Blog

  • Cilt bakımında bu ürünleri sakın kullanmayın…

    Cilt bakımında bu ürünleri sakın kullanmayın…

    Bazı cilt bakım ürünleri ne kadar pahalı ya da ünlü bir markaya ait olursa olsun beklentilerimizi karşılamaz. Hatta bazen cildimize zarar verebilir.

    Pek çoğumuz bilmeden cilt sağlığı için kaçınmamız gereken ürünleri kullandık veya kullanıyoruz. Kozmetik içerikleri konusunda bilimsel danışmanlık yapan Moleküler Tıp ve Bağışıklık Uzmanı Dr. Ebru Karpuzoğlu cilt sağlığımız için kaçınmamız gereken ürünleri anlattı.

    Alkollü tonik
    Bazı yüz toniklerinin içerik listesinde denature alkol (denatured alcohol veya SD Alcohol) görürüz. Alkollü tonikler yüze gergin ve temiz bir his verse de bu tonikler cildimiz için yararlı değil! Toniğin içinde bulunan alkol, cildi bakteriyel enfeksiyonlara ve kurumaya karşı koruyan doğal yağı çözer. Cildin doğal yağ tabakasının bozulmasıyla kuruma, aşırı yağlanma, çatlama ya da aknede artış görülebilir.

    Alkollü tonikler yerine içinde alkol olmayan tonikler iyi bir alternatif. Alkolsüz tonikler çeşme suyunda bulunan ve cildi kurutan klor ve diğer minerallerin ciltten uzaklaştırılmasında önemli bir göreve sahip. Alkolsüz toniklerin içindeki aloe vera, bitkisel yağ ve özler cildi sakinleştirir ve canlanmasına yardımcı olurlar.

    SLS içeren yüz temizleyicileri
    Pek çok yüz temizleyici ve şampuanın içeriğinde SLS (Sodium Lauryl Sulfate) veya SLES (Sodium Laureth Sulfate) var. SLS’ler ciltteki yağı çözücü bir etkiye sahip olduklarından cildi kurutabilirler. Yapılan deneylerde SLS içeren ürünlerin deride irritasyona neden olabileceği görüşmüş.

    Yüz temizleyicilerinin içeriğini dikkatle okuyun ve SLS içermeyen temizleme ürünlerini tercih edin.

    Yüz yıkamak için sabun
    Ne kadar pahalı veya nemlendirici özelliği olursa olsun, yüz yıkamak için sabuna kesinlikle hayır!

    Kimyasal ağırlıklı veya zeytinyağı gibi doğal yağlardan yapılan sabunların cildin normal pH düzeyini yükseltiği bilimsel olarak ispatlandı.

    Yüksek bazik pH’a sahip sabunla yüzün yıkanması cilt yüzeyindeki doğal yağ tabakasını çözer. Yüzün doğal yağ tabakasının azalması da cildi kurutur.

    Cildi suyla yaşayan bir organizma gibi düşünün. Susuz yani nemsiz kalınca kuru bir yaprak gibi cansız ve donuk görünür. Sağlıklı nemli bir cilt için yüzünüzü kurutacak sabunları kullanmayın. Cilt tipinize uygun olan ve içeriğinde SLS olmayan temizleme jeli veya losyonu ile cildinizi temizleyebilirsiniz.

    Mineral yağ veya yoğun yağ içeren göz kremleri
    Göz çevresinde yağ üreten dokuların olmamasını telafi etmek amacıyla göz kremlerine mineral yağ, parafin veya yoğun yağ ekleniyor. Bu tür yağlara sahip göz kremleri doğru sürülmezse göz içine kaçabilir, göz ve çevresinin şişmesine neden olabilir. Göz çevresinin normalden fazla şişmesi veya irrite olması ve bu olayın tekrarlanması zaman içinde derinin elastikiyetini etkileyebilir, kırışıklıkları arttırabilir.

    Göz çevresinin ihtiyaç duyduğu nem için jel tipi göz kremleri veya mineral yağ, parafin veya yoğun yağ içermeyen daha az yağlı ürünleri tercih edebilirsiniz.

    Tarihi geçmiş ürünler
    Her dört kadından sadece birinin kullandığı ürünlerin son kullanma tarihine dikkat ettiğini biliyor muydunuz?

