Arkadaşlar üst üste 2 arkadaşımı genç yaşlarında kaybettim.Biri üniversitedendi arkadaşım 24 yaşında azla bi konuşmuşluğumuz yoktu ama duyunca öldüğünü çok üzüldük haberlerde görmüşsünüzdür belki istanbulda bağcılarda pompalı tüfekle vurulmuştu.Cenazsine gittik etkilenmiştim baya aradan 2 gün geçmeden daha yakın olduğum liseden kaç yıllık arkadaşım araba sıkıştırması sonucu motor kazasında 23 yaşında vefat etti.Şok olduk herhangi bir yerinde hiçbirşey yotu başında kask olmasına rağmen beyin kanaması geçirmiş olduğu yerde hayatını kaybetmiş.Dünde onun cenazesindeydik çok iyi bir arkadaşımdı öyle üzüldümki içim parçalandı sınıfımızdan bölüm olarak üniversiteyi kazanan tek o olmuştu okul 1. siydi zaten okulunu yeni bitirmişti.Onu öyle görmek annesinin kız arkadaşının yakarışları çok acıydı içim yanıyor ölüm kimseye yakıştırılmıyor ama helede böyle genç olunca daha bir zor oluyor. Kendimide koyuyorum yerine ani gelen ölüm ve hesap zamanı ne cevap vericez.Rabbim ailelerine sabırlar versin günahlarını bağşlasın,mekanlarını cennet eylesinnn.Kabirleri pir nur olsun inşAllah.Acımı sizlerlede paylaşmak istedim arkadaşlar..
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciun...
ALLAH rahmet eylesin...
unutmamaliyiz ki her can ölümü tadacaktir...
Ölümün tefekkür edilmesi, nefse boyun eğdirip kibrinin kırılmasını sağlamak için yapılır. Hasan-ı Basri hazretlerinin risalesinde farzlar arasında sayılmıştır.
Ölümü düşünmek nefsi paklar, kalbi uyanık tutar, dünyaya ve onun geçici lezzetlerine meyletmekten korur, neticede evliyalık yolu açılır. Mürşid-i kâmilin rehberliği bu ölüm tefekkürünü daha şuurlu kılmaktadır. Cenâb-ı Hak kime hidayet etmişse ona ölümü hatırlamayı nasip etmiştir. Akıllı insan ölümü çok düşünen ve ölüm sonrasına hazırlanandır. Ebu Hüreyreden rivayet edilen hadis-i şerifte Peygamberimiz buyuruyor ki:
Ölümü çok hatırlayın. Herhangi bir kul ölümü çokça hatırlarsa Allah onun kalbini ihya eder, ona ölümü kolaylaştırır. (Deylemi, Firdevs)
Ölümü çok hatırlayın. Zira (ölümü hatırda tutmak) günahları temizler ve (kişiyi) dünyada zahid kılar. Ölüm kıyamettir. Ölüm kıyamettir. (Kenzul-Ummâl)
Ölümü hatırından çıkarmayan kişi, Allahu Teâlâdan gafil olmaz. Onun rahmetinden ümidini kesmez; ama azabından da korkar. Dünyaya meyletmez. İnsanlara karşı sabırlı ve hoşgörülü davranır. Gurur, kibir, hased, riya ve amellerini beğenme gibi hastalıkları kalbinde barındırmaktan imtina eder. Allahu Teâlânın böyle kulları için fevzü saadet vardır. Onlara taraf-ı İlahiden hediyeler hazırlanmıştır.
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz buyurdu ki:
Lezzetleri kesen (dünya lezzetlerine karşı hırsı yok eden) ölümü çok hatırlayınız. (İbni Mâce, Tirmizî, Nesâi)
Yani ölümü zikrederek dünya zevklerini kendinize acılaştırın ki, ona olan bağlılığınız kopsun ve bu vesileyle de Allaha yönelebilesiniz.
Hz. Âişe validemiz, Peygamberimiz (s.a.v)e sorar: Ey Allahın Rasûlü, hiç şehitlerle beraber haşrolunacak biri var mıdır? Rasûlullah (s.a.v) da: Evet, bir gün içinde yirmi defa ölümü hatırlayan şehitlerle beraber haşrolunur. buyurur. Çünkü o, dünya hayatının fani olduğunu bilir. Kimsenin hakkını yemez. Ahiret için hazırlık yapar. Ölmeden önce nefsini sürekli hesaba çeker, gaflete düşmez.
İbni Ömer (r.a) diyor ki: Rasûlullah (s.a.v) ile birlikteydim. Ensardan bir zat: Ey Allahın Rasûlü, müminlerin hangisi en faziletlidir? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz: Huyca en iyisidir! dedi. Adam: Müminlerin hangisi en akıllıdır? diye sordu. Rasûl-i Ekrem: Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için en iyi hazırlığı yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir. buyurdular. (İbni Mâce)
Yine buyurdular ki:
Ölümü çokça hatırlamak sadakadır. (Kenzül-Ummâl)
Ölümü arzu etmeyin. Zira Allahın huzuruna çıkış günü çok şiddetlidir. Bir kulun ömrünün uzaması ve Allahın onu inâbeyle rızıklandırması şüphesiz ki, saadettendir. (Müsned)
Akıllı mümine nasihat olarak ölüm kafidir.
Peygamberimiz (s.a.v) mescitte konuşup gülüşen bir topluluğa hitaben buyurdular ki:
Ölümü unutmayın, ölümü hatırlayın. Varlığım kudret elinde bulunan Allaha yeminle söylüyorum ki, eğer benim bildiğimi bilseydiniz az güler, çok ağlardınız. (Tirmizî, İbni Mâce)
Peygamberimizin yanında bir adamdan medhü sena ile bahsettiler. Rasûlullah (s.a.v): Arkadaşınız ölümü anar mı? diye sordu. Onlar: Biz onun ölümü hiç andığını işitmedik. diyince Allah Rasûlü: Sizin arkadaşınız, övdüğünüz gibi değildir. buyurdu.
Rasûlullah (s.a.v) ölmek üzere olan bir genci ziyaret etmiş ve: Kendini nasıl buluyorsun? diye sormuş. Genç de: Allahu Teâlâdan ümidim var; fakat günahlarımdan korkuyorum. cevabını vermiş. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlar: Bu makamda mümin bir kulun kalbinde iki zıt şey birleşmez. Kalbe; biri diğerine zıt iki şey gelince Allah ümit edileni verir, korkulandan emin kılar.
Kaynak: Miftâhul-Usûl / Rabıta Risalesi