Mugla///Fethiye///Ölüdeniz

Elif

Onur Üyesi
Pro Üye
12 Temmuz 2006
34.859
29.815
60
Fethiye girişinde yoğun trafiği ile fark edilen Ölüdeniz Kavşağı sizi önce yerleşimin hızla geliştiği Hisarönü mevkiine, sonra rampa aşağı Belcekız ve Ölüdeniz sahiline getiriyor.
Ölüdeniz başlığı altında bu üç ana merkez çevresinde daha bir çok gizli cennette yaşanan olağanüstü heyecanlar büyülü güzellikler ile dolu mekanlar a sahip yörede Babadağ yamaç paraşütü tutkunlarını, Kayaköy antik kentlere meraklı olanları, denizden yakın çevreyi merak edenleri ise günübirlik tekne turları bekliyor.
Spor, doğa, tarih gibi özellikleri bünyesinde toplamış olan Ölüdeniz de önce denize açılmak üzere günübirlik düzenlenen tekne turlarına katılarak hem ekonomik, hem de gün boyunca farklı koylarda deniz banyosu sunan hareketli, eğlenceli, yemekli, gezi sağlayan acentelara uğruyoruz. Belcekız sahilinde yer alan acentelardan akşam veya sabah gezi öncesi alacağınız biletle saat 10.30 dan itibaren gezi teknelerine biniyorsunuz.Arzuya göre teknelerin güneşlenme terasını veya alt kattaki masalı bölümlere yerleşen gezi severler, eğer yan yana yanaşmış olan 7 acentenın Focus, Eyüp Reis, Eftelya, Eazy Rider, Hazer 2, Volkan 3 gibi isimler taşıyan tekneleri önden attıkları çapaları üst üste gelmemişse saat tam 11.00 de birbiri peşi sıra hareket ediyorlar.
Bir yandan güneş yağları sürülüp minderlere uzanarak güneşe teslim olunurken, diğer yandan teknelerin hoparlörleri ile yapılan Tarkan, M.Sandal, Petek Dinçöz ün popular şarkıları eşliğinde görevlilerce içecek siparişleri isimler yazılarak alınıp kendilerine sunuluyor. İlk durak "Mavi Mağara" burada yan yana yanaşan tekneler 15 dakika yüzme molası veriyor isteyenler mağaranın içinde masmavi sularda yüzüyor.Teknede bulunan palet, gözlük, şnorkel, gibi deniz malzemelerinin yanı sıra yüzme bilmeyenler için can yeleği de veriliyor. Bu avantaj sayesinde bu tip malzemeleri beraberinizde taşıma zahmetinden kurtuluyorsunuz. Mavi mağaradan hareketle öğlen saatleri içinde bulunduğunuzu saate bakmadan teknelerde başlayan ızgara kömür kokusundan anlıyorsunuz. Her mola da göreceğiniz dondurma botları teknenize yanaşıp ortadan kesilmiş küçük boy kavunların çekirdeği çıkarılmış yuvasına koydukları sade ve çikolatalı dondurmaları kağıt peçete ve plastik kaşık eşliğinde "kavunlu dondurma"adıyla sunuyorlar. Dondurmacı botlarda poğaça, kek, börek satışı da yapılıyor. İkinci durak "Kelebekler Vadisi", burada tam bir saat mola veriliyor tercihe göre büyük çoğunluk ağaçların altında bir müddet yürüyerek kayalıklara tırmanıyor cılız bir şelale altında serinleyip kayalıklarda yaşayan ve nisan, mayıs aylarında daha çok gözlenen kelebeklere bakıp Kelebek Vadisinden ayrılarak 45 dakika içinde tekneye geri dönüyorlar. Bu arada teknede anı fotoğrafları çeken görevli bu durakta filmleri banyo,baskı işleri için son etaba