Zeytinyağının Faydaları

Elossa

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011
6.687
159
$zeytinyagi2.gif
Zeytinyağı yaşlanmayı geciktiriyor
Yüksek yoğunluklu lipoprotein, ya da diğer söyleniş şekliyle faydalı kolesterolin ne kadar yüksek oranda olursa o oranda koruyucu etki meydana getiriyor. Bunun yükselmesinde ana sebeplerden biri de zeytinyağı olduğu açıklandı.
Zeytinyağının Faydaları

Zeytinyağının kalpdamar sistemini koruyucu etkisi sadece HDL (yüksek yoğunluklu lipoprotein) ile sınırlı değil, yapılan araştırmalar başka mekanizmaların da etkili olduğunu gösteriyor.
Safra kesesi ve kanalları da zeytinyağının olumlu etki meydana getirdiği organlardan biri. Sindirim sistemine ait organların bir denge içinde çalışmasını sağlayan, hormon benzeri bir madde olan kolesistakinin salgılanmasında alınan gıdaların cinsi etkili rol oynuyor. Zeytinyağı yenildikten sonra salgılanan kolesistokinin safra kesesi kasılmasını uyarmanın dışta safra kanalının bağırsaktaki ağzı olan oddi büzücü kasının daha uzun süre açık kalmasını sağlıyor. Bu da safra kesesi tembelliği, safra taşı oluşumu ve sindirim güçlüğü gibi sağlık problemlerini ortadan kaldırıyor.
Safra çalışmasını sağlayan kolesistakinin, bağırsak hareketlerini düzenlemede de etkin rol oynuyor. Özellikle aç karnına içilen zeytinyağı tembelliğine bağlı kabızlığı ortadan kaldırmasında bu mekanizma geçerli olmaktadır.
Öte yandan, özellikle hayvanlarda yapılan çalışmalarda zeytinyağının mide iç zarını koruyucu etkisi olduğu ortaya konulmuştur. Bu da ülser gelişimini engellemede önemli bir avantaj sağlar.
Zeytinyağının Faydaları
Zeytinyağının mide ve bağırsaklara iyi geldiği, kabızlığı giderdiği, safra taşlarını düşürdüğü bilinen zeytinyağının, günümüzde damar sertliğini önlediği, kalp ve damar hastalıklarından koruduğu da kabul ediliyor. Bu nedenle uzmanlar, yaşlanmayı önlediğini belirterek herkese günde 40-50 gr. öneriyorlar. Salatalarda ve sebze yemeklerinde zeytinyağını tercih etmeli. Ayrıca zeytinyağının sakız ve balmumu ile karıştırılarak hazırlanan merhemi çıbanlara iyi geliyor. Yanıklara sürülürse acıyı azaltıp, yaranın çabuk yaranın çabuk kapanmasına yardımcı oluyor. Ayrıca az asitli zeytinyağı saç ve cilt güzelliği için de kullanılabilir.
Günde 1-2 kaşık zeytinyağı kolesterol, kalp ve şeker hastalıkları yanında, kadınlarda meme kanseri riskini de yüzde 45 azaltıyor.

