Blog

  • Gülümsemeniz özgüveninizdir : Estetik Dişhekimi Doç. Dr. Arzu Aykor

    Gülümsemeniz özgüveninizdir : Estetik Dişhekimi Doç. Dr. Arzu Aykor

    Artık, kişiler kendi yüzlerine gidecek özel gülüş tasarımı yaptırıyorlar. Pırıl pırıl dişlerle hoşa giden bir gülümseme karşınızdakine pozitif, olumlu’bir imaj yaratırken, çirkin bir gülüş de olumsuz bir etki bırakabiliyor.

    Etkileyici ve güzel bir gülüşün sırrı, dişlerin hem birbirleriyle, hem de dişetiyle uyumudur.Dudaklar ise, bu uyumu çerçeveleyen unsurdur.

    Dişlerdeki renk bozuklukları, hijyenik görüntünüzü etkilerken, aşınmış dişler ise gülümsemenizin daha yaşlı görünmesine neden olabilir.

    Dişlerin arasındaki aralık ve çapraşıklıklar bireylerin estetiğini ve konuşmasını etkilerken dişlerin simetri bozukluğu yüzde dudağın orantısız görünmesine neden olur. Dişetlerinin az veya çok görünmesi, dudağın dişleri örtmesi veya kapanamaması da bu uyumu bozabilir.Bütün bu kötü görüntüler yaşam enerjinizi ve sosyal hayatınızı olumsuz yönde etkileyebilir.

    İşte kendinden emin, toplumda duruşu olan kişilere baktığınızda dişlerinin estetiğini ve yüzdeki orantısını görebilirsiniz.

    Hastalarımıza bu nedenle; yüzüne, dudak yapısına ve çenesine uygun, kişiye özel işlemler uygulamaktayız. Bu işlemlerin bir kısmı,çok zaman ayırmaksızın bir öğle molasında dahi yaptırılabileceğiniz işlemlerdir.

    Yüzünüzde yapılacak diğer işlemler ile Plastik cerrahi hekimi ile birlikte çalışarak dudak,elmacık kemikleri ve ağız çevresinde oluşan deformasyon ve çöküntüler dolgu, botox, yağ hücresi nakli gibi girişimsel işlemler ile doldurularak mükemmel gülüşler yaratılabilmektedir.

    Gülümsemeniz özgüveninizdir : Estetik Dişhekimi Doç. Dr. Arzu Aykor | 1

  • Hamileyken Fazla Et  Kısırlığa, Az Karbonhidrat Şişmanlığa Sebep Oluyor !

    Hamileyken Fazla Et Kısırlığa, Az Karbonhidrat Şişmanlığa Sebep Oluyor !

    Hamilelik döneminde fazla miktarda kırmızı et tüketmek doğacak erkek çocukta sperm kalite sorunu, yetersiz düzeyde karbonhidrat tüketmek ise şişmanlık, şeker hastalığı gibi riskler yaşanması ihtimallerini artıyor. Bahçeci Sağlık Grubu doktorlarından Aile Hekimi Dr. Murat Berksoy hamilelik döneminde annenin aldığı besinlerin bebeğin ileriki hayatında ayrıca Alzheimer, kalp, şeker, infertilite gibi hastalılıklara sebep olabildiğini söyledi.

    Anne adaylarının hamilelik sürecindeki beslenmesi, bebeklerinin DNA’sında önemli değişiklikler oluşturduğu için tüm yaşamını olumsuz etkiliyor. Bahçeci Sağlık Grubu doktorlarından Aile Hekimi Dr. Murat Berksoy hamilelik süresinde yanlış beslenen, ağır metaller, kimyasal ve biyolojik toksinlere maruz kalan anne adayının bebeğinde, ileriki yaşlarda yüksek tansiyon, şeker, kalp-damar hastalığının yanısıra zeka geriliği, otizm ve davranış bozukluğu gibi sorunlar yaşanabileceğini söyledi.

    Ayrıca anne hamileyken çok fazla kırmızı et tüketirse, bebek erkek ise, bunun gelecekte sperm sayısını olumsuz yönde etkileyebileceğini söyleyen Dr. Berksoy, ‘’Çevresel kimyasal kirleticilerden PCB poliklorine bifeniller, dioksinler, kurşun, civa, bisfenol A ve perstisitler gibi endokrin bozucular çocuklarda işitme ve konuşma bozukluklarına, eğitimde başarısızlığın yanında gebelik sırasında benzer durumlara maruz kalındığında ise ileriki yıllarda bebeğin üreme sorunlarıyla karşılaşma olasılığını arttırmaktadır. Anne hamile iken çok kırmızı et tüketirse, bebek erkek ise, bu gelecekte sperm sayısını olumsuz yönde etkileyebilir. Hamileyken yetersiz düzeyde karbonhidrat tüketmek ise bebeğin genlerinde bazı unsurların değişmesine yol açıyor. Bu bebekler, yaşamlarının ileriki aşamalarında daha çok kilo alıyor. Yani anne adayı yetersiz karbonhidratlı bir beslenmeye geçerse, çocuğunun kilo alma riskini artırıyor. Anne karnındayken çocuk yetersiz beslenirse, çocuk ileride şişmanlık, şeker hastalığı gibi risklerle karşılaşabiliyor. Bu nedenle özellikle hamile kadınların beslenme ve yaşam tarzları konusunda daha bilinçli davranması gerekir’’ dedi.

    Anne Bebeğinin Genlerini Nasıl Etkiler?

    Uzmanların teorisine göre, anne karnında gelişimini sürdüren bebek, dünyaya geldiğinde karşılaşacağı ortama hazırlıklı olmaya çalışıyor ve DNA’sında buna göre değişiklikler oluyor. Dr. Murat Berksoy, karbonhidratı yetersiz bir ortamda gelişen bebeğin yeterli besin olmadığı varsayımıyla vücudunu depolamaya programladığını belirterek, şunları söyledi: ‘’ Daha önce hayvanlarda yapılan çalışmalarda da beslenmenin gen işlevlerinde değişiklik yaratabildiği belirlenmişti. Buna, Epigenetik değişim deniyor. Bu alana eğilen uzmanlar ise çevre ile genlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışıyor. Annenin aldığı besinler ve diğer etkenler bebeğin hayatında Alzheimer, kalp, şeker, infertilite gibi hastalılıklara sebep olabiliyor. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin D vitamini, iyot, Omega 3, B12 vitamini, folik asit, A vitamini ve demir eksikliklerinin giderilmesi büyük önem taşıyor.’’

