Moda Haberleri Lüks markaların modacısı Karl Lagerfeld: “Kendine vakit ayırabilmek de bir lüks”

Aysar_

İçim Garip, Sıfır Huşu
Kayıtlı Üye
30 Ağustos 2014
1.195
5.176
''Lüks'' markaların modacısı Lagerfeld: “Kendine vakit ayırabilmek de bir lüks”

14/07 /2016 18:03

Karl Lagerfeld moda dünyasının sembol isimlerinden biri ve “kayzer” lakabıyla tanınıyor. “Kayzer” Global Conversation programına konuk oldu ve Isabelle Kumar’ın sorularını yanıtladı.

euronews:
“Eğer Fendi, Chanel ya da kendi isminizi taşıyan çok ünlü bir markanın sanat çizgilerini yönetiyorsanız, moda dünyasının yöneticilerinden biri olarak adlandırılmanız normaldir. Fendi’nin 90. yılı için Roma’dayız ve Karl Lagerfeld konuğumuz.

Karl Lagerfeld, Global Conversation’da bizimle birlikte olduğunuz için çok teşekkürler.

Roma’da, adı lüksle özdeşleşen Fendi’nin 90. yılını kutluyoruz. Peki sizin için lüks nedir?”

Karl Lagerfeld:

“Fendi lüksün ne olduğuna ve ne olması gerektiğine dair güzel bir örnek. Biliyorsunuz lüksün çok farklı çeşitleri var. Sürekli bir baskı altında yaşamayıp kendisi için de vakit ayırabilmek mesela bence bir lüks. Çünkü bugün hiçbir şeyi olmayan ve büyük sıkıntı içinde olan fakirler var. Yani bu dediğim de bir tür lüks.

Lüks aynı zamanda bir kalite konusu. Bir tarz. Lüks sadece pahalı şeylerle olmaz. İyi yapılmış olmaları gerekir. Paralarının hakkını veriyor ve tümüyle kaliteli olmaları gerekir.


Biyografi: Karl Lagerfeld
  • Doğum tarihi gizemini koruyor- 1935 olduğu tahmin ediliyor
  • Lagerfeld 1965’te Fendi ve 1983’te Chanel ile çalışmaya başladı
  • Gençlik yıllarında bir çizer olmayı hayal ediyordu
  • ‘Choupette’ adlı kedisine bir aşkla bağlı ve onu bir ilham perisi olarak görüyor
euronews:
“Görüyoruz ki sizin için lüks çalışmak anlamına da gelebiliyor. Hiç vazgeçmiyorsunuz. Enerjinizin sırrı nedir?”

Lagerfeld:
“Bir sırrı yok. Unutmamak gerekir ki Fendi’de de Chanel’de de gayet müstesna güzellikte şartlarda çalışıyorum.

En iyi şartlarda en iyi çalışma arkadaşlarına sahibim. Pazarlama servisi tarafından sıkıştırılmıyorum.

Ne istersem onu yapabiliyorum. Bu bile lüksün bir zirvesi sayılır. Çünkü başka moda evlerinde bir yandan tasarım diğer yandan pazarlama. Size şöyle söyleyeyim, böyle olduğu takdirde saniyesinde orayı terk ederim.”

euronews:
“90. yaşgünü bir defileyle kutlanacak.”

Lagerfeld:
“Benimki değil ama..”

euronews:
“Hayır neyseki henüz sizin doğum gününüz değil Fendi’nin ve Trevi çeşmesinde ilhamını Roma’dan, masallardan alan bir defileyle kutlanacak.”

Lagerfeld:
“Yalnızca Roma’dan değil. Koleksiyonun teması efsane ve masallar.”

euronews:
“Peki bunu kıyafetlere, tasarımlara nasıl dönüştürüyorsunuz?”

Lagerfeld:
“Aslında baktığınızda yaptığımızın şairane olduğunu farkedeceksiniz.
Bir masal gibi. İlhamımı tamamen unutulmuş birisinden aldım: Geçtiğimiz yüzyılın başında yaşayan Danimarkalı Kay Nielsen. Hem şair hem de harika bir çizim ustasıydı.

