Almanya'daki Türk Gazeteci: Sezarların Deliliği

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
Almanya WDR'de görev yapan Türk gazeteci Elmas Topçu, Almanya'nın Soma faciasını nasıl gördüğünü, Başbakan Erdoğan'ın süreç boyunca gösterdiği tavrı ve Başbakan'ın 24 Mayıs'ta yapması planlanan Köln mitingini vivaHiba'da yayınladığı yazı ile değerlendirdi.

Değerlendirmeye "Erdoğan:'Caligula veya Sezarların Deliliği'" başlığı ile başlayan Topçu, Soma faciası sürecini Alman basınının nasıl gördüğünü ve Başbakan'ın Soma ziyaretinde ortaya çıkan görüntülerin Almanya'da etkilerini anlatıyor.

Başbakan'ın 24 Mayıs'ta yapması planladığı Köln ziyaretinin iptal edilmesinin istenmesine yönelik gelişmeleri aktaran Topçu, Aleviler'inde Köln'de başka bir meydanda protestoya hazırlandığını dile getiriyor.

Yazısının sonunda Gezi'den itibaren süregelen sürecin izlenimlerini yazan Topçu, Frankfurter Allgemeine’nin yayıncısıda olan Günter Nonnenmacher’in kaleme aldığı „Sezarların Deliliği“ başlıklı analizi aktarıyor. Analizde Başbakan Erdoğan'ın „Sezarların Deliliği“ denen bir rahatsızlığa yakalandığı aktarılıyor

Erdoğan:"Caligula veya Sezarların Deliliği"

Soma’daki facianın ardından sergilediği tutumun yankılarına bakılırsa Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya’da ancak Kim Jong-un, Esad ve Putin kadar seviliyor. „Başbakanı yuhalarsan tokadı yersin“, „İsrail’in dölü“ gibi lafların görüldüğü videoların yayınlanmasının ardından, Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel’in Soma‘da sivil bir vatandaşı tekmeleme görüntüleri Alman medyasında günlerce dönüp durdu. Son olarak da Soma’daki göstericilere tazyikli su ve biber gazi ile müdahale ve gösterilerdeki gözaltılar geniş yer aldı. Türkiye’de hükümet „onlar Somalı değil, marjinal gruplar“ dese bile bu Alman kamuoyu için hiç bir rol oynamıyor, zira onlar için gösterici göstericidir ve protesto da bir haktır. Silah kullanmadığı ve şiddete başvurmadığı sürece istediği gibi protesto gösterisi yapar ve bir başbakan, hele hele bu kadar can kaybının yaşandığı bir faciadan sonra, kendisine gelen tepkilere katlanmak zorundadır. Erdoğan ise Alman basınında Soma ziyareti ve sonrasındaki „sinir nöbetleri“ ile anılır oldu.

Oysa Soma’daki facia, Manisa Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün „157 kişi öldü, 75 yaralı var“ açıklamasıyla insani boyutuyla derhal başhaber oldu. Alman radyo ve televizyonları ile gazete ve internet portalları, çarşamba sabahından beri devamlı haberler yapıyorlar. Başta Phoenix kanalı olmak üzere, WDR, ZDF ve ARD, anahaber bültenlerinden hemen önce ya da hemen sonra Soma özel programları hazırlıyorlar. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan ve mesajlardan, önce Soma’da bekleyişi ve umudu vurgulayan galeriler yaptılar. Daha sonra yası, öfkeyi ve protestoları dile getiren alıntıları toparladılar okuyucuları için. Günlerdir Soma maden ocağına dair krokiler ve kazanın oluş biçimini anlatan grafikler yayınlanıyor. Türkiye’deki ocakları da tanıyan maden mühendisleri, bilim insanları ve iş güvenliği konusunda uzman Alman maden sendikalarından görüşler alınıyor.

Özellikle de Ruhr Bölgesi’ndeki madencilerin Somalı meslektaşlarıyla dayanışması göze çarpıyor. „Bundan 40-50 yıl önce ağır maden kazaları Almanya’da da meydana geldiği için madencinin acısının ne olduğunu iyi bilir buranın insanı“ diye yazıyorlar facebook ve twitterda. Schalke04 ve Borrussia Dortmund takımları Almanca-Türkçe taziye mesajları yayınladı:“Biz madenci bölgesi takımlarıyız. Tanırız bu acıyı. Aklımız sizde. Başınız sağolsun“ selamı gönderdiler Soma’ya.

Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın Soma gezisiyle birlikte ise Almanya’daki Türkiye haberlerine yeni bir boyut eklendi. Artık Soma’daki madende mahsur kalanlar, hayatını kaybedenler ve onların acılarıyla yaslarının aktarıldığı haberler dışında, karşılaştığı kriz ile başa çıkamayan bir Erdoğan profili öne çıkmaya başladı. Bir çok Alman medya kuruluşu, Erdoğan’ın Soma’da halka tepkisini, hükümetin Yusuf Yerkel’i eleştirmek yerine savunmaya geçmesini artık Erdoğan’ın „gerçek“ algısının kaybolduğu yorumlarıyla verdiler.

Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile ayyuka çıkan Berlin-Ankara hattındaki rahatsızlık açıkça dillendirilmeye başlandı. Bir çok Alman politikacı, Başbakan Erdoğan’ın 24 Mayıs’ta, AKP’nin Avrupa'daki sivil uzantısı olarak nitelenen Almanya Türk Demokratlar Birliği UETD’nin 10’nuncu yıldönümü vesilesiyle Köln‘deki büyük Lanxess Arena’da yapacağı konuşmayı iptal etmesini talep etmeye başladılar. Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yapacağı bu konuşma bir çok Alman politikacı, medya mensubu ve kamuoyu tarafından „Erdoğan’ın yurtdışı seçim turu“ olarak niteleniyor. Malum yeni seçim yasasıyla ilk kez yurtdışında yaşayan T.C. vatandaşları da oy kullanabilecek. Ve bu imtihan iyi atlatılırsa 2015’teki genel seçimlere hazırlık niteliği taşıyor. Almanya‘nın Adana’dan sonra en büyük seçim bölgesi olarak nitelendiği gözönünde bulundurulursa AKP ve Erdoğan için önemi daha da iyi anlaşılıyor. Ancak Almanya’da bir çok kişi Erdoğan’ın Almanya toprakları üzerinde siyaset yapmasını istemiyor. Bunun Türkiye’deki çatışmaları Almanya’ya taşıdığına inanıyorlar.

Kuzey Ren Vestfalya Çalışma ve Uyum Bakanı Guntram Schneider, bir adım daha ileri giderek Erdoğan’ın Köln’e gelmemesinin iyi olacağını söyledi. Oysa Almanya’da yabancı devletler seçim yapma hakkına sahip ve Merkel Berlin‘de yaptıkları görüşmede Erdoğan‘a seçimlerin güvenli biçimde yapılması için elinden geleni yapacağı sözünü verdi. Bunu yaparken Erdoğan’ın konuşmasını Avrupa Parlamentosu seçimleri ile bir çok eyalette yerel seçimlerin de yapılacağı 25 Mayıs’tan bir gün öncesine denk getireceğini bilmediğinden yola çıkılıyor.

Öte yandan Erdoğan’ın Gauck’un ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda onu Almanya’daki Ali’siz ateist yapıların dolduruşa getirdiği yönündeki imasına sinirlenen Aleviler de boş durmuyor. Onlar da Erdoğan’ın sempatizanlarına sesleneceği gün binlerce Alevi ile Köln’ün başka bir yerinde büyük bir protestoya hazırlanıyor.

Türkiye kökenli göçmenler arasındaki bu siyasi gerginlik Alman politikacılar kadar kuşkusuz emniyet birimlerinin de rahatsızlığına neden oluyor.

Bütün bu gelişmeler, Gezi’den bu yana epeyce sarsılan ve son olarak da Gauck’un Türkiye ziyaretindeki sözlerine „bir devlet adamına yakışmayan“ sert eleştiriler getirdiği söylenen Erdoğan’ın imajını Almanya’da daha da zedeledi. Öyle ki Soma haberlerinde facianın yanısıra Erdoğan ile ilgili yorumlar öne çıkar oldu. Medyada „Erdoğan’ın öfke nöbetleri“ manşetleri yer almaya başladı. „Artık Türkiye’de sadece polis dövmüyor. Bizzat Başbakan da dövüyor“ yazıldı. Bunu Yusuf Yekel’in fotoğraflarına atılan „Hükümet tekmeyle karşılık veriyor“ veya „Erdoğan kontrolü tamamen kaybetti“ manşetleri izledi. Frankfurter Allgemeine gazetesinde ise Almanya’da uzun süredir kısmen dillendirilen rahatsızlıkları özetleyen bir analiz dikkatleri çekti. Frankfurter Allgemeine’nin yayıncısıda olan Günter Nonnenmacher’in kaleme aldığı analizin başlığı bile artık Almanya’da Erdoğan’a karşı diplomatik hassasiyet eşiğinin aşıldığını gösteriyor. „Sezarların Deliliği“ başlıklı analizde 60 yaşındaki Türkiye Başbakanı’nın bir rahatsızlığa, "Caligula rahatsızlığı"na yakalandığından bahsediliyor. Caligula ya da siyasi literatürdeki haliyle „Sezarların deliliği“ bir çeşit algı bozukluğu ile ortaya çıkan rahatsızlığın toplamı aslında. Konunun uzmanlarının affına sığınarak basitleştirmek gerekirse: Adını Roma İmparatorluğu’nun üçüncü büyük lideri Sezar‘dan alan bu rahatsızlık genelde monarşik sistemlerdeki kralların hastalığı diye biliniyor. Kavramı ilk kullananan Gustav Freytag. Sezarların deliliği adlı bu algı bozukluğunun belirtileri ise şöyle tanımlanıyor:
- Kendini ilahlaştırmak, yüceltmek

