Depresyona slalom çekerek yaşadığım günler çoktur.
O bölgeyi de bilirim; yaklaşık bir ay kadar kendimi eve kapatıp, yıkanmadığım; dayak yemiş gibi tüm kas ve kemiklerime tuhaf bir ağrı çöktüğü hali, ölü müyüm yaşıyor muyum belli değildi. Kaynağını bulamadığım bir hüzün-bıkkınlık ve öfkenin karışımıyla olduğum yere çivilenmiştim. :) Sanırım bunu yaşadığımda 22 yaşlarındaydım, geçirdiğim en ağır depresyonlardan biridir, 3 ay da artçıları sürmüştü, konuşmama kadar bozulmuştu... Ve bunun gelişi de öfkemi-hüznümü 1-2-3 gün içimde tuta tuta arttırarak gitmem olabilir.
Elbette destek aldım ve fakat bir daha bu bitmiş hale girmemek için yönümü değiştireceğim şeyleri de tahlil ettim.
Herkese uymayabilir ama bende işe yarayanları yazayım:
1)Kendimi zorla dışarı atmaya çalışırım hiç istemesem de öfkemi üzerimden atana kadar bir miktar yürürüm, güneşlenirim, çevreyi izlerim kulağımda da en sevdiğim pop müzikler vardır. Asla slow dinlemem.
2)Sıcak duş alır, aniden soğuk suyu döküveririm üstüme. "Kendine gel len" babında, bende baya işe yarıyor. Buz gibi donduğumu hissedince "Ya ne kadar insanım, şuna bak, dünyanın derdi beni niye geriyor, bu kadar basit bi şeyim amaan" şeklinde kendimi basite indirgerim. Daha doğrusu, insanım ve bir an kadar bu dünyadayım felsefesinden en basit haliyle araklarım. Ve duştayken de pop şarkılar çalıyordur bir yandan. :)
3)Sevdiğim bir video oyununu açarım; stres seviyeme göre ya içinde hiç stres barındırmayan bulmacalı bir oyundur, beni meşgul eder, ya da cs gibi teröristli polisli bol silahlı bi oyundur, farklı bir görevle farklı bir aksiyona girer, o oyun içinde adam harcarım biraz.
4)Yeşilçam filmlerini açarım. Ciddiyim, Banu Alkan filmlerine acayip gülüyorum ve seviyorum da; Hülya Avşar'ın Sekreter filmini filan izlerim bazı70-80lerin erotik kuşağı değil ama nasıl desem, muhafazakar ya da toplumsal mesajlı filmler de değil, ikisinin arası bi saçma kısım vardır ya Yeşilçamda; onlar işte. Misal Tarkan filmleri, hain Kostok, peluş kalkanlı Vikingler filan izle izle "Olm bu filmler hangi kafayla çekilmiş?" diye sorgula yani.
5)Dondurmanın sakinleştiri özelliğine inanırım, bende çok etkiliEşimle bozuk olsak, bilir beni nasıl kandıracağını; bi bakarım dondurmayla çıkagelmiş. (Tabi her zaman işe yaramaz) İşte dondurma biraz sinirimi alır.
6)Bir şeyler yazar kesip-biçer-boyar oyarım. Depresif/sinirli ruh halimin bir noktadan üretkenlikte işe yarayabileceğini fark ettim. Ölçülü hicv şiirleri yazabiliyorum ve küfür serbest, bazen küfür etmeden küfür hissi uyandırabileceğim cümleleri yazmaya çalışırım, gizli küfür.Kafiyeli hakaretli şiir, hem beyin jimnastiği, hem sanat eseri, belki bir gün "Gelmişimize geçmişimize sevgiler" adlı bi kitap çıkarırım.
7)Kendimi alış-verişlere vurduğum da olur. Maksat sinir atmak olsun; gider biraz mağaza gezerek kapitalist düzene söverim içimden, rahatlarım.
8)Evin bi taraflarını değiştirmeyi planlarım. Şu duvarı şöyle yapsam, buraya şunu çaksam filan; sanki evi değiştirince o sinirli halim bitecek, yeni bir yere geçmiş olacağım. Aynı şekilde uzun süren düşük mod zamanlarımda saçlarımla da oynar, farklı makyaj stilleri denerim.
9)Parfüm denemeye giderim. Kokular, aklımı uyarır, beni başka yerlere çeker. Bazı kokular bazı güzel anılarımı çabuk hatırlatır. Bu da arada işe yarıyor.
10)Gelir buralara kafama ne esiyorsa yazarım, kafamdan atmış olurum tamam gerisine bakmam, rahatlarım.
Vb.
22 yaşımdan bu yana, bir daha o kadar kendimi bırakmadım.
Hicvli şiirlerim 600ü geçmiştir.
Şimdi salonumu ikiye bölecek bir duvar yapıyorum.
Dondurmalara rağmen kilom iyi seyirde; bunu da kendimi zorladığım yürüyüşlerin bir kısmına borçluyum sanırım.
Ve Banu Alkanın gözlerinin cidden acayip güzel olduğunu fark ettim.
Şu ara üzerimde bi ölü toprağı var, ne yaptımsa atamadım üzerimden. Her şeyden sıkılır ve kendimi geri çeker oldum.
Bir başka depresyon konusuna önceden yazdığım bir yorumumu buraya alıntılıyorum, çünkü kendimi illaki bu halin içinden ne yapar eder, aşağıda sıraladığım yöntemlerle çıkarırdım ama dediğim gibi şu ara bu da mümkün değil pek; belki sizin işinize yarar;
Bunlar bana iyi geliyordu. Şimdi yeterli değil ve yeni yöntemler keşfetmem gerekiyor.
Ev değiştirmeyi düşünüyorum, biraz sabır sürecim var şu an iyi bir yatırım olmadığını söylüyorlar, evi değiştirince kendimi daha iyi hissedeceğimi biliyorum çünkü evden komple sıkıldım enerjimi emiyor :)
Çocuk sonrası bıraktığım iş hayatına geri dönmeyi planlıyorum, maksimum bir aya kadar bu bekleyiş de bitecek ve bana iyi gelecek diye umuyorum çünkü hala daha evde oturmaya alışamadım, kesinlikle tekrar çalışmam gerekiyor. Bu iyi gelecek.
Birkaç radikal değişim var aklımda, onları da yapabilirsem bu çökkün halden çıkacağım diye umuyorum.
Siz de atlatırsınız umarım. Alıntı yaptığım kısımdaki maddeler sizi tamamen dibe inmekten kurtaracaktır bir müddet.
Dönüp geçmişe baktığımda gülümseyerek hatırladığım anlarımdan biri buna uyuyor, sizinle de paylaşmak isterim. Hayatımda 2 sene boyunca her türlü şey kötü gitti, hep savaş verdim ama hiçbir şey düzelmiyordu. Sonra bir gün şansım döndü, çok özel biri ile tanıştım, aşık oldum, o da beni seviyordu. Bu hayata bakış açımı değiştirdi. Bu zor dönem aynı zamanda annem babam için de zor bir dönemdi. Bir gün annemle mutfakta yemek hazırlıyorduk, anneme 'Anne hayat çok güzel dimi?' dedim. Bunu gerçekten hissederek, içimden gelerek söylemiştim. Aşık olmamın ve karşılık bulmamın bakış açımı değiştirmekte faydası büyüktü. Annem de 'Evet annem, hayat çok güzel' diye beni onaylamıştı. Sonra benim de ailemin de şansı döndü, yavaş yavaş her şey iyiye döndü. O özel kişi artık hayatımda değil ama bu güzel anıyı ne zaman hatırlasam gülümserim.
Şimdi bana göre bu konu ikiye ayrılıyor. Bir depresyondayken seratonin salgılatıp anlık olarak iyi hissettiren çözümlerim var. Bir de depresyon döngüsünü kırmaya yönelik 'ilerliyorum ben ya gelişiyorum' hissi yaratan çözümlerim var.
Bu gelişiyorum ben hissini yakalamak için kendini takip edebilmen gerekiyor. Bunun için de motivasyon çarkı denen bir sistem kullanıyorum.
Eki Görüntüle 2238527 Eki Görüntüle 2238528
Örnek olarak googledan karşıma çıkan iki görseli ekledim. Ama çarkı oluştururken hayatını etkileyen ya da geliştirmek istediğin her türlü alanı çarka ekleyebilirsin. Ya da farklı kategoriler için farklı çarklar hazırlayabilirsin. Daha sonra bu alanları sana sağladığı tatmin hissine göre 1'den 10'a puanlıyorsun. Sonra da bu alanlardaki tatmin hissini arttırmak için yapabileceklerinle ilgili kendine hedefler koyuyorsun. Hedeflerini tamamladığında tatmin hissinin ne kadar arttığını belirliyorsun vesaire. Böylece hem hayatındaki farklı konulara yapıcı bakış açısıyla yaklaşmış oluyorsun, gerçekten sorun çözmeye ya da gelişmeye yönelik adımlar atabiliyorsun hem de tek bir konuya takılıp kalmak yerine beynini farklı şeylerle meşgul ediyorsun.
