Yemekte ne konuşulur

Elossa

Guru
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011
6.681
159
363
Yemekte konuşmak

Sofraya oturdunuz. Yemekler sıcak. Tabaklar özenle dizilmiş, salata ise ortada. Çorbalar konulduktan sonra, sofra söylemleri başlar; “Tuzu verir misin?”, “Ekmeği uzatsana”... Akşam yemeği, bütün aile birarada.
Bir anda, “Bunun tadı ne böyle?” sorusu insanı allak bullak ediverir. Bütün gün uğraşıp yaptığınız yemeği beğenmeyen çocuğunuzun bu kibar sorusunu cevapladıktan sonra yemek devam eder.
“Biliyor musunuz bu akşam gelirken, yolda bir kaza gördüm. Uff, arabanın sağ ön gitmiş, içindekiler ise...” diye anlatmaya başlar biri. Yemekte böyle şeyler konuşulmayacağını belirtip konuyu değiştirirsiniz. Yemek devam eder. “Anneeee, baksana dişim mi kanıyor?” diyerek; yarı dolu ağzını açar küçük oğlan. İncelersiniz, gereken yapılır ve yemek devam eder.
“Bu salatayı güzel yıkadın mı? Geçenlerde iş yerindeki yemekte salatadan ne çıktı biliyor musunuz?” Bu sorudan etkilenen bir diğeri salatayı karıştırarak “Aaa, anne bu ne yahu?” diye sorar. İncelersiniz. Bir şey değildir. Zaten o marulları defalarca dikkatle yıkamışsınızdır. Yemek mi? Devam eder. Sohbet de...
Yere düşen çatalı alıp, birinin aklına gelen karabiberi getirip, küçüğün ağzını silip, diğerinin saçını tokaladıktan sonra ikinci yemek tabaklara doldurulur. Çocukların bütün sızlanmalara rağmen ikazda bulunursunuz; “O yemek bitecek.” Sebzelerin besin değerini, vitaminleri ve minerallerin vücut için gerekliliğini anlatırken, küçük çocuğunuz yüzünüze heyecanla bakarak, “Anne, dişinde maydanoz var” der. Siz dişinizdeki maydanozun yerini tespit etmeye çalışırken bir ses gelir. “Çayı ateşe koydun mu? Yemekten sonra şöyle demli bir çay içelim, yetişsin.” Ateşe çayı koyarsınız, bilmem kaçıncı defa kalktığınız yerinizde tekrar oturursunuz. Yemek devam eder.
“Eline sağlık hanım. Ama annem buna bir şeyler katıyordu. Sanki yağı mı değişikti ne?” sorusuyla daha da bahtiyar olursunuz. Yemek artık sona ermiştir. Siz, tabağınızdaki soğumuş yemeği bitirmeye çalışırken yeni bir ses; “Çaay. Bir bardak çay getirin içeriyee!” Biri, “Ay çok yedim şimdi çıkaracağım” diğeri ise hâlâ, “Anne, dişim kanıyor sanki bir daha baksana” demektedir. Siz ise, donmuş yemeğin yağlarına bakarak doymamış karnınızı unutursunuz.
Konuşmadan