    Dr. Murat Berksoy Epigenetik değişimlerin kısmen de olsa yaşamın ilk dönemleri ile daha sonraki hastalıklar arasında bağlantı oluşturduğuna ilişkin önemli kanıtlar olduğunu belirterek, kadınların gelecek nesillerin sağlığını iyileştirebilmek için beslenme konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu sözlerine ekledi.

    Erkeklerde Kısırlık
    1. Erkeklerde kısırlık hangi sebeplerden olur?
    2. Erkeklerde kısırlık nasıl tedavi edilir?
    3. Erkeklerde kısırlık nasıl tespit edilir?
    4. Erkeklerde kısırlıktan nasıl emin olunur?
    5. Genetik faktörler erkeklerde kısırlığa neden olabilir mi?
    6. Erkeklerde kısırlığın nedeninin belirlenemediği durumlar nelerdir?
    7. Sigara kullanımı erkeklerde kısırlık riskini artırır mı?
    8. Erkeklerde kısırlığın yaş ile ilişkisi var mı?
    9. Alkol kullanımı erkeklerde kısırlık riskini artırır mı?

  • Argan Yağı Efsanesi ve Saç Bakımı

    Argan Yağı Efsanesi ve Saç Bakımı

    Argan Yağı’nın Saça Olan Faydaları

    Yaşlanmayla birlikte saçlarımız da kurur ve elastikiyetini kaybeder. Saçlı derimiz zaman içerisinde giderek daha az sebum yağı üretir. Sebum yağı saçımızın doğal parlaklığını ve dokusunu kazanmasına yardımcı olur. Sebum yağının giderek azalması saçın incelmesine ve kalitesini yitirmesine yol açar. Saçınız her ne şekilde yaşlanırsa yaşlansın değişmeyen tek gerçek vardır. O da yaşlanan saçın daha fazla neme ihtiyacı olduğudur.

    Argan Yağı’nın içinde bulunan E vitamini güçlü bir antioksidandır. Ve saça zaman içinde zarar veren serbest radikallerle savaşarak saçın zarar görmesini engeller. Aynı zamanda saçlı derideki kan dolaşımına da yardımcı olarak sağlıklı bir saç için gerekli bir koşulu daha yerine getirmiş olur. E vitamini epidermiste 6 ay boyunca depolanabilmektedir. Bu nedenle bir uygulamayla bile uzun süren bir etki elde edilmektedir.

    Fas’taki Berber kabileleri Argan Yağı’nı saçlı deriye masaj yaparak uygulamışlardır. Argan Yağı’nın diğer tüm faydalarının yanı sıra, saçın devamlılığı ve güzelliğinin korunmasına sağladığı yarar bile başlı başına çok önemli bir etkidir. Argan Yağı ile saçlı deriye günlük olarak masaj yapmanın saç dökülmesini engellediği bilinmektedir. Yaşadığımız iklim içerisinde saçlarımız kirliliğe ve kimyasal şampuanlara maruz kalmaktadır. Sonuç olarak saçlarımız parlaklığını yitirir, donuklaşır, kırılgan ve kuru bir hale gelir.

    Argan Yağı E vitamini içerir ve E vitamini de saçlı derinin ve saç kökünün beslenmesine yardımcı olur.

    Yaşlanmayı Geciktirici (Anti-Aging) Etkisi:

    • Argan Yağı cildi yumuşatır, nemlendirir ve cildi kurumaya karşı korur.

    • Gündüz ve gece kullanımıyla kuru ve nemli cilt arasında denge kurar.

    • Geceleri tüm cilt tipleri için harika bir etki oluşturur. Uyku boyunca cildin yenilenmesini sağlar ve cildin yaşlanmasına karşı savaşır.

    • Nemlendirici etkisi çok güçlüdür; cildi dışarıdan gelecek güneş, kötü hava, soğuk, çatlak ve gerginliklerin oluşumunu önleyerek erken yaşlanmanın önüne geçer.

    Kahverengi Noktaların, Yüzdeki Sivilcelerin ve Boyun Çizgilerinin Giderilmesi

    Argan Yağı yüze haftada 2-3 defa olmak üzere hafif bir masaj ile cilde yedirilerek uygulanmalıdır. Maksimum etkinin sağlanması için tercihen gece yatmadan önce uygulanmalıdır. Eğer sivilceniz varsa yatmadan önce yağı pamuklu bir çubukla da yüzünüze uygulayabilirsiniz. Argan Yağı mutlaka temiz bir cilde uygulanmalıdır. En iyi etkinin sağlanması için yağı uygulamadan önce buhar banyosu yapınız ya da en azından haftada bir kez, normal banyo yaptıktan sonra Argan Yağı’nı vücudunuza uygulayın ve rahatlayın. Sonucu çabucak göreceksiniz. Cildiniz daha pürüzsüz ve yumuşak olacak ve ipeksi bir his uyandıracak.

    Selülit ve Çatlak İzleri

    Argan Yağı’nı mevcut güzellik kreminizle değiştirmeniz güzellik uzmanları tarafından da önerilmektedir. Çünkü Argan Yağı %100 doğal bir üründür. Ciltteki çatlakları önlemesi ve cilde tekrar elastikiyet kazandırması açısından çok faydalı bir üründür. Argan Yağı kullanımıyla birlikte pek de estetik olmayan bu çirkin izler silinir ve cildiniz elastikiyet kazanır.

    Göğüs Bakımı için mükemmel bir ürün:

    Argan Yağı göğüs ve göğüs bölgesi bakımı için mükemmel bir üründür.
    Göğüslerin forma girmiş, daha sıkı ve nemli bir hale gelmesine yardımcı olacaktır.