yetiştirmek üzere ayrılıyor. Vadi yürüyüşü yerine kumsaldan denize girenler tekne kaptanının çalan düdüğü ile toplanıp, üçüncü durak olan bir saat yemek, deniz molalı "Akvaryum"a geliniyor.Burada yol boyunca ızgarada pişirilmiş olan tavuk kanatları ,makarna, salata, patates ilavesi ile konuklara sunuluyor.Eğer gezi için Ölüdenizdeki tekneler arasında en büyüğü olan Grand Focus'u seçmişseniz içinde 28 metre Aquaparkı bulunan teknenin başındaki sarı tünelin ağzından girip su eşliğinde tekne içinde yol alıp kayarak denize ulaşabiliyorsunuz bu kayma sırasında yolcular ın çığlıklar atarak bir hayli eğlendikleri gözleniyor. Teknelerin peşini bırakmayan gözlemeci sandalı, tekne içinde hamurunu oklava ile önünüzde açıp, kızgın saç üzerinde sıcak sıcak pişirdikleri gözlemeleri sarıp sarıp tekneye uzatıyorlar.Mashar Alanson un çevreye uyum sağlayan "Yandım yandım, baka baka doyamadım, sarhoşluğum geçmedi hala," mısralarını içeren parçası eşliğinde denize girenler, beşik gibi bir o yana bir bu yana tatlı tatlı sallanıyor. Bi düdük, bi korna, bi nara demir alınıyor.
Bu molalar sırasında iki arada bi derede balık tutanlar ada rastlanıyor.Akvaryum koyu sonrası belki de en etkileyici koylardan biri olan "Ayanikola Adası", (Gemiler Koyu) na gelen tekne yolcuları 3 milyon ücret ödeyerek Ayanikola Adası'nın kilise kalıntılarını veya çevrenin yüksekten görünümünü doyasıya görmek, fotoğraflamak için adaya tırmanıyorlar. Denizi tercih edenler ise bu bölümde hem yüzebiliyor hem de sürat motoruyla 5 milyon ücretle su kayağı, banana, hamburger gibi tekne arkasından çekilen su oyuncaklarına binme imkanı bulabiliyorlar. "Deve Plajı" sondan bir önceki deniz molası verilen kıyı oluyor. Kumsala kıçtan yanaşan tekneler sahile indirdikleri köprüleri ile yolcularını çıkarıyorlar .Bu yanaşmalar sırasında yolcuların tekrar binişlerinde tekneye ayaklarıyla kum taşımamaları için mutlaka ayaklarınızın suya batması için tekne ile kumsal arasında gerekli mesafeyi özenle koruyacak şekilde demirliyorlar. Burada da Akvaryum koyunda olduğu gibi "Aqupark" ın tekne başındaki kafes kapağı açılıyor denize kayarak girmek isteyenlere bir olanak daha sağlanıyor. Anı fotoğrafları çeken görevli bu koyda yetişip fotoğraf çektirenlere resimlerini teslim ediyor. Son durak olan ve aynı koyun karşı sahilinde yer alıp akşam saatlerinde gölgede kalan "Soğuksu" ya geliniyor. İsminden de anlaşılacağı üzere dipten içinden kaynayıp deniz suyuna karışan soğuk tatlı sular yüzenleri uyarıcı soğukluğu ile neşelendirip coşturuyor. Hünerlerini göstermek isteyenler 25 metrelik kayalara çıkıp tepelerden denize atlayarak show yapıyorlar.Yörenin en temiz suyu olarak adlandırılan Soğuksu koyunda yüzme sonrası tekrar tekneye çıkanlara bu defa soğuk dilimlenmiş karpuz ikram eden mürettebat gün boyu harcama yapanların ekstralarını tahsil ederek 18.00 de gezi teknesi sahile yanaşıyor.
 