    Aldığınız her ürünün ambalajında açıldıktan sonra ne kadar dayanacağını belirten semboller var.

    Ürün alırken varsa üretim tarihine dikkat edin ve kullanmaya başladıktan sonra üreticinin tavsiye ettiği kullanım süresine uymaya çalışın. Tarihi geçmiş ürünlerde bakteri üreyebilir ve cilt, göz ve dudak sağlığınızı olumsuz etkileyebilir. Ayrıca ürünün formülünde kullanılan kozmetik içeriğin etkinliğinin belli bir süreden sonra azaldığını unutmayın.

  • Japon diyeti ile zayıflama

    Japon diyeti ile zayıflama

    Japonlar ideal kiloda kalmayı nasıl başarıyorlar?

    Obezite birçok ülkede, her yaş grubunda yaygınlaştığı halde Japonlar ideal kiloda kalmayı başarıyor. Genetik faktörlerin yanı sıra, beslenme şekilleri ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlıkları sayesinde yaşam ömürleri oldukça uzun, hastalıklara bağlı ölüm oranları da düşük. Peki, Japonlar nasıl besleniyor? Diyetisyen Gülhan Koca bu sırrı bizlerle paylaştı.

    Pirinç

    Çoğu zaman “Japonlar pirinç yedikleri halde zayıflar” cümlesini duyarız. Pirinç pilavı bizim sofralarımızın vazgeçilmezlerindendir. Fakat Japonlar bizden farklı olarak kepekli veya siyah pirinci tercih ederler. Ayrıca bizim gibi bol yağlı, tuzlu değil haşlama olarak tüketirler. Daha lifli ve daha sağlıklı halde tükettikleri pirinç, hastalıklardan korunmalarına ve ideal kilolarını korumalarına yardımcı olmaktadır.

    Balık

    Japonlar hemen her gün balık tüketirler. Daha çok buharda pişirme tekniğini kullanırlar. Çorbalarında da sık sık kullanmaktadırlar. Balığın içeriğindeki omega-3, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Enfeksiyonlardan koruyarak hastalıklardan önleyici etki gösterir. Ayrıca kalp sağlığı ve beyin fonksiyonları için oldukça önemli bir rol oynar.

    Sebze

    Japonlarda sebze tüketimi çok fazladır. Bizdeki uzun sürede tencerede pişen sebzelerin aksine, yüksek ateşte hızlı pişirme veya buharda pişirme tekniğiyle besin değerlerini (vitamin, mineral, antioksidan özelliği) kaybetmeden sebzeyi tüketirler. Çorba içinde sebzeyi daha çok tercih ederler.

    Rafine ürünler

    Rafine edilmiş şekerli yiyecek-içecekler ve hazır gıdalar tüketmeyi tercih etmezler. Daha çok doğal besinler tüketirler.

    Tatlı
    Birçoğumuzun yaptığı gibi yemekten hemen sonra hamurlu, şerbetli tatlılar yemek yerine meyveyi tercih ederler. Meyveleri de yeşil çayla beraber geç saatlere kalmadan gün içinde tüketirler.

    Yavaş yeme ve küçük porsiyonlar

    Japonlar yemeği yavaş yavaş, küçük porsiyonlar halinde zamana yayarak yerler. Böylece beyin toklukları gerçekleşene kadar daha az yemek yemiş olurlar. Bizim yaptığımız en büyük yanlışlardan biri de yemekleri çok hızlı yiyerek doygunluk hissini yaşayana kadar fazla miktarda kalori almaktır. Bu da kilo artışına sebep olmaktadır.

