Duygusal Tükenmişlik mi Yaşıyorsun? Burnout Belirtileri ve Çözüm Yolları!​

Hiç öyle günler geçiriyor musun? Sabah kalkıyorsun, alarm çalıyor, kahve hazırla, çocuk kalkmadı, işe geç kalma telaşı, biri arıyor, diğeri mesaj atıyor. Daha sabah dokuz olmadan beynin “bugünlük yeter” diyor. Ama duramıyorsun, çünkü günün bitmesine daha çok var. İşte o “artık hiçbir şey yapmak istemiyorum ama mecburum” hissi var ya, tam olarak duygusal tükenmişliğin gölgesi o.

duygusal denge.webp

Duygusal tükenmişlik, adının duygusal olmasına bakma, vücudu da içine alır. Beyin sürekli çalışır, kalp çabalar, ama ruhun “ben biraz mola istiyorum” diye fısıldar. Başta önemsemezsin, “herkes yorgun” dersin. Ama sonra fark edersin, bu sıradan bir yorgunluk değil bu dinlenmeyle geçmeyen, tatille bile tam düzelmeyen bir yorgunluk. Çünkü mesele bedende değil, zihinde ve duygularda.

Psikolojide burnout sendromu diye geçer. Aslında tam tercümesi yanıp kül olmak´tır. Sürekli koşturmak, herkese yetişmek, mükemmel olmaya çalışmak.Ve sonunda bir bakmışsın, içsel enerjin sıfırlanmış. Kadınlar bu konuda özellikle çok hassas. Çünkü toplum, kadını genellikle her şeyi yapabilen güçlü varlık olarak kodluyor. Evet, güçlüyüz ama sürekli güçlü kalmaya çalışmak bile başlı başına yorucu bir şey. Güç bazen durmakta, bazen ağlamakta, bazen de “bugün hiçbir şey yapmak istemiyorum” demekte saklıdır.

Duygusal tükenmişlik öyle sessiz ilerler ki, çoğu zaman farkına bile varılmaz. Önce keyfin kaçar, sonra hiçbir şeyden heyecan duymaz olursun. Her gün aynı şeyleri yaparsın ama içinden “yeter artık” diye bir ses yükselir. Geceleri uyumak zorlaşır, sabah uyanmak daha da zor olur. Bazen sinirli, bazen donuk hissedersin. Kimse anlamıyor gibi gelir, sen de anlatmak istemezsin. İçinde kocaman bir sessizlik büyür.

Ama iyi haber şu, bu durum kalıcı değil. Ruhun sadece “beni biraz dinle” diyor. Burnout dediğimiz şey, aslında bir dur işaretidir. Vücudun ve beynin, seni kendine geri çağırıyor. Çünkü bir süre sadece yapmak için yaşadığında, olmak kısmını unutuyorsun. Ve olmak için kendine alan açman gerekiyor.

Biraz eğlenmekten, kahkaha atmaktan, hiçbir şey yapmadan kanepeye uzanıp tavanı izlemekten suçluluk duyma. İnsansın! Her şeyden önce canlısın. Makine değil. Dinlenmeye, keyif almaya, yavaşlamaya hakkın var. Kendini ihmal etmek kahramanlık değil, sadece zamanla seni daha da yoran bir alışkanlıktır. O yüzden bir sabah kalktığında kahveni al, kimseye açıklama yapmadan, “bugün sadece kendim için varım” de!

Kendine küçük rutinler yarat. Sıcak bir banyo, kısa bir yürüyüş, bir günlüğe içini dökmek. Bunlar küçük şeyler gibi görünür ama beynin bunları yeniden enerji toplama sinyali olarak algılar. Üstelik ruhsal olarak da dengeyi yeniden kurmaya başlarsın. Bilimsel olarak kanıtlanmış, birine hayır demeyi öğrenmek, tükenmişliğin önüne geçmenin en güçlü yollarından biri. Çünkü her evet, bazen kendine bir hayır dır.

Ve tabii ki unutma, duygusal tükenmişlik sadece senin başına gelmiyor. Dünyanın dört bir yanında, özellikle çalışan, çocuk bakan, sorumluluk sahibi kadınlar aynı yükün altından geçiyor. Aramızda görünmeyen bir dayanışma var aslında, yorgun ama vazgeçmeyen kadınların sessiz bir birliği.