Çok farklı oldukça kuzeyli ve art nouveaux’dan etkilenmemiş, dekoratör gibi de değildi. Şan eseri onu buldum çünkü tamamen unutulmuştu. Birçok şeyin, grafik ve rengin ilhamını onda buldum. Vakıf ve editörden yardım istedik çünkü tümüyle unutulmuştu ve ondan hiç iz yoktu. Fakat çok çok güzel ve o italyan modasına ilham vermiş oldu.”

euronews:
“Fendi moda evi el işçiliğindeki kalitesiyle tanınıyor. Peki siz bunun teknolojik yeniliklerle uyumunu nasıl sağlıyorsunuz?”

Lagerfeld:
“Fakat bunlardan biri diğerine engel değil ki… Yoksa bunu yapamayız. Eğer yalnızca bir tek formülünüz olursa kısa sürede tıkanır kalırsınız. Gözleriniz hep açık olmalı. Hiç olmadık bir yerde en büyük ilhamı yakalayabilirsiniz, fakat bu aynı zamanda yeni tekniklerin ulaştığı yerden de beslenmeli yoksa çok bir anlamı olmayacaktır.”

euronews:
“Roma da sizin için çok önemli bir şehir.”

Lagerfeld:
“Paris’ten sonra en iyi tanıdığım şehir. Sanıyorum Roma’ya hayatımda 800 kere gelmişimdir. Orada evlerim de oldu. Aslında evimde gibiyim demekten hiç hoşlanmam çünkü ben her yerde evimde gibiyimdir. Bu başka bir şey. Öyle bir yer ki kendime çok yakın hissediyorum.”

euronews:
“Bu şehre ilk gelişiniz nasıl olmuştu?”

Lagerfeld:
“Prehistorik devirlerde, çocukken ailemle birlikte gelmiştim.”

euronews:
“Sizi çok etkileyen bir hatıranız oldu mu?”

Lagerfeld:
“Evet, fena grip olmuştum.”

euronews:
“Tabii sadece Fendi’ye bağlı değilsiniz. Chanel için ve kendi adınızı taşıyan gam için de çalışıyorsunuz. Bunun için çok kişilikli olmak gerekmiyor mu?”

Lagerfeld:
“Evet 3 tane var zaten”

euronews:
“3 mü?”

Lagerfeld:
“Evet.. Öyle umuyorum. Fendi benim italyan versiyonum, Chanel benim Chanel française halim ve geri kalan da ben.”

euronews:
“Gördüm ki taslaklarınızı şaşırtıcı bir hızla ve buna rağmen çok detaylı bir şekilde yapıyorsunuz”

Lagerfeld:
“Başlangıçta bir çizer olmak istiyordum ve bunun çok faydasını gördüm. Bugün sanat yönetmenleri ve çizerler farklı işleri yapıyorlar, oysa ben tümüyle kendim çalışıyorum. Neredeyse üç boyutlu denecek kadar çizimlerimi bütün detaylarıyla ben yapıyorum. Benimle çalışanların neredeyse soru sormasına bile gerek kalmıyor. Çizimden modelin üstüne geçip de ilk provayı gördüğümde tamamen benim çizdiğimin aynısı gibi oluyor. Eğer olmazsa bu da benim değil onların hatası oluyor.”

euronews:
“İlginç. Oysa ben sizin çizimlerinizi uygulayanların az bulunan müstesna kişiler olduğunu düşünüyordum.”

Lagerfeld:
“Ben çizimlerimi 3 boyutta ve ek açıklamalarla yapıyorum. Çok zamanımı alıyor fakat bunu çok seviyorum. Başlangıçta portreler çizen bir karikatürist olmayı istiyordum.”

euronews:
“İzleyicilerimizden bu röportajda size sormamızı istedikleri soruları bize iletmelerini istemiştik. Christos Senekous ‘siz modanın sembol isimlerindensiniz, peki sizin bir idolünüz var mıdır’ diyor.”

Lagerfeld:
“Bu ikonlar pek de günümüz insanlarının tanıyamayacağı kişiler. : Bauhaus’un kurucusu Harry Kessler, ki Weimar’da Nietzsche Vakfı’nın kurucusudur, ya da Walther Rathenau, Almanya’da Nazilerin ilk kurbanlarından. Fakat tam ikon olarak da bir şey diyemeyeceğim. Benim ikonlarım genelde tanınmaz.”

euronews:
“Peki ilham perileri sizin için önemli midir?”

Lagerfeld:
“Evet benim ilham perim ‘choupette’!”

euronews:
“Choupette kediniz değil mi!”

Lagerfeld:
“Evet evet.”

euronews:
“Size nasıl ilham veriyor?

Lagerfeld:
“Neyse ki bu çok anlaşılabilir şekilde değil. Varlığı yetebiliyor. Çok sakinleştirici bir etki yapıyor. Bu artık bilinen bir ilaç gibi. Kedisi olan insanlar olmayanlara göre çok daha az sağlık sorunu yaşıyor. Bununla ilgili uzun bir bilimsel makale de görmüştüm.”

euronews:
“Evet hayvanlar bizi dinlendirip huzur verebilir ama sanırdım ki…”

Lagerfeld:
“Benim yatıştırılmaya ihtiyacım yok. Tabii bu biraz daha yakın dönem için ama biras histeriğim. O 5 yaşında. Daha önce bir kediyi bu kadar sevebileceğimi kesinlikle düşünemezdim. Fakat o sıradışı bir kedi ve dünya çapında tanınıyor.”

euronews:
“Onun ayrıcalıklı özellikleri nelerdir?”

Lagerfeld:
“Varlığı ve güzelliği. Onu izlemek bile mutluluk verici.Parıldayan birer safir gibi iri gözleri insanı gülmekten öldürür. Kürkü de her zaman harika. Hep bakıcıları vardır hiç yalnız kalmaz. Şimdi de otelde en üst katta bakıcısıyla birlikte.”

euronews:
“Hep sizinle seyahatlere gelir mi?”

Lagerfeld:
“Hepsine değil bazılarına. Bazı ülkelere hayvanlarla gitmek sorun olabiliyor. Ben de o ülkelere gitmekten kaçınıyorum. Mesela İngiltere’ye gitmiyorum. Zaten Brexit’ten sonra böyle bir sorunumuz da kalmadı.”

euronews:
“Size Brexit ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Çünkü Avrupa’nın geleceği için endişeleniyoruz. Bazıları Brexit’i Avrupa’nın parçalanmasının ilk adımı olarak nitelendiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?”

Lagerfeld:
“Beni şoke eden Brexit’e çağrı yapan kişilerin felaket sonucun hemen ardından geri çekilmeleri oldu. O Londra Belediye Başkanı olan korkunç adam…”

euronews:
“…Boris Johnson”

Lagerfeld:
“Bir de daha iddialı, daha popülist olanı vardı”

euronews:
“Nigel Farage”

Lagerfeld:
“Bence Cameron bir anlamda Avrupa’nın mezarını kazıyor. Başkalarında olmayan avantajlara sahipti. Ayrıca gelecekte yaşayacak olanlar bu oy kullananlar değil. Sayın Merkel çok akıllıca bir iş yaptı. Fransa’da yaşayan 40 yaş altındaki tüm İngilizler Alman vatandaşı olabilecek ve bu şekilde onların elit tabakasını kendilerine çekmiş olacaklar. Saçma işler yaparsanız sonucu böyle olur.”

euronews:
“Peki Avrupa’nın halihazırdaki durumuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Milliyetçiliğin yükseldiği görülüyor. Bu sizi endişelendiriyor mu?”

Lagerfeld:
“Endişelendiriyor fakat bir yere varacaklarını düşünmüyorum. Avusturya ve diğerleri ne de Polonya, çok da büyük etkileri olmayacak. Fransa’da da sakin küçük bir topluluk durumundalar.”

euronews:
“Bunun gençlere özellikle moda alanındaki yansımaları nelerdir?

Lagerfeld:
“Moda hep var olacak. Tabii lüks markalardan ziyada daha çok H&M türü markalarla belki ama moda hep var olacak.”

euronews:
“Sizce bir Avrupa şıklığından söz edebilir miyiz?

Lagerfeld:
“Evet bir Orta Doğu şıklığı olduğu gibi. Burka da çok şık olabilir ama tabii bize göre değil.”

euronews:
“Peki bir Avrupalı olarak, sizce Avrupa şıklığı nedir?”

Lagerfeld:
“Kelimelerle ifade etmek zor. Kozmopolit bir cazibe. Bölgesel değil. Bir rahat davranış tarzı ve kaybolmamasına çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü popülist hareketler bu tür şeyleri desteklemez.”

euronews:
“Bir diğer izleyicimizin sorusuna geçiyorum: Bir Alman izleyicimiz soruyor. Sizi izinizden gitmek isteyen genç tasarımcılara ne önerirsiniz?

Lagerfeld:
“Koşmaları gerekiyor.”

euronews:
“Sahip olduğunuz imkanlara onların da sahip olduğunu düşünüyor musunuz?”

Lagerfeld:
“Hayır hayır bu başka bir çağ. Bu işi yapmaya başladığımdan beri hiç arkama bakmıyorum. Bir bilgi birikimim var. Onların cesaretini kırmak istemem fakat kendileri için başka bir örnek seçmelerini tavsiye ederim.”

euronews:
“Gençlere önerileriniz ne olur?”

Lagerfeld:
“Öneri vermiyorum. Yalnızca ferdi tavsiyelerim olabilir ama genel öneriler vermem. Her şey sahip oldukları yetenekle, duydukları istekle ve içinde bulundukları şartlarla doğrudan ilgili çünkü.

Kendilerini nasıl ifade edecekler. Doğru yol ve yöntemi nesıl bulacaklar. Bunlar çok da kolay değil. Öyle olsa herkes başarırdı. Bunun tarifini veren kitaplar yok ki.”

euronews:
“Hep ileriye baktığınızı söylemiştiniz…”

Lagerfeld:
“Evet 6 ay önüme bakarım, 6 ay. Çünkü moda budur. Avant-garde için 20 yıl sonrasını da söylerler ama…1960’lardaki avant-gardeları hatırlıyor musunuz? Bugün kim giyer onları? Bu kadar ileriyi konuşmak bir şarlatanlık.”

euronews:
“Bize Nam Kin’den gönderilen bu soruya cevap verebilir misiniz: Moda endüstrisi 50 yıl sonra hangi noktada olacak? Bir öngörünüz var mı?”

Lagerfeld:
“Bir kristal kürem yok. Bilemem.”

euronews:
“Sıradışı bir hayatın içindesiniz ama ayaklarınız da yere basıyor. Bu nasıl olabiliyor?”

Lagerfeld:
“Bilmiyorum pragmatik bir insanım ve açık fikirliyim.”

euronews:
“Tasarımcılar zaman zaman moda dünyasındaki hızlı tempodan şikayetçi olurlar…”

Lagerfeld:
“O zaman hızlı bir ritmle çalışmalarını bekleyen büyük firmalarla pahalı anlaşmalara imza atmasınlar. Çeki alırken iyi ama sıra iş yapmaya gelince zor! Bunu sonra farkediyorlar. Daha önce yapılmamış bazı koleksiyonlara imza attığım için bana sataşanlar oldu. Ayrıca Chanel’de koleksiyon öncesi sanat bölümleri var. Aşırı tempodan sorumlu olduğumu biliyorum fakat buna ihtiyaç duyan müşterilerimiz var ve benim de bunu yapabilecek bir ekibim var. Eğer işinizi bu noktaya kadar geliştirdiyseniz ve bu kadar kişi çalıştırıyorsanız bizzat içinde olmalısınız. Ben plajda ilham gelebileceğini sanmıyorum. Fransızlar ‘afiyet yemek sırasında gelir’ derler. Bunun gibi ilham da ancak çalışana gelir.”

euronews:
“Uykunuzda da geliyor diye duymuştum…”

Lagerfeld:
“Elektronik flaşlar gibi oluyor. Bir anda bir şeyi görüveriyorum. Hayatın içerisinde, belki banyoda. Çok ilginç bir şekilde. Nereden geldiğini de bilmiyorum. Bu benim mesleğimi tümüyle özümsediğimi gösteriyor, ki bununla gurur duyuyorum.”

euronews:
“Hep böyle bir anda yanan flaşlar mı oldu?”

Lagerfeld:
“Hayır zaman içinde başladı ve ben de geliştiğimi düşünüyorum.”

euronews:
“Bu soru Umano’dan: Kariyeriniz boyunca yaşadığınız en zorlu problem neydi?’‘

Lagerfeld:
“Çok sayıda hatırlamadığım olmuştur. Güzel geçti ve çok zor bir şey hatırımda kalmadı. Benim özel ve profesyonel hayatım sanki sıkıştırılmış bir dosya gibi yani hatırlamıyorum diyebilirim.”

euronews:
“Bilgi birikiminizi aktarmanız gerektiğini düşünüyor musnuz?

Lagerfeld:
“Hayır, hayır. Bu yapılamaz. Fakat yardımcılarım, stajyerlerim var. Bir ölçüde belki. Fakat herkes kendisine güvenmeli. Ben kendime güvendim. Gençliğimde bu iyi bir şey değildi, çünkü deneyiminiz yokken hiçbir şeysiniz. Bugün gençlik harika bir şey gibi anlatılıyor ve eğer biraz gençseniz başkasını gözünüz görmüyor. Oysa genç tasarımcı dediğimiz birçok kişi 45 yaşında. ‘İmdat’ diyesim geliyor.”

euronews:
“Fendi Modaevi’ne dönecek olursak, Fendi’ye neler kattınız?

Lagerfeld:
“Özellikle başlangıçta kürklere farklı bir işleyiş getirdim. Önceleri daha burjuva, ağır ve sert çizgiler taşıyorlardı. Fendi kardeşler sahip oldukları imajı kaybetmekten ve o ağırlığı incelttikleri takdirde pahalı ürün satmalarının zora gireceğinden endişe ettiler. Hayır. Bugün yeni bir şeyler yapmak için duvarlarınızı yıkmanız gerekiyor.”

euronews:
“Kariyeriniz boyunca pek çok meydan okumayla da karşılaştınız. Bunlardan hiç sizi yaralayan oldu mu?

Lagerfeld:
“Ben bunları bir meydan okuma olarak değil de mesleğimin doğasında olan şeyler olarak görüyorum. Meydan okuma yok. Kendim dışında kimseyle görülecek bir hesabım yok ve bunu da çok takmıyorum.”

euronews:
“Bu kadar farklı maceralar içinde bulunmuş biri olarak, hiç yapmayı reddedeceğiniz bir şey var mı?”

Lagerfeld:
“Hayır, daha önce yapmadığım bir şeyse ve ilginç bir şey ortaya koyan hiçbir şeyi reddetmiyorum. Tabii ki saçma teklifler olursa reddederim fakat bana böyle öneriler gelmiyor. Zaten birlikte çalıştığım kişilere bakınca böyle bir risk de görmüyorum. Ne burada ne de Paris’te.”

euronews:
“Sadece modacı değil aynı zamanda yetenekli bir fotoğrafçısınız da…”

Lagerfeld:
“Belli ki… Bunlar birbirinin devamı. Eğer moda dünyasında olmasaydım, dış dünyayla bağımı kaybederdim. Dergiler ve reklamlar için bu fotoğrafları çekmek moda ve zamanın modelleriyle bir devamlılık içeriyor. Bu da çok önemli. İzole olmak ölüm gibi olurdu. Kendisini fildişi kulelere kapatanlar yok olup gider. Verdi dinleyerek tafta elbiselerin yapıldığı dönemde değiliz artık o bitti.”

euronews:
“Karlizm” akımıyla anılıyorsunuz. Sizin sözlerinizle söylersek ‘beni mutlu etmenin ne kadar zor hatta imkansız olduğunu biliyorum. Kendimi konuk olarak hiç kimseye tavsiye etmezdim’ demiştiniz oysa ben sizi oldukça cana yakın buldum. Sizin o imkansız dediğiniz nedir ki?”

Lagerfeld:
“Bilmiyorum. Öyle dediğimden de emin değilim. Karlizm dediğiniz benim dışımdaki bazı Karllar tarafından üretiliyor da olabilir tabii.”

euronews:
“Son olarak hep yeni tasarımlar yapıyorsunuz fakat sizin giyim tarzınız hiç değişmiyor. Neden?”

Lagerfeld:
“O kadar da değişmez değil, Bana yakışıyor ve tam anlamıyla uyuyor. Kendimi kaptırmaktan da korkuyorum. Bu şekilde hafızalara kazınmış durumdayım. Sokağa bile çıkamıyorum. Hiç çıkmıyorum.”

euronews:
“Artık hiç sokağa çıkmıyor musunuz?”

Lagerfeld:
“Hayır evin kapısından arabaya kadar arabadan da kapıya kadar. Kamuya açık alanlara gitmiyorum. Selfi çekmek istenmesi bir dehşet.

Bu gelişmeleri ise çok seviyorum. iPhone’dan önce hayat nasıldı hatırlamıyorum bile. Fakat tanımadığım binlerce kişiyle fotoğrafım olmasını da istemiyorum.”

euronews:
“Karl Lagerfeld konuk olduğunuz için çok teşekkür ederiz.”

Lagerfeld:
“Ben teşekkür ederim. Umarım çok saçma şeyler söylemedim”

euronews:
“Kesinlikle hayır.”

kaynak: tr.euronews.com
 
X