Baharı müjdeleyen erguvanın ilginç hikayesi!

Nevreste

Yeniden ☀
Yönetici
Editor
16 Ağustos 2010
297.522
614.859
1.098
Malatya
Kendine has mor rengi ile İstanbul Boğazı’nın sırtlarını süsleyerek baharın geldiğini müjdeler. İşte bakmaya doyulamayan kısa ömrüyle erguvan ağacının ilginç hikayesi.

Erguvan, Farsça’da “kızıl” anlamına gelen bir renk adı. Boyu 10 metreye kadar çıkabilen erguvan ağacının ömrü oldukça kısa. Yaklaşık 1 aylık ömrü var. Nisan sonundan başlayıp Mayıs ayında ömrünü tamamlıyor.


Uzun boylu, kısa ömürlü bu ağaç, Boğaz sırtlarını süslediğinde ise bize baharı da müjdeliyor. Mayıs geldiğinde İstanbul'da yapılacak en güzel şey, Boğaz’da erguvan safasına çıkmak. Çünkü en güzel erguvan seyri Boğaz’da oluyor. Nisan sonu ile Mayıs başında sahneye çıktıkları için bu seyri kaçırdığınızda gelecek seneyi beklemek gerekiyor. Yani İstanbullu'lar için erguvanın anlamı, İstanbul Boğazı ve çabuk geçen bahar demek. Gelelim erguvanın hikayesine.



Erguvanın İngilizce’de adı Judas Tree (Yahuda Ağacı). Erguvanla ilgili en eski bilgiler Hz. İsa dönemine kadar gidiyor. Efsaneye göre erguvan, beyaz çiçekli bir ağaçtı. 13. havâri Yahuda İşkariot, Hz. İsa'ya ihanet eder.



İşkarot, ihanetinin verdiği pişmanlık ve vicdan azabıyla kendini asarak intihar eder. Mayıs ayında kendini astığı ağaç ise erguvandır.

Kaynak:Elma Elma
 
Son düzenleme:


Böyle bir günahkârı ve büyük bir utancı üzerinde taşıyor olmak erguvan ağacına ağır gelir ve bunun utancıyla bembeyaz çiçekleri kızarmaya başlar. Daha sonra morarır ve şimdiki rengini alır.,



İşte efsaneye göre; o gün bu gündür her Mayıs ayında, erguvan ağaçları bu utanç verici olayı hatırlar ve kızarmaya başlar.


Erguvan, Bizans'ın sembol ağacıydı. Çünkü imparator Konstantin, şehri surlarla çevirip açılışı yaptığında ve kurduğu bu şehre kendi ismini verdiğinde aylardan Mayıs’tı. Asırlar sonra Fatih Sultan Mehmet, yine erguvanların yüzünü gösterdiği Mayıs ayında İstanbul'u fethetti.

Bizans imparatorları erguvan rengi olan eflatunu, Bizans hanedanının rengi olarak kabul etmişlerdi. Bu rengi imparatorluk ailesi dışında hiç kimse kullanamaz, imparator dışında hiç kimse mor pelerin takamazdı. Doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için, bir zenginlik ve güç belirtisiydi.
 

Osmanlı da erguvana hak ettiği ilgiyi göstermişti. Sarayların hasbahçelerinin konuğuydu bu ağaç. Çok sağlam olduğu için, Osmanlılar baston yapımında erguvan ağacının güçlü dallarını kullanırlardı.



Emir Sultan'ın her sene Bursa'da, erguvan mevsimi olan Mayıs ayında, müritleriyle buluşması sebebiyle erguvan, yüzyıllar boyu Bursa şehrinin de sembolü olmuş. 14. yüzyıldan itibaren kutlanan “Erguvan Bayramı” 19. yüzyıla kadar devam etmişti.

Osmanlı sultanları da erguvan ağacını sevdiler. I. Mahmud, 1735 yılında İzmit, Karamürsel ve Yalakabad kazaları naiblerine gönderdiği bir ferman ile saray bahçesine dikilmek üzere çınar, dişbudak, ıhlamur, erguvan ve ahlat ağacı gönderilmesini buyurmuş. Bunu, Ahmed Refik’in, ‘Hicri On İkinci Asırda İstanbul Hayatı’ adlı çalışmasından öğreniyoruz.


Bitkiler dünyasında ise Erguvan, baklagiller familyasından kabul ediliyor. Anavatanı güney Avrupa ve Batı Asya. Türkiye'de Ege ve Marmara bölgesinde yaygın.


10 m'ye kadar boylanabilen, tek gövdeli yaprak döken çalı görünümünde bir ağaç. Çiçekleri gençken kırmızımsı-mor daha sonra mavi-yeşile dönüyor. Bu çiçeklerin bir önemli özelliği de toprağa azot bağlamasıdır.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…