Türk mutfağının baştacı, sağlıklı yemeklerin vazgeçilmez çeşnisi olan zeytinyağının mükemmel bir “anti kolesterol” olduğunu biliyor musunuz? Belfast Queens Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, günde 1-2 kaşık zeytinyağı kolesterol, kalp ve şeker hastalıkları yanında, kadınlarda meme kanseri riskini de yüzde 45 azaltıyor. Tansiyon üzerinde de dengeleyici etkisi görülen zeytinyağı Türkiye’de Ege ve Akdeniz bölgeleriyle Yunanistan, İtalya ve İspanya’da çok miktarda tüketiliyor. Araştırma, zeytinyağı tüketiminin çok olduğu bu ülkelerde; kalp, damar sertliği, tansiyon, şeker ve kolesterol hastalıklarının katı yağ kullanan Avrupa ülkelerine göre çok az olduğunu ortaya koydu.
Yaklaşık 5000 yıldan beri Akdeniz ülkelerinde üretilip kullanılmakta olan zeytin ve zeytinyağının terkibinde; olein, palmitrik, setarik ve linolik asitlerin gliseridleri, hidrokarbonlar ve E vitamini vardır. Ev ilaçlarında zeytinin tanesi, yaprakları, kabukları ve yağı kullanılır.
Zeytinyağının bilinen en önemli faydası anti kolesterol bir yağ olmasıdır. Sadece soğuk sıkım zeytinyağları tedavi amaçlı kullanılır. E vitamini açısından zengin olduğu için kolestereolü düşürmeye yardımcı olur. Hücre yenileyici, kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Cilt ve deri hastalıklarına da iyi gelen zeytinyağı aynı zamanda kabızlık tedavisinde de kullanılır. Egzama kaşıntılarını azaltır; kuru cilt, saç ve kafa derisini nemlendirir. Zeytinyağı, vücutta oluşan mayanın mantara dönüşmesini önlediğinden yemeklerde sık sık kullanılmalı veya zaman zaman bir miktar içilmelidir.
Zeytinin mantar ve balık zehirlenmelerine karşı etkili olduğu söylenmektedir. Soğuk sıkım bir kaşık zeytinyağı bu semptomları ortadan kaldırabilir.
Ayrıca zeytin; çok yorgun, bitkin ve iyimserliğini kaybetmiş kişilere canlandırıcı olarak tavsiye edilir. Zeytin, kişileri rahatlatıp hayata karşı daha dengeli bir yaklaşım geliştirmelerine yardımcı olur ve canlılık verir.

5000 yıldır Akdenizlilerin sofrasında
Doğu Akdeniz kökenli bir sebze olan zeytin M.Ö. 3000 yılından beri Akdeniz insanının sofrasından eksik olmamaktadır. yetiştirilmektedir. Zeytin tek başına yendiği gibi; zeytinyağı da hem yemek pişirmede hem de lamba ve kozmetik yağı olarak kullanılmıştır. Bir zeytin tanesinin tüm ağırlığının % 18’i yağdır.
Zeytinyağları üretim metotlarına göre sınıflandırılırlar. Virgin diye adlandırılan zeytinyağı; zeytinin ilk sıkımından ortaya çıkan, rafine olmayan bir yağdır. Bu yağda bulunması gereken azami yağ asidi (oleik asit) miktarı % 4’tür. Saf diye adlandırılan zeytinyağları genelde ilk ve ikinci sıkımın karışımıdır.
Ağaçtan koparılan zeytin yenmeden önce bazı işlemler görür. Romalılar zamanından beri süregelen bu işlem, zeytinin küllü suya bastırılıp bekletilmesiyle başlar. Sonra bu zeytinler durulanarak süzülür. Eski zamanlarda yağ çıkarmak için sıkılan zeytinlerden arta kalan posa; tarlalarda zararlı otların temizlenmesi için; böcek ilacı ve deri parlatıcısı olarak kullanılmıştır. Bugün dünyanın farklı bölgelerinde yetişen zeytinlere farklı işlemler uygulanmaktadır. Yunan zeytinleri doğrudan salamura edilirken, kaliforniya zeytinleri önce renginin sabitlenmesi için demir glükonata daldırılmakta, sonra küllü suyla yıkanıp hemen salamura edilmektedir.

Yapraklı sebzeler ve zetinyağı gözleri besliyor
Ispanak gibi yapraklı sebzelerin zeytinyağıyla yenilmesinin gözlere yararlı olduğu belirlendi. Yapraklı sebzelerin içinde, gözlere yararlı lutein bileşiminin bulunduğunu belirten araştırmacılar, bu tür sebzelerin zeytinyağıyla yenilmesi halinde luteinin vücut tarafından daha çok emildiğini belirlediler. Bir çay kaşığı katkısız zeytinyağı, yapraklı sebzedeki lutein miktarının yüzde 88’inin vücut tarafından emilmesini sağlıyor. Söz konusu araştırmayla ilgili bilgi veren ABD’deki Real Age grubuna göre, günde 5 kez sebze yiyenler, 4 yaş daha genç gösteriyorlar.

