Yıldıray Oğur medyadaki IŞİD yalanlarını deşifre etti

tiona

Geçici Olarak Hesap Pasiftir !
tek ayak cezası
Kayıtlı Üye
7 Mart 2010
28.014
14.080
46
Türkiye gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, IŞİD'in Musul'u alarak Bağdat'a yönelmesinin ardından Türkiye'de ortaya atılan yalanları bir bir deşifre etti. Bu yalanlardan biri de IŞİD üyelerinin Türkiye'de Başbakan Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'la sıkı dost olduğu ve Türkiye'den bu terör örgütüne büyük bir yardımın gittiğine dair haberdi.
İşte Yıldıray Oğur'un deşifre ettiği medya yalanları:
IŞİD NE ZAMAN KURULDU?
Önce bildiklerimizi tekrar hatırlayalım. Çünkü az sonra çok yoğun bir dezenformasyona maruz kalacaksınız.
IŞİD Irak Şam İslam Devleti demek. 2013 Nisan'ında Suriye'de kuruldu. Suriye'de isyan Mart 2011'de başlamıştı. Temelleri önce Afganistan'da, 2003'te ABD'nin işgal ettiği Irak'ta atıldı. El Kaide'den Zerkavi'nin kurduğu örgütün ilk adı Irak İslam Devleti'ydi. Zerkavi 2010'da öldürülünce yerine 1971 Samarra doğumlu Ebu Bekir el Bağdadi geçti. Örgüt Suriye'de isyanın başlamasından 2 yıl sonra Suriye'ye geçerek IŞİD adını aldı. Diğer muhalif gruplarla çarpıştı.
TÜRKİYE İSMİ GEÇMEDEN IŞİD'İN TARİHİNİ ÖZETLEMEK MÜMKÜN
Gördüğünüz gibi IŞİD'in 11 yıllık tarihini tek bir kere bile Türkiye demeden anlatmak mümkün.
Ama Türkiye'deki gazetelere, gazetecilere, siyasetçilere, bazı uzmanlara bakılırsa IŞİD, MİT tarafından kurulmuş, TSK tarafından eğitilmiş, Diyanet tarafından fonlanmış, Dışişleri Bakanlığı talimatıyla desteklenmiş, liderleri Bilal Erdoğan'la yemek yiyip, Tayyip Erdoğan'ı alnından öpmüş Türkiye'nin ilk resmî terör örgütü...
İşte de delilleri:
bilal-erdogan_5735.jpg

-Bilal Erdoğan IŞİD liderleriyle
Resme dikkatli bakanların göreceği gibi esas başlık; Bilal Erdoğan IŞİD liderleriyle ciğer yerken. İşin bu kısmını bile Suriye'den gelen ciğer sökme görüntülerine bağlayanlar çıktı nitekim. IŞİD'in komşu ülkede söktüğü ciğerleri, İstanbul'da pişirip yiyen bir Başbakan'ın oğluna karşı sadece tweet atarak tepki gösterenler yine de tahammülü yüksek insanlar olmalı.
Fotoğrafın İstanbul'un meşhur ciğercisi Ciğeristan'ın Başakşehir şubesinde çekildiği, Bilal Erdoğan'ın yanındaki sakallı, şalvarlı abilerin de Ciğeristan'ın ehli tarik sahipleri olduğu (Birinin adı İsmail Kember) artık biliniyor.
Ciğeristan'ın açtığı twitter hesabı fotoğrafı paylaşanları kibarca uyarıp, o "IŞİD liderleri"yle ciğer yemeye çağırıyor. Yine de onları bu iyi niyetli çabaları da son iki haftada Redhack, Natali Avazyan, Hüseyin Aygün gibi binlerce takipçisi olanların "işte IŞİD-AKP iş birliğinin delili" diye bu fotoğrafı paylaşmaya devam etmesini engelleyemedi. Muhtemelen de hiçbir güç de bu gönüllü dezenforme olma arzusuna nüfuz edemeyecek. Hem IŞİD'in kurmak istediği hilafet devletinin adı belki Ciğeristan'dır, ne biliyorsunuz.
erdogan_1211.jpg

-Erdoğan'ı alnından öpen El Kaide teröristi
Yine Sözcü'nün, Yurt'un manşetlerinde, Twitter'da gazeteci, siyasetçilerin bolca paylaştığı bir fotoğraf. Bir hastane odasında Erdoğan'ı öpen adamın adının yazılışından şüpheler başlıyor: Mahti Al Harati. Mehdi El Harati yazmanın Sözcücesi. Ya da servisi yapanın dilinde okunduğu gibicesi. Fotoğraf karesi Haziran 2010'dan. Yani IŞİD'in kurulmasına 3 yıl, Suriye'de savaşın başlamasına bir yıl, hatta Arap Baharı'nın başlamasına bile altı ay var. Mavi Marmara'da yaralananlar Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne getirilmiş, Başbakan yaralıları ziyaret ederken Libya asıllı İrlanda vatandaşı Mavi Marmara yolcusu Mehdi El Harati "sizi alnınızdan öpebilir miyim" diyerek Başbakan'ı öpmüş, epey de haber olmuş. Harati, o sırada 20 yıldır Dublin'de İrlandalı eşi ve çocuklarıyla yaşayan bir Arapça öğretmeni. Sonra bir yıldan fazla zaman sonra Libya'da Kaddafi'ye karşı devrim başlayınca Libya'ya gitmiş. Trablus Tugayı adlı direniş grubunu kurmuş. Trablus'da Kaddafi'nin mekanı Bab-i El Aziz'i grubu ele geçirince şöhreti artmış, devrimden sonra Libya Askeri Konseyi başkan yardımcılığına getirilmiş. Bu arada Libya'da Kaddafi'yi Türkiye ya da El Kaide'nin değil, NATO'nun devirdiğini hatırlatalım. O yüzden Mehdi El Harati'nin Libya'da Kaddafi'yi devirmek için CIA'den yardım ve para aldıklarını açıklamasına şaşırmıyoruz. Yani ille biriyle ilişki kurulacaksa Obama'yla kurulabilir.
Sonra Libya'daki iktidar mücadelesinde anlaşmazlıklar yaşanınca görevinden istifa etmiş. Suriye'ye gitmiş, Suriye muhalefetiyle birlikte hareket etmiş, Ümmet Sancağı adlı direniş grubunu kurmuş, altı ay sonra oradan ayrılıp, Özgür Suriye Ordusu'nda yer almış. Özgür Suriye Ordusu yani ABD'den Türkiye'ye bütün dünyanın açıkça desteklediği, silah verdiği Suriyeli muhaliflerin resmî ordusu. Mehdi El Harati, bırakın IŞİD'liğini, El Kaideciğini, Edinburgh Üniversitesi'nde Suriye'deki İslam üzerine uzman Thomas Pierret'e göre cihatçı, selefi bile değil. Libya devriminden Suriye devrimine desteğe gelmiş bir İslamcı Arap. Kurup ayrıldığı grup da El Kaide'nin cihadı için değil Suriye devrimi için savaşıyor. Yani elde var yine sıfır.
suat-kiilic_7412.jpg

-AKP'li bakan Suat Kılıç IŞİD liderleriyle

Bu IŞİDçiler ya çok aç ya da randevularını hep kebapçılarda veriyorlar. Eski AKP'li bakan Suat Kılıç'ın IŞİD liderleriyle fotoğrafı diye paylaşılan fotoğrafda 2013 Mayıs'ında Almanya'nın Köln şehrinde çekilmiş. Türk kebapçılarıyla meşhur Keup Caddesi'ndeki Urfalı bir ailenin işlettiği Kilim Restoranı'nda.
IŞİD'in kurulmasından bir ay kadar sonra. IŞİDçilerin Köln'deki kebapçılarda takılma rahatlığı dikkat çekici. Belki de IŞİD'in arkasında Almanya da vardır, kim bilir.
Suat Kılıç da çok rahat görünüyor. Fotoğrafta arkada görünenlerden biri dönemin Türkiye Köln Başkonsolosu. Rutin bir Almanya ziyaretinde uğranılmış bir kebapçıda yemek yiyen bir grupla çekilmiş spontane bir hatıra fotoğrafı bu. Peki kim bu uzun sakallı abiler o zaman.
Ceketli kısa sakallı olan Almanya'da epey meşhur bir isim olan İbrahim Ebu Naci. Filistinli selefi bir iş adamı. Selefi deyince korkmayın hemen. En bilinen eylemi ise Almanya'da epey tepki çeken "Her eve bir Kur'an" kampanyası. Bu fotoğrafın hikayesini yazan Alman WDR çalışanı Elmas Topçu hakkında hiçbir soruşturma olmadığı için Köln'deki kebapçılarda rahatça dolaşan, Barış Konferansı'nda tanıştıklarını İbrahim Naci ve yanındaki selefi gençler için sonunda kendini tutamayıp şöyle yazmış: "O karedeki dört selefinin IŞİD ve El Nusra ile bağlantıları bilinmez" İşte gazetecilik tam da bu. Bilinmeze pas atmak... Çünkü Bir Alman yetkili şöyle demiş: "Her selefi terörist değil belki, ama teşkilat olarak karşılaştığımız her teröristin bir selefilik geçmişi vardı."
Belki Suat Kılıç da ileride terörist olma potansiyellerini görerek o sakallılarla bir resmi olmasını istemiştir. Tek bir çare var: Yurt dışında kebapçı ziyaretinde tesadüfen karşılaştığı uzun sakallılarla fotoğraf çektirmemek.
hastane_6719.jpg

