üstatları bugünün yaşamsal problemlerini çözmüşlerdir.

Yoga günümüzde beden seviyesinde yapılan duruşlar, yani Asanalardan ibaret sayılmaktadır. Oysa eğitilen sadece beden değil, bedenin gerisindeki akıl, zihin, nefes ve sonuç olarak da Özben’dir. Tatmini Özben yolu ile Özben’de bulmak, kişinin mutluluğunun kendi dışında olmadığını anlayarak, kendi içinde araması demektir. Yoga günümüzün insanlık problemleri olan günlük gerilimler ,stres ,sinirsel rahatsızlıklar,bedensel kalitenin azalması,erken yaşlanma,hafıza zayıflığı ve birçok olumsuzluğun yok edebilmek için kesin yoldur.İşin en güzel tarafı da kişi bu yolda ilerlerken bütün problemlerini kendi halleder ,çünkü artık farkındalğı en üst boyuta ulaşmıştır.Bu da uygulayıcıya kesin güven ve kararlı bir irade getirir.Günümüzde birçok olimpiyat takımı veya uzaya giden astronotlar yoga uygulamaları ve meditasyonla güçlendirilmişlerdir.Yoga yalnızca felsefi,ruhsal yada bedensel çalışmalar bütünü değil tamamen pozitif bir bilim dalıdır.Kısaca yoga kişinin paranormal güçlerini geliştirip zihin ve bedenin evrensel şartlarla aynı seviyeye gelmesini sağlayarak kişiye sıra dışı bir yaşam sunmaktadır.Düzenli yoga çalışması yapan kişi sağlıklı,güçlü,dinamik bir bedene ve zihne kavuşarak hayatını daha da uzatma şansına erişebilir.

Bütün bunlar dahilinde normal günlük yaşantımızda kendimize ve çevremize bakarsak, mutluluğu hep nesnelerde ve dışarıda aradığımız apaçık ortadadır. şimdi bu çerçevede çoğumuzun da bildiği bir hikayeden bahsetmek istiyorum:

Yaşlı ve gözleri zor gören bir hanım bir gün evde anahtarını kaybeder. Bahçeye çıkar; anahtarını aramaya başlar. Ama bir türlü bulamaz. Yoldan geçen genç, hanıma ne aradığını sorar ve yardımcı olabileceğini söyler. Hanım, anahtarını düşürdüğünü ve kaybettiğini söyler. Genç, anahtarı nerede düşürdüğünü sorup “Evde,” yanıtını alınca şaşırır. “Pekiyi ama niye anahtarı dışarıda arıyorsun?” diye sorar. Hanım cevap verir: “Çünkü içerisi çok karanlık, hiçbir şey görmüyorum. Halbuki burada gün ışığı var.”

Şöyle düşünelim: Biz mutluluğu ve anahtarını hakikaten kaybettik. Yaptığımız her faaliyet mutluluk ile yapılıyor. Sigara içenlere bakın. Her içen, sigaranın %59 oranında kanseri artırdığını biliyor ama içiyor. Bunun sebebi de en derinlerdeki mutluluğu arama duygumuz. Herkes mutluluğun bizim doğamız olduğunu bilir. Çünkü biz doğduğumuz zaman mutsuzluk nedir, nasıl bir şeydir bilmeyiz. Büyümeye başladıkça dışarıdan gelen etkilerle, yani çevre, anne, baba, okul vs. faktörlerle doğamız bozulur. Mutsuzluğu bilmeye başlarız. Böylece de doğamızdan uzaklaşmaya başlarız. Öyle ki, mutsuz ve endişeli olmak normal hale gelir. Endişelenmeyince “Niye endişelenmiyoruz?” diye hayıflanmaya başlarız. Bizim doğamızdaki uyum ve mutluluk işte böyle zaman içerisinde yok olmuştur. Oysa bedenimiz üzerinde tam hakimiyet (yani kendi kendinin efendisi olma durumu) ve tam uyum başarılmayacak bir olay değildir. Bedenimizi tam tanımamız bizi Özben’e ve Mokşa ya, yani nihai mutluluk ve özgürlük durumuna götürür. Bu da ancak yoga yapmak, yoga halinde olmak ve yogayı yaşamakla mümkündür.

