kadın sağlığı ile ilgili çeşitli sorunlar

Asortie

bun@luzumvar..
Kayıtlı Üye
1 Kasım 2007
9.319
604
38
Dış Gebelik
Yumurtalık yolu içinde oluşan gebeliğe dış gebelik denir. Laporoskopi denilen yöntemle delikler açılarak yapılabildiği gibi normal sezeryan şeklindede yapılabilir.


Gebeliğin gelişimi sırasında tüpün yırtılması ile oluşan kanamayı önlemek için bu dış gebelik sonlandırılmalıdır. Ameliyatla tüpün ve gebelik mahsülün alınması ( Salpingectomie ) gerekebileceği gibi sadece gebelik ürününü almak ta ( Linear salpingostomie) mümkün olabilir.

Ameliyat acil olarak genel anestezi altında yapılır ve 30-60 dakika kadar sürer. Ameliyat genelikle karına 3 adet delik açılarak laporscopie ile yapılabildiği gibi açık operasyon şeklinde de yapılır. Hastahanede ortalama 2 gün kadar kalınır.


Polikistik Over Sendromu
Polikistik over sendromu (PCOS, Stein-Leventhal Sendromu), en sık 30 yaş altı kadınlarda görülen ve yumurtalıklarda çok sayıda küçük yumurta kistleri ile tanımlanmış bir hastalıktır.
PCOS hastalığında adet düzensizliği, kısırlık, kıllanma, şişmanlık, kan şekeri düzensizlikleri çok sık görülür.

Uzun yıllardır yoğun araştırmalara konu olan bu hastalığın tek bir hastalık olmadığı düşünülmüştür. Beyin sapı, yumurtalık ve böbrek üstü bezlerinin birlikte tutulmasıyla ortaya çıkan karışık ve çok değişik bulgu ve belirtilere yol açan bir tablodur. Hastalığın temelinde hipofiz bezinden salgılanan LH ve FSH hormonlarının anormal şekilde salınması yatar.

Bu dengesizlik sonucu her ay düzenli olarak yumurtlama olmaz. LH'daki artış overde erkeklik hormonu yapımını arttırır, salgılanan erkeklik hormonları (androjenler) yağ dokusunda östrojene dönüşür ve bu artış LH üretimini tetikleyerek kısır döngü ortaya çıkar. Bu kısır döngü kilo kaybı veya yumurtalıkların baskılanması veya yumurtlamanın uyarılması ile kırılabilir. Yine kilo fazlalığına bağlı olarak insüline karşı bir direnç ortaya çıkmakta ve hormonal denge bozularak diabete (şeker hastalığı) eğilim ortaya çıkmaktadır . Polikistik over hastalığı üreme çağındaki kadınların %3 ile 10'unu etkileyen yaygın bir tablodur.

Yüksek östrojen düzeylerine bağlı olarak rahim kanseri riski oluşturması bir diğer önemli sağlık problemidir. İlk kez 1935 yılında Stein ve Leventhal tarafından tanımlanan bu sendromun günümüzde hala kesin nedeni tam olarak bilinmemekte ve bu nedenle tedavisi konusunda da bir fikir birliği sağlanamamaktadır.

Belirtiler
Hastalık genellikle adet düzensizliği, sivilce, yağlı cilt, kıllanma, infertilite (kısırlık) ve kilo artışı gibi belirtilerle ortaya çıkar. PCOS ilk kez ergenlik döneminde adet kanamalarının başlaması ile tanınır. Bu dönemde adet düzensizlikleri en önemli belirtidir ve neredeyse hastaların %75'inde görülür. En sık rastlanılan düzensizlik seyrek adet görme şeklindedir. Normal bir kadında iki adet arası 21-35 gündür. PCOS’ da genllikle 35 günden uzun aralıklarla adet görme(yılda ortalama 4-6 kez) söz konusudur.

Zaman zaman 6 aydan uzun adet görmeme (amenore) olabilir. Gecikmeyi takiben görülen kanama genelde fazla miktarda ve uzun süreli olur. Bu düzensizlik yumurtlama olmadığının bir işaretçisidir. Yeni adet görmeye başlayan genç kızlarda PCOS olmasa bile bu tür bozukluklar ilk 2 yıl boyunca normalde de görülebilir. Adet düzensizliği nedeni ile hekim kontrolü dışında doğum kontrol hapı gibi düzenleyici ilaçların kullanılması PCOS tanısını geciktirebilir.

Androjenler erkekleştirici hormonlardır (testosteron gibi) ve erkeklerde yüksek miktarlarda bulunurken kadınlarda çok düşük miktarlarda salgılanırlar. PCOS hastalarında androjen hormonları olması gerekenden daha fazla miktarlarda bulunur ve bunun sonucu erkek tipi kıllanma, sivilce ve hatta erkek tipi saç dökülmesi ortaya çıkabilir.Yine androgenlerin etkisiyle vücutta yağ dağılımı da değişir. Hastaların % 40’ında şişmandır.

Bazen kilo verilmesi bile hastalığın şiddetini ciddi ölçüde azaltmaktadır. PCOS yumurtlama bozukluklarının olması ve adet düzensizliğinin görülmesi nedeni ile kısırlığın bir problem olarak ortaya çıkması şaşırtıcı değildir. Kısırlık her PCOS olgusunda görülmez. Bazı PCOS olgularında düzenli yumurtlama ve çok kolay gebelikler olabilir. Buna rağmen PCOS gebelikte gecikmelere ve kısırlığa yol açan önemli bir etkendir. PCOS’lu kadınlar genellikle gebe kalmak için tedaviye gereksinim duyarlar.

Tanı
Polikistik over sendromu tanısı klinik muayene bulguları, laboratuar tetkikleri ve overlerin ultrasonografik incelemesi ile konur. Tanı için değişik kriterler kullanılmaktadır. Bunlardan en çok kullanılan kriterler aşağıda sıralanmıştır;

Kanda erkeklik hormonlarının yükselmesi
Muayenede kıllanma, sivilce ve ciltte yağlanma gibi erkeklik hormonlarının yükselmesi ile ortaya çıkan belirtilerin varlığı
Seyrek adet görme veya seyrek yumurtlama
Şişmanlık(Vücut Kitle İnsdeksi -BMI- >25)
İnsülin direncinin artması (Açlık kan şekeri / Açlık İnsülini < 4.5 )
Vajinal Ulştrasonografi ile yumurtalıkta çok sayıda küçük yumurta kistinin(polikistik yumurtalık) görülmesi
Kısırlık
En değerli tanı yöntemlerinden birisi transvajinal ultrasonografi incelemesidir. Ultrasonografide yumurtalıklarda çok sayıda küçük kist saptanır. Bu kistler sadece birkaç milimetre çapındadır ve tek başlarına sorun yaratmazlar. Kistler gelişir ancak yumurtlama ile içlerindeki yumurta atılamaz. Zaman içerisinde bunların sayıları artabilir. Ultrasonda yumurtalığın dış kısmında, kapsülü altında inci taneleri gibi dizilmiş kistlerin görülmesi önemli bir bulgudur.

Bu görünüm pekçok sağlıklı veya PCO olmayan kadının ultrasonografik muayenesinde de tespit edilebilir.Ancak bu kadınlarda hormonal değerler ve klinik tablo tamamen normal bulunur. Genel olarak kadınların %20'sinde polikistik görünümlü yumurtalık vardır. PCOS ise bir belirtiler grubudur ve hastalığı ifade eder. PCO ve PCOS iki farklı tanımdır. Bazen PCOS tek yumurtalıktaki polikistik görünümle de karşımıza çıkabilir.

PCOS tanısında kan hormon değerleri de önemlidir. Kanda androjen düzeyleri artmıştır. Hipofizden salınan yumurtalığı uyarıcı hormonların salınımı bozulur ve LH /FSH oranı da artar. LH/FSH oranının 2'nin üzerinde olması PCOS lehine bir bulgudur. Adetin 21. günü bakılacak kan progesteron değerleri yumurtlama olup olmadığı hakkında bilgi verir.

Son yıllarda yapılan çalışmalar PCOS ile insülin hormonu arasında ilişki olduğunu göstermiştir. İnsülin pankreastan salınan bir hormondur ve hücrelerin şekeri (glikozu) kullanmalarını sağlar. PCOS'da hücrelerde insüline karşı bir direnç vardır. Bu nedenle pankreas durumla başa çıkabilmek için daha fazla insülin salgılar. Bu yüksek insülin düzeyleri yumurtalıkları etkileyerek yumurtlamayı engeller. Sonuçta androjenlerde artış olur. İnsülin direnci PCOS'lu zayıf kadınların %30'unda saptanırken şişman kadınlarda bu oran %75'e kadar ulaşmaktadır.

Ayırıcı tanıda Cushing hastalığı, kıllanmayla birlikte görülen psikolojik (amenore) adetten kesilme, böbrek üstü bezi tümörleri, ailevi kıllanma göz önünde tutulmalıdır.

Uzun dönemdeki riskler
PCOS'un uzun dönemde yaratabileceği sorunlar ve riskler hem insülin hem de androjen fazlalığına bağlıdır. Yüksek miktarlarda insülin uzun dönemde tip 2 diyabet yani şeker hastalığı riski oluşturur. Bu tür diyabet genelde sıkı diyet ve ağızdan alınan ilaçlar ile kontrol altına alınabilir. Kilo sorunu olan, tedavi edilmemiş PCOS hastalarının %25-35'inde 30'lu yaşlarda tip 2 şeker hastalığı ortaya çıkar.

PCOS'da görülen hormonal değişiklikler tansiyon problemlerini de beraberinde getirirler. Aynı zamanda bu hastalarda kolesterol yüksekliği de ortaya çıkabilir. Her iki durum da kalp hastalığı açısında yüksek risk oluştururlar.

Uzun süreli adet düzensizlikleri ve rahim içinin sürekli estrojenle uyarılmasına neden olan endometrium kanseri riskini arttırır. PCOS&#8217;lu ve yumurtlama olmayan hastalarda endometrium üzerinde estrojeni karşılayan progesteron hormonu yeterli olmadığından endometrium uzun süre sadece östrojene maruz kalır ve uyarılır ve bu nedenle kanser riski artar.



 
Endometrial Ablasyon Tedavisi
Endometrialablasyon tedavisi ( Rahim içi mukozasının tahrip edilmesi) adet kanama düzensizlikleri için rahimin alınmasına alternatif bir yöntemdir. Rahmin içini döşeyen mukoza yakılır ve adet kanamasının kaynağı olan bu doku yokedilir. Rahmin içindeki dokuyu bir dönem inceltebilmek için bazı ilaçlar kullanılır.Böylece operasyon daha kolay ve başarılı olur. Operasyon genel anestezi altında ve ortalama 1 saat kadar sürer.

Rahmin içini gösteren histereskop isimli aleti rahim içine sokabilmek için rahim ağzı genişletilir. Bundan sonra rahmin içini kaplayan mukoza laser ile yakılabileceği gibi rezekteskop denilen sıcak bir tel halka ile silindir gibi soyulabilir.

Ameliyat sonrası ağrı kesici gerekir ve belli miktarda kanama oluşabilir. Hastahanede kalış süresi 1-2 gündür.Normal aktivitelere 2-3 haftada dönülür.

Girişim sonrası adetler tamamen kesilebilir.Kadınların % 20-25'i hiç adet görmez,% 40-45'i orta derecede adet görür ,% 25'inde ise uzun sürede faydası görülmez.

Bartholin Kisti (Absesi)
Bartholin bezleri vaginanın girişinde bulunur ve mukus salgılar. Bezlerden birisinin kanalı tıkandığında kist denilen şişlik oluşur. Kist enfekte olursa püy içeren abse oluşur. Genellikle tek taraflıdır. Bartholin guddesinin dışa açılan kanallarının iltihabıdır.

Nedenler
Olguların çoğunda neden olan organizma gonokoksik (Bel soğukluğu)'dir. Diğer mikroorganizmalarda bu tabloya neden olabilir. İnfeksiyon başlarsa kanallar tıkanır, cerrahatli salgı dışarıya akamaz ve kanallarda birikir.Gudde dokusu abseleşmeye her zaman iştirak etmeyebilir.

Şikayetler
Akut devrede asıl ve en bariz belirti, bezin şiş ve ağrılı olmasıdır. Pürülan bir akıntı yumuşak bir bası ile kanaldan dışarı çıkabilir veya kendi kendine akabilir. Kendini flüktüasyon ile belli eden abse sık rastlanılan bir bulgudur ve eşlik eden ödem tüm vulvanın şişmesine neden olabilir.

Tedavi
Abse oluşuncaya kadar konservatif tedavi yapılmalıdır.Yatak istirahatı,durumuna göre buz veya sıcak tamponlar, antibakterial ajanlar gereklidir. Abse oluşumu kesin ise ameliyathane koşullarında ve genel anestezi altında (zira oldukça ağrılı bir işlemdir) insizyon yapılarak drenaj gereklidir.Tekrarlayan olgularda kesenin marsupyalizasyonu yapılmalıdır. İnsizyon kenarlarının abse kesesi kenarlarına dikilmesi işlemi olup hem bez fonksiyonlarının koruyan hem de nüksler oluşmasının engeller.Cep yapmak anlamına gelen bu olguda bezin salgıladığı sıvının dışarıya akması sağlanır.

Bazen ameliyat sırasında kist boşluğuna bir gazlı bez tampon olarak konulur.Bu tampon kistin akmasını sağlar ve tekrar kapanmasını engeller. Ertesi gün tampon çekilir.Diğer bir yöntem kist açılır boşaltılır içi oksijenli su ile yıkandıktan sonra içine küçük bir nitrat d'argent kalemi konulur ve kistin iki ucu krome katgüt ile sütüre edilirek sütürler 1 cm uzunluğunda bırakılır. 2-3 gün sonra uzun bırakılan bir sütür materyali çekilirse kolayca tüm kapsül dışarıya alınır.

Ameliyat sonrası ağrı kesicilerle ağrılar kontrol edilir.
Hastanede ortalama 24-48 saat kalınır ve 2-3 gün içerisinde normal aktivitelere dönülür.

.

 
Son düzenleme:
Konizasyon ve Rahim Ağzı Kriyokoterizasyonu Konizasyon ve kriyokoterizasyon rahim ağzı anormal hücrelerini tedavi etmekte kullanılan birer yöntemdir.

Konizasyon lokal anestezi ile ayaktan yapılabileceği gibi genel anestezi altında hastahane koşullarında yatarakta yapılabilir.Genelda bazen kanlı seyredebilen bir operasyon olması nedeniyle hastahane koşulları tercih edilmeli yada iyi donanımlı ayaktan tedavi merkezinde de yapılabilir.Kriyokoterizasyon ayaktan yapılan ağrısız bir operasyon şeklidir.

Her iki işlemde de vagina duvarları spekulum denilen alet ile birbirinden ayrılarak rahim ağzı kolposkopi ile incelenir.Kolposkopi rahim ağzını büyüterek inceleme yapmaya yarayan ve çeşitli solusyonları rahim ağzına sürerek süpheli lezyon alanlarının tespiti sağlayan bir inceleme mikroskopudur.

Rahim ağzına sürülen iyotlu bir çözelti süpheli alanı ortaya koyar ve sıcak bir tel halka ile anormal hücrelerin olduğu alan koni şeklinde çıkartılır ve inceleme için patoloji labratuarına gönderilir.Bu parçaların gönderilmesinin nedeni süpheli lezyonun tamamen cerrahi sınırlar içinde çıkartılıp çıkartılmadığını ve yeniden incelemeyi gerçekleştirmek içindir.

Kriyokoterizasyonda ise karbondioksit ile dondurulan alet ucu rahim ağzına bir kaç dakika değdirilerek anormal hücreler tahrip edilir.

Her iki işlemden sonra hafif kanamalar olabilir.Konizasyondan sonra koyu kahverenkli ,cryo sonrası açık renkli berrak vaginal akıntı 6 hafta sürebilir.Başka şekillerdeki akıntılarda ve koku eklenmesinde hekiminizle görüşmelisiniz.

Rahim ağzının iyileşmesi için 20 gün ile cinsel ilişki yapılmamalı ve pansuman şeklinde atuşmanların yapılması doğru değildir. Her iki işlemden sonra rapora gerek olmayıp normal aktiviteye ertesi günü dönebilirsiniz.


Histerektomi
Histerektomi ve Her İki Yumurtalığın Alınması: Menapoza yaklaşan kadınlarda tedavi edilemiyen adet problemlerini çözmek için rahim alınmasına histerektomi ismi verilmektedir.
Her iki yumurtalığın alınması anlamına gelen bilatarel salpingooferektomi, gelecekte oluşabilecek yumurtalık kanseri riskini ortadan kaldırmak için ve uzun vadede ağrı yapabilecek nedbe dokusu oluşumunu engellemek için yapılır.

Rahim.yumurtalık yolları-Fallop Tüpleri-,yumurtalıkların çıkarıldığı iki işlem bir ameliyatta yapılır.Vagina tepeden kapatılır, boyu değişmez. Operasyon genel yada epidural anestezi altında yapılır ve ortalama 1 saat kadar sürer.

Ameliyat öncesi idrar torbasına sonda yerleştirilir ameliyatın bitmesinden sonra batına dren konarak küçük kanamaların dışarıya atılmas sağlanabilir.

Ortalama hastahanede kalma süresi 3-5 gün kadardır. HRT tedavisine başlanabilir. Operasyon sonrası cinsel ilişkede bir sorun yaşanmaz.

 
Laporoskopik Adhezyoliz
Türkçesi yapışıklıkların açılması olup uzun süreli pelvik ağrısı olan ya da kısırlık problemi olan hastalarda, daha önceki ameliyatları ya da geçirdikleri enfenksiyonlara bağlı olarak gelişen adhezyon denilen yapışıklıkların açılması için yapılır.
Ameliyat genel anestezi altında yapılır.Operasyon yapışıklık sayısına göre 30-120 dakika kadar sürer. Ameliyat karına küçük bir kesiden fiber optik bir teleskop sokularak laporoskopik olarak yapılır. Yapışıklık özel tasarımlı aletlerle açılabilir bu sırada laser aracıda kullanılır.

Mümkün olduğunca anatomik bütünlük korunmaya çalışılır. Operasyon sonrası hastahanede 1-2 gün kalınır.

Myomlar
Myoma Uteri ve Fibromyoma yada Fibroid rahimin kendisinin veya damarlarının düz kaslarından veya içindeki bağdokusundan, gelişen iyi huylu bir tümördür. Doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık 2/5&#8217;inde ve ençok 40 ve 50&#8217;li yaş gruplarındaki kadınlarda izlenmektedir. Çocuk istemi olan kadınlarda myom bulunması daha özel ve dikkatli takibi gerektiren bir durumdur.

Risk faktörleri nelerdir ?
Myomların oluşması için çeşitli risk faktörleri araştırılmıştır. En önemli risk faktörleri; hiç doğum yapmamış olmak, yumurtlamanın olmamasına bağlı olarak gelişen karşılanmamış östrojen yapımı, şişmanlık ve ırktır. İdeal vücut ağırlığının üzerindeki her 10 kilogram için risk %10 artmaktadır. Beyaz kadınlarda siyah ırka göre yaklaşık 4 kat daha sık görülmektedir. Myomu olan hastalarda genellikle ailenin diğer kadınlarında da miyom vardır.Bu da myomların gelişiminde bazı kalıtsal faktörlerin rol oynamasına bağlıdır. Bazı çalışmalarda myomu olan kadınlarda bazı kromozomlardaki kırılmaların daha sık görüldüğü belirlenmiştir. Rahimde myom gelişimi riskini azaltan en önemli faktör ise doğum kontrol hapı kullanımıdır.

Myom nedenleri nelerdir ?
Myom gelişimini başlatan faktörler henüz kesin olarak bilinmemektedir. Myom gelişimi ile hormonların bağlantısı olduğunu gösteren kanıtlar vardır :

Ergenlik öncesi myom gelişimi çok nadirdir.
En sık rastlandığı dönem yumurtlamanın bozulduğu, östrojen üretiminin karşılanmadığı menopoz öncesi 40&#8217;lı yaşlardır.
Menopozdan sonra myomların büyümeleri durur veya geriler.
Myomlara östrojen fazlalığına bağlı olarak gelişen diğer hastalıklar yani yumurtlama bozuklukları, hiperplazi (rahim iç duvarının kalınlaşması) ve polipler eşlik eder.
Myomlar kadınlık hormonlarından progesteronun yüksek olduğu gebelik döneminde hızlı büyürler.
Kadınlık hormonlarını baskılayan ve adeta menopoza benzer durum yaratan ilaçlar myomları küçültür.
Myom çeşitleri nelerdir ?
Myomlar rahimin değişik bölgelerinde bulunabilir. Rahimi tamamen büyüten myomlar olduğu gibi, rahim boşluğuna uzanan myomlar (submüköz myom), rahim duvarı dışına uzanan myomlar (subseröz myom) ve hem rahim duvarını kalınlaştıran hem de rahim boşluğuna doğru uzanan myomlar (intramural myom) gelişebilir. Bazı hastalarda tek bir myom mevcutken bazılarında çok sayıda myom görülebilir. Myomlar çok büyük çaplara ulaşabilir ve bazı durumlarda göbeğe kadar uzanan büyüklükte bir ur oluşturacak kadar büyürler.

Rahim boşluğuna doğru gelişen myomlar rahim yüzeyini arttırdıkları ve düzensiz rahim duvarı dökülmelerine yol açtıkları için adet (regl) kanamalarının artması, uzaması veya düzensiz kanamalar olması şeklinde belirti verebilirler. Myomların hızlı büyümesi durumunda myomların damarları ile beslenmesi bozulur ve myomlarda dejeneratif değişiklikler ortaya çıkar. Bu dejeneratif değişiklikler kendini özellikle ağrı ile ortaya çıkarır. Bazı myomlar rahim duvarına ince bir sap ile bağlıdırlar ve bu sapın kendi etrafında dönmesi (torsiyon) nedeniyle beslenmeleri bozulur ve ağrı şikayeti ve hatta daha ileri hallerde acil hastaneye başvurmayı gerektirecek belirtiler verebilirler.

Rahim boşluğundan gelişen bazı myomlar ise rahim ağzını geçerek hazneye (vajene) doğru uzanırlar (vajene doğmuş myom).

Myomlarda görülen belirti ve şikayetler nelerdir ?

Normal kadın doğum muayenesinde myom tesbit edilen hastaların hemen endişelenmeleri ve korkulara kapılmaları gereksizdir. Kadınlarda oldukça sık görülen myomlar her zaman bir belirti vermeyebilir. Myomu olan kadınların sadece %20-30&#8217;unda myoma bağlı şikayetler ortaya çıkar. Bu nedenle tüm myomların tedavi edilmesi gerekmemektedir, myomların çoğunda düzenli aralıklarla 6-12 ayda bir kadın doğum kontrollerinin yapılması yeterlidir.

Myom tedavisi nasıl yapılır ?
Myomların klasik tedavisi cerrahi olarak çıkarılmalarıdır. Ancak bu klasik tanım son zamanlarda (myoma bağlanan ve tıbbi yolla ilaç ve diğer ameliyat dışında kalan yöntemlerle düzeltilemeyen) yakınması olmayan hastaların ameliyat edilmemesi şeklinde özetlenmektedir.

Klasik olarak aşağıdaki durumlarda myomların tedavisi gerekmektedir:


Myoma bağlı olarak kanama, ağrı veya mesane (idrar torbası) veya makata baskı olması
Menopoza girilmesine rağmen myomda büyüme
İdrar yollarına baskı ve idrar akışında güçlük ortaya çıkması
Myomun kendi sapı etrafında dönmesi (torsiyon)
Myoma bağlı olarak karın boşluğunda sıvı toplanması
Myomda bozulmaya bağlı (dejeneratif)değişiklikler ile ortaya çıkan akut karın tablosu (bulantı, kusma, karında hassasiyet, gaz çıkarmada güçlük)
Rahim ağzından hazneye uzanan myom (vajene doğmuş myom)
Myomun rahimi üç aylık gebelik büyüklüğünden daha fazla büyütmesi
Çocuk olmasına myomun engel olduğu durumlar

Gebelik ve Myom
Gebeliklerin %3&#8217;ünde gebelikle birlikte myom da tesbit edildiği bildirilmektedir. Gebelikle birlikte myom bulunduğu hallerde myomun büyüklüğü ve rahimde yerleşmiş olduğu yere bağlı olarak düşükler, erken doğum, eşin (plasenta) erken ayrılması, doğum sonu kanama gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Myoma bağlı kanamalar uzun sürerse kansızlığa yol açabilir.

Bir çok myomlu kadının hastaneye geliş nedeni uzamış, artmış veya düzensizleşmiş adet kanamaları ve kansızlıktır. Çocuğu olmayan hastalarda da myomlar büyüklüğü ve yerleşim yerine göre (bazı araştırma sonuçlarına göre rahimin herhangi bir yerindeki herhangi büyüklükteki tüm miyomlar) çocuk olmasını güçleştiren bir neden olarak karşımıza çıkabilir.

Myom Tedavisi
Myomların tedavisi cerrahidir. Myom cerrahi tedavisi öncesinde kadınlık hormonların baskılayıp adeta bir menopoz yaratarak myom çapında küçülmeye neden olan bazı hormonal ilaçlar kullanılabir. Bu ilaçların myomları küçültücü etkisi geçicidir, bu ilaçlar bırakıldıktan bir kaç ay sonra myomlar eski çaplarına dönerler.

Bu nedenle bu ilaçlar ancak cerrahi girişim öncesi bu cerrahi girişimi kolaylaştıracaksa verilebilir. Bu ilaçların menopoza ve menopozun getirdiği sorunlara (ateş basması, uykusuzluk, haznede kuruluk, kemiklerde zayıflama ve benzeri etkiler) yol açmaları nedeni ile sürekli kullanımı mümkün değildir.

Doğurganlığın korunmak istendiği hastalarda büyük bir çoğunlukla rahim korunarak sadece myom çıkarılabilir (myomektomi). Bu işlem myomun yeri, büyüklüğü ve hastanın genel durumu göz önünde bulundurularak açık ameliyat veya endoskopik yöntemler (laparoskopi) kullanılarak gerçekleştirilebilir. Çocuk olmaması nedeni ile myomlara cerrahi işlem uygulanılacak kişilerde cerrahinin getireceği yarar ile oluşturacağı yan etkiler iyice tartışılmalı ve ameliyata ona göre karar verilmelidir. Myomektomi ameliyatının istenmeyen etkileri rahim boşluğunda bozulma, yapışıklık veya karın içi yapışıklarla tüplerin etkilenmesidir.

Bu nedenle myomu olan ve çocuk isteyen hastalarda ameliyat öncesi tetkikler titizlikle yapılmalı (ultrasonografi, ilaçlı rahim filmi-HSG) ve ameliyatın yarar getireceği durumlarda cerrahi girişime karar verilmelidir.

Doğurganlık çağını geçmiş veya daha fazla çocuk istemeyen hastalarda ve rahimin korunmasının mümkün olamayacağı ileri derecede büyük myomlarda rahimin tümüyle alınması gerekebilir. Bu işlem de sıklıkla açık ameliyat şeklinde yapılır, uygun vakalar kapalı ameliyat (laparoskopi- endoskopi) ile gerçekleştirilir. Ameliyat öncesi hastaya myomların yerleri, rahimin büyüklüğü, ameliyat şekli, ameliyat sonrası görülebilecek durumlar ve ameliyat sonucu gelişebilecek olası durumlar gayet ayrıntılı bir şekilde açıklanmalıdır.

Rahimi alınan kadınlar eğer doğurganlık yaşlarında ise ve yumurtalıklarında herhangi bir anormallik yoksa yumurtalıklar ameliyat sırasında alınmaz ve bu hastalarda ameliyat sonrası menopoz belirtileri ortaya çıkmaz. Hastalara ameliyat sonrasında da yapılan ameliyat ve ameliyat sonrası nasıl bir takip planlandığı ayrıntılı olarak açıklanmalıdır. Rahimin alınması ameliyatı (histerektomi) sadece doğurganlığı sonlandıran bir işlemdir, hastanın cinsel yaşamını sürdürmesine engel olmaz.

Myomu kadın doğum muayenesi sırasında tesbit edilen herhangi bir şikayeti olmayan ve doktorları tarafından herhangi bir tedavi önerilmeyen hastaların endişelenmesine gerek yoktur. Bu hastaların aslında tüm kadınların da uygulaması gerektiği gibi 6-12 ay aralıklarla düzenli bir şekilde kadın doğum muayenelerini yaptırmaları gerekmektedir.

