Takıntılarımız ve Biz

Nevreste

Hala umudum var
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
290.213
595.937
42
kucuk-cocugunuzun-takintilarini-anlamak.jpg


Hemen herkes zaman zaman kafaya bir şeyleri takar ve bunları düşünmeden yapamaz. İşte, bunlara Obsesyon diyoruz.

Her takıntı hali veya bir şeyleri yapmadan duramama davranışı illaki hastalık değildir ve herkeste görülür. Ne zaman ki bu tablo işlevselliği aşar ve kişinin hayat kalitesini, sosyal intibakını, uyumunu zorlamaya veya bozmaya başlar, işte o zaman bir Takıntı söz konusudur.

Zorlantılar ize bunların zihinsel karşılıkları olup, Kompulsiyon ismini taşıyorlar.

Bu hastalığa da Obsesif Kompulsif Bozukluk deniyor (OKB). Halk arasında buna Evhamlılık, Takıntılı, Vesveseli olmak da denir. Görülme sıklığı %40-50 arasındadır. Yani her 10 kişiden beşinde ama az, ama çok derecede bu sorundan vardır. Buna “eşik altı durumlar” denen vakalar da dâhildir. Mesela 3-5 kez namaz kılmak normaldir ama “ya olmadıysa” diye 55 kere kılmak hastalıktır.

Bâtıl itikatlar da sık rastlanan OKB belirtileridir. Pek çok kimse “Allah korusun” deyip üç kere elini tahtaya vurur ve tedavisi gerekmez ama bunu bütün gün yapıp, etrafını da aynı davranışı göstermeye zorluyorsa, hastalık başlamış demektir.

Her iki cinsiyette eşit olarak görülür.

Çocukluktan yetişkinliğe kadar hemen her yaşta rastlanabilmektedir ama başlangıç erken yaşlarda olur.

Kişinin istemediği ve tekrarlanan düşünceler, hisler, fikirler, takıntılar veya bir davranışı yapmaya doğru sürülmesi demektir.

Kişi obsesif (saplantılı) düşüncelerinden kurutulmak için bir Kompulsif (zorlayıcı) davranışı uygulamak durumundadır. Ancak bu sadece geçici bir ferahlık sağlayabilir. Obsesyonlar kişinin aklına tekrar tekrar gelen, fikirler, imajlar veya dürtü (iç-tepki) kalıplaşmış formlara deniyor. Bunların çoğu, bunaltıcı, üzücü, negatif ve rahatsız edici şeyleredir.

Obsesif (saplantılı) ayinleri yapmamak endişeyi genellikle yükseltir ve bunları yansızlaştırmak yahut telafi etmek için de Zorlantılar (Kompulsiyonlar) ortaya çıkar.

En sık olarak dinsel ve Cinsel takıntılara rastlıyoruz: Kutsal değerlere sövmek, Tanrı’ya hakaret etmek, kafayı fişteki su ısıtıcısına takıp 5-10 kere kontrol etmek bir örnektir.

Genç bir kız hastamda din dersinde öğretmeninin “sen solaksın, bunun sebebi Allah’ın seni cezalandırması” demesinden sonra tekrar 30’a kadar sayıp, 10 çıkartarak rahatlayabilme davranışı yerleşmişti. O da çareyi hep 30’a kadar sayıp, 10 çıkartarak sıkıntısını gidermeye çalışmakta bulmuştu. Halen hem ilaç hem de hipnoterapiyle %80 düzelmiş vaziyette…

Böyle hastalar takıntılarından kurtulmayı çoğu kez denerler ve başarısızlıklara da tahammül etmeye çalışırlar. Bunlar, ne var ki, hastanın kendi tanınmış düşünceleri gibi kabul görür, hatta istemsiz ve sıklıkla da anlamsız gelirler.

Kompulsiyonlar (takıntıları düzeltmek için yapılan davranışlar) ise tekrar tekrar yapılan, kalıplaşmış, ne hoşlanılan veya zevk alınan ne de doğal olarak sonuçta olması gereken işe yarayacak tutum ve davranışlardır. Bunların işlevi, hastanın belki aksi hali gerçekleşeceğinden endişe duyduğu, bazı “objektif bir şekilde” kuşku duyduğu olayları engellemek, sıklıkla ilgili şeye zarar veren veya hastanın neden olduğu durumlardır. Obsesyonlar ilke olarak benliğe yabancıdır (ego-distonik) ve kişi bunların saçma olduğunu bilir (küçük çocuklarda bu olmayabilir).

