Etiket: cinsel sorunlar

  • Cinsel Arzuyu Sabote Eden Şeyler

    Cinsel Arzuyu Sabote Eden Şeyler

    Çevrenin etkisi

    Eşler arası ilişkide ortaya çıkan ve cinsellik açısından tahrip gücü yüksek bazı duygular var. Bu duyguların analizine geçmeden önce cinsel sorunların oluşumunda çevre ve etkileşimin rolüne kısaca değinelim.

    Bireyin en yakınlarından şu veya bu düzeyde etkileşimde bulunduğu tüm insanlar, kültürel ve sosyal doku hatta ekolojik yapı bu çevrenin unsurlarıdır.

    Cinsel sorunlar da diğer psikolojik sorunlar gibi kişinin kendi içinde ürettiği ve kendi başına yaşadığı sorunlar olmaktan çok çevre ile etkileşim içinde oluşan ve yaşanan sorunlardır. Cinsel sorunlarda çevre faktörünün ve etkileşimin önemini vurguladıktan sonra asıl konumuz olan eşler arası sorunlara dönebiliriz.

    Bir çift düşünelim; erkek ya da kadında şu veya bu düzeyde herhangi bir cinsel sorun olsun. Bu cinsel sorun yalnızca sorunlu eşle görüşülerek anlaşılabilir ya da tedavi edilebilir mi? Elbette hayır.

    Sorun her ne kadar yalnızca bir eşe aitmiş gibi görünse de aslında eşler arası etkileşim içinde ortaya çıkmakta ve yaşanmaktadır. Dolayısıyla sorunun anlaşılması ve çözümlenmesi için eşlerle birlikte görüşülmesi ve eşler arası etkileşimin doğasının ortaya konması gerekir.

    Eşler arası güven sorunu

    Eşler arası ilişkiler bazen cinselliği tahrip eder niteliktedir. Bu neden böyle olur ya da eşler bu duruma neden düşer?

    Burada cinselliği olumsuz etkileyen özellikle iki duygudan bahsetmek gerekir:

    Bunlardan biri öfke diğeri de reddedilme ya da terk edilme korkusudur. Aslında çoğu zaman bu iki duygu birbiriyle ilişkilidir. Eşler genellikle bu duyguların cinselliği ne kadar kötüleştirdiğinin farkında değildir. Sağlıklı ve doyurucu bir cinsellik için eşler arasında müşfik ve güvene dayalı bir ilişki şarttır.

    Güven özellikle kadınlar için çok daha önemlidir. Kadınlarda genellikle bağımlılığa bir eğilim vardır. Kadında güven duygusunun oluşması için eşler arasındaki ilişki kadının bu bağımlılık ihtiyacını karşılar nitelikte olmalıdır.

    Güven duygusu eşlerin çocukluk dönemindeki anne baba etkileşimleriyle de yakından ilişkilidir.

    Anne ve babası sürekli kavga eden ya da ayrılan bir çocuğu düşünelim. Bu çocuk ister kız isterse erkek olsun, erişkinlik döneminde karşı cinsle güvene dayalı bir ilişki kurması güçtür.

    Özellikle bu tür sorunlar kadınlar için daha da önemlidir. Çatışmalı bir aile içinden gelen bir kadında en küçük bir olay ondaki güvensizlik duygularını açığa çıkaracaktır. Güven duygusunun kadınlarda cinsel doyum kapasitesini belirleyen en önemli faktör olduğunu hesaba kattığımızda bu sorunun önemi de kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

    İktidar çatışması büyük tehlike

    Cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyen bir diğer eşler arası sorun da güç-iktidar çatışmasıdır. Eşlerin birbiri üzerinde iktidar kurma ve yönlendirme çabaları çok sık karşılaşılan bir durumdur.

    Güç çatışmaları çoğu zaman eşlerde yoğun bir öfke duygusunu açığa çıkarır. Eşler ilişkinin başlangıcında daha kontrollü olduklarından bu tür çatışmalar zamanla su yüzüne çıkar.

    Güç mücadelesi bir çiftin ilişkisindeki en önemli unsur olduğu zaman yaşamın diğer yönleri önemsizleşir. Örneğin bir erkek için eşi üzerinde hakimiyet kurmak, sosyal hayatta başarı ya da iyi bir cinsel ilişkiden daha önemli hale gelebilir.