    Argan Yağı Kadınlar Külübü Kullanıcı Yorumları

  • Çin Narı (Kudret) ve Şeker Hastalığı

    Çin Narı (Kudret) ve Şeker Hastalığı

    KUDRET NARININ FAYDALARI
    KUDRET NARI KULLANIMI VE FAYDALARI(Kudret Narı, Momordica charantina, Balsamgurken)

    Araştırmalara göre; Kudret Narı, parçalı yapraklı, tırmanıcı, otsu bir yıllık bir bitkidir. Meyvesi olgunlaşınca, birbirinden ayrılır.

    Sarı çiçekler açar, turuncu-sarı renkli meyveler verir. Anavatanı Hindistan’dır. Kudret Narı’nın gastrit ve ülser karşıtı etkisi, kudret narı meyvesinin bağışıklık sistemini güçlendiren özelliklerinden destek alıyor olabilir. Yüksek oranda E vitamini ve kaliteli protein içererek bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.

    Kudret Narı için Önerilen Hastalıklar :
    KUDRET NARI KULLANIMI VE FAYDALARI

    New York Üniversitesinde yapılan bir araştırmada kudret narında HIV virüsünün çoğalmasını engelleyen bir protein keşfedildiği bildirilmektedir.

    Aynı zamanda kudret narının, antibiyotik etkisinin olduğu, lutein ve lycopene içeriği tümör büyümesini engelleyici özellikte olduğu da bildirilmektedir.

    Mide ülserini tedavi eder. Egzama ve diğer cilt hastalıklarında faydalıdır. Yaraların çabuk iyileşmesinde ve çabuk kapanmasında etkilidir. Asya’da mide problemleri ve kan şekerinin kontrolü için yaygın olarak kullanılır.

    Karaciğeri destekler, egzama ve sedefe faydalıdır. Bağırsak tembelliğini giderir, hücreleri yeniler, rahim yaralarını giderir,

    Kudret Narının Kullanım Şekli ve Kullanım Dozu :

    Olgunlaşarak kavuniçi rengi alan meyve ezilir, bir miktar balla karıştırılıp sabahları aç karnına yenilir. Bu şekilde en az 41 gün kullanılır. Taze meyve bulunmayan mevsimde ise halis zeytinyağı içinde bekletilen kudret narı aynı şekilde kullanılabilir.

    Kudret Narı

    Yanık ve cilt yaraları için lapa haline getirilerek cilde uygulanır.

    Çekirdeklerinin kullanımında ise yıkanarak temizlenen çekirdekler ikiye ayrılır ve saf zeytinyağı içinde bekletilirek elde edilen karışım kullanılabilir. Meyvesinin kabukları kurutularak toz haline getirilerek de kullanılabilir.

    Bilinen hiç bir yan etkisi yoktur.

    Kudret narı bilinçsiz kullanıldığında karaciğere zarar verebiliyor.

    Kudret narı kanser, şeker hastalığı ve kan yağlarının yüksekliğinin tedavisinde kullanılabilen bir bitkisel destek! Dikkatli kullanılmadığında karaciğere zarar verebiliyor.

    Ayrıca kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarının, özellikle insülin kullanan hastaların dikkatli kullanmasında fayda var.

    Düşük ve kanama ihtimalini artırdığı için bu desteği hamilelerin kullanması uygun değil.

    Kudret Narı Faydaları Nelerdir ve Kudret Narı Nasıl Hazırlanır ?

    Anavatanı Hindistan olan kudret narı bitkisi özellikle gastrit ve ülser gibi mide sorunlarına karşı etkilidir. Kudret narının yaprakları ve meyvesi vitamin ve mineraller bakımından zengin içeriğe sahiptir.

    Kudret Narı Faydaları

    • Kudret narı (mormordica) ile sindirim sistemi hastalıklarına doğal destek sağlanabilir. Kudret narı mide bağırsak rahatsızlıklarında ilk akla gelen besinlerdendir. Ülser, gastrit, kolit, kabızlık gibi sorunlara karşı kullanılmaktadır. Kudret narının içeriğindeki charantine adlı etken madde gastrit, mide ülseri, reflü sorunlarında etkili oluyor.

    • Kudret narı Helicobacter Pylori bakterisinin sayısını azaltarak aktivitesini baskılıyor ve üremesini engelliyor. Antienflamatuar özelliğiyle mide ve bağırsak enfeksiyonlarına karşı etkili oluyor. Kudret narı, mide ve bağırsaktaki yaraların yaraların hızla kapanmasını sağlıyor.

    • Egzama ve sedefe iyi gelmesi kudret narı yararları arasındadır. Bu durumlarda merhem olarak kullanılır.

    • Kudret narı şeker rahatsızlığına karşı da faydalıdır. Geleneksel Çin Tıbbında kudret narından yapılan ekstrenin şeker hastalığına olumlu etkiler yaptığı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir.

    Kudret narının içinde bulunan dört maddenin şekeri düzenlediği bu araştırmalarda ortaya çıkmıştır.

    • Enerji metabolizmasını düzenleyen ve şekerin hücre içine girmesini sağlayan enzim olan AMKP yi kudret narından elde edilen maddenin aktivite ettiği belirtilmiştir. Kudret narı bu enzimin aktivitesini artırarak şekerin hücre içine girmesini sağlamaktadır. Bu çalışmanın sonuçları The International Journal Chemistry & Biology 2008 Mart sayısında yayınlanmıştır. Kudret narının diğer sentetik şeker ilaçlarının neden olduğu yan etkileri içermemesi de önemlidir.

    • Kudret narı, baş-boyun, cilt, lenfoma, lösemi, malign melanom, idrar yolları, meme ve prostat kanserlerine karşı etkilidir.

    • Canser Research dergisinde yayınlanan bir makaleye göre kudret narı kanser hücrelerinin yayılmasını, gelişip bölünmesini engelliyor.

    • Saint Louis Üniversitesi’nden Patoloji Profesörü Ratna B. Ray, kudret narının meme kanseri olan kişilerde hastalığın nüksetmesini önlemek için besinlerde bir katkı maddesi olarak kullanılabileceğini belirtmiştir. Cancer Research dergisinde yayınlanan araştırmada, kudret narı ekstresinin, meme kanseri hücrelerinin gelişimini durdurduğu belirtilmiştir.

    Kudret Narı Nasıl Hazırlanır?

    Meyveler olgunlaştığında doğranarak cam kavanoza doldurulur. 2-3 gün sonra acı su süzülür. 100 gr kadar iyice olgunlaşmış taze kudret narı (içindeki kırmızı zarla kaplı tohumlar alındıktan sonra) küçük küçük doğranır ve üzerine 1000 gr zeytinyağı ya da bal eklenir. 3-6 hafta boyunca güneşte bekletilir. Bu sürenin sonunda karışım günde iki kez sabah akşam yemeklerden yarım saat önce bir tatlı kaşığı alınır. (Kudret narı bitkisinin kullanılan kısmı meyveleridir. Çekirdekleri zehirli olabileceğinden çekirdeklerinden temizlenerek kullanılması gerekir)

    Kudret Narı Nasıl Kullanılır ?

    • Kudret narı meyvesi genel olarak balla veya zeytinyağı ile karıştırılarak hazırlanır.

    • Kullanıma hazır şekliyle satılan ballı kudret narı macunu ürünlerini doğal ürün satan yerlerden temin edebilirsiniz.

    • Kudret narı meyvesi ve zeytinyağıyla hazırlanmış ürünler de yine doğal ürün marketlerinden alınabilir.

    • Sabah ve akşam yemek öncesi bir tatlı kaşığı alınır.

  • Burun Revizyonu (Seconder Rhinoplasti) Op. Dr. Naci Çelik

    Burun Revizyonu (Seconder Rhinoplasti) Op. Dr. Naci Çelik

    Daha önce burun estetiği olmuş ve bir şekilde sonucundan memnun kalmayan hastalara uygulanır. Bazen sadece burundan nefes alma ile ilgili problemi olan hastalara yapıldığı gibi bazen de burnundaki şekil bozukluğu nedeniyle mutsuz hastalar için yapılır. Kişi bir veya birden fazla burun ameliyatı geçirmiş olabilir. Bazı durumlarda sadece burun ucuna dokunmak yeterli olabileceği gibi bazı durumlarda kulak veya kaburgadan greft alınarak var olan şekil bozukluğunun giderilmesi yoluna gidilebilir. Hatta nadir de olsa bazen dışarıdan yapılacak dolgu maddeleri ile ameliyata gerek kalmadan kişi rahatsız olduğu görüntüden kurtulabilir. Kişi revizyon ameliyatı sonrası sorunlarından tamamen kurtulabileceği gibi, yapılabilecek müdahaleler kişinin isteği doğrultusunda yeterli gelmeyebilir. Sonuçta bir organa vücudun izin verdiği ölçüde müdahale edilebilir. Daha önceden müdahale geçirmiş bir burnun düzeltilmesi her zaman için ilk defa operasyon geçirecek bir burundan çok daha zordur. Örneğin önceki ameliyatlarından fazlaca küçültülmüş bir burnun büyütülmesi, büyük ve kemerli bir burun için yapılacaklardan çok daha zordur.

    Kişi son burun ameliyatından en az 6 ay veya 1 sene sonra ikinci bir ameliyatı düşünmelidir. Bu burnun son şeklini alması için gerekli bir süreçtir. Çok kalın derili burunlarda bu süre uzayabilir. O nedenle ameliyattan 2 ay sonra ben burnumu beğenmiyorum, yeniden ameliyat olmak istiyorum gibi bir durum söz konusu olamaz. Erken dönemde yapılan düzeltme operasyonları var olan sorunun giderilmesi yerine artmasına neden olabilir. Tabi öncelikle kişinin burnunda önceki ameliyat nedeni ile oluşan veya giderilemeyen sorunlar mı var, yoksa geçmiş ameliyat aslında başarılı ama sonuç hastanın beklentilerini mi karşılamıyor, bu soruların cevabının bulunması çok önemlidir. İşte bu aşamada devreye doktor – hasta ilişkisi girer. Karşılıklı net ve anlaşılır bir iletişim kurmak gerekmektedir. Bazı durumlarda kişiye tıbben yapılacak gerekli bir müdahale yoktur.

    Revizyon burun ameliyatına karar verdiğinizde görüşeceğiniz ilk kişi ameliyatınızı yapan doktor olmalıdır. Bir doktor hastasına ameliyat sırasında neler yaptığını daha net bildiği için hastanın mutsuzluğunu gidermede çok etkili bir rol oynayabilir. Eğer kendi doktorunuzla revizyon görüşmeniz tatmin edici geçmedi ise başka plastik cerrahlar ile görüşebilirsiniz.

    Ameliyat sonrası dönem kişinin ilk ameliyatı ile pek de farklılık göstermese de ödemlerin inme süreci daha uzun olabilir, masaj gerekip gerekmediği yine yapılan işleme göre değişebilir.

    Op. Dr. Naci Çelik
    nacicelik.com

  • Dermalogica Renewal Lip Complex : Dermalogica ile dudaklarınıza iyi bakın

    Dermalogica Renewal Lip Complex : Dermalogica ile dudaklarınıza iyi bakın

    Dermalogica Renewal Lip Complex : Dermalogica ile dudaklarınıza iyi bakın | 3 Dermalogica’nın ödüllü Age Smart® serisine ait dudak bakım ürünü Renewal Lip Complex kuru ve çatlamış dudakları onarırken aynı zamanda kontur çizgilerini ve yaşlanma belirtilerini azaltmaya yardımcı oluyor.

    Yüzümüzdeki diğer bölgelerle kıyaslandığında dudaklarımız çok daha ince bir cilt yapısına sahip. Yaşlandıkça zaten ince olan bu yapı daha da inceliyor ve belirginliği azalmaya başlıyor. Havaların soğumasıyla birlikte dudaklarımızda kuruma ve çatlama gibi problemler de artıyor. Dudaklarımız vücudumuzun dış etkenlere en fazla maruz kalan bölgesi olduğundan özellikle soğuk, kuru kış aylarında nemsizleşip kuruyor.

    Sadece soğuklar değil, yıllar da dudaklarımızı olumsuz yönde etkiliyor. Yıllar içinde güneş ışınları, soğuk hava ve çevrenin olumsuz etkileri birikerek dudakların kurumasına, çatlamasına, soyulmasına, hassaslaşarak kızarma ve yanma hissine sebep oluyor.

    Daha sağlıklı ve genç dudaklara sahip olmak için Dermalogica Renewal Lip Complex’i deneyin. Bu günlük dudak bakımı, hassas dokuları onarıyor, kontur çizgilerini azaltıyor ve yaşlanma izlerini engellemeye yardımcı oluyor. İçeriğindeki Dermalogica’ya özel peptidler ince çizgilerin azalması için kollajen sentezini uyarırken, Kakao Tohum Yağı, Avakado Yağı, Pirinç Kepeği Yağı, Shea Butter ve Hyaluronik Asit; su kaybını önleyerek yoğun bir nemlendirme sağlıyor.

  • Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    Artık bir bebek istediğinize karar verdiniz! Demek ki planlı bir hamilelik süreci sizi bekliyor…

    Peki bu süreçte ne yapmalısınız ? Doğrular ve yanlışlar nelerdir ?

    Bebek İsteyenlerin Dikkat Etmesi Gerekenler

    * Sağlıklı, sorunsuz bir gebelik dönemi geçirmek ve sağlıklı bir bebek sahibi olabilmek için gebe kalmadan önce bir Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı ile görüşüp muayene olmak önemlidir.

    * Gebelik öncesi yapılan bu ilk görüşmede ayrıntılı öykü ve muayene ile gebelik esnasında sorun yaratabilecek bazı durumların erken tanısı mümkün olabilmektedir. Tedavi edilmemiş şeker hastalığı (diabet) ve guatr erken gebelik kayıplarına (düşük) yol açabileceği için gebelik öncesi açlık kan şekeri ve tiroid fonksiyon testlerine (TSH, T3, T4) bakılması önemlidir.

    * Gebelikte geçirilmesi durumunda anne karnındaki bebekte yapısal anomalilere neden olabilecek bazı enfeksiyon hastalıkları (Kızamıkçık-Rubella, CMV, Toksoplazma enfeksiyonu) için testler yapılır.

    * Ülkemizdeki beslenme alışkanlıkları nedeniyle pekçok kadında demir eksikliği anemisi (kansızlık) görülebilmektedir. Gebelik öncesi dönemde fazla belirti vermese de gebelikle birlikte derin anemilere yol açabilen bu durum nedeni ile gebelik öncesi kan sayımı ve gerekirse demir preparatları takviyesi önemlidir.

    * Gebelik öncesi muayenede rahim ağzı kanseri taraması amacı ile smear alınması gerekmektedir.

    * Annenin gebelik öncesi kilosu bebek gelişimi ile doğrudan ilişkili olduğu için anne adaylarının öncelikle ideal vücut ağırlıklarına inmeleri- ya da çıkmaları uygun olacaktır.

    * Sigara bebeğin gelişimini ve doğum ağırlığını etkileyeceği için, mümkünse gebelik öncesi bırakılması uygundur. Benzer şekilde özellikle kronik olarak alınan alkol doğumsal anomalilere neden olabileceğinden gebelik planlandığı dönemde alkol alımının kesilmesi gerekmektedir.

    * Gebelikten önceki 3 aylık dönemde günde 400µg folik asit alınması nöral tüp bozukluklarının oluşmasını engellemektedir. Doğal besinlerle alınan folik asidin yanında, folik asit tabletleri ya da multivitaminlerle günlük 400mcg folik asit takviyesi önemlidir.

    * Gebelik öncesi bilinen herhangi bir hastalığı olan anne adaylarının mevcut hastalıklarını takip eden hekimlere de gebelik planladıklarını söylemeleri ve tedavilerini buna göre düzenlemeleri önemlidir.

    * Epilepsi (sara) hastalarının ilaçları ve dozları gebelik öncesinde ayarlanmalıdır.

    * Diabet (Şeker hastalığı) gebelikte pekçok soruna neden olabilir. Düşükler, gebelik zehirlenmesi (gebeliğin ikinci yarısında tansiyon yüksekliği – preeklampsi) ve bebekle ilgili doğumsal anormallikler bu sorunlardan bazılarıdır. Şeker hastalığı tanısı almış bayanların gebe kalmadan önceki dönemde kan şekeri seviyelerinin normal seyretmesi ve HbA1c değerleri normal seviyelere indikten sonra gebe kalmaları bebekte doğumsal anomali riskini azaltacaktır.

  • Modern yaşamın insanlığa hediyesi: kısırlık

    Modern yaşamın insanlığa hediyesi: kısırlık

    Vücut dokularında yıllarla beraber biriken ağır metaller, kimyasallar ve diğer toksinlerin üreme sağlığınızı olumsuz etkilediğini biliyor musunuz? Günlük yaşamımızın bir parçası haline gelen musluk suyu, pet şişe, plastik saklama kapları, gıda torbaları, mikrodalga fırınlar, klor-amonyak-parfüm içeren temizlik malzemeleri, sebze ve meyve yetiştirmede kullanılan tarım ilaçları sebebi bilinmeyen kısırlığın başrol oyuncuları… Sözün özü; yaşamınızı kontrol etmezseniz sebebi bilinmeyen infertilite vakası olmanız an meselesi…

    Dr. Burçak Erzik
    Bahçeci Fulya Tüp Bebek Merkezi
    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

    Toplumumuzda infertilite (kısırlık) problemi yaşayan 1.5 milyon çift yani üç milyon insan var. Bu üç milyon kişinin üçte biri ‘nedeni bilinmeyen infertilite’ sorununu yaşıyor. ‘Neden’ diye sorarsanız cevabı çok basit: Modern yaşamın insanlığa bir hediyesi bu… ‘Nedensiz’ nedenlerden dolayı çocuk sahibi olma sorunu yaşamak istemeyen çiftlerin yaşamlarını kontrol etmeleri şart! Üreme sağlığınızı korumak veya tekrar kazanmak istiyorsanız; sağlıklı ve dengeli beslenin, sigara-alkolden uzak durun, çevrenizdeki bulunan toksinleri azaltın ve destek tedavi alın…