O yüzden kendini suçlama, “ben niye böyle hissediyorum?” deme. Çünkü hissettiğin şey normal. Normal ama sürdürülebilir değil. Bu yüzden biraz yavaşla, nefes al, gül, konuş, paylaş. Kendine iyi gelen insanlarla zaman geçir. Çünkü ruh da sevgiyle besleniyor.

Ve bir sır vereyim mi? Hiçbir şey sonsuza kadar tükenmez, sen de tükenmezsin. Yeter ki o ışığı, o küçük enerjiyi tamamen söndürmeden önce biraz mola vermeyi hatırla.
Kendini toparlamak, bir mucizeye değil, biraz şefkate bakar, kendine, o şefkati ver. Ve unutma, bazen en büyük yeniden doğuş, bir fincan çayla başlar.

Ama bazen olur ya, ne kadar denersen dene, yine de işin içinden çıkamazsın. Sanki dünya omuzlarında, nefes bile almak ağır gelir. İşte o anlarda yapman gereken şey mücadele etmek değil, biraz teslim olmaktır. “Tamam, şu an iyi değilim ama bu da geçecek.” diyebilmek, en güçlü başa çıkma yöntemidir aslında. Çünkü direndikçe tükenirsin, kabul ettikçe toparlanırsın.

Bir süre her şeyi kontrol etme isteğini bırak. Her şeyin yoluna girmesi için çabalamayı değil, bazen akışa bırakmayı dene. Çünkü tükenmiş bir zihinle çözüm üretmek imkânsızdır. Beynin, bir bilgisayar gibi, fazla ısındığında kapanır. Yeniden çalışması için soğuması gerekir. Senin soğuma sürecin de dinlenmektir, durmaktır, hiçbir şey yapmamaktır.

Belki de mesele hiçbir zaman her şeye yetişmek değildi. Belki de hayat bazen dağınık, bazen sessiz, bazen de sadece boşver demek içindi. Yorulmak suç değil, mola vermek zayıflık değil. Bazen sadece nefes alıp şu an da fena değil diyebilmek bile bir zaferdir aslında.

Kendini düzeltmeye çalışırken kendini kaybettiğini fark ettiğin o an var ya işte orası dönüm noktası. Çünkü o anda yeniden yönünü seçebilirsin, bu sefer kendine doğru. Artık kimseye yetişmek zorunda değilsin, bir şey kanıtlaman da gerekmez. Sadece biraz dur, bir fincan çay koy, pencereden dışarı bak ve hatırla hayat, senden hız beklemiyor, sadece var olmanı istiyor. Ve belki de en güzeli, her şeyin çözülmediği o anda bile gülümseyebilmektir. Çünkü o zaman bilirsin ki, evet, hâlâ içindesin hayatın kendi hızında, kendi halinde, ama hâlâ burada.

Eğer tükenmişliğin uzun sürüyorsa, bu konuda bir uzmandan destek almak da çok değerlidir. Terapistler, psikologlar ya da danışmanlar, düşüncelerini düzenlemen için sana yol gösterebilir. Bu bir zayıflık değil, tam tersine bir olgunluk göstergesidir. Çünkü yardım istemek “başaramadım” demek değil, “artık kendimi iyileştirmek istiyorum” demektir.

Bir de, kimseye anlatmadan içe atma. Duygular, içerde biriktikçe ağırlaşır. Anlatmak, paylaşmak, dertleşmek insanın ruhunu hafifletir. Bazen bir dostla içilen kahve, bazen annenle edilen kısa bir telefon konuşması bile mucize gibi gelir. Çünkü bazen tek ihtiyacın, seni gerçekten dinleyen bir kalptir.

Ve belki de en önemlisi, kendine yeniden sarıl. Ruhsal yorgunluğu aşmanın en büyük ilacı, kendine yeniden güvenmektir. Her şeyden bunaldığın anda hatırla, daha önce de zor zamanlar yaşadın ve hepsinden çıktın. Şimdi de çıkarsın. Biraz zamana, biraz dinlenmeye ve biraz daha kendine inanmaya ihtiyacın var.

Hayat bazen karışır, insanın içi dağılır. Ama hiçbir karmaşa sonsuza kadar sürmez. Fırtına ne kadar güçlü olursa olsun, sonunda hava hep açar. Sen yeter ki sabırlı ol, kendine iyi davran ve o küçük umut kıvılcığını hiç söndürme.
  • Beğen
Reactions: erce22