Kategori: Güzellik

  • Kleopatra, Süt ve Bal Banyosu

    Kleopatra, Süt ve Bal Banyosu

    Kırışıklıklarla başa çıkmanın 6 altın kuralı ve Süt Banyosunun Gizli Formülü

    Cildimiz, yaşlandığımızı bize hatırlatan en önemli organızmız.

    İnsanlık tarihi boyunca insanoğlu, akla hayale gelmeyecek farklı karışımları kullanarak cildi güzelleştirdiği, yaşlılık alemetlerini sildiği, kırışıklıkları giderdiği söylenen o büyülü karışımın, iksirin, peşinde koşmuş, koşmakla kalmamış bu işi başardığını iddia eden insanlara avuç avuç para ödemiştir.

    Milattan önce 3000 ila 1070 yılları arasında, anlayacağınız binlerce yıl önce, hala tarihin en güzel kadınlarından biri kabul edilen Kleopatra’nın yaşadığı Antik Mısır’da bu büyülü iksirler ilk olarak bulundu, denendi ve uygulandı.

    Cilt bakımının tarihte ilk olarak Antik Mısır’da uygulanması tesadüf değildir. Havanın son derece kuru ve sıcak olması, çöl ikliminin varlığı özellikle soyluların saçlarını kısa kesmesine, erkeklerin tamamen kazımasına ve bitkisel yağların nemlendirici olarak kullanılması için keşfedilmesine neden oldu.

    Böylece binlerce yıldır devam eden, ekonomik, sosyal velhasıl kelam her bağlamda dünyamızı şekillendiren öykü başladı.

    Ekonomi ve para derken, günümüzde de durum farklı değil. Kadınlar ve dahi erkekler, yaşlılık izlerini sildiğini iddia eden kremlere, losyonlara milyon dolarlar verip satın alıyor, hepsi de muhteşem olduğunu iddia eden “iksirler”e tonla para ödüyorlar.

    Ülkemizde kozmetik sektörü 2012 yılında akıtılan para tam 2.2 milyar dolar. Bakanlık bütçesi kadar neredeyse.

    Üstelik tüm dünyada kozmetik sektörünün önü açık zira giderek daha uzun yaşıyoruz ve tüm sektörün hedefindeki organ olan cildimiz, bu uzun süreçte en çok etkilenen organlardan biri.

    Geçtiğimiz 100 yıl içinde insan ömrü 2 kat uzadı. Türkiye’de ise kadın ömrü 2009 yılı verilerine göre 76.1’dir.

    Peki bizleri hem maddi hem manevi böylesi ilgilendiren cildimizin yaşlanması hangi faktörlere bağlı ? Kozmetiklere para ödemeden düzeltemiyormuyuz cildimizi ? veya kozmetikler gerçekten etkili mi?

    Kısacası yüzümüzden zamanın izlerini silmek için ne yapmalıyız, bilimsel alt yapısı olan hangi faktörler ile bu acımasız sürece dur diyebiliriz ? Salatık ve sütünden medet ummaya devam mı etmeliyiz ?

    Cildimizin yaşlanması 3 temel faktör bağlamında gerçekleşiyor:

    1. Doğal yaşlanma; buna dur demeniz imkansız. Açıkçası plastik cerrahın (o da bir yere kadar) kapısını çalmadan doğal yaşlanmanın önüne geçemezsiniz. Plastik cerrahi denilince yanılmayın sakın, onların yarattığı sadece illüzyon. Yoksa yaşlı dokuyu iyileştirmeleri mümkün değil.

    2. Özellikle kadın için östrojen ve diğer metabolik faktörler; Cilt vücutta bunca farklı hücre grubunun inanılmaz bir harmoni ile çalıştığı tek organ. Ve bu organın temel yapı taşı kollajen dediğimiz protein bazlı yapı.

