Blog

  • 20 Diyet Efsanesi

    20 Diyet Efsanesi

    Su içersem zayıflarım, öğün atlarsam kilo veririm, sigarayı bırakırsam kilo alırım, kepekli ürünler şişmanlatmaz… Şişmanlığı içinden çıkılmaz hale getiren diyet efsaneleri araştırmayla çürütüldü…

    Fazla kilolarla mücadele edenlerin ulaştığı sonuçlar pek iç açıcı değil. Kilo verdikten sonra bunu koruyanların sayısı ise gün geçtikçe azalıyor. Bu gidişatın birçok nedeni var, en önemlisi ise kilo verme sürecinde kargaşaya ve bilgi kirliliğine neden olan diyet efsaneleri. Çünkü bu bilgiler, hatalı diyetlere, hatalı diyetler de kilo verme başarısının düşmesine neden oluyor.

    1500 kişi üzerinde yapılan araştırma, toplumda diyet efsanelerine inancın son derece yüksek, kilo verme ve sağlıklı beslenme ile ilgili hatalı bilgilerin de yaygın olduğunu ortaya koydu. Çalışmanın çarpıcı sonuçlarından biri de şişmanlık düzeyinin artmasıyla efsanelere olan inanç ve uygulamaların da artması.

    Araştırmayı, Fark Etmeden Diyet Beslenme ve Eğitim Danışmanlığı’ndan Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez gerçekleştirdi. Aaştırmanın bilimsel değerlendirmesini ise Başkent Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Murat Baş yaptı.

    Dünya Sağlık Örgütü, önlem alınmazsa 2010 yılında yetişkin popülasyonda 150 milyon, çocuk ve ergenlerde ise 15 milyon kişinin şişman olacağını tahmin ediyor ve şişmanlığı salgın bir hastalık olarak tanımlıyor. Türkiye’nin şişmanlık ile ilgili projeksiyonu da farklı değil, öyle ki her iki kadından biri ve üç erkekten biri şişman.

    YAŞAM BOYU KİLO YÖNETİMİ

    Amerikan Diyetisyenler Derneği Denizaşırı Ülkeler Türkiye Temsilcisi de olan Selahattin Dönmez, danışanlarının diyet inanışları ve hataları üzerine yaptığı çalışmanın amacını şöyle özetledi.

    “14 yıldır beslenme danışmanlığımıza başvuran bireylerin, “Kötü besin yoktur, kötü beslenme vardır” ilkesinden uzaklaştıklarını, hızlı kilo verdiren yöntem arayışına girdiklerini tespit etmiştim. Kilo verme sürecindeki olumsuzluklarda örneğin, o hafta çok küçük aksaklıklara bağlı kilo verilemediği zaman, bireyin bir suç unsuru aradığını ve bazı inanışların açığa çıktığını gördüm. Verilen kilonun geri alınmasıyla oluşan hayal kırıklığını önlemek, hatalı bilgileri bulmak, kaliteli kilo verme önerilerini belirlemek, bilgi karmaşasını ortadan kaldırmak ve çevresel faktörlere göre yaşam boyu ve kişiye özel önerileri ön plana çıkarmak için bu araştırmayı planladık. Binlerce literatür taranarak ulaşılan bilimsel detaylar diyet efsaneleriyle ilgili bu sonuçları ortaya çıkardı.”

    İŞTE KAFA KARIŞTIRAN 20 DİYET EFSANESİ

    Araştırma, yaş ortalaması 35, kilolu-şişman olan, hayatlarında en az bir kere diyet tecrübesi yaşamış, lise ve üzeri eğitim seviyesindeki kadın-erkek 1500 kişi üzerinde bire bir görüşme yapılarak tamamlandı. Türkiye’de ilk kez yapılan, bilimsel olarak değerlendirilen araştırmaya konu olan 20 diyet efsanesi ve bunlara inananların yüzde olarak oranları ise şöyle:

    1- Su içersem zayıflarım yüzde 63,
    2- Ana öğünlerden birini atlarsam kolay kilo veririm yüzde 96,
    3. Ne kadar az uyursam, o kadar hızlı kilo veririm yüzde 40,
    4. Sigarayı bırakırsam hızlı kilo alırım yüzde 57,
    5. Saat 19:00’dan sonra birşey yersem şişmanlarım yüzde 37,
    6. Düşük kalorili kepekli ürünlerle daha kolay kilo veririm yüzde 58,
    7. Meyve, yemekten 2 saat sonra yenilmeli yüzde 70,
    8. Açken fiziksel aktivite yaparsam daha çok yağ yakarım yüzde 74,
    9. Sabah aç karnına limon veya greyfurt suyu içersem yağ yakarım yüzde 76

    10. Zayıflamak ve toksinlerden arınmak için detoks diyeti yapmak zorundayım yüzde 40,
    11. Medyada yer alan beslenme bilgilerinin son derece güvenli olduğuna inanıyorum yüzde 96,
    12. Kilo yönetimi programlarında 3 beyaza yer yoktur yüzde 72,
    13. Light ürünlerin kalorisi yok, istenildiği kadar tüketilebilir yüzde 95,
    14. Sağlıklı beslenmede kırmızı ete yer yoktur yüzde 95,
    15. Maydanoz suyu zayıflamak için idealdir yüzde 83,
    16. Hangi yöntemle olursa olsun verilen kilo geri alınır yüzde 83,
    17. Lahana metabolizmayı hızlandırarak zayıflatır yüzde 66
    18. Protein diyetleri ile zayıflamak daha kolaydır yüzde 79,
    19. Zayıflama ilaçları ile hızlı kilo veririm yüzde 95,
    20. Elma sirkesi içersem yağlarımı eritirim yüzde 88.

