Bir an kendimi okuyorum sandım. Ben de 30 yaşındayım 1 yıllık sevgilimden ayrıldım. Son 6 aydır da nişanlıydık. Aynen anlattığın gibi sürekli ilgi bekleme, söylediğim en küçük sözden kırılıp gücenme, kıskanma kısıtlama huylarından bunalttı beni. O Amerikada ben İstanbulda 1 yılım telefonda geçti. Doğumgününde iş yerine Amerikadan en sevdiği cheesecake restoranından sipariş vererek pasta yolladım, sevgililer gününde ta İstanbuldan Amerikaya kutu hazırladım içini hediyelerle doldurdum, el yazımla mektup yazdım yolladım. Onunla konuşucam diye sabahlara kadar uykusuz kaldım uyumadan işe gittim. Arkadaşlarımla görüşmeyi kestim, bütün h.sonlarım evde geçti sırf onunla konuşmak için. Ama o 1 yıl boyunca beni mutlu edicek tek özel bir şey yapmadı. Sürekli arar sorar sürekli seni seviyorum der ama sadece laf. Somut olarak yaptığı tek şey 1.yıldönümümüzde çiçek yollamaktı. Onu da son zamanlarda çiçek konusunda sırf gıcıklığına üstüne gittiğim için sesimi kesmek maksadıyla yaptığına eminim. Gönderdiği kartta da "iyi varsın aşkım" yazıyordu. Oraya bir "seni çok seviyorum" yazmamış olması bile içime oturmuştu. Bunu da ilk defa buraya yazıyorum. Çok dokunmuştu içime. Ama ona söyleseydim eminim ki "hiçbir şeyi beğenmeyen, içten gelip yapılan her şeye kusur bulan doyumsuz" olucaktım. Böyle anlatınca beni sevmiyormuş ilgilenmiyormuş gibi görünüyor ama tam tersi. Sanırım ilgi göstermek ve sevmekten farklı şeyleri anlıyorduk.
Ayrılalı 1,5 ay oldu ama alışamadım hala. Bu yaştan sonra kimi tanıyıp, sevip güvenicem duygusu bende de var maalesef. zaten zor beğenen bi insanım. Etrafımda da bekar hiçkimse kalmadı. Bütün arkadaşlarımın çocukları bile var hatta 2.yi bekleyenler var

Ev hanımı da değiller hemen hepsi iş güç sahibi doktor, bankacı vs. Durum böyle olunca umutsuzluğa düşmek, kendini mutsuz etmek çok kolay.
Bir şey sormak istiyorum, 30 yaşında nişanlanıp 2 sene nişanlı kalmışsınız. Neden bu kadar uzun sürdü nişanlılık?