    İşte menopozla beraber ortaya çıkan östrojensiz ortam kadının cilt dokusunda, zaman içinde ciddi bir kollajen azalmasına neden olur. Kollajen cildi destekleyen adeta kırışıklıkları ortadan kaldıran esas destek dokusunu oluşturduğu için menopozla beraber cilt kırışmaya başlar.

    Kıssadan hisse hiç bir şey, o tonlarca para ödediğiniz losyonlar falan, kadında östrojen kadar güzel bir cilt yapamaz.

    Tabii cilt söz konusu olduğunda, sadece kadında değil erkekte de cildi etkileyen hormonal devinimler ön plana çıkar. Örneğin tiroid hormonları, testosteron gibi androjenler de doğrudan cilt ve cildin görünümüne etki ederler.

    3. Dış faktörler; bunlar bizim kendi kendimize ettiğimiz dolayısıyla önleyebileyeceğimiz olumsuz faktörlerdir. Örneğin sigara ya da Eda Taşpınar ve benzerlerine özenerek ultraviolet ışınlarının radyasyonuna maruz kalma.

    Amerika Birleşik Devletlerinde melanom olmayan cilt kanseri tedavisi %77 oranında artmıştır ve yine Amerika’da en sık görülen kanserdir. Bunun nedeni koruma faktörü olsun olmasın güneşin altında saatlerce yatmaktır.

    Cilt dediğimiz yapı dışarıdan içeri doğru; epidermis, dermis ve hipodermisden oluşur. Epidermis en dıştaki tabakadır. Kan damarı içermeyen epidermis keratinosit ve melanositlerden oluşur.

    Keratinositler kollajen dediğimiz destek dokuyu sentezleyen hücrelerdir. Dermis ise bol miktarda kollajen, kan damarı ve lenfatik içerir.

    İşte doğal yaşlanma dediğimiz süreç tam da epidermis ve dermis tabakalarında yer alan kollajen dokusunun bozulması, azalması ve harap olması ile ortaya çıkar. Kadında menopoz ile başlayan bu azalama süreci kadının sigara kullanması ile haraplanarak hızlanır.

    Demek ki kollajen dediğimiz yapı cildin görünümü, yaşlanması açısından son derece önemli. Bu da gayet doğal zira kollajen bağ dokusunun temelini oluştururken, tüm vücuttaki kollajenin %80’i cildin dermis tabakasında ve kemiklerde bulunur. Kollajen lifleri cilde paralel bir seyir izlerken onu adeta destekler, gergin ve güzel görünmesini sağlar.

    Kadında Menopozla Beraber Ciltte Ortaya Çıkan Değişimler

    1. Menopozla birlikte östrojen azalmasına bağlı cilt kurudur. Nedeni ise ter bezlerinin östrojen az ortamda azalmaları ve cildin nemlenmesinin bozulmasıdır.

    2. Cilt östrojen olmadığı için postmenopozal dönemde her yıl %1.13 oranında incelirken kollajen düzeyi %2.1 oranında azalır.

    3. Kollajen düzeyindeki azalmaya aynı zamanda kemik erimesi de eşlik eder. Aslında hep gözden kaçırılan önemli konulardan biri cildin altındaki kemik dokusundaki harabiyetin aynı zamanda cildin görünümüne eşlik etmesidir. Cilt incelir ve altındaki kemik dokususu erirken kollajen azlığının etkileri çok daha belirgin biçimde dışarıdan hissedilir hale gelir.

    4. Kadın cildi östrojen reseptörleri (organların çeperinde bulunan ve salgılanan hormonların o organı etkilemesini sağlayan alıngaçlara reseptör adı verilir) açıısndan son derece zengindir. Bu reseptörler sayesinde östrojen etkisini ciltte ki kan damarları üzerinde de gösterebilir.

    Östrojensiz ortamda reseptörlerin azalması, kılcal damarların sayıca ve genişlik bağlamında azalmasına dolayısıyla cildin beslenemeemsine neden olur.

    Tek bir cümle ile özetlemek gerekirse; Östrojen azalması ciltte oksidatif protein hasarının artışına ve yaşlanmaya neden olur.

