Projelerini Odatv'ye anlattı

AngryPenguin

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2012
5.378
1.437
Deniz Ülger 1988 doğumlu ODTÜ mezunu sosyolog bir genç adam. Ankara Çankaya Barbaros Mahallesi muhtar adayı olan Deniz alıştığımız “muhtar” çizgisinin oldukça dışında bir profil çiziyor. “Muhtar olmak zor değil, kolay bir şey. İnsanlar her zaman kolay olanı başaramamışlardır, bunu yıkmak için buradayım” diyen ve yürüttüğü “Gezi zekalı” kampanya ile Sosyal Medya’da fenomen olma yolunda ilerleyen Deniz ile Muhtar adaylığı konusunda bir söyleşi yaptım.

İlk önce seni bir tanıyalım istersen

İsmim Deniz Ülgen 1988'de Ankara'da doğdum ama daha yürümeyi ve konuşmayı öğrenemeden İstanbul'a taşınmışız. Zaten konuşmayı öğrenmem baya bir zaman almış (4 yaşımda). Üsküdar Anadolu Lisesi mezunuyum. Üniversite yaşındaki her çocuk gibi "ne olmak istediğimi" tam olarak bilmiyordum ama ODTÜ’de okumak istediğimi biliyordum. Ne bölüm okurum diye düşündüm, Sosyolojiye karar verdim.

O sıralarda daha çok müzik, eğlence ve genç olmak gibi şeylerle vaktimi değerlendirdim. Bolca içki içtim, dersin saat kaçta başlayacağını bilmeyerek de okudum, 8'deki sınava çalışmak için sabah 6'da buluşurcasına da okudum.

Bir sene de uzattım okulu. 2012'de mezun oldum. 2013'te Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Bölümü'nde Yüksek Lisansa başladım. Devam ediyor, nasıl gittiği hakkında çok bir fikrim yok, ama başarılıyım onu biliyorum

Bu akademik zaman periyodunda değişik işlerde çalıştım. En iyi ve en kötü işverenleri tanıdım. En iyi işverenlerin para kazanmak için kafasında saç kalmadığını, en kötü karakterli patronların da paralarını kazandıkça şişen egoları yüzünden bulundukları kapta başka boşluk bırakmadıklarını gördüm. Hala da görüyorum.

Müzik stüdyosu, üniversite personeli çocuklarına gönüllülük projesi, dijital reklam ajansı, AB eğitim danışmanlık şirketi gibi yerlerde çalıştım. Bunlardan birinde de çalışmaya devam ediyorum.



Muhtar Adayı olma fikri nereden çıktı? Sen alışık olduğumuz “muhtar” profilinin oldukça dışındasın.

Bürokrasi ile ilgili çok büyük sıkıntılar yaşadım, mesela yarın sabah bir devlet dairesine gitmem gerekse ben bu geceden gerilmeye başlarım. Sekiz saat uyuyacaksam eğer altı saat uyurum. Öyle bir gerginlik.

Muhtarlarla çok işim de oluyor. Her belgeyi aldıktan sonra “Bir beş Lira rica edeyim deniyor. Benim ikamet ettiğim Mahallenin Muhtarı beş Lira istiyor mesela, bazı yerlerde iki, bazı yerlerde yedi Lira isteniyor. Belli bir standardı yok, insanlar zorlanabiliyorlar. Gerekirse zorlananlar iki Lira verirler, ben Muhtarlık Ofisinde çeviri yapar paranın üzerini tamamlarım.

Muhtarlık benim için “hızlı hizmet” vereceğim bir yer olacak. Mahallenin işi olmadığı zamanlarda da tezimle uğraşırım. Bir yandan da yüksek öğrenim yapıyorum çünkü …

Seçileyim ya da seçilmeyeyim üzerime düşen bir görevi yapmak istedim. Benim gibi düşünen birçok insan Gezi olaylarında aktif bir şekilde rol aldılar, başka zamanlarda başka şekilde tepkilerini ortaya koydular. Ben “reel” düzlemde de küçük de olsa “siyaseten” bir şey yapmak istedim. Bir de bunu deneyeyim bir katkım olsun istedim.

Sosyal Medya üzerinden yürüttüğün kampanya çok ilgi çekici ve mizahi. Benim sana ulaşmam da bu şekilde oldu zaten. Biraz Kampanyanı anlatabilir misin?

Kampanyayı tamamen Sosyal medya üzerinden yürüttüm. İlk olarak bir Facebook sayfası açtım ve birkaç arkadaşımla beraber böyle bir Muhtar adaylığını düşündüğümüzü söyledim.Oldukça fazla ilgi oldu.

Bu sayfa üzerinden Gezi sırasında “Keçi gibi inadınla diren Ankara” afişini hazırlayan arkadaş buldu beni mesela, “Sakallı yunus” logosunu o tasarladı. Yakın çevremdeki arkadaşlarım da bana bir takım görseller hazırlamaya başladılar. Benim görsel hazırlama konusunda bir yeteneğim yok ama metinleri ben yazıyorum.

Birçok insanın 'ciddi misin' diye sorması ile birlikte zaten canımızı sıkan şey ortaya çıkmaya başladı. Bu toplumda ciddi bir şey, mizahi bir baharatla sunulduğunda ya olay 'genç olmanıza' ya da 'goygoycu oluşunuza' bağlanıyor. Bu iki işi birden yapabilmek mümkün. Aday olduğum bu muhtarlık işini keyifli yapabilirim. İnsanların önünde duvar gibi durmayacağımın mesajı daha nasıl verebilirim bilmiyorum, bu yüzden kendim gibi davranma kararı aldım.

Bir stratejimiz yok, amaca yönelik hareketler yapmak için gerekli düzenlemeler yapmıyoruz. Sadece ben nasılsam onu gösteriyoruz. Şuradan oy almak için şunu yapalım gibi bir gaye yok, sonra o tip hareketlerin arkasının boş kaldığını her yerde çok iyi görebiliyoruz.



Kampanyanın ilginç startı da oldukça ilginç galiba...

Evet. Neden bir balkon konuşması tadında bir şey yapmayalım dedik ve sıklıkla gittiğimiz bir Pub'ın önünde toplandık. Herkese saat 22'de buluşup kendimi tanıtacağımızın sözünü verdik. Tam o saatte geldiğimizde baya yağmur yağıyordu, biraz bekleyelim derken gece 00.00'ı bulduk ve boynuma geçirdiğim Gençlerbirliği atkısı ile kendimi tanıtan bir konuşma yapayım dedim. 70-80 kişi vardı. Ancak sorun şuydu ki mahallemizde bu tip bir konuşmayı yapabileceğiniz kamusal bir alan olmadığı için mahalle sınırına 20 metre uzaklıktaki bu Pub'ın önünde, 'Eğer bu Kennedy caddesinin 20 metre ilerisinde yaşıyorsanız, oylarınızı bana verin' şeklinde bir cümle ile kendimi tanıtmaya çalıştım. Pub, benim konuşmam sırasında müziği kapattı ve sözlerimin daha çok kişi tarafından duyulmasına destek oldu, güzel geri bildirimler aldık. Bu hafta işimden istifa etmemle birlikte esnaf ve hanelerle diyalogları başlatacağız. Çok önemli yerlere ziyaretlerimiz olacak, bu hafta hep birlikte göreceğiz.



Gezi olayları ve genel olarak “memleketin içerisinde bulunduğu durum” ile ilgili düşüncelerin neler?

Gezi olaylarının içindeydim, zaten istemesem bile içinde olmak zorunda olduğum bir lokasyonda ikamet ediyorum. Ama kendi isteğimle içindeydim tabii. Gezi olayları öncelikle kişilerin bireylik haklarına yapılan sopayla yapılan dürtmelerin sopayı kırmak suretiyle tanımlanabilecek bir tepki idi.

İnsanlar birbirlerini kucakladılar bu olaylar sayesinde, bu güzel bir kazanım oldu ancak ben bireylerin bu müdahalelere duyduğu öfkeyi Gezi olaylarının sebepleri arasına koyabilirim. Ancak sonuç bağlamında baktığımızda ise Gezi, insanların kendilerini testten geçiren, ben de dahil olmak üzere önyargı sahiplerine ayna tutan bir dönem oldu. Kendimi çok iyi hissettirdi ancak;

Beni rahatsız eden şeyler de oldu bu Gezi olayları esnasında. Gezi olayları birçok insan tarafından tüketim malzemesi haline getirildi ne yazık ki. Gezi olaylarının etkileri daha başlamamışken Gezi ile ilgili siyasi analiz kitaplarının çıkması, tasarım gözlük ve bandanaların çıkması gibi şeylerde öte, bireyler bu Gezi olaylarını kavramsallaştırıp bir meta olarak kendilerine yapıştırdılar. Bunu nereden mi söylüyorum? Olaylar esnasında hareketlilik çok sıcak değilken ve muhabbet edilebilecek sükunette iken insanlarla kurduğum diyaloglarda neden burada olduklarını düşündüklerini sorduğumda aldığım cevaplarda bir altyapı, bir neden sonuç-ilişkisi görmek pek de kolay değildi. Tamam kızgındık bir çok şeye, ama kendimize doğrultulan şeyler dışında neye karşı bir tepkimiz olduğundan insanların pek birhaberi yoktu. Birçok insan da Gezi olaylarına katılmazsa çevresindekiler tarafından hor görülecekmişçesine bir katılım sağladılar. Bu olaylar benim çok canımı sıktı.

Bu tip eleştiriler yapmamın da gereksiz olduğunu düşünenlerle konuşma fırsatım oldu. Gezi, insanların her şeyi sorgulayabileceği bir toplum hayaline sahip insanlar başlattığı bir hareketlilik iken, benim veya bir başkasının bu hareketi eleştirebiliyor olmamın değersizleştirilmeye çalışması bence biraz riyakarlık gibi geliyor. Gezi iyi bir hareketlenme idi, ancak iletişim kurarak içeriğini doldurmamız ve geliştirmemiz lazım. Bu da acı gerçek isteyen bana kızabilir.
Peki o zaman sana bu Muhtarlık yarışında başarılar diliyorum.
$rop2.jpg
$rop1.jpg
$jrop3.jpg
http://www.odatv.com/n.php?n=projelerini-odatvye-anlatti-1703141200
 
Son düzenleme:
Çok hoş olmuş bence gençleri yönetimin her kademesinde görmekte fayda var, inşallah kazanır:nazar:
 
Son düzenleme:
X