Genellikle, hastanın da kabul gördüğü bu tekrarlanmaya devam eden bastırılması güç davranışlar, amaçsız ve etkisiz karşı koymalarıdır. Anksiyete (endişe) neredeyse değişmeksizin mevcut durumdadır. Eğer Kompulsif (zorlayıcı) davranış veya ayinler direnmeye devam ederse kaygı daha da kötüye gider.

Bir kısım hastada Obsesif Yavaşlama dediğimiz son derecede can sıkıcı davranış bozukluğuna rastlarız. Gene böyle bir hastam –ki bir üniversite profesörüydü- her sabah aynanın karşısında sağ kulağını bir saat, sol kulağını da bir buçuk saat temizlemeden ve özel seçilmiş markalı bir tıraş makinasıyla sakallarını ve sabah temizlenmesi ayinini yapmaktan işine gidemez olmuştu. Sonunda kenedisin de, karısı da kalp krizinden vefat etmişlerdi çünkü emekli olduktan sonra da evdeki her şeyi denetlemeye ve karısının moralini perişan etmeye başlamıştı.

Halk arasında “takıntı” veya “vesvese” olarak adlandırılan durumun tıbbi terim olarak karşılığı Obsesyon’dur.

Obsesyon, istenmeden gelen, uygunuz olarak yaşanan ve belirgin sıkıntıya neden olan, yineleyici düşünce, dürtü veya hayallerdir. Kişi bu düşünce, dürtü veya hayallere önem vermemeye, bunları baskılamaya veya başka bir düşünce yahut eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. Kişi bu düşünce, dürtü ve hayallerinin kendi beyninin bir ürünü olduğunun farkındadır.

Ancak çocuklar bunu tam olarak ifade edemeyebilirler. Kişinin Obsesyonlara tepki olarak yaptığı tekrarlayıcı davranış veya zihinsel eylemlere de tıp dilinde “Kompulsiyon” adı verilmektedir.

düzen-takıntısı-nedir.jpg



Örnek olarak, bir kişinin ellerinin temiz olduğu bilmesine rağmen pis olduğunu düşünmesi “Obsesyon”, bu düşünceden kurtulmak için gereksiz yere ellerini yıkaması ise “Kompulsiyon’dur.

Yapılan klinik çalışmalarda, çocuklarda en sık görülen Obsesyonlar şunlardır:

- Kirlilik,
- Hastalık bulaşacağı düşüncesi,
- Kötü bir şey olacak düşüncesi,
- Birinin öleceği veya hastalanacağı korkusu,
- Simetri,
- Cinsel içerikli düşünceler,
- Yasak veya şiddet içeren düşünceler,
- Anlatma, sorma onaylatma ihtiyacı

Sık rastlanılan Kompulsiyonlar ise şunlardır:

- Yıkama,
- Kontrol etme,
- Düzenleme,
- Sıralama,
- Sayma,
- Dokunma,
- Tekrarlama,
- Biriktirme (hoarding: İstifleme de dâhil),
- Simetromani (tabloları, resimleri düzeltme, sağ tarafına dokunana “soluma da dokun” demek vs.)
- Tekrar tekrar düşünme.

Böyle bir yetişkin hastam vardı (belirtileri ergenlikte başlamıştı) ve sabaha kadar 30-40 kere yaptıklarının doğru olup olmadığını karısına tasdik ettirip dururdu. Sonunda kadıncağız dayanamayıp boşandı çünkü işin içine, aslında çok iyi huylu bir kişi olmasına rağmen, arada bir sözel ve/veya fiziksel şiddet de girmeye başlamıştı. Olan delikanlılık çağındaki evlatlarına oldu tabii… Gene de ilaçlarıyla ayakta duruyor.

APOD (Anksiyete, Fobi, Obsesyon, Depresyon) birlikteliğine eskiden Psikasteni denirdi ve çok yönlü tedavi gerektiren hastaları kapsar…

takinti-yapmak.jpg



SEBEP

Yapılan nörokimyasal çalışmalar, beyin görüntüleme çalışmaları ve nöropsikolojik değerlendirmeler hastalığa beynin bazal gangliyonlar ve alın (frontal) bölgelerindeki birtakım işlev bozukluklarının sebep olduğu, serotonin ve dopamin gibi sinirsel ileticilerin düzeylerinin de hastalığın ortaya çıkışıyla ilgili olduğunu göstermektedir. Talamus denen evrimsel açıdan daha önce gelişmiş olan ön-beynin “süzme işlevlerinde” de bir sorun vardır. Zaten, evrimsel psikiyatri ve psikoloji açısından, temizlik-titizlik OKB’si, abartılı bir tımar etme (grooming) davranışından başka bir şey değildir.

Hastalığın genetik olarak geçişiyle ilgili de güçlü kanıtlar vardır. Yine çalışmalar göstermiştir ki bazı OKB vakaları Tik bozukluğu ve Gilles de la Tourette Sendromu ile birliktelik gösterebilmektedir ve bu da bu vakaların benzer genetik menşeden kaynaklanabileceklerini düşündürmektedir. Hele böyle hastalarda gırtlak temizleme tikleri, küfretme, kötü sözlerle dolu konuşma ve böyle mektuplar yazmaya rastlanabilir. Tipik bir örneği Mozart’tır (Amadeus filmini hatırlayınız).

Gene bir çocukluk arkadaşım ne zaman kendisine dokunulsa motor tiki ortaya çıkardı ve oturduğu yerde zıplayarak garip sesler çıkarırdı, yaşı ilerledikçe azaldı. Bunlarda genellikle saldırganca davranışlar ve kişilik sorunları da görülebilmektedir.

OKB’nin çocuklarda sanılandan çok daha fazla görüldüğü ancak, çocukların sıklıkla ayıplanacakları ve yanlış anlaşılacakları gibi düşünceler nedeniyle sıkıntılarını gizleme eğiliminde oldukları bilinmektedir. Anne, baba veya öğretmenler çocuklara yaklaşımlarında güven verici davranır, çocukların yanlarında rahat ve açık davranmasını sağlayabilirlerse, çocuklar da sıkıntılarını söyleme konusunda daha rahat davranacaktır.

499.jpg


Peki, çocuklar takıntılarını nasıl dile getirirler?

Sıklıkla konudan bahsederken sıkıntılı oldukları göze çarpar. Kendileri aslında bu şekilde düşünmek veya davranmak istemedikleri halde içlerinden bir sesin (bazen kendi düşüncesi olduğunu söylerler, bazılarıysa başka birisinin sesi olarak tanımlayabilir) belli davranış ve düşüncelere yol açtığını dile getirirler. Deneyimsiz bir hekim bunu hallüsinasyonla (sanrı) karıştırarak, Çocukluk Çağı Şizofrenisi zannedebilir. Gene bazı vakalarda zihinsel Kompulsiyonlar çok şiddetli ortaya çıkabilir ve bunlar da Psikotik bir tabloyu andırabilir (hezeyan: varsanı) ama dikkatli bir muayeneyle, aslında bunların “aşırı değer verilmiş fikirlerden” ibaret olduğu fark edilebilir.

Mesela içinden herhangi bir şeye küfür etmek gelmesi, rahatsız edici cinsel içerikli görüntülerin göz önüne gelmesi, bir şeyi iki kez yapmazsa kötü bir şey olacağı veya kapıyı kilitlemiş olmasına rağmen sanki kilitlemediğini düşünmesi ve tekrar tekrar kontrol etmek zorunda kalması gibi.

Bazen düşünceler eşlik etmeden sadece tekrar eden davranışlar (Kompulsiyonlar) ortaya çıkabilir ve bunlar dışardan rahatlıkla gözlemlenebilir.

Böyle bir hastam ortalıkta ne kadar sivri uçlu nesne varsa biriktiriyor ve depolayıp kilitliyordu çünkü bunları çoluk çocuğuna saplamaktan korkuyordu.

Zaman zaman Panik Ataklarına da rastlanabilmektedir.

Aslında OKB, pek çok diğer psikiyatrik hastalıkla akrabadır. İçgörü tamamen kaybedilirse Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu, hallüsinasyonlar ve hezeyanlar eklenirse de Şizofreni ile akraba olur.

3a0_04383.jpg


TEŞHİS

Aşağıdaki formu doldurup, kendi durumunuzu değerlendirebilirsiniz (çoğuna EVET diyorsanız, en yakın psikiyatra müracaat etmelisiniz):

HAYIR

EVET

1Bir hastalık bulaşır korkusu ile herkesin kullandığı telefonları kullanmaktan kaçınırım.



2Çoğunlukla hoşa gitmeyen şeyler düşünür, onları zihnimden uzaklaştırmakta güçlük çekerim.



3Dürüstlüğe herkesten çok önem veririm.



4İşleri zamanında bitiremediğim için çoğu kez geç kalırım.



5Bir hayvana dokununca hastalık bulaşır diye kaygılanırım.



6Normalden fazla bir şekilde, doğalgazı, su musluklarını ve kapıları birkaç kez kontrol ederim.



7Değişmez kurallarım vardır.



8Aklıma gelen hoş olmayan düşünceler hemen her gün beni rahatsız eder.



9Kaza ile birisiyle çarpışırsam rahatsız olurum.



10Her gün yaptığım basit günlük işlerden bile emin olamam.



11Çocukken annem de babam da beni fazla zorlarlardı.



12Bazı şeyleri tekrar tekrar yaptığım için işimde geri kaldığım oluyor.



13Çok fazla sabun kullanırım.



14Bana göre bazı sayılar son derece uğursuzdur



15Mektupları, e-mailleri postalamadan önce onları tekrar tekrar kontrol ederim.



16Sabahları giyinmek için uzun zaman harcarım.



17Temizliğe aşırı düşkünüm.



18Ayrıntılara gereğinden fazla dikkat ederim.



19Pis tuvaletlere giremem.



20Bazı şeyleri tekrar tekrar kontrol etmem ciddi bir sorunumdur.



21Mikrop kapmaktan ve hastalanmaktan korkar ve kaygılanırım.



22Bazı şeyleri birden fazla kez kontrol ederim.



23Günlük işlerimi belirli bir programa göre yaparım.



24Paraya dokunduktan sonra ellerimi kirli hissederim.



25Alıştığım bir işi yaparken bile kaç kere yaptığımı sayarım.



26Sabahları elimi yüzümü yıkamak çok zamanımı alır.



27Çok miktarda mikrop öldürücü ilaç kullanırım.



28Her gün bazı şeyleri tekrar tekrar kontrol etmek bana zaman kaybettirir.



29Geceleri giyeceklerimi katlayıp asmak uzun zamanımı alır.



30Dikkatle yaptığım bir işin bile tam doğru olup olmadığına emin olamam.



31Kendimi toparlayamadığım için günler, haftalar hatta aylarca hiçbir şeye el sürmediğim olur.



32En büyük mücadelelerimi kendimle yaparım.



33Çoğu zaman büyük bir hata ye da kötülük yaptığım duygusuna kapılırım.



34Çoğunlukla kendime bir şeyleri dert edinirim.



35Önemsiz ufak şeylerde bile karar verip işe girişmeden önce durup düşünürüm.



36Reklamlardaki ampuller gibi önemsiz şeyleri sayma alışkanlığım vardır.



37Bazen önemsiz düşünceler aklıma takılır ve beni günlerce rahatsız eder.



Tedavi:

OKB’de en başarılı tedavi ilaç + Davranışçı Bilişsel Terapidir. Kaygıyı azaltmakta hipnoterapi de işe yarayabilirse de, OKB’yi kökünden düzeltmekte pek etkili değildir. Seçici Serotonin Geri Alıcısı (SSGİ) ilaçlar ve bazen düşük doz antipsikotikler kullanılır. SSGİ dozu yüksek tutulmalı ve hedef de 2 senede belirtilerde %80-90 düzelme olarak baştan anlatılmalıdır. Bazı hastalarda bu tür tedaviyle Bipolar Bozukluk (Manik Depresif Hastalık) ortaya çıkabilmektedir. Buna switch (kayma) denir. O zaman tedaviye Duygudurum Dengeleyicisi (DDD) ilaçlar eklenir (lityum, valproat, karbamazepin vs.). Buspiron gibi güçlendirici ilaçları da veriyoruz.