Tütüncü zeytine döndü
İyi bir haber yapmanın iyi bir kuralı var: İyi bir adam bulmak. Eğer yanınızda yöreyi bilen biri varsa tamam. Hatırlar mısınız bilmem yazın Saffet hocayla iki gün Manisa'yı dolandık, pamukçudan üzümcüye, domatesçiden tütüncüye ulaşmadık adam bırakmadık, 8 tam sayfalık haber yaptık. Kaldı zeytin, ama mevsimi değildi, onu da sonraya bıraktık.
Geçen bir telefon baktım Saffet Hoca. "İrfan'ım zeytinler toplanmaya başladı haberin olsun" demez mi. Hemen o gece çıktım yola. Birlikte Akhisar'ı, Zeytinliova'yı, Süleymanlı'yı ve Bakır'ı (ille de Bakır'ı) dolandık. Dinledik, yazdık, dinledik, yazdık, durmadan deklanşöre bastık.
Bu havalide yağmur yağmış, yağmamış hiç farketmiyor. Sabahın alacasında zemin sırılsıklam kesiliyor. Ayakkabılarınız ikişer okka toprak kaldırıyor, dizleriniz bükülmez oluyor. Çamurdan kurtulmanın tek yolu var, merdivenlere çıkmak. Onlar da öyle yapıyor, elde tırmık habire zeytin sıyırıyorlar. Ama Ege güneşi fazla gecikmiyor, önce ışıtıyor, sonra ısıtıyor. Öğlene doğru sisler puslar dağılıyor, serinlik gölgelerde, ıslaklık kuytularda kalıyor. Halbuki Marmara zeytincisinin işi daha zor, hasat ocak ayına kadar sarkıyor, düşen taneleri toplamak için tırnaklarıyla buz kazıyorlar.

Aile boyu mesai
Köylüler akşama kadar zeytin sıyırıyor, sabaha kadar eleyip tüccara satıyorlar. Eleküstü 1.5 milyondan, elekaltı 800 binden gidiyor. Büyükler seleye, salamuraya yatırılıyor, küçükler sıkılmak üzere yağhanelere gönderiliyor.
Saffet Hoca " Bakma " diyor, "aslında yağ işinin kârı filan yok. Bir litre yağ çok olsun da üç milyon lira. Eğer bunun 4 kilo zeytinden çıktığını hesap edersen (ki bazen 8 kilodan zor çıkar) 800 bin liradan zeytin alıp sıktırmak akıl işi değil. Kaldı ki yağhane % 12 yağ hakkı alıyor. N'apsınlar, onlar da adam çalıştırıyor, algısıyla, vergisiyle boğuşuyorlar.
"Ortalık vıcık vıcık " diyorum "yağmur zeytine yarar mı?"
- Hem yarar, hem yaramaz. Taneler irileşir ama yağı azalır.
- Peki bir ağaç ne kadar ürün verir?
- Zeytinin bir var yılı, bir yok yılı vardır. Şimdi aralamayı derin yapıp ağacı şaşırtıyor, her yıl ürün alıyorlar. Şöyle iyi bir ağaç, yüz kilo kadar ürün verir ki bu 25-30 litre yağ demektir. Hoş Evliya Çelebi bu yüzden "Ege'nin dağlarından yağ, ovalarından bal (üzüm) akar" der ya. Yağa meraklı olanlar elceğizi ile "üst dallardan" tane toplar, 20 gün kadar dinlendirip yumuşatırlar. Sonra yıkar, paklar, hazneye atarlar. Burada iri taşlarla ezer, kıl çuvallara koyup sızdırırlar. Bak şimdi kokusu burnuma geldi. Çocukluğumuzda mahalle fırınından sıcak pide alır içine halis zeytinyağı dökerdik. Bir parça da tulum peyniri uydurdun mu keyfe bak. Evde yemek mi yok, yağın olsun tamam. Yerine göre azıcık biber, azıcık salça... Tuz, limon, kekik ne olursa...
Ovanın zeytini, bayırın yağı
- Her ağacın yağı sabit midir?
- Öyle bir şey diyemem ama ürün çok olursa yağ oranı düşer. Taban topraklarda nah böyle şişe gibi taneler olur ama yağ çıkmaz. Halbuki bayır zeytini küçük, şekilsiz ama yağlı olur. Hani nasıl kır yerin kavunu tatlı olursa. Biliyor musun aslında zeytinin yağı etinde değil, çekirdeğindedir.
- Tünücünün pamukçunun sıkıntılarını biliyoruz. Peki zeytinci ne alemde?
- Devir kalite devri, dersine çalışırsan, işi öğrenirsen kazanırsın. Ama işin cahili çok. Bazıları ne aksakallıların tecrübelerine kulak asıyor ne de teknolojinin imkanlarından yararlanıyor. İki arada bir derede kalan zaman kaybediyor.
- Gördüğüm o ki yeni nesil de zeytini güzel işliyor, ne bileyim salamurasını, çiziğini, biberlisini yapıyor ve fevkalade ambalajlıyor, peki siz hâlâ eski lezzetleri arıyor musunuz?
- Bilmem belki de ağzımızın tadı değişti. Bak İrfan'ım eskiler lezzete çok önem verirlerdi. Mesela Kasım 20 demeden kendi bahçene bile giremezdin. Ne zaman ki zeytinler tatlandı, yağlandı deştimanlar (kır bekçileri) halkı koyverirlerdi. Eskiden zeytini taşla patlatırdık, sonra dooğru tuzlu suya. Diyeceksin "ne kadar tuzlu?" Bir tenekeye bir kilo filan. Suyu her gün değiştir, bir haftada tamam.
- Zeytini tuz pişiriyor öyle mi?
- Allahın hikmeti işte. Sen şu buğulu tanelerin nasıl acı olduğunu bilemezsin. İnan zakkum yanında yaya kalır. Kalır ama bir başka acı ile (tuzla) birleşince lokum oluyor, tadına doyulmuyor.

Küçük ağaç büyük zeytin
- Bazı taneler ceviz gibi, ceviz gibi... Gören imreniyor. Peki niye hepsi böyle değil
- Genç ağaçlar iri tane verirler. Yaşlı ağaçlar büyük tane yapmaz. Gerçi eskiler büyük taneden hoşlanmazlardı. Bir zamanlar bu havalide Rumlardan kalma "kalamata zeytinler" vardı. Millet bunlara "eşek zeytini" der ağzına almazdı. Alayını kırıp yaktılar. Şimdi Avrupalılar özellikle İngilizler ekşili kalamataya bayılıyor ama nerdeee? Ara ki bulasın.
- Kalamatayı bilmem ama zeytinyağı kullanmakta bütün Akdeniz ülkeleri hemfikir öyle değil mi?
- Bak biz aklına gelen her yemeği (makarnayı pilavı bile) zeytinyağıyla yaparız. Kasım ayında teneke teneke yağ tedarikleyip bir köşeye atarız. Eskiden her evin avlusunda içine adam sığan birer yağ gübü (küpü) bulunurdu.
- Yörede onun için mi kalp damar hastalıklarına az rastlanıyor?
- Elbette. Sonra zeytinyağ safra kesesini, karaciğeri temizler, şişkinlikleri gideririr. Kan çıbanı ve ekzemaya iyi gelir. Hem ödem giderici, hem ağrı kesicidir. Cildi besler, mesela saçları dökülenler iki parmak yağın içine azıcık menekşe yağı katıp başlarına sürsünler, faydasını görecekler. Büyüklerimiz zeytinyağını pişiklerde, mîde-barsak hastalıklarında, kabızlıkta, el ve yüz çatlaklarında çok kullanırlardı. Bence eczaneler terlik papuçla uğraşacaklarına zeytinyağının hasını satmalılar. Ne yazık ki insanımız bu mübareğin kıymetini bilmiyor. Yunanlılar kişi başına 23 litre tüketiyorlar biz sadece 800 gram. Halbuki zeytinyağı hücreleri yeniler, insanı güzelliştirir. Egeli anneler banyodan evvel çocuklarının omuzlarını, saçlarını yağla ovarlardı. Adaleleri yumuşayıverir, cildleri çiçekleri imrendirirdi. Kaldıki zeytin yaprağı kaynatılıp içilirse idrar söktürür, tansiyon düşürür.
- Safi şifa desenize.
- Eh, Kur'ân-ı kerîmde övüldüğüne göre öyle olsa gerek. Hem Peygamber Efendimiz hurma, su, zeytin ile iftar edilmesini tavsiye ederlerdi. Eskiden besleyici olduğu için riyâzet yapanlara, itikafa çekilenlere zeytin verilirdi. Sonra misvak bulamayanlar dişlerini zeytin dallarıyla temizlerlerdi.

