Bosna adını duyduğum ve hatırladığım zaman dehşete kapılırım tüylerim diken diken olur....
Bosna ile ilgili en kanımı donduran olaylardan biri de hafta sonları avrupalı zenginlerin insan avına çıkmalarıdır.....
***********************************************
1991'de Aliya ızzetbegoviç,
Bosna-Hersek cumhurbaşkanı seçiliyor. Fakat Sırplar kabul etmiyorlar. Nisan 1992'de bir gece Saraybosna'yı her taraftan kuşatıyorlar.
Biz, Sırpların daha sonra eski Sovyet cumhuriyetlerinden ve bazı Avrupa ülkelerinden gelmiş
insan avcılarının mevzilenip caddeden gelip geçenleri avlamaya çalıştıkları, işte o kuşatmanın yapıldığı tepelerden, Trebeviç Tepesi'ndeyiz... Oradan rahatlıkla şehrin bu caddesinden geçenleri görüyoruz. Ama
insan avcıları, dürbünlü tüfekle bakıp hangi düğmesinden vuracaklarına dair aralarında iddialı bahisler yaptıktan sonra ateş ediyorlar.
Aslında ilk gece işi bitirip zaferlerinin kutlamasını yapmayı planlamışlar. Ama sinsi planı sezen Bosnalı bir grup mücahit, 15 bin Sırp askerini ordugâhta basıp silahlarını alıyor ve kışlaya hâkim oluyorlar. Ele geçirdikleri cephanelikle silahlanıp 15 bin Sırp askerini rehin olarak elde tuttukları ve öldürmekle tehdit ettikleri için Sırplar planlarını tahakkuk ettiremiyor; Saraybosna'yı teslim alamıyorlar.
Ama o sırada ızzetbegoviç,
Bosna dışında... Duyunca hemen ıtalya'dan geri geliyor. Ama havaalanını işgal eden Sırplar, onu yakalayıp gözlerini bağlıyorlar. Yanında bulunan kızıyla beraber ikisini gizli bir yere kapatıyorlar. Yanında sadece bir telefon var. Bir Boşnak kadın yanlışlıkla bu telefonu arıyor. ızzetbegoviç, kadına, "Devlet televizyonunu ara... Orada Senat Hacı Feyzullahoviç var. Ona, Cumhurbaşkanı Aliya ızzetbegoviç'i Sırpların kaçırıp bilinmedik bir yere hapsettiklerini söyle. Hemen canlı yayında bunu dünyaya duyursunlar." diyor. "Ben ızzetbegoviç'im" dese belki kadın inanmayacak, işte böylece televizyon haberdar oluyor. Oradan mücahitlere haber veriliyor ve dünyaya duyuruluyor. 15 dakika içinde meselenin canlı yayında öğrenilmesine Sırplar bir türlü akıl erdiremiyor ve şaşırıp kalıyorlar. "Vatanseverler Cephesi" kurucularından ve
Bosna-Hersek askerî polisin komutanı Kerim Luçareviç'in mücahit timi işgalci Sırp generali Kukanyaç'ı kaçırıyor ve A.ızzetbegoviç ile elde tutulan Sırp askerler ve generali takas ediyorlar.
1992 Nisan'ından 1995'in sonuna kadar süren bu savaşta 250 bin Boşnak şehit ediliyor.
Sırplara başta eski Sovyetlerden bazıları ve maalesef Avrupa'nın pek çok devleti destek veriyor. Fransa Cumhurbaşkanı Mitterrand'ın o zamanki Meclis konuşmaları şimdi açıklandı, diyor ki: "Ben Avrupa içinde
Müslüman bir devletin varlığını hazmedemem!.." Böyle düşünenler az değil. Onun için bu çağda Avrupa'nın ortasında bir millet katliamla yok edilmek için gaddarca ve vahşiyane saldırıya uğruyor ve dünya vicdansızca seyrediyor.
En son silahlarla saldıranlara karşı aç susuz Boşnaklar su borularından yaptıkları bir-iki atımdan sonra şişen silahlarla karşı koymaya çalışıyorlar. Bir sene sonra düzenli ordu kurabiliyorlar. Tek geçiş noktası havaalanı. Birleşmiş Milletler kontrolündeki bu bölgeye gelebilmek için havaalanı yolunda 800 kişi şehit oluyor.
Nihayet şimdiki başbakan Necat Brankoviç'in projesiyle bin evin altından 800 metrelik bir tünel kazmaya başlıyorlar. Bir metre eninde, bir metre 60 santim boyunda olan bu tünel dört ayda bitiyor. Bütün irtibat, iki buçuk sene buradan sağlanıyor. Gaz ve elektrik bile...
ılk gelen eğitim gönüllülerimiz de
Bosna'ya bu tünelden giriş yapıyorlar. Sırtlarında kitap ve diğer yüklerle üç gün aç kalıyor ve sonra baygınlık geçiriyorlar.
Bu çağda
insan avının yapıldığı Trebeviç Tepesi'nden yavaş yavaş şehre doğru iniyoruz... Sokaklarda, yollarda duvarlarda hâlâ kurşun ve top mermisi izleri var. Bazı duvarlarda o mahalleden şehit olmuş insanların isimleri yazılmış... Her şey canlı tutuluyor.
Adım başı şehitlik desem mübalağa etmiş olmam. Sadece cami avlularındaki mezarlıklarda değil; parklarda, mahalle aralarında yani şehrin boş olan her yerinde şehitlerin mezarları var ve hemen hepsinde de şehitlikle ilgili âyet mealleri var...