Yoksa bütün hata bizde mi?

labellevie

Guru
Pro Üye
Anneler Kulübü
11 Haziran 2010
8.289
15.399
448
Diğer
Öncelikle kadınları yargılama gibi bir düşüncem yok, sadece öz eleştiri yapmak ve herkesin kendince bunu sorgulamasını istiyorum.
Daha önceki konumu okuyanlar, eşimin ailesinden ne kadar muzdarip olduğumu, eşimin beni korumadığı, üstelik ailesine daha çok bağlanıp beni suçladığını bilirler.
Şimdiye kadar hep aklımda neden sorusu vardı, konumda bile tam anlatamadığım bir kırgınlığım, beynimde hep o soru işareti, bu kadar süre boyunca hiç kendimde hata görmedim, hatasızım demiyorum ama bunları hakedecek ne yapmış olabilirdim, hep onlar mı suçluydu, acaba ben değilde başkası olsaydı ona da mı aynı davranırlardı vs vs.
Geçenlerde bir yazı okudum başka bir sitede, ismini vermek kurallara aykırı mı bilmiyorum ama yazarın adını verebilirim Sema Maraşlı, isterseniz okuyun yazılarını, islami çerçevede evlilik sorunlarını değerlendiriyor.
Yazısında erkekle kadının eşit olmadığı, ikisinin ayrı varlıklar olduğu, fıtratlarının farklı olduğu, kadınların son zamanlarda erkeksi davranarak mutsuzlaştığını iddia ediyor.
Ben de şahsen yazısını okumadan önce eşimin arkadaşlarının ev hanımı eşleriyle kendimdeki farkları görmüştüm, onlar da evliliğinde sorunlar yaşasa da benden daha mutlulardı, herşeye rağmen eşlerini sevdikleri her hallerinden belliydi.
Ben neden değildim, onlara göre daha avantajlı olmama rağmen neden mutlu değildim bunu çok düşündüm.
Sonra yazıyı okuyunca taşlar yerine oturdu, benim her ne kadar erkeksi davrananışlarım olmasa da yani argo konuşmam, halim davranışlarım kadınsıdır, yani kendimi öyle görürdüm meğer işler öyle değilmiş.
Benim en büyük hatam evlilik aşamasında erkek rolünü üstlenmek, yani eşime destek olucam, evliliğimizi ortak yapıcaz diye hiç kız gibi davranmadım,
evlencek kız ne yapar altın ister, kıyafet aldırır, nazlanır, ben her işin ucundan tutmak değil bütün sorumluğu aldım, benim param demedim eşim ailesine harcadı ses çıkarmadım, alışverişe gitsek kızkardeşlerinin aldıklarını da ödedim, yemek yesek erkek gibi hesabı hep ben ödemek zorunda hissettim kendimi,
halbuki ben gelindim ağır olamadım, bir şeye ihtiyacım olsa gidip aldım, ki kötü niyetle yapmadım amacım biran önce yuvamızı kurmaktı,
ama keşke 1 yıl geç evlenseydik ben de istediğim gibi nazımı kaprisimi yapa yapa düğün yapsaydım, keşke bencil olsaydım biraz,
sonuçta ben onların nefretini kıskançlığını kazandım, antipatik geldim, eşime de öyle, ayrıca karşılarında öyle güçlü olduğum için eşim onların beni üzeceklerine, ezeceklerine ihtimal vermedi, herşeyin sonunda güçlü göründüğüm için haksız duruma düştüm.
Ne demek istediğimi yazıyı okuyunca daha iyi anlıyacaksınız, başka yazıları da var tabi ama beni kendime getiren bu yazısı oldu.
Amacım benim yaptığım hataları başkalarının yapmaması, inanın güçlü göründükçe eziliyorsunuz, erkeklerin rolünü üstlendikçe daha mutsuz oluyorsunuz,
yazılarını internetten koyayca bulabilirsiniz, evlilik okulu adında dersleri de var bir sitede, yorumlarınızı bekliyorum.
 
içinizde bana kızacaklar olacaktır elbet ama ben evlenmeden önce de
sonra da bu düşünceyi çok doğru buluyorum
çalışıyorum kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum ama kadınlığımı biliyorum
erkek de erkekliğini bilmeli diye düşünüyorum.
erkek doğası ve yaradılışı gereği birini koruma iç güdüsü vardır.
bu yaradılışı biz değiştiremeyeceğimize göre eşimizin koruması gereken kişi biz olacağız
çünkü erkek bu arayışa her zaman girer,sizin korumaya ihtiyacınız olmadığınızı düşünürse
ya annesini kız kardeşini kanatları altına alır ya da kanatları altına alacak başka bir kadın bulur
her erkek için geçerli mi bilmiyorum bu önerme ama Türk erkeklerinin çoğu için geçerli sanırım
bahsettiğin yazıyı bilmiyorum ama şöyle bir cümle var mesela benim aklımda
kadın kavanoz kapağını açmaktan aciz değildir ama o kavanoz kapağını kocalarına açtırarak
sen olmazsan ben ne yapardım mesajı verir.
 
Canım,
katılıyorum sana.
Aslında islami çerçevede bayanın durumu iyiyse çalışmaması
evinin hanımı olması gerektiği belirtilmştir
tabiki zaruri sebepler dışında
çünkü gerçekten çalışıp evli olan bayanlar çok yıpranıyorlar,
aşçı, ütücü, bakıcı, temizlikçi
eş idaresi, iş idaresi derken bir nevi erkekleşiyor
düşün kaç mesleği bir arada yürütüyor
erkekler ne kadar ev işlerinde yardımcı olsalar bile
tüm yük bayanların omuzunda oluyor.
Bu demek değildir ki çalışmak kötü veya haram,
insanın aykalrı üzerinde duması kendisine ve ailesine katkıda bulıunması çok güzel.
Çalışan bayanların veya ev rolünde erkeğin modeline giren bayanların daha yıprandığı aşikar.
.............................

bende senin gibiydim, 5 kardeşiz ama aralarında hep erkek rolü üstlenen
her işe koşan bendim bakıyorumda kardeşlerim arasında dertli bir ben kaldım:(
bu durum nişanlılık evresinde de aynıydı elimden fazlasını yapmaya çalıştım
bir çok açığı kapattım çok şükür ama çok yıprandım.
Ama bir arkadaşım beni uyarmıştı bu konuda
eşine naz yap
ateşin var ise hastyım deyip uzan iste eşine bayan olduğunu hissettir
sana bir şey istiyormusun dediğinde evet de, gerçekten çok haklı
eski erkek tuluh yok artık nazlıyım, kaprisliyim, eşime göre zorum
ne ararsan var :10:
ama çook mutluyum şükürler olsun
çalışıyorum, yoruluyorum yalnız yıpranmıyorum.
..........

Bu arada sen nasılsın?
Durumlarınızda düzelmeler oldu mu?[/B]
 
Son düzenleme:
Bence de haklı tarafları var yazdıklarınızın.
Ben de sevgililik nişanlılık dönemlerimizde ve şimdi evliliğimizde eşimle aynı oranda sorumluluk sahibiyim.Ve kendim üstlendim bu sorumluluğu.
Evimiz tadilattayken boya yaptım,evin bir duvarını kırmıştık ordan çıkan molozları beş kat sırtımda indiridim kaç çuval. tabi bunları eşim beraber yaptık ama benim sölemek istediğim erkek işi diye tabir edilen ağır işleri hep bende yaptım ve kendiliğimden eşim söylemeden yaptım ve halada yapıyorum.Ve kadın işi diye tabir edilen temizlik yemek işlerinide tek başıma yaptım eşime yardım edermisin demediğim sürece kendiliğinden gelip benim işlerime yardım etmedi etmez.
Aileme karşı karşı hep çok güçlü durdum tüm bu evlilik nişanlılık süreclerine kimseyi karıştırmadım kimsenin istekleri örf adet falan diye kimsenin burnunu ilişkime sokmasına izin vermedim.Düğün istemedim eşyalarla kafayı yemedim anlatmak istediğim kendi ayakları üstünde duran her işi halledebilecek ne istediğini bilen gereksiz detaylara takılmayan bir durusum oldu içimden de öyle geliyo zaten aksini yapamam ama bazen bunun sonuçları beni yıldırıyor eşim cok rahat oldu bunun sonucunda birşeye mi koşturulcak benden bekliyor cünkü ona o rahatlığı verdim o kendi işini düşünüyo geri kalan herşeyi ben.Ev alacagız aylarca ben bakıyorum aralarından eleyip olabilecek evlerin listesini ona veriyorum,evde elektirikle ilgili bir sorun mu var elektirikçiyi ben çağırıp başında duruyorum,aldığımız damacana suyunun bayisi ben buluyurum beyenmezssek tekrar bir sürü bayi arayısına giriyorum taşınacagımızda nakliyat firmalarını arayıp deli gibi sorup soruşturup olabilcek firmaların listesini eşime veriyorum yada kendim anlaşıp hallediyorum,aile ziyaretlerini ben ayarlıyorum onun ailesininde benim aileminde işine ben koşturuyorum her akşam onun ailesine de ben teleon ediyorum nasıllar diye banka da iş varsa ben gidiyorum belediyede iş varsa ben gidiyorum yani kızlar bu liste böyle uzayıp gider.Ayrıca çalışıyorumda.

Tabi bunların sonucunda bulunmaz hint kumaşı oldum resmen aileyi bayılıyor bana eşim cok saygı duyuyor herkes cok saygı duyuyor cok seviyor beni.bende bu durumdan cok memnunum ve içimden gelerekde yapıyorum herşeyi ama bazen öle darlandığım bunaldığım oluyor ki anlatamam.
 
içinizde bana kızacaklar olacaktır elbet ama ben evlenmeden önce de
sonra da bu düşünceyi çok doğru buluyorum
çalışıyorum kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum ama kadınlığımı biliyorum
erkek de erkekliğini bilmeli diye düşünüyorum.
erkek doğası ve yaradılışı gereği birini koruma iç güdüsü vardır.
bu yaradılışı biz değiştiremeyeceğimize göre eşimizin koruması gereken kişi biz olacağız
çünkü erkek bu arayışa her zaman girer,sizin korumaya ihtiyacınız olmadığınızı düşünürse
ya annesini kız kardeşini kanatları altına alır ya da kanatları altına alacak başka bir kadın bulur
her erkek için geçerli mi bilmiyorum bu önerme ama Türk erkeklerinin çoğu için geçerli sanırım
bahsettiğin yazıyı bilmiyorum ama şöyle bir cümle var mesela benim aklımda
kadın kavanoz kapağını açmaktan aciz değildir ama o kavanoz kapağını kocalarına açtırarak
sen olmazsan ben ne yapardım mesajı verir.
Ne demek istediğimi çok güzel özetlemişsin, ben bu düşünceye çok yabancıyım ilk kez duydum hayatımda o yüzden
senin kadar net ifade edememişim kendimi.
O kadar doğru ki, hiçbir kadının kırılmaya darılmaya hakkı yok, biz güçlü oldukça, yok herşeyi yaparım ederim kendime yeterim dedikçe
eşlerimiz bizim onların ilgisine, şevkatine ihtiyacımız olmadığını düşünüyor.
Sadece Türk erkekleri için de geçerli değil bu bence, erkeklerin fıtratı bu. Tabi ki hiçbir kadına aciz ol, hiçbir işini kendin yapama demiyoruz ama erkek rolünü üstlenip, onların sorumluluklarını almanın anlamı yok. Ben bunu yaptığım için çok hak veriyorum bu düşünceye.

Canım,
katılıyorum sana.
Aslında islami çerçevede bayanın durumu iyiyse çalışmaması
evinin hanımı olması gerektiği belirtilmştir
tabiki zaruri sebepler dışında
çünkü gerçekten çalışıp evli olan bayanlar çok yıpranıyorlar,
aşçı, ütücü, bakıcı, temizlikçi
eş idaresi, iş idaresi derken bir nevi erkekleşiyor
düşün kaç mesleği bir arada yürütüyor
erkekler ne kadar ev işlerinde yardımcı olsalar bile
tüm yük bayanların omuzunda oluyor.
Bu demek değildir ki çalışmak kötü veya haram,
insanın aykalrı üzerinde duması kendisine ve ailesine katkıda bulıunması çok güzel.
Çalışan bayanların veya ev rolünde erkeğin modeline giren bayanların daha yıprandığı aşikar.
.............................

bende senin gibiydim, 5 kardeşiz ama aralarında hep erkek rolü üstlenen
her işe koşan bendim bakıyorumda kardeşlerim arasında dertli bir ben kaldım:(
bu durum nişanlılık evresinde de aynıydı elimden fazlasını yapmaya çalıştım
bir çok açığı kapattım çok şükür ama çok yıprandım.
Ama bir arkadaşım beni uyarmıştı bu konuda
eşine naz yap
ateşin var ise hastyım deyip uzan iste eşine bayan olduğunu hissettir
sana bir şey istiyormusun dediğinde evet de, gerçekten çok haklı
eski erkek tuluh yok artık nazlıyım, kaprisliyim, eşime göre zorum
ne ararsan var :10:
ama çook mutluyum şükürler olsun
çalışıyorum, yoruluyorum yalnız yıpranmıyorum.
..........