    EFSANELERİN ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ

    Selahattin Dönmez, araştırmayla ortaya çıkan tabloyu, “Sonuçta yüksek yüzdeler olmasına şaşırmadım, zaten biliyordum, benim için ilginç olmadı. Bunları araştırmayla kanıtlayıp doğru bilgileri söylersek kilo yönetimindeki efsanelerin önüne geçebileceğimizi hissettim” şeklinde yorumladı. Peki, diyet efsanelerine takılmadan, sağlıklı kilo vermek ve verilen kiloyu korumak için ne yapmak gerekir? Dönmez, bu noktada fonksiyonel diyet vurgusu yapıyor ve kişiye özel diyetin neden önemli olduğunu anlatıyor.

    DOĞRU KİŞİYE, DOĞRU DİYET

    “Fark Etmeden Diyet programında biz fonksiyonel diyet uyguluyoruz. Bu sistem, her yeni bilgi ile yenilenir ve insanlara daha iyi “kilo verme” kılavuzları sunar. Asıl amacım, kilo korumaya yönelik beslenme taktiklerini içeren, vücut yağ dokusunu azaltıp, kas yoğunluğunu koruyan, az kilo veriminde bile vücutta ciddi olumlu değişiklikler yaratan kişiye özel beslenme modelini uygulamak. Fonksiyonel diyet ile hedeflenen, dengeli bir beslenme planlamak, kilo verirken oluşacak kronik hastalık riskini aktive eden geni baskılamak, kilo verecek bireyin hangi diyete daha iyi yanıt vereceği sorusuna doğru cevabı bulmaktır.

    Genetik yapımızdaki değişiklikler, diyete ve ilaçlara yanıtlarımızın farklı olmasını sağlar. Bu nedenle bireyler benzer diyetlere farklı yanıtlar verir. Bazıları hızlı, bazıları yavaş kilo verirken bazıları da sık duraksarlar. Fonksiyonel diyet ile kilo duraksamasını engellemek, kilo verecek kişiye uygun besinlerin yarar ve risk mukayesesini yapmak gerekir. Bazı besin öğelerini az almak hastalık riskini artırır, eksik alınan yerine konulduğunda hastalık riski azalır, yüksek miktarda alındığında ise yararlı etki kaybolur ve risk yeniden ortaya çıkar.

    FORKSİYONEL DİYETTE EFSANELERE YER YOK

    Fonksiyonel diyette; denge, çeşitlilik ve porsiyon ölçüsü bireye özgü ayarlanır. Fonksiyonel diyetle 24 saat içerisinde hücre DNA’sına 10.000 olan serbest radikal saldırısı çinko, selenyum, A, C, E vitaminleri ve besinlerle sağlanan polifenollerle engellenir. Kilo verme ve yaşla birlikte oluşacak kas güçsüzlüğü azaltılır. Antioksidandan zengin beslenme planı kişiye özgü uygulanarak, yaşlanma kromozomlarının uç kısımlarını koruyan “telomer” adlı bölgelerin kısalması engellenir.

    Fonksiyonel diyette vitamin desteğine de gerek kalmaz çünkü tüm besinlerin dengeli harmanlanması ile toksik dozlara ulaşmayan vitamin miktarını da sağlarız. Bu diyetle bazı besin öğeleri bir araya getirilerek etkileri daha da belirginleştirilir. Örneğin, soya ve yeşil/siyah çayı beraber tüketmek kilo verirken erkekleri prostat kanserinden tek başına tüketilmelerine göre daha fazla korur. Örneğin, kilolu kişilerdeki karaciğer yağlanmasını folik asit, metiyonin, B12, B6 ve kolinden zengin beslenme ile ilaç kullanmadan düzeltmek mümkündür. Yani burada besin ile besin etkileşimi yapılır.

  • Gece ve Parti Ayakkabısı 2013 Modelleri

    Gece ve Parti Ayakkabısı 2013 Modelleri

    2013 Parti ayakkabısı denildiğinde akla dikkat çekici ölçüde parıltılı ayakkabılar aklımıza gelir.Tamamı simli ya da bazı kısımlarında ışıltı kullanılan ayakkabı 2013 modelleri partilerde ve gece ayakkabılarında son derece popüler.

