- 4 Ekim 2007
- 248
- 0
- 316
- 44
- Konu Sahibi Cirkin Peri
- #1
Gözlerimdeki hayalin zamana yenik düşerken, hala her gece gelmeyeceğini bilerek beklemek seni, ne zordur sevgili. Her gece dilemek, gelişini hayal etmek ve hafif bir umut yerleştirip içime gülümseyerek kapatmak gözlerimi.Sonra her sabah hayal kırıklığıyla belki gelir bugün, belki bir haber, yada mail demek...Offf nerelerdesin yüreğimin sesi,nerelerdesin içimin o sıcacık ürpertisi. Bilmez misin seni ne çok özlediğimi.Bilmez misin ne çok beklediğimi gözlerini...
Başına koydu elini çaresiz...
Allahı’m...
Telefonuna baktı genç kız,saat gecenin ilerleyen vakitlerini de geçmişti...
Şimdi ,telefonum çalarsa kimin aradığı önemli değil düşünüyor olsun beni mesela...
Duygu, içinden sessiz sedasız konuşuyordu yine; onu duymayan ve belki de artık hatırlamayan o adamın ardından. Ne çok istiyordu gelmesini, hadi gelmese de olurdu... Hani bir anlık görmek, özlemini dindirmek yeterdi genç kız için... Belki ufacık bir sarılış doya doya hani, hani kana kana konuşmak gözleriyle. Bakmak ona uzun uzun.Bu da yeterdi ya... Gelseydi ah bir gelseydi...
Elinde telefonu, gözüne hapsolmuş bir damla ile hiç kırpmadan akmaması için gözkapaklarını bekliyordu. Bir çağrı yada herhangi bir mesaj. Sessiz bir telefon. O saatlerde uykusuzluktan mı yoksa çaresizlikten mi bilinmez telefon sapıklarına bile razıydı yüreği.
-Gelmeyecek kızım ya, ne zaman anlayacaksın,ne zaman sokacaksın bunu aklına?
-Ya gelirse...
-Gelmez.
-Ama ya...
-Uyan artık Duygu,uyan!
Yanında kimse yoktu, sadece savaş veriyordu beyni ile yüreği.Özlem doluydu içi, gözleri ağlamaktan yorulduğundan yaş akmıyordu artık; ama kalbi,o güzel yüreği gün be gün eriyordu gidenin ardından. Aylardan neydi bilmiyordu ya kış bastırmıştı iyice İstanbul’da. Gerçi kış kimin umurundaydı, mevsimlerden yazda olsa üşüyordu...Hem de çok üşüyordu... Titreyen yüreğini sardı avuçlarına, bir öpücük kondurdu, sonra da ondan habersiz uzaklarda bir yerlerde uyuyan ve umursamadan terk eden sevgilisine yolladı dalarken gözleri mutlu olduğu düşlerine usulca...
Kalktığında garip bir hüzün vardı içinde sebebini biliyor muydu , evet ama artık anlamlandıramıyordu.Bazı zamanlar kızıyordu kendine,
Dünyada milyonlarca insan varken onu beklemek niye.Kaldır başını...
Diye geçiriyordu içinden. Ama kaldırmasıyla indirmesi bir oluyordu.Yapamıyordu, elinde değildi genç kızın. İçinde, tam yüreğinin orta yerinde oturmuş kalmışken onun gölgesi, başını kaldırıp bakamıyordu başka gözlere. Alamıyordu onları yüreğine. Sanki ihanet kol geziyordu o an damarlarında ve utanıyordu genç kız. Seviyorum diyen yüreğinden, geceleri ağlayan gözlerinden utanıyordu; ama en önemlisi de bir gün olurda geri dönerse, onun sevdiği kadın olamamaktan çok korkuyordu.
Yarı uyanık bir halde giyindi, ne giydiği umurunda değildi. Aynaya baktı öylesine,bakmak için belki. Bir an “eskiden sen olmasan da süslenirdim biliyor musun?” diye geçirdi içinden.
-Boş...Boş geç Duygu.
Ve çıktı evinden. Yağmur yağarken açtı şemsiyesini genç kız. Yolda yürürken düşünüyordu bir yandan da...
Gözyaşlarımı akıtıyorum ya içime, bu yağmurlar fazla geliyor kalbime. Otobüse mi binsem acaba? İçimdeki ıslaklığı bir de yağmurları katmasam. Korkuyordu, içindekilerin kurumasını beklerken yağmurlara esir düşmek istemiyordu genç kız.Tıpkı başını kaldırıp bakamadığı gibi kimseye.
Gidenin gelmesini isterken aslında bilinçaltında korkuyordu. Acı çekerken kalbi, bir başka acının içinde açmak istemiyordu gözlerini. Korkarak nereye giderdi bilmiyordu ama...Elinde değildi; tıpkı şemsiyenin altına saklandığı gibi, kalbindeki sevdanın altına saklanıp yaşıyordu sıradanlaşarak hayatın içinde.
Bir otobüs geçti derken yanından, baktı öylesine... Derken şemsiyesine takıldı gözü. Bir anda kapattı ve deli gibi yağan yağmura inat ıslanmaya başladı. Uzun zamandır gözlerine esir düşen damlalar eşlik ediyordu şimdi hıçkırıklarına.
Yağmur suyu ile korkularını atmayı, içindeki tüm karanlıkları yıkamayı umuyordu. En önemlisi ise onu, yüreğindeki adamı çıkaramasa da iyice en gizli köşesine atmayı yüreğinde ve kendisi bile bulamamayı.
Şu an içimdeki yağmurları bahane edip şemsiyemin altına nasıl saklanmıyorsam, bugünden itibaren, yada en azından bir süre sonra umuyorum ki kaçmayacağım bana bakan gözlerden. Sen gelmeyeceksin ya hani, hani biliyorum ya... Tıpkı ıslanmaktan korkmadığım gibi tekrar aşık olmaktan da korkmayacağım sesimi bile duymayan adam.
Gerçi bu senin umurunda mı bilemem ama... En azından deneyeceğim , en azından...Azıcık da olsa sensizliğe alışmaya çalışacağım.
Devam edecek.
Meral Bilgiç
Başına koydu elini çaresiz...
Allahı’m...
Telefonuna baktı genç kız,saat gecenin ilerleyen vakitlerini de geçmişti...
Şimdi ,telefonum çalarsa kimin aradığı önemli değil düşünüyor olsun beni mesela...
Duygu, içinden sessiz sedasız konuşuyordu yine; onu duymayan ve belki de artık hatırlamayan o adamın ardından. Ne çok istiyordu gelmesini, hadi gelmese de olurdu... Hani bir anlık görmek, özlemini dindirmek yeterdi genç kız için... Belki ufacık bir sarılış doya doya hani, hani kana kana konuşmak gözleriyle. Bakmak ona uzun uzun.Bu da yeterdi ya... Gelseydi ah bir gelseydi...
Elinde telefonu, gözüne hapsolmuş bir damla ile hiç kırpmadan akmaması için gözkapaklarını bekliyordu. Bir çağrı yada herhangi bir mesaj. Sessiz bir telefon. O saatlerde uykusuzluktan mı yoksa çaresizlikten mi bilinmez telefon sapıklarına bile razıydı yüreği.
-Gelmeyecek kızım ya, ne zaman anlayacaksın,ne zaman sokacaksın bunu aklına?
-Ya gelirse...
-Gelmez.
-Ama ya...
-Uyan artık Duygu,uyan!
Yanında kimse yoktu, sadece savaş veriyordu beyni ile yüreği.Özlem doluydu içi, gözleri ağlamaktan yorulduğundan yaş akmıyordu artık; ama kalbi,o güzel yüreği gün be gün eriyordu gidenin ardından. Aylardan neydi bilmiyordu ya kış bastırmıştı iyice İstanbul’da. Gerçi kış kimin umurundaydı, mevsimlerden yazda olsa üşüyordu...Hem de çok üşüyordu... Titreyen yüreğini sardı avuçlarına, bir öpücük kondurdu, sonra da ondan habersiz uzaklarda bir yerlerde uyuyan ve umursamadan terk eden sevgilisine yolladı dalarken gözleri mutlu olduğu düşlerine usulca...
Kalktığında garip bir hüzün vardı içinde sebebini biliyor muydu , evet ama artık anlamlandıramıyordu.Bazı zamanlar kızıyordu kendine,
Dünyada milyonlarca insan varken onu beklemek niye.Kaldır başını...
Diye geçiriyordu içinden. Ama kaldırmasıyla indirmesi bir oluyordu.Yapamıyordu, elinde değildi genç kızın. İçinde, tam yüreğinin orta yerinde oturmuş kalmışken onun gölgesi, başını kaldırıp bakamıyordu başka gözlere. Alamıyordu onları yüreğine. Sanki ihanet kol geziyordu o an damarlarında ve utanıyordu genç kız. Seviyorum diyen yüreğinden, geceleri ağlayan gözlerinden utanıyordu; ama en önemlisi de bir gün olurda geri dönerse, onun sevdiği kadın olamamaktan çok korkuyordu.
Yarı uyanık bir halde giyindi, ne giydiği umurunda değildi. Aynaya baktı öylesine,bakmak için belki. Bir an “eskiden sen olmasan da süslenirdim biliyor musun?” diye geçirdi içinden.
-Boş...Boş geç Duygu.
Ve çıktı evinden. Yağmur yağarken açtı şemsiyesini genç kız. Yolda yürürken düşünüyordu bir yandan da...
Gözyaşlarımı akıtıyorum ya içime, bu yağmurlar fazla geliyor kalbime. Otobüse mi binsem acaba? İçimdeki ıslaklığı bir de yağmurları katmasam. Korkuyordu, içindekilerin kurumasını beklerken yağmurlara esir düşmek istemiyordu genç kız.Tıpkı başını kaldırıp bakamadığı gibi kimseye.
Gidenin gelmesini isterken aslında bilinçaltında korkuyordu. Acı çekerken kalbi, bir başka acının içinde açmak istemiyordu gözlerini. Korkarak nereye giderdi bilmiyordu ama...Elinde değildi; tıpkı şemsiyenin altına saklandığı gibi, kalbindeki sevdanın altına saklanıp yaşıyordu sıradanlaşarak hayatın içinde.
Bir otobüs geçti derken yanından, baktı öylesine... Derken şemsiyesine takıldı gözü. Bir anda kapattı ve deli gibi yağan yağmura inat ıslanmaya başladı. Uzun zamandır gözlerine esir düşen damlalar eşlik ediyordu şimdi hıçkırıklarına.
Yağmur suyu ile korkularını atmayı, içindeki tüm karanlıkları yıkamayı umuyordu. En önemlisi ise onu, yüreğindeki adamı çıkaramasa da iyice en gizli köşesine atmayı yüreğinde ve kendisi bile bulamamayı.
Şu an içimdeki yağmurları bahane edip şemsiyemin altına nasıl saklanmıyorsam, bugünden itibaren, yada en azından bir süre sonra umuyorum ki kaçmayacağım bana bakan gözlerden. Sen gelmeyeceksin ya hani, hani biliyorum ya... Tıpkı ıslanmaktan korkmadığım gibi tekrar aşık olmaktan da korkmayacağım sesimi bile duymayan adam.
Gerçi bu senin umurunda mı bilemem ama... En azından deneyeceğim , en azından...Azıcık da olsa sensizliğe alışmaya çalışacağım.
Devam edecek.
Meral Bilgiç