Howl'un Kitap Yorumları 📚

İnsanlığımı yitirirken - Osamu Dazai

İçinde fırtınalar kopuyor, taşlar yerinden oynuyor, ağaçlar köklerinden sökülüyor, sen en derinlerinde uçsuz bucaksız bir uçurumun kenarında yaşam ile ölümün çatışmasını yaşıyorsun, dışarıdan görünen ise insanları eğlendiren bir soytarı!

Bir maske geçiriyorsun yüzüne ve hopp! İşte toplumun olmanı istediği kişisin.
Kaç yaşında giriyoruz kalıplara, nerede öğretiliyor kabul gören davranışlar?
Biz neden hayır diyemiyoruz bizi olduğumuz gibi kabullenemeyen, kabul etmek istemeyen sözde haklı çoğunluğa?

Sorulacak onca soru, edilecek onca sitem..
Ne yazık sessiz kabulleniş.

Dazai konuyu enfes bir şekilde ele almış.
Karakterin çocukluktan yetişkinliğe uzanan yaşamında, kalıplara nasıl boyun eğdiğini, anlaşılamayacak olma korkusuyla nasıl içine çekildiğini çok güzel işlemiş.

Yazar ile tanışma kitabım olmasına rağmen hiç yabancılık çekmedim. Kendi dünyasına çekti beni, şimdi ilgiyle diğer kitaplarını okumalarıma ekliyorum.
 
Kadınlar Ülkesi

Üç arkadaşın keşfettiği bir Kadınlar Ülkesinde geçirdikleri zamanı anlatıyor kitap. Erkeklerin hiç ummadığı bir düzenin, refah seviyesinin, toplum adına var olması beklenen her seyin muntazam bir işleyişle karşılarında durduğu bir ülke düşünün. Bu üç arkadaş ülkeyi keşfe çıkıyor ve bir dönem burada yaşıyor, kadınların kurduğu düzen, ülkeleri hakkında bilgi ediniyor aynı zamanda kendi ülkeleri hakkında da kadınlara bilgi veriyorlar. Karşılaştıkları manzara ise erkekler için çok şaşırtıcı oluyor.

Kitabın ana konusu evet kadınlar, kadınlardan beklenmeyen şeylerin -ki bu eril bir düşünce yapısı- nasıl da yapılabildiğini gösteriyor fakat ben farklı bir noktaya değinmek istiyorum
Bence yazar burada da bu üç erkek karakter üzerinden de ortalama erkek tiplerini bize sunmuş aslında. Üç ayrı karakter var, her bir birbirinden farklı ve bence reel hayatta var olan erkek tiplerine birebir benziyorlar. Bunun üzerinden de erkek düşünce yapısına güzel bir örnekleme yaptığını düşünüyorum.
Mesela Terry’nin düşünceleri beni nedense hiç şaşırtmadı 🤷‍♀️

Akıcı, merak uyandırıcı kolaylıkla okunabilecek bir kitap. Ben sevdim 🧚🏻‍♂️

✍️ Bu kadınların neler başardığını gördükçe bizim o gurur duyduğumuz erkekliğimizle ancak başarabildiklerimizden giderek daha az gurur duydum.

✍️ Her şeyin üzerine bir güzellik, düzen, temizlik ve içten bir yuva havası sinmişti sanki. ( cümlenin naifliği😍 )

✍️ Yaptığımız bütün tartışmalarda ve yürüttüğümüz bütün tahminlerde bilinçsiz bir şekilde kadınların ne olursa olsun genç olacağını düşünmüştük. Kanımca bütün erkekler böyle düşünür zaten. Soyut anlamda kadın, gençtir ve çekicidir diye düşünüyorduk. Yaşlandıkça genellikle sahneye geçip kişisel mülkiyete yönelirler ya da sahneden tamamen inerlerdi. Ama bu karşımızdaki hanımefendilerin sahneden inmelik bir hali yoktu.”

✍️ Hayranlık uyandıracak bir ahlak anlayışı ortaya çıkmıştı. Sevgi ilkesi evrensel olarak biliniyor ve uygulanıyordu.
 
İvan İlyiç’in Ölümü


Tolstoy kısacık hikayelerle insana nasıl da hayatı sorgulatıyor değil mi? Aynı şeyi İnsan Ne ile Yaşar’ı okurken de hissetmiştim.

Kitap çok kısa, ama bana göre bir o kadar üzerine düşünülecek kadar uzun.
Konu isminden de belli. İvan İlyiç’in ölümü. Daha doğrusu bu ölüme nasıl adım adım hazırlandığı. Kitapta öyle sözler var ki bir an karşı duvara bakıp kendi hayatınızı sorguluyorsunuz. Aynı soruları kendinize soruyorsunuz. Bir iç muhasebe başlıyor.
Bu belki bir kitap, ama bizim hayatımız oldukça gerçek. Bu kısacık hikayenin Üstümüzde bıraktığı etkisi de bu yüzden bu kadar etkili.

— İlyiç’in Gerasim’e olan tavrı, daha sonra ona nasıl ihtiyaç duyduğunu ve tüm her şeye rağmen Gerasim’in ona olan tavrı hiç ama hiç yabancı değil. Öyledir ya zaten insanlara davranış biçimimiz şekillenirken, hayatın anlamını, ölümü kötü günü unuturuz. Ama hayat her daim bunları bize hatırlatır. Üzdüğünüz birinin eline muhtaç olarak göçüp gidersiniz bu dünyadan… öncelik verdiğiniz tüm dünyevi,maddi şeyler sizi ölümün koynuna yapayalnız gönderir…
 
Macbeth…
Öncelikle kendime şunu sordum, ben neden Shakespeare ile bu kadar geç tanıştım?
Boşuna değil aradan onca yıl geçmesine rağmen tarihten asla silinmeyecek, adı hiçbir zaman unutulmayacak insanlardan biri olmuş kendisi. 1606 yılında yazılan bu eserin hala güncelliğini koruması, üstelik şimdi yazılmışçasına güncel olabilmesi her kalemin yazabileceği şey değil.

V for Vendetta’daki atıflardan sonra çok merak etmiştim eseri, okumak bugüne nasip oldu..

Bir savaştan sonra üstün başarılar elde eden Macbeth’in , hırsları ve iktidarı uğruna nasıl bir zorbaya dönüşebileceğini gözler önüne seriyor eser.. yüzyıllar geçmesine rağmen hikayenin hala insana zevk verebillmesine mi sevinmeli, yoksa insanoğlunun hala aynı hırslara sahip olup daha da kötü şeyler yapabilmesine mi üzülmeli bilinmez… Bildiğim bir şey var ki hala Shakespeare okumadıysanız, hem çok geç değil, hem çok geç kaldınız benim gibi 🙈


✍️
Kendini boşa harcamış olur insan
Dilediğine erer de sevinç duymazsa.
Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa.
 
☘️ Huşu Ağacı - Funda Uçuk Er ☘️

3 kitaplık serinin ilki olan Huşu Ağacı, İş adamı Ömer ile Psikolojik Danışman olan Zeynep'in tanışmasından başlayarak evliliklerine giden süreci ve evliliklerinde yaşadıkları problemleri Ömer ve Zeynep'in gözünden anlatıyor.
Zeynep'in artık kayınvalidesinin davranışlarına ve eşinin umursamaz tavrına dayanamadığı bir noktada, çocuklarını da alıp ailesinin yanına dönmesi ve orada Derviş Dede'yle tanışıp, olaylara tasavvufi bir bakış açısıyla yaklaşması, evliliğinde yaşadığı sorunları çözüme kavuşturuyor ve tasavvufla gelen mucizelere tanık oluyor. Serinin ikinci kitabı Asude Bahçeye başlamadan önce, Huşu Ağacı'ndan altını çizdiğim bir not eklemek istiyorum.

 
☘️ Huşu Ağacı - Funda Uçuk Er ☘️

3 kitaplık serinin ilki olan Huşu Ağacı, İş adamı Ömer ile Psikolojik Danışman olan Zeynep'in tanışmasından başlayarak evliliklerine giden süreci ve evliliklerinde yaşadıkları problemleri Ömer ve Zeynep'in gözünden anlatıyor.
Zeynep'in artık kayınvalidesinin davranışlarına ve eşinin umursamaz tavrına dayanamadığı bir noktada, çocuklarını da alıp ailesinin yanına dönmesi ve orada Derviş Dede'yle tanışıp, olaylara tasavvufi bir bakış açısıyla yaklaşması, evliliğinde yaşadığı sorunları çözüme kavuşturuyor ve tasavvufla gelen mucizelere tanık oluyor. Serinin ikinci kitabı Asude Bahçeye başlamadan önce, Huşu Ağacı'ndan altını çizdiğim bir not eklemek istiyorum.