- İsraf ve tüketim düşkünlüğü

- Kamuoyunda teatral törenler (Modern deyimle show)

- Ganimet ve galibiyete duyulan doymak bilmez açlık

- Ve takip edildiğin paranoyası ile komplo teorileri


Erdoğan’ın, tuhaflığı ve despotluğu ile hatırlanan MS 30’lu 40’l ı yıllarda yaşamış Roma İmparatoru’na benzetilmesi felsefi derinliğiyle bakıldığında şimdiye kadar yapılan en sert eleştiri. Frankfurter Allgemeine’deki yazıda analist, Erdoğan’ın Soma’daki tepkisine ve sivil halka yaklaşıma da göz atıyor ve “Sezarların deliliği” rahatsızlığına yakalandığına dair ibarelerin bulunduğunu ileri sürüyor. “Soma’daki gibi büyük bir faciada madenci ailelerinin ve yakınlarının sözlü veya fiili saldırıları normaldir ve bir devlet adamı böylesi durumlara öfke nöbeti veya el, kol hareketiyle karşılık vermez. Anlamaya çalışır, tahammül eder ve herşeyden önce affeder” diye devam ediyor Nonnenmacher. Erdoğan’ın ülkesinde kuşkusuz olumlu gelişmelere de imza attığını söylüyor, ancak Gezi olaylarından beri kendisini eleştiren herkese terrörist damgası vurduğunu hatırlatıyor. 17 Aralık yolsuzluk skandalından sonra yargı ve emniyetteki görev değişikliklerinden söz ediyor ve “Erdoğan’ın sadece kendi emirlerinin geçerli olduğu bir krallıkta yaşadığı duygusuyla hareket ettiğini” kaydediyor. Buna rağmen bir çok Türkün, Erdoğan’dan memnun olduğunu, onun iktidarı döneminde hayatlarının iyileştiğini söylediğini de vurguluyor, ancak hemen arkasından ekliyor: Erdoğan’ın üzerinde kara bulutlar da dolaşıyor. Soma’da da görüldüğü gibi, etrafındaki evetçiler nedeniyle Erdoğan‘ın insani yetersizliklerinin de belirginleştiğini ve tarihte insani yetersizliklerin otoriter güce baskın geldiğini savunuyor.

Bu arada Romalılar bir çok imparatorda ve yakın çevresinde ortaya çıkan ve Nonnenmacher’in belirttiği “Sezarların deliliği” rahatsızlığından korumak için aracında arkasına devamlı bir köle koyarlarmış. Ona ölümlü olduğunu hatırlatması için arkada duran köle, imparatorun kulağına „Respice post te, hominem te esse memento“ diye fısıldarmış: „Arkana bak ve bir insan olduğunu unutma!“
@topcuelmas
http://www.insanhaber.com/medya/almanyadaki-turk-gazeteci-sezarlarin-deliligi-37116
 
Son düzenleme:
Turkıyede tanınan bir kalem mi bilmiyorum ama tesadüf eseri 17 Aralık sürecinde takip etmeye başladım Elmas Topcuyu.İyiki de kendisini okuyorum en azından yurtdısında ulkemızde olan olaylar aslen ve çarpıtılmadan nasıl yankı buluyor merak edıyorum.
Ne görürse onu yazıyor önüne gelene kimmiş hagi tarafmış farketmeksizin.Begenıyorum kendisini.Tespiti ya da teşhisi diyeyim tam isabet.
 
Almanyadaki maden işçileriyle türkiyedeki maden işçileri arasında çalışma standartdı bakımından uçurum olduğunu söylemeye gerek yok.
Somadan önce de böyleydi,Somadan sonra da değişmeyecek
 
X