    İşin kötü tarafı çift bu tür duygularının sıklıkla bilincinde değildir. Güven tesis edilemediği ya da bir güç mücadelesi yapıldığı zaman söz konusu olan gerçek ilişki değil bir sağırlar diyaloğudur. Böyle bir ilişkide eşler isteklerini ifade etmekte cesaretsizdirler.

    İsteklerini dile getirseler bile karşı tarafça işitilmezler. Her iki eşin de terapi sürecinde, daha önceden farkında olmadıkları ve cinselliği tahrip eden olumsuz duygularının bilincine varabilmeleri gerekir. Kısacası cinsel sorunlar eşler arası olumsuz etkileşimlerden kaynaklandığı zaman çözüme ancak ilişkinin düzeltilmesiyle ulaşılabilir.

  • Eğitimli kadında cinsel isteksizlik daha fazla

    PE-070-0471Psikolojik faktörler ve stresi daha sık yaşamaları nedeniyle, cinsel isteksizlik özellikle yüksek okul mezunu ve kariyer sahibi kadınlarda daha sık görülüyor.

    Aile Sağlığı Araştırma Derneğinin “Cinsel Danışmanlık Hattı”nı arayan kadınların katılımıyla yapılan araştırmaya göre, aile kararıyla evlenen kadınların cinsel sorunları, kendi kararıyla evlenenlere göre daha yüksek oranda.

    Derneğin “0212 282 01 01” numaralı cinsel danışmanlık hattını 5 yıl içinde arayan kadınlara, isim ve adres istenmeden “Sosyo Kültürel Faktörlerin Kadınının Cinselliğine Olan Etkisi” konulu bir araştırmaya ilişkin sorular yöneltildi. Hattı arayan 26 bin kadından sadece 3 bin 513’ü bu araştırmada yer almayı kabul etti.

    Sonuçlara ilişkin bilgi veren Avrupa Cinsel Sağlık Birliği Başkanı İrem Hattat, katılımcı kadınların, “cinsel istek kaybı“, “orgazm problemi“, “ağrı sorunu“, “seksten keyif alamamak“, “performans endişesi” ve “lübrikasyon” sorunu yaşadığını dile getirdiğini bildirdi.

    Hattat, araştırmaya katılan ve “orgazm problemi“, “istek kaybı” ve “lübrikasyon sorunu” yaşadığını belirten kadınların ağırlıklı olarak üniversite ve yüksekokul mezunu olduğuna dikkati çekti.


    Araştırmaya göre, “Cinsel ilişkiden keyif alamama sorununun” eğitimi ilkokul düzeyindeki kadınlarda yüzde 31 oranında olduğuna işaret eden Hattat, bu sorunun en az yüksek lisans seviyesindeki kadınlarda görüldüğünü belirtti.

    Hattat, bu eğitim düzeyindeki kadınların yüzde 20’sinin yüksek lisans eğitimi aldıklarını kaydetti.

    İrem Hattat, evliliklerde yaşanan cinsel sıkıntıların yüksekliğinin, özellikle eşler arasındaki iletişim problemine işaret ettiğini, evlilik kararının kişiye danışılmadan aile tarafından verildiği durumda bu sorunların daha da öne çıktığını belirtti.

    Araştırmaya katılan evli kadınlardan yüzde 43’ünün kendi kararıyla, diğerlerinin aile kararıyla evlendiğinin belirlendiğini kaydeden Hattat, “Aile kararıyla evlenen kadınların cinsel problemleri, kendi kararıyla evlenenlere göre çok daha yüksek. Özellikle ailenin kişiye danışmadan evlilik kararı verdiği durumlarda, tüm cinsel sıkıntıların en üst seviyeye çıktığını gözlemledik” dedi.

    pe-070-0677DUYGUSAL SORUNLAR

    Aile Sağlığı Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat da, kadınlarda cinsel fonksiyon problemi olarak, “cinsel isteksizlik, orgazm sorunları, ağrı hastalıkları ve uyarılma rahatsızlıklarının” görülebileceğini bildirdi.

    Bu sorunlardan bir veya birkaç tanesinin bir arada bulunabildiğine dikkati çeken Hattat, sağlık sorunları, psikolojik ve sosyal etkileşimler ile hayat tarzının cinselliği etkilediğini belirtti.

    Hattat, cinselliğin sadece fiziksel hareketler değil, sevgi, paylaşma ve güven olduğunu vurgulayarak, “Kadın cinselliğinde duygusal sorunlar, ekonomik değişimlerden daha önemli” görüşünü dile getirdi.

    Araştırma kapsamında, “istek azlığı, uyarılma problemleri ve cinsel ağrı sıkıntısı çeken” kadınların, “psikolojik, sağlık ve ekonomik durumları” göz önüne alındığında, özellikle “duygusal sorunların” cinsellik üzerinde gelir düzeyindeki azalmadan daha etkili olduğunun görüldüğünü anlatan Hattat, sağlık sorunlarının daha sık ağrı problemi yarattığını, duygusal sorunların diğer konularda hep ön planda olduğunu kaydetti.

    Halim Hattat, araştırmanın, kadınlarda cinsel sorunların genellikle birden fazla olduğunu ve bir arada görülebildiğini ortaya koyduğunu da belirtti.

    Çalışmaya katılan kadınların yalnızca yüzde 35’inin bir cinsel sorun yaşarken, yüzde 31’inin iki sorun, yüzde 18’inin üç sorun, yüzde 8’inin dört sorun, yüzde 6’sının beş sorun ve yüzde 2’sinin altı sorunu birden yaşadığının ortaya çıktığını ifade eden Hattat, “Bu da cinsel fonksiyon bozukluğu yaşayan kadınlarda, tanı ve tedavi süreçlerinin daha zor olacağı ve birden fazla tedavinin gerekebileceği anlamına geliyor” dedi.

    ÇALIŞMA HAYATININ ETKİSİ

    Prof. Dr. Halim Hattat, kadınlarda cinsel sorunların duygusal, psikolojik ve organik pek çok farklı sebebi bulunduğunu söyledi. Yapılan çalışmayla, özellikle “stres, ekonomik düzeyde düşüşler, çalışma hayatı, eğitim düzeyi ve evlilik kararlarının kadınları nasıl etkilediğini” araştırdıklarını kaydeden Hattat, şu bilgileri verdi:

    Psikolojik faktörler ve stresi daha sık yaşamaları nedeniyle, cinsel isteksizlik özellikle yüksek okul mezunu ve kariyer sahibi kadınlarda daha sık görülüyor. Aynı şekilde büyük şehirlerin kıyaslanmasında da cinsel isteksizlik özellikle 3 büyük şehirden (Ankara, İstanbul, İzmir) arayan kadınlarda daha yüksek oranlarda. İsteksizlik yaşayan kadınlar, kendilerini mutsuz, yetersiz, eşini yarı yolda bırakmış, kadınlığı azalmış ve cinsel yönden başarısız hissediyor. Bu nedenle bu sorunlarını gizlemeyip uzmanlara başvurmaları çok önemli.


    Genelde düşük eğitim seviyesine sahip olan kadın ve erkeklerde tatminkar bir cinsel deneyim yaşama şansının azaldığını ve cinsel endişe seviyelerinin arttığını dile getiren Hattat, yaptıkları araştırmanın sonuçlarına şaşırmadıklarını, eğitim düzeyi düşük kadınların jinekolojik problemleri için dahi doktora başvurmaktan çekindiklerini kaydetti.

    Halim Hattat, kadın cinselliğinde risk faktörleri arasında yaşla beraber organik faktörlerin de göz önüne alınması gerektiğine işaret ederek, araştırmaya katılan kadınların yüzde 21’inin jinekolojik problemler, yüzde 24’ünün idrar yolu enfeksiyonu, yüzde 7’sinin kalp-damar hastalıkları, yüzde 2’sinin sinir sistemi sorunları yüzde 4’ünün şeker hastalığı, yüzde 19’unun psikolojik problemler, yüzde 12’sinin hormonsal sorunlar, yüzde 3’ünün diğer problemlerle karşı karşıya olduğunu bildirdi.

    Kaynak : ntvmsnbc.com