  • Altın Seks, Gümüş Seks ve Bronz Seks

    Altın Seks, Gümüş Seks ve Bronz Seks

    Her çiftin seks ihtiyacı zamana ve koşullara göre değişebiliyor. Çiftler seks yapma rutinlerini değiştirerek ve farklı şeyler deneyerek, daha renkli ve tutkulu bir ilişkiye sahip olabiliyor. Birbirlerini fazla zamanla ödüllendirdiklerinde sadece fiziksel değil, duygusal seksin de tadına varabiliyorlar. Böylece çift hem birbirini daha yakın hissedebiliyor hem de birbirlerini ne kadar sevdiklerini gösterme şansını elde edebiliyor. Seks yaparken sadece fiziksel hazzı değil, duygusal hazzı da düşünmek gerekiyor. Çünkü her ne kadar aksi düşünülse de, insanlar sadece fiziksel zevkler için seks yapmıyor. Bazen sadece sevildiklerini, arzulandıklarını, değerli olduklarını ve bir başkasının onlara değer verdiğini hissetmek için partnerleriyle sevişmek, bazen de sadece boşalıp rahatlayabilmek için seks istiyorlar. Bu nedenle cinselliği, rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatı olarak tarif ediyoruz. Çiftler bu sanatı icra ederken altın, gümüş ve bronz olmak üzere üç tür seks deneyimi yaşayabiliyor.

    ALTIN SEKS İKİ SAAT SÜRÜYOR…
    “Altın seks” adını verdiğimiz kaliteli seks ortalama iki saat sürüyor. Erkekler genellikle boşalmaya yönelik düşündükleri için, seks konusunda eşlerine en kısa yoldan en fazla zevki vermeye çaba gösteriyorlar. Bu nedenle kadın doyum noktasına yaklaşırken, bir an önce doruğa tırmanabilmesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Oysa kadınlara daha fazla zevk vermenin sırrı, doyum noktasına yaklaştırdıktan sonra, yavaşlamak ve aynı hareketleri yinelemekte yatıyor. Kadını böyle iki ya da üç kez doyum noktasına yaklaştırıp, enerjisini tüketmeden önce biraz yavaşlamasını sağlamak aldığı zevki kat kat arttırabiliyor. Doyum noktasına her yaklaşmasında doyum arzusu biraz daha arttığı gibi, bedeni de boşalma veya orgazma tümüyle hazırlanmış oluyor. Önsevişme süresi böylece uzadığı için, hem kadın daha güçlü bir boşalma ve orgazm hissi duyabiliyor hem de erkeğin boşalması veya orgazmı daha yoğun olabiliyor. Altın seks ilişkisinde sırayla erkek ve kadın birbirini birkaç kez, doyum noktasına yaklaştırıp enerji düzeyinin düşmesine izin veriyor. Altın seks için erkeğin cinsel enerjisini ve boşalmasını kontrol altında tutması önem taşıyor. Altın seks için önce erkeğin belirli bir hızla sonuca doğru giderken, yavaşlayıp tekrar hız kazanmasını öğrenmesi gerekiyor. Birkaç kez yüksek düzeye çıkıp indikten sonra, erkeğin boşalma telaşı azalıyor ve seksin her dakikasından daha fazla zevk alabiliyor. Daha sonra kadının birkaç kez doyum noktasına kadar yaklaşıp, geri gelmesi gerekiyor. Bu süetçe kadının boşalmaya veya orgazma yaklaştığını eşine bildirmek için bir kelimeyi şifre olarak kullanması gerekiyor. Bu işareti alan erkek yaklaşık otuz saniye kadar tahrik edici okşamalarına ara verip, sonra tekrar başlayabiliyor. Ancak erkek ara verince ilgisini tümüyle kadından çekmek zorunda değil… Eşinin bedenini dolaylı olarak tahrik edecek biçimde okşamayı sürdürebiliyor ve böylece enerji düzeyinin yerleşmesine fırsat tanıyarak bu kez daha yükseğe çıkarabiliyor. Böylece çift aralarında gidip gelen sevgi akımını daha güçlü olarak hissedebiliyor. Altın seks için ön sevişmeye ve aşk oyunlarına daha uzun zaman ayırmak ve önce kadının doyuma ulaşmasına dikkat etmek gerekiyor.

    GÜMÜŞ SEKS OTUZ DAKİKA SÜRÜYOR…
    Daha çok yaşanan ve “gümüş seks” adını verdiğimiz normal seks ortalama otuz dakika sürüyor. Gümüş seksin beş dakikası erkek, yirmi dakikası kadın için oluyor ve son beş dakika da doruğa eriştikten sonra mutluluğu paylaşmaya ayrılıyor. Gümüş sekste erkeğin ilk olarak enerjisini eşinin doyum noktasına doğru yönlendirmesi daha sonