Blog

  • Gelin ve Damatlara Düğün Öncesi Uyarılar!

    Gelin ve Damatlara Düğün Öncesi Uyarılar!

    İşte o gün geldi çattı! Evinizi, düğün yerinizi, müziği ve pek çok şeyi ayarladınız. Sıra geldi önemli ayrıntılara…

    Gelinlik seçimi
    Gelinlik seçimi yaparken uzun boylu bayanlar dar ve kabarık gelinlikleri, kısa boylu bayanlar ise fazla kabarık olmayan gelinlikleri tercih etmeliler. Kilo sorunu olan kadınların omuzları açık olan gelinlikleri seçmemeleri gerekir. Eğer minyonsanız duvağınız uzun olsun ki, daha uzun görünün.

    Gelin makyajı
    Gelinlerin en özel ve güzel gününde makyajları sade ve doğal güzelliğini ortaya çıkarak şekilde olmalıdır. Gözler için suya dayanıklı maskara, siyah ya da kahverengi göz kalemi (gözlere sade bir görünüm verir), çok yoğun olmamak kaydıyla far, hafif allık ve hafif parlaklık veren bir ruj (pembe ya da gül rengi) doğal güzelliğinizi ortaya çıkaracaktır.

    Çok koyu renklerden ve ağır makyajdan kesinlikle kaçınmalısınız. Bir gelin duru güzelliğe sahip olmalıdır.

    Önce duvak sonra saç
    Gelinler önce duvak seçmeli sonra saç stillerine karar vermeli… Eğer duvağınız çıkarılacaksa kuaförünüzün annenize ve damada nasıl çıkarılması gerektiğini söylemesi gerekir.

    Son hazırlıklar
    Düğün hazırlıklarının tören tarihinden en az 1 hafta öncesine kadar organizasyonunun bitmesi gerekir. Masa düzeni, süslemesi, müzik seçimi, fotoğraf ve video prodüksiyon hizmetleri gibi işler asla son günlere kalmamalıdır.

  • Suda Doğum Hakkında Bilgiler

    Suda Doğum Hakkında Bilgiler

    Uzmanlar, dünyada çok yaygın olmasına rağmen Türkiye’de sayılı kamu ve özel hastanesinde uygulanan suda doğumun ayrıntılarını ve yöntemin ayrıntılarını anlattı…

    Anne adaylarının ‘ben yüzme bilmem’ kaygısıyla küvete girdiklerini belirten Op. Dr. Özlem Uzunlar, bebeklerin doğdukları anda yüzmeye başladığını söyledi.

    Suda Doğum Ünitesi’nin 29 Kasım 2005′te Emine Erdoğan tarafından açıldığını dile getiren Zekai Tahir Burak Hastanesi hekimlerinden Op. Dr. Özlem Uzunlar, bu birimin Türkiye’de hizmet veren ilk kamu hastanesi olduğunu ifade etti.

    Suda Doğumun, Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere 71 ülkede uygulandığını söyleyen Uzunlar, Türkiye’deki henüz yaygınlaşmadığını belirtti.

    Hastanede 2 suda doğum küveti bulunduğunu söyleyen Uzunlar, her bir suda doğum birimine günde bir tane hasta alabildiklerine vurgu yaptı. Doğum eylemi için 37 derece dezenfeksiyon koşullarına uygun, filtre edilmiş su gerektiğini dile getiren Uzunlar, “Şu ana kadar tam 503 bebeğin (haber yayına verildiğinde 508′e çıktı) suda doğdu.” dedi. Uzunlar, suda ilk doğan bebeğin 5 yaşına girdiğini ifade etti.

    Her anne adayı suda doğum yapamaz

    Her anne adayının suda doğum yapamadığına dikkat çeken Özlem Uzunlar, düşük riskli anne adaylarının tercih edildiğini, bunların da çok kilolu olmaması, tansiyon, kalp, astım, şeker hastalığı gibi hastalıkların bulunmaması şartı aradıklarını vurguladı.

    HIV (AIDS) virüsü, hepatit virüsü ya da aktif genital enfeksiyon taşıyan, ya da gebeliğinde çok sık idrar enfeksiyonu geçiren anne adaylarına da suda doğumu önermediklerini aktaran Uzunlar, “Bunun yanında bebekle ilgili faktörler de var. Ya da eşle ilgili faktörler de var. Mesela çoğul gebelik mevcutsa suda doğuma alamıyoruz. Bebeğin eşi önde geliyorsa, annenin suyu yani bebeğin suyu doğum eyleminden çok erken gelmişse ve gelen su berrak değilse suda doğuma alamıyoruz. Bebeğin de normal ölçülerde olması gerekiyor. Bebeğin 4 bin gram üzerinde olmasını çok fazla tercih etmiyoruz.” diye konuştu.

    Suda doğumun duyulmamış bir yöntem olduğunu, anne adaylarına doktorların tavsiye ettiğini söyleyen Uzunlar, “Uygun gördüğümüz gebelere, özellikle doğumdan korkma gibi bir eğilimi varsa normal doğuma teşvik etmek ve yüreklendirmek adına biz tavsiye ediyoruz. Çünkü çok büyük avantajları var. Bir kere doğum sancısını çok az hissediyor. Hastaların belden aşağı uyuşturularak yapılan doğumlardan bile daha az acı hissettiklerini gördük. İkinci avantajı, diğer normal doğum yöntemlerine göre doğumdoğum yapacak hanım için 90 dakika kadar kısaltabilmekte.” değerlendirmesini yaptı. eylemini ilk

    Bebek boğulmuyor mu?

    Anne ve baba adayları suda doğumda en çok ‘bebeğin suda boğulup boğulmadığını’ merak ettiğine dikkat çeken Uzunlar, “Bebek doğduktan sonra şöyle küçük bir tur atıyor. Bu arada aklınıza gelebilir, bu bebek boğulmuyor mu diye. Yeni doğanda ilk refleks, solunum refleksi, doğum kanalından çıktıktan sonra başlar. Ama bebek, anne rahmindeki suyla aynı ısıdaki başka bir suya geçiş yaptığında o ilk solunum refleksi uyarılmamış oluyor ve nefes almamış oluyor. Ta ki biz onu annenin göğsüne yatırana kadar. Bu durumda nefes almadığı için, bebeğin su yutma gibi bir tehlikesi kalmamış oluyor.” bilgisini verdi.

    Anne adayları: “Ben yüzme bilmiyorum”

    Suda doğum öncesinde anne adaylarıyla ilginç diyaloglar yaşandığını vurgulayan Özlem Uzunlar, şu ilginç olayı anlattı: “Bir tane gebemiz gayet uygundu. Teklif ettiğimde ‘hayır ben yüzme bilmiyorum’ falan dedi. Annesi de ‘kızım bu bir küvet, denizde yüzecek halin yok’ gibi şeyler söyledi. Sonra ortamı kendisine gezdirip, anlayınca bu tür bir korku yapmadı. Kendisi sağlıklı bir şekilde doğumunu yaptı ve bebeğini kucağına alıp gitti.”

    Adım adım suda doğum

    – Öncelikle anne adayına anlatılıyor.

    – Annenin tansiyonu ölçülüyor, şeker kontrolleri ve bebeğin iriliğine bakılıyor.

    – Aktif doğum eyleminin başında doğum açıklığı yani 5 cm olduğunda anne suya alınıyor.

    – 37 derece suda annede gerilmeyi engelleyen, sakinleştirici endolfin hormonları salgılanıyor.

    – Annede kan akımının artmasına neden olan bu eylemlerle bebeğin daha iyi oksijen almasına yardımcı oluyor ve en az ağrıyla doğumu yapıyor.

    – Doğum su içerisinde gerçekleşiyor.

    – Göbek kordonu hiç klemplenmeden bebek suda yüzdükten sonra alınıp anneye veriliyor.

  • Saç vücudun barometresi

    Saç vücudun barometresi

    Saç, sinyal verir

    İnsan vücudu sağlıklı işleyişi için gerekli olan enerjiyi ancak sağlıklı bir beslenme şekliyle sağlayabilir. Saç hücreleri özellikle kandan gelen protein ve oksijen yardımıyla çoğalıp saçı oluşturur.

    Özetle; saç kanla beslenir. Akademi Saç Terapi Merkezi Saç Sağlığı Uzmanı (Trikolojist) Evrim Bayraktar “İnsan saçı %90 oranında protein içeren, kopmaya, aşınmaya dayanıklı güçlü bir lif yapısıdır ve vücudun bir parçasıdır. Vücut için gerekli tüm besinler saç için de gereklidir, saç için özel bir beslenme şekli yoktur. Vücudumuz için gerekli enerji besin yoluyla yeterli oranda sağlanamadığında, vücut öncelikle hayati organları koruma altına alır ve en önce saça göndereceği besini keser. Dolayısıyla saçta hacimsel azalma, dönemsel yoğun dökülme, cansızlık ve kırılma yaşanır.

    BEBEĞİN SAÇI DA ETKİLENİYOR

    Akademi Saç Terapi Merkezi Saç Sağlığı Uzmanı (Trikolojist) Evrim Bayraktar, kötü ve eksik beslenmenin kişinin saç kalitesini daha anne karnındayken etkilediğini belirterek sözlerine şöyle devam etti:

    “Amerika’da Duke Üniversitesi’nde yapılan araştırmada hamile bir fareyi dört vitamin grubu -B-12, Folik Asit, Betaine, Choline- ile beslediklerinde bebek farenin tüy renginin değiştiği ve kahverengi tüylü yavrular doğduğu gözlemlenmiştir. Buna karşılık bu takviyelerin verilmediği hamile farenin sarı tüylü yavrular doğurduğu görülmüştür.

    Bu araştırma aslında ilk defa, annenin beslenme şeklinin anne karnındaki bebeğin saç gen yapısını etkilediğini ortaya koyuyor. Bu çalışma insanlar üzerinde yapılmamış olsa dabilim dünyasında beslenmenin insanın gen haritasını etkilediğine dair güçlü bir yargı oluşturuyor. Buradan hareketle kötü ve eksik beslenmenin kişinin saç kalitesini daha anne karnındayken etkilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.’’

    Özetle, saçta besin eksikliğine bağlı kayıplar şu durumlarda sıklıkla görülür:

    • Proteinden eksik beslenme
    • Vejetaryen veya tek tip beslenme
    • Hızlı kilo verdiren şok diyetler
    • Demir eksikliğine bağlı kansızlık
    • Çinko, folik asit, B-12, biotin eksikliği
    • Yeme bozuklukları, anoreksia ve blumia

    SAÇ VÜCUDUN BAROMETRESİDİR

    Genel sağlığımız bozulduğunda saç ilk sinyal veren yapıdır. Akademi Saç Terapi Merkezi Saç Sağlığı Uzmanı (Trikolojist) Evrim Bayraktar, “Saç vücudun barometresidir. Kişinin saçı ile ilgili şikâyetleri arttığında ilk araştırılması gereken saçın yeterli besin alıp almadığı olmalıdır. Bu nedenle kişinin öncelikle neden saç kaybettiği tanısının konulup, araştırılması gerekmektedir. Bu tanıyı en kolay tanımlayacak şey kişiden bir kan testi alınmasıdır. Bu durumda sıklıkla yapılan hata ezbere vitamin kullanımıdır. Ayrıca kişi neden saç kaybettiğini bilmeden çeşitli yöntemler denemekte sonuç alamadığında hayal kırıklığı yaşamaktadır.

    Bu aşamada en doğru adım saç sağlığı uzmanlarından danışmanlık almaktır. Besin kaybına bağlı saç kayıplarında profesyonel yaklaşım saç dökülmesini (şampuan veya losyonlarla) durdurmak/ maskelemek olmamalıdır, aksine bu sonucu yaratan temel sorunu tanımlamak gerekir. Saçta eksik olan temel sorun giderildiğinde saç sorunu çoğu zaman kendiliğinden iyileşecektir. Bu aşamada süreci hızlandırmak ve iyileşmeyi takviye etmek amaçlı ürünler önerilebilir.’’ dedi.

    Saç sağlığını desteklemek için faydası bilinen bazı besin kaynakları:

    • Protein yönünden zengin “ kırmızı et” tüketimi saç için çok faydalıdır.
    • B vitamin grupları, özellikle “Biotin” içeren tahıllı gıdalar, ciğer, yumurta, soya ve mayalı yiyecekler kırılgan saç yapısını desteklerler.
    • Balık tüketmek, içinde Omega3 yağ asitleri, B12, Demir barındırması sebebiyle saçtaki parlaklığı sağlar ve saç derisini canlandırır.
    • Baklagiller, iyi bir protein desteğidir. İçeriğinde demir, çinko ve biotin bulundurur.
    • Fındık yüksek oranda selenyum, çinko ve faydalı yağ asitleri içeriği sebebiyle saç cilt sağlığı için faydalıdır.

  • Ebru Şallı’dan 5 günde zayıflatan şurup

    Ebru Şallı’dan 5 günde zayıflatan şurup

    Ebru Şallı fazla kilolarından ve selülitlerinden kurtulmak isteyenler için bir içecek formülü geliştirdi. Detoks etkisi yapan içecek 5 günde etkisini gösteriyor.

    Herkesin evinde yapabileceği bu içeceği her sabah kahvaltıdan yarım saat önce 1 bardak içen birisinin, 5 günde kendisindeki değişimi fark edeceğini söyleyen Şallı, bu konuda hayli iddialı.

    MALZEMELER:
    – 3 kabak
    – 2 enginar
    – 1 avuç brokoli
    – 1 avuç maydanoz
    – 1 orta boy soğan
    – Yarım limon suyu

    YAPILIŞI:
    Sebzeleri az suda haşlıyorsunuz. Daha sonra bu suyla birlikte sebzeleri blendırdan geçiriyorsunuz. Üzerine limon suyunu da ekleyip tekrar blendırda karıştırdıktan sonra soğuk veya sıcak olarak içebiliyorsunuz. İçine başka hiçbir şey katmıyorsunuz. Sabahları günde 1 bardak içiyorsunuz.

    Ebru Şallı'dan 5 günde zayıflatan şurup

  • Lezzetin İnanılmaz Hafifliği

    Lezzetin İnanılmaz Hafifliği

    Lezzet ve sağlık aynı yerde olur mu, demeyin!
    Bu kitabı okuduktan sonra mümkün olduğunu siz de göreceksiniz…

    Taylan Kümeli’den yeni kitap:
    “Lezzetin İnanılmaz Hafifliği”

    Lezzetin İnanılmaz Hafifliği | 1Nemli Yayıncılık tarafından yayına hazırlanan Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli’nin yeni kitabı “Lezzetin İnanılmaz Hafifliği” raflardaki yerini aldı. Sağlıklı beslenmeyle ilgili 4 + 1 adet kitaptan oluşacak serinin bu ilk kitabında Taylan Kümeli, “lezzet ve sağlık aynı yerde barınmaz” tabusunu yıkmak üzere yola çıkıyor.
    Kümeli, yeni kitabında, doğum yapan kızının hamileliği sırasında aldığı fazla kiloları kendi danışmanlığında verme sürecinde birlikte edindikleri deneyimleri hem lezzetli, hem de sağlıklı yemek tarifleriyle birlikte okurlara aktarıyor.

    Kitabın serüvenine gelince… Taylan Kümeli, hamileliğinde yaşadığı bazı güçlükler nedeniyle aldığı fazla kilolarından kurtulması için kızına her hafta sağlıklı beslenme listeleri hazırlar. Kızı Elif Ezgi bu listeleri uygularken kendisini ilk kez, çocukluğundan beri birikimine tanık olduğu annesinin teknik, uzmanlık, bilimsellik ve tecrübeyle oluşan yol haritasının içinde, uygulama faslında bulur. Anne ve kızın karşılıklı düetleri işte bu şekilde başlar… Elif Ezgi, 33 kilo vererek eski kilosuna geri dönerken yaşadığı süreci sosyal medya aracılığı ile paylaşır ve annesinin sağlıklı beslenerek zayıflama formülünün başkalarına da ilham vermesine aracılık eder. Ardından bu formülü zenginleştirerek daha geniş kitlelerle buluşturma heyecanı doğar. İşte iki kimya bu minvalde yan yana gelir ve lezzetin hafifliğine ve hafifliğin lezzetine inandırmak için ortaya bu kitap, bu menüler, bu tarifler çıkar…

    Bir başarı hikayesinin mutluluğunu ve enerjisini barındıran bu rengarenk kitap, 7 ana bölümden ve 16 listeden oluşuyor. Diyete başlamadan önce mutlaka okunması gerekenler, genel uyarı ve önlemler, yemek yaparken dikkat edilecek hususlar, mevsimlere göre oluşturulmuş diyet menüleri ve bu menülerin içerdiği yemek tarifleri, Taylan Kümeli’nin özel iksirleri ve diyet sürecinde motivasyonu artırıcı rehber kitabın öne çıkan bölümlerinden bazıları…

    Taylan Kümeli, önsözde bu kitabı neden yalnız başına oluşturmadığının yanıtını okurlarıyla şu sözlerle paylaşıyor: “Bazen kendi varoluşumuzu anlamak ve anlatmak için ve dahası resmin tamamını görmek için başka gözlerden yardım alırız. Bu defa, yardım aldığım gözler, benim yıllar içinde bir araya getirdiklerimin canlı şahidi olan, kalemi ile kendi yolunu çizen ve o yolu yakın geçmişte birlikte yaşadığımız deneyimler sayesinde benimle birleştirebilen bir insana aitti… O kişi, kızım… İkimizin de ortak paydası, insanlara ve insani duygulara hitap ettiğimizin bilincinde olmak… Bu yüzden kişiyi kendi doğasına başkaldırmaya değil, onunla uyum içinde olup, onu tanımaya davet ediyoruz. Lezzet ve sağlık aynı yerde barınmaz, diyen klişelere, özgünlüğün gücüyle kafa tutuyor ve inanılmaz belki ama “Lezzetin hafifliği mümkündür ve biz böyle başardık”, diyoruz.”

    Taylan Kümeli’nin kızı Elif Ezgi Uzmansel ise hikayenin baş aktristi olarak bu süreçte yaşadığı deneyimlerin ardından okurlara “siz de başarabilirsiniz”, diyor”: “Ben, en yalın ve en amatör haliyle sorunları ve sıkıntıları dile getiriyordum; annem, en bilimsel ve profesyonel bakış açısıyla cevapları ve çözümleri söylüyordu… Ben tıkanma noktalarını dile getiriyordum; annem her defasında özgün yöntemlerle bu tıkanıkları çözüyordu… Günün her saati, dünyanın herhangi bir yerinde, her bütçeye uygun, sağlıklı bir sofra kurmayı başarabiliyordum. Ben yapabilirsem, herkes yapabilirdi, dileyen herkes…

    Taylan Kümeli Hakkında

    Taylan Kümeli 1962 yılında Ankara’da doğdu. İlkokuldan itibaren geleceğe yönelik meslek seçimiyle ilgili soru soranlara “Bilim Kadını” yanıtını veren Kümeli, bu isteğini insanın vazgeçilmez dürtüsü olan beslenme konusu üstüne yoğunlaştırarak Ö.S.S. koşullarına rağmen istediği bölüme girdi ve 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden derece ile mezun oldu. 1986-1988 yılları arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nde “Gıda Katkı Maddelerinin İnsan Sağlığına Etkileri Üzerine” başlıklı teziyle yüksek lisans programını tamamladı.

    20 yılı aşkın bir süre hastanelerde, catering kuruluşlarında, çeşitli gıda firmalarında, tedavi edici, bilgilendirici ve kurumsal diyetisyen olarak çalıştı. Çalışma hayatı boyunca sağlıklı beslenme söylemine farklı bir soluk getirmeyi amaçlayan Kümeli, 1999 yılında açtığı Beslenme Danışmanlık Merkezi’nde bireysel özelliklerin ön plana alındığı ve ”Sentez Diyeti” olarak isimlendirdiği yöntemini geliştirdi. Mesleğine başladığı ilk günden bu yana binlerce kişiye sağlıklı beslenme konusunda danışmanlık yapan Kümeli “bilgi paylaştıkca çoğalır” felsefesi ile kendi bünyesinde yer alan diyetisyenlerle yeni geliştirdiği Sentez Diyeti’ni paylaşarak, ekip çalışması sisteminin beslenme konusunda nasıl etkili olabileceği konusunda bir ilki daha gerçekleştirdi… Klinik çalışmalarında, Zayıflatma, Diabet, Kalp Damar Hastalıkları, Kanser, Sindirim Sistemi hastalıkları, Bebek, Çocuk, Erişkin, Hamile, Emzikli, Menopozlu, P.O.S. beslenmesinde yaptığı beslenme danışmanlığı ile son derece başarılı sonuçlar elde etti ve ödüllere layık görüldü. Uluslararası bir çok platformda “beslenme ” ile ilgili konferanslarda görev aldı. ADA, ICDA, EFAD, Türkiye Diyetisyenler Derneği, Türkiye Diabet Derneği üyesidir.

    Beslenme danışmanlığının gülümseyen yüzü olan Kümeli, NTV, TV8, ATV, Türkmax gibi kanallarda muhtelif zamanlarda süreli yayınlar yaptı. Yazılı basında günlük, haftalık ve aylık dergilerde düzenli yazılar yazdı ve halen de yazmaya devam etmekte. 2009 yılının Ocak ayından itibaren özgün çalışma yöntemiyle yetiştirdiği ve yöntemini paylaşmaktan mutluluk duyduğu diyetisyenleri ile vedalaşan Kümeli, “Beslenme doğduğumuz andan itibaren vazgeçilmezimizdir ama aynı zamanda bizim tamamlayıcımız, şekillendiricimiz, aklımız, ışıltımız ve yaşama tutunma biçimimizdir”, diyerek keşfetmeye ve ilk olmanın zorluğuna karşı özgünlüğünden ödün vermemeyi ilke olarak benimsemiştir.

  • Diş sağlığını korumak için 13 öneri

    Diş sağlığını korumak için 13 öneri

    1. Bir çok diş çürüğünün oluşumu aylar sürer. Diş hekimine gitmek için dişlerin ağrıması beklenmemelidir. Yılda iki kez diş hekimine gidilmelidir.

    2. çocukluk dönemindeki beslenme diş sağlığı yönünden çok önemlidir. Kalsiyum, fosfor ve flor mineralleri yeterince alınmalıdır. Dişeti, diş sağlığı ve sağlamlığı için gerekli C, A ve D vitamini eksikliği olmamalıdır. Süt, süt ürünleri ve taze meyveler özellikle yararlıdır.

    3. Sürekli yumuşak besinlerle beslenmekten kaçınmalıdır. Havuç, elma gibi yiyecekleri ısırarak yemek diş sağlığı için gereklidir.

    4. öğün aralarında rasgele yemekten ve şekerlemelerden kaçınmalı, her tatlı yiyecekten sonra ağız suyla çalkalanmalıdır. Asit, kola, gazoz gibi içecekler çok fazla tüketilmemelidir.

    5. Her akşam yatmadan önce ve yemeklerden sonra dişler tekniğine uygun olarak fırçalanmalıdır.

    6. Dişler kürdan dahil hiç bir şeyle karıştırılmamalıdır. Diş araları temizliğinde diş ipliği kullanılabilir.

    7. Sigara ve alkol diş sağlığı için çok zararlıdır.

    8. Fındık, ceviz gibi şeyler dişlerle kırılmamalıdır.

    9. Sakız çiğneme, ağıza kalem ve parmak sokma, tırnak yeme, dudak, parmak, yanak ısırma, özellikle ilk okul sıralarında çene ye el dayama gibi alışkanlıkların dişler ve çene için zararlı olduğu unutulmamalı, bunlardan kaçınmalıdır.

    10. çok soğuk ve çok sıcak yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır.

    11. Diş hekimi gerekli görmedikçe diş çektirmemeli, özellikle bilgisiz kişilere diş çektirmekten kaçınılmalıdır.

    12. çocuklara 2 yaşından sonra yalancı meme, biberon kullandırtmamalıdır.

    13. Ağzı açık uyuma dişlere zararlı olduğundan burunda böyle uyumaya sebep olan tıkanıklık nedenleri araştırılıp ortadan kaldırılmalıdır.

    Flor ve dişler:

    Diş minesinin direncini artıran en önemli maddelerden birisi flordur. İçilen suda yeterli flor varsa sorun yoktur. Eğer flor azsa dişler çürür. Flor fazlalığı dişlerin sararmasına yol açar. Sularında flor eksikliği olan yerlerde sağlık kuruluşları gerekli önlemleri alır. İçilen suların ve yemek tuzunun florla zenginleştirilmesi sağlanır. Bunlar sağlanana kadar flor çözeltisiyle kişisel florlama yapılır.

    Dişetlerinizi de fırçalıyor musunuz?

    Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açarak, diş çürümesini hızlandırıyor.
    Selçuk üniversites Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Serdar üşümez, dünyada en sık rastlanan rahatsızlıkların başında gelen diş hastalıklarının, vücut sağlığı açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

    Bakımsız ve sağlıksız dişlerin çok sayıda hastalığa davetiye çıkardığına dikkati çeken üşümez, “Yemeklerden sonra dişetleri üzerinde kalan gıda artıkları, mikroorganizmaların üremesine ve kümelenmesine yol açıyor.

    Ağız sağlığını tehdit eden mikroorganizmaların en önemli besin kaynağı, yemeklerden sonra diş ve dişetleri üzerinde kalan gıda artıklarıdır” dedi. üşümez, “Yemeklerden sonra kalan gıda artıklarından kurtulmak için dişetleri de hafif bir şekilde fırçalanmalıdır. Yumuşak yapılacak fırçalama işlemi kan dolaşımını da hızlandırarak, dişetlerinin daha sağlıklı kalmasını sağlar” diye konuştu.

  • Balayı sistiti cinsel hayatınızı etkilemesin

    Balayı sistiti cinsel hayatınızı etkilemesin

    Yaz aylarının gelmesi ile birlikte düğünlerin artması yeni evli çiftlerde sıkça görülen bir sağlık problemi olan balayı sistitinin de artmasına sebep oldu. Yeni evli çiftlerin ilerleyen cinsel yaşamlarıyla ilgili süreçlerde belirleyici etkisi olan balayı sistiti konusunda, Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratan CİSED’in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

    İlk cinsel ilişki öncesi veya hemen sonrasında idrar yapın
    Yeni evli çiftlerin yaşamında her zaman keyifle ve güzelliklerle anılacak bir gün olan balayının, idrar kanalı enfeksiyonu olan sistit nedeniyle çileye dönüşebileceğine dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “Balayı sistiti; ilk cinsel ilişkilerini evlilik sonrası balayında yaşayan bayanlarda uzun ilişki süreleri ile birlikte vajinanın hemen önünde ona bitişik olarak yer alan, üretra olarak da bilinen dış idrar yolunun tahriş olmasıyla ortaya çıkar. Ülkemizde evlilik öncesi cinsel ilişkinin genellikle özgürce yaşanamaması nedeniyle, yeni evli çiftler evlilikle birlikte ilk defa yaşayacakları cinselliği balayı olarak tanımlanan ilk günlerinde hem sayı olarak fazla, hem de süre olarak uzun yaşamaktadırlar. Bunun doğrultusunda da yaşanılan aşırı cinsellik sürtünmeye ve dolayısıyla da üretrada tahrişe neden olabilmektedir. Cinsel ilişki ile zaten tahriş olmuş olan idrar kanalı da bakterilerin kolayca yerleşip üreyebilecekleri uygun ortamı hazırlamaktadır. Yani balayında yapılan aşırı seks balayı sistitine sebep olabiliyor. Bu duruma, bir de yaz aylarında balayı için gidilen mekânların yeterince sağlıklı olmaması da eklenince balayı sistiti kaçınılmaz olmaktadır. Balayı sistitinin en sık görülen belirtileri ise; idrar yaparken yanma ve acıma hissi, sık ve ani idrara çıkma ihtiyacı, bulanık ve bazen pembemsi idrar rengi, karnın alt bölgesinde ağrı hissidir. Bu belirtilerin oluşması ilk olarak balayı sistitini akla getirmeli ve cinsel ilişkiye ara verilerek bir uzmana danışılmalıdır. Çünkü var olan enfeksiyonlar ile yaşanılacak bir cinsel deneyim cinsel ilişkiyi acılı hale getirebilmektedir. Bu durum ilk cinsel tecrübesini yaşamış olan kadının, çok şiddetli ağrılarla yüz yüze gelmesine sebep olmakla birlikte kadının cinsellikten uzaklaşmasına veya soğumasına da neden olabilmektedir. İlk cinsel deneyimini yaşayacak olan genç kadın, ilk geceye yönelik acıma-kanama gibi zaten var olan korkularını haklı çıkarmaya meyilli olmakta ve yaşanılan sistit nedeniyle cinselliğin acılı olduğu ve hep böyle devam edeceği yönünde bir kanıya saplanabilmektedir. İlk ilişkileri şiddetli bir ağrı ile yaşamak, sonraki ilişkilerinde de bu şekilde bir cinsel yaşama sahip olunacağı endişesine yönelik duygular ve hep ağrı olacağına dair korku nedeniyle cinsel ilişki sırasında vajen kuru kalabilir, yeterince zevk alınamayabilir. Tedavi edilmeyen ve ciddiye alınmayan balayı sistiti ileride cinsel isteksizliğe ve disparoni adı verilen cinsel ağrı bozukluğuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle balayı sistiti olasılığını azaltmak için cinsel ilişki öncesi ve hemen sonrasında idrar yapılmaya çalışılarak idrar kanalında var olabilen ya da cinsel ilişkiyle idrar kanalına doğru zorlanan bakterilerin dışarı doğru yıkanıp atılması sağlanabilir. Bunun için de bol sıvı içmek faydalı olacaktır. Cinsel yaşamı yeni başlayan kadının vajen ıslaklığını sağlaması çok kolay değildir. Vajen ıslaklığı için bazı kremler kullanılabilir. Çünkü kuru ilişki de, enfeksiyona neden olabilen etkenlerden biridir. Su bazlı kayganlaştırıcılar kullanılarak olası idrar kanalı tahrişi engellenebilir ve böylece balayı sistiti riski azaltılabilir. Tüm bu önlemlere rağmen balayı sistiti yine de olabilir, bu durum halinde bir uzmana danışmak ve tedavi önerilerine uymak, iyileşmek ve sonraki cinsel yaşam sağlığı için çok önemlidir.” dedi.
    Evlenmeden önce cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri alınmalı
    Evlilik ve balayı öncesi cinsel eğitim ve danışmanlık almanın, ilk cinsel deneyimlerde oluşabilecek sıkıntıları ve bunların getirebileceği cinsel problemleri ortadan kaldırabileceğine dikkat çeken CİSED Genel Sekreteri ve CİSED Medya ve Halkla İlişkiler Koordinatörü Psikolog Serap Güngör; “Cinsellikle ilgili korkuların ve soğukluğun atılması noktasında kişinin temel cinsel eğitiminin olması çok önemlidir. Kişi eğer gerekli olan cinsel eğitime önceden sahipse karşılaşılan sorunları daha kolay ve kısa zamanda atlatabilir. Ama kişi eğitimsizse korkmaya devam edebilir ve var olan cinsel sorunları bir hayat boyu devam edebilir. İşte tam da bu sebeplerden dolayı, evlenmeden önce çiftlerin mutlaka cinsel bilgi düzeylerini artırıcı cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri almaları önemlidir. Alınan cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleriyle çiftler; cinsellikle ilgili kaygı ve endişelerini giderebilirler, cinsel mitlerini ortadan kaldırabilirler, bedenlerini ve haz noktalarının keşfedebilirler, evlilik sürecinde ihtiyaç duyacakları doğru bilgi ve materyalleri elde edebilirler. Buna ek olarak, karşılaşılabilecek olası cinsel sorunlarla ilgili daha bilinçli çözüm yolları bulabilmeleri açısından da bir cinsel danışmana başvurmak çok önemlidir. Ayrıca bütün bu durumlara ilaveten çiftlerde herhangi bir cinsel hastalığın bulunup bulunmadığının araştırılması ve fiziksel muayene sürecinden geçmeleri de çok önemlidir. Yani yeni evlenecek olan çiftlerin anatomik yapılarının cinsel yaşamlarıyla uyumlu olup olmayacağı tespit edilmelidir.” dedi.
  • Merengli Limon Tatlısı

    Merengli Limon Tatlısı

    Limon sevenler için farklı ve pratik bir tarif…

    Malzemeler:

    2.5 su bardağı süt

    1 yumurta sarısı

    ¾ su bardağı toz şeker

    1 paket vanilya

    2 yemek kaşığı mısır nişastası

    1 yemek kaşığı un

    1 limonun suyu

    2 yemek kaşığı rendelenmiş limon kabuğu

    Üzeri İçin:

    2 yumurta akı

    4 yemek kaşığı toz şeker

    1 çay kaşığı krem tartar

    Hazırlanışı:

    Süt, yumurta sarısı, şeker, vanilya, nişasta, un, limon suyu ve limon kabuğunu tencerede karıştırın, orta ateşte koyulaşıncaya kadar pişirin. Karışımı kaselere paylaştırıp oda sıcaklığına gelinceye kadar bekletin. Oda sıcaklığındaki yumurta aklarını kuru ve temiz bir kaseye alıp mikserle kabarıncaya kadar iyice çırpın. Toz şekeri azar azar ekleyin. Krem tartarı ilave edip iyice katılaşıncaya kadar çırpmaya devam edin. Kremayı tatlıların üzerine tepeleme doldurun ve pürmüz ile yakın. Buzdolabına kaldırın. En az bir saat dinlendirerek soğuk servis yapın.

  • Mükemmel ev tasarımları

    Mükemmel ev tasarımları

    Mükemmel ev tasarımları ile fikir sahibi olabilirsiniz…

  • Halhal Modası 2012

    Halhal Modası 2012

    Zarafetin, enerjinin simgesi halhallar galerimizde sizlerle…

    Halhal hangi bileğe takılmalı?