Bu arada sen nasılsın?
Durumlarınızda düzelmeler oldu mu?[/B]
Ben de öyleydim elimden gelenin fazlasını yapmaya çalıştım hep, nazlanıp oturmadım, şunu isterim demedim, en ufak sıkıntıda kılıçlarımı kuşandım sana ihtiyacım yok, ben sensiz daha rahat yaşarım dedim, yaptıklarımı ailesine olmasa da eşimin yüzüne vurdum, gururunu incittim, hep güçlü kadın modundaydım, noldu kızkardeşleriyle sorunlar yaşayınca sana birşey mi yapıyorlar dedi, sen çalışıyorsun evleneceksin onlara anlayışlı ol dedi.
Canım şuanda ailesiyle nötr durumdayız, ben aylardır gitmiyorum onlar da gelmiyordu, bir ara müsait bir gün çaya gelcez dediler, ben yine üzerlerinde durmadım davet falan etmedim, sonra bir gün arayıp akşam geleceklerini söylediler eşime, inan karnıma ağrılar girdi geleceklerini öğrenince,
hiçbir hazırlık yapmadım, onlar kendileri kek ve gözleme getirmişlerdi onu koydum çayın yanına bir de kuruyemiş vardı ondan koydum,
ki normalde süper hazırlık yapmaya çalışırdım, geldiler fazla samimi olmadım ama surat asmadım sevdiğim bir dizi vardı onu izledim, öyle aman aman etraflarında dönmedim, hatta kalkıp kendi çaylarını koydular, görümcemin 1 yaşında çocuğu var onunla falan ilgilenmedim, kucağıma alıp sevmedim,
sonra kalktılar eşim bıraktı onları, eşim geldi 5 karış suratla, diyorlarmış ki labellevie ile kavga mı ettiniz suratı asıktı diyorlarmış,
yine kendilerinde suç yok biz ne yaptık ta bize böyle davranıyor demiyorlar, varsa bir sorun biz ikimiz kavga etmişiz de ben onlara yansıtmışım gibi,
acayip politikler, yani bir şekilde bize surat astı diye hem eşime şikayet etmiş oluyorlar ama öyle söyleseler eşim savunmaya geçer diye kavga mı ettiniz diyorlar. Bayramda şehir dışındaydık gitmedik.
 
İrinaa canım sen de çok abartmışsın erkekleşme konusunda 1. lik ödülü alabilirsin bence. Eşin resmen rahatlığa kavuşmuş sayende.
Ama bak kırılma ona bu rahatlığı verirsen, onun sorumluluklarını üstlenirsen ondan önce çökersin, demedi deme.
Şaka bir yana ben de evlilik döneminde senin gibiydim, aileler arasında sorun olmasın diye çabaladım, her işe koştum, gelinim demedim naz yapmadım birşey istemedim, gerçekten de çok sorunsuz geçti ama ben istediğim gibi bir düğün yapamadım, hiçbir şey istediğim gibi olmadı, kendimden taviz verdim.
Sonuçta kimse madalya takmadı, sen şanslıymışsın ki ailesi seni takdir ediyormuş. Bende o da olmadı.
Hem çalışıyorum ve onlara da destek oluyordum hem onları davet ederdim sofrayı donatırdım, onların yöresel yemeklerini onlardan güzel yapardım,
Allah var takdir ederlerdi işin çok zor biz olsak yapamazdık diye, yemeklerimi de beğenirlerdi ama içten içe bir çekememezlik vardı,
arada laf sokmalar vs, gittiğim zaman ilgilenmeme, yemeğe çağırırlar iş çıkışı gideriz birşey yok ortada bütün iş bana kalır yorgun yorgun iş yaparım, yani anlaşamadım gitti onlarla, çok benciller birtek kendilerini düşünürler, sürekli kendilerini överler.
Kimseye yaranamazsın bu dünyada, ne kadar mükemmel olursan ol kendini değerli kılamazsın böyle yaparak, o yüzden biran önce eşine sorumluluklarını devret kurtul, inşallah olmaz ama eğer ailesiyle bir sorun yaşarsan eşin bir sana bakar bir onlara sen güçlüsün ona ihtiyacın yok ama onlar ailesidir gider onların tarafını tutar.
Ayrıca erkeksi kadınlar eşlerine itici geliyormuş, erkek güçlü olmayı korumayı seviyormuş ama eşi korunmaya ihtiyacı olmadığı zaman bu ihtiyacı tatmin olmuyormuş, bilmiyorum ben bütün erkekler mi öyle, benim eşimde çünkü yok gibi belki ben göremiyorum.
 
labellevie senin yorumlarını zaten çok beğenirim bu konuda benim bazı şeyleri görmemi sağladı.
gerçekten ne kadar güçlü olursan o kadar erkeğe ihtiyacın yokmuş gibi duruyor.
ben boşandım, hala herkes mesleğin var, güçlüsün sen dağılmayacağını biliyorduk diyorlar...
çok komik...
bende evlenirken hiçbir şey istemedim.
evimiz öğrenci evi gibiydi, tayin çıksın alırız diye düşündüm.
kim ne derse umrumda olmadı.
memleketlerimiz uzaktı nişan elbisemi filan kendim seçtim.
doğum yaptım 15 günlük anneydim, daha dikişlerim kaynamamıştı, kayınvalideme gittim çocuğu onlarda görsün diye...
haklısın erkekleşmek demek ben para kazanıyorum sende temizlik yapacaksın demek değil...
zaten nerdeyse hiç birimizin böyle bir çabası yok...
ama ben güçlüyüm imajı verince....
o da annesini aldı kanatlarının altına...
kızkardeşini, eltimi gösterirdi örnek olarak onlar ne yapsın diye...
hepsinin altında bu düşünce var...
tamam güçlü görünüyoruz da bizim de kanayan yaralarımız var bunu anlayamıyorlar...
bir de güçlülük şuradan da geliyor bence...
okuyup meslek sahibi olmak için ailemizin yanından erken ayrılıyoruz.
mecburuz güçlü görünmeye...
ben evlendiğimde 10 yıldır ailemden ayrı, kendi başıma yaşıyordum.
bu da insanın karakteri oluyor galiba belirli bir süre geçince...
 
Son düzenleme:
En büyük hatamız,herşeye yetişme çabamız...

Eşlerimizi rahatlığa alıştıran bizleriz,hemde bu hatayı daha en başından yapıyoruz.

O anda farkında olmuyoruz işleri halletmek adına belki ama sonrasında gerçeklerle yüzleşiyoruz.

Erkek,erkekliğini bilecek,kadın kadınlığını...

Bizler hayat şartları gereği,hem çalışıyoruz,erkek gibi para kazanıyoruz,ev işleri,çoluk çocuk eş

derken sorumluluklarımız sürekli artıyor,altında ezilsekte sesimizi çıkarmıyoruz.

Erkek ne yapıyor?Para kazanıyor,çok yoruldum diyerekten evde eşiyle ilgilenmiyor,

çalışmak dışında başka yaptığı birşey olmuyor...Kadının mutsuzluğu başlıyor,kendini yalnız hissetmeye başlıyor.

Zaman geçtikçe hatta eşine saygı duymamaya başlıyor...

Bizler robot değiliz ama robotlaştık işte,yapacağımız herşey planlı programlı,

bizim dinlenmeye hakkımız yok,

hasta olmaya hakkımız yok,

nazlanmaya hakkımız yok,

çoğumuzun ev hanımı olma lüskü yok,

yok ta yok yani...

Bence;bir arkadaşın verdiği örnekte ki gibi kavanoz kapağını açmaktan aciz değiliz,

ama eşlerimizi çağırıp açtırmalıyız...

Bu örnek aslında çok şey anlatıyor içinde.
 
labellevie senin yorumlarını zaten çok beğenirim bu konuda benim bazı şeyleri görmemi sağladı.
gerçekten ne kadar güçlü olursan o kadar erkeğe ihtiyacın yokmuş gibi duruyor.
ben boşandım, hala herkes mesleğin var, güçlüsün sen dağılmayacağını biliyorduk diyorlar...
çok komik...
bende evlenirken hiçbir şey istemedim.
evimiz öğrenci evi gibiydi, tayin çıksın alırız diye düşündüm.
kim ne derse umrumda olmadı.
memleketlerimiz uzaktı nişan elbisemi filan kendim seçtim.
doğum yaptım 15 günlük anneydim, daha dikişlerim kaynamamıştı, kayınvalideme gittim çocuğu onlarda görsün diye...
haklısın erkekleşmek demek ben para kazanıyorum sende temizlik yapacaksın demek değil...
zaten nerdeyse hiç birimizin böyle bir çabası yok...
ama ben güçlüyüm imajı verince....
o da annesini aldı kanatlarının altına...
kızkardeşini, eltimi gösterirdi örnek olarak onlar ne yapsın diye...
hepsinin altında bu düşünce var...
tamam güçlü görünüyoruz da bizim de kanayan yaralarımız var bunu anlayamıyorlar...
bir de güçlülük şuradan da geliyor bence...
okuyup meslek sahibi olmak için ailemizin yanından erken ayrılıyoruz.
mecburuz güçlü görünmeye...
ben evlendiğimde 10 yıldır ailemden ayrı, kendi başıma yaşıyordum.
bu da insanın karakteri oluyor galiba belirli bir süre geçince...
Canım teşekkür ederim, ben de farklı yazılar okuyarak çözüm yolları bulmaya çalışıyorum, gerçekten de yüzyılın kanayan yarası çalışan kadınların dramı, hem güçlü görünmek ama güçsüz olmak, hem hiçbir şeye yetişememek sürekli koşturmak, hem ekonomik bağımsızlığınızı kazanın eşlerinize muhtaç olmayın diye yetiştirilmek, yani sonuçta bu bizim hatamız değil bize çocukluğumuzdan beri bu tembihleniyor.
Ki okuyup o zorluklardan geçtikten sonra insan daha anlayışlı, daha mütevazi oluyor, bu da evlilik aşamasında dezavantaj getiriyor bize.
Tevazu kendini bilmezler tarafından yanlış algılanıyor.
Eşimizle ailesiyle anlaşamadğımızda daha da zırhlanıyoruz, güçlü olduğumuzu ispat etmeye çalışıyoruz ama karşı tarafta bu farklı algılanıyor, erkek kendinden güçlü kadını istemiyor, biz güçlü oldukça eziyorlar, sonuç olarak o kadar güç gösterisinden sonra ayrılmıyoruz da.
Ki bu yanlış anlaşılmasın şiddet gören, sözlü ya da hareketle ezilen, aldatılan kadınlar için geçerli değil bu, onlar güçlü olsunlar ezdirmesinler kendilerini.
Birazdan o yazıyı kopyalıcam buraya umarım herkese faydası olur, ama önemli olan bütün yazılarını okumak tek bir yazıyla insan değişemiyor.

En büyük hatamız,herşeye yetişme çabamız...

Eşlerimizi rahatlığa alıştıran bizleriz,hemde bu hatayı daha en başından yapıyoruz.

O anda farkında olmuyoruz işleri halletmek adına belki ama sonrasında gerçeklerle yüzleşiyoruz.

Erkek,erkekliğini bilecek,kadın kadınlığını...

Bizler hayat şartları gereği,hem çalışıyoruz,erkek gibi para kazanıyoruz,ev işleri,çoluk çocuk eş

derken sorumluluklarımız sürekli artıyor,altında ezilsekte sesimizi çıkarmıyoruz.

Erkek ne yapıyor?Para kazanıyor,çok yoruldum diyerekten evde eşiyle ilgilenmiyor,

çalışmak dışında başka yaptığı birşey olmuyor...Kadının mutsuzluğu başlıyor,kendini yalnız hissetmeye başlıyor.

Zaman geçtikçe hatta eşine saygı duymamaya başlıyor...

Bizler robot değiliz ama robotlaştık işte,yapacağımız herşey planlı programlı,

bizim dinlenmeye hakkımız yok,

hasta olmaya hakkımız yok,

nazlanmaya hakkımız yok,

çoğumuzun ev hanımı olma lüskü yok,

yok ta yok yani...

Bence;bir arkadaşın verdiği örnekte ki gibi kavanoz kapağını açmaktan aciz değiliz,

ama eşlerimizi çağırıp açtırmalıyız...

Bu örnek aslında çok şey anlatıyor içinde.
Bu kavanoz kapağını ben yapıyorum artık, eskiden bıçakla falan açmaya çalışırdım şimdi eşime aşkım güçlü ellerinle şu kavanozu açar mısın diyorum, mutlu mutlu açıyor.
Bazı ev hanımları eşlerinin yardımcı olmamasından şikayet ediyor, biz ne yapalım şimdi çocuk yok bizde olduğu zaman ne yapıcam bilmiyorum.
Üstelik bizden de ev hanımları gibi bir performans bekleniyor.
Akşam söylemesi ayıp kuru fasulye ve pilav yaptım, kurufasulyeye et koymadım eşim ben yemem bunu etsiz dedi, buzluktaki eti çıkartıp çözmek imkansız.
Yani yemek bulmuş beğenmiyor, benim imkanım bu kadar daha fazlasını yapamıyorum, ki ben et yemiyorum benden her yemeğe et koymamı bekliyor.
 
İkinci dersimize geldik. İlk derse gelen yorumlarda iletişimle ilgili çok soru gelince, derslere iletişim ile devam edelim dedim; ama bu zıtlık meselesi çok önemli. Bu konuyu işlemeden iletişimdeki farklılıkları da izah etmek zor olacak. İletişim konusuna en kısa zamanda geleceğiz inşallah.

Derslerde bazen önceki yazılarımdan cümleler alacağım, aynı cümleleri yeniden kurmamak için. Devamlı okurlarıma tanıdık gelen cümleler olabilir, tekrar faydalıdır.

Dersimiz Kadın-Erkek arasındaki zıtlık.

Allah kadın ve erkeği birbirine zıt yaratmış. Güçler karşıtı olan güçlerle eşlenip bütünleşirler: Ateş -su, gök- yer, güneş-ay, nefes almak-nefes vermek, siyah-beyaz, itmek- çekmek, artı-eksi, kadın- erkek. Karşıt güçler bütünlüğü oluşturan parçalardır.

Hz Mevlana:

“Zıtlıkların uyumundan hayat doğar. Zıtlıkların savaşı ölümdür.” der.

Kadın ve erkek birbirlerine pek çok yönden zıt yaratılmıştır. İki cinsi birbirine çeken şey de bu zıtlıktır. Bedenen ve ruhen. Kadın ve erkeğin doğuştan getirdiği özellikler vardır.

KADIN: Şefkat ve teslimiyet. (Dişil)

ERKEK: Liderlik, güç ve iddia. (Eril) özelliklerle dünyaya gelirler.

Güce karşı teslimiyet, iddia ya karşı şefkat birbirini tamamlar ve bütünler.

Günümüzde en büyük sorun, bu zıtlığın bozulmaya çalışılmasından dolayı; kadın ve erkeğin birbirine benzemeye başlamasıdır. Bu noktada erkekler; kadınlaşma yolunda yavaş giderken, kadınlar hızlı bir şekilde erkekleşiyorlar.

Sevgili peygamberimiz rahmet peygamberidir, çok az lanet etmiştir. Lanet edilen şeyler konunun öneminden dolayıdır. Allah’ın rasûlu:

“Kadınlara benzemeye çalışan erkeklere ve erkeklere benzemeye çalışan kadınlara lanet olsun.” buyurmuştur.

Çünkü zıtlığın bozulması, kadının ve erkeğin ailede rollerinin bozulması demektir; bu da bütün dengeyi bozar. Zıtlıktır aslında arada çekiciliği sağlayan. Zıtlıktır hayatı keyifli kılan, doğru davranış varsa tabii ki.

Yurt dışında kadınlar üzerinde yapılan araştırmalarda dişil özellikler olan şefkat ve teslimiyet yerine, erkek vasfı olan güç ve iddia ortaya çıkıyor. Bizde de yapılsa aynı sonuçlar çıkacaktır.

Pek çok kadın güçlü olmakla övünüyor. Oysa güçlü falan değiliz. Meslek sahibi, kariyerli, güzel kadınlar daha çok psikologa gidiyor. Bakarsanız güç adına her şey var; fakat mutlu değiller. İnsan bilgisayar değil ki kendini sıfırlasın. Ne yaparsak yapalım, yaratılışın önüne geçemiyoruz.

Feminizm duyguda kadın, davranışta erkek yeni bir tip ortaya çıkardı. Bu yüzden feminist kadın farkında olmadan hem kendiyle hem erkekle mücadele halindedir. Bir türlü sükûna kavuşamaz.

Biz kadınlar zayıf yaratılmışız. Ne kadar güçlü görünmeye çalışırsak çalışalım, zayıfız. Bedenen zayıfız, erkeklerdeki kasların yarısına yakın kas yapısına sahibiz. Onların sahip olduğu beden gücünün çok azına sahibiz.

Duygusalız; fazla duygusallık da bir zayıflıktır. Çabuk ağlarız, her şeyin içine duygularımızı mutlaka katarız. Duygusal olmak elbette kötü değil, duygular hayatın tadıdır; ama bir noktada da zayıflık olduğunu kabul edelim.

Zayıfız; ama aciz değiliz. İkisi arasında çok büyük bir fark var; lütfen karıştırmayalım. Kadınların en çok itiraz ettiği noktadır bu. Eğitimlerde “Güçlü görünmek için boş yere uğraşmayın.” dediğimde “Zayıf görünürsek kocalarımız bizi ezer.” cümlesi hiç değişmeyen cümledir.

Allah(c.c) kadını zayıf yaratırken, erkeği zalim yaratmamış; tam aksi koruma duyguları ile yaratmış. Erkekler zayıf kadınları değil (istisnalar kaideyi bozmaz) güçlü görünmeye çalışan kadınları ezerler genellikle. Onlarla yarıştıkları için. Erkeğin merhametini uyandıran şey kadının zayıflığıdır.

İnsan beyni sağ ve sol beyin olmak üzere işlevleri açısından iki yarımküreye sahiptir. Kadınlar beyinlerinin sağ yarım küresini daha çok kullanırken, erkekler sol yarımküresini daha çok kullanırlar. Bu yüzden hayata, olaylara bakışları da farklıdır. Fakat beyinde ortak kullandıkları alanlar sebebi ile de birbirlerini anlamaları da mümkündür.

Kadın ve erkeğin mutlu olması için benim gördüğüm üç yol var:

Birinci yol: Kadının erkeğe teslimiyeti: Allahın kurduğu doğal sistem işleyişe geçer. Kadın ve erkek dağda da doğup büyüseler “evlilik okulu bilgilerine” ihtiyaçları olmaz. Kadın erkeğin gücüne cesaretine hayrandır, saygı duyar. Erkek de ondan farklı yaratılmış bu çekici varlığı sever, korur. Bu kadar basit.

Fakat günümüzde bu teslimiyet işi kadınlara ağır geldiği için aksaklıklar orda başlıyor. Bir önceki derste Rabbimizin âyetle bize gösterdiği yol da bu ilk yoldur.

İkinci yol: Kadınların sorularına doğru cevapları bulmaları. Sorular, sorular, sorular…Kadınların bitmeyen soruları.Neden itaat? Niçin ben? Beni ezer mi? O ne yapacak?…Sorularına doğru cevap bulduklarında itaat edebilirler. Bu adım da karı koca arasındaki sorunları azaltır.

Üçüncü Yol:Kadın ve erkeğin birbirini tanıması, yaratılış özelliklerini bilmeleri. Birbirlerini tanıdıkça birbirlerine karşı anlayışları artacak, sevgileri beslenecek. Üçüncü adım için iki tarafın birlikte emek göstermesi lâzım. İki tarafın gayreti elbette daha iyi bir sonuç verecektir.

Birbirini tanımanın en iyi yolu aradaki farklılıkları bilmekten geçer. Konuyu toparlarsak kadınların en temel üç özelliği:

1-Beynin sağ tarafını çok kullandıkları için duygusal olmaları.

2-Şefkat ve teslimiyet duygularının ağırlıkta olması.

3-Yumuşak yaratılmış olmaları.

Kadın ruhen yumuşak yaratıldığı gibi, bedenen de yumuşak yaratılmış. Ruh ve beden yaratılışında bir bütünlük var. Kadın bu yumuşaklığı, kişiliğinde, ahlakında, sesinde, bakışında kısacası davranışlarında korumak zorundadır.

Kadını kadın yapan şey yumuşaklığıdır. Bir erkeğin kadında aradığı, ona çekici gelen şeyde yumuşaklıktır. Yumuşaklık eziklik değildir. Kadının gücü yumuşaklığındandır. Kadın dişidir, dişi de yumuşaktır.

Dişi demek dekolte giyen demek değildir. Dekolte giymek, kadını dişi yapmaz, sadece seksi gösterir. Dişilik ve seksilik arasında da çok büyük bir fark vardır. Kadınların yanıldığı ve karıştırdığı noktalardan biri bu. Dişilik her zaman erkeği çeker; ama seksi olmak her zaman işe yaramaz. Bu yüzden günümüz seksi kadınların çoğu yalnızdır. Mankenler, şarkıcılar genellikle aldatılır.

Mesela pek çok kadının başına gelmiştir. Kadın çok yorgundur; ya kalabalık misafir ağırlamıştır ya da cam, halı büyük temizlik yapmıştır, kolunu kıpırdatacak hali kalmamıştır. Kadın bir an önce uyusam derdinde iken kocası onunla birlikte olmak ister. Kadın bunu kendine yapılmış bir hakaret olarak görür. Canı çıkıyordur; ama kocası onu zerrece düşünmeyip keyfinin derdindedir. O anda karar verir; bu adam onu kesinlikle sevmiyordur.

Genellikle kavga ile biter bu isteğin sonu, kadın sonuna kadar haklı olduğuna emindir. O yorgunluğun üstüne bir de ağlayarak uyur.

Erkekler böyle keyif ehli midir, acımasız mıdır, düşüncesiz midir? Neden karısı bu kadar yorgunken onunla olmak istemiştir? Cevabı çoğu zaman erkek kendi de bilmez.

Bu sorunun cevabı fıtrattan başka bir şey değildir. Kadının en yorgun hali, en güçsüz halidir. Kadının güçsüzlüğü erkeğe kendi gücünü hatırlatır.