Yoga aklın huzuru, aklın sakinliğidir. Aklın huzuru ve aklın sakinliği ise Prana’nın sakinleşmesi ile başlar. Prana yaşam enerjisi olarak algılanır; ama aslında beden içindeki yaşam gücüdür. Çünkü elimizi, kolumuzu veya herhangi bir uzvumuzu hareket ettirdiğimizde bunu beden değil, içimizdeki yaşam gücü, yani Prana veya Ki ve Chi diye de nitelendirilen enerji yapar.

Elbette bedeniz; ama yaşam gücümüz de var. Entelektüeliz, yani zekamız ve aklımız var. Duygusal yönlerimiz güçlü, yani hepimizde ilahilik var. Bu da ruhsal yönümüzle alakalı. İşte bunların hepsi beden seviyesi ve yavaş yavaş bedenin üstündeki seviyelerde kat kat gerçekleşmektedir.Ve sizleri; ruhsal yolda sonsuz (anandam ) yani ebedi mutluluk yoluna adım adım yaklaştırmaktadır.


Banu DEĞER.
 
NEDEN YOGA YAPIYORUZ ? VE YOGANIN SAĞLIĞIMIZ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ NELERDİR?

Hindistanda 2000 yıldır,doğuda ve batıda uzun yıllardır uygulanan yoga,insan beynini huzur ve mutluluğa kavuşturmak ve vücuda sağlık getirmesi amacıyla kullanılır.Yoga ile ilgilenenler bilirler ki yapılan çalışmalar kişinin hayata bakısını değiştirmekle kalmaz,duygusal,zihinsel ve ruhsal alanlarda gelişmesine olanak sağlar..Yoga;bedeni,zihni ve ruhu tamamen eğiten ,huzur veren ve kişinin tamamen kendisini tanımasını sağlayan dünyadaki en eski kadim bilgi ve kişisel gelişim metodudur.YOGA bir olmak demek olduğuna göre evrenin pozitif ve negatif bütün değerlerini bir arada dengede tutarak yaşama sanatı ve o hal halinde olmak bence yogadır.SONUÇ zıtlıkların birbirine bağlanması ve dengeye ulaşmak halidir.Dengeye ulaşmak , ancak iki kutupta birbirini reddetmeyip olduğu gibi kabul ederse ve birbirinle el sıkışırsa olabilecek bir kavram haline gelir.Yoga insanı mikrokozmos yani minyatür evren olarak tanımlar.Evren ise makrokozmos’dur.Evren bu anlamı ile sınırsızdır.İşte bu bağlamda insan ile evren arasındaki ilişki burada ortaya çıkmaktadır.Spırıtualizm yukarıda var olan her şey aşağıda da vardır prensibini kabul eder.Bu da bize işte bütünlük mucizesini hatırlatmaktadır.İnsanlar ancak kendisini öğrenerek diğer varlıkların farkına varabilir.

Yoga’nın ana hedeflerinden biri de durmadan her şeyi kaydetmek ve onları sürekli yansıtmakla meşgul olan zihnimizin karışık işleyiş biçimi durumuna açıklık kazanmaktır. Tüm bu hareketliliği sakinleştirdikten sonra,olayları herhangi bir değerlendirmede bulunmadan algılamayı başarınca, gerçekleri saf bir bakışla algılamak mümkün olabilir. Bunun yanı sıra kişinin kendi arzularını ve sürekli değişen hazlarını tanımasına ve onları kontrol edilebilir bir hal durumuna sokmasına sebep olur.

Tabii tüm bunların yanında birde bedenin kontrol altın alınması gerekir. Bedenimize bakmak onun zinde ve sağlıklı kalmasını sağlamak Yoga’nın içinde çok önemli bir yere sahiptir. Çeşitli asanalar (duruşlar) ile vücudumuzun iç organlarına ve salgı bezlerine masaj yapmış oluruz ve bu sayede onların iyi çalışmasını sağlarız. Ayrıca asanaların, çakraların düzenli çalışması üzerinde rolü büyüktür.

