Köpeğimizle bir ömür geçirirken bilmemiz gereken herşey

kedicikler

Aktif Üye
Kayıtlı Üye
8 Ocak 2013
1.627
0
46
İstanbul
Köpek seçimi

Köpek seçerken dikkat etmemiz gereken -sağlığından sonraki- en önemli detay köpeğin enerji seviyesi. Biz çok da enerjik değilsek, hergün koşu yapan, uzun yürüyüşleri seven sportif kişilikte birisi değilsek aşırı hareketli bir köpeğin ihtiyaçlarına cevap veremeyiz. Hayvan harcayamadığı enerjisini evin içinde "yaramazlık" yaparak harcayacaktır. Buyrun size koltuk kemirdiği için her gün azarlanan mutsuz bir köpek daha. Halbuki onun koşmaya ihtiyacı var.

Tasmayı salarım koşsun yorulsun gelsin demekle bu sorunu çözemeyiz. Sokakta korkan insanları da düşünmemiz gerekiyor. Bununla beraber başka bir köpekle kavga da edebilir, zarar verebilir ya da zarar görebilir. Bir çocuğu aslında oynamak isterken ya da merak ederken korkutabilir. Bir kediyi kovalayacağım diye kendini araba altına atabilir. Bütün bu ihtimalleri düşünmek durumundayız. Çünkü ondan biz sorumluyuz. Onunla her gün uzun koşular yapamayacaksak, enerji ihtiyacını karşılayacak enerji bizde yoksa o zaman daha ağır kanlı enerjide olan bir köpek seçmeliyiz. Daha sakin, daha yavaş bir köpek...

Dikkat edin "cins" kelimesini kullanmadım, enerji dedim. Örnek vermek gerekirse çok enerjik olarak bilinen jack russel cinsini incelersek, aynı anne babadan doğmuş, aynı batım yavrularda bile karakter farklılıklarını gözleyebiliriz. Kimisi aşırı hareketli, kimisi daha sakin, kimisi sosyal, kimisi geçimsiz, kimisi meraklı-maceracı, kimisi korkmuş-tedirgin, kimisi aşırı bölgeci, kimisi sevecen, kimisi çocukları pek de sevmeyen huylarda olabilir. Bunları kendimizce test edip ne aradığımıza göre seçmeliyiz. Çevremizde, apartmanda çocuklar varsa çocuklarla arasının nasıl olduğunu gözlemeliyiz. Yine yakınımızda başka köpek besleyen aileler de varsa diğer köpeklerle geçinemeyen bir köpek seçmemiz bize kabus dolu günler yaşatacaktır.

Ben bunun rengini beğendim, ama bunun gözleri daha güzel diye seçim yapamayız.

Unutmayalım yaklaşık 15 yıl sürecek bir aile bireyi seçiyoruz hayatımıza. Sıkılınca bırakacağımız bir oyuncak değil. Sağlığında, hastalığında, belki sakatlığında, evlenince, çocuk doğunca, işe başlayınca, taşınınca, tatile gidince (...) bırakırım diye bir fikir aklımızın kenarından bile geçiyorsa köpek sahibi olmaya uygun değiliz demektir.


Eve geliş


Köpeğimizi seçtik. Eve getiriyoruz. Mutlaka önce yürütmeliyiz. Pat diye arabadan çıkarıp eve sokmak olmaz. Mutlaka köpek önce çevreyi koklamalı. Bu belki de 15 yıl sürecek huzurun anahtarlarından birisidir.


Lider kim?

Evimize geldik. Kapıdan ilk siz geçmelisiniz. Çünkü şu andan itibaren lider sizsiniz. Kapıdan girdikten sonra onu içeriye siz davet edin.
Sizin davetinizi beklemediyse onu tekrar kapının eşiğine tekrar koyun ve elinizle dur işareti yapın. Köpekler kelimelerden çok sizin duruşunuzu anlarlar. Sakince size baktığında gel diyerek, parmağınızı şıklatarak veya elinizle onu davet ederek girmesine izin verin.

Bundan sonra lider daima sizsiniz. Her yürüyüşte, her yürüyüş dönüşünde kapıdan ilk siz çıkacaksınız. Yemeğini verdiğinizde, siz izin vermeden yemesine müsade etmeyin. Mamasını önüne koyun ama beklesin. Sizin yüzünüze bakıp izin ister gibi davrandığında artık yiyebilir. Bunu neden yapıyoruz? Manyak mıyız? Sadist miyiz? Elbette ki hayır. Köpekler sürü hayvanlarıdır. Biz evde artık bütün aile bireyleri ve onunla birlikte artık bir sürüyüz. (Komik değil mi:1:) Sürünün bir lideri olmak zorunda. Doğal yaşamlarında köpek sürüsünün lideri (alfa köpek) en önde yürüyendir. Yemekleri ilk yiyendir. Bütün sürüyü yöneten odur. O izin vermeden hiçbirşey yapılamaz.

Bu rolü de insan olarak biz üstlenmek zorundayız. Yoksa her kapıya havlayan, her uzanan eli ısırmaya çalışan, misafir çağırırken binbir kere düşündüğünüz- onlar gelince çağırdığınıza pişman olduğunuz, köpeğinizi hiçbir yere götüremediğiniz için eve hapis bir hayat sürdürdüğünüz, tatile gidemediğiniz ya da daha da kötüsü terk edeceğiniz bir köpeğiniz olabilir. Bunun da suçlusu aslında sizsiniz, sizin doğru olmayan davranışlarınız. Böyle olmak zorunda değil. Kendinize karşı dürüst olun. Nerede hata yaptığınızı bulacaksınız. Belki de ona herşey için izin veriyorsunuz? Belki yanlış ya da hoşa gitmeyen bir şey yaptığında onu hiç uyarmıyorsunuz. Belki uyarıyorsunuz ama o daha inatçı, o zaman siz daha dik durup daha kararlı davranmalısınız. İçgüdülerinizi daha fazla dinleyin. Uyandığınız her sabah lider olarak uyanın, ve her zaman evdeki düzeni ve kuralları kontrol eden siz olun.


Çiş


Bir köpeğiniz olduğunda en az 6 aylık olana kadar çişini tutamayacağını bilin. Size kastı olduğundan ya da aptal olduğundan değil. O daha bir bebek, daha çişini tutması için kasları olgunlaşmadı. Elinde değil. Onu azarlayarak günlerinizi kabusa çevirmeyin.

Uygun yerlere gazeteler koyun ve oraya yaptığında ödüllendirin. Zamanla o gazetelere yetişmek için elinden geleni yaptığını göreceksiniz. Çok heyecanlandığı için, veya gazete çok uzakta olduğu için yetişemediyse çişini kaçırabilir. Bu durumları mazur görmek gerek.

Büyüdüğünde zaten kendi yaşadığı çevreyi temiz tutmayı sizden önce o isteyecek. Yeter ki onu ilk zamanlar günde 5-6 kere, daha sonra en az günde 3 kere, 2 yaşından itibaren de günde en az 2 kere dolaşmaya çıkarın.


Yürüyüş

Çişini-kakasını yaptı diye çeke çeke eve getirmeyin, o zaman tutmaya çalışacaktır sizinle daha fazla yürüyebilmek için. Yapsın, ve 10 dakika daha (en az) tempolu bir yürüyüş yapın. (Yürürken tabiiki siz öndesiniz, o yanınızda, tasmayı çekiştirmiyor)

Yürüyüşler onun sağlığı, enerjisini atması, sizinle ve dünyayla olan iletişimi için çok önemli. Siz istediğiniz zaman çıkıp "hava alabiliyor", arkadaşlarınızla eğlenebiliyorsunuz, dolaşıp kafanızı dağıtabiliyorsunuz. Ama o bunu yapabilmek için size muhtaç.

Asla göğüs tasması kullanmayın-içgüdüsel olarak "çek" anlamına gelir ve sizi sürüklemeye çalışır. Boyun tasması kullanın ama dikkat edin aşırı sıkı olmasın, 1 parmağınız sığabilecek gibi olsun.

Küçük cins bile olsa onun en önde yürümesine izin veremeyiz, çünkü en önden kim gidiyorsa lider odur. Ve köpek sizin lideriniz olmuşsa asla sizin sözünüzü dinlemez, kendi sözünü size dinletir.


Sevgi

Burası işin egzersiz ve disiplin tarafıydı. (Disiplin derken onu azarlamak ya da dövmekten falan asla bahsetmiyorum, basitçe şşt demeniz, elinizle dur işareti yaparak karşısında sırtınızı ve çenenizi dikleştirmek yeterli. O hemen hatalı davranışını fark edecektir. Köpeğinizin zekasına inanamayacaksınız.)

Şimdi gelelim sevgi kısmına :)))))))) Onun doğru olan her davranışını bahane edip istediğiniz kadar sevebilirsiniz. Her sakin olduğunda, her usluca yanınıza sokulduğunda, her güzel yürüyüşten sonra, gel dediğinizde geldiğinde, keyifli geçen her oyundan sonra-oyunu bitirdiğinizde.... Yeter ki şımarık, heyecanlı, tedirgin, korkmuş, stresli yapıda olmasın.

Kapıya havlıyor diye kucağınıza alıp oy benim kızım sinirlenmiş mi, havlama ama sen, oy benim canım dşyerek bir de başını okşarsanız onun anladığı şey şu olur: "Hmm kapıya havlamamı çok beğendi, benimle sevgi dolu konuşuyor kucağında sımsıcak ne rahatım, ohh okşuyor beni oley. O zaman ben hep havlamalıyım ki beni hep sevsin" Aslında iyi niyetli olsak bile ona yanlış mesaj verdik ve istemediğimiz bir davranışı pekiştirdik. Oysa olması gereken onu uyarmak, oturtup susana kadar beklemek ve sustuğunda kapıyı açmak olmalıydı.

Çoook uzun anlattım, umarım faydasını görürsünüz. Sormak istediğiniz şeyler olursa seve seve yardımcı olmaya çalışırım...

Köpeğinizle mutlu günler dilerim :)
 
Son düzenleme:
evet bizim köpek de evden biri çıktığı zaman deli gibi havlıyor..istiyorki herkes eve girsin ama bi daha çıkmasınlar :9::9::9::9:
 
Back