    Gece ve Parti Ayakkabısı 2013 Modelleri

  • Koruyucu saç maskeleri

    Koruyucu saç maskeleri

    Soğuk, rüzgar, saçı sımsıkı tutan şapkalar ve bunun gibi pek çok etken saçlarda kurumaya, yıpranmaya ve dökülmeye sebep oluyor. Bu sebeple saçlara özel bir bakım gerekiyor.

    SAÇLARINIZI AZ YIKAYIN

    Saçınızı sık sık yıkamayın. Fazla yıkamak saçı kurutur, kırılarak yıpranmasına neden olur. 3 günde bir yıkamak büyük şehir yaşamanın kirli havasında zorunludur. Temiz bir çevrede yaşama olanağınız varsa bunu 5 günde bire çıkarabilirsiniz. Saçınızı yıkarken ılık su kullanmaya özen gösterin.Saç dipleri ve saç üzerinde yer alan asit ve koruyucu lipit tabakayı erittiği için saçınızı çok sıcak suyla yıkamayın.

    Fön ve yüksek sıcaklık saça çok zarar verip saçı yıpratır bu nedenle mümkün oldukça bundan kaçının.Saçlarınızı çok sıkı tutucak şekilde bağlamayın bu saça zarar vererek saçlarınızın kopmasına yol açar. Deri tipinize (normal, kuru, yağlı) göre şampuan seçin. İkisi bir arada şampuanları kullanmayın.

    İkisi bir arada şampuanların kullanımında saç kremi saçta kalması gerektiğinden daha az süre kaldığı için nemlendirme etkisi yeterince olmaz.Saçlarınız çok fazla dökülüyorsa dermatoloğunuza baş vurun ve onun önerdiği ilaçları kullanın.

    ZEYTİNYAĞI MASKESİ

    Malzemeler

    5 çorbakaşığı zeytinyağı
    2 yumurta
    Bone

    Yapılışı: Zeytinyağı ve yumurtaları karıştırıp saçınıza iyice uygulayın. Daha sonra saçlarınızı boneyle ya da streçle örtün. 15 dakika beklettikten sonra iyice durulayın.

    BALLI ZEYTİNYAĞLI MASKE

    Malzemeler

    3 çorbakaşığı zeytinyağı
    2 çorbakaşığı bal
    Bone

    Yapılışı: Zeytinyağı ve balı karıştırıp saçınıza iyice uygulayın. Daha sonra saçlarınızı boneyle ya da streçle örtün. 15 dakika beklettikten sonra şampuanlayıp iyice durulayın.

    PARLAK SAÇLAR İÇİN MASKE

    Malzemeler

    1 fincan taze sıkılmış limon suyu veya sirke

    Yapılışı: Saçlarınızı şampuanladıktan sonra bir fincan limon suyu ya da sirkeyi saçlarınıza döküp, masaj yaparak iyice yedirin. Ardından saçlarınızı durulayın. Saç kremi sürün ve yıkayın. Bu, saçlarınızdaki tüm kiri alır ve saçlarınıza nefis bir parlaklık verir. Bu yöntemi 2 haftadan önce tekrarlamayın.

    Sarımsak ve Zeytinyağı ile Mükemmel Saçlar için tıklayın !

  • Erkekler ev işi yapmalı mı?

    Erkekler ev işi yapmalı mı?

    Günümüzde kadınlar da çalışma hayatında aktif olarak rol alıyor. Bu durum evli kadınlar için bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Çünkü hem evi çekip çevirmek, hem de iş hayatında başarılı olmak isteyen kadınlar eşlerinden yardım istiyorlar… Peki erkeklerin evde iş yapmaları ne kadar mümkün? Anneleri tarafından el bebek gül bebek büyütülen erkek çocukları evlenince eşlerine yeteri kadar yardım edemiyorlar. Zamanında annelerinin yaptığı işleri evlenince eşlerinden bekliyorlar.

    Çalışan kadın ise eşinin kendisine her alanda destek olmasını istiyor. Hatta çalışmayan kadınlar dahi, yetişemediği noktada eşinin devreye girmesini bekliyor. Hastalanıp yatağa düştüğünde kendisine çorba yapacak bir koca istiyor. Hatta işleri beraber yapalım, beraber gezip tozalım diyen kadınlar da var. Ama bu konuya kültürden kültüre değişen bakış açıları var.

    “Evet tabii ki erkekler ev işi yapmalılar, aksi takdirde bu evlilik yürümez” diye bir şey olmadığı gibi, “Erkek adam evinde iş yapmaz, ev işi kadın işidir” diye bir şey de yoktur. Bu konuda hatalı olan, konunun bireyler için kompleks haline getirilmesi ve kalıp düşüncelerin etkisi altında kalınmasıdır. Bu yaklaşım da evliliği zedeleyecektir. Öyleyse ‘Erkekler ev işi yapar mı?’ sorusuna şöyle cevap verelim isterseniz: “Herhangi bir bedensel özürleri yoksa tabii ki ev eşi yapabilirler veya yaparlar.

    Ancak bu bir zorunluluk arz etmez. Burada daha da önemli olan eşler arası sağlıklı diyaloğun kurulabilmiş olmasıdır. Ancak o zaman erkek, eşlerine destek olmaktan bir zevk duyabilecektir. Yani erkeğin bunu bir zorunluluktan öte, bazen bir sorumluluk bazen ise bir paylaşım aracı olarak görmesi gerekir.

    Öyleyse kadınların bu konuda dayatma yapmaları, amaçlarına ulaşamadıkları takdirde de ciddi sorunlar yaşamaları gereksizdir. Şayet bir kadın için eşinin ona evde yardımcı olması gerekli ise, bunu şikayet veya erkeklerin tabiri ile -dırdır- malzemesi yapmadan samimiyetle ihtiyacını ve nedenini dile getirmesi gerekir. Böylelikle erkeğin inatlaşma riski ortadan kalkmış olacaktır. Tabii bir de her iki tarafın yoğun olarak çalışma hayatında aktif rol aldığını düşünelim.

    Çalışan kadının eşi tarafından ev işlerinde desteklenmeye ihtiyaç duyması çok normaldir. Bunun için yine şikayet, teessüf vb. yaklaşımlarda bulunmayıp her iki tarafın da onaylayabileceği bir plan yapmaları en sağlıklı olandır. Aslında ev işi konusundaki bu tarz beklentilerin veya bakış açılarının evlilik öncesi konuşulması ve hatta evlilik sözleşmesine dahil edilmesi gerekir. Hiçbir erkek ev işlerinde eşine yardım etmekle kılıbık olmaz, bilakis bu, kendini aşmış ve kendisini bir erkek olarak ispatlama gayreti olmayan olgun insanların vasfıdır.

  • Mutlu evlilik ve kuralları

    Mutlu evlilik ve kuralları

    Mutlu ve sorunsuz bir evlilik, bu kuruma adımını atmış çiftler için en önemli tercihtir. Ancak ister evlilik olsun ister beraberlik, başarılı bir ilişki göründüğü kadar kolay değildir. Karmaşık bir yapıya ve hassas dengelere dayalı olan kadın-erkek ilişkisinin başarısıysa, uzmanların tavsiye ettiği bir takım basit ama önemli kurallara uymakla mümkün.

    Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. Cem Keçe, insanın doğuştan yarım ve yalnız olduğunu ifade ederken, evliliğin aslında kişinin kayıp olan yarısını bulma arayışı olduğuna dikkat çekti. Evliliği tamamlanmak, bütünleşmek ve bütünlenmek olarak tanımlayan Dr. Keçe, evlilik kurumunu kişilerin kendini güvende hissetmek amacıyla oluşturduğu bir olgu olarak açıkladı. Dr. Keçe şunları kaydetti:

    “GÜVEN YOKSA EVLİLİK DE YOK”

    “Bu kurumun amacı bütünleşme arzusudur. Çünkü insanoğlu annesi ile bir bütün olarak ana rahminde gelişir. Bu bütünlük duygusu anneyle bir olma isteğidir. Anne rahminde kişi kendini güvende ve cenneteymiş gibi hisseder. Fakat annenin rahminden çıktığında insan o duyguya yeniden kavuşmak ister. İşte sağlıklı ve mutlu bir evlilik, bu bütünlük duygusunu verdiği için kişiye güveni hissettirir. Ama güven yoksa bu takdirde hırçın ve çaresiz hissettirir. Bu yüzden evlilikler çoğu zaman insanı ya hırçın ve çaresiz ya da huzurlu ve mutlu kılar.”

    Peki evlilik nasıl çatışmaya dönüşüyor? Dr. Keçe bunu iki olguya bağlıyor:

    İÇ SESİNİZE TAKILMAYIN, ANLATIN!

    “Bir insanı iki olgu rahatsız eder. Biri kendi iç sesidir. Diğeriyse başkalarının onun hakkında söyledikleridir. Bunu evliliklere de uyarlayabiliriz. Evliliklerde de kişiler eşleri hakkında iç seslerine ve eşlerinin kendilerine sarf ettiği sözlere ve yaptıklarına kafalarını çok takarlar. Bununla birlikte hem kendilerini hem de eşlerini suçlamaya başlarlar. Bir insanı mutlu eden de iki olgu vardır: Anlatmak ve anlaşılabilmek… Eğer evlilikte çatışma başlamışsa karı-koca ne dertlerini birbirlerine anlatabilirler ne de anlaşıldıklarını düşünebilirler. Bu nedenle kendilerini güvende hissetmezler. Demek ki iç seslere kulak vermek ya da düşüncelerinizi içinize hapsetmek yerine anlatabilmek ve de doğru bir şekilde anlaşılabilmek çok önemli.”

    Dr. Keçe, evliliğin yolunda gitmemesinin en önemli nedenlerini, birbirini suçlayıcı tavır alma, küçümseme, saygısızlık, sürekli kendini savunma, iletişimsizlik ve saldırganlık olarak sıralıyor.

    Peki mutlu bir evliliğin kuralları nedir? Dr. Keçe 10 altın kuralı şöyle açıklıyor:

    İŞTE MUTLU EVLİLİĞİN 10 ALTIN KURALI

    1- Bankada bir hesap açtığınızı düşünün. Bu hesaba ne kadar mutlu an yatırırsanız ilişkiniz de o kadar mutlu ve uzun ömürlü olur. Amacınız hesabınızı mutlulukla doldurmak olmalı.
    2- Birbirinize olan ilgisizliğinizin nedenini bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, ilginin çocuklara kayması, maddi sorunlar, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftin birbirlerine olan ilgisini azaltabilir.
    3- Aklınızda bir anahtarlık hayal edin. Anahtarlığınıza koşulsuz sevme, anlayış, hoşgörü, arkadaş olabilme, samimiyet, şefkat, emek, sabır ve fedakarlık anahtarlarını takın. Anahtarlığa takılan tüm bu olgular mutlu evliliğin kapılarının altın anahtarlığını barındırır.
    4- Sevgiliyken yaptıklarınızı tekrarlayın. Çiftler her nedense evlenince, toplumun onlara yüklediği roller doğrultusunda evlilik sürecine sevgililiği birbirlerine yakıştıramazlar. Böylece kısa süre önce sevgiliyken yaşadıkları güzel paylaşımları evliliklerine taşıyamazlar. Hatta flörtü evliliğin doğal süreci olarak görmeme eğilimi hâkim olur. Oysaki insanları değiştiren evlilik değil evliliğe bakış şekilleridir. Evlilikle birlikte sevgiliyken yaptıkları davranımlardan uzak duran çiftler zaman içerisinde hayatın onlara sunduğu monotonluğu yaşar ve sevgilerini, paylaşımlarını sorgulamaya başlarlar. Halbuki sevgiliyken yapılan küçük paylaşımların devam etmesi ilişkiyi ateşler. Kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesi ve tutkularının devam ettiğini görmek kişileri birbirine bağlar. Eski tutku ve sevgilerinin devam ettiğini görmek ayrıca yeni paylaşımların artmasına da neden olur.
    5- Eşinizin bir konu hakkındaki fikirlerine ya da hayallerine değer verin. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyun ve sonuna kadar dinleyin.
    6- Evliliğinizi monotonluktan kurtarmak için yenilikler yapın. Kaliteli zaman geçirmek için olanaklar yaratın. Ona beklenmedik küçük sürprizler yapın. Özel bir gün olmasa dahi ona küçük bir hediye alın. Birlikte vakit geçirmek için fırsat kollayın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar yaratın.
    7- İlgi çekmek için ilişkinize gizem katın.
    8- Narsistik gereksinimlerinizi karşılayın. Kendinizi sevin ve beğenin.
    9- Eşinizi fark edin. Onun saçını boyadığını, zayıfladığını, sizin için yaptığı küçücük de olsa özel bir şeyi görün ve takdir edin.
    10- Öfkelendiğinizde asla şiddete başvurmayın. Mola verin, ortamı terk edin, duş alın ve uyuyun. Müzik dinleyin. Kavganızın dozajının yükseldiği anda nefes alıp vererek gevşeyin. Çatışmalarınızı yıkıcı değil yapıcı olarak ele alın. Kişisel eleştiri değil davranışsal eleştiri yapın. Kendinizi onun yerine koyun ve empati yapın.

    Aile, Evlilik ve Çocuklar ilgili konular için tıklayın !

  • Churros Tarifi

    Churros Tarifi

    Churros Tarifi

    Görünüm olarak bizim tulumba tatlımıza benzeyen ispanyol icadı nefis hamur işi yiyecek.Aslına bakarsanız bizim tulumba tatlısından farkı üstüne şerbet dökülmeden yenilmesi. Tabii ki olayı güzelleştiren sıcak çikolataya batırılarak yenilmesi.Yapımı son derece basit ve ucuzdur. İşte gerekli olan malzemeler ;

    Churros için;

    – 1 su bardağı su
    – 1,5 su bardağı un
    – 125 gram tereyağ
    – 1/2 çay kaşığı tuz
    – 3 yumurta
    – 1 su bardağı şeker
    – Kızartma yağı

    Sıcak çikolata için;
    – 125 gram bitter çikolata
    – 500 ml süt
    – 1 çay kaşığı mısır unu (koyultmak için)
    – 4 yemek kaşığı şeker

    Churros’un hamuru için suyu, tereyağ ve tuz ile bir tencerede kaynatın. Unu ekleyin ve kısık ateşte tahta bir kaşıkla hızlı hızlı, kollarınız kopana kadar karıştırın :)) Karışım bir top şeklini aldığında ateşin altını kapayın, karıştırmayı bırakın. Yumurtaları bir kaba kırın ve iyice çırpın. Daha sonra çırpılmış yumurtaları da karışıma ekleyin ve hamuru iyice karıştırın.

    Yaptığınız churros hamurunu krema sıkma aletiniz vasıtası ile ince uzun, tulumba tatlısı görünümünde 4-5 cm’lik parçalar olarak çıkartın. Eğer krema sıkıcı aletiniz yoksa elinizle yapın parçaları. derin bir tavada kızdırdığınız yağa üçer üçer atın yaptığınız churros’ları ve altın sarısı olana kadar kızartın. Kağıt mutfak havlusu üzerine koyun, fazla yağı çektirin. Bütün churros’lar kızardıktan sonra üzerlerine şeker dökün.