YAMAÇ PARAŞÜTÜFethiye Ölüdeniz'i Bodrum'dan, Marmaris'den ayıran en büyük özelliklerin yöreye özgü klimatik havanın oluştuğu Babadağ'dan yamaç paraşütü yapılıyor olması.Uçma tutkusu, cesareti olanlar Belcekız sahilinde hizmet veren 7 acentedan birisine gelip uçmak istediklerini belirtiyorlar. Profesyonel yamaç pilotları eşliğinde uçacak olanlar 50 sterlin veya yaklaşık 130 milyon TL. ödeyerek atlayış için 50 bin Euro tutarında teminatla sigortalı olarak uçuşa hazırlanıyorlar. Paraşütçüler havanın öğleden sonra daha da ısınması ile havada kalış süresi 45 dakikaya kadar çıkarken sabah saatlerinde 30 dakikada yumuşak iniş yapılabiliyor. Pilotlar ve uçucu yolcuları gerekli malzemeleri alıp 4x4 lere binerek 1950 veya 1965 metre yükseklikteki uçuş pistlerine ulaşmak için 25 km lik Babadağ yolunu tırmanıyorlar. Burada paraşütler yere seriliyor, tulumlar kasklar giyiliyor ve pilot uçacağı kişiye son olarak yapması gerekenleri anlatıyor. Rüzgarın esmesi ile şişen paraşütle yamaç aşağı koşarak uçuşa geçiliyor.Birbiri arkasına gelen 4x4 ler ile bir anda havada 15'e yakın paraşüt görme imkanınız olabiliyor. Kalkış sırasında rüzgarın ani yön değiştirmesi veya pilotun yapmasını istediği hareketleri yapmada geciken uçucu yolcu koşmakla durmak arasında tedirginlik yaşarsa düşmelere neden olabiliyor, yamacın dibinde son anda uçuştan vazgeçip eski kalkış noktasına dönülerek uçuş tekrarlanıyor. Eğer havada olumsuz bir durum ile karşılaşılırsa bu defa yedek paraşüt açılarak denize iniliyor. Bu çok seyrek rastlanan durumda, çevreyi kontrol eden botun anında düşme noktasına gelip yardımıyla paraşütçüler sahile çekiliyor. Normal uçuşlarda eğer yolcu isterse pilot yolcuya adranalin yükseltici, heyecanı artırıcı,artistik hareketler olan "Spiral", Ringover" gibi burgu, vida benzeri paraşütün ekseni etrafında dönüş hareketlerini yaptırıyor.Belcekız sahilinde kumsalın gerisinde bulunan iniş pistlerine adeta konan paraşütçüler görevlinin yardımıyla paraşütlerini bağlayan kemer ve kelepçelerden kurtuluyor ve istinasız hepsinin yüzünde mutluluk gülücüklerine rastlanıyor.
İZLENİMLERŞimdi de uçmadığım için havada yaşamadığım yamaç paraşütü izlenimlerimi, konuştuklarımı anlatacağım.
Önce pilotlar: Günde birkaç kez uçuş yapan ve bugüne dek 3000 atlayış yapan yamaç paraşütü pilotuna, bana çılgınlık gibi gelen bu tutkunun nasıl bir şey olduğunu sorduğumda cevabı şu oldu: Sana nasıl anlatayım bilmem ki, acaip bir şey, yaşaman lazım, uçuyosun ,çok güzel. İyi ama dedim güzel olan ne ? neye benziyor ? nasıl bir zevk? Bu defa durdu, bekledi düşünebiliyor musun tepende bir naylon parçası iplerle tutmuşsun uçurtma gibi havadasın özgürsün Babadağ'ın klimatik ortamında çiçek tozları ,arasında sedir ağaçlarının buram buram kokusunu teneffüs ederek uçuyorsun, kuş gibi süzülüyorsun altında Türkiye'nin tanıtım posteri olmuş doğa harikası Ölüdeniz Kumburnu silueti, karşında Ayanikola adası Gemiler koyu...daha ne diyeyim?..Bu pilot diğer konuştuklarım arasında olayı en iyi ifade edeniydi konunun üstüne gitmeye devam ettim.Uçurduğun yolcular, ilk kez uçanlar sana ne diyor,havada neler hissediyorlar, ne yapıyorlar diye sorular yöneltim. Bu defa gülümsedi anlat yaa dedim mesela hanım yolcular ne diyo.Biri geçen haftaydı havadayken bana dönüp "Better than sex on sunday " demişti.(paraşütle atlamak hafta sonu sex inden daha iyi) bazen mutluluk noktasını aşan da oluyor , dönüp pilotu öpene de rastlanıyor. Diye ilave etti.Giyinme faslı bitti, kancalar takıldı, kontroller yapıldı, rüzgar geldi, paraşüt suuuussssst sesi ile yükseldi.Sadece konuşmaları duymak için dikkat kesildim.Yamaçın dibinde Pilot sordu "Are you ready" (Hazırmısın) adalardan olduğunu tahmin ettiğim bayan yolcu cevap verdi YES. Bu defa hanım yolcu sordu -"Do you love me? "Pilot YES dedi..onu da duydum. Yamaç aşağı koşmaya başladılar. "Koş" dedi. Pilot "run....run...run...ruuuuunnn......" diye sesi boşluğa uzanırken ayakların yerle teması kesildi, paraşüte bağlı kundaklara oturarak süzüldüler........
Babadağ'da yamaç paraşütü atlayışı yapan
Studiocat'ten Nejat Bey'in izlenimleri
Plajda sakin sakin, masmavi, pırıl pırıl sulara kendinizi bırakmak size yeterince keyif vermiyorsa, gün boyunca siz plajda uzanırken başınızın hemen üzerinde akbabalar gibi dolaşan yamaç paraşütlerine korkmadan (yükseklik korkunuz olsa bile) heves edebilirsiniz...

Göründüğünden daha az ürkütücü ve zevkli olan bu sporu denemek için sahil boyunca yer alan Tandem Paragliding şirketlerinden birini seçmeniz yeterli olacaktır ki Focus bu şirketlerin en tecrübeli pilotlarına sahip olanlarından biri. 2002 yaz sezonu itibarı ile 70 Pound ödeyip (bazen pazarlığa tabi) rezervasyonunuzu istediğiniz zaman dilimine yaptırabiliyorsunuz ki tavsiye edilen saat sabah 08:30 uçuşudur. Güneş ardınızda kalır, hava temizdir, görüş alanı yüksektir. Fotoğraf makinası ya da kamera çekimi yapmaya niyetliyseniz 08:30 uçuşuna kaydınızı yaptırdıktan sonra yere inenleri izleyebilirsiniz prova olsun diye.

Ne giydiğiniz pek önemli değil şort ve t-shirt, sağlam bir ayakkabı (tercihen bot) ile sabah ya da seçtiğiniz saatten 10 dakika önce o şirketin önünde olmanız yeterli. Ortalama 10-15 kişi ile başlıyorsunuz Babadağ tırmanışına, tabi bir kamyonet ile...
Yol zor gibi görünse de şoför günde 6-7 kez tırmanıyor olmanın rahatlığıyla sizi de rahatlatıyor. Ortalama 30 dakikalık yol boyunca pilotlarla sohbet sizi rahatlatabilir.
Uçuşlar rüzgara göre iki kademeden yapılıyor, 1700 ve 1900 metre. Nereden atlanacağına pilotların tecrübesi karar veriyor. Rüzgar yeterince iyiyse 1700 metreye ulaştığınızda ve herkes araçtan indiğinde varsa heyecanınız ikiye katlanıyor. Pilot ve yolcu dağılımları kilo ortalamalarına göre yapılıyor ve pilotunuz giymeniz gereken giysiyi giymenize yardım ediyor, kask takılıyor.
Artık pilotunuz paraşütü sererken beklemek ve adrenalin arttırmak zamanı. Havalanan bir iki kişiyi, özellikle ayaklarını izlemeniz faydalı olabilir. Daha rahatlatıcı olanı ise pilota yardım etmek. Bu arada pilotunuz size kısaca yapmanız gerekenleri anlatıyor.