Hiç de nadir olmayarak, akut başlangıçlı bir OKB aslında ilk Manik Epizodun (taşkınlığın) belirtisi olabilir. Böyle bir genç kız görmüştüm ve asistanlarım OKB diye SSGİ verince damdan aşağı zor indirmiştik. Derhal DDD başlamıştık ve hâlâ kontrolde, çocuğu da oldu.

Genellikle tedaviye iyi cevap veren bir hastalıktır. Tedavisiz kalan vakalarda tabloya sıklıkla Depresyon eklenir. Çocuğun işlevselliğini giderek daha fazla bozar, okul ve ev hayatını çekilmez hale getirebilir. Çevresi için de ciddi zorluklar yaratmaya başlar. Çocuk ve Genç kliniği danışanları, uzman çocuk ve ergen psikiyatristi tarafından değerlendirilerek, yardımcı tedavi yöntemleri belirlenerek, uygulanmaktadır.

Hastaların az bir kısmında ne yaparsanız yapın, pek bir ilerleme elde edemezsiniz. Bir diş hekiminin karısı olan mütedeyyin bir hastam vardı. Oğlunun idrarını biriktiriyor, etrafa sıçramasın diye kavanozlara doldurup, dökmeye de kıyamıyordu ve kocasını da eve girerken deterjanla yıkıyordu. İş, ekmeği de sabunlamaya varınca kocası miyokart enfarktüsü geçirdi ve her türlü tedaviye de aşırı derecede dirençliydi.

EKT hezeyan boyutundaki hastalarda düşünülebilirse de, rutinde kullanılmaz.

Yetişkinlik çağında bazen İçgörüsüz Tip veya Aşırı Şiddetli Durumlara rastlanabilmektedir.

Bir erkek hastanın kendisini bıçaklama takıntısına yenik düşerek, tam 12 kez kendisini delik deşik ettiğini düşünün. Hiçbir ilaç ve psikoterapi de iyi gelmemiş!

Hayat standartları her geçen gün biraz daha yükselse de stres ve yoğun iş yaşantısı daha fazla kişinin psikolojik sorunlar yaşamasına neden oluyor.

temizlik-takıntısı-620x443.jpg


Psikoşirüriji nedir?

İlaçlarla, psikoterapi, EKT gibi psikiyatrinin kullandığı yöntemlerle tedavi edilemeyen bazı psikiyatrik hastalıkların cerrahi yöntemlerle tedavisidir. Bu cerrahi yöntemler stereotaksik metotla veya açık cerrahi ile olabilir. Stereotaksik metotta hastanın başına stereotaksik başlık geçirilmekte ve hastalığına uygun hedef bölgeye kafatasına açılan küçük bir delikten (1 cm çaplı) elektrot ilerletilerek o bölgeye ulaşılmakta ve o bölge radyo frekans enerjisi ile yakılarak lezyon yaratılmaktadır. Açık cerrahide ise kafatasına açılan daha büyük bir açıklıktan (5 cm çaplı) girilerek mikroskop eşliğinde uygun hedef bölgeye ulaşılmakta ve o bölgeye ufak bir çizik yapılarak gerekli lezyon oluşturulmaktadır. Daha sonra kemik açıklığı için alınan 5 cm çapındaki kemik tekrar yerine koyulmaktadır.

Psikoşirürji ile hangi hastalıkların tedavisi gerçekleştirilir?

Değişik tedavilere cevap vermeyen çok dirençli vakalarda psikoşirürijik yöntemler tercih edilebilir: Operasyon aşırı saldırganlık, ağır depresyon, ileri derecede Manik Depresif Hastalık, ağır OKB, Katatoni (donakalım), katatonik şizofreni, ileri derecede Fobi ve ileri derecede kaygısı olan kişilere yapılır. Aynı zamanda son yıllarda oldukça sıklıkla görülen ileri derecede anksiyete tedavisinde de kullanılır.

Bu yöntem henüz çok az ve şiddetli vakalarda kullanılmaktadır, içiniz ferah olsun…


Kaynak: doktor sitesi
 
X