21 Eylül 2:53’te
Ay 28⁰ Balık burcunda Dolunay Fazı gerçekleşiyor.
Dolunay
mevcut enerjilerin en üst düzeyde yaşanmasına ve olayların sonuçlanmasına yardımcı olur. Bu bazen yorucu ve gerginlik yaratıcı olabilirken bazı zamanlarda ise, uzun zamandır beklenen sonuçları alabilmemize yardımcı olur. Bu dönemde kurban durumuna düşmemeye dikkat etmeli,
fazla özveride bulunmadığımızdan emin olmalıyız. Neye neden hizmet ettiğimizi sorgularsak, o zaman doğru yolda ilerleyebiliriz. Çünkü bu dönemde
fedakarlık ve hizmet etmek ön planda olacaktır. Üstelik fedakarlık yapmak isterken, duygusal açıdan yetersiz kaldığımız hissine kapılabiliriz.
Başak burcu mükemmeli arar ve ancak Balık burcu enerjisiyle sınırlı kişisel kalıpların ötesine geçecek motivasyonu bulur. İlk başta, Başak’ın pratik, günlük rutin ve alışkanlıklarını devam ettirmek isteyen çabalarına karşın, Balık’ın her türlü sınırdan ve alışkanlıktan arınmak isteyen mükemmelleşme ihtiyacı çakışabilir. Sonuç olarak her iki burç da mükemmelleşmeyi istemektedir; fakat bunu hangi yoldan sağlayacakları konusunda sürekli olarak çatışırlar.
Başak detaylara odaklı yaşarken, bir taraftan da maddenin ve üzerinde yaşadığımız dünyanın gerekliliklerini çok iyi bilir.
Balık ise, bütüne odaklı yaşadığı için, her an her şeyi bırakabilecek bir teslimiyet durumu içindedir.
Dolunay’ın Neptün’le yaptığı uzak birleşim Balık burcu temasını iyice vurgularken kurban ve kurtarıcı rollerini de vurguluyor. Fazla iyi niyet bizi yanılgılara sürükleyebilir ve yardım etmeye çalışırken zor duruma düşebiliriz. Bu etki bizi dünyevi olandan ruhani olana çekerken, gerçekçilikten uzaklaştırabilir.
Dolunay’ın diğer açıları ise Venüs ve Uranüs’le yaptığı zorlayıcı açı olacaktır. Bu Venüs, Uranüs karşıtlığını içine alırken ilişki konularını etkiler. Aynı zamanda
kendi değerimizi ilişkiler içinde sorgulayacağımız bir süreç yaşayabiliriz. İlişkilerde uzaklaşmalar, kopuşlar ya da özgürleşme isteği olabilir. Bağımlılıklar bu süreçte bizi iyice zorlayacak ve çözüm isteyecektir.
Peki, özgürleşmek ne demektir?
Kendin olabilmek ve öz değerine ulaşabilmektir. Egonun yarattığı kimlik illüzyonunun kabuklarını tek tek soyarak derinlere, derinliklere inmek ve gerekirse çirkin tarafımıza da bakıp ve kabul edebilmektir. Karşılaştığımız hiçbir şeyi ret etmeden, itmeden, tam tersine içine alarak içeride yakmak, bununla beraber yanabilmek ve küllerin içinden özgürleşerek yükselmektir. Böylece bağımlılık olmadan bağlanarak sevebiliriz. Dolayısıyla
bu süreçte bizi geri çeken bazı konuları, olayları, ilişkileri ya da tutumları silip atabilirsek enerjimizin yükseldiğini fark edebiliriz.