- Konu Sahibi Halikarnas
- #1
Kadın-erkek eşitliğinin toplumsal, ekonomik ve siyasal alanda sağlanmasının başlıca koşulu eğitim düzeyinin arttırılmasıdır. Kadın-erkek ilişkilerinde eşitlikçi tutumların geliştirilmesinde, kadınların kamusal alanda daha fazla yer almasının sağlanmasında, çalışma hayatında iş olanaklarının arttırılmasında ve aile içinde kadına karşı baskıcı davranışların önlenmesinde kadınların eğitimi son derece önemlidir. Araştırma bulgularından da görüleceği gibi eğitim, kadının kendi statüsünü iyileştirmesini, sorunlarına dair duyarlılığının artmasını ve bilinçlenmesini sağlamaktadır. Eğitim kadının toplumsal hayatta güçlendirilmesinin önkoşuludur. Yaygın ve örgün eğitim imkanlarının arttırılması ve kadınların ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi kadınlara yönelik politikaların geliştirilmesinde öncelik teşkil etmelidir.
Kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında şüphesiz kadının aile içindeki ikincil statüsünün ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aile ilişkilerinde erkek egemen tutumlar kadını özel alanla kısıtlamakta, kadınlık rollerini annelik ve ev kadınlığı ile sınırlamakta ve aile içinde eşitsizlikle sonuçlanmaktadır. Aile içi gelirin ağırlıklı olarak erkek tarafından sağlanması hem kadının erkeğe bağımlılığını arttırmakta hem de erkek egemenliğini pekiştiren tutumların yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Van’daki kadınların iş gücüne katılımlarının önündeki ana engelin eşleri ve ebeveynlerinin izin vermemesi olduğunu ifade ettikleri göz önüne alındığında toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı aile içi rollerin kadının toplumsal ve ekonomik hayata katılımını sınırladığını söylemek mümkündür.
Van’da töreye bağlılığında en çok ebeveynler arasında yaygın olduğu görülmektedir. Ancak muhafazakar tutumların genç kuşaklar arasında yaygın olmaması, onların geleceğin ebeveynleri olacakları göz önüne alındığında son derece olumlu bir durumdur. Töreye göre cezalandırmanın devam ettirilmemesi yalnız kadınların mağduriyetini azaltmakla kalmayıp, daha ilerici nesillerin yetişmesine katkıda bulunacak ve kadın erkek eşitliği önündeki engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.
Van’da farklı kültür ve toplumlardan olan, mağdur durumdaki kadınların sorun ve ihtiyaçlarına duyarlılık düzeyinin yüksek olduğu görünmektedir. Kadın ve erkeklerin çoğunluğu mülteci kadınların özel destek hizmetlerine ihtiyaç duyduklarını düşünmektedir. Bu yüzden ildeki mülteci statüsündeki kadınların durumlarını iyileştirmeye yönelik politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.
Kadınların kamusal alana katılımının ve temsiliyetinin en önemli gereklerinden biri kadının siyasete aktif katılımının arttırılmasıdır. Van’da kadınların, kadınlara yönelik sivil toplum faaliyetlerinden düşük seviyede haberdar oldukları dolayısıyla gerekli katılımı sağlayamadıkları görülmektedir. Kadın örgütlerinin özellikle kadın istihdamının arttırılmasını teşvik edici, şiddete karşı bilinç düzeyini yükseltici ve mağdur durumdaki kadınlara danışma ve destek sağlayıcı faaliyetlere ağırlık vermeleri gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları erişimi kolay ve kadın temsiliyetinin sağlanmasında daha duyarlı örgütlerdir. Bu açıdan kadınların sivil toplum faaliyetine katılmaları, en azından STK’lardan yararlanmalarının teşvik edilmesi gereklidir.
Aynı şekilde siyasete aktif katılım kadınlar arasında yaygın değildir. Kadınların siyasete ilgisizliği ve pasifliği aslında sadece kadınların kendilerinden değil siyasetin erkek egemen bir alan olmasından ve kadınların özellikle aile içi rolleri ile çatışmasından kaynaklanmaktadır. Ancak Van’da özellikle genç kadınlar arasında yaygın olan siyasete ilgi ve katılma isteği değerlendirilmesi gereken bir potansiyeldir.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında ve kadının insan haklarının korunmasına yönelik politikaların geliştirilmesinde devlet, yerel yönetimler ve sivil toplum işbirliği son derece önemlidir. Bu işbirliğinde ihtiyaç, talep ve öncelik alanlarının ortaklaşa belirlenmesi çözüme yönelik politikaların üretilmesi ile sonuçlanacaktır. Bu açıdan yerel yönetimlerin sürece aktif katılımı gerek hizmet sağlama olanaklarının çeşitliliği gerekse erişilebilirliklerinin yüksek olmasından dolayı şarttır.
KAYNAK
Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı
Kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında şüphesiz kadının aile içindeki ikincil statüsünün ortadan kaldırılması gerekmektedir. Aile ilişkilerinde erkek egemen tutumlar kadını özel alanla kısıtlamakta, kadınlık rollerini annelik ve ev kadınlığı ile sınırlamakta ve aile içinde eşitsizlikle sonuçlanmaktadır. Aile içi gelirin ağırlıklı olarak erkek tarafından sağlanması hem kadının erkeğe bağımlılığını arttırmakta hem de erkek egemenliğini pekiştiren tutumların yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Van’daki kadınların iş gücüne katılımlarının önündeki ana engelin eşleri ve ebeveynlerinin izin vermemesi olduğunu ifade ettikleri göz önüne alındığında toplumsal cinsiyet ayrımcılığına dayalı aile içi rollerin kadının toplumsal ve ekonomik hayata katılımını sınırladığını söylemek mümkündür.
Van’da töreye bağlılığında en çok ebeveynler arasında yaygın olduğu görülmektedir. Ancak muhafazakar tutumların genç kuşaklar arasında yaygın olmaması, onların geleceğin ebeveynleri olacakları göz önüne alındığında son derece olumlu bir durumdur. Töreye göre cezalandırmanın devam ettirilmemesi yalnız kadınların mağduriyetini azaltmakla kalmayıp, daha ilerici nesillerin yetişmesine katkıda bulunacak ve kadın erkek eşitliği önündeki engellerin ortadan kaldırılmasına yardımcı olacaktır.
Van’da farklı kültür ve toplumlardan olan, mağdur durumdaki kadınların sorun ve ihtiyaçlarına duyarlılık düzeyinin yüksek olduğu görünmektedir. Kadın ve erkeklerin çoğunluğu mülteci kadınların özel destek hizmetlerine ihtiyaç duyduklarını düşünmektedir. Bu yüzden ildeki mülteci statüsündeki kadınların durumlarını iyileştirmeye yönelik politikalar geliştirilmesi gerekmektedir.
Kadınların kamusal alana katılımının ve temsiliyetinin en önemli gereklerinden biri kadının siyasete aktif katılımının arttırılmasıdır. Van’da kadınların, kadınlara yönelik sivil toplum faaliyetlerinden düşük seviyede haberdar oldukları dolayısıyla gerekli katılımı sağlayamadıkları görülmektedir. Kadın örgütlerinin özellikle kadın istihdamının arttırılmasını teşvik edici, şiddete karşı bilinç düzeyini yükseltici ve mağdur durumdaki kadınlara danışma ve destek sağlayıcı faaliyetlere ağırlık vermeleri gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları erişimi kolay ve kadın temsiliyetinin sağlanmasında daha duyarlı örgütlerdir. Bu açıdan kadınların sivil toplum faaliyetine katılmaları, en azından STK’lardan yararlanmalarının teşvik edilmesi gereklidir.
Aynı şekilde siyasete aktif katılım kadınlar arasında yaygın değildir. Kadınların siyasete ilgisizliği ve pasifliği aslında sadece kadınların kendilerinden değil siyasetin erkek egemen bir alan olmasından ve kadınların özellikle aile içi rolleri ile çatışmasından kaynaklanmaktadır. Ancak Van’da özellikle genç kadınlar arasında yaygın olan siyasete ilgi ve katılma isteği değerlendirilmesi gereken bir potansiyeldir.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasında ve kadının insan haklarının korunmasına yönelik politikaların geliştirilmesinde devlet, yerel yönetimler ve sivil toplum işbirliği son derece önemlidir. Bu işbirliğinde ihtiyaç, talep ve öncelik alanlarının ortaklaşa belirlenmesi çözüme yönelik politikaların üretilmesi ile sonuçlanacaktır. Bu açıdan yerel yönetimlerin sürece aktif katılımı gerek hizmet sağlama olanaklarının çeşitliliği gerekse erişilebilirliklerinin yüksek olmasından dolayı şarttır.

KAYNAK
Birleşmiş Milletler Kadınların ve Kız Çocuklarının İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Ortak Programı