Pek çok kadın farkında olmadan yorgunken kocasına yüzünü asar. Kimseye asılmayan yüz, kocayı görünce asılır. “Güçsüzüm diye sakın yaklaşma.” mesajıdır bu. Asık yüz erkeği kadından uzak tutar; ama iyi bir metot değildir. Ayrıca yorgunluğu en iyi alan şey, iyi bir banyodur.

İkinci dersten biraz cinsel konulara girmiş olduk. Cinselliği ayrıca ders olarak da göreceğiz, evlilikte çok önemli bir konu. Ara ara derslerin içinde de geçecek. Cinsel sorunlar iletişim sorunlarına, iletişim sorunları cinsel sorunlara sebep olduğu için iletişim ve cinselliği ayırmak çok mümkün değil aslında.

Kısacası kadının yumuşaklığıdır, edasıdır erkeği çeken. Kadın sertleştiği kadar, erkekleşmeye başlamış demektir. Erkekleşmeye başladığı anda bakışı, yürüyüşü, elini kolunu kullanışı, giyinişi, ses tonu, tavrı her şeyi değişmeye başlar. Erkek gözünde de hiçbir çekiciliği kalmaz.

Yumuşaklık nezaketi, zarafeti beraberinde getirir. Kadının yumuşaklığı yabancı erkeklere karşı hanımefendilik olarak tezahür eder. Çalışma hayatında kadın ciddi olayım derken erkeksi olmaya başlıyor bu da evde eşine yansıyor.

Kadının edası evde olmalıdır. Eda kadına yakışır erkeğe değil. Kadınlara sorsam, ne dersiniz? Hanginiz edalı, yumuşak bir koca istersiniz? Sapık falan değil ama kadınsı.

Akşam kapıdan salınarak giren, her işinize yardım eden, çabuk kıkırdayan, size saatlerce gün içinde yaşadıklarını anlatan,edalı edalı yürüyen, hülyalı hülyalı bakan, biraz da korkak bir koca isteyen bir hanım var mı?

Yoktur, “öyle koca istemeyiz” diyenler çoğunluktadır. Fakat çoğu zaman tam tersini erkekler yaşamak durumunda kalıyorlar. Akşam eve geldiklerinde edasını kaybetmiş, kadın görüntüsünde; ama dişiliği olmayan, erkeksi bir kadın ile muhatap olma durumunda kalıyorlar.

Biz kadınlar kadınsı bir erkek istemiyorsak, erkeklerinde erkek gibi kadın istememe haklarına saygı duymamız lâzım.

Erkekler kadınlar gibi yumuşak yaratılmamış. Erkek bedeni kaslı ve sert yaratılmış. Hayata bakışı da serttir erkeklerin. Beden ve ruh arasında bir bütünlük yine var. Duygularını karıştırmadan mantık çerçevesinden bakarlar çoğunlukla. Erkekte sertlik makbuldür. Hiç bir normal erkek “Ben şöyle yumuşağım, şöyle kadınsıyım.” diye övünmez. Erkekler güçle övünürler. Beden güçleriyle, zeka güçleriyle, meslekleriyle, arabalarıyla, başarılarıyla…

Fakat pek çok kadın, erkek gibi olmakla övünüyor. “Erkek gibi kadın” bir iltifat bizde. Oysa kadın için erkek gibi olmak en büyük hata. Erkek için de kadın gibi olmak, bitiş, demektir. Erkekler de kadınsı hareketlerden kaçınmak konusunda özenli olmak durumundalar. Hangi davranışlar kadınsıdır, erkekler kaçınmalıdır, onları da yine derslerde işleyeceğiz.

Bu yüzden kadın-erkek arasındaki farklılığı öğreneceğiz ki biz kadınlar, erkekleri kendimize benzetmeye, erkekler de bizi kendilerine benzetmeye çalışmasınlar. Önce yaratılışa saygı duyalım ve onu korumaya özen gösterelim. Birbirimize özenmeyelim, taklit etmeyelim.

Bunlar en temel farklılıklar. Diğer farklılıkları dersler devam ettikçe göreceğiz.
 
29 yaşındayım hayatın sırrını çözdüm diyemem ama eşimle aramda bu erkek kadın olaylarında
keskin çizgiler koydum daha nişanlılık döneminden itibaren
eşimin durumu iyi çok şükür benim çalıştığım paraya ihtiyacımız yok ama
evlendiğim günden beri çalışıyorum ama çalışıyorum para kazanıyorum diye
eşimle hiç bir zaman restleşmedim.
iş çıkışı eve giderken en az iki fırının sayısız market ve bakkalın önünden geçiyorum
bazen markete gidip akşam için alışveriş yapıyorum
eşim benden yarım saat sonra evde olur genelde
eşim gelmeden arar bir şey alayım mı diye ona markete gitmiş olmama rağmen
eve gelirken ekmek al diyorum. ekmeği o alsın
çünkü kendini evin erkeği gibi hissetmesini sağladığımı düşünüyorum,
elini kolunu sallaya sallaya eve gelip hazır sofraya oturmaya alışmasını istemiyorum.
bazen eve geç gidince kapıcıya yetiştiremiyoruz çöpleri
eşimin eline veriyorum canım çöpleri atabilir misin diye.
balkona koyup ertesi güne bırakmıyorum,eşim de evin sorumluluğunu alsın diye
bunun gibi daha nice şeyler geliştiriyorum.
bunlar ilk aklıma gelenler .
 
selam bende bu konuda bikaç birşey söylemek isterim
7 yıllık evliyim evlendiğimizden bu yana çalıştım hmaileyken kızım doğduğunda
ama hamile kalınca çalışmak istemiyordum aslında kızım doğduğunddada
ama borçlarımız vardı evimiz zaten kira eşimi tek bırakmak istemedim borçlarla ve bunu ona söyledim
aslında çalışmam ama senin tek başına borçlarla boğuşmana gönlüm razı değil dedim benim en büyük korkum eşinin çalışmasının rahatlığına alışmış kocadır
allaha şşükür öyle birşey olmadı ve şimdiye kadar eşimin yapacağı hiçbirşeyi ben yapmadım yapabiliceklerimide yapmadım
mesela evin teli ve neti benim üzerimedir ama her taksiti borcu faturayı üzerime almadım diyelim borca sıkıştık acil paraya ihtiyacmız var hemen gidip ailemden istemedim
çalşıyor olsamda cebimde para olsada birşey alıcağım zaman kafama göre gidip almadım ister market alışverişi olsun ister giyim eşya ne olursa olsun tek başıma almadım
geç gelicem sen git al desede olmaz tek başıma karar veremem sonra gideriz dedim ev sahibi yada yönetici tarzı insanlarla hiçbir zaman muhattap olmam eşime yönlendiririm direk
herkes kendi sorumluluğunu bilecek bana göre nazlı bir insan değilimdir arada yaparım yapmakta lazım diye düşünüyorum
 
tanıdığımız bir çift var daha doğrusu arkadaşlaırımız kız bu konuda çok şikayetçi resmen evin kocası olmuş
her iş onda ev sahibi onu arar evde ne varsa onun üzerinedir çocukların okulu ev taşıdılar gardolabını kız sökmüş ya yok artık dedim
çok yoruldum artık deyip duruyordu bunların hepsi benim hatam diyor
 
selam bende bu konuda bikaç birşey söylemek isterim
7 yıllık evliyim evlendiğimizden bu yana çalıştım hmaileyken kızım doğduğunda
ama hamile kalınca çalışmak istemiyordum aslında kızım doğduğunddada
ama borçlarımız vardı evimiz zaten kira eşimi tek bırakmak istemedim borçlarla ve bunu ona söyledim
aslında çalışmam ama senin tek başına borçlarla boğuşmana gönlüm razı değil dedim benim en büyük korkum eşinin çalışmasının rahatlığına alışmış kocadır
allaha şşükür öyle birşey olmadı ve şimdiye kadar eşimin yapacağı hiçbirşeyi ben yapmadım yapabiliceklerimide yapmadım
mesela evin teli ve neti benim üzerimedir ama her taksiti borcu faturayı üzerime almadım diyelim borca sıkıştık acil paraya ihtiyacmız var hemen gidip ailemden istemedim
çalşıyor olsamda cebimde para olsada birşey alıcağım zaman kafama göre gidip almadım ister market alışverişi olsun ister giyim eşya ne olursa olsun tek başıma almadım
geç gelicem sen git al desede olmaz tek başıma karar veremem sonra gideriz dedim ev sahibi yada yönetici tarzı insanlarla hiçbir zaman muhattap olmam eşime yönlendiririm direk
herkes kendi sorumluluğunu bilecek bana göre nazlı bir insan değilimdir arada yaparım yapmakta lazım diye düşünüyorum

siz de benim gibi işin püf noktasının eşinize evin erkeği olduğunu hatırlatacak davranışlarda bulunmak olduğunu düşünüyorsunuz.
kadın zaten bireysel hareket edip her şeyin üstesinden gelmeye çalıştıkça
erkek de ''nasıl olsa kendi başına halleder'' düşüncesi gelişiyor.
 
29 yaşındayım hayatın sırrını çözdüm diyemem ama eşimle aramda bu erkek kadın olaylarında
keskin çizgiler koydum daha nişanlılık döneminden itibaren
eşimin durumu iyi çok şükür benim çalıştığım paraya ihtiyacımız yok ama
evlendiğim günden beri çalışıyorum ama çalışıyorum para kazanıyorum diye
eşimle hiç bir zaman restleşmedim.
iş çıkışı eve giderken en az iki fırının sayısız market ve bakkalın önünden geçiyorum
bazen markete gidip akşam için alışveriş yapıyorum
eşim benden yarım saat sonra evde olur genelde
eşim gelmeden arar bir şey alayım mı diye ona markete gitmiş olmama rağmen
eve gelirken ekmek al diyorum. ekmeği o alsın
çünkü kendini evin erkeği gibi hissetmesini sağladığımı düşünüyorum,
elini kolunu sallaya sallaya eve gelip hazır sofraya oturmaya alışmasını istemiyorum.
bazen eve geç gidince kapıcıya yetiştiremiyoruz çöpleri
eşimin eline veriyorum canım çöpleri atabilir misin diye.
balkona koyup ertesi güne bırakmıyorum,eşim de evin sorumluluğunu alsın diye
bunun gibi daha nice şeyler geliştiriyorum.
bunlar ilk aklıma gelenler .
Çok doğru davranmışsınız, sanırım yetiştirilme tarzından kaynaklanıyor, benim annem de babamın yapması gerek çoğu işi kendisi yapardı. Para kazanıyorum diye hiçbir kadının restleştiğini sanmıyorum ama hayat bana yanlış öğretilmiş birkaç yorumla derdimi anlatmam zor aslında eşimden de kaynaklanıyor bazı şeyler.
Evlenirken bütün herşeyi ikimiz yapıcaz birbirimize destek olucaz diye anlaştık, çok büyük zorluklardan geçtik, ama ben çalıştığım için eşimin işi o zamanlar olmadığı için hep ben fedakarlık yaptım, sonra ailesiyle sorunlar yaşadım yorgunum dedim eşim çalışıyorsan kendine çalışıyorsun dedi o anda koptum, yani burda kim susabilirdi bilmiyorum detaylarını öğrenmek isteyen eski konularımı okuyabilir.
Daha sonra ben de gardımı almaya başladım, çalışıyorum sana ihtiyacım yok diye ama eşimin beni savunmaması ve beni suçlaması benim bu tavırlarımdan önce, o yüzden asıl sorun benim rest çekmem değil.
Demek istediğim, aslında sizin çok güzel uyguladığınızı biz yapamadık, eşlerimize fedakar kadın olup aman sıkıntı çekmesin diyip elimizde avucumuzda olanları veriyoruz zannediyoruz ki çok büyük birşey yaptık. Halbuki erkek rolünü üstlenmişiz, farkında değiliz.
 
Son düzenleme:
peki
ben nasıl davranayım
ailesi sanırım benimle olmasına razı olmadıkları ıcın gonullu bısey yapmıyacaklar
ıkımızınde brııkımı yok
benım aılemın durumu var
benım ıkıncı onun ılk evlılıgı olacak
benım bırde 21 aylık oglum var
beraber para bırıktırıuyoruz
neyi yapmamamı onerirsiniz bana ?
benim bir dairem var bir kira alırım evlenince kira alırım bazısı onu eşinden habersız bırıktır dıyor
banada vereceğiniz akıl varmı
 
peki
ben nasıl davranayım
ailesi sanırım benimle olmasına razı olmadıkları ıcın gonullu bısey yapmıyacaklar
ıkımızınde brııkımı yok
benım aılemın durumu var
benım ıkıncı onun ılk evlılıgı olacak
benım bırde 21 aylık oglum var
beraber para bırıktırıuyoruz
neyi yapmamamı onerirsiniz bana ?
benim bir dairem var bir kira alırım evlenince kira alırım bazısı onu eşinden habersız bırıktır dıyor
banada vereceğiniz akıl varmı
Ben kendi yaşadıklarımdan örnekler verdim, belki benim yaptıklarımı başka insanlar taktir edebilirdi
ama eşim ve ailesi yapmadı hatta bu benim aleyhime oldu.
Benim eşim evlenmeden önce kızkardeşiyle yaşadığım sorunları anlatınca, bana ama sen çalışıyorsun,
evlenmeyi düşündüğün bir sevgilin var, sağlıklısın, ona daha anlayışlı ol demişti.
Ki nişanlandıktan sonra bana karşı daha gaddar oldu, kendi ailesinin hatalarını hiç görmedi neden çünkü ben çalışıyorum, sağlıklıyım, güçlüyüm onlara göre.
Ama diyorum ya herkes aynı olmayabilir.
Bir kere erkeğe çok büyük kolaylık sağlamayacaksın, senin 2. evliliğin olabilir ama seni seviyor ki evlenmek istiyor, o zaman evlenirken bir erkek neler yapılıyorsa bunları yapmak zorunda.
Senin 2. evliliğin olması sizin durumunuzda bir şey değiştirmez açıkcası, ailesi destek olmayabilir ama eğer belli bir yaşa gelmişse, çalışıyorsa ve evlenmeye karar vermişse kendi kendine halledebilir.
Tabi ki evlilikte çiftler birbirine destek olacak, şunu isterim bunu da yap diyip adamı zorlamanın anlamı yok.
Ben bu konuda tecrübeli değilim, yazısını koyduğum Sema hanımın internetten yazılarını bulabilirsiniz, bence onları okuyun.
 