    Bu arada sıcak çikolatayı hazırlamak gerekiyor. Bunun için sütün yarısı ve çikolatayı bir tencerede çikolata tamamen eriyene kadar ısıtın.Kalan sütün içine mısır ununu ekleyip iyicene karıştırın ve daha sonra bunu tenceredeki süt-çikolata karışımına şekerle birlikte ekleyin. kısık ateşte 5 dakika kadar (ya da karışım koyulaşıncaya kadar) karıştırın.

    Sıcak çikolatayı geniş kaplara dökün, churros’ları her ısırışta bandıra bandıra yiyin.Hiç bitmesin isteyeceksiniz

    Kaynak :  Churros Tarifi

  • Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hızla Yayılıyor

    Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Hızla Yayılıyor

    CİSED: “CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR KORKMAYIN, UTANMAYIN, KENDİNİZİ VE SEVDİKLERİNİZİ KORUMAK İÇİN ÖNLEM ALIN!”

    CİSED ONURSAL BAŞKANI DR. CEM KEÇE: “CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR HIZLA YAYILIYOR!”

    Bilinen en büyük gerçeklerden biri, pek çok insanın cinsel olarak aktif olmsına rağmen, seks hakkında çok az biliyor olmasıdır. Bu durum oldukça şaşırtıcıdır. Özellikle Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH) hakkında çok yanlış olan ama doğru bilinen cinsel mitler (hurafeler, yalanlar) var. Genellikle cinsel ilişki yoluyla insandan insana bulaşan mikroorganizmaların (mikrop) neden olduğu genital yol (üreme organları) enfeksiyonları CYBH olarak adlandırılır. CYBH’lar virüs, bakteri ve parazitlerden kaynaklanıyor veHPV, Siğil, Uçuk, HIV (AİDS), Hepatit B, C, Bel Soğukluğu, Frengi gibi hastalıklar sadece cinsel yolla bulaşmıyor. Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada geldiğine işaret ettiği CYBH’lar hakkında bilgiler verdi ve bu hastalıklar hakkında bilinen en çarpıcı cinsel mitlere açıklık getirdi. İşte en çok doğru bilinen yanlışlar:

    CYBH’LAR HAKKINDA EN ÇARPICI CİNSEL MİTLER…

    • CİNSEL MİT 1- CYBH’LAR VAJİNAL VE ANAL SEKSLE BULAŞIR, ORAL SEKSLE BULAŞMAZ!
    • CİNSEL MİT 2- CYBH’LAR CİNSEL ORGANLARA DIŞARIDAN BAKILDIĞINDA ANLAŞILIR!
    • CİNSEL MİT 3- CYBH’LAR TEDAVİ EDİLDİKTEN SONRA TEKRAR AYNI HASTALIĞA YAKALANILMAZ!
    • CİNSEL MİT 4- PREZERVATİF CYBH’LARA KARŞI %100 KORUMA SAĞLAR!
    • CİNSEL MİT 5- CYBH’LAR SADECE UMUMİ TUVALETLERDE BULAŞIR!
    • CİNSEL MİT 6- CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞIR!
    • CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR HIZLA YAYILIYOR!

    CYBH’ların hızla yayıldığına dikkat çeken CİSED Onursal Başkanı Dr. Cem Keçe; “Oral seksin CYBH’ları önlediğine, vajinal ve anal seksin ise önlemediğine dair olan yanlış inanç çiftlerin kafasını karıştırıyor. Halkımız bu mite asla inanmamalıdır. Kasık ve genital bölgenin temizliğine önem verilmezse CYBH’ların pek çoğu oral seksle bulaşabiliyor. Örneğin; pek çok insan klamidya ve gonore (bel soğuklu) enfeksiyonları kapabiliyor. Aynı şekilde, pek çok insan görünüşte herhangi bir şeye benzetemediği ya da nedenini bilmediği uçuk veya kabartılı hastalıklara yakalanabiliyor. Bu tür enfeksiyonlara yakalanan bir kişi oral seksle genital herpes kapmış olabilir. Bu nedenle kasık bölgesinin temizliğine dikkat etmek oldukça önemli. CYBH’ları önlemek için önce temiz olmak ve hijyen koşullarına uymak, daha sonra vajinal ve anal seks yaparken mutlaka kondom yani prezervatif kullanmak gerekiyor. Birden fazla partnerle gerçekleştirilmeyen, genital organların ve kasık bölgesinin temizliğine dikkat edilerek yapılan oral seks, vajinal ve anal sekse göre CYBH’ların bulaşması açısından daha güvenlidir, ancak düşükte olsa oral seksle hastalık bulaşma riski vardır. Bu nedenle gerektiğinde oral seks yaparken de prezervatif takılmasında fayda var.” dedi.

