zaman hızlı akıp geçiyor...bir de bakmışsınız 30 yaşlara gelmişsiniz bile..etrafınıza baktığınızda herkes işini gücünü kurmuş,ailesi olmuş,çocuklarıyla cıvıldaşıyor..anlıyorsunuz ki bir de yalnız kalmışsınız,sizi anlayan yok..dostlarınızın " seni anlıyorum" demesi bile artık bişiyleri değiştirmiyor,sıradan teselli olmuş kulaklarınızda..derken ailelerde çatışmalarda başlar bir yandan,sürekli tartışır olursunuz çünkü onlarda anlamaz sizi..çoğumuzun ailesi erkenden evlendirilmiştir zaten,nerden bilebilirler ki bu yaşlara gelip de yalnız kalmanın ne demek olduğunu! o zamanlar iş güç sorunları da yoktur ,liseden çıkan memur olurmuş..şimdi öyle mii,istersen yabancı dil,istersen iki üniversite bitir iş yok iş yok...şükür diyoruz yine de içimizde kalan inancımıza söndürmemek için...sabredin diyolar sabrediyoruz,ağlıyoruz ,zırlıyoruz,hiç bişiy tat vermiyor...ne yediğimiz yemek,ne gezip tozduğumuz yerler...he tabii sağlığımız için de şükrediyoruz ama bu kafada ,bu piskolojide,bu ne kadar mümkün ??nasıl insanın içi acırken,hergüne aynı şeylerle uyanırken metobolizmanın sağlıklı kalabilmesi..bu durumda olan herkesin aşağı yukarı mutlaka stres kaynaklı bir rahatsızlığı vardır mutlaka keşfettiği yada keşfedemediği henüz...evet şükredelim biz yine de,herşeye rağmen,gecelerin yerini günüdüze bıraktığını gördüğümüz gibi,acıların yerinide sevinçler alır diyerek..ben artık sabah uyanınca gözlük takıyorum aynı şeyleri görmemek için,biraz buğulu,net değil,mutlu etmiyor buda beni..ama olsun diyorum...ben gibi olan arkadaşlarımla paylaşmak istedim düşüncelerimi,sizin halinizden ben anlarım diye düşündüm..ateş düştüğü yeri yakıyor ne de olsa değil mii...!