Teknolojik gelişmeler, değişen toplumsal ihtiyaçlar ve hayat tarzları evliliklerin kısa ömürlü olmasına neden oluyor. Yeni nesil evliliklerde çiftlerin neden 40 yıl bir yastıkta kocamak yerine hakim karşısına koştuklarının yanıtı bu yazıda…

İstatistiki veriler son yıllarda boşanmaların evlenme oranlarını aştığını gösteriyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar, ‘iyi günde kötü günde’ diyerek başladıkları evliliklerini çok daha kolay bitirebiliyor. “Günümüz evlilikleri en çok hangi sebeple sona eriyor?” sorusunu yönelttiğimiz Nisan Danışma Merkezi’nden Psikolog Feyza Bayraktar, ilk sebebin eşler arasındaki iletişimsizlik olduğunu belirtiyor. Evlilikleri bitiren nedenlerle, evlilik öncesi ilişkileri bitiren nedenler arasında öncelik sıralaması açısından bir farklılık olsa da şu bir gerçek ki; iş hayatında eskisinden daha fazla sayıda ve daha etkin rol alan kadınlar, mutsuz oldukları evliliklerden ve ilişkilerden çok daha kolay uzaklaşıyor. Erkekler ise sevgililerinin ya da eşlerinin kariyer başarısından gurur duymakta her zaman başarılı olamıyor ve acısını kadından çıkarmayı tercih ediyor. Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, günümüz evliliklerini bitiren öncelikli sebepleri ve çözüm yollarını anlattı.

İLETİŞİMSİZLİK

Yeni nesil evliliklerde kadın da erkek de çalıştığı için, iki taraf da akşam eve yorgun geliyor. Çiftler ayrı koltuklara uzanıp televizyon karşısında uyuyakalıyor ya da farklı odalarda farklı programlar izliyorlar. Sadece erkeğin çalışması halinde, günümüz koşullarında evin geçimini sağlayabilmek için çok yoğun çalışmak zorunda kalan erkek eve geldiğinde eşini dinlemek, eve ve çocuklara dair sorunları duymak istemiyor. Çalışma saatlerinin hafta sonuna sarkması tatil programları yapmaya da engel olabiliyor. Tüm bunların sonucu olarak eşler arasındaki paylaşım ve iletişim azalıyor, taraflar birbirlerinin iş ve sosyal hayatları hakkında hiçbir şey bilmez hale geliyor. Zaman içinde birbirlerinin sadece birer ev arkadaşı haline gelen eşler, hem yalnız hem stresli oluyor.

Ne yapmalı?

İletişimsizlik oluruna bırakıldığında iyice çözümsüz hale geliyor. Eşlerin ilişkilerindeki heyecanı ve iletişimlerini sürdürmek için çaba sarf etmeleri gerekiyor. Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, iletişim eksikliği yaşayan eşlerin birbirlerine zaman ayırmak için özel programlar yapmalarını öneriyor ve “Haftada bir akşam beraber film izleyebilir, hafta sonları varsa çocuklarınızı ailenize emanet edip şehir dışına kısa seyahatler yapabilirsiniz. Ayrıca ev yaşantısında kendinize daha fazla özen göstererek bitmesini istemediğiniz heyecanınızın sürmesini sağlayabilirsiniz” diyor.

ÇOCUK MERKEZLİ EŞLER

Evliliklerde özellikle kadınların çok sık yaptığı hatalardan biri de kendilerini çocuklara adamak… Kadın, doğum yaptıktan sonra ilgi ve sevgi odağını değiştirip tamamen çocuğa yönelmeye başlayabiliyor. Çocuğunu uyuturken onun yanında yatıyor ya da çocuğu yataklarına alıyor. Bu durum eşlerin hem duygusal hem de cinsel paylaşımını azaltıyor. Erkek kendini itilmiş hissediyor. Daha az görülmekle birlikte bazı erkekler de aynı şekilde çocuklarına aşırı ilgi gösterip eşlerini ihmal edebiliyor.

Ne yapmalı?

Ailenin çocuk merkezli olmamasını sağlamak, ailede herkesin farklı bir rolü olduğunu fark etmek gerekiyor. Ayrıca çocuğun sadece anneye ya da babaya ait olmadığı, her ikisinin ortak çocuğu olduğunu unutmamak şart. Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, bebeklerin mümkün olan en küçük yaşta ayrı odada uyumaya alıştırılmasını, kendi odasında yatmayı reddeden çocuklar için psikolojik destek alınmasını öneriyor.

ANNE-BABADAN KOPAMAMAK

Bazı kadınlar ve erkekler evlendikten sonra dahi kendilerini hala ailelerine ait hissediyorlar ve önceliği anne-babalarına veriyorlar. Kadınların çalışıyor olması erkeğin ya da kadının annesinin bazen de hem anne hem babasının aynı evde yaşamasını gerektiriyor. Evde büyüklerin de yaşıyor olması çiftlerin cinsel hayatlarını sadece yatak odası ile sınırlı hale getiriyor. Ses duyulacak, fark edilecek korkuları cinsel hayattaki heyecanları azaltıyor. Anne ya da kayınvalidenin bazen de babanın, eşler arasındaki sorunlara doğrudan müdahale etmesi de sorun yaratıyor. Tartışan çift akşam yatak odasında baş başa kaldığında barışsa bile olaya şahit olan büyükler konuyu tekrar tekrar hatırlatabiliyor. Anneleri tarafından yönetilen kadın veya erkek bu durumda etki altında kalabiliyor.

Ne yapmalı?

Evlenen kişilerin artık yeni bir ailelerinin olduğunu, anne-babalarının ikinci sırada kaldığını kabul etmeleri gerekiyor.

CİNSEL SORUNLAR

Çocukluktan itibaren cinsellik hakkında korkutularak yetiştirilen kız çocukları yetişkinlik döneminde çeşitli sorunlarla karşılaşabiliyor. Cinsel ilişkiye girememe (vajinismus) ya da orgazm olamama gibi sorunlar kadınların cinselliğe bir zorunluluk gibi yaklaşmasına neden oluyor. Evliliğini sürdürebilmek için zorla cinsel ilişkiye giren kadınlar zamanla eşlerinden kaçmaya, uzaklaşmaya başlayabiliyor. Erkekler ise erken boşalma ya da ereksiyon olamama gibi sorunlar yaşayabiliyor ancak bunların tedavisinden çekiniyor, doktora gitmeyi reddedebiliyor. Cinsel paylaşımdaki sorunlar evliliklerin çatırdamasına neden oluyor.

Ne yapmalı?

Cinsel sorunlar için bir uzmandan yardım alma fikri özellikle erkekler için zor olsa da böyle durumlarda çift terapisi ve cinsel terapi almak sorunların çözümünde büyük fayda sağlıyor.

ALDATMA

Aldatma her iki taraf için de kabul edilemez olarak nitelendirilse de Türk toplumunda kadınlar çoğunlukla eşlerini affetmeyi seçiyor. İlk başta öfkelenen, sert tepki veren kadınlar zaman içinde olayı sineye çekmeyi tercih ediyor. Ekonomik özgürlüğü olan ya da çocuğu olmayan kadınlar aldatıldığında ayrılma kararını daha kolay alabiliyor. Ancak aldatan taraf kadın olduğunda erkeklerin yüzde 90’ı hemen ayrılmak istiyor.

Ne yapmalı?

Bir eylemin aldatma olup olmadığı kişilerin bakış açısına göre değişiklik gösteriyor. Bir kadın eşinin internet üzerinden bir başka kadınla sohbet etmesini aldatma olarak kabul etmeyebiliyor ya da bir başkası eşinin kendisini aldatmasında haklı sebepler bulmaya çalışabiliyor. Bazıları içinse küçük bir davranış bile çok önemli olabiliyor. Bu yorumlamalar kişinin ve ilişkinin yapısına göre değişiyor. Aldatma ile ilgili sorunlarda öneride bulunmak da bu nedenle çok doğru bir yaklaşım olmuyor.

KARİYER KISKANÇLIĞI

Son yıllarda kadınların iş hayatında hızla yükselmeye başlaması, eşlerinden daha üst pozisyonlarda görev almaları sonucunu da doğuruyor. Bazı erkekler bu durumdan mutluluk duyabilirken bazıları ise bunu sorun haline getirebiliyor. Karısının iş hayatındaki ilerlemesini engellemek isteyen eş, olmadık konulardan sorun çıkarıyor, eşinin iş seyahatine gitmesini engelliyor, sonunda da eşini aldatarak bir anlamda intikam almaya çalışabiliyor.

Ne yapmalı?

Eşinin kariyerini kıskanan erkeğin bunun eşi ile değil, kendisi ile ilgili bir problem olduğunu kabul etmesi gerekiyor. Kadının bu durumda yapacağı tek şey ise eşinin hassas olduğu konularda özellikle onun üzerine gitmemeye çalışmak, gerektiğinde onun gururunu okşayacak davranışlarda bulunmak oluyor.

MADDİ SIKINTILAR

Türk toplumunda kadının çalışıp çalışmaması halen büyük bir sorun olmazken erkeğin işsiz kalması, sürekli iş değiştirmesi, çalışmaması, iflas etmesi ya da işindeki sorunları eve yansıtması evliliklerde ayrılık nedeni olabiliyor. Evlilikler ‘iyi günde kötü günde’ sözü ile başlasa da kadınlar böyle durumlarda terk edici olabiliyor. Kadının ailesinin bu konuda destek verdiği durumda kadın daha kolay karar verebiliyor.

Ne yapmalı?

Uzman Psikolog Feyza Bayraktar, işsiz kalan ya da sık iş değiştiren kişiyi doğrudan yargılamak yerine herkesin kendine uygun bir işte çalışmıyor olabileceğini düşünmeyi öneriyor. Bu noktada kariyer danışmanlığının çok yardımcı olabileceğini belirten Bayraktar, “Danışmanlık almak için mutlaka üst düzey yönetici olmak gerekmiyor. Çalışan her insan kariyer danışmanlığı hizmetinden fayda görüyor. Sık iş değiştiren kişi, sosyal fobisi veya performans kaygısı olduğu için bunları yaşıyor olabilir. ‘Sen tembelsin’ deyip evliliği bitirmektense eşlerin birbirine destek olması çok daha yerinde olacaktır” diyor.