Hastaların çoğunda myomların zaman içerisinde kötü bir hastalığa dönüşeceğine dair korkular vardır. Myomlarda kanser gelişimi (leomyosarkom) oldukça düşük (1000&#8217;de 1-3 cıvarında) bir ihtimaldir, bu nedenle tüm myomların ameliyatla alınmasına gerek yoktur. Kadınlarda oldukça sık görülen bir hastalık olması nedeni ile kadınların myomlarla ilgili belirtilere dikkat etmeleri ve düzenli kontrolleri gereklidir.

 
Özet olarak ;
Myom belirtileri:

Düzensiz veya aşırı kanama ve buna bağlı kansızlık
Karında kitle
Ağrı ve komşu organ rahatsızlıkları ( Mesane ve kalın bağırsak alışkanlıklarının değişmesi, sık idrar ,kabızlık vb)
Kısırlık, gebelik kaybı gibi doğurganlığın etkilendiği durumlar
Myomun bozulmasına (dejenere olmasına) bağlı ani ağrı vb yakınmalarıdır.
Myomun Tedavi Seçenekleri;
Myomda tedavi mutlaka kişiselleştirilmelidir. Menapoza girecek bir kadın bile rahminin korunmasını (risklerini bilerek) isteyebilir veya henüz doğurganlık çağındaki bir kadın tekrar ameliyat olabilme riskini göze almayıp tüm rahmin çıkarılmasını isteyebilir.

Cerrahi tedavi açık yada endoskopik (Laparoskopi ve Histeroskopi) yöntemler kullanılırç Bu metodla tüm rahim çıkarılabilir (TAH veya LAVH) yada sadece myom çıkarılabilir (Myomektomi)
İlaçla Tedavi geçici küçülme ve düzelme sağlamasına rağmen özel durumlarda kullanılabilir. Bu metodla GnRH analogları (geçici menapoz, progesteron türevleri ve levonorgesterol içeren rahim içi aletler ile kanamanın azaltılarak operasyon ihtiyacının azaltılması sağlanır.

Diğer: Bu yöntemlerden bir kısmı araştırma aşmasında olup gelecekte daha sık ve kolay uygulanabilecekleri düşünülmektedir;
Myom damarlarının tıkanarak veya yakılarak myomun küçültülmesi veya şikayetlerin düzeltilmesi (selektif uteri arter embolizasyonu)
Endoskopik yöntemlerle myom içine girilerek elektrik akımı ile yakarak (elektromyolizis) veya dondurularak (kriomyolizis) myomun yok edilmesi
 
Myomektomi
Myomektomi rahimdeki selim huylu urların alınmasıdır.Urların alınması sırasında rahim,tüpler overler mümkün olduğunca anatomik durumları korunmaya çalışılmalıdır.
Özellikle bebeği olmayan kadınlarda tüpler ile urların bulunduğu yer arasındaki ilişki iyi gözlenmeli ve yumurta hücresinin geçişi iyi korunmalıdır.

Myomlar rahim duvarında oluşan kütlelerdir.Adet kanamasının şiddetli olmasına yol açabilirler.ve nadiren özellikle gebelikte ağrıya sebep olabilirler.Özel bir nedene bağlı olarak oluşmazlar kanserleşme olasılıkları oldukça düşüktür. Ameliyat genel anestezi altında yapılır.Genellikle 1-2 saat kadar sürer ama bu süre myomların sayı ve büyüklüğüne bağlıdır.

Ameliyat sırasında mesaneye -idrar torbasına- sevamlı bir sonda takılarak idrar çıkışı gözlenir.Ameliyat sonunda eğer küçük kanamalarda şüphe duyulursa karın boşluğuna bir dren konularak kanamalar boşaltılır.Bu drenler 24-48 saat sonra çıkartılır.

Eğer nadiren kanama durdurulamazsa rahim alınmak zorunda kalınır. Ameliyat öncesi mutlak ve mutlak sitolojik inceleme yapılmalıdır. Çıkan kütle de patolojik incelemeye tabi tutulmalıdır. Operasyon sonrası hastahanede kalma süresi 3-7 gün kadardır.


 
X