    CYBH’LARI DIŞARIDAN BAKILARAK ANLAŞILMAZ…

    CYBH’ların cinsel organlara dışarıdan bakılarak anlaşılamayacağına dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cebrail Kısa; “Aslında, CYBH hakkında vajina ya da erkek cinsel organına dışarıdan bakılarak kesin bir hastalık taraması yapılamaz, ancak bazı hastalıkların belirtileri bir hekim tarafından fark edilebilir. CYBH’larda (HPV, AİDS, klamidya, vb.) genellikle başlangıçta herhangi bir belirtiye rastlanmaz ama son derece bulaşıcı da olabilirler. CYBH’lardan korunmak için, tek eşli ya da partnerli bir yaşam tercih edilmeli, yeni birlikteliklerde karşı tarafın bu konuda sorgulanmalı ve yeni bir cinsel ilişkide ise prezervatif kullanılmalıdır. Ayrıca hastalık bulaşan kişilerin cinsel ilişkide bulundukları kişileri uyarmaları hem kendilerinin hem de karşı tarafın tedavisini sağlamaları gerekiyor. Evlerde ise diğer bireylerin aşılanarak korunması, hastalık taşıyan kişilerin hijyenik ürünlerini (Makas, jilet, diş temizliği aletleri) atması veya her kullanımdan sonra dezenfekte etmesi de çok önemli.” dedi.

    KORKMAYIN, UTANMAYIN, ÖNLEM ALIN…

    CYBH’lardan herhangi birine yakalanmış birinin bir daha aynı enfeksiyona yakalanabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkan Yardımcısı Dr. Yasemin Yıldız; “Bugün için 40’dan fazla cinsel yolla bulaşan hastalık olduğu biliniyor. CYBH’lar tedavi edildikten sonra, korunmasız cinsel ilişkilerden veya kontrolsüz kan nakillerinden sonra hastalık tekrar aynı kişiye bulaşabiliyor. Diğer bir değişle, vücut CYBH’lara karşı bağışıklık kazanmaz. Tedavi edilmeyen partnerden tekrar bulaşma riski vardır. Bu nedenle,partnerinde test ve tedavi sürecine girmesi şart. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korkmayın, utanmayın, kendinizi ve sevdiklerinizi korumak için önlem alın.” dedi.

    PREZERVATİF TAM KORUMA SAĞLAMAZ…

    Prezervatifin kişiyi CYBH’lardan koruduğunu ama %100 korumadığına dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri Psikolog Serap Güngör; “Prezervatif koruma sağlıyor fakat güvenliği garanti edilemez. Çünkü bazı mikroplar prezervatiften geçmese de deri parçaları veya genital kıllı bölgelerde bulunabiliyor. Örneğin; Herpes virüsü prezervatif varken bile geçebiliyor. Bu bilgiyle amacımız prezervatif kullanımını baltalamak değil. Prezervatifin yine de kullanılması şart. Ancak pek çok kişi prezervatif kullanımında da hatalar yapıyor. Örneğin; cinsel ilişkiye başladıktan sonra prezervatif takanların oranı %51, sekse başlarken prezervatif takıp, ilerleyen dakikalarda çıkaranların sayısı %45’dir. Bunlar CYBH’ları artıracak hatalardır. Buna ek olarak paketleme ya da son kullanma tarihini geçmiş prezervatif kullanılması da diğer hatalardır.” dedi.

    CYBH’LAR SADECE SEKS YOLUYLA BULAŞMIYOR…

    Umumi tuvalette seks yapıldığında CYBH kapılacağı, başka mekânlarda kapılmayacağına dair yanlış inancın gençleri kötü etkilediğine dikkat çeken CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Kemal Özcan; “CYBH’lara neden olan mikroplar insan vücudu dışında uzun süre yaşayamazlar. Bu mikropların bulaşması için kan teması veya cinsel temas gerekiyor. Eğer kalça ya da genital bölgede herhangi bir kesik ya da açık yara yoksa ve tuvalete korunmasız herhangi bir cinsel temas yapılmıyorsa CYBH’lar kişiye bulaşmaz. Ayrıca CYBH’lar sadece seks yoluyla bulaşmaz. CYBH’lar kan ve ten temasından, başkasının kullandığı tuvaletten, iç çamaşırından, ıslak yüzeylerden kişiden kişiye geçebiliyor. Hepatit (Sarılık) ve Siğil (HPV) virüslerinin çok hızlı bir şekilde bulaşıyor. Bazen cinsel temas olmasa bile, mikroplar deri çatlaklarından, hasta birinin kullandığı tırnak makası, diş fırçası, jilet gibi hijyenik kullanım ürünlerinden, hamam, sauna gibi ıslak yüzeylerden ve tam steril edilememiş cerrahi, diş ve dövme aletlerinden, manikür pedikür işleminden rahatlıkla bulaşabiliyor. Hatta HIV enfeksiyonu, hepatit B, sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu), herpes (uçuk) ve klamidya adı verilen hastalıklar gebelik süresince veya doğum sırasında anneden bebeğine de bulaşabiliyor.” dedi.

    CYBH’LAR SADECE HAYAT KADINLARINDAN BULAŞMIYOR…

    Cinsel hayatı olan herkesin, hastalıklardan korunma yöntemlerini bilmesi gerektiğinin altını çizen CİSED Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog Gülüm Bacanak; “Eskiden CYBH’ların sadece hayat kadınlarından bulaştığına inanılırdı. Ancak CYBH’lar sadece hayat kadınlarında bulunmaz, korunmasız seks yapan herkes bu hastalıkları taşıyabilir veya bulaştırabilir. Sonuç olarak basın bültenimizin amacı vatandaşlarımızı seksten vazgeçirmek ya da korkutmak değil. Eğer kişiler cinsel aktivite sırasında prezervatif ya da başka önleyicileri doğru ve tutarlı bir şekilde kullanıyorsa, olması gereken önlemleri alıyor demektir. Böylece tüm risklerin farkında olunur. Sağlıklı ve mutlu cinsel yaşamın anahtarı doğru karar alma, tek eşli olma, kişinin kendisini ve partnerini korumasıdır.” dedi.

  • Yatak Odasında Renk Uyumu Püf Noktaları

    Yatak Odasında Renk Uyumu Püf Noktaları

    Yatak odası için renk seçimi

    Mavi, yeşil gibi rahatlatıcı etkiye sahip renkler ve açık toprak tonları yatak odası renk seçiminde hiç de fena olmayan tercihlerdir. Kırmızı, parlak sarı ve benzeri yoğun tonlar, özellikle geniş ve büyük yatak odalarında aşırı uyarıcı olduğundan pek de uygun olmayabilir. Bordo, mercan ya da pembe tonları da odanıza romantik bir hava katabilir, kullanmanızda yarar var…

  • Adeline Andre İlkbahar-Yaz 2013

    Adeline Andre İlkbahar-Yaz 2013

    Adeline Andre İlkbahar-Yaz 2013 Defilesi Galerimizde Sizlerle..

    2013 Adeline Andre İlkbahar-Yaz

  • Bitkilerle Zayıflamak Mümkün mü?

    Bitkilerle Zayıflamak Mümkün mü?

    Fazla kilolarınızdan kurtulmak mı istiyorsunuz? O halde onlarla vedalaşın.

    Hem de en doğal yöntemlerle, yani bitkilerle zayıflama zamanı. Bitkisel diyet sağlığınıza zarar vermeyecek en iyi diyet şeklidir.

    Zayıflama yöntemleri arasında en çok başvurulan ve en güvenli kaynak bitkilerdir. Hangi bitki çeşidini, hangi miktarda, ne şekilde tüketeceğinizi bilirseniz sağlık ve yaşam için de tehlike arz eden şişmanlığa son verebilirsiniz.

    Bir başka açıdan, her türlü hapın kullanım sonrasında meydana gelen ürkütücü vakalar da, insanları bu seçeneklere yöneltti. Pek çok kronik hastalıklar ve rahatsızlıklarda, “tamamlayıcı tıp” olarak olanak sunulan bitkiler, kiloda da gerçek bir azalma sağlıyor. En önemlisi, sonrasında da verilen kilolar geri dönmüyor. Öyle bir sistem çalışıyor ki, zayıflama sonrasında, bitkiler yeni yağların oluşmasını engelleyen güvenlik görevlisi gibi işlem yapıyor!

    Her şeyde geçmişe dönüldüğü gibi ve doğaya da dönüş hakim her yerde. Çünkü bitkiler, eski çağlarda her sağlık sorunu için kullanılıyordu. Doğal kaynaklara yönelik çalışmalar Avrupa ve Amerika’da birçok klinikte uygulanıyor. Hatta orada devlet tarafından bu natürel yollar destekleniyor. Aşırı yağlanmadan dolayı sorun yaşayanların artık farklı kilo verme seçenekleri de bulunduğunu gözden kaçırmamaları lazım. Şişmanlık günümüzde büyük tehlike sinyalleri vermektedir. Özellikle çocuklar, şimdi hepsi inanılmaz kilolular… Şimdiden önlem alınmazsa gençlik çağlarında obezite ile karşı karşıya kalacaklar.

    Kadın veya erkek, yaşlı veya genç herkes için bu yol etkili. Ergenlerin kilo sorunu için de başvurulan bir kaynak. Doğanın zayıflatma programı inatçı yağlara savaş açıyor. Herbalium olarak bu konuda araştırmalar yapıyoruz. Bitki tohumları, yaprak, kök ve tozları, karın ve kalça incelten yağ ve kilo verdiren şifalı çayları çok sayıda kadın ve erkek denedi; çözüme ulaştılar.

    Peki nasıl etki ediyor?

    Bu yöntemdeki bitkisel zayıflama 7 farklı etkiye sahip:

    -İştahı kapatıyor

    -Yağları kalıcı yakıyor

    -Metabolizmayı hızlandırıyor

    -Zayıflayan bölgeyi sıkılaştırıyor

    -Bedene zindelik veriyor

    -Selülitleri gideriyor

    -Cildi güzelleştiriyor