Zeytinin hikâyesi
Ege’nin harika sıvısı ve sağlıklı hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak bilinen zeytinyağı tüketimi, ülkemizde yılda sadece 1 litre olurken, komşu ülke Yunanistan’da 22, Avrupa ülkelerinde ise 10 litre.
Yıllarca sadece Ege ve Akdeniz Bölgesi’ne özgü bir tad olarak kalan zeytinyağı, ne acıdır ki bereketli bir coğrafyayı bünyesinde bulunduran ülkemizde kullanımı hâlâ çok düşük seviyede.
Akdeniz dünyası tarihinin bir parçası olan ve “İnsanlığın batıdaki beşiği” olarak bilinen zeytinyağı, 20-30 yıl boyunca ayçiçek, yerfıstığı, mısır yağları ve margarinler gibi modern yağlar tarafından pabucu dama atılmıştı. Ancak yapılan çalışmalar sayesinde zeytinyağı, hak ettiği yere gelemese dahi tüketimi gün geçtikçe artıyor.

Zeytinyağının Faydaları
Zeytinyağı tüketiminin, kültürünün ve tadının bütün Türkiye’ye yayılmasına destek veren Kırlangıç yağları, dünyanın en kaliteli zeytinyağı olarak kabul edilen Ayvalık’ta bir takım etkinlikler düzenledi. Kırlangıç yağları Genel Müdürü Ergin Savcı, 1914 yılından beri bu bölgede zeytinyağı üreten Sezai Ömer Madra’nın Kırlangıç ailesine katılması ile iç pazardaki paylarının daha çok büyüdüğünü söyledi. Savcı, Türkiye’de yılda bir litre zeytinyağının tüketildiğini, oysa bu rakamın Yunanistan’da 22, AB ülkelerinde ise 10 litre civarında olduğunu belirterek, “Sağılık açısından da son derece yararlı olan zeytinyağı tüketimini ve kıymetini bilmiyoruz. Oysa Akdeniz ülkelerindeki insanların uzun yaşamasının sırrı zeytinyağı kullanımının yüksek olmasına bağlı. Amacımız, kalp-damar, hipertansiyon, kanser gibi daha bir çok hastalıkların önünü kesen bu tadı sadece Ege ve Akdeniz’in tadı olmaktan çıkarıp bütün Türkiye’ye yaymaktır” dedi.

90 milyon ağacı
90 milyon zeytin ağacı bulunan ülkemizde, bunun 10’da biri olan 9 milyonu ise sadece Balıkesir civarında mevcut. Her yıl iyi ürün vermediği için “Var yılı” ve “Yok yılı” olarak nitelendirilen zeytinler, bu yıl “Var yılı” yaşadığını belirten Salih Madra, “Var yılı’nda Türkiye’de 180-190 bin ton, ‘Yok yılı’nda ise 40-50 bin ton zeytinyağı üretiliyor. 2 milyon ton zeytinyağının tüketildiği dünyada, ülkemiz ancak kişi başına yılda bir litre ile 65 bin ton zeytinyağı tüketiyor. Bu rakam Yunanistan’da kişi başına 22 litre ile 200-230 bin tona kadar çıkıyor. Üretimde İspanya (bir milyon ton), İtalya ve Yunanistandan (300-400 bin ton) sonra ülkemiz 4. sırada yer alıyor” dedi. Zeytin üretimi ve tüketimi açısından Türkiye’nin 2. sırada yer aldığını söyleyen Madra, zeytinyağı tüketimi bilincini, sağlığa faydaları ve tadının Türkiye geneline mutlaka yayılması gerektiğini işaret etti.

“Zeytinin sırt çevirdiği yerde Akdeniz biter...”
Bu söz Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde en çok söylenen sözlerden biri. Zeytinin anayurdunun neresi olabileceğine dair tartışmalar sürerken, ünlü zeytincilik uzmanları Loussert ve Brousse L’Olivier (Zeytin ağacı) adlı eserlerinde, “Zeytinciliğin genişlemesi Doğu’dan Batı’ya doğru oldu ve buradan tüm Akdeniz Havzası’na yayıldı” görüşünü savunuyorlar. Tarihi, günümüzden 8 bin yıl öncesine arkeolojik buluntuların de İ.Ö 6 bin yıla dayanan ve Anadolu’dan yayılmış olmasına rağmen, zeytin üretimi ve tüketiminde Türkiye 2. sırada. Zeytinyağı tüketiminde ise çok alt sıralarda olmamız ‘zeytinyağı kültürü’ ve ‘tad’ının genele yayılmamış olmasına bağlanıyor.