    Östrojenin yokluğu okside olmuş radikallerin açığa çıkmasına, bu radikaller ise hücre ömrünün kısalmasına sebep olurken oluşan metabolik süreç “Oksidatif Protein Hasarı” adını alır.

    Benzer süreç menopoz ile berber kadında damar duvarında da yaşanmakta dolayısıyla kadında kalp krizi geçirme riski menopozal dönemde erkekteğin riski ile eşitlenmektedir.

    Cildi Yaşlanma Sürecinden Korumak İçin Ne yapmalıyız ? 6 Altın Kural Nedir?

    1. Sigara içiyorsanız bırakın. Sadece akciğer ve idrar torbası kanserinden korunmak için değil, cildinizi de korumak için mutlaka bırakın.

    Sigara karaciğerde bazı enzimatik reaksiyonları hızlandırarak kollajen yıkımını arttırıyor. Yazık o kadar para verdiğiniz kozmetiklere. Sigara içiyorsanız bilmelisiniz ki, cildiniz özellikle menopozla beraber hızla yaşlanacak. Yüzünüzde derin cizgiler oluşacak

    2. Güneşin altında marsık oluncaya kadar yatmaktan vazgeçin. Sadece cildinizin yaşlanmasına neden olmuyorsunuz. Cildinizi yaşlandıran UV rasyosyon aynı zamanda cilt kanseri riskinizi arttırıyor.

    Biliyorsunuz artık ozon tabakasına etki eden ve dünyanın her yerinden salgılanan kimyasallar nedeniyle ultraviole ışınlarının radyoaktif etkisine daha açık durumdayız Bu nedenle mutlaka koruyucu krem kullanın ve güneş altında uzun süre yatmayın.

    3. Sadece menopozal dönemde değil her zaman kadınların nemlendirici kullanması şart. Nemlendiricinizi yanınızdan ayırmayın

    4. Beslenmenize dikkat edin. E ve C vitamini aldığınızdan, bu vitaminleri içeren gıdaları tükettiğinizden emin olun. Hem E, hem de C vitamini antioksidan etkileri ile cildinizi ve damar sisteminizi koruyacaktır.

    5. Bol bol su tüketmelisiniz. Bu son derece önemli. Cildin nemlenmesi ve beslenmesi için mutlaka 2 litre /gün su içmelisiniz.

    6. Alfa hidroksi asit içeren besinler almalısınız. Limon, üzüm ve süt içmelisiniz. Bu gıdalar cildinizi koruyan özellikle alfa hidrosi asitleri içerir.

    İlaç Bazlı Hangi Tedavileri Kullanabilirsiniz?

    1. Östrojen Tedavisi: Burada bahsedilen menopozal belirtilerin tedavisi için kullanılan hormon tedavisi değildir. Östrojen kullanılmaya başladıktan 6 ay sonra özellikle tip III kollajen düzeyini arttırır. Topikal kullanılan (cildinize sürebileceğiniz) östrojen preparatları cildinizi gençleştirecektir.

    Bu amaçla 0.3% östriol ve 0.01% östradiol ilaçlar 6 ay kullanıldığında cildinizin kollajen içeriğini arttıracak ve cildiniz gençleşecektir. 6 aydan fazla kullanmanın anlamı yok zira menopozda ki kadında östrojeni nasıl verirseniz verin ciltte yapacağı değişim 6 ay sonunda ulaştığı düzeyden daha fazla olmayacaktır.

    Takiben östrojeni kesip koruyu önlemlere dikkat ederseniz problemsiz biçimde cildinizi yaşlanmaya karşı koruyabilirsiniz.

    2. Retinoik asit kullanımı: Retinoik asit kulanılabilir olsa da bu kullanım mutlaka doktor gözetiminde ve belli endikasyonlarla olmalıdır.

    3. Beslenmesi düzenli olmayan kişiler için E ve C vitamini içere preparatlar önerilebilir.

    4. Son yıllarda glukozaminoglikan ve proteoglikan içeren preparatlar üzerinde çalışılmaktadır. Ancak bunlar deneyseldir.

  • Fondöteni cildimize yedirmek için

    Fondöteni cildimize yedirmek için

    Fondötenler… Makyajın en temel malzemesi. En güzel malzemelerle en usta ellerden çıkan bir makyaj bile, yapıldığı cilt homojen ve pürüzsüz görünmüyorsa kendini göstermez.

    Fondöten seçiminde ilk adım, ten rengine uygun ürün seçmek… Fondöten ile cildin her bölümünde aynı oranlarda bir renk tonu oluşturmak ve yüzün bazı bölümlerini (elmacık, çene ve alın) ön plana çıkartmak amaçlanır. Güneş lekeleri, kızarıklık, sivilce ve akne izleri başarılı bir fondöten kullanımı ile tümüyle saklanabilir.

    Fondöteni cildimize yedirmek için kullanılan üç tür yöntem var:

    Fırça Kullanımı: Öncelikle, cilt tipine uygun ve iyi bir fırça seçmek gerekiyor. Öte yandan fırçayı bastırmadan, hafif darbelerle ve yukarıdan aşağıya doğru sürmek gerekiyor.

    Sünger Kullanımı: Islatılarak kullanılan süngerler, fondöteni cilde yaymada etkin bur uygulama sağlıyor. Aşağıdan yukarıya küçük darbeler eşliğinde…

    Parmakların Kullanımı: Her cilt tipi için geçerli olan bu yöntem, aynı zamanda uygulaması en kolay olanı… Ancak burada, doğal bir görüntü elde edebilmek için yüzün merkezinden başlayıp, dışarı doğru uygulama yapmak gerekiyor.

  • Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz

    Kozmetiklerinizi atmaya kıyamıyor olabilirsiniz

    Makyaj çantamızda ne zaman aldığımızı unuttuğumuz, ama bir türlü atmaya da kıyamadığımız bir sürü kozmetik ürünü var. Maalesef, her şey gibi kozmetik ürünlerinin de bir ömrü var! Biliyoruz, atmaya kıyamıyorsunuz ama çantamızda durdukları her fazladan saniye bozulup bakteri saçmaya başlayacaklar! Peki, o sürmeye kıyamadığımız ama yıllardır makyaj çantanızdan çıkarmadığımız rujumuzla ne zaman vedalaşmak gerek? Fondötenimizin bozulduğunu nasıl anlarız? İşte yanıtlar!

    Maskara
    Maalesef ömrü 3 ay! Maskaralar en az tüketim süresine sahip olan ürünler. Çünkü fırçayı her çıkardığınızda içine bakteri taşır. Bu nedenle 3 ayda bir yenilemekte fayda var.

    Fondöten
    Kaşıntı yapıyorsa hemen kurtulun! Fondöteni doğru saklamak koşuluyla bir buçuk yıl kullanabilirsiniz. Fondöteniniz güneş veya sıcak bir ortama maruz kalıyorsa bu süre 6 aya kadar iner. Çünkü sıcak fondötenin bozulmasına ve içindeki yağla suyun ayrışmasına neden olarak ömrünün azalmasına neden olur. Bozulup bozulmadığını anlamak için bir miktar bileğinize sürün; eğer bir saat içinde kaşıntı yapmazsa sorun yok demektir. Bir diğer yöntem de kokusunun değişip değişmediğidir. Garip kokmaya başlamışsa ve kıvamında bir değişiklik varsa, hemen kurtulun.

    Pudra
    Süngerler bakteri üretiyor… Pudralar, doğru ve temiz kullanıldıkları takdirde iki yıla kadar dayanır. Fakat kullandığınız sünger ve fırçalar, bakteri oluşumuna neden olduğundan ister istemez pudranızın ömrü de kısalıyor. Altı ayda bir yenilemek en sağlıklısı.