Herşey hazır olduğunda pilotunuz ilgili bağlantıları yapıyor, bağlantılar bir yardımcı aracılığı ile kontrol ediliyor ve başlıyorsunuz uygun rüzgarı beklemeye. Burada pilot önemli. Her esen rüzgar havalanmaya yetmiyor. Pilot doğru rüzgarı bulana kadar bekliyorsunuz. Bu 1 dakika da sürebilir 10 dakika da. Önünüzde bir uçurum var. Keyfini çıkarın, adrenalin salgılayın, korkmayın. Herşey güzel olacak.

Doğru rüzgar geldiğinde pilotunuz paraşütü hemen başınızın üzerine kaldırıyor. 3-5 saniye toparlanma süresi ve... KOŞ !!....
Önce kısa, zor adımlar... sonra koş !! ... Rüzgarın uygunluğuna göre maksimum 5 büyük adım sonra ayaklarınız yerden kesiliyor.

Şimdi başka bir zaman dilimi başlıyor... Sonsuz bir özgürlük hissi... Uçuyorsunuz...

İşyerindeki problemleriniz, sıkıcı şehir hayatınız, trafik, yaz sonunda başlayacak olan okulunuz hatta uçmaya başlamadan önce son olarak ne düşündüğünüz bile yok aklınızda... hepsi bir anda yok oluyor... altınızda dünyanın en güzel kenti var, uçuyorsunuz ve güvendesiniz...
Pilotunuz soruyor:" Sorun var mı?" Şaka gibi...

Babadağ yamaçlarında süzülmeye başlıyorsunuz önce. Rüzgarın durumuna göre kalkıştan hemen sonra dağ seviyesini aşmanız mümkün, yine rüzgarın durumuna göre hemen seviye düşürüp termal rüzgar akıntılarında alçak seviye uçuşu yapmak da. Gerçekten uçtuğunuz hissine nesnelere yaklaştıkça hissediyorsunuz... Gerçekten kelimelere sığmayacak bir duygu. Havadayken bu sporun neden bu kadar hızlı fanatik kazandığını anlamak hiç zor değil.

Yavaş yavaş Ölüdeniz üzerinde uçmaya başlıyorsunuz... Manzaranız konuşunda tek şüpheniz bile olmasın... Bu ana kadar baş dönmesi kusma gibi pilotların da alışkın olduğu bir sorun yoksa aşağıya bakmanızı tavsiye ederim... Herşey maket gibi ve siz az önce şuradaydınız... komik...
Deniz üzerine geldiğinizde pilotunuz keyfinizi ikiye katlıyor, kaskınızı çıkarıyor... Saçlarınızın arasına rüzgar dolmaya başlıyor...
Ne dinliyor olmak isterdiniz havada? Bunu gerçekten bilemiyorum...
Fly like an eagle?... Born to be wild?... Satisfaction?...
Bir sonraki uçuşta neden yanınızda bir CDman olmasın?
30 dakika ile 1 saat arasında (ki bu süre rüzgarın durumu ve pilotunuzun size yapacağı kıyak ile ilgili) süren uçuşunuz boyunca son derece rahatsınız. Fotoğraf çekebilir, kamera kullanabilir, hatta dergi bile okuyabilirsiniz.

Pilotunuzun elinde bir de kameravar sizi görüntülüyor eliniz boş geldiyseniz bu kamerayı da kullanabilirsiniz. Aşağıya indiğinizde kasete sahip olmanız da mümkün ki bence kaseti alın... böyle birşeyi insan kaç kez yapar ki? -Dedem keyifli bir adammış cümlesini duyarsınız...

Uçuşunuz yavaş yavaş sona eriyor... Nesneler yaklaşıyor, uçtuğunuzu bir kez daha net olarak hissetmeye başlıyorsunuz. İniş anınızı görüntülemek isterseniz pilot kamerayı size veriyor... İnmek havalanmaktan da kolay. Yere temas anında ayağınızı yere sağlam basmanız ve yürür pozisyona geçmeniz yeterli. 3 adım sonra duruyorsunuz. İlk anda yüzünüzde ister istemez garip bir gülümseme oluyor. Bunu engellemek güç, bütün kaslarınız gevşiyor... hemen şirketinizin elemanları üzerinizdeki ağırlıkları alıyor. Kendinizi hala havada hissediyor olmanız doğal...
Uçmadan önce sizin diğerlerini imrenerek izlediğiniz gibi sizi de izleyenler var. Onları farketmeye başlıyorsunuz hemen 3-5 saniye sonra. Göğüsünüz kabarıyor... Evet yaptınız...
Üzerinizdekileri çıkartıyorsunuz ve rezervasyonunuzu yaptırdığınız yere girip pilotunuzun kaydettiği görüntüleri izlemeye başlıyorsunuz...
İzlemek aynı hissi vermiyor... Orada olmanız gerekiyor...

Gökyüzü artık sizinde tutkunuz.
 
Notlar:
*Yamaç Paraşütü gerçekten güvenli mi?
Evet yamaç paraşütü de her spor gibi bilinçli yapıldığı takdirde futbol kadar güvenli.
*Yamaç Paraşütü için en iyi yer neresi?Ölüdeniz bu sporu yapmak için dünyanın en güvenli ve uygun yeri. O yüzden dünyanın her yerinden bu sporu yapmak için gelen pilotlara rastlamak mümkün.
*Yamaç Paraşütü neden bu kadar pahalı?
Bir paraşütün uçuş ömrü 400 saat. Buna iniş ve kalkışlardaki yıpranmayı da katarsak bu süre oldukça kısalıyor. Bir paraşütün fiyatı iste $4000 civarında. Sizi yukarıya çıkaran kamyonun yakıtı, bakımı ve 2 haftada bir değişen lastikleri, Orman Bakanlığı'nın dağa her çıkış için aldığı ücret (bu ücret müşteriden değil pilottan alınıyor ki bunu çok enteresan buldum çünkü profesyonel bir ekip olarak yukarıya çıkıp atlamayan gruplar var), pilotun emeği, şirketin giderleri vs. gibi kalemler işin içine girdiğinde fiyatın böyle olması gayet doğal oluyor.
*Yamaç Paraşütü nasıl öğrenebilirim? Nasıl yalnız uçarım?
Sizi uçuran şirketler aynı zamanda eğitim de veriyor. 4 haftasonu süren bir eğitime tabi tutuluyorsunuz ve kendinize sonrası için bir kanat (paraşüt) edinmeniz gerekiyor..


Gün boyunca tatilin, gezilerin, denizin tadını çıkaranlar havanın kararmaya başlamasıyla Belcekız sahiline gelmeye başlıyorlar.Kaldıkları konaklama tesislerinde açık büfe yemeklerini yiyip bu kalabalığa katılanlarla daha da hareketlenen sahil boyunda gezinenlerin bir kısmı cafe-barlarda müzik eşliğinde yorgunluk atarken , ressamların karşısında poz verenler,çarşıda kuyumcu galerilerini gezenler,hediyelik eşya dükkanlarında alışveriş yapanlar,veya acenteların günübirlik geziler ile yamaç paraşütü videolarını izleyenlerle canlılık geç saatler kadar devam ediyor.Bu arada Yamaç paraşütü için geçenlere teklifte bulunan acente görevlilerinin bu teklif karşısında yerli turistlerden en çok duydukları cevap "sen kafayı mı yedin.?Ben ecelime susamadım" oluyor .Sabahın erken saatlerinde rüyalarında görmüşçesine dağa çıkış yaparak uçuşa geçenlerle Ölüdeniz bir başka güne başlarken yöreye gelen turistlerin hemen hemen hepsi Hisarönü yoluyla terkedilmiş hayalet şehir görünümlü Antik Kayaköyü ziyaret ederek, kiliseyi, çeşmeyi, içinde oturulmayan evleri görmeyi de ihmal etmiyorlar
 
UYARI!!!!begendikleriniz icin rep ve tesekkur butonlarini kullanalim bölümümüze resim ve bilgi harici paylasimlar yapmayalim lutfen
 
X