Bu basit ve saçma bir yöntem gibi gelebilir ama dağınık zihinleri organize etmek ve kişiyi olumsuz düşünceler yerine olumlu düşüncelere yönlendirmek için gerçekten çok etkili bir çözüm. Ben bizzat kefilim ki inan senden daha kötü durumdaydım. Sen iş hayatını düzenli bir şekilde sürdürebiliyorsun mesela. Ben yaklaşık 1 yılımı çok zorunlu olmadıkça hiç evden çıkmadan ve yemek sepeti kuryeleri sayesinde hayatta kalarak geçirmiştim mesela. Gündüzleri uyuyup, geceleri comfort food eşliğinde ne kadar saçma reality show, komedi dizisi vs varsa izleyerek zaman geçiriyordum. Bence sen sadece azıcık saçını salmayı öğrendiğinde, senin, arkadaşlarının, ailenin, evinin kafandaki mükemmele uymalarına gerek olmadığını kabul ettiğinde mutlu olacaksın tekrar.
Çok güzel anlatmıssın. Kendimi bıraksam işe geldiğim ilk 2 gün şimdi evdeydim. Zorla durdum hala da devam ediyorum bir şekilde. Keyif almıyorum ben hayattan çünkü eksik şeyler var. Sorun zaten ''hedef koyabilmek ve uygulayabilmek.'' Çünkü bu durumlarda yapsam nolucak psikolojisi oluyor en çokda isteksizliğin had safhada olması, üşengeçlik, durağanlık. En zor sanırım bu kısmı kırmak. Misal bir kursa gideceğim isteğim yok hobi bul deniyor ee sevdiğin şeye de istek yok nolucak.. gibi gibi.
Bu arada 1 sene evde durmana sebep olacak sorun neydi ?
Ya bir altyapısı vardır mutlaka ama açıkçası ben yapı gereği evi seven, kendi kendime zaman geçirerek huzur bulup deşarj olan bir insanım. İlk defa yalnız yaşamaya başlayıp, okula gitmek konusunda içsel veya dışsal herhangi bir sorumluluk hissetmeyince eve yapıştım iyice. Gülse Birsel'in evin insanı zamanla içine çekmesiyle ilgili güzel bir yazısı var ki gerçekten doğru. Üşendikçe daha bir üşengeç oluyor insan. Motivasyonsuzluk amaçsızlık kendini silkeleyene kadar üstüne yapışıyor. Ben bi de içindeyken farkedemedim bu durumu çünkü market alışverişini online yapmak ya da dışarıdan birşeyler söylemek kolaylık gibi geliyor, işte evim çok merkezi bir yerde olduğu için yakın arkadaşlarım çoğu zaman geçerken bana uğruyor ayda yılda ben onlarla çıkıyorum derken normal, hafif salaş bir öğrencilik hayatı geçirdiğimi sanıyordum.
Derken bi baktım bildiğin sokağın başındaki bakkala gidip bi paket sigara almak efora değer mi diye 40 kere düşündüren bir iş haline gelmiş. Eskaza normal bir saatte uyanıp gün ışığı görsem vampirler gibi tepki veriyorum. Kalabalık içine girmek benim için tam bir anksiyete unsuruna dönüşmüş. Çok mutsuz ve beceriksiz hissediyorum. Bir de nedensizce öfkeliyim filan.
Bu kafama dank etme hali ne zaman yaşandı tam hatırlamıyorum. Sonra bu dank etme evresinin ardından bir ben neden ve nasıl bu hale geldim evresi yaşandı. Bu aşamada bol bol kendimi ve ailemi suçladım. Sorunuma bir ad koyabilmek adına milyon tane makale okudum. Otizm spektrumundan tut farklı ruhsal hastalıklara kadar tonla şeyden şüphelendim. Farklı farklı uzmanlara gidip sorunumun ne olduğunu, kaynağını filan bulmaya çalıştım. Genelde klasik anksiyete ve depresyon teşhisi koydular buarada. Ne zaman ne olduğunu neden olduğunu çözmeyi bırakıp nasıl daha iyi olabileceğime odaklandım o zaman iyi oldum.
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?