Babacığım! Ceketin 'Sen' kokuyor

seyran

Nirvana
Kayıtlı Üye
28 Şubat 2007
842
7
54
Babacığım!

Bu satırları, senin kaleminle yazıyorum.

Ceketinin cebinden aldım.

Kızma bana babacığım.

İzinsiz almak istemedim.

İzin alacaktım ama… Sen yoktun.

Kalemi alırken dayanamadım, ceketine sarılıp ağladım.

Ceketin gözyaşlarımla ıslanırken bir şey fark ettim.

Babacığım biliyor musun, ceketin “sen” kokuyordu.

Son Kurban Bayramı'nda Doğu'daki kardeşlerini yalnız bırakmamak için arkadaşlarınla birlikte Hakkari'ye gitmiştin.

Bayram namazından sonra eve gelmeye vakit bulamamıştın. Ve yine kırk yıldır hep bayramın ilk günü, en evvel öptüğün babaannemin elini de öpememiştin.

Hakkari'ye vardığınızda gün bir hayli ilerlediğinden, hemen işe koyulmuşsunuz.

Açılan kapılardan şaşkın yüzlerle bakanlara:

“Biz Kahramanmaraş'tan geldik, sizin kardeşleriniziz” diyerek, yeni bir kapıya koşmuşsunuz.

Son paketi de ihtiyaç sahibine bıraktığınızda Sümbül dağları da karanlığa gömülmüş.

Ve dönüş yolculuğu başlamış.

Karanlığın kollarında durgunlaştığını fark ederek, “Bir derdin mi var?” diye soran arkadaşına;

“Seneye daha çok kurban keselim, olur mu? Çalmadık kapı bırakmayalım.” demişsin.

Birlikte ağlamışsınız.

Otobüs, karanlıkta ölümün pusu kurduğu karlı yollarda yol alırken bir anda araç kaymaya başlamış.

Korkunç bir gümleme sesiyle sarsılan otobüs, beton bir bariyere çarpmış.

Sonra bir ses daha… Sen, tutunacak dalı olmayan, kanadı kırık bir kuş gibi camdan dışarı uçmuşsun.

Bir an sessizlik… Derken feryatlar yükselmeye başlamış.

“Mehmet Abii!”, “Mehmet Abii!”

Arkadaşların, kar kelebekleri gibi üşüşmüşler başına.

Kimisi kendini tutamayıp yüksek sesle ağlamaya başlamış.

İçlerinden biri, “Sakin olun, burası ana yol, mutlaka araba geçer.” diye teskin etmeye çalışmış.

Uzaklardan, farlarıyla gecenin karanlığını delerek gelen bir araba görünce, sevinmişler…

Sen baygın bir halde buzların üzerinde yatarken güçlükle nefes alıp veriyormuşsun.

Gelen araç, ne yazık ki, bir kamyonmuş. Bu yolda bir sonraki araba kim bilir ne zaman geçer, diyerek seni o kamyona bindirmişler. Gecenin ayazında kamyon uzaklaşırken, ardından dökülen gözyaşları inciler gibi düşmüş buzların üzerine.

Bize haber vermeye cesaret edememiş, Süleyman Amcamı aramışlar.

Kaynar sular dökülmüş amcamın başından aşağıya.

Van'da, televizyondan kaza haberini izlerken seni gören bir kadın, oğlundan kendisini hastaneye götürmesini istemiş. Oğlu;

“Anne, sen onu tanımazsın ki !” demiş ama annesinin verdiği cevap, isteğinden daha da şaşırtıcı babacığım:

“Dün gece rüyamda bir çiçek bahçesi gördüm, bahçenin girişinde bana dediler ki, burası veli bir zat'a aittir. İçeri girince televizyonda izlediğim Mehmet Bey'i gördüm, beyazlar içindeydi. 'Oğlum, sen ne yapıyorsun burada?'diye sordum. Bana, 'Ben burada güllerimi topluyorum, çiçeklerimi topluyorum.” dedi.”

Ve bir gün…

Rüzgârın buz kestiği bir gün…

Sen geldin babacığım.

Kalabalıkların elleri üstünde geldin. Sevenlerin kalbine sarılı geldin.

Buz gibi beyaz bir kefene bürünmüş geldin.

Evin önü, ana baba günüydü. Annem, kardeşim Sena ile bizi, kalabalığı yararak, senin yanına götürdü. Kalabalığın arasından yürürken başı dikti. Sonra gözlerini senin o siyah gözlerine son defa dikerek;

“Sen hiç üzülme. Taşıdığın bayrağı kızların devraldı.

Hiç düşmeyecek.

Söz veriyorum, kızların sana saliha evlat olacak.” derken, kederden erişilmez bir kale olmuştu sanki.

Annem; “Sen bizi incitmedin, Rabbim de seni incitmesin” derken, sen her zamanki gibi yine tebessüm ediyordun.