    Kimyasal Zehirler (Dioxinler Ve Pestisidler)

    İşlenmiş gıdalarla bulunan kansorejen maddeler (Dioxinler ) ve sebze-meyve üretiminde kullanılan bazı tarım ilaçları (Pestisidler)“hormon bozucudur”. Sinir uçlarına bağlanarak sinyal yollarını bozarlar. Tek başlarına infertilite sebebi olmasalar da bozucu etken olarak rol oynayabilirler. Özellikle düşük tedavisi gören hastalarda, tekrarlayan başarısız IVF denemeleri, ileri kadın yaşı, düşük yumurtalık rezervi, sınırlı sayıda sperm sayısında bu etkenler önem kazanır.

    Çevresel Toksinler Nelerdir, Doğurganlığımızı Etkiler mi ?

    Çevresel toksin olarak adlandırdığımız ve farkında olmadan maruz kaldığımız “dioksin” ve “pesticide” grubu kimyasal maddeler tek başlarına kısırlık sebebi olmasalar da sperm ve yumurta üzerinde yarattıkları olumsuz etkilerle bozucu faktör olarak rol oynarlar.

    Dioksinler endüstriyel işleme uğramış tüm ürünlerde bulunan, çevre kirliliğine yol açan kimyasal bileşkenlerdir. İnsanlara geçiş yolu %90 gıda ile olur. Besin zincirinde geçiş, gübre ve suni yem ile hayvanlara, hayvansal gıdalardan da insanlara şeklindedir. Dioksinler yüksek oranda toksik maddelerdir ve “Dünya Sağlık Örgütü” 2010 bildirgesinde dioksinleri doğurganlığı azaltan, çocuklarda gelişimsel problemlere yol açabilen, bağışıklık sistemini bozan ve kansere yol açan toksik maddeler olarak kabul etmiştir. Dioksin vücutta yağ dokularında depolanır ve yarılanma ömrü 7 ile 11 yıl arasındadır. Dioksinler endüstriyel atıklarda, kağıt beyazlatma işleminde, tarım ilaçlarında, katı atıkların ve hastane atıklarının yetersiz yakılması sonucunda açığa çıkarlar. En yüksek oranda toprakta, hayvansal gıdalarda, kabuklu deniz hayvanlarında bulunur. En düşük oranda ise bitkilerde, suda ve havada mevcuttur.

    Bu Toksinler Doğurganlığımız Nasıl Etkiler?

    Sperm üzerindeki olumsuz etkileri;

    Sperm hareketliliğini azaltırlar ve en önemlisi sperm içerisinde yer alan ve genetik aktarımı yapan DNA yapısını bozarlar. DNA yapısında ki bozulma spermin yumurtayı dölleme kabiliyetini azaltır ve erken dönemde gebelik kayıplarına, yani düşüklere yol açar.

    Yumurta üzerindeki olumsuz etkileri;

    Kadınlarda hormon düzenini bozarak doğurganlığı azaltırlar. Dioksin ve pestisidler kadınlarda doğurganlıkta çok önemli olan “estrojen” hormonunu taklit ederler. Vücudun salgıladığı estrojen hormonunun yerine hormon alıcı noktalara bağlanarak, o bölgeyi etkisiz kılarlar. Bu şekilde hormonal denge bozulur ve yumurtlama problemi, buna bağlı olarak da adet düzensizliğine yol açarlar.

    Özellikle tüp bebek tedavisinde kötü prognozlu grup olarak adlandırdığımız yani gebe kalma şansının azaldığı durumlarda bu etkenler daha da önem kazanırlar. Bu çiftler; tekrarlayan başarısız tüp bebek denemeleri olan, tekrarlayan gebelik kayıpları yaşayan, yumurtalık rezervinin azaldığı veya ileri kadın yaşına sahip olunduğu, sperm sayısının sınırlı olduğu gruptur.

    Toksik Kimyasalardan Uzak Durarak Doğurganlığınızı Arttırın

    Gündelik yaşamımızda kullandığımız eşyalar nedeniyle maruz kaldığımız kimyasallar doğurganlığımızı azaltan toksinler olabilirler. Dikkat edilmesi gerekenler;

    • Yiyecek paketleri, ped şişeler, plastik torbalar, stretch filmalüminyum folyolar
    • Tarım İlacı (Pesticideler)
    • Giysilerimizdeki kimyasal boyalar
    • Halılar
    • Kişisel bakım ürünleridir.

    Nelerden uzak duralım ?

    1. “Klor” – temizlik ürünlerinizi klor içermeyen ürünlerden seçin
    2. Amonyak
    3. Uçucu Organik Bileşikler (VOC)
    4. Kokulu ürünleri azaltın
    5. PVC –esnek plastik ürünler- banyo perdesi, yer döşeme, çocuk oyuncakları, plastik yemek kapları, elektronik eşyalar, plastik süs bitkileri
    6. BPA– konserve kutuları ve elektronikler
    7. Güvenli deniz ürünleri yiyin: taze, kısa ömürlü, küçük mevsim balıkları, bulamıyorsanız Omega 3 vitamin desteği balıklardan gelebilecek civa fazlasını engeller
    8. Gübre – ev çiçeklerinizde doğal gübre kullanın, mevsime ait taze ve organik meyve sebze tüketin
    9. Sebze ve meyvenizi bol suyla yıkayın, doğal besinler tüketin
    10. PFC-yapışmayan tava/tencereler, mikrodalga fırın ve pişirme poşetleri, diş ipleri ve halı gibi ürünlerde yapışmayı önleyici olarak kullanılırlar

    Overlerinizin Kanlanmasını Arttıran ve Serbest Radikalleri Temizleyen Gıdalar

    Yumurtalıklarımızı besleyen damarlar çok ince bir ağdan (mikrovasküler yapı) meydana gelir. Sigara, kilo, yüksek kolesterol oranı gibi kan akışındaki bozulmaya yol açan faktörler kolaylıkla ince damarlarda tıkanıklığa yol açar ve hormonların etki mekanizmasını bozar.

    • Omega 3 – mikrovasküler ağda tıkanıklığı engeller, serbest radikal birikimini azaltır. Yüksek miktarda balık tüketimi civa birikimine yol açabileceğinden omega 3 kapsülleri tercih edilir.
    • Bitkisel proteinler – ceviz, yerfıstığı, peynir, haşlanmış yumurta
    • D vitamini – süt ürünleri, balık, yumurta sarısı ve güneş ışığı
    • Siyah çikolata – flavenoidler kan pıhtılaşma elemanları olan trombositlerin bir araya gelmesini engeller ve yumurtalıklarda kan akışını düzenler.

    Toksik maddelere maruz kalma yolları;

    • Musluk suyu
    • Sigara
    • Alkol
    • Kafein
    • Plastikler (günlük kullanım eşyaları, gıda torbaları, saklama kapları, oyuncaklar, elektronik eşyalar)
    • Temizlik malzemeleri (klor, amonyak, parfüm)
    • Meyve ve sebze yetiştirmede kullanılan zirai ilaçlar ve böcek ilaçları
    • Mikrodalga fırınlar
    • Elektrikli battaniye
    • Kırmızı et
    • Tatlandırıcılar
    • Gıda boyaları, katkı maddeleri, aromalar (MSG)

    Üreme Sağlığını Korumanın Yolları

    1. Sigara içmeyin

    2. Alkol kullanmayın

    3. Kafein içeren – kahve /siyah çay / çikolatalı içeceklerden uzak durun

    4. Çevresel olarak güvenli temizlik malzemeleri ve zararlı organizmaları engelleyen, kontrol altına alan ya da zararlarını azaltan ürünler kullanmak ( pestisitler) – meyve ve sebzelerinizi bol suyla yıkayın

    5. Klor ve diğer kimyasallardan kaçınmak için arıtılmış su kullanın

    6. İşlenmiş gıdalardan uzak durun – fast food

    7. Et, sebze ve meyvenizin organik olmasına özen gösterin

    8. Plastik kullanmayın – saklama kaplarınızı cam kullanın, yapışmaz tabanlı tencerelerinizin güvenli ürünler olduğundan emin olun

    9. Hafif ama düzenli egzersiz yapın

    10. Detoks tedavilerini uygulayın

    11. Destekleyici vitaminler kullanın Vit E (400 IU), Selenium (200 mcg), Vit C (3000 mg)

    1. Bir kadının kısır olup olmadığı nasıl tespit edilir?
    2. Kadınlarda yumurtalık sorunları kısırlığa neden olur mu?
    3. Kadınlarda kısırlık hangi sebeplerden olur?
    4. Çocuk sahibi olamayan kadınlar kısırlık tedavisi için ne zaman başvurmalı?
    5. Kadınlarda kısırlık nasıl tedavi edilir?
    6. Kadınlarda hangi tip kısırlıklar tedavi edilemez?
    7. Kadının yaşı ile kısırlık arasında nasıl bir ilişki var?

  • Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (infertilite) tedavisinde akupunktur / nöral terapinin yeri var mı ?

    Kısırlık (İnfertilite) tedavisi, aynı anda birçok mesele ile uğraşmayı gerektiren bir tedavi sürecidir.Fiziksel ve ruhsal sağlıklılık, eşle ilişki, aile büyükleri ile ilişkiler, arkadaşlarla olan ilişkiler ve tedavinin getirdiği maddi kaygılar gibi.Eğer çalışan bir kadınsa, iş hayatının tedaviden etkilenip etkilenmemesi de yaşanabilecek streslerden birisi.

    Bilimsel çalışmalar, stresin infertiliteye neden olabileceğini; infertilitenin ve bu süreçte yaşananların da depresyona ve anksiyeteye neden olduğunu göstermektedir.

    Bu aslında tıpkı yumurta – tavuk hikayesi gibi stres bir yandan gebe kalma ve sürdürme olasılığını azaltırken, öbür taraftan da çocuk sahibi olamamak da stresi artırabilmektedir. Yapılan çalışmalarda, çocuk sahibi olamayan “çifler” ile kanser ve AIDS hastaları karşılaştırıldığında benzer oranda kaygı ve depresyon görülmüştür.

    Uzun bir süredir kısırlık tedavisi ve getirdiklerinin stresi altında olan beden ve ruh, normal düzenine geri dönmekte zorlanmaktadır. Böylece bazı kronik ağrılar (migren, sırt, boyun ağrıları gibi) oluşabilmektedir. Bağışıklık sistemi zayıflamakta ve anne adayımız hastalıklara daha açık hale gelmektedir.Uyku problemleri, kronik yorgunluk, sinirlilik, özgüven kaybı- kendini beğenmemek ve cinsel isteksizlik ve cinsellikten zevk almamak gibi sorunlar da ortaya çıkmaktadır.

    Transfer döneminde uygulanan Akupunktur, anne adayının kaygılarını, korkularını ve stresini azaltarak daha huzurlu, rahat ve gevşemiş halde transfer sürecini geçirmesine anlamlı katkı sağlamaktadır. Ayrıca akupunktur/nöral terapi ile Rahme giden kan akımı artmakta ve böylece rahmin kasılmasının azaltılması hedeflenmektedir. Ayrıca bağışıklık sisteminin güçlendirmesi ile hem kadın daha sağlıklı olmakta hem de embriyonun rahme tutunması için uygun ortam oluşturulmaktadır.

    Aslında bu aşamadan önce anne adayları, genel sağlıklarının iyileştirilmesi ve hazırlık için tedaviye alınmalıdır. Özellikle birkaç kez başarısız denemeleri olan adaylarda, “Bozucu alan” tedavi yaklaşımı ile 4 haftalık bir ön hazırlık son derece faydalı olacaktır.

    Bununla beraber, bazı yurtdışı merkezlerde olduğu gibi “Tüp Bebek Merkez” ziyaretleri ve tahlil sürecinde 3.-7. günlerde ilk seansın başlaması, follikül gelişimi ve endometrium kalınlığını artırmak ve anne adayının stresini azaltmak için de uygulanabilir.

    İkinci seans, yumurta toplanmasından hemen sonra post-op stresin azaltılması, bulantı-kusma ve nekahat döneminin huzurlu geçmesi ve karının rahatlaması için uygulanabilir. Üçüncü seans, genellikle Embriyo transferinden önce uygulanır.

    Dördüncü seans, transferden sonra 3.-7. günlerde (embriyonun uterusa doğal olarak yapışıp tutunması-implantasyon-için) uygulandığında gebelik oranlarını artırdığını biliyoruz.

    Biz transfer sonrasında da (11-14 günlük; STRESiN PİK YAPTIĞI bekleme döneminde ) hastaya AKUPUNKTUR/NÖRAL TERAPİ ile destek olmanın faydalı olduğunu görüyoruz.

    Tüp bebek sürecinde kime, nasıl bir tedavi yaklaşımında bulunmanın daha etkili-faydalı olduğu konusunda ise “uzman hekim” ile görüşerek yol alınmasının önemini de vurgulamak isteriz.

    1. Aşılama nasıl bir üremeye yardımcı tedavi tekniğidir?
    2. Tüp bebek tedavisinde embriyo seçimi neye göre yapılır?
    3. Tüp bebek tedavisinde transfer edilen embriyoların gelişimi nasıl takip edilir?
    4. Tüp bebek ile yaşanan hamileliklerde düşük riski daha mı fazla?
    5. Tüp bebek tedavisinde genetik tanı testi kimlere önerilir?
    6. Tüp bebek tedavisinde akupunktur ve nöral terapiden nasıl yararlanılır?

  • Avon meme kanseri ile mücadele projesi için 15 kadın bir araya geldi…

    Avon meme kanseri ile mücadele projesi için 15 kadın bir araya geldi…

    15.yılını dolduran Avon meme kanseri ile mücadele projesi için 15 kadın bir araya geldi…

    Meme kanserine dikkat çekmek için 15 ünlü ve başarılı kadın, hayallerinden ilham alarak hazırlanan büstiyerler ile projeye destek verdi!

    15 ünlü ve başarılı kadından
    Avon meme kanseri ile mücadele projesi’ne destek

    AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’nin 15. yılında 15 kadın, AVON Pembe Ajanda 2012 için bir araya geldi. Sinemadan modaya, müzikten iş dünyasına kadar alanında başarılı 15 kadın, meme kanserine dikkat çekmek için hayallerinden ilham alınarak hazırlanan büstiyerlerin fotoğraflarını, kişisel mesajları ile birlikte AVON Pembe Ajandası’nda paylaştı. Ajandanın satışından elde edilen gelir, AVON Meme Kanseri ile Mücadele Fonu’na aktarılacak.

    ‘AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’ ile 15 yıldır sağlık alanında Türkiye’nin en uzun soluklu sosyal sorumluluk projelerinden birine imza atan AVON, geleneksel hale gelen AVON Pembe Ajanda 2012 ile meme kanserine karşı mücadele için bir adım daha atıyor.

    15. yılında 15 kadın bir araya geldi
    AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’nin 15. yılında 15 kadın, AVON Pembe Ajanda 2012 için bir araya geldi. Farklı alanlarda üstün başarılara imza atmış 15 kadın, meme kanserine dikkat çekmek için hayallerinden ilham aldı. Projeye özel tasarlanan büstiyerler ile AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi’ne destek verildi.

    Anjelika Akbar, Ayşenur Yazıcı, Azra Akın, Burcu Esmersoy, Evrim Akın, Gaye Sökmen, , Lolita Asil, Müjde Ar, Nükhet Duru, Serra Yılmaz, Sezen Aksu, Songül Öden, Tanem Sivar tarafından tasarlanan büstiyerler ünlü tasarımcı Zeynep Tosun’un dokunuşlarıyla hayat buldu. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ise proje için tasarladığı büstiyerde Beymen Tasarım Ekibi’nden destek aldı.

    Geçtiğimiz sene aynı proje için aralarında Cem Adrian, Dj Geveze, Emre Belözoğlu, Engin Atsur, Fahir Atakoğlu, Fatih Erkoç, Gökhan Tepe, Kemal Doğulu, Levent Yüksel, Mustafa Ceceli, Müjdat Gezen, Özgür Özberk, Rüştü Reçber, Salih Saka ve Uğurkan Erez’in bulunduğu 15 ünlü ve başarılı erkek, bir araya gelmişti.

    15 kadın projenin lansman gecesinde bir araya gelecek
    Farklı alanlarda üstün başarılara imza atmış, meme kanserine dikkat çekmek için hayallerinden ilham alarak projeye gönülden destek veren 15 kadın, yeni yıldan önce projenin lansman gecesinde bir araya gelecek.

    Ajanda zengin içeriği ile dikkat çekiyor
    Ajanda takviminde her ayın başlangıcında özel olarak hazırlanan büstiyerlerin fotoğrafları yer alıyor. Büstiyer fotoğraflarının arka yüzlerinde ise büstiyere ilham veren ünlü kadın, yaşam ve meme kanseri ile ilgili kişisel mesajı ile yer alıyor. 15.000 adet basılan Pembe Ajanda 2012’nin içeriğinde, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu’nun uzman doktorlarının meme kanserinden korunma önerileri ile AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi hakkında genel bilgiler de yer alıyor.

    Satıştan elde edilecek gelir AVON Meme Kanseri ile Mücadele Fonu’na aktarılacak
    Pembe Ajanda 2012’nin satışından elde edilecek gelir, AVON Meme Kanseri ile Mücadele Projesi etkinlikleri kapsamında, Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu ile yapılan çalışmalarda fon yaratmak amacıyla kullanılacak. Geleneksel hale gelen Pembe Ajanda 2012 ile Meme Kanseri ile Mücadele Projesi kapsamında meme kanseri hakkında bilinç düzeyini arttırmak ve daha fazla kadının hayatına dokunmak hedefleniyor.