Çokta aşk yaşında değilim aslında, henüz 17ime bastım 4 gün önce.
Ama sanırım bir çok yaşıtımdan daha çok olgunlaştım.
Lise 3'üm bu sene bitti. Sanırım ben de bitmek üzereyim.
Tarihlerden 12 Kasım 2011, okulda deneme sınavı var. Ben Lise 2yim.
Sınıfları karma yapıp yanımıza Lise 4lerden birini koyuyorlar ki kopya çekmeyelim..
Şansa bak, kader ağlarını çoktan örmüş. Yanıma onu oturtuyorlar, önümüze de o kızı..
Arkamdan kısık bir ses geliyor, "Dicle! Şansa bak kızım! Piyanocu çocuğu oturttun yanına.!" Hiçte dikkatimi çekmiyor oysa, ilk etapta.
Elimle şşt! işareti yapıyorum ve sonra başlıyor her şey.. O sınavını bitiriyor. Çözemediğim bir matematik sorusunu 2 dakikada çözüp hocaya farkettirmeden kağıdıma işaretliyor.
Aslında o zaman başlıyor Piyanocu Çocukla 2. kızın imkansız hikayesi.
Memleketlerimiz Trabzon, tuttuğumuz takım Trabzonspor.
Soyadlarımız aynı, tek çocuğuz.
Konferansta piyano çalıyor, mest oluyorum. Bana istemeden de olsa bir kez gülüyor, afallıyorum. Biliyorum ask.fm'inde "Kendimden küçük biriyle asla sevgili olmam." yazıyor ama ben çok seviyorum.
Ve bir gün saçma bir şekilde başlıyor hikayemiz. Bankta otururken yanına oturup onu sevdiğimi açıkça söylüyorum. Gülümseyip anlını anlıma çarpıyor. "Derslerine bak" diyor ve burnumun tam ucunda bir sızı birikiyor.
Araya sömestır giriyor, pes etmiyorum. Elimi tutsun istiyorum. Doğum gününde (3.03.1994) büyük bir pasta yaptırıp gidiyorum evlerine. Kapıyı çalıyorum. Kız kardeşi açıyor, "Abi!" diye. (Kardeşi üvey. Annesiyle babası boşanmış, annesi başka bir adamla evlenmiş ve o da o evde yaşıyor.) O anda geliyor kapının önüne, ama tek değil. Bir misafiri var.
O kız. Kız bana dakikalar boyunca gülüyor. Çocuk ise minnettar, ama bir o kadarda acırmiş gibi bakıyor.. Pastayı koyuyorum kapının önüne ve ağzımdan sadece 1 cümle, gözümden de 4 yaş dökülüveriyor. "Franboğazlı pastayı seviyormuşsun.."
Annesi beni içeri davet ediyor ama koşa koşa uzaklaşıyorum..
01.04.2012 YGS Sınavı.
Sabahın köründe gidiyorum onun sınav olacağı yere, muhtemelen o daha gelmemiş.. Ona görünmemek için oturuyorum sandalyeye. İşte o anda kız arkadaşı yanıma oturuyor.
Biz diyor, birbirimize aşığız. O sana 2 beden büyük. Vazgeçmessen bozuşuruz, diyor. Ki Lise 4te o kadar uçuk ve psikopat arkadaşları var ki, ben bile şaşırıp kalmıştım..
Belki de bozuşmalıyız, diyorum ve büyük bir hamle yapıyorum. Sonra o çıkageliyor. Her gün kantinden aldığı zeytinli poaça ve çay ikilisini uzatıyorum ona,
Aç girersen yapamassın diyorum. Teşekkür edip gülümsüyor. Çıkana kadar bekliyorum ama onlar gittiğimi sanıyor. Güler yüzle çıkıyor sınavdan, "Rabbim, dualarımı kabul ettiğin için şükürler olsun." diye gidiyorum evime.
YGS'den sonra okula pek uğramıyor. Ben her gün gidiyorum okula, ve okul kapanmadan bir hafta önce okulun bahçesinde tek başıma oturmuş çay içerken bir gölge görüyorum. Sonra 2,3,4,5.. Kafamı kaldırdığım anda suratıma bir tokat geliyor. Sonrasında tekme yiyorum, kolum derinden çiziliyor. Ses çıkarmıyorum, gururumdan. Bittiği zaman gidiyorlar. En önde o kız, arkasında psikopatlar. Okuldan atılma korkusu olmadığı için beni perişan ediyorlar.
1 Gün geçiyor, okula gitmek zorundayım çünkü bütünlemeye kalmamak için hocayla son bir kez konuşmalıyım. O halde okula gidiyorum, müdürü odasına bana olanları anlatmak için giriyorum. Her şeyi anlatıyorum, tam arkama dönüp çıkacakken bi yüzle karşılaşıyorum. Şansa bak, o da 2 arkadaşıyla odaya girmiş. Konuşmanın yarısını dinlemiş olmalı.
Beni tutup çekiyor, defalarca kez özür diliyor. Sarılıyor. Ama bilmiyor ki benim kolum bacağım sevgilisi yüzünden acımıyor, benim kalbim kendisi yüzünden acıyor. Sevgilisinden ayrılıyor. Benimle ilgilenmeye başlıyor. Ama acıma maksadında.
16.06.2012 LYS-1
Matematik öğretmeni olmak istediği için bu sınav onun için çok önemli. Benim içinde çok önemli..
Sınava girip çıkıyor, gülerek bana sarılıyor. Ben de mutluyum, güya.
Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırıyorum ve bana özür amaçlı verdiği kolyeyi onun eline koyup,
"Bana abi olduğun için teşekkür ederim.. X Ablayı sevdiğini biliyorum. Onu affetmelisin.. Benden de özür diledi zaten. Ben hiçbir şey için kırgın değilim, seni de sevmemişim üstelik. Takıntı gibi bir şeymişsin." diyorum. Kalbim YALAN diye bağıtıyor, tüm gücüyle. Ama ona duyurmaması için uzun, kalın bir duvar çekiyorum yüreğime.
Şimdi ODTÜ Matematik 1. sınıfı bitirdi, kızla nişanlılar. Umarım hep mutlu olursun. Umarım piyanoda mükemmel bir şekilde çaldığın hüzünlü şarkılar kadar hüzünlü olmaz hayatın. 1.5 yıl geçti ama, hala ilk günkü gibi seviyorum seni aşkım. Hala ilk günkü gibi...
Ama sanırım bir çok yaşıtımdan daha çok olgunlaştım.
Lise 3'üm bu sene bitti. Sanırım ben de bitmek üzereyim.
Tarihlerden 12 Kasım 2011, okulda deneme sınavı var. Ben Lise 2yim.
Sınıfları karma yapıp yanımıza Lise 4lerden birini koyuyorlar ki kopya çekmeyelim..
Şansa bak, kader ağlarını çoktan örmüş. Yanıma onu oturtuyorlar, önümüze de o kızı..
Arkamdan kısık bir ses geliyor, "Dicle! Şansa bak kızım! Piyanocu çocuğu oturttun yanına.!" Hiçte dikkatimi çekmiyor oysa, ilk etapta.
Elimle şşt! işareti yapıyorum ve sonra başlıyor her şey.. O sınavını bitiriyor. Çözemediğim bir matematik sorusunu 2 dakikada çözüp hocaya farkettirmeden kağıdıma işaretliyor.
Aslında o zaman başlıyor Piyanocu Çocukla 2. kızın imkansız hikayesi.
Memleketlerimiz Trabzon, tuttuğumuz takım Trabzonspor.
Soyadlarımız aynı, tek çocuğuz.
Konferansta piyano çalıyor, mest oluyorum. Bana istemeden de olsa bir kez gülüyor, afallıyorum. Biliyorum ask.fm'inde "Kendimden küçük biriyle asla sevgili olmam." yazıyor ama ben çok seviyorum.
Ve bir gün saçma bir şekilde başlıyor hikayemiz. Bankta otururken yanına oturup onu sevdiğimi açıkça söylüyorum. Gülümseyip anlını anlıma çarpıyor. "Derslerine bak" diyor ve burnumun tam ucunda bir sızı birikiyor.
Araya sömestır giriyor, pes etmiyorum. Elimi tutsun istiyorum. Doğum gününde (3.03.1994) büyük bir pasta yaptırıp gidiyorum evlerine. Kapıyı çalıyorum. Kız kardeşi açıyor, "Abi!" diye. (Kardeşi üvey. Annesiyle babası boşanmış, annesi başka bir adamla evlenmiş ve o da o evde yaşıyor.) O anda geliyor kapının önüne, ama tek değil. Bir misafiri var.
O kız. Kız bana dakikalar boyunca gülüyor. Çocuk ise minnettar, ama bir o kadarda acırmiş gibi bakıyor.. Pastayı koyuyorum kapının önüne ve ağzımdan sadece 1 cümle, gözümden de 4 yaş dökülüveriyor. "Franboğazlı pastayı seviyormuşsun.."
Annesi beni içeri davet ediyor ama koşa koşa uzaklaşıyorum..
01.04.2012 YGS Sınavı.
Sabahın köründe gidiyorum onun sınav olacağı yere, muhtemelen o daha gelmemiş.. Ona görünmemek için oturuyorum sandalyeye. İşte o anda kız arkadaşı yanıma oturuyor.
Biz diyor, birbirimize aşığız. O sana 2 beden büyük. Vazgeçmessen bozuşuruz, diyor. Ki Lise 4te o kadar uçuk ve psikopat arkadaşları var ki, ben bile şaşırıp kalmıştım..
Belki de bozuşmalıyız, diyorum ve büyük bir hamle yapıyorum. Sonra o çıkageliyor. Her gün kantinden aldığı zeytinli poaça ve çay ikilisini uzatıyorum ona,
Aç girersen yapamassın diyorum. Teşekkür edip gülümsüyor. Çıkana kadar bekliyorum ama onlar gittiğimi sanıyor. Güler yüzle çıkıyor sınavdan, "Rabbim, dualarımı kabul ettiğin için şükürler olsun." diye gidiyorum evime.
YGS'den sonra okula pek uğramıyor. Ben her gün gidiyorum okula, ve okul kapanmadan bir hafta önce okulun bahçesinde tek başıma oturmuş çay içerken bir gölge görüyorum. Sonra 2,3,4,5.. Kafamı kaldırdığım anda suratıma bir tokat geliyor. Sonrasında tekme yiyorum, kolum derinden çiziliyor. Ses çıkarmıyorum, gururumdan. Bittiği zaman gidiyorlar. En önde o kız, arkasında psikopatlar. Okuldan atılma korkusu olmadığı için beni perişan ediyorlar.
1 Gün geçiyor, okula gitmek zorundayım çünkü bütünlemeye kalmamak için hocayla son bir kez konuşmalıyım. O halde okula gidiyorum, müdürü odasına bana olanları anlatmak için giriyorum. Her şeyi anlatıyorum, tam arkama dönüp çıkacakken bi yüzle karşılaşıyorum. Şansa bak, o da 2 arkadaşıyla odaya girmiş. Konuşmanın yarısını dinlemiş olmalı.
Beni tutup çekiyor, defalarca kez özür diliyor. Sarılıyor. Ama bilmiyor ki benim kolum bacağım sevgilisi yüzünden acımıyor, benim kalbim kendisi yüzünden acıyor. Sevgilisinden ayrılıyor. Benimle ilgilenmeye başlıyor. Ama acıma maksadında.
16.06.2012 LYS-1
Matematik öğretmeni olmak istediği için bu sınav onun için çok önemli. Benim içinde çok önemli..
Sınava girip çıkıyor, gülerek bana sarılıyor. Ben de mutluyum, güya.
Ağlamamak için dudaklarımı birbirine bastırıyorum ve bana özür amaçlı verdiği kolyeyi onun eline koyup,
"Bana abi olduğun için teşekkür ederim.. X Ablayı sevdiğini biliyorum. Onu affetmelisin.. Benden de özür diledi zaten. Ben hiçbir şey için kırgın değilim, seni de sevmemişim üstelik. Takıntı gibi bir şeymişsin." diyorum. Kalbim YALAN diye bağıtıyor, tüm gücüyle. Ama ona duyurmaması için uzun, kalın bir duvar çekiyorum yüreğime.
Şimdi ODTÜ Matematik 1. sınıfı bitirdi, kızla nişanlılar. Umarım hep mutlu olursun. Umarım piyanoda mükemmel bir şekilde çaldığın hüzünlü şarkılar kadar hüzünlü olmaz hayatın. 1.5 yıl geçti ama, hala ilk günkü gibi seviyorum seni aşkım. Hala ilk günkü gibi...
Son düzenleme: