Star TV ’de yayımlanan ‘ Behzat Ç ./Bir Ankara Polisiyesi’, çoktandır fenomen olmuş durumda. Bir yanda Ankaralılık halleri, diğer yanda alışmadığımız bir tempo, ‘tuhaf temaslar’ derken kendi hayranlarını yarattı. Dizinin müzikleri, Ankara’nın en meşhur grubu Pilli Bebek’in kurucusu Cem Kısmet’e emanet. Bu müzikleri ‘Tuhaf Temaslar’ adlı iki CD’lik bir albümde toplayan Kısmet’i yakaladık…

Behzat Ç.’nin müzikleri de en az dizinin kendisi kadar fenomen. Dizi için yaptığı müzikleri kısa süre önce ‘Tuhaf Temaslar’ adlı albümde toplayan, Ankaralı grup Pilli Bebek’in solisti Cem Kısmet’leyiz…

İki sezon ve bir filmden sonra çıktı albüm. Neden gecikti?
Benim yüzümden (gülüyor). Bir sürü hazır tema vardı ama buna rağmen üç şarkı (‘Delilik’, ‘Sayende’ ve ‘Kırmızı’) ile uğraşmak istedim. Stüdyo kısmını seviyorum. Biraz fazla uğraştık galiba. Bazı şarkılar evde kaydedildi, bazıları başka stüdyoda… Bir araya getirmek zaman aldı. Çok da zorlamadık, “Havaya girdikçe yapalım” dedik. Albüm fikri ikinci sezonun ortalarında gelişti. Öncesinde proje vardı ama “Nasılsa olur bir ara” diyordum. Deadline denen şey bana göre değil, iş-güç sahibi insanlar yapsın onu (gülüyor).

Stüdyo aşamasında neler oldu? Şarkılar hazır değil miydi?

Şarkılar hazırdı ama sound’lar net değildi kafamda. Sonunda “Üç şarkınınki farklı olsun, diğer parçaları mümkün olduğu kadar ilk hallerine yakın alalım albüme” dedim, hızlandık. ‘Olsun’un albümde kullandığımız kaydı bu şarkının ilk aranjesidir. Demo halini kullandık yani. Film ve dizide anlık geliştirdiğimiz kimi temalar var mesela ve onları görüntüler olmadan dinlediğinizde başka türlü çağrışımlar yapıyor. Bölümler arası farklılıklar da var sound’da çünkü hem bölümün gidişi hem benim haleti ruhiyem çok etkiliyor bunu.

Başa dönelim… Ekiple nasıl buluştunuz? Bir Ankaralılık durumu var mı bunda?

Erdal (Beşikçioğlu) Dip Sahne adında bir mekân açmıştı ve orada çalmamızı istemişti. Tanıştık, hem Erdal’ı hem de yeri sevdik. Sonra Dip Sahne kapandı, üzüldük çünkü Ankara’nın en güzel mekânıydı bana göre. Dizi mevzuu çıkınca Erdal bizi önermiş. Yapımcı Hakan Karlıdağ aradı, başladık.

Emrah Serbes’in kitaplarını okumuş muydun?

Duymuş ama okumamıştım. Erdal’la konuşunca kitabı okudum, görüşmeden sonra da senaryoyu… Kitabı okurken kafamda birtakım sesler belirdi, onları geliştirdim. Sokaklar, mekânlar hayatımın geçtiği yerler. Oradaki dış sesler ve insanların iç sesleri kafamda bir sound’a dönüştü. Başta çiğdi bu, diziyle pişti.
Müzik ‘Behzat Ç’de başlı başına bir karakter gibi…
Benim yakın durduğum bir cenah değil bu, hayatımda dizi izlemişliğim yok, evimde televizyon da yok. ‘Behzat Ç’, hem Ankara bağlantısıyla hem de diziyi sevdiğim için sahiplendiğim bir iş oldu. Dizi müziği yapmak yapay gelirdi; içeriğe bakmadıklarını, görsel imgeler üzerinden işin satılmaya çalışıldığını düşünürdüm–ki genellikle böyle bu, fikrim değişmedi. Farklı bir yöntem denedik ve dizinin sesi olduk. Kitabı okuduğumda senaryoya uyarlama konusunda endişelerim olmadı değil. Kararımı senaryoyu gördükten sonra vermek istedim. Bu uyarlama neticede, bambaşka bir şey çıkabilirdi. Neyse ki senaryo işin ehli insanlarca yazıldığından okur okumaz ikna oldum.

Televizyonum yok dedin ama diziyi takip ediyor musun?

İnternetten izliyorum. (gülüyor) Televizyondan kirleniyorum. Şehrin içinde gezerken beni boğan imajlar, sesler var ve bunlar televizyonda çok güçlü. Sürekli bir bombardıman halinde. Karşısında ne kadar sağlam durursan dur, eninde sonunda insanı etkiliyor. Şeklimiz şemalimizden kullandığımız ürüne kadar her şeyi değiştirme kudreti var televizyonun.

Dizide sevdiğin ya da sevmediğin karakterler var mı? Onları müzikle yönlendiriyor musun mesela
Yapıyorsam da bilmiyorum ama sanmıyorum yaptığımı. (gülüyor) İşin kurgusal yapısı dolayısıyla öyle bir şeye imkân olmuyor zaten, akışkanlığı bozmamak durumundasın. İstesen de yapamazsın. Nefret ettiğim bir karakter yok ama Hayalet’le Akbaba arasında spontane gelişen diyalog ve kavgaları çok seviyorum. Behzat’ın durumlarını da… Bence hepsi çok iyi işler, iyi oyunculuklar. Ahmet Uğurlu, geçen sezon çok önemli bir renkti mesela.

Dizideki Ankara/Ankaralılık algısını nasıl buldun, eski bir Ankaralı olarak?
Ankara’nın tümünü yansıtan bir şey değil ama jargonuyla, sokak argosuyla Ankara diziye sirayet etmiş durumda. Reel bir durum bu… Ankara denince akla bu gelmiyor ama.

Ne geliyor? Hazır ‘Bir Ankara Gecesi’ projeniz de varken bununla bağlantılı olarak sorayım…
Ankara bu ağızdan, jargondan ya da müzik özelinden bakarsan sadece rock gruplarından ibaret değil. Klasik müzik ve caz da Ankara’da güçlü. Tek gitarla harikalar yaratan insanlar var, barlarda çalarlar ve repertuvarları çok geniştir. Sakin çalarlar, keyiflidirler. Geceyi tasarlarken onların da olması gerektiğini düşünmüştüm. Niyetimiz hepsini bir araya getirmekti, tam yapamadık ama bir sürü konuk olacak sahnede.

Pilli Bebek ne durumda?
Son haliyle altı kişi: Emre Günaydın (davul), Alican Narman (bas), Emre Yalçıntaş (gitar), Evren Karakul (klavye) ve Sonat Özer (perküsyon). Sonat, Pilli Bebek’in ilk davulcusu, geri döndü. Yıllardır beraber balığa çıkıyorduk ama müzik yapmıyorduk, enteresan oldu. (gülüyor)

Ufukta yeni albüm var mı? 
Albüm yapmak istiyoruz ama asıl amaç bol konser vermek. 13 Ekim Cumartesi ‘Bir Ankara Gecesi’yle başlıyoruz, sonrası gelecek…

Bu elimizdeki, bir Pilli Bebek albümü mü peki?
Değil, Pilli Bebek hayranlarını sevindirecek bir albüm ama. Serdar Akar’la ilk konuşmamızda ‘Pilli Bebek olsun istiyorum’ demişti; ona yaklaştık ama bir Pilli Bebek albümü olamadı çünkü değişik dönemlerden farklı kayıtlar kullandık. Grubun neredeyse bütün kadroları var bu kayıtlarda.

‘Tuhaf Temaslar’ ismi nereden? 
Normalde ne işim olur dizi müziğiyle? Bu, benim için başlı başına tuhaf bir temas. (gülüyor) Emrah’ın ‘Her Temas İz Bırakır’ından yola çıkarak bulduk bu ismi ama aslı budur.

Hayatında ‘Behzat Ç’ nin yeri ne?

İster istemez büyük kısmını kaplıyor. Haftada en az üç günüm ‘Behzat Ç’ ile geçiyor. İlk dizi müziğim ve başlarda bundan duyduğum tedirginlikten dolayı haddinden fazla bir mesai harcama durumunda kaldım ama sonra rayına oturdu işler. Yine de hayatımın büyük bölümü bununla kaplandı. İnsanların bunun üzerinden benimle ilişki kurmasının da bunda etkisi var elbet.

‘Delilik’i nasıl bir ruh haliyle yazdığım, sık soruluyor
Albümü dinleyenler en çok neyi soruyor?
‘Kızım’ şarkısını dinleyen herkes ‘çocuğun var mı’ diye soruyor. Şarkı yazmanın mutlak surette yaşanmış bir şeyle alakalı olduğunu sanıyor insanlar. Bir şeyi ancak biliyorsan onun hakkında bir şeyler yazabilirsin diye düşünüyorlar ama hayır, herkes her şeyi böyle tecrübe etmiyor. Bir sürü sevgi biçimi var. Birilerinin kızını nasıl sevdiğini biliyor olabilirsin, empatiyle alakalı bu. Bir de ‘Delilik’i nasıl bir ruh haliyle yazdığımı soruyorlar. Deli olup olmadığımı merak ediyorlar aslında. (gülüyor) Bunu var olan bir durumu gözlemleyerek yazdım; onun bende yansımasıyla alakalı. Karşımda canlandırılmışı var çünkü ve güçlü bir canlandırma bu.