Öncelikle kadınları yargılama gibi bir düşüncem yok, sadece öz eleştiri yapmak ve herkesin kendince bunu sorgulamasını istiyorum.
Daha önceki konumu okuyanlar, eşimin ailesinden ne kadar muzdarip olduğumu, eşimin beni korumadığı, üstelik ailesine daha çok bağlanıp beni suçladığını bilirler.
Şimdiye kadar hep aklımda neden sorusu vardı, konumda bile tam anlatamadığım bir kırgınlığım, beynimde hep o soru işareti, bu kadar süre boyunca hiç kendimde hata görmedim, hatasızım demiyorum ama bunları hakedecek ne yapmış olabilirdim, hep onlar mı suçluydu, acaba ben değilde başkası olsaydı ona da mı aynı davranırlardı vs vs.
Geçenlerde bir yazı okudum başka bir sitede, ismini vermek kurallara aykırı mı bilmiyorum ama yazarın adını verebilirim Sema Maraşlı, isterseniz okuyun yazılarını, islami çerçevede evlilik sorunlarını değerlendiriyor.
Yazısında erkekle kadının eşit olmadığı, ikisinin ayrı varlıklar olduğu, fıtratlarının farklı olduğu, kadınların son zamanlarda erkeksi davranarak mutsuzlaştığını iddia ediyor.
Ben de şahsen yazısını okumadan önce eşimin arkadaşlarının ev hanımı eşleriyle kendimdeki farkları görmüştüm, onlar da evliliğinde sorunlar yaşasa da benden daha mutlulardı, herşeye rağmen eşlerini sevdikleri her hallerinden belliydi.
Ben neden değildim, onlara göre daha avantajlı olmama rağmen neden mutlu değildim bunu çok düşündüm.
Sonra yazıyı okuyunca taşlar yerine oturdu, benim her ne kadar erkeksi davrananışlarım olmasa da yani argo konuşmam, halim davranışlarım kadınsıdır, yani kendimi öyle görürdüm meğer işler öyle değilmiş.
Benim en büyük hatam evlilik aşamasında erkek rolünü üstlenmek, yani eşime destek olucam, evliliğimizi ortak yapıcaz diye hiç kız gibi davranmadım,
evlencek kız ne yapar altın ister, kıyafet aldırır, nazlanır, ben her işin ucundan tutmak değil bütün sorumluğu aldım, benim param demedim eşim ailesine harcadı ses çıkarmadım, alışverişe gitsek kızkardeşlerinin aldıklarını da ödedim, yemek yesek erkek gibi hesabı hep ben ödemek zorunda hissettim kendimi,
halbuki ben gelindim ağır olamadım, bir şeye ihtiyacım olsa gidip aldım, ki kötü niyetle yapmadım amacım biran önce yuvamızı kurmaktı,
ama keşke 1 yıl geç evlenseydik ben de istediğim gibi nazımı kaprisimi yapa yapa düğün yapsaydım, keşke bencil olsaydım biraz,
sonuçta ben onların nefretini kıskançlığını kazandım, antipatik geldim, eşime de öyle, ayrıca karşılarında öyle güçlü olduğum için eşim onların beni üzeceklerine, ezeceklerine ihtimal vermedi, herşeyin sonunda güçlü göründüğüm için haksız duruma düştüm.
Ne demek istediğimi yazıyı okuyunca daha iyi anlıyacaksınız, başka yazıları da var tabi ama beni kendime getiren bu yazısı oldu.
Amacım benim yaptığım hataları başkalarının yapmaması, inanın güçlü göründükçe eziliyorsunuz, erkeklerin rolünü üstlendikçe daha mutsuz oluyorsunuz,
yazılarını internetten koyayca bulabilirsiniz, evlilik okulu adında dersleri de var bir sitede, yorumlarınızı bekliyorum.


Cok dogru bu bende ayni hatayi yaptim hep gucluydum kimseye ihtiyac duymadan herseyimi yaptim
yurt disinda yasiyorum esimi yanima getirebilmek icin is buldum ev buldum evimi hazirladim esim biraz hazira geldi ilk aylar isi yoktu herseyi ben odedim evi gecindirdim ki yine olsa yine yapardim esimi kendi ailesine karsi zaman geldi korudum ona haksizlik yapiyorlar diye dugun alisverisi yapildi cogunu ben odedim ki altinlarim satildi ses cikarmadim esimde benim hic ezilebilecegimi dusunmuyor cunku gucluyum ya ben ki en cok ezilen ben oldum hem esim tarafindan hem ailem tek derdim ise guzel bir evlilikti mutlu olmakti ki sonuc ortada mutlu degilim ....
 
Benim de hatam aynı. Eşim o dönemde yurt dışında olduğu için nikah salonunu ben buldum, nikah şekerlerini ben yaptırdım, davetiyeyi ben beğendim, nikah işlemlerini ben başlattım vs... Sonra yurt dışından dönüp ev eşyalarını alacagımız zaman dedim ki,sen tv'nin modelini markasını belirle, beyaz eşyaları da ben belirlerim. tüm beyaz eşyaları ben belirledim, forumlardan okudum, modellerinin artılarını eksilerini belirledim ve kafamda şu markanın şu modeli diye gittik mağazaya. Tv'yi nasıl aldık peki? Mağazaya gittik, izledik ve aldık. Hem de çok işe yaramaz bi özelliği olan bi tv'ye eşşek yüküyle para ödeyerek.:47:

Bir arkadaş yazmış ya yöneticiyle ev sahibiyle ben muhattap olmam, eşime yönlendiririm diye. Ben de aynı taktikle eşime yönlendirdim, ama baktım bizimki ezik, çocukluğu boyunca ne hakkını aramış, ne iki lafı bir araya getirip konuşmuş. Herşeyi anası babası halletmiş, zaten öyle çok haklarını arayan, doğrusunu yanlışını araştıran bir aile değiller.
Dayanamadım bazı konularda ben de müdahil oldum olaylara. :47:

Ben de kadınlığımı bileyim, erkek üzerine düşeni yapsın, azcık hırçın olsun da hanımhanımcık olmak rolü bana kalsın dedim ama adam pasif. Heveslensin, gururlansın diye onun mesleği gereği uzman olabileceği bir konuda danışırım bazen, sonra kendinden emin şekilde "şöyledir" dediği şey aslında öyle çıkmaz sonradan. Ve güvenim kaybolur. Hiçbir şeyi araştırmaz, öğrenmez. Ben böyle adama karşı nasıl teslimiyetçi olayım? Ben herşeyin aslını astarını öğrenme meraklısı bir tipken nasıl bu adama karşı pamuk gibi kadın olayım? Erkeklik hormonu salgılamaktan polikistik over oldum :14: Bizim aramızdaki kadın erkek dengesi o kadar şaştı ki, o kadar saçmasapanlaştı ki... Sonumuz hayrolsun...
 
Back
X