    Ruj
    Güzel saklarsanız dayanır… Rujlar normalde iki yıla kadar bozulmazlar, fakat saklama koşullarına göre sıcak ve nemli bir ortamdaysa bu süre bir yıla kadar iner. Rujları direkt güneş ışığından ve sıcak ortamlardan uzak tutmaya dikkat edin.

    Far
    En uzun farlar dayanıyor. Farlar diğerlerine göre daha dayanıklıdır; üç seneye kadar bozulmadan kalabilirler.

    Parfüm
    Işık, notaları bozuyor! Parfüm kokusu, açıldıktan sonra yalnızca bir sene aynı kalır. Parfümünüzün daha uzun ömürlü olmasını istiyorsanız şişeyi serin ve karanlık bir yerde tutun, çünkü ışık kokunun notalarını bozarak değişmesine neden olur. Özellikle yaz aylarında mutlaka buzdolabında saklayın.

  • Saç renginizi nasıl korursunuz?

    Saç renginizi nasıl korursunuz?

    Bakımlı saçlara sahip kadınları görünce, yıpranmış ve solan saçlarınızı bir şapkanın altına saklıyorsanız, saç renginiz solmuş ve artık saçınızın bakımını üstlenmenin zamanı gelmiş demektir. Bakımsız saçlara sahip olanlara uzmanlar şu önerilerde bulunuyor.

    Saçlarınıza şampuan sonrası bakım kremi uygulayın

    Yaz aylarında saçlarınıza, sıcak ve nemsizlikten kaçınmak için özen göstermeniz gerekir. Saçlarınızdaki rengi güneş yüzünden daha hızlı kaybedersiniz. Saçlarınızı korumak istiyorsanız öncelikle güneşten mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmalısınız.

    Şapka giymek, eşarp takmak, saçları mümkün olduğunca güneşten koruyacaktır ancak sizin daha köklü bir çözüme ihtiyacınız var, saçlara bakım yapan ve nem veren bir şampuan kullanarak, öncelikle saçın sağlığını korumak. Aynı tip şampuan ve saç kremi kullanırsanız, yıkandıktan sonra birbirini besleyen ürünlerle saçınızı yumuşatır ve kremle bakımını yaparsınız. Uzmanlar bu konuda renk koruyucu şampuan ve saç bakım kremini öneriyor.

  • En kötü güzellik alışkanlıkları

    En kötü güzellik alışkanlıkları

    Hepimiz güzel görünmek için her gün elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz.

    Hepimiz güzel görünmek için her gün elimizden gelenin fazlasını yapıyoruz. Ancak bazen güzel görünmek adına yanlış alışkanlıklar edinip, istemeden güzelliğinize gölge düşürebilirsiniz.

    İşte en kötü güzellik alışkanlıkları:

    Saçı ıslak havlu ile sarmak
    Ne kadar saçlarınızı güçlendirici şampuan ve bakım kremi kullanırsanız kullanın, eğer ıslak saçlarınızı havlu ile sarma alışkanlığınız varsa, saçlarınız kırılacak ve hasara yol açacaktır. Eğer saçlarınızın yıpranmamasını ve saç tellerinizin kırılmamasını istiyorsanız, onlara nazik davranmalı ve geniş dişli tarak tercih etmelisiniz.

    Güneşlenme
    UV ışınlarına aşırı maruz kalmak size hayal edebileceğinizden daha çok zarar verebilir. Uzun süre güneş ışınlarına maruz kalmanız cildinizin kırışmasına, sarkmasına ve hatta cilt kanserine bile yol açabilir. Bu sebeple hem güneş koruyucu kremler kullanmalı hem de uzun süre aşırı güneşlenmeden kaçınılmalı.

    Sivilce sıkmak
    Herkeste zaman zaman rahatsız edici sivilceler olabiliyor. Eğer bunları sıkarsanız içerisinde yer alan bakterilerin dışarı çıkmasıyla kalıcı izlere ve yaralara yol açabilirsiniz. Eğer cildinizde bulunan sivilceler sizi rahatsız edecek boyutta ise, o zaman profesyonel yardım alarak bu sorunla başa çıkabilirsiniz.