Gün bugün...
Hal hatır sorma faslından sonra sohbete geçilir. Eh, herkes geleli bir saati geçmiştir. Zaten çay da demini almıştır. Önce peçeteler, ardından da tabaklar dağıtılır. Tatlı, tuzlu ve mümkünse salata çeşitleriyle dolu olan tabaklar birer birer güne katılan misafirlerin önlerindeki sehpalara konur.
Genişçe bir tepsiye dizilmiş, kesme bardaklardaki çay da ikram edildi mi tamamdır artık. Gün yapmanın keyfi başlamıştır. Amaan, ne kadar lezzetli görünüyorlardır. Misafirler bu leziz ikramın hangisinden başlayacaklarını düşünerek tabakla oynarken, “Artık sen de otur” ısrarlarıyla odanın şöyle çıkış noktasına yakın bir yere ilişir ev sahibi. Tadılan ıspanaklı böreğin tarifini verirken, haklı gururunu yaşıyordur maharetinin. “Çok kolay, yufkayı alıyorsun, dörde bölüyorsun, üzerine...” diye sürer gider tarif alış verişi. Biri, sürekli boşalan çay bardaklarını gözetlemekle görevlidir. Ev sahibi misafirleriyle ilgilendiğinden bu görev, genellikle eğer varsa bir genç kıza, yoksa yeni bir geline, hiçbiri yoksa en hamarat olana düşer.
Servis zamanı çocuklar biraraya toplanır. Ayrı bir masada, mümkünse ayrı bir odada yerler poğaçalarını, tatlılarını. Onların tabakları daha küçük, bardakları kesme değil düzdür. Çayları ise biraz açık ve soğuk. Annesinin elinden olmazsa yiyemeyenler ve teyzelerini dinleyerek börek ısırmak isteyenler dışındakiler döke saça yerler tabaklarındaki ikramlarını. Kapı çalar, formasıyla, çantasını taşımakta zorlandığı belli olan bir çocuk, cevabını bildiği bir soruyu yine de çekinerek sorar “Şeyy... Teyze, annem burada mı ?...” Annesi oradadır. İçeriye girer. Teyzelerinin ellerini öper, ne kadar da büyümüştür...
Tabaklar yarılanmış, tarifler sona ermiştir. Bir iki giriş cümlesinden sonra, “Yüzüne de söylerim canım” diye başlayan küçük, masumiyeti bakış açısına göre değişen sohbetler başlar. Üçüncü çaylar içilirken, meşhurların hayatlarındaki gelişmeler değerlendirilir, yorumları yapılır, biraz da evdekilere değinildikten sonra sırada daha sosyal konular vardır.
Hayat pahalıdır, ah geçenlerde televizyonda gördükleri aç insanlara içleri parçalanmıştır. Arka arkaya gelen onaylamalardan sonrasında, “Ben bunların kenarından aldım, ama yiyemeyeceğim”, “ Dökülmesin diye uğraştım ama inan ki şekerim fazla geldi” cümleleri az öncekilerle çelişir. Yaaa, yaa... Ne kadar zor durumda insanlar vardır, yokluk zordur ama ellerindeki tabaklarda üç tatlı, üç tuzlu çeşidi vardır. Zaten, iki gün öncesinden “ne yapılsın” derdine düşülmüştür. Üç tatlı, üç tuzlu, bir de güne katılacakların bilmediği bir salata türü mutlaka olmalıdır...
Akşam saati yaklaşmıştır. Kapı yine çalar. Gelen, çöpleri almak için uğrayan kapıcıdır.
“Hah... Efendi, bir dakika bekle” diyerek, az aralık bırakılan kapıda bekletilen kapıcı, içeriden gelen kahkahalarla karışık gürültüleri ve ıspanaklı böreğin kokusunu duyar. Ev sahibi, çöpleri -az önce çıkarılanlardan ne kadarını eklese kardır- düşüncesiyle toparlamaya çalışırken kapıcı az aralık kapıda bekler... Kapı aralanır, çöpler gelmiştir. Kapıcı, çöp torbasını alır ve karşı dairenin ziline döner.
Artık akşam olmaktadır. İyi dilekler, teşekkürler, selamlar, sarılmalar havada uçuşur. Hah, unutmadan ev sahibi bir iki parça börek koysundur evdekilere. Gerek yoktur, zahmet etmesindir ama ev sahibi ısrarlıdır. Misafirler uğurlanır, ev sahibi tabakları, bardakları toplar. Tabakların yarısı doludur, bir ucundan tadılmış olanlar biraraya toplanır, yeni bir çöp poşeti yapılır, tıka basa doldurulur... Ertesi günün çöpleri arasına katılmak üzere ağızları sıkıca bağlanır.
 
Son düzenleme:
harika ötesi bir yazı olmuş... muhteşem bir tanımlama ve her evde yaşanan ac ı gözlemlerin birleşmesini anlatmışsınız... gerçekten çok beğendim.... hayat şartlarının artmasıyla yapılan israfın inanılmaz boyutu ... gerçekten çok beğendim...
 
harika ötesi bir yazı olmuş... muhteşem bir tanımlama ve her evde yaşanan ac ı gözlemlerin birleşmesini anlatmışsınız... gerçekten çok beğendim.... hayat şartlarının artmasıyla yapılan israfın inanılmaz boyutu ... gerçekten çok beğendim...

Çok teşekkür ederim beğenmenize mutlu oldum.
Konuyu anlatırkenki o gün muhabbetleri ne kadarda benziyor annemin günlerine:)
Okurken bi yandan gülümsedim bi yandan çok düşündüm.
Gerçektende tek derdimiz yemek içmek olmuş,kaybolup gideceğiz bencilliklerimizin içinde.
Tok açın halinden ne anlar?
Gerçekten anlamıyoruz...
 
Bir yanda insanlar ekmek alıcak para bulamazlarken diğer tarafta yapılan israflar yazık yazıkkkk
 
Back
X