Doya doya öptük o gün senin ellerinden, yanaklarından.

Ölüm seni güzelleştirmişti babacığım. O gün, ölümün güzel şey olduğunu gördüm senin güzel yüzünde.

Soğuk bir kış günü seni kabre koydular. Küreklerin kabre taşıdığı her toprak parçası seni bizden biraz daha ayırdı. Kur'an sesleri kürek seslerine karıştı. Ve sen, bizden bütün bütün ayrıldın babacığım.

Biz annemle eve döndük.

Odan boştu.

Son giydiğin ceket asılı duruyordu; içinde sen yoktun babacığım.

Ayrılığın her geçen gün dayanılmaz bir hâl alıyor.

Kalbimizdeki hüzün çiçekleri her geçen gün büyüyor babacığım.

Bir kere daha o sıcak gülüşünü görmek, sana sarılmak, bağrına yaslanıp sevgimizle dolu kalbinin atışlarını dinlemek, siyah saçlarını okşamak istiyorum.

Bizi yetim bıraktın babacığım…

Bu acıyı yaşamayan bilmez.

Bilmezler ki bir yerde, ışığı yanan bir evde yetimlerin yüreği de yanıyordur.

Geceleri gelip hani bizi öper, koklar, üstümüzü örterdin ya baba… Odamıza gelirken ki ayak seslerini, saçlarımda gezinen ellerini, sımsıcak nefesini özlüyorum baba.

Baba sana sesleniyorum. Hadi yeter bu kadar şaka.

Dayanamıyorum bu hasrete.

Nefes alamıyorum baba.

Beni ilkokula sen götürmüştün.

İlk burs ve yardım toplantısına da… Ben o zaman daha çok küçüktüm. Talebelere burs verilecek, diye yardım toplanırken ben de çıkarıp kolumdaki küçük bileziği vermiştim. Herkes “Bu çocuk neyin ne olduğunu bilmeden nasıl bileziğini veriyor? ” diye merak etmişti.

Vermeyi çocuk yaşta öğretmiştin bize babacığım

Yakında mezun olacağım, evleneceğim, çocuklarım olacak ama sen olmadığın için hayatımda bir şeyler hep eksik olacak babacığım.

Bir yanım hep ağrıyacak, sol yanım hep acıyacak…

Bu satırları senin kaleminle yazıyorum.

Ceketinin cebinden aldım.

Kızma bana babacığım.

İzin alacaktım ama… Sen yoktun…

Kalemi alırken dayanamadım, sarıldım ceketine ağladım.

Üzülme, annem fark etmedi baba.

Ceketin, gözyaşlarımla ıslanırken bir şey daha fark ettim,

Ceketin gül kokuyordu.

Güleç yüzlü babacığım,

Gül kokulu babacığım!

Ceketin “sen” kokuyordu.

alinti
 
Bizi yetim bıraktın babacığım…eketin gül kokuyordu.

Güleç yüzlü babacığım,

Gül kokulu babacığım!

Ceketin “sen” kokuyordu çok teşekürler babam seni çok özledim
 
Allah'ım çok fena oldum
Önümü göremiyorum göz yaşlarından..
Rabbim kimseye eksikliğini göstermesin.
 
tüylerim diken diken oldu:KK43:(( benim de babam 2 yıl önce bi haziran günü vefat etti.insan hiç kabullenemio:KK43:( allah kimseyi babasız bırakmasın...:KK43:((((((((((
 
Son düzenleme:
çok zor çokkkkk.... tüylerim diken diken oldu allah sabırlar versin aynı acıyı bende 2 sene önce yaşamıştım.babamın yerde yatan cansız haline baktım saatlerce başında bekledim sabaha kadar ama hala inanamıyorum.eve gidince babam ordaymış gibi gelio.en acısı da tam babalar günü haftasında vefat etti.babama ne alsam die düşünüoduk ama o sabah mezar yeri bakmaya gitmiştik.çok acı bişey o yüzden babalar gününden nefret ediyorum.babası olan herkese imreniyorum:KK43:(((( benim babam yok diye...
 
hele evinden gelin olup çıkarken baba yokluğu öyle bi oturuo ki insanın içine yaşamayan anlayamaz..yokluğu bir ömür boyu boğazında düğümlenen hıçkırık olur...ezik kalırsın hayata karşı savunmasız olursun.sanki insanlar bile bi başka bakarlar sana baban yok die...öyle acı ki arkadaşlar öyle sinsi bi hastalık ki insanın içini yiyip bitirir.gözyaşların artık sıradan olur her aktığında yüreğinden parçaları alıp götürür.yazdım yazdım ama içimde kopan fırtınaların yarısını bile anlatamadım....dilerim kimse yaşamaz...
 
Nurdan canım söylediklerin yazı kadar duygulandırdı beni başın sağolsun bende babam gibi sevdiğim biricik dedemi babalar günü haftasında kaybettim..Ondan nefret ederim
 
X