Sigara kullanımı, kalp-damar ve kronik akciğer hastalıkları ve başta akciğer kanseri olmak üzere pek çok kansere yol açmaktadır. Sosyal hayatta ve iş yaşamında devletçe alınan tüm önlemlere, yüksek vergilere, televizyonlarda “Kamu Spotu” olarak yayınlanan sigara sonucu kronik hastalara ait görüntülere rağmen sigara, milyonların bağımlısı olduğu zararlı bir madde olarak önemini korumaktadır.
Gebelik, anne adayının bebeği etkileyebilecek her türlü çevresel faktörden uzak durması gereken bir dönemdir. İçtikleri meyve sularının ya da yedikleri sebzelerin doğal olup olmadıklarını sorgulayan gebelerin, sigara içmeye devam etmeleri düşündürücüdür. Oysaki sigara, nikotin dışında karbonmonoksit, siyanid, anilin, metanol, hidrojen sülfit, arsenik gibi birçok toksinin yanında, kurşun ve kadmiyum gibi ağır metaller ve iki binin üzerinde kimyasal madde içermektedir.
Gebelik sırasında sigara kullanımı hem anne hem de bebek üzerinde olumsuzluklara yol açar. Sigara içen bir annenin egzersiz kapasitesi azalır, nefes alıp vermesi zorlaşır, solunum yolu enfeksiyonlarına karşı direnci düşer, çabuk yorulma, öksürük ve nefes darlığı yakınmaları ortaya çıkar. Gebe olmayan insanlarda uzun dönemde görülecek hastalıklara yakalanma olasılığından ise bahsetmeye gerek bile yoktur.
Sigara içen bir annenin bebeğinde ortaya çıkabilecek sorunlar şöyle sıralanabilir:
Gelişme geriliği ve düşük doğum ağırlığı
Nikotin ve karbonmonoksit, sigaradan çekilen her nefesle kana karışır. Nikotin, damarları büzerek rahme giden kan akımını azaltır. Karbonmonoksit ise normalde oksijenin bağlanacağı hemoglobine bağlanarak dokulara giden oksijen miktarını azaltır. Bunun sonucunda sigara içen annelerin bebekleri, içmeyenlerinkine oranla daha küçük doğarlar.