Reza Zarrab’ın tutuklanması ne anlama geliyor?

Mune

Nirvana
Yönetici
Super Moderator
12 Temmuz 2006
53.741
203.171
52
Reza Zarrab’ın tutuklanması ne anlama geliyor?




Süreç nasıl da hızlandı farkında mısınız?

Her şeyin çorap söküğü gibi gitmesine artık sayılı zaman dilimi kaldı. Bunu bir temenni olarak söylemiyorum. Bunca zamandır süreci gözlemleyen ve kodlarını çözmeye çalışan biri olarak ifade etmeye çalışıyorum.

Bugünün muktedir müstebitlerinin yarınlarını görmek inanın acı veriyor. Görecekleri muameleyi hak ettiler mi? Yerden göğe kadar hak ettiklerini kafasını az çok havuz medyasının dışına çıkarıp dünyayı ve Türkiye’yi okumaya çalışanlar bilir.

Boş verin bugün için anlaşılmaz sözleri. Gelin bugüne bakalım.

“Türkiye’nin cari açığının yüzde 15’ini tek başına kapatan” “hayırsever işadamı” İran asıllı Türk vatandaşı Ebru Gündeş’in kocası Reza Zarrab ABD’de tutuklandı.

Türk kamuoyu tutuklanıp cezaevine konulduktan ve resmi olarak ABD Adalet Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yer aldıktan sonra haberdar olduk.

Oysa Reza Zarrab, Miami savcılığı tarafından geçtiğimiz Cumartesi günü gözaltına alındıktan sonra sorgulaması yapılmış.

Yöneltilen suçlamalar ağır. İran’a uygulanan yaptırımları bypass etmekle suçlanıyor. Böylece ABD’yi dolandırmakla itham ediliyor.

Buraya kadar Türkiye’yi ilgilendiren bir şey yok gibi. Acaba öyle mi?

Zarrab’ı tutuklatan Savcı Preet Bharara, “Zanlılar, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları aşabilmek için, dünyanın farklı bölgelerinde kurdukları şirketlerle kara para akladılar” diyor.

Zarrab’ın şirketlerinin tamamına yakını Türkiye’de, bir kısmı da Birleşik Arap Emirlikleri’nde bulunuyor. Royal Holding’in patronu olarak Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından ödüllendirildi. Ödülü de dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un elinden almıştı.

Reza-%C3%B6d%C3%BCl.jpg


17-25 Aralık sonrasında tutuklanıp serbest bırakıldıktan sonra iktidarın resmi yayın organı hüviyetindeki A Haber’e Nisan 2014’te neler söylediğini hatırlayın. Nasıl büyük bir işadamı olduğunu anlatmış ve gazetecilik açısından yüz karası olarak tarihe geçecek o programda aklama paklama operasyonu yapılmaya çalışılmıştı.

Bunlar işin ayrıntıları…

Bundan sonra ne olacağını anlamak için Reza Zarrab’ın tutuklu kaldığı iki buçuk aylık süre içerisinde cezaevinden dışarıya ilgili kişilere gönderdiği mesajları hatırlamakta fayda var.

Zarrab, tutuklandığı 21 Aralık 2013 tarihi ile serbest bırakıldığı 28 Şubat 2014 tarihi arasında, ilgili yerlere 3 kez çok net mesaj gönderdi.

O dönem henüz daha havuzun sularının kabarıp tamamen yutmadığı medyada bunun ayrıntıları yayınlanmıştı. Mesajın özeti şu idi:
“Beni derhal çıkarın. Yoksa bildiğim her şeyi anlatırım.”
Hatırlarsanız Zarrab ile başlayan olaylar, Türkiye’de hukukun devre dışı bırakılmasının miladı hükmünde olmuştu. Cumhuriyet tarihinin en titiz şekilde hazırlanmış yolsuzluk dosyasında rol alanlar yer değiştirmişti o tarihte.

Hırsızlar “hayırsever işadamı”, görevini yapan devletin polisi ve savcısı ise türlü yaftalar yapıştırılarak görevden alınmış ve cezaevinin yolu gösterilmişti.

Şimdi içeride iken “Beni derhal çıkarın yoksa…” diye mesajlar gönderen Zarrab, özellikle patronu konumundaki Babek Zencani’nin İran’da tutuklanıp yargılanmaya başladıktan sonra büyük bir sıkıntı içine girmişti.

Bir yılı aşkın süren yargılama sonunda Zencani’nin idama mahkum edilmesi ile de Zarrab’ın
etekleri tutuşmuş olmalı. Tutuştuğu, da mal varlıklarını satışa çıkarmasından (aslında başkalarına devretmesinden) belli idi.

Time dergisi tarafından yakın geçmişte “en etkili 100 insan”dan birisi olarak seçilen Savcı Bharara, Zarrab için 75 yıl hapis cezası istiyor.

%C4%B0ddianame(2).jpg


ABD’de çikolata kutularında rüşvet alan, ya da kapısında yatan bakan olmayacağına göre Savcı Bharara’nın iddialarını ciddiye almak gerekecek.

Bence asıl kafa yorulması gereken konu bu değil.

Reza Zarrab, İran’da Babek Zencani’nin akıbetinin belli olmasından sonra, ABD’ye gitmesi halinde “başına gelecekleri tahmin etmedi” demek hayli dar görüşlü bir bakış olur diye düşünüyorum.

Gelişmelerin gerçek yüzünü zaman gösterecek tabii. Ben Zarrab’ın ABD’ye bilerek gittiğini düşünüyorum.

Şimdi konuya farklı bakalım. Zarrab için İran kapısı kapanalı çok oldu. Türkiye'de her ne kadar en üst makamlar tarafından korunup kollandığı kamuoyunun malumu olsa da son bir yıldan bu yana oluşturduğu rüşvet çarkı sayesinde kurup yürüttüğü sistem artık bir canavara dönüşmüştü ve bunu yürütebilecek durumu kalmamıştı.

Kurduğu mafyatik sistem, onu bir cendereye almış ve giderek sıkıştırıyordu.

Zarrab,ABD’ye tutuklanacağını bilerek gitti. Muhtemelen daha burada iken harekete geçti ve bazı yerlerle temaslar kurdu. 21 Aralık’ta tutuklandıktan sonra “beni bırakın yoksa…” dediği şeyleri muhtemelen orada bir bir anlatıp itirafçı olacak. Bir miktar kefalet ödendikten sonra serbest bile bırakılabilir.

ABD’nin cari açığını kapatmak gibi bir görevle de ülkeye çağrılmış olabilir mi? Onu bilmiyorum. Ama öyle ise "Türkiye’nin cari açığını kim kapatacak?" sorusuna ekonominin başında olanlar cevap bulmalı.

İşin esprisi bir tarafa.

Bilindiği gibi 17-25 Aralık rüşvet soruşturmasının bir numaralı ismi Reza Zarrab idi. Zarrab eğer ABD’de itirafçı olur ise 17-25 Aralık yolsuzluk dosyası bu kez uluslararası bir hale dönüşecek demektir.

4-y%C3%BCz.jpg


Gelişmeler böyle olursa, 17 Aralık dosyasını bir yerlerden aldıkları talimat sonrasında aklayan mekanizmanın içerisinde yer alanlar kendilerini nasıl hisseder acaba? Yüreklerinin bir yerinde hafif bir sızı hissedecekler mi, yoksa o da mı kalmamış.

Onların kendilerini nasıl hissedeceklerini bilmem. Lakin açık olan bir gerçek var. Birilerinin döndürmeye çalıştığı çark artık dönmez hale geldi. Türkiye’nin kesemediği göbeği, ABD yargısı kesmiş olacak. Ne acı bir tablo.

Bu tutuklama olayının bir de İran tarafı olacak. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin eli çok rahatlamış olacak. Seçilmesinin ilk günlerinde İran resmi televizyonuna verdiği özel bir mülakatta, Zencani ve ekibinin İran’ı nasıl soyduklarını anlatmıştı. Bunun hesabının sorulacağını söylemişti.

Gelinen noktada bu adım, Ruhani’yi dünya siyasetinde bir adım daha öne çıkaracak. Zaman zaman cübbeyi çıkarıp spor elbiseleri içerinde gördüğümüz Ruhani’yi spor tarafı ile daha çok görür olacağız.

Tekrar bize dönecek olursak…

Eğer, Zarrab’a tutuklama kararı veren Savcı Bharara, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın girişimi ile Yüksekova’ya sürülmezse, yep yeni bir dönemin kapısı açılmış olacak.

Bu ay sonunda ABD'de yapılacak ve Erdoğan'ın da katılacağı bilinen Nükleer Güvenlik Zirvesi (NSS) hayli şenlikli geçecek demektir.

Türkiye’deki Aktroller, taraftarlarını bir süre daha “Zarrab, dışarı giden paraları Türkiye’ye getirdiği için tutuklandı” nutuklarıyla hukukun avdet etmesini savunanları susturmaya çalışacak. Bu susturmanın acısını derinden hissedeceğiz.

http://www.rotahaber.com/reza-zarrabin-tutuklanmasi-ne-anlama-geliyor-makale,525749.html
 
Gelişmelerin gerçek yüzünü zaman gösterecek tabii. Ben Zarrab’ın ABD’ye bilerek gittiğini düşünüyorum.

Şimdi konuya farklı bakalım. Zarrab için İran kapısı kapanalı çok oldu. Türkiye'de her ne kadar en üst makamlar tarafından korunup kollandığı kamuoyunun malumu olsa da son bir yıldan bu yana oluşturduğu rüşvet çarkı sayesinde kurup yürüttüğü sistem artık bir canavara dönüşmüştü ve bunu yürütebilecek durumu kalmamıştı.

Kurduğu mafyatik sistem, onu bir cendereye almış ve giderek sıkıştırıyordu.

Zarrab,ABD’ye tutuklanacağını bilerek gitti. Muhtemelen daha burada iken harekete geçti ve bazı yerlerle temaslar kurdu. 21 Aralık’ta tutuklandıktan sonra “beni bırakın yoksa…” dediği şeyleri muhtemelen orada bir bir anlatıp itirafçı olacak. Bir miktar kefalet ödendikten sonra serbest bile bırakılabilir.
Bence tüm yazının Bam Teli burası. Şimdi konuşmak için erken. Muhtelif başlıklarda geyik falan çevirdik ama dava süresince çok toz kalkacak, hem memlekette, hem de burada.
 
Savcının BM genel kurulu başkanını bile Çin'den rüşvet aldığı için yargılanmasını isteyen biri olduğundan bu davadaki "büyük balığı" yakalayacağını düşünüyorlar.
Büyük balık evet...
 
Son düzenleme:
X