istemiyormuş gibi davransa bile aslında kız da oğlanı beğeniyordu. Öyle ki her köşe başında "Acaba arkamda mı?" diyerek dikiz aynasına göz atıyordu. Bu takip bir hafta kadar sürmüş, Kaan isimli genç erkek, genç kızın evini öğrenmişti. Artık ortaya çıkması gerektiğini düşünmüş ve o gece kıza çiçekleri sunarken uzun süre sönmeyecek bir aşkı da alevlendirdi.
Sahra isimli genç kız hep o andan korkmuştu. Kaan'ı uzaktan sevmek en doğrusu diye düşünüyordu. Bir erkeğe yaklaşmayalı neredeyse on yıl olmuştu. Son beraberliği ise hiç de iyi sonla bitmemişti. Bu nedenle Kaan'a, daha doğrusu hiçbir erkeğe güvenemiyordu. Uzun bir süre Kaan'ı süzdükten sonra bakışlarını kaçırdı.
"Çiçekler için teşekkür ederim, iyi geceler." ve arkasını döndü...
"Hey, dursana!" Kaan, Sahra'nın kolunu yakaladı. "Hepsi bu kadar mı?"
"Evet, ben... Yani evde... Eve gitmem gerekiyor. Oğlum beni bekliyor."
Kaan'ın, Sahra'nın kolunu tutan eli gevşedi. Sahra'yı o kadar çok tanıdığını düşünmüştü ki, evli olabileceği aklına bile gelmemişti. Yanında ne bir erkek oluyordu ne de bir çocuk..
Gece dondu. sanki dünya başına yıkılmıştı.
Sahra, arkasına bakmadan evine doğru yürüdü. Kaan bir yandan haksızdı çünkü Sahra evli değildi. Geçmişinde yaşadığı bir ilişkiden dolayı kimseye aşık olmamaya karar vermişti ve bir çocuk evlat edinmişti. Küçük çocuk iki yaşında, Alper isimli bir Orta Asyalıydı. Sahra oğlunun adını ünlü Türk kumandanı Alp Er Tunga'dan esinlenerek vermişti. Zaten çocuk, çekik gözleri, siyah saçları ve Kara Türklerine ait havası ile ünlü bir Türk kumandanının ismini çoktan hak etmişti.