    Lastik bant kullanma
    Lastik bantlar sıcak ve nemli bir gün de hayat kurtarıcı gibi gibi görünse de, saçınıza zarar verebilir. Lastik şeklinde olması saçlarınızın kırılmasına, sıkışarak yıpranmasına neden olur. bunun yerine kumaş kaplı, geniş saç bantlarını tercih edebilirsiniz.

    Kirli makyaj fırçası
    Kirli bir makyaj fırçası güzellik ürünü kullanmanızı engellemenin yanında cildinize temas ettiği için bakteriler oluşmasına neden olur ve cilt sağlığınızı kaybedersiniz.

  • Hızlı saç uzatma yöntemleri

    Hızlı saç uzatma yöntemleri

    Tamamen masrafsız olan ve zaman kaybına neden olmayan bu küçük ipuçlarını sizlerde kolaylıkla deneyebilirsiniz.

    Saçlarınızın hızlı uzaması için, belli aralıklarla uçlarındaki kırıkları kestirmelisiniz. Saçların kırıklarının fazla olması geç uzamasına neden olur.

    Saçlarınızı çok sıcak ve soğuk su ile yıkamayın. Sıcak su saç köklerinizi harekete geçirmez. Bu yüzden saçlarınızı ılık su ile yıkamayı tercih edin. Çünkü ılık su saç derinizdeki hücrelerin harekete geçmesini sağlar.

    Bazı insanların saçları çok zor uzar. Uzaması içinde yapmadıkları yöntem kalmaz. Ama aslında beslenme şekli, düzenli bakımı ve kesimi ile saçlarınızın uzamasında büyük etkileri vardır.

    Saçlarınızın hızlı uzaması için protein ağırlıklı yiyecekleri tercih etmelisiniz. Et, süt, yumurta gibi besinler saçların uzamasını kolaylaştırdığı gibi aynı zamanda beslenmesinde yardımcı olacaktır. Ayrıca kafeinli ve alkollü yiyeceklerden kaçının. Çünkü kafein ve alkol saçlarınızı yıpranmasına neden olur.

    Saç diplerinize uygulayacağız masaj da saçlarınızın uzamasında büyük bir öneme sahiptir. Bu masaja ile saç diplerinizi uyarmış olduğunuzdan saç kökleriniz canlanmış olur.

    Bol miktarda su tüketilmesinin saç uzamasında büyük rolü vardır. Su sağlığınıza yararı olduğu gibi saçlarınızı besler ve daha hızlı uzamasını sağlar.

    Unutulmaması gereken önemli ipuçlarından biri de, şampuanı saçlarınızın diplerine, saç kremlerini ise sadece saçlarınızın uçlarını sürmeniz gerekiyor.

    Eğer saçlarınızın biraz daha hızlı uzamasını istiyorsanız, sprey ve jöle şekillendiricileri bir müddet kullanmamalısınız. Bu maddeler saç diplerine ulaştığı zaman, saç köklerinizin tıkanmasına neden olacağından, daha yavaş uzamasına neden olur.

    Saç Uzatma Yöntemleri için tıklayın !

    Havuç maskesi ile hızlı saç uzatma yolları

  • Su içmenin cilde faydaları

    Su içmenin cilde faydaları

    Yazın dayanılmaz sıcaklığıyla tanıştığımız şu günlerde suyun vücudumuz için önemli bir gereksinim olduğ u tartışılmaz bir gerçek. Özellikle vücudumuzun koruyucu tabakası olan derimizin yaz aylarında kuruyup dökülmesini engelleyen, elastikiyet, ipek gibi bir görünüm ve canlılık kazandıran tek yaşam kaynağı su. Cildimiz vücudumuzun dış etkenlere, virüs, bakteri ve toksik maddelere karşı en büyük silahı.

    Derimiz, yaşamın zorlukları na karşı vücudumuzu koruyan elastik bir sınır. Cildimizde yer alan su, vücuttaki toplam suyun yüzde 20’sini oluşturur. Normal iklim koşullarında derimiz günde yaklaşık 400 ml su kaybeder. Derinin kusursuzluğu, esnek ve elastik doğası değişik tabakalarındaki su miktarına bağlıdır. Epidermis adı verilen derimizin en üst katmanı nı oluşturan ölü hücreler, esnek kalabilmek için suyla birleşmesi gereken keratin adında lifli bir protein içerir. Yüzey kuru dukça esneklik kaybolur, su kaybı cildimizin erken yaşlanmasına yol açar. Bu yüzden cildin nemlendirilmesi büyük önem taşır.

    Su cildi nemlendirir

    Su, mucizevi diye tanımlanan güzellik kremlerinin hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğini yapar ve cilde yaşam katar. Su, cildi doğal olarak nemlendirir. Çünkü gerçek nemlendirme ancak derinin altından, yani doğal suyla olur. Derinin nemi çeşitli dış etkenlerle azaldığında, ki bu yaz aylarında artış gösterir, deriyi dışarıdan nemlendirmek yetersiz kalır. Derinin nem dengesini sağlamanın tek yolu ise yeterli ve sağlıklı miktarda su içmek.

    Su cildi dirileştirir

    Hücrelerin canlılığını sürdürebilmesindeki en önemli element su. Vücudumuzdaki su dengesinin de cilt üzerinde büyük bir etkisi bulunur. Su, sağlıklı bir cildin temel besin kaynağıdır. Güneş, hava basıncı ve klimaların yarattığı sağlıksız ortamlarda cildimizin doğal parlaklığını bol bol su içerek koruyabiliriz.

    Su neden gerekli

    Vücudumuzdaki tüm enzim reaksiyonları suyla yapılır. Suyun, enzim reaksiyonlarını hızlandırıcı işlevi bulunur. Vücut suyumuzun yüzde 90’ı, vücudun ana suyolu diye adlandırılan kan plazmasında yer alır. Yiyecekler hücrelere bu ana suyoluyla taşınır ve daha sonra geriye kalan atıklar böbreklerden süzülerek idrarla birlikte dışarıya atılır. Vücudumuza aldığımız suyun yüzde 20’sini ise buharlaştırırız. Sindirim sistemi, yiyecekleri işlemek için vücudumuza aldığımız suyun çoğunu kullanır.

    Vücut, suyu kendini soğutmak için de kullanır. Dışarıda sıcaklık 33 derecenin üstüne çıktığında ya da spor yaptığımızda vücut ısınır. Sağlık açısından vücut ısısı mutlaka dağıtılmalıdır. Sistem içerisinde kan, kaslardan deriye doğru pompalanır ve suyla birlikte ciltte nem oluşmasını sağlayarak vücudu soğutur. nsan vücudu üç ana elementten oluşur. Kas, organik doku ve yağ. Vücudumuza bu yağın yalnızca yüzde 3’ü gereklidir. Yağın yerleşim alanı böbrekler ve mide gibi hayati organizmaların içi ve etrafıdır. Değişik hormon seviyeleri nedeniyle erkek ve kadın vücudunda depolanan yağ oranı farklıdır. Kadınlar, erkeklere göre daha çok yağ depolar.

    Forma girmek için su

    Fazla kilolarımız estetik açıdan olduğu kadar sağlığımız açısından da tehlike taşıyor. Kilo verme amaçlı uygulanan bir diyette günde üç litre su içmenin büyük yararı var. Çünkü su, yağların parçalanarak dışarı atılmasında önemli rol oynar. Hiç kalorisi olmadığı için sanıldığının aksine şişmanlatıcı etkisi yoktur. Metabolizmamızı hızlandırdığı için alınan besinlerin yararlı kullanımına ve gereksiz metabolik atıkların vücut dışına çıkarılmasına yardımcı olur.

    Sağlığın anahtarı su

    Normal bir yetişkinin günde en az 1.5 litre, sporcuların, hamilelerin ve emziren annelerin en az 2.5 litre su içmesi gerektiğini biliyoruz. Hiçbirimiz susuz bir hayatı düşünemezken sağlığımız için bu kadar önem taşıyan suyu acaba yeterince tanıyabiliyor muyuz? Suyunuzun nasıl olması gerektiği konusunda birkaç ipucu var:

    • Yerleşim yerlerinden uzak, hijyenik koşullarda şişelenen, doğal kaynak suyu olmalı.

    • Suyunuz bulanık olmamalı, renksiz ve berrak olmalı.

    • İçeriğindeki mineral yapısı dengeli olmalı.

    • Tokluk hissi verir.

    • Vücutta gereksiz su toplanmasını önler. Çünkü vücut az su alınca bunu tehlike işareti sayar ve her damlayı saklar. Bu da el, ayak, ve bacakların şişmesine yol açar.

  • Gözaltı sarkmasına bitkisel çözüm

    Gözaltı sarkmasına bitkisel çözüm

    Göz altı sarkması en genel yaşanan güzellik problemlerinden biri. Kremler genelde çare olmadığı için estetik bu problemde en çok başvurulan çarelerden biri.Oysa göz altı için en güzel ve etkili yöntem bitkisel çarelerde.

    Çoğunlukla bir kremi alıp sürmek daha kolay geldiği için kulak arkası ediliyor. Halbuki güzelliğin temel taşları bitkisel kökenli karışımlardan geçiyor.

    Malzemeler ve hazırlanışı;

    Bir miktar kuşburnu suda kaynatılarak koyu bir losyon haline getirilir, süzülür. İçine iki parça pamuk daldırılıp göz altındaki sarkan kısımlara yerleştirilir. Sırtüstü yatarak bir süre beklenir.

    Bu uygulama şişi azaltır, cildi sıkıştırır. Düzenli yapılırsa problemi tamamen yok eder.

  • Yıpranan saçları canlandırcak maske tarifleri

    Yıpranan saçları canlandırcak maske tarifleri

    Yaz ayları boyunca deniz, kum, güneş derken yıpranan saçlarınızı canlandırmanın vakti geldi.

    İşte evde kolayca yabileceğiniz 6 doğal maske tarifi…

    1- Derinlemesine temizlik ve parlak görünüm için
    Saçlarınızı şampuanladıktan sonra bir fincan limon suyu ya da sirkeyi saçlarınıza döküp, masaj yaparak iyice yedirin. Ardından saçlarınızı durulayın. Saç kremi sürün ve yıkayın. Bu, saçlarınızdaki tüm kiri alır ve saçlarınıza nefis bir parlaklık verir. Bu yöntemi 2 haftadan önce tekrarlamayın.

    2- Kakao yağı tedavisi
    Koyu renk saçlı kişilerin uygulayabileceği bir başka bakım yöntemi ise aşağıda anlatılan bu karışımdır. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.

    3- Besleyici maske
    1 yumurta sarısı, 1 çay bardağı demlenmiş çay, 1 çorba kaşığı badem yağı ve 2 damla limon suyunu bir kapta karıştırın. Saç diplerinize sürüp masaj yaparak iyice yedirin. 10-15 dakika bekleyip şampuanla yıkayın.

    4- Protein tedavisi
    Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz.

    5- Besleyici maske
    1 yumurta sarısı, 1 çay bardağı demlenmiş ay, 1 çorba kaşığı badem yağı ve 2 damla limon suyunu bir kapta karıştırın. Saç diplerinize sürüp masaj yaparak iyice yedirin. 10-15 dakika bekleyip şampuanla yıkayın.

    6- Sıcak yağ tedavisi
    Kurumuş ve yıpranmış saçları en iyi canlandırma yöntemi zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytin yağını ısıtın. Bunu yavaş yavaş tüm saç derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başınıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.