• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

etiket düşkünü insanlar

öyle çok canımı acıtıyorki bu insanlar heleki ailemden olmaları daha da zor... teyzemler kuzenler dayılar anneanne kuzenler hepsi (babam annem ve kardeşler dahil değil) kişiyi elbisesine göre, taksı makyajı albenisi ile göge çıkartırlar. birde mesleği iyi olsun offf ondan iyisi yoktur. bir kız zayıf olacak güzel olacak iyi mesleği olacak çok güzel ve açık giyinecek erkekler ve herkes hayran olacak. bir erkek iyi meslek kibar konuşma varlıklı ve üstün aile yakışıklı surat ve süper giyim sahibi olacak o zaman en iyisi odur. veeee bunlar yıllarca her ortamda konuşulur aman efendim filanın kızını gördünmü nasılda giyinmiş kocasıda şuymuş nasılda geldi oturdu herkes hayran kaldı bıdı bıdı gider bu hikayeler. illaki etiketi olacak insanın. hem de en kalitelisinden. normal düzeyde bir insanla çıkıyorum ben memurum o değil normal yakışıklı ailesi biraz görgü anlamında eksik ama ben çıkıyorum bu çocukla evlenmeyide istiyorum ama şimdiden oluşacak tantanayı düşündükçe kafayı yiyeceğim. mesleği benden düşük hemde meur değil ailesi ortada diye ne laflar üretilecek hadi ben takmayayım annemin yanında 5 vakit tekrarlayacaklar ve onu hasta huzursuz edecekler. milletin kızı neler buldu bizimkine bak bula bula köylüyü buldu diyecekler. ne olacak bu isanların hali aile olarak ilişkilerimiz güzel ve onların insanlıkları görgü terbiye gibi konulardaki tutumları çevreden çok takdir toplar. ama ben bu yargılamalara gelemiyorum kıyaslardan nefret ediyorum araba ev giyim kuşam para altın meslek herşey herşey kıyaslanmaktan nefret ediyorum ve maalesef benşmde başıma gelecek. bunlara dayanmak bu insanlartın ağzına laf vermemk için kimseyle bir sır paylaşmama kararı aldım ama nereye kadar benim kontrolüm dışında gelişen şeylere birşey yapamam. kendi adıma aldığım karar ise herkese yuvasında huzur mutluluk dilemek karnında kurtlar dolaşan ailemdeki kişileri ise allaha havale etmek.

Benim ailemde! de senin bahsettiğin gibi insanlar var.
Tabi ben artık onları ailem olarak kabul etmiyorum, sildim, uzaklaştırdım hayatımdan.
Bu bahsettiğin insanlar böyle gelmiş böyle gider. Değişmelerinin imkanı yok.
Senin onları hayatından çıkarmanın yolu yok mu?
Bahsettiğin insan sana gerçekten layık değilse de bu senin vereceğin bir karar. Onların etiketleriyle onu yargılayamazsın.
Ama hayatında kim olursa ne olursa olsun bu akrabaların, sen de onlar gibi olmadığın sürece sana zarar vereceklerdir.
Onlara mezara gittiklerinde bu etiketlerden, dış görünüşlerden hangisini götüreceklerini sorabilirsin.
 
bu tarz insanlar heryerde akrabanda olmasada çevrede arkadaşlarında
biz eşimin memleketine taşınmayı düşünüyoruz
orda yaşıyan bir tanıdığa sordum
oranın insanı çok garip evin güzel olcak m,isafir gelince binbir çeşit ikram yapçan yoksa sağda solda laf ederler
filan dedi sonra orda yaşıyan bir tanıdık geldi kadın demezmi aaa sizin burda herkes eşofmanla paazara geliyor bizim orda hayatt gidilmez
ancak bakkala gidilir eşfmanla diyor :53::53::53::53::53::53::53:
hiiiç uğraşamam ben neysem oyum evimde bu eşimde bu kimsenin ayağına kapanmıyorum beğensin diye
övsün diye :47:

Toplumumuz ne kadar yozlaşmış ya, ne acı bir şey!
Eskiden yardımseverlik, samimiyet, sıcaklık gibi şeylerdi bizim etiketlerimiz.
Ama maalesef küreselleşme denilen saçmalık sonucu biz kendi güzelliklerimizi bir köşeye atıp yerlerine başka toplumların kötü özelliklerini ikame ettik.
Hatırlarsınız eskiden mahalle dizileri olurdu, gerçeği yansıtırdı, Perihan Abla vardı mesela, orada kimse kimseyi bakkala eşofmanla gidiyor, evinde şu eşya var, şu eşya yok diye yargılamazdı, insanlar sadece iyilik-kötülüklerine göre yargılanırdı.
Bahsettiğiniz tarzda insanlar şu dünyada en zavallı bulduğum insanlardır. Hayatın boş yanlarına takılmış, at gözlüklerini çıkarıp da bu dünyaya biz aslında niye geldik, amacımız ne, somut şeylerin dışında aslında nasıl bir dünya var, öldüğümüzde nereye gidicez gibi soruları sormayan asla da soramayacak zavallı-ötesi insanlar. Bunlar öyle kolay kolay da düzelmezler. o yüzden, en iyisi bunlardan olabildiğince uzak durup kendi dünyanı da kirletmemektir. Çünkü onlar herkesi kendilerine benzetmeye çalışırlar.
 
Aslida yadirgamiyorum.
Kesinlikle karsi gelinecek biliyorum ama Türkiye de yasayanlarin büyük cogunlugu bu durumda.
Evlenirken, ona buna gösteris olsun diye büyük meblalarda kredi cekilir (aslinda cok degil ama yeni evlenedikleri icin ödeyemiyorlar)
Sonra o borc ile millete gösteris icin o alinir bu satilir.
Evlenipte görünce hem borc ödeyip, hem ev gecindirmenin kolay olmadigini bu sefer baslarlar kavgaya gürültüye, hadi bkalim sonu bosanmaya kadar gider.
Dügün icin neden bu kadar borc yaptiniz, keske ufak birsey yapsaydinizda bunca borc olmasaydi? dediginiz zaman.
" ne demek hayatimda bir kez evlenecegim, güzel olmasini istemem sucmu? " derler.
Icinizden, yahu bir günün millete gösterisli, güzel gececegine, keske bunca borcun altina girmeseydinde, evliligin güzel gecseydi dersiniz.
Bu özentinin, bu gösteris merakinin, bu benim neyim eksik düsüncesinin mimari ise, TV lerde özendire özendire yayinladiklari diziler.
Sonu ne olur bilmem ama giderek cigrindan cikiyor gibime geliyor.

Evet. Dizilere bir bakın. Dizilerde fakir yok, bu ülkede herkes mi malikanelerde, yalıalrda yaşıyor kardeşim, herkesin mi hizmetçisi var. İzleyen öyle sanır. Fakir bir karakter varsa, illa o da zengin bir kıza ya da zengin bir oğlana yamanır, birinden miras kalır, bir şekilde zengin olur. Fakir doğup ya da ortadirek, o şekilde ölmek ayıp çünkü, illa bir yerinden zenginliğe bulaşıcaksın.

Geçenlerde bir yazı okudum, onu paylaşacağım. Biraz uzun ama:

Büyük şehirlerin kenar mahallelerinde iki-üç katlı, kabası bitmiş, sıvasız, alt katında oturulan, üst katların pencere ve kapıları takılmamış evler görürsünüz. Bitmemiş, belki de hiç bitmeyecek olan bu evlerde oturan insanlar ellerindeki mevcut imkânlarla bir kat evi bitirip tam yerleşmek ve rahat etmek varken, neden yarım kalmış iki üç katlı evlerde eğreti bir hayat yaşarlar? Çünkü daha fazlasına sahip olduklarında rahat edeceklerini ve mutlu olacaklarını hayal ederler. Daha fazlasına sahip olma hırsı ve buna bağlı mutluluk hayali, dünyanın insanoğluna hazırladığı acı bir tuzaktır.

Önemli olan sahip olduklarımız değil, bunları nasıl kullandığımızdır. İnsanların çoğu ellerindekiyle yetinmeyip daha fazlasını istedikleri için, durmadan çalışır, kendilerine ve sevdiklerine vakit ayıramazlar. Sahip olduklarının sefasını süremeden, arkalarından yarım kalmış işler, yarım kalmış hayaller ve yarım kalmış bir hayat bırakarak bu dünyadan göçüp giderler.

Erteleme Sendromu
Kiralık evde oturan, üç-dört senelik evli çiftler düğün ve eşya borçlarını bitirdikten sonra tam rahat edecekleri zaman banka kredisiyle araba alır, tekrar borç altına girer, her ay taksit ödemek zorunda kalırlar. Bu arada çocuk sahibi olmuş, masrafları daha da artmıştır. Taksitleri ve faturaları ödedikten sonra maaştan artan az bir parayla ay sonunu getirmeye çalışırlar. Taksitler bitinceye kadar arabanın sefasını süremez, seyahate çıkamaz, dışarıda yemek yiyemez, sosyal ve kültürel etkinliklere katılamazlar. Erteleme ile teselli bulurlar: “Şu arabanın borcu bir bitsin, bak nasıl rahat edeceğiz.”

Arabanın borcu biter, ama hayaller bitmez. Sırada ev sahibi olma hayali vardır. Bir-iki sene para biriktirir, biriken parayı peşinat yapıp yine banka kredisiyle taksitleri kimbilir kaç sene sürecek bir borcun altına girerek daire sahibi olurlar. Erteleme devam eder: “Şu evin borcu bitsin, bak nasıl rahat edeceğiz.” Yıllar sonra dairenin borcu biter; ama çocuklar büyümüş, üniversiteye başlamış; masrafları artmıştır. Memur ve işçi maaşıyla üniversitede çocuk okutmak kolay değil: “Şu çocuk/çocuklar üniversiteyi bitirsin, iş sahibi olsun, bak nasıl rahat edeceğiz…”

Çocukların üniversite bitirmesi iş sahibi olmayı garanti etmiyor. Yüksek lisans yapacaklar, yabancı dil öğrenecekler, erkekler askerlik yapacak. Askerlik dönüşü iş arayacaklar. Anne baba erteleme ile teselli bulur: “Şu çocuk/çocuklar, hayırlısıyla bir iş bulsa rahata kavuşacağız.” Çocuk/çocuklar, iş bulduğu gün ailede büyük sevinç yaşanır. İş sahibi olan genç, ilk maaşıyla anne babaya ve aile büyüklerine hediyeler alır. Senesi dolmadan iş sahibi olan gencin/gençlerin evlenme hazırlıkları başlar. Nişan, nikâh, düğün masrafları, ev eşyası az parayla olmaz. Modern hayat, beş kalem olan zaruri ihtiyaçları beş katına çıkarmış. Genç daha yeni işe girmiş. Anne baba desteği olmadan masrafların altından kalkamaz. Gençleri evlendirmek de anne babanın görevi… Anne baba olmak ne zor şeymiş.

Adam, eşini teselli eder: “Şu çocuğu/çocukları hayırlısıyla evlendirsek; sırtımızdan büyük bir yük kalkmış olacak. Ondan sonra emeklilik dilekçemi verir, emekli olurum. Küçük bir sahil kasabasına yerleşir, emekli maaşımla gül gibi geçiniriz.”

Bir gün emeklilik hayalleri kuran yaşlı babanın iş yerinden acı haber gelir: “Kalp krizi geçirdi, hastaneye kaldırıldı, bütün müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayata gözlerini yumdu.” Eşi, duyduğuna inanamaz. “Yıllar ne çabuk da geçiyormuş…” der içinden. “Oldu mu bey? Hani emekli olacaktın, bir sahil kasabasına yerleşip emekliliğin tadını çıkaracaktık.”

Misafir, Misafirliğini Bilmeli
Bir yolcu üç beş günlüğüne misafir olarak kalacağı otel odasına valizler dolusu elbise ve eşyayla gitse; beş günün sonunda her şeyini otel odasında bırakıp evine dönse akıllıca bir iş yapmış olur mu? İnsan bu dünyada misafirdir. Er veya geç, istesek de istemesek de, ölüm kapımızı çalacak, gerçek vatanımız olan ahiret yurduna göç edeceğiz. Geçmişi geri çeviremeyiz. Gelecek de elimizde olmadığı için ne getireceğini bilemeyiz. Gerçek hayat yaşadığımız andır. Yaşadığımız ânı en iyi şekilde, kimseye muhtaç olmadan, kimseye yük olmadan, sevdiklerimizle birlikte, dürüst ve onurlu bir şekilde değerlendirmeli; hırs ve hayale kapılıp ertelemelerle yaşadığımız ânı ziyan etmemeliyiz.

Üstün Dökmen Hoca, “Küçük Şeyler-3” kitabında Tolstoy’dan bir hikâye naklediyor. Hikâye kısaca şöyle: Yakut Türklerinden uyanık bir emlakçi arazi satışında çok ilginç bir yöntem uyguluyormuş. “Noter huzurunda, az parayla istediğin büyüklükte arazi sahibi olabilirsin” ilanını duyan saf müşteri yed-i emine elindeki parayı yatırıyor; erkesi gün, güneş doğmadan, noter eşliğinde satılık araziye gidiliyormuş. Emlakçi, noter ve müşteri ile birlikte üzerinde küçük bir mezarlık bulunan tepenin üzerine çıkıyor, arazi satın alacak müşterinin eline dört küçük kazıkla bir çekiç veriyor, aşağıdaki uçsuz bucaksız ovayı gösterip şöyle diyormuş: “Gün doğumundan gün batımına kadar vaktin var. Bu dört kazığı koşarak istediğin büyüklükte bir kare oluşturacak şekilde çakabilirsin. Gün batmadan kazıkları çaktıktan ve kareyi tamamlamak için ilk kazığa elini değdirdikten sonra üzerinde dikildiğimiz bu tepeye gelip çekici bana teslim ettiğin an arazi senin olacak. Gün batmadan yetişip çekici teslim edemezsen yatırdığın parayı alamazsın, para benim olur.”

Müşteri duyduklarına inanamaz, emlakçiye, noter huzurunda bir kere daha tekrar ettirirmiş. Güneş doğar doğmaz, müşteri aşağıya koşup ilk kazığı çakıyor; ikinci kazığı çakmak üzere koşabildiği kadar uzağa koşuyor, ikinci kazığı çakıyormuş. Kare oluşturmak için ikinci kenara dik ve eşit mesafe oluşturacak şekilde koşmaya devam ediyormuş. İnsan hırsı bu ya, daha çok araziye sahip olmak için gün batımına az kala ancak üçüncü kazığı çakabiliyormuş. Çoğu müşteri birinci kazığa elini değdirip kareyi tamamlayamadan ve çekici teslim edemeden gün batar, parası yanarmış. Bazıları da yetişme hırsıyla canını dişine takıp koştuğu için nefesleri tıkanır, kalp krizinden ölürmüş. Tepenin başındaki mezarlık bu ölen müşterilere aitmiş. Hiçbir müşterinin aklına o mezarların kime ait olduğunu sormak gelmezmiş.

Eğer akıl edip baksalarmış, mezar taşlarında şöyle yazılı olduğunu göreceklermiş: “Daha çok araziye sahip olmak için bir gün boyunca koştu, ancak gün batımında payına düşen, iki metre kare yer oldu.”

Pedagog Ali ÇANKIRILI
 
canım olaya bir de şu açıdan bak..Herkes sevdiği insan için en iyisini ister.Kimse torununa, yeğenine prens bile olsa tam yakıştıramaz, layık bulmaz.Çünkü sen kanlarısın , canlarısın, kıymetlilerisin...Bir de tabi ki evleniceğin insanın ailesi, görgüsü önemli canım.Yanlış anlama ama özellikle de görgü çok ve çok önemli...Ancak sen karşındaki insanı seviyorsan ve ona güveniyorsan, onun ailesi de en azından sana karışmayacak kişilerse, namuslu insanlarsa kim ne der bir süre aldırmayacaksın.Zaman geçtikçe, senin mutluluğunu gördükçe kimse eleştirmez zaten
 