-Hatay'da hastanede tedavi gören IŞİD Komutanı
Yine son günlerde gazete manşetlerinde dönen, Suriye rejimine yakın Twitter hesaplarınca paylaşılan, CHP'li Muharrem İnce'nin basın toplantısı düzenlediği bir fotoğraf karesi. İddiaya göre fotoğraftaki kişi IŞİD komutanlarından Mezen Ebu Muhammed. Suriye'de yaralanıp, 16 Nisan 2014'te Hatay'da tedavi edilmiş. Sonra da iki ayda iyileşip Irak'a geçip Musul'u ele geçirmiş.
IŞİD'in Rambo misali Mazen Ebu Muhammed adlı bir komutanı olduğunu zaten dünya Muharrem İnce'den öğrenmiş oldu. Başka bir yerde öyle bir bilgi yok. Kim nereden tanıdı peki? Yoksa esas CHP'liler mi IŞİD'le ilişki içinde? Sakalından deyip keselim.
Esas mühimi yaralı IŞİD komutanın Hatay kapısından Türkiye girişi bayağı zor olması. Çünkü kapı IŞİD'in kanlı bıçaklı olduğu Ahrar-ur Şam'ın kontrolünde.
İddia ne kadar dökülse de inanan çok olunca üzerine Hatay Sağlık Müdürlüğü bütün hastanelere yazı yazmış. 16 Nisan günü Suriye'deki çatışmalarda yaralanıp Hatay'daki hastanelere 27 hasta getirilmiş. Ama aralarında Mazen Ebu Muhammed diye biri yok. Fotoğrafın çekildiği hastanenin bağlı olduğu Mustafa Kemal Üniversitesi rektörü tedavi ettikleri hastanın adının o gün Mezin Hatip olduğunu açıklamış. Rektörün açıklamasının can alıcı kısmı ise şurası:
"Biz hastanemize gelen yaralının terörist olup olmadığını, tedavisinden sonra suç işleyip işlemeyeceğini bilemeyiz. Kaldı ki bugün bile dağdaki yaralı bir teröristi askerimiz alıp en yakın hastaneye götürerek tedavisini yaptırıyor. Suriye'den gelen yaralıların çoğunun üzerine kimlik ve belge bulunmuyor. Yaralılar ambulanslarla getirilirken 'Kardeşim evine git kimliğini, sevk belgeni getir' diyemiyorsun ve öyle olunca hastanın beyanlarını esas alıyorsunuz. Ambulanslar haricinde hastanemize gelen yaralıları ise kamplara gönderiyor, orada polis tarafından kayıtları yapıldıktan sonra hastanemize getirilerek tedavileri yapılıyor."
Suriye'deki çatışmalarda yaralananların tedavi edilmesine bile karşı çıkanlara Hipokrat'tan bahsetmek lüks kaçabilir. Savaşlarda düşman yaralı askerleri bile tedavi edilir diye hatırlatmak da. Mevzuya dönersek: O fotoğraftaki kişinin Mezen Ebu Muhammed olduğu, onun da bir IŞİD komutanı olduğuyla ilgili hiçbir somut hiçbir veri yok. Sakalları saymazsak... IŞİD'in bir komutanının Türkiye'nin desteklediği gruplarla savaşırken, hem de onlara bağlı bir kapıdan ambulansla geçerek ekim 2013'ten beri terör listesinde oldukları Türkiye'deki bir hastanede tedavi olduğunu, sonra iyileşip Musul'u aldığını düşünenlere gerçek hayatta başarılar..http://www.ensonhaber.com/yildiray-ogur-medyadaki-isid-yalanlarini-desifre-etti-2014-06-16.html.
 
X