Kadın doğum servisinde inanılmaz bir panik yaşanıyordu.
kiz bebek doğurmak üzere olan bir ananın rahminde isyan çıkmıştı. İkizlerden birisi diğerinin boynuna kordon bağını geçirmiş ultrason üzerinden doğmak için şartlarını açıklıyordu. Kendisine garanti verilmezse hem kendisi hem de kardeşi ölü olarak doğacaklardı; zaten sağ olarak doğup, ölü gibi yaşamak istemiyorlardı.
Hastanenin bahçesinde panzerler, koridorlarında çelik yelekli timler, aneztezi bölümünde keskin nişancılar yerlerini almış, tepede uçuşan helikopterler ve doğumhaneye morg üzerinden sızmış kameramanlar ile dekor tamamlanmıştı.
Ekip şefi, eylemi bırakıp adam gibi doğmaları halinde derhal sımsıkı kundaklanacaklarını, tepelerindeki bir tutam saça dahi dokunulmayacağı ve ilerideki iş başvurularında bu eylemin sicillerine işlenmeyeceği garantisini veriyordu.
İçeridekiler kararlıydı, kendilerine sorulmadan meydana gelmişlerdi ama artık yaşamaya değer bir dünya için bu ilk darboğazdan geçeceklerdi.
Ultrason ekranından açıkladıkları temel şartlar şunlardı:
1- Okumayıp adam olmak istiyorlardı. Yaşamlarının en körpe, en tatlı yıllarını hergün saatlerce bir tahta sıraya çakılıp çoğu lüzumsuz bilgileri öğrenmeye çalışarak, kalan vakitlerini dersanelerde floresan ışıklar altında harcamak istemiyorlardı. Onlar sadece temel hayat şifrelerini okuldan (ama böyle ruhsuz okullardan değil), kalanları da yaşamın ta kendisinden öğrenmek istiyorlardı.
2- Kimsenin kendilerine; kimi seveceğine, ne zaman seveceğine, ne kadar seveceğine ve hangi limitler dahilinde seveceğine karışmayacağına dair garanti istiyorlardı.
3- Herkes ile aynı şeyi düşünüyormuş gibi yapmama hakkı, farklı düşüncelere saygı garantisi