ayrıca etiketlemek tabi ki yanlış, dedikodu çok çirkin bir şey.Eğer kötü niyetle yapıyorlarsa bu eleştirileri sen padişahla evlensen yine laf edecek bişi bulurlar...yani ne olursa olsun sevdiğinin arkasında duracaksın canım
 
bu tarz insanlar hep var hepte var olacaklar.. en güzeli onlarla fazla görüşmemek.. benim akrabadada var aynen bu tipler. görüştüğümüzde aynen bi ceset gibi duruyorum hiç duymamaya tınlamamaya çalışıyorum.kimse kimseden üstün değildir. herkesi allah yarattı. o dar beyinli insanlara da sinir olup kendimi üzmek istemiyorum.. cahillik ve görgüsüzlük onlardaki.. konuştıkları tek laf para ve marka.. bizimde durumumuz iyi ama bu tarz görgüsüz muhabbetleri sevmiyorum.
sende canımcım takma.. salla gitsin.. hayatına kendi mutluluğuna bak.. kuracağın yuvayı düşün sevdiğini düşün... dışarda havlayanları takma kafana..
 
anlıyorum seni haklısın
ama işte böyle insanlar yapacak bişey yok
onlarında vakitleri gelecek.
bak ben 1,5 hafta oldu ne yediğimi biliyorum ne içtiğimi.
ben kıbrısta yaşıyorum
eşimin işi otel ve cassino
iki arkadaşım yanıma tatile gelmek istedi
biletlerini aldım,oteldeki en güzel odaya yerleştirdim
herşeyleri dört dörtlüktü
akşam üzeri evime geldiler yemek yaptım kendi ellerimle.
aaaa birde baktım tavırları değişmeye başladı
bunlar 3gün kaldı
diğer arkadaşımdan öğrendimki benim yok koltuklarımı beğenmemişler,yok evim daha güzel olabilirmiş,yok daha lüx olabilirmiş.
çıldırdım çıldırdım.
bu güzellikler bendeyse bende olacaksa sana bunun faydası ne olacakki.
işte canım var böyle insanlar hele yakınlarınsa dahada bir çıldırtıyorlar.
sorma ya.şu an koltuklara takmış vaziyetteyim,benim dengemi bozdu bunlar ya
cok gorgusuzlermis dogrusu :19: onlara neki senin koltugundan evinden? Millet ne garip yaa..kendilerindeki eksik taraflari boyle elestirerek mi atmaya calisiyorlar acaba?

Hic dengen bozulmasin, herkes bilir herseyin en pahalisini almayi ama girtlaga kadar borc actiktan sonra neye yarar?
Taksitleri yatiramayaip haciz gelirse bulgurdanda olur insan. Boyle seyleri takmayin..

Konu sahibi arkadas var boyle gorgusuzler hele helede dedigin gibi akraba icinde olunca illaki yuz goz oluyorsun..el olsa kesip atarsin ama yakin akraba olunca kolay olmuyor..kisaca bu akrabalarin senin karaktersiz, ve cok materyalistler. Insani iyi bir es mutlu eder ancak, yoksa evdeki esyalarin fiyati degil.
 
hayat her zaman böyle senin ailen biraz abartmış gerçi ama..

insanların dediklerine bakarsan yol alamazsın. çünkü insanlar eleştirmeyi çok sever..

uzun boylu yakışıklı tam anlamıyla bir beyefendi iyi bir mesleğe sahip olan birini bulamazsın mükemmel birini bulamazsın.