Zeytinle unutulan sağlık
Dünya zeytin ağaç varlığının yüzde 98'i Akdeniz'e kıyı olan ülkelerde bulunuyor. Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye de haliyle zeytin üreticisi bir ülke ve yaklaşık 400 bin Türk ailesi geçimini zeytincilikten temin ediyor. Gelgelelim, koskoca ülkede kişi başına yıllık zeytinyağı tüketimi bir kilogramı ancak buluyor. Halbuki, Suriye'de bu rakam12 kilogram. Yunanistan'da ise 21.
Hadi, yemiyor içmiyor da ihraç ediyoruz, desen. O da değil. Hepsi hepsi 250 milyon dolar. Daha düne kadar bu işten haberi bile olmayan Suriye, Mısır, Arjantin ve hatta Şili bile bizi sollamış vaziyette. Acı ama gerçek!.
Türk zeytin üreticisi ağacın bir 'var yılı', bir de 'yok yılı' olduğunu düşünüp buna inanıyor. Diğer ülkeler ise yeni sulama sistemine geçip farklı toplama teknikleri geliştirdikleri için onlar her sene 'var yılı' yaşıyor. Bu, zeytin üretimindeki tek yanlış olsa gene iyi. Saymakla bitmeyecek kadar hata var ve hiçbirinin üzerine gidilmiyor. Dolayısıyla da onca kişinin çalışıp çabalaması bir işe yaramıyor tabii ve koca ülke kişi başına bir kilogram zeytinyağı tüketip yatmaktan öte bir şey yapamıyor!..
Zeytin ve zeytinyağı Türk toplumu tarafından asırlarca tüketilmesine ve bu ürünün anayurdu Anadolu olmasına rağmen; bugün Türkiye'de yaşayan yeni nesil zeytinyağını tanımıyor ve haliyle yemiyor da!.. Yemiyor çünkü, katı yağlar ve diğer yağ çeşitleri piyasayı adeta istila etmiş. 1950'li ve 60'lı yıllarda bazı profesörlerin gaza gelip zeytinyağı değil de margarin yemeleri için halka telkinde bulunmaları da önemli rol oynuyor tabii bu vebalde.
Bugün birçok ülkede zeytinyağı ilaç niyetine satılıyor ama Türk toplumu çeşitli tevatürler ve bilgisizlik nedeniyle bu besleyici gıdayı alamıyor!..
En yaygın tevatürlerden biri de zeytinyağının kolesterolü yükselttiği ki bu, baştan aşağı yanlış bir kanaat aslında. Yükseltiyormuş ama 'iyi kolesterolü yükseltiyormuş ve faydası varmış bunun.
Türkiye, bazı firmaların gayretiyle Almanya, Romanya, Bulgaristan ve Rusya başta olmak üzere 55 ülkeye zeytin ve zeytinyağı ihraç ediyor. Fakat, bu satışların daha ziyade o ülkede yaşayan Türkler'in yoğun olduğu bölgelerde gerçekleştiğini ve fiyatların çok düşük olduğunu bildiren Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, esas ihracatın dökme zeytinyağı ile gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye, ihraç ettiği zeytinyağının sadece yüzde 17'sini markalı ve ambalajlı satabiliyor. Yüzde 83'ünü ise dökme. Yani markasız satıyor. Dökme zeytinyağının çoğunu İtalyan firmaları tarafından satın aldığını ifade eden Ataç; acı gerçeğin altını şu ifadelerle çizdi: "İtalyanlar bizden 1'e aldıkları ürünü ambalajlayıp diğer ülkelere 2'ye satıyorlar. Dökme zeytinyağı satmak, kaynak transferinden başka bir şey değil."
Türkiye'nin senede 1-1.5 milyar dolarlık zeytin ve zeytinyağı ihraç etme kapasitesine sahip olduğuna işaret eden Deniz Ataç, "Yeter ki biraz ilgi gösterilsin" dedi.
O 'biraz ilgi' varya, Türkiye'nin esas çıkmazı o aslında. Bu ülkenin ne değerleri var ama hepsi ihmal yüzünden çarçur olup gidiyor. Türk sanayicisi her türlü modern teknolojiye sahip. Hele zeytinyağında, diğer ülkelerden hiç de geri değil. Ancak, Türkiye markasının olmaması, ülke imajının kifayetsiz kalması; Ataç'ın dediği gibi ancak kaynak transferine sebep oluyor.
Bizim gibi aykırı insanları bozar bu!
 
X