Biz kadınlar zaten hep böyle değil miydik? Acıdan ölürken bile hayat vermek birincil görevi görevlerimiz arasındaydı. Sanki başkalarını yaşattıkça yaşıyorduk, başkalarını mutlu ettikçe mutlu oluyorduk ve başkalarını var ettikçe var oluyorduk .Sonra elinizde kendinize yetecek bir ben kalmıyor ve tükeniyorduk ama bunu dahi çoğumuz idrak edemiyorduk. Oysa ki biz hepsine katlanabiliyorsak onlar da pekâlâ dayanabilirdi. Zira kimsenin yerine acı çekmemize ihtiyaç yoktu çünkü kimsenin adına büyünmüyordu.
 
21. Yüzyılın İlham Veren Entelektüeli: Noam Chomsky

Sadece 10 yaşındayken ilk siyasi makalesini yazmış, 33 yaşında Profesör olarak göreve başlamış, 2. Dünya Savaşından Koronavirüs sürecine kadar birçok tarihi olaya tanıklık etmiş birisi Chomsky.
Kitap Ömür Uzel tarafından Chomsky’nin makalelerinden alıntılarla akademik hayatı, siyasete -özellikle ABD dış politikasına- bakışı, teknoloji, bilim, popüler kültür, dil bilimi ve daha birçok alandaki düşüncelerinden oluşuyor.
Chomsky alışılagelmişin dışında, kendi ülkesi ABD’yi en ağır eleştirilere maruz bırakan bir aydın. Öyle ki bazı eleştirileri yüzünden hapis bile yatmış birisi.

Dopdolu bir hayat, akılcı ve sorgulamayı her daim öğütleyen bir düşünce yapısı; kısacası yeryüzünde sayılı insanlardan biri oldu benim gözümde.

Tanımak adına güzel bir kitap olmuş, eminimki kendi kitapları akademik bağlamda okuması oldukça zordur, ancak ilgisini çekenler benim gibi makalelerinden başlayabilir.


✍️Terör, onu bize karşı (Abd) uyguluyorsanız standart anlamda terördür. Ancak onu biz size karşı uyguluyorsak, iyi huyludur, insani müdahaledir, iyi niyetle yapılmaktadır.



✍️Modern demokraside halkın rolü katılımcı değil, izleyici olmaktır. Halkın, her birkaç yılda bir ortaya çıkıp ‘seçim’ adı altında, başka bir yerde alınmış kararları onaylaması beklenir.

✍️Bana uygun bir ordu ve sıradan insanın payına düşenden daha fazla para verin, ben de otuz yıl içinde nüfusun büyük bir çoğunluğunu, iki artı ikinin beş olduğuna ve suyun ısıtıldığında donduğuna inandırayım.

✍️Dijital dünyanın basılı yayını yok edeceğine inanmıyorum. Çünkü elinde bir kitabı tutmanın çok özel bir şey olduğunu düşünüyorum. Yirmi sayfa geriye gidip bir şeyin altını somut bir şekilde çizmenin hazzı başkadır.
 
Bozkurtlar 🐺

Bir kitap düşünün ki; sizi olduğunuz yerden alsın, sonsuz Bozkırda at koşturtsun, toyda eğlendirsin. Ölenle öldürsün, yer yer göğsünü kabartsın, kimi zaman ağlamaklı hissettirsin. İşte Bozkurtlar öyle bir kitap. Atsız kalemini en sevdiğim yazarladan biri, yine beni şaşırtmadı elbette. Öyle güzel yazmış ki, duyguları inanılmaz yoğun yaşatıyor ve sizi duygudan duyguya koşturuyor. Sonra bir bakıyorsunuz neredeyse altı yüz sayfalık kitabı bitirmişsiniz bile.

Eser iki kitaptan oluşuyor aslında; Bozkurtlar Ölüyor ve Bozkurtlar Diriliyor. İlk kitapta Kür Şad’ı ve Göktürkler’in yeniliş hikayesini ; ikisincisin de ise küllerinden doğuşunu okuyacaksınız. Hem de büyük bir kıvançla, Atalarınızla gurur duya duya. Çünkü Atsız’ın yazdığı gibi: Bin üç yüz yıllık ölümden sonra dirileceksiniz... Acunun batımına dek adınız gönüllerde kalacak...

Tüm Atalarımızın Ruhu Şad olsun…




Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru, yine yürürüz yayan,
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen, tunç yürekli Türkleriz!



Bu türkü hâlâ göklerde çınlıyor. Kür Şad ve kırk arkadaşı, aylı kızıl bayrağı bekleyerek hâlâ ufukları gözlüyor…
 
Görünmez Adam 💭

Yazarın daha önce zaman makinesi kitabını okumuş, gerek yazım dili gerek konusu açısından çok çok beğenmiştim. Ama bu kitapla hayal kırıklığına uğradım desem yeridir.
Albino bir adam, yaptığı bazı deneyler sonucu görünmez olmanın yolunu bulur ve olaylar gelişmeye başlar. Kendisi görünmez olmanın çok daha güzel yönlerini keşfedecekken, zorluklarıyla boğuşmaya başlar. İşte bundan sonra insan denen varlığın kendi çıkarları uğruna ne kadar iler gidebileceğini, kötüleşebileceğini görürürüz.

Kitap bilim kurgu klasiklerinden evet ancak benim için psikoloji alanına daha yakın bir kitap oldu, ana karakterden tutunda tüm yan karakterler de dahil herkesin psikolojik bir tahlili vardı az ya da çok. Yazarın bu konudaki yeteneğini es geçemem ama bu kitabın yazım dilinde benim açımdan bir sorun vardı; konu ilerlemedi, akıcı bir şekilde kendini okutturmadı.
 
Beni Asla Bırakma
Organ bağışı için klonlanan bireyler Hailsham adında bir eğitim merkezinde yaşıyorlar. Bir gün verici olacaklarını ve tükeneceklerini bile bile hayatlarına devam ediyorlar. Bunlardan bir olan Kathy 10 yıldır bakıcılık görevinde. Romanı onun ağzından okuyoruz. Değişik bir bilim-kurgu romanıydı. Hailsham'da yakın arkadaş olan ve yıllar sonra yolları tekrar kesişen içlerinde Kathy'ninde olduğu 3 arkadaşın hayatını, ilişkilerini ve değişik ruh hallerini okurken biraz ürperdim. Nasıl bir kabulleniş şaşırdım. Başlarda biraz yordu ama ortalarda epey açıldı elimden bırakamadım.
 
Öfke Dansı/ Harrıet Lerner

IMG_20230203_225113.jpg
 
Gulseren budayicioglu. Hayatın sesi.
Kitapta çok kısa hasta hikayeleri anlatiliyor ve bunlardan yola çıkarak gulseren hanım kendi fikirlerini düşüncelerini anlatıyor. Güzel bı kitaptı. Daha kadına şiddet ve kadının toplumdaki önemi anlatılmıştı.sevilen okunan bı doktor bı yazarin Toplumumuzda bı yara olan bu konuyu anlatması bana göre çok iyi olmuş. Beğenerek okudum. Tavsiye ederim..
 
Yılmaz Özdil. Son cüret
Çok güzel bı kitaptı.kurtulus savaşinin bilinmeyen isimlerini ve olaylarını anlatıyordu. Okudukça tüylerim diken diken oldu diyebilirim... Tavsiye ederim..
 
Christi anargahta doğu ekspres cinayeti..
Soluk soluğa okuduğum bir kitaptı. Trende olan bı cinayeti kimin öldürdüğünü bulmaya çalışılıyor. Senelerce önce Amerika'da yaşanan bı olayin bu cinayetle bir ilgisi olabilir mi sorusundan yola cikarak katili bulmaya çalışıyorlar. Yazarın ilk defa kitabını okudum ve gayet akiciydi anlatımda ayrıntıya çok yer verilmişti onun haricinde guzeldi. Tavsiye ederim.
 
Agahta cristie doğu ekspres cinayeti..
Soluk soluğa okuduğum bir kitaptı. Trende olan bı cinayeti kimin öldürdüğünü bulmaya çalışılıyor. Senelerce önce Amerika'da yaşanan bı olayin bu cinayetle bir ilgisi olabilir mi sorusundan yola cikarak katili bulmaya çalışıyorlar. Yazarın ilk defa kitabını okudum ve gayet akiciydi anlatımda ayrıntıya çok yer verilmişti onun haricinde guzeldi. Tavsiye ederim.
 
Christi anargahta doğu ekspres cinayeti..
Soluk soluğa okuduğum bir kitaptı. Trende olan bı cinayeti kimin öldürdüğünü bulmaya çalışılıyor. Senelerce önce Amerika'da yaşanan bı olayin bu cinayetle bir ilgisi olabilir mi sorusundan yola cikarak katili bulmaya çalışıyorlar. Yazarın ilk defa kitabını okudum ve gayet akiciydi anlatımda ayrıntıya çok yer verilmişti onun haricinde guzeldi. Tavsiye ederim.

Agahta cristie doğu ekspres cinayeti..
Soluk soluğa okuduğum bir kitaptı. Trende olan bı cinayeti kimin öldürdüğünü bulmaya çalışılıyor. Senelerce önce Amerika'da yaşanan bı olayin bu cinayetle bir ilgisi olabilir mi sorusundan yola cikarak katili bulmaya çalışıyorlar. Yazarın ilk defa kitabını okudum ve gayet akiciydi anlatımda ayrıntıya çok yer verilmişti onun haricinde guzeldi. Tavsiye ederim.

Yorumunu iki kere yapmışsın
 
Dokuzla Dokuz Arasında
Üniversite öğrencisi Stanislaus Demba'nın kız arkadaşının başka birisiyle geziye gitmemesi için sabah 9 la akşam 9 arasındaki para bulma mecarasını anlatıyor. Karmaşık dönem Viyanasında birçok konuda eleştiriyi Demba'nın bir günü içindeki koşturmasında okuyoruz. Bilim insanları, entelektüeller, kadın düşmanlığı, ayrımcılıklar, sınıf farklılığı, kumarbazlar. Ben kitabın anlatımını çok beğendim. Bir sonraki bölümde Demba kimle karşılaşacak ve acaba hangi konu işlenecek diye merakla okudum. Tavsiye ediyorum.
 
Simyacı ⚗️


Kitabı okuduktan sonra kendi kendime bir ben mi böyle hissediyorum diye düşünüp biraz araştırma yaptım ve her zamanki gibi yalnız değil mişim.. okuduğum bir cümle duygularıma tercüman oldu: “Dünyanın en abartılan kitabı”

Popüler olan dizi, film, kitap hepsinden direkt olarak uzaklaşırım. Çünkü bilirim ki herkesin çok beğendiği bir şeyde mutlaka şişirilmiş duygular söz konusu.

Bu kitaptan da popülaritesi sebebi ile uzun süre uzak durdum, farkettim ki en iyisini yapmışım. Ana yine de dünyaca ünlü, satışı milyonları aşmış bir kitabı okumadan da olmazdı.

Hikaye çoban Santiagonun hikayesi. Bir gün rüyasında bir hazinenin yerini görür ve bu hazineye ulaşması gerektiğini düşünerek bir yolculuğa çıkar. Hazine Mısır Piramitlerinde bulunmaktadır. Bu yolculuk esnasında kendi kişisel gelişimi ve hazineyi bulmak adına ona yol gösterici ve yardımcı olacak insanlarla karşılaşır. Aslında aradığı hazine değil kendi kişisel menkıbesidir. Çeşitli zorluklardan sonra amacına ulaşır..

Ben kitabı kendi adıma sevemedim. Sanki sürekli tekrar tekrar aynı cümleleri okuyormuşum gibi hissettim.
Bu kitabın okura katacağı kişisel gelişim, hayatı sorgulama, iç hesaplaşma ve hayatına bu doğrultuda yön verme gibi olguları çok daha usta kalemlerden, daha fazla edebi zevkle edinebileceğimiz kanaatindeyim. Örneğin: #Dostoyevski #Tolstoy #Gorki gibi yazarlar… 🫠
 
X