(bulursun ama senin de mükemmel olman lazım. manken gibi vücudunun olması yüzünün güzel olması bilgili görgülü olman iyi bir mesleğe sahip olman gerekir. yani mükemmeli bulmak için mükemmel olmak lazım erkekler bedavaya seçmiyor bizi. değerimiz ne kadar fazlaysa değerli erkeklerin bizi seçme ihtimali artar)

merak etme sen yolda yürürken çoğu kişi ayakkabını inceliyor. bu kıyafetin altına bu ayakkabı mı giyilir diyor. bu saç modeli bu yüze yapılır mı diyor. makyaja bak vs vs...

sorun sadece, sen aile içinde konuşulanı duyuyorsun.

eleştirileri sallamamayı öğrenmek lazım bu kolay bişey değil ama şart!

mükemmel erkeği bulmadıkça konuşacak onlar. yani her zaman. çünkü mükemmel diye bir şey yoktur.
 
malesef kı bu gosterıs budaları heryer de var.

benım de cok yakından tanıdgım bır aıle var .

onlar da aynen boyle gosterıs budalalardır .dugun de

dernek de en ıyı takıyı takmaları en ıyı elbıselerı

gıymelerı gerekır kı ,dosta dusmana hava yapsınlar .

dıs gorunusten bakarsın kı cok zengınler ama ,

yok orta hallı ınsanlar bıle degıller ama

ayranları yok içmeye tahtırevanla gider s......

dıyelım bız ona :ssz:

 
sonradan görme diyoruz canım biz onlara... kendi emekleriyle bir yere gelmeyip başkalarının bıraktıkları miras ile yaşayıp başkasının parasıyla hava atan tipler...
kazıyarak bir yere gelselerdi böyle konuşmazlardı... nerden mi biliyorum?? aynı şeyleri yaşadım beni erkek arkadaşıma ilk tanışmada rezil ettiler rezillllll!!!! o günü hiç unutamam...
amcam sağolsun....!!! ben hepsini adam yerine koydum kimseden duymayın buyrun ben tanıştırayım dedim demez olaydım.
tanıştrma teklifini sunduğum gün anlamalıydım! ne iş yapıyor , ailesi ne iş yapıyor, kardeşleri ne iş yapıyor , evi var mı arabası varmı? offfff....
bu insan daha 25 yaşında!! anadan babadan gelmez ise nerden ev arabası olcak. mezun olalı 2 sene olmuş daha. sanki 10larca milyar maaş alıyor.
bunu söylediğimde olsun anasında babasında mı yok. diyemedimmmm diyemediiimmm siz kendiniz adam oldunuz mu diyeee???

tanışma günü geldiğinde laf arasında bütün mal varlıklarını sordular nerdeyse... birde ben ailede tek kızım. yok bizim kızımız rahata alışık , yok bizim kızımız şöylee ben mi dedim öyleyim içimden? parasız duramazmışım , rahat etmek istermişim, sıkıntıya gelemezmişim vs vs. ben maaşımı çeyize yatırıyorum ve ayın son 15 günü parasız geziyorum ve gocunmuyorum. kimsedede 1 tl yardım almıyorum.

onların yanından çıktıktan sonra erkek arkadaşım bana sadece şunu dedi benim tanıdığım aşık olduğum o mütevazi kız sen değilsin galiba? yıkıldım... biz sözü mayısta yapacaktık...
ve erkek arkadaşım ben sana sanırım yetemicem biraz kendimi toplayım dedi ve uzattı sözü.... neden bizimkilerin görgüsüzlükleri yüzünden!!! oysa ben ondan ne ev, ne araba nede onlarca bilezik istiyorum yaşımız genç çalışır yaparız diyorum hep. ama cidden aile çok önemli çok!!

şimdi en büyük korkumda söz!! onun ailesi ile benim ailemin aynı ortamda buluncak olması... off şimdiden sıkıntı basıyor bana...
ama çok büyük ahtım var... Allah onların oğullarına da yaşatsın aynısını... hoş dedemin ilk torunu dimi yüzünü eğdirmezler aşağı!!! ama inşallaah devraan döner.
 
sonradan görme diyoruz canım biz onlara... kendi emekleriyle bir yere gelmeyip başkalarının bıraktıkları miras ile yaşayıp başkasının parasıyla hava atan tipler...
kazıyarak bir yere gelselerdi böyle konuşmazlardı... nerden mi biliyorum?? aynı şeyleri yaşadım beni erkek arkadaşıma ilk tanışmada rezil ettiler rezillllll!!!! o günü hiç unutamam...
amcam sağolsun....!!! ben hepsini adam yerine koydum kimseden duymayın buyrun ben tanıştırayım dedim demez olaydım.
tanıştrma teklifini sunduğum gün anlamalıydım! ne iş yapıyor , ailesi ne iş yapıyor, kardeşleri ne iş yapıyor , evi var mı arabası varmı? offfff....
bu insan daha 25 yaşında!! anadan babadan gelmez ise nerden ev arabası olcak. mezun olalı 2 sene olmuş daha. sanki 10larca milyar maaş alıyor.
bunu söylediğimde olsun anasında babasında mı yok. diyemedimmmm diyemediiimmm siz kendiniz adam oldunuz mu diyeee???

tanışma günü geldiğinde laf arasında bütün mal varlıklarını sordular nerdeyse... birde ben ailede tek kızım. yok bizim kızımız rahata alışık , yok bizim kızımız şöylee ben mi dedim öyleyim içimden? parasız duramazmışım , rahat etmek istermişim, sıkıntıya gelemezmişim vs vs. ben maaşımı çeyize yatırıyorum ve ayın son 15 günü parasız geziyorum ve gocunmuyorum. kimsedede 1 tl yardım almıyorum.

onların yanından çıktıktan sonra erkek arkadaşım bana sadece şunu dedi benim tanıdığım aşık olduğum o mütevazi kız sen değilsin galiba? yıkıldım... biz sözü mayısta yapacaktık...
ve erkek arkadaşım ben sana sanırım yetemicem biraz kendimi toplayım dedi ve uzattı sözü.... neden bizimkilerin görgüsüzlükleri yüzünden!!! oysa ben ondan ne ev, ne araba nede onlarca bilezik istiyorum yaşımız genç çalışır yaparız diyorum hep. ama cidden aile çok önemli çok!!

şimdi en büyük korkumda söz!! onun ailesi ile benim ailemin aynı ortamda buluncak olması... off şimdiden sıkıntı basıyor bana...
ama çok büyük ahtım var... Allah onların oğullarına da yaşatsın aynısını... hoş dedemin ilk torunu dimi yüzünü eğdirmezler aşağı!!! ama inşallaah devraan döner.

Ayy canim ne aileler var, boyle okudukca sok oluyorum. Allah yardimciniz olsun, ama erkek arkadasina durumu anlat ve gerekirse ailesiyle konus..aslinda senin oyle biri olmadigini anlatmaya calis.bundan sonraki merasimlerde illaki bir arada olacak iki ailede, bu yuzden fazla takmamalarini soyle…yoksa 1 sabrederler 2 sabrederler 3. ye artik sonucta insanoglu son damlayi gorunce tasar iyice. Olanda sizlere olur.

Halbuki iyi kotu kendilerine yetecek kadar esya alabilecek olsalar gencler..gerek ailelerin yardimiyla gerek kendi birikmisleriyle…

En guzel hediye zaten karsidakinin okumus olmasi ve seni mutlu edebilecek olmasi. Insanin kilolarca altini olabilir. Onlarca bilezigi olabilir ama yataga yattiginda o altinlara sarilip uyumuyorsun, birseye uzuldugunde altinlar gelip seni teselli etmiyor…hersey maddiyat olmus bu devirde…
 
zaten bu etıket duskunu ınsanların cogu sonradan gorme olup bı dıkılı agacları olmayan ınsanlardır .

cunku yarınlarını dusunmeden bugunu yasarlar .herseyın en luksune sahıp olmak ısterler

dişiyle tırnagıyla bir yerlere gelmıs ınsanların genelı daha mutevazı hayat yasarlar .

Allah hepımızı sonradan görmelerden korusun .
 
Eğer birlikte olduğun kişiyi gerçekten seviyorsan, zamanla pişman olurum demiyorsan, kalbine dokunabiliyorsa, yanına yakıştırıyorsan gerisi senin bileceğin iş.
Evlenecek olan, o adamla ömür boyu aynı yastığı paylaşacak olan sensin. Kendinden eminsen zamanla kabulleneceklerdir.
Allah yardımcın olsun.
 
Back
X