Statik şekilde yapılan duruşlar da enerjitik ve zihinsel bedeni güçlü yönde etkilemektedir..Duruşlarda bir dakikadan başlayarak, beş dakikaya kadar hareketsiz beklenilebilinir..Duruşlar iç organlara,hormonmerkezlerine,bağışıklık sistemine ve adalelere masaj yapmaktadır…Ayni zamanda kas sistemini kuvvetlendirmekte,iskelet sistemini düzeltmekte ve sinir sistemini gevşetmektedir.

Duruşlar ilk basta bedenin üzerinde hareketlerle ilgilendiği için fiziksel boyuttaki çalışmalar sanılmakta oysa;duruşların uygulanmasının esas amacı yasamın bütün boyutlarını fiziksel,bedensel,enerjicik,zihinsel,duygusal,sinirsel ve ruhsal boyutlarlı ile kişiyi etkilemek,birleştirmek,bağdaştırmak ve uyum içerisinde tutmaktır.

Duruşların en önemli etkilerinden biride belkemiği ve omurga üzerindedir.Yogaya göre belkemiği ne kadar esnekse kışı o kadar gençtir. Omurga anatomisi kuvvetli ve yassı kemiklerin üst üste gelmesi ve aralarında disk denen oluşumların desteklenmesi ile oluşur.Omurlarımız ligamentlar aracılığı ile birbirlerine sıkıca bağlanır ve vücudun en kuvvetli kasları ile desteklenir.Omurgamızın görevi başın,gövdenin,göğüs ve karın boşluğunda yer alan organların ağırlığını taşımak ve bu ağırlığı pelvis ile alt bölgelere iletmektir.Omurgamız boyunca uzanan bu kanala omurilik kanalı denir.Ve bu kanalın içinde beynimizin bir uzantısı olan omuriliğimiz vardır.Her omurun birleştiği bölgeden iki yana açılan delikler bulunur.Buralardan da spinal sinirlerimiz çıkar.Bu sinirler kendi bölgelerindeki kasları,organları ve cildi desteklerler yaşatırlar ve enerji verirler. Ayni zamanda omurgamızın içindeki gençlik sıvısı ne kadar düzün akarsa kişi o kadar uzun yasamaktadır. Bütün bunlardan da anlaşıldığı gibi omurgamız bizim yaşam ağacığımızdır.Ve yoga uygulamaları omurgaya çok önem verir.(ÖZELLİKLE BEN )

Duruşların uygulanması kişiyi stresten,gerginlikten,sıkıntılardan ve depresyondan kurtarmaktadır..Vivekenanda Yoga Üniversitesinde uzun yıllar yapılan araştırmalar sonucunda;gece hayati,alkol,uyuşturucu kişiyi %2 oranında,derin bir uyku %8 oranında,Yapılan bir saatlik yoga ve nefes çalışmaları ise kişiyi% 27/28 oranında GEVŞETMEKTE VE RAHATLATMAKTADIR.

Sonuç Olarak dünyada yapılan hiçbir spor aktivitesinde bile böyle bir rahatlama söz konusu değildir..Sanılanın aksine yoga yaparken kesinlikle SAKATLANMAK söz konusu bile değildir..Doğru hoca ve doğru yapılan duruşlar vücudun sağlığını korumakta,kan dolaşımını düzenlemekte,iç organlara masaj yapmakta,kasları eklemleri ve tendonlari sağlıklı kılmakta,bağışıklık sistemini güçlendirmekte,kilo-boy ve sıcaklık-soğukluk dengelerini korumakta,bio enerji akımlarını düzenlemekte ve bedenin bio manyetik alanını güçlendirmektedir.Fiziksel yapımız da bu şekilde sürekli dinç ve sağlıklı kalabilir.

Yapılan nefes egzersizleri ciğer kapasitemizi arttırmakta,beynimize ve bedenin her noktasına maksimum oksijen gitmesini sağlamaktadır.Alınan fazla oksijen adalelerde sarf edilen güçten dolayı toplanan laktik asit ve başka tür toksinler, kan dolaşımı tarafından yıkanarak, sürüklenip vücuttan atılmaktadır..Buda demektir ki yoga çalışmalarından sonra,sporda olduğu gibi yorgunluk ve bitkinlik hali asla söz konusu olmaması demektir.

Nefes çalışmaları uygulandıkça ;bedenin en uç noktalarındaki enerji kanalları tıkanıklarından kurtulmakta,bio enerji vücutta uzun sure dolaşmakta ve toksinler vücuttan atılarak giderek hastalıklara yakalanma olasılığı hiç kalmamaktadır.Ayrıca kaslar uzamakta,omurganın durusu dimdik olmakta,sonuç olarak da vücuttaki çarpık ,eğri her uzuv gün be gün , yavaş ,yavaş düzelmektedir.

Bizler insanoğlu olarak mükemmel bir bilgisayara sahibiz yani beynimize….Normal bir insan bu beyin potansiyelinin sadece yüzde dördünü kullanmaktadır.Yoga bu beyinsel faaliyetlerimizi en üst kapasitelere taşımamıza ve kullanmamıza sebep olur.Beynimizi kontrol altına almaya başlayınca da bu demektir ki hayatımızın da kontrolü arık bizim elimizde……

Nihayetinde yapılan uygulamalarla her geçen gün sağlıklı olmaya bir adım daha atmak demektir.

Yoga eve dönüş ve evdeki huzur ve sonsuz sağlıktır.SAĞLIKLI VE YOGA DOLU BİR YAŞAMDA KALIN.
 
MEDİTASYON YAPARKEN NEFESİ KULLANMAK.

Zihnimizi nefes ile kontrol etmek,meditasyonda bilincimiz üzerine konsantre olmak ; alt beynimize dalmadan yapılan bir farkındalık çalışmasıdır.
Meditasyon denilince herkes kendine göre bir anlayış sergiler. Aslında BİLİNÇLİ hipnoz da bir tür meditasyon olarak kabul görür. Ama bazı kimseler , BİLİNÇLİ hipnozu meditasyon olarak kabul etmez.
Ne var ki,bilinç üstünde ,yani korteks denilen beyin kabuğu üzerindeki meditasyonda,alt beyne bir iniş yoktur. Meditatör tümüyle bilinçli bir uğraş vermektedir. Verdiği uğraş da,meditasyon nesnesi üzerinde olmaktan öte bir şey değildir.
Gelgelelim,bu meditasyon nesnesi üzerinde oturmak,Rodeo`daki gibi azgın bir hayvanın üzerinde oturmaya çok benzer,azgın hayvan sizi her an üzerinden atabilir. Ayni şekilde,meditasyon nesnesi üzerine oturmuş olan meditatörde bu azgın hayvanın her an üzerinden atılabilir durumdadır.



Diyelim ki,meditasyon nesnesi NEFESİMİZ olarak seçilmiş,zihnimizi de bu nefes tekniği üzerine yerleştirdikten sonra,nefesi alıp,sonuna kadar zihnin bu durumda,yani hiç bir düşünceye kapılmadan nefesle birlikte devinimi,bir yere kadar gidecek ve sonra da kısa bir duruş sonrasında,yeniden nefesin verilmesi ile birlikte zihnimiz nefes üzerinde yoluna devam edecektir.

Arada ,şayet bir düşünce veya bir duygu zihinde belirirse, kizmadan üzülmeden ve sinirlenmeden tekrar bunun farkında olarak zihnin yine nefes üstünde oturması sağlanmalıdır.
Yalnız burada pek çok tökezleyici durumla karsılaşmamak da mümkündür.Çünkü zihin denilen olgu akılla çalıştığı için daima bizi yöneten bir yapıya sahiptir. Tam;simdi artik zihnim yerine oturdu,bak hiç yerinden oynamıyor diyerek,meditasyonu sürdürürken, farkında olmadan alt beyine inişte de bulunuyor olabiliriz. İşte o an kontrollü hipnotik alandayız.Buna bilinçli hipnoz denir. Ve simdi bir fırsat yakalamış oluruz.O fırsat da kendimize verebileceğimiz BİLNÇLİ HİPNOZ TALİMATLARI için uygun bir zamandır. BİLİNÇLİ HİPNOZ talimatları denilen kavram,hipnotik seans esnasında verilen özel söylevleri kapsar. Diyelim ki sigarayı bırakmak yada zayıflamak konusunda önceden karar vermişiz. Ve bunu bilinç altına yerleştirmek istiyoruz.İste bu durum, bu emirleri vermek için en uygun andır. Böylece bu emirler,daha sonra, biz farkında olmadan çalışmaya başlayacak ve sigara denilen alışkanlıktan kurtulmuş olacağız veya yeme isteğinden kurtulup zayıflamaya başlayacağız.

Tabii,bu durumlar tümüyle bilinçli farkındalık denilen olguyla ilgili
olup,öncelikle zihnin egitilmesini gerektirir. Eğitilmiş zihin de
istenilen şekilde kullanılan zihinden başkası değildir.Yani zihin bizim değil sonun da biz zihnimizin efendisi konumuna gelmiş olacağız.
Hepsinden önce zihni nefes egzersizleri ile toparladıktan sonra, zihni nefes üstünden kaydırmadan, alıştırmakla başlanıp,daha
ileri safhalarda istediğiniz şekillerde de sonuç almanız mümkün olacaktır.


BANU DEĞER.
 
NEFESİN SİHİRLİ SIRLARI.:

Nefes almadan yaşamamız mümkün değil,peki onu yeterince önemsiyor muyuz? Nefesimiz ne kadar kontrol altında..Ona dikkat edin, o ne kadar kontrolümüzdeyse hayatımız da o kadar kontrolümüzde….

Teknolojinin hızlandırdığı yaşamımızda maddeye gömülerek tüketilen yaşamlarımızda her gün artan huzursuzluklarımız,mutsuzluklarımız ve yaşamımızın giderek anlamsız hale gelmeye başlaması bu günlerde herkesin olağan durumu halinde….

Oysa bütün bunları kontrol altına alabileceğinizi biliyor musunuz? Kadim çağlardan beri insanın fizik,duygu,zihin ve bedendeki sıkışıklık ve blokajların açtığı rahatsızlıkların gidilmesi için meditasyon,yoga,reiki ve manyetik şifa gibi çalışmalar geliştirilmiştir..AMA BU ÇALIŞMALARIN DAYANDIĞI EN ÖNEMLİ TEMEL TEKNİK, NEFES ÇALIŞMALARI OLMUŞTUR…

Doğru Nefes almak vücudumuzun sağlıklı kalması ve ihtiyaç duyduğu oksijenin alınması;atık ve toksinlerin vücuttan atılması açısından çok önemli…Yeterli oksijen iç organların,hormon salgılayan bezlerin,sinir sisteminin ve beynin çalışması için şart…Beynimizin diğer organlardan daha fazla oksijene ihtiyacı var…Yeterince oksijen alınmadığında,zihinde bulanıklık,negatif düşünce depresyon,işitme ve görme bozuklukları başlıyor..Yaşlanmanın en belirgin sebebi hücrelerin yetersiz oksijen alması.Akut dolaşım bozukluğunun kalbe giden oksijeni durdurması kalp krizine;beyne giden oksijeni durdurması beyin kanaması ve harabiyetine yol açıyor…Düzgün ve yeerli nefes alamayanlar kendilerini sürekli yorgun ve depresif hissediyorlar…Uyku düzenlerinde sorun yaşıyorlar.Aynı döngüde kalmaları bağışıklık sistemlerini zayıflatıyor..Canlı olmamanın ve genç kalmanın en önemli şartı temiz kan dolaşımı..Bunu sağlamanın en önemli yolu da nefeslerimizde saklı…Doğru nefes alarak organlarımızın beslenmelerini sağlayıp,hücrelerimizin verimliliğini arttırmak.kaçınılmaz bir gerçek..Doğru nefes almak yaşam süremizi uzatacağı gibi,bize son derce sağlıklı bir ciltte kazandırıyor..Doğru nefes alanlar karbondioksitli ortamlarda yada heyecan ve stres sırasında dengesiz tepkiler veriyor…Çünkü kırmızı kan hücreleri oksijeni organlarımıza daha yüksek oranda taşıyor..

Birçoğumuz hep ağzımızdan nefes alıp veriyoruz…Bu bize anatomik rahatsızlık sağlayan son derce yanlış bir davranış…Oysa doğrusu bunun tam tersi..Kadim kayıtlarda rahat ve kendini kasmadan durarak,karnımızı dışarı doğru genişleterek,göğsümüzü de full nefesle doldurarak tam nefes tekniği uygulamak…Yani diyaframımızı da kullanarak nefes almak…Yaşam süremizde bu yanlış, diyaframımızın zayıflayarak potansiyelini kaybetmesine sebep oluyor…Ortalama bir yetişkin dakikada ortalama 14 kere nefes alıp veriyor…Bu 24 saate 20 bin160 kez nefes alıp verdiğimiz anlamına geliyor..Yani günde 20 bin kere yaptığımız hatanın bizde ne gibi sonuçlara yol açtığını anlamamak mümkün değil…

İŞTE BU NEDENLE KENDİMİZE BİR İYİLİK YAPIP ÖNCE DOĞRU NEFES ALIP VERMEYİ ÖĞRENMEMİZ GEREKİYOR…




Dünya sağlık örgütü ayrıca doğru nefesin öncelikle burundan alınması gerektiğini söylüyor..Ve burnumuzun içi yapışkan bir sıvı ayrıca kıllardan oluşuyor…Bu ortam aldığımız nefesle ciğerler giderek havanın temizlenmesini sağlıyor.Havadaki toz ve zerrecikler burundan temizlenerek geçiyor.Burun ve diyaframın birlikte kullanılması,nefes yolunda uzatarak bedenin nefesten azami verimi almasını sağlıyor…Nefesi verirken dayanak olarak boğaz bölgesini değil,karın kaslarını kullanmak da boğazda tahrişleri önlüyor.Doğru nefes alıp verildiğinde vücuttaki kan kalitesi ,artmış lan oksijen nedeniyle yükseliyor. Bu sistemden toksinlerin atılmasına yardımcı oluyor.Mide daha fazla oksijen alarak daha verimli çalışıyor.Diyaframın hareket etmesi,mide ve safra kesesinin yukarı hareket etmesini engelleyerek reflüyü(mide suyunun yemek borusuna ve daha yukarılara çıkması)ve çeşitli safra kesesi hastalıklarını önlüyor.Akciğerlerde verem gibi mikroplar barınamıyor..Vücudumuzdaki bütün bezler,iyi beslenmeleri sonucu hormonları yeteri oranda salgılayarak vücudun biyokimyasının kusursuz işlemesini sağlıyor.Beyin,omurilik,sinir merkezleri ve sinirler dahil olmak üzere sinir sisteminin tamamında düzelme meydana geliyor.Derin ve yavaş solunum kalbin yükünü hafifletiyor..Bu da daha dinç ve etkin bir kalp,düşük tansiyon ,yani daha az kalp hastalığı demek oluyor….Artık antidepresanlara ve uyku ilaçlarına olan alışkanlığımız kendiliğinden ortadan kalkıyor..Derin ve yavaş solunum ayrıca diğer nefes teknikleri kilo kontrolümüzü ve iştahımızı kontrol altına alıyor.Aldığımız fazla oksijen yağlarımızı yakıyor.Oluşan baş ağrılarımız ve migren gibi rahatsızlıklar kayboluyor.Sonuç olarak her türlü bedensel ve ruhsal rahatsızlığımızın gerisinde doğru nefes almamamız yatıyor.

Sıradan nefes alınca ciğerlerimizdeki havanın değişimi,kapasitenin onda biri kadar gerçekleşiyor..Diyafram artı tam nefes uygulaması yapan birinde bu kapasite onda üçe yükseliyor.Nefesini tam kontrol eden kişide ise onda beş oranında artmış oluyor.Doğru nefes almayı engelleyen duruşlar ve alışkanlık haline getirdiğimiz kısa nefesler,akciğerlerimizin yüksek kapasite ile çalışmasını önlüyor..

Astımlılar,sindirim sorunları nedeniyle bağırsaklarında gaz oluşanlar,midesi dolu olanlar,çabuk nefes nefese kalanlar, devamlı baş ağrısı çekenler,diyafram adalesi kullanmadan;göğüs ve akciğerlerin üst tarafı ile alabildikleri yetersiz nefes kapasitesine sahiptiler..




Oysa diyafram adalesi kullanmak; nefesle yaratacağımız mucizelerin başlamasına neden olur.Diyafram;gögüs boşluğunu,karın boşluğundan ayıran kas tabakasıdır…Diyafram nefesi ile karın boşluğumuzu mümkün olan en alt tabakadan genişleterek nefes alırız..Bu şekilde akciğerlerimizin normal şartlarda kullanılmayan alt bölgeleri de çalışmaya başlar..Ciğerlerin aşağı uzaması sağlanır..Diyafram nefesine alışmanın ve tanımanın en kolay yolu da sırt üstü uzanarak karnımızı yukarı doğru iterek yani şişirerek nefes alıp vermektir..Bunu en kolay algılamanın şekli ise bebeklere bakmaktır…Onlar daha doğal oluşumları bozulmadığı için diyafram nefesini kendiliklerinden yaparlar..Bebeğiniz varsa karnın üzerine bir oyuncak koyarak bu zevkli deneyimi yaşayabilirsiniz….

Kadim hikayelerde anlatılır ki: Bir zamanlar bedenlerimiz yaşam enerjisini doğrudan soluyabiliyordu.Ama 16 bin yıl önce yaşanan düşüş bizi yaşam bilincinden koparıp biyolojimizi değiştirdi..Beynin ortasındaki “pinel bez” kullanılmaz oldu..Bu günkü bulgulara göre “pinel bez” göze benziyor.Onunda renk algılayıcıları var ve yukarı doğru bakıyor.Bazıları onu üçüncü göz olarak adlandırıyor.Pek çok kaynakta Konfüçyüs’ün altın çağ olarak adlandırdığı düşüş öncesi insanların üçüncü gözlerini kullanarak yaşam enerjisini soluduklarını ve tüm evrenle doğal bağ kurdukları anlatılmaktadır.Bu bağın kopması ile savaşlar,nefret ve dualite başlamıştır.

Nefes çalışmaları ile bağlantı kurduğumuz pranik kanalımız başın bir karış üzerinden başlıyor ve ayakların bir karış altında bitiyor..7 temel çakramızda bu kolon üzerinde dizili.Prana(Yaşam enerjimiz)bu kolona girerek kişinin ruhsal geometrik yapısına uygun olarak dağılıyor.Biz kişisel olarak gelişip,ruhsal olarak büyürken;evrensel düşüş sırasında bozulmuş olan geometrik yapımızda giderek saflaşıyor…

Başlangıçta her şey enerji formunda idi ve doğal olarak bizde öyle idik ve evrende öyle idi…Bozulan düşüş ile beden kodlarımıza kötü hastalıklar ve kötü alışkanlıklar yükledik..Bu da samskaralarımızla(geçmiş yaşamlarımızla genetik olarak bedenlerimize)kaydoldu…

Hayatınızda sıkça hastalıklarla mı karşılaşıyorsunuz?Yoksa sürekli sinirliminsiniz ve kendinize hakim olamadığınız davranışlarda mı bulunuyorsunuz…

İşte öğreneceğiniz nefes teknikleri ile bedeninizde kilitlenen bu oluşumların ve negatif enerjilerin dönüşerek hayatınızın ve kendinizin pozitifleşmesini sağlayabilirsiniz.Nefes teknikleri ile kendinize şifa verebilir,kundaliniyi uyandırabilir,çakralarınızı aktive edebilir;var oluş enerjinizi yükseltebilir;astral seyahatler yapabilir;yüksek boyutları deney imleyebilir,fiziksel beden dışındaki bütün formları algılayabilir, ortak bilince bağlanıp ihtiyacınız olan her bilgiye ulaşabilir,renkleri algılayabilir,ağrı ve sancılarınızı azaltıp yok edebilir,nefesinizi manyetize ederek mistik çalışmalar yapabilirsiniz…

Sevgiler ve nefesle kalın.


BANU DEĞER,
 
X