Hal böyle olunca dizideki başrol jön, kadınların rüyası oluverir; siz de onu anlamayan kütük kocalar olarak, kadın kadına sohbetlerde ancak başrolü alırsınız :)
Gene suçlu siz değilsiniz; vallahi kadınlar ben biliyorum.
Ben suçluyum mesela. Hak ettiğim kadar beni merak eden, hak ettiğim kadar düşünen, fırsat verdiğim kadar romantik bir kocam var. Telaşlanmayın; bir yazı önce “yaşlanacağım adam bu” diyen ben delirmedim veya her şeyi bitirmiyorum. Sadece bir tespitimi sizlerle paylaşıyorum.
Şu anki eşim değil miydi; dersi olmadığı halde sabahın köründe beni görmek için işe gittiğim yollarda beni bekleyen, işten çıktığım saatte yağmur çamur elinde çiçeklerle beni bekleyen bu adam değil miydi? “Küstüm” dediğimde dünyası kararan, gözlerime alev alev sevgiyle bakan bu adam değil miydi? Cevabı ‘evet. Bu adamdı :)’ Yakınen tanırım kendisini. :)
Karşınızdakinin düşünmesine, bir şeyler yapmasına fırsat vermezseniz ve hayatı onun için her daim tepside hazır sunarsanız olmuyor efenim. Hani kadın eşine hem anne, hem cilveli, oynak yosma, hani en iyi arkadaş olacak ya; işte bunların baba sınırları olmalı. Kör bile görmeli. Karıştırmamak lazım. Sınırları genişletmemek lazım. Kadın olmayı unutmamak lazım...
“Ben hallederim” diye her halta atlamamak lazım. Adamın karşısında hükümet gibi, veya bir mafya lideri, ya da bir parmağını şıklatan tatlı cadı gibi durmamak lazım. Durmamak lazım ki, o da istedikçe isteyen, bekledikçe bekleyen bir canavara dönüşmesin.
Aslında evlendiğiniz gün Asmalı Konağın Baran’ı, veya Selim’iydi O’da. Sonra kötü karakter olmasının sebebi; sizin kadın olamamanız. Pardon hemen düzeltiyorum kimse üstüne alınmasın; Kadın Olamamam.
Ben hiç çıt kırıldım olmadım, bilmemde. Kapımı açsınlar diye beklemem, bekleyemem açar inerim. Hamal gibi yüklenirim torbaları ne var ki; veya çocuğumun her derdi benim sorumluluğumdur, ben çözerim, ben hallederim, ben süperim, süpermenim...
Bu nasıl insanın kendine ettiği zulümdür ya. Ondan sonra şık, bakımlı kadınları kıskanırız, imreniriz. “Nasıl vakit buluyor?” diye hayıflanırız. Kötü niyetli isek de kadını karalar, yerden yere vururuz. Oysa gene suçlu kendimiz.
Tatilde bir şey dikkatimi çekti. (bu hafta, 1 hafta bodrumdaydım kızım ve ben yine Gölköy’de. Ömrüm oldukçada oradayım ben yazları artık :) hoş bedenen döndüm istanbul’a, ruhum o mavi sularda kaldı :)) Sadece yazları tatilde süslenen kadınlar var. En güzel kıyafetini tatile getiren, sadece yaz akşamları buram buram parfüm sürünen ve kadın gibi dolanan kadınlar var. Kocasında aşk kırıntısı için romantik bir ortam yaratma adına kendini aşan kadınlar var.
Aşk, kırıntı ile idare edemez ki, gönül sevgi dilenmekle olmaz ki, yazık değil mi kalbinizi dilenci yapmak. Gözleriniz aç aç bakarken, karşınızdakinin “amannn ya boşver” deyip yan gelip uzanması veya tatilde bile dünya kupası haberlerini seyretmesi hangi kadına revadır.
Süpermen kadınlara :)
Eyyy güzel yaratıklar, ey dünyanın lütfu kendi kıymetini bilmez güzeller, uyanın. Hak ettiğiniz sevgiyi, ilgiyi söke söke alın, kim hangi cehenneme kaldırdı, sakladı ise. Kadın sevildikçe açar, kadın sevildikçe çoşar, beslenir. Kendinizi tanıyın. Hayatta Baranlar, Selimler yok. Onlar diziden birer hayal ürünü. Senaryoyu yazan kadınların hayallerindeki adamlar. Çünkü onlarda dünyalarında açlar. Hayat bir kere yaşanacaksa, temeli de sevgi ise, aşk ise zaman kaybetmeyin.
Pişmanlıklarla yaşlanmayın. Kızınıza kötü örnek olmayın. Ona; “kadındır her şeyin tek hakimi, kadın her şeyi yapar, erkek de paşadır, kraldır gönlünü hoş tut, kırmamaya özen göster” diye bir miras olmaz, böyle bir kötülüğü hiç bir kadın anne, kızına yapamaz, yapmamalı.
Ve erkek anneleri evladınıza bir iyilik yapın. Onları hayatı paylaşan, sorumluluk alan adam gibi adam yetiştiririn. Çünkü inanın oğlunuzu elinizden alan kör olası gelinler bile mutlu olduklarında, sevildiklerinde oğlunuzda, hatta siz bile payınıza düşeni alırsınız bu havadaki aşk kokusundan.
Hemcinslerim “ben yandım, siz yanmayın” dermişim :) Şaka bir yana; elinizdeki adamı evirin çevirin bir bakın, kendinize bir bakın. Bakın size bir örnek;
Ben bir yere gittiğimde, hep kendim arar haber veririm “ben vardım iyiyim.” Eşimin beni merak etmesine bile fırsat vermem. Çünkü annem öyle öğretti. “Telaşta bırakma, düşünceli ol herkese karşı. Karşındakinin duygularını düşün, değer ver.” İyi güzelde lep demeden leblebiyi anlamak her alanda benim başımı ağrıtıyor ya, başımı hadi bir vermidon ile idare edeyim de; kalbim ağrıyor anne.
Ne olurdu ben nazlı bir kız olaydım, çıt kırıldım olaydım, mızmızlık etmeyi bileydim azıcık. Kurallarım olaydı benimde. Değişmez kurallarım. Bu kadar esneyip , bükmeseydi hayat beni. “Cehalet; mutluluk” dedi dün Elif. Ben düşünen, kafası çalışan kadın olmaktan mutlu değilim anne.
Kolay kadın olmamalı kadın, gizli girdapları sırları, bilinmezleri olmalı. Su gibi berrak dökmemeli kendini ortaya, arada bulandırmalı suları, kafaları. El altındaki vazgeçilmez eşya değil; nadide bir parça olmalı. Dokunmaya kıyılamayan, seyretmeye doyulamayan.
Benden yazması; daha derine, derine girmeyeceğim. Gerçekten yorgunum. Alıp başımı gidesim var, daha yazsam belki birilerinin çekip gidesi gelecek, satırlarımın sorumluluğunu biliyorum ve kimseye sebep olmak istemem. Kendi sebep ve kararlarınızı koyun önünüze, düşünün hayatınızı. Kendi Baran ve Selim’lerinize bakın. Kendinize bir daha bakın sonra.
Bir duvara toslamadan yapın bunları. Kırılıp, dökülmeden testi, hayatınızın kontrolünü elinize alın. Kendine yirmi yıl ‘aşkım’ dedirten kadınları kıskanmayın, merak edilen, özlenilen kadınları kıskanmayın. Bakın bakalım onlarda sizde olmayan ne var :) Örnek alın, tavsiye alın, dinleyin :) Ancak kadın kadına kurtulunur bu kaostan :)