Amin Maalouf ve Kitapları...

elimdeki kitapları bitirip Çivisi Çıkmış Dünya'yı okuyacaktım bende neden beğenmedin ki fisfisfis


bitanem roman değil,siyaset ve küresel yozlaşmadan söz ediyor,bi sosyolog gibi,çok ağır,ve ağır anlam katmış cümlelere,sinir bozucu,sen bilrisin yınede
 
Ben sadece Semerkant.ı okudum...
İnşallah diğer kitaplarını da bulup okurum...
Yazım dili çok güzel, çok akıcı... İnsan bir çırpıda bitiriveriyor2...

Kitabın sonun da en çok Şirin.i merak ettim, keşke onuda yazsaydı...
 
benimde çok beğendiğim bir yazar
üniversite 1. sınıfta edebiyat hocamız semerkant kitabını okuyup rapor yazmamızı istemişti.
öyle tanıştım amin maalouf kitaplarıyla
sonradan yüzüncü ad, tanios kayasını okudum.
afrikalı leo ise sırada okunmayı bekliyor.
 
En cok etkilendigim yazarlardan biri olan Khaled Hosseini'nin Bin Muhteşem Güneş'inin arkasinda şunlar yazar: 'Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artik siz orada yasamasaniz da o icinizde yasar.' Bence Amin Maalouf un ciktigi yolculukta buna benzer. Kitaplarinin güzelligi de bundan kaynaklaniyor sanirim. Uzaklarda yasiyor olsa da icinde hep Dogu'ya olan bir yakinlik. Dogu hakkinda bir seyler ögrenmek icin okunmasi gereken ilk yazarlardan. Özellikle Semerkant inanilmaz sürükleyici ve akici bir roman, gönül rahatligiyla tavsiye edebilirim.
 
En cok etkilendigim yazarlardan biri olan Khaled Hosseini'nin Bin Muhteşem Güneş'inin arkasinda şunlar yazar: 'Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artik siz orada yasamasaniz da o icinizde yasar.' Bence Amin Maalouf un ciktigi yolculukta buna benzer. Kitaplarinin güzelligi de bundan kaynaklaniyor sanirim. Uzaklarda yasiyor olsa da icinde hep Dogu'ya olan bir yakinlik. Dogu hakkinda bir seyler ögrenmek icin okunmasi gereken ilk yazarlardan. Özellikle Semerkant inanilmaz sürükleyici ve akici bir roman, gönül rahatligiyla tavsiye edebilirim.

bin muhteşem güneşin arkasını okurken ben de o sözün amin maalouf a çok yakışacağını düşünmüştüm. bu tesadüf şaşırttı beni. tüm kitaplarını bayıla bayıla okuşumdur. semerkant inanılmaz bi roman. yalnız çevirilerde çok çok iyi. çevirmenini hatırlamıyorum ama iyi iş çıkarmış.
 
Bende Doğunun Limanları'nı okudum ve çok etkilendim .Birkaçgün etkisinden kurtulamadım.Semerkent'ı okumayı düşünüyorum.
 
afrikalı leo,
semerkant,
tanios kayası,
doğunun limanları,
yüzüncü ad.
yazarın bu kitaplarını okudum ama hepsini okumak istiyorum.amin maalouf benim için çok önemlidir
 
:lepi:Semerkant gercekten cok hostu bende tavsıye ederım
 
3 okudum semerkant
uzakdan gelen aşk
yolların başlangıcı
 
Yazarın sadece Semerkand kitabını okudum ve oldukça güzel bir kitaptı. Sadece kitabın son bölümlerinde biraz sıkılmıştım. Nedeni de yakın dönem İran tarihinin ilgimi çekmemesiydi. Semerkand kitabını okuyanların, Wlademir Bartol'un Fedailerin Kalesi Alamut kitabını okumalarını da tavsiye ederim. Çünkü bu kitap Semerkand'ı tamamlar özellikte bir kitap ve tarih konusunda insana fazlasıyla bilgi veriyor.
 
Son düzenleme:
Ne güzel bir başlık olmuş bende Amin Maalouf hayranıyım neredeyse tüm kitaplarını okudum...umarım uzun ömürlü olur ve daha birçok kitap yazar ayrıca geçen gün şunu öğrendim ki dedesi Atatürk hayranıymış.Maalouf'un halasının adı Kemalmiş:)))
 
Çok sevdiğim ve hayran olduğum bir yazar.Semerkand en güzel kitaplarından biri.
 
İlk defa Doğudan uzakta isimli kitabını okudum ve çok beğendim.Şimdi Semerkant var elimde okunmayı bekliyor.1-2 güne okuyacağım elimdeki kitaplar bitince.
 
Arkadaşlar en sevdiğim yazarlardan biri olan Amin Maalouf ve yazdığı
muhteşem kitaplar hakkındaki bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Okuduğunuzda bağımlısı olacağınız bir yazar, tüm kitaplarını okudum ve şiddetle tavsiye ederim.


AMİN MAALOUF

Lübnan'da doğdu. Lübnanlı bir Arap Hıristiyan olan romancı, ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı; 1976'dan beri Paris'te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.

Çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini yapıtlarında başarıyla işleyen Maalouf, ilk kitabı Les Croisades vues par les Arabes (1983, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri) ile tanındı ve bu kitabın çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı. 1986'da yayımlanan ve aynı yıl Fransız-Arap Dostluk Ödülü'nü kazanan ikinci kitabı (ilk romanı) Léon l'Africain (Afrikalı Leo) ise bugün bir "klasik" kabul edilmektedir.


KİTAPLARI

ARAPLARIN GÖZÜYLE HAÇLI SEFERLERİ

Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, iki yüzyıl (1096-1291) süren Haçlı Seferleri'ni ve Orta Doğu'daki Frenk işgalini, anlatırken, bu bölgenin güncel durumuna da ışık tutuyor. 1096 yılında başlayan seferlerde Türk, Kürt, Arap emirlerinin kişisel eğilimlerini, kültür yapılarını, zaaflarını görüp, Haçlılar'ın Orta Doğu'da iki yüzyıl kalışlarının hikmetini anlatıyor.


AFRİKALI LEO

Afrikalı Leo, gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşamöyküsü: "Bir berberin sünnet ettiği, bir Papanın vaftiz ettiği" Hasan ibn Muhammed el-Vezzan ez-Zeyyati alias/namıdiğer Giovanni Leone de Medici'nin, Leo Africanus yani Afrikalı Leo'nun özyaşam öyküsü yazmış olsaydı yazacağı gibi... Amin Maalouf, bu ilk romanında -daha sonra Semerkant, Tanios Kayası, Doğunun Limanları, ve öteki romanlarında da yapacağı gibi- tarihle/tarihten olağanüstü bir halı dokuyor. Bir uçan halı...


SEMERKANT

"Titanic'te Rubaiyat! Doğu'nun çiçeği Batı'nın Çiçekliğinde! Ey Hayyam! Yaşadığımız şu güzel anı görebilseydim!"
Amin Maalouf, "Afrikalı Leo"dan sonra bu kez Doğu'ya, İran'a bakıyor. Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ının çevresinde dönen içiçe iki öykü... 1072 yılında, Hayyam'ın Semerkant'ında başlayan ve 1912'de Atlantik'te bit(mey)en bir serüven... Bir elyazmasının yazılışının ve yüzlerce yıl sonra okunurken onun ve İran'ın tarihinin de okunuşunun öyküsü/tarihi...



IŞIK BAHÇELERİ

III. yüzyılda yaşayan Mani, Manicilik dininin kurucusudur. Kurduğu din, İsa, Buda ve Zerdüşt'ün düşüncelerinin kaynaştırılmasından meydana gelmiştir. Mani, eski çağın bütün bilgeliğini bütün insanlara seslenen, evrensel ve tek bir dinle birleştirmek istiyordu. Mani'ye göre evrenin ve evrendeki bütün varlıkların yapısı iyilik-kötülük (ışık ve karanlık) karşıtlığıyla kurulmuştur. Mani'nin kurduğu din Sasaniler döneminde İran ve Mezopotamya'da etkin oldu ve Orta Asya'da yayıldı. Uygur hükümdarı Bügü Kağan 762 yılında Mani inancını devletin resmî dini olarak benimsedi. Doğu'da başlayan Mani inancı Batı'da da yayıldı: Bogomiller ve Katarlar, İsa'nın ilkel ortakçılığını arayan Hırıstiyanlar, Mani inancından etkilendiler. Mani inancı her zaman yoksulların ve ezilenlerin yanında ve içinde yaşadı. Mani'nin alabildiğine hümanist olan yeni dünya görüşü, bütün dinler ve imparatorluklar tarafından ezildi. Goncourt Ödülü sahibi Amin Maalouf, dini ve düşünceleri bütün baskılara karşın "doğru" ve "iyi" insanlarda varlığını sürdüren Mani'nin yaşamını yeniden kurarken göz kamaştırıyor.


BEATRİCE'DEN SONRA BİRİNCİ YÜZYIL

Amin Maalouf, çok boyutlu okuma gerektiren bu romanda, yaşanan felaketlerin içinde, bir babanın kızına olan, derinliği tarifsiz "baba sevgisi"ni de anlatıyor. Béatrice'ten Sonra Birinci Yüzyıl, bir mahşer görüntüsü çizerken, evrensel kadını (kadınlığın dünyasını) sevgiyle ele alıyor ve sanki "erkeğin geleceği kadındır" sözünü kanıtlamak istiyor.


TANIOS KAYASI

Amin Maalouf'tan, Afrikalı "Leo ve Semerkant"tan sonra, yine bir Doğu öyküsü. Mehmet Ali Paşa'lı yılların Mısır'ı. Güzelliğini çarmıh gibi taşıyan bir kadın: Lamia. Lamia'nın gölgesine sığındığı bir şeyh: Francis. Yasak aşk meyvesi bir oğul: Tanios. Başka bir kadın: Esma. Bir serüven ve sadakat romanı... Yazara ünlü "Goncourt" ödülünü getiren kitabıdır.


DOĞUNUN LİMANLARI

"Adana'da ayaklanmalar olmuştu. Altı yıl sonra çok daha büyük çapta olacakların provası gibi bir şeydi. Ama bu bile dehşetti. Yüzlerce ölü. Belki de binlerce." Can çekişen Osmanlı İmparatorluğu ve Beyrut ile Fransa arasında yaşamı sürüklenen İsyan. "Doğunun Limanları" bu yüzyılın başını, bir insanın trajik tarihinin içinden anlatıyor.


ÖLÜMCÜL KİMLİKLER

Ben kimim?.. Nereye aitim?.. Doğulu muyum yoksa Batılı mı? Nereye aitim?.. Kültürel özellikler beni ne kadar ben yapıyor?.. Toplumsal yapı beni ne kadar belirliyor? Toplumsal ve kültürel koşullanmalardan ne kadar bağımsız düşünebiliyorum ve ne kadar özgür hareket edebiliyorum? Baktığım aynalar sürekli çatlayıp kırılıyor... Gerçekten ben, düşündüğüm ben miyim yoksa bir yanılsamanın içinde debelenip duruyor muyum?.. Son deneme kitabı Ölümcül Kimlikler'de bu can alıcı sorunları irdeleyen Amin Maalouf, böylece romanlarının teorik arka planını da açmış oluyor.


YÜZÜNCÜ AD

Romanda geçen zaman, 1666'nın hemen öncesi... Gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşan yol... Tanrı'nın gizli (yüzüncü) adını ararken kendini ve aşkı bulan yolcu ise antika tüccarı Baldassare Embiaco.... Konya'da vebanın kıyımına, İzmir'de Sebetay Sevi'nin şaşırtıcı başkaldırısına, İngiltere'de büyük Londra yangınına tanık olan bir roman kahramanı. Yüzüncü Ad / "Baldassare'nin Yolculuğu", kurgusuyla, diliyle, konusu ve serüvenleriyle son zamanlarda okuduğunuz romanlar arasında en beğendiğiniz roman olmaya aday bir kitap.


UZAKTAN AŞK

XII. yüzyılda, Akitanya'dayız... Soylu bir ozan, Jeufré Rudel, zevk ve eğlenceye doymuş, böylesi bir yaşam sürmekten bıkmış; uzak, arı ve sonsuz bir aşkı düşlüyor... Kusursuz, düşsel bir kadını anlatıyor dizelerinde. Ve günün birinde, denizler ötesinden gelen Gezgin, bu imgenin gerçekten yaşadığını haber veriyor ona. Çılgına dönen ozanın "uzaktan aşk"ını arayışı böyle başlıyor.

Kaija Saariaho'nun bestelediği Uzaktan Aşk operasının ilk gösterimi, 2000 yılı Ağustos ayında Salzbourg'da, Peter Sellars'ın sahnelemesi, Kent Nagano'nun müziksel yönetimi ve Georges Tsypin'in dekorlarıyla gerçekleştirildi. Clémence rolünü Dawn Upshaw, Jaufré Rudel'i Dwayne Croft, Gezgin rolünüyse Dagmar Peckova üstlendi.

Gérard Mortier yönetimindeki Salzbourg Festivali'nin, Jean-Pierre Brossmann yönetimindeki Théâtre du Châtelet'nin ve Santa Fe Operası'nın ortak yapımı olan opera, 2001 Ekim ayında Fransa'da sahnelendi; 2002 Temmuz'unda da ABD'de izlenebilecek.

Uzaktan Aşk operasının librettosunda, Maalouf, amacına ulaşamadan yitip giden bir sanatçı yaşamının eğretilemesini sunarken, yolculuk, sürgün, Tanrı, kimlik ve aidiyet izlekleri çevresinde biçimlenen ve yine Batı'dan Doğu'ya uzanan o dokunaklı aşk ve ölüm masallarından birini anlatıyor.



YOLLARIN BAŞLANGICI


Göçenler, kalanlar, tartışmalar, aşklar, söylenceler, din değiştirmeler, küskünlükler, bağışlamalar, gerçek insanlar...

Yazar annesinden aldığı, titizlikle saklanmış aile belgeleriyle dolu bir bavuldan hareketle kendi ailesinin olduğu kadar insanlığın da yakın geçmişine ışık tutuyor. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ve Atatürk'e ilişkin çok ilgi çekici yorumlar da içeren kitapta iki kahraman öne çıkıyor: Maalof'un dedesi Butros ve dedesinin kardeşi Cebrail.

İki kardeşin yazışmalarından ortaya çıkarılan olay örgüsü göçebe ruhu, ülküleri, koşulları, koşullar karşısındaki farklı insan tutumlarını küçücük notlardan ya da uzun araştırmalardan aydınlığa kavuşturup Beyrut'tan Küba'ya uzak anakaraları birleştiriyor. Yolların Başlangıcı sürgündeki yazarın tek yurduna, ailesine adadığı bir aşk şarkıs
ı.

amin maalouf muhteşemdir. okumayı seven herkesin yolu mutlaka ondan geçmelidir.
 
ben de severim Amin Maalouf' u.. 4 tane kitabını okudum sanırım, hepsini okumadım..
en sevdiklerim Semerkant ve Doğunun Limanları
 
Amin Maalouf okumaya meşhur 'Semerkant' ile başladım. Ardından Doğu'nun Limanları ve Afrikalı Leo ile devam etti. Diğer eserleri de okunmak üzere sırada...
 
X