Kimi anneler, yeni hayatın neresinde olduğunu anlamaya, ne yapacağınızı bulmaya ve yaptıklarının en iyisi olduğundan emin olmaya çalışırken hatta yalnızca bu düşüncelerle boğuşurken büyük bir sarsıntının merkezi oluverirler. Bu noktada lohusalık sendromu dediğimiz durum kaçınılmaz olur. Ancak çözüm yollarını sorarsanız, anneliği anlamak ve onu keşfetmek için çok da geç kalmazsınız. Unutmayın er ya da geç herkes anneliği sever ve ömür boyu yaşar…
SORUN “İyi bir anne olmazsam ve onu mutsuz edersem?”
Çözüm “İyi bir anne olmak” tüm dünyada üzerine çokça konuşulan, tartışılan, önemi vurgulanan ve aynı zamanda bütün anne ve anne adaylarının üzerinde baskı ve stres oluşturan bir konudur. Peki, kimdir iyi anne? İyi anne nasıl olunur? Bu sorulara cevap vermeden önce toplumda yapılan büyük yanlışa değiniyor Esra Başöz; “Herkes, her yerde, anne olmanın doğuştan bilinen bir görev ya da özellik olduğunu söylüyor. Acaba gerçekten öyle mi?” Doğduğumuz andan itibaren çevremizde sürekli anneliğin öğrenilmeyecek, zaten bilinmesi gereken, bize verilmiş bir yetenek olduğu mesajlarını alarak büyüyoruz. Fakat annelik konuşulan ya da bilinenlerin aksine, nasıl yapacağımızı bilmediğimiz ve öğrenmemiz gereken bir yeti. Kimse doğduğunda ya da büyürken ya da anne olmadan önce anne olmuyor. Anne olmak, insanlara, kitaplara, uzmanlara danışılarak ve yaşanılarak öğrenilebilecek bir meziyet. Öncelikle bu bilgiyi öğrenmemiz, kabul etmemiz ve içselleştirmemiz gerekiyor. İyi anne olmayı bir meslek, beceri gibi düşünmeliyiz. Nasıl yeni bir dil öğrenmek istediğimizde dil kursuna gidiyorsak öyleyse iyi anne olmak için de çalışmalı, danışmalı ve çabalamalıyız. İyi bir annenin nasıl olması gerektiğine gelince; iyi anne çocuğunun bedensel ve psikolojik gereksinimlerini yeterli bir şekilde doyurabilendir. Çocuğun en temel bedensel gereksinimleri; temizlik, beslenme ve okşanmaktır. İngiltere’de yapılan bir araştırmada anneleri tarafından daha yoğun okşanarak büyütülen çocukların diğerlerinden daha sağlıklı ve huzurlu oldukları bulunmuştur. Çocuğun en temel psikolojik gereksinimleri ise sevilmek, benimsenmek, kabul, değer ve ilgi görmektir.
SORUN “Kendimi dış dünyaya kapattım. Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Tüm heyecanımı, neşemi kaybetmiş gibiyim. Bu genç yaşta böyle mi olacağım?”
Çözüm Gelelim doğum sonrasında anneleri bekleyen zorlu döneme: Lohusalık! Doğumdan sonraki altı hafta yani 40 günlük süreyi kapsayan bu süreçte; hormonal, biyokimyasal, metabolik ve ruhsal değişimler yaşanabilir. Doğum olduktan sonra kadının bedeninde birçok hormonal değişim olur. Bu değişiklikler sonucunda annede depresif bir ruh hali görülebilir. Anneler daha mutsuz, isteksiz ve alıngan olup kendilerini yorgun hissedebilirler. Pek çok şey onları kolayca ağlatabilir. Bebeği emzirirken geceleri sık sık uyanmak da annelerin psikolojik durumunu olumsuz yönde etkileyebilir. Bazı kadınlarda bu davranışlar lohusalık döneminden sonra da devam etmektedir. Böyle durumlarda doğum sonrası depresyondan şüphelenilmelidir. Doğumdan sonraki 2. ya da 3. haftalarda başlayan depresyon bir yıla kadar devam edebilir. Depresyona dair belirtilerin gözlenmesi sonucu annelerin uzman bir psikologla görüştürülmesi ve tedavi almaları zorunludur. Lohusalık dönemindeki mutsuzluk geçici bir durumken, doğum sonrası depresyon profesyonel yardım alınmadan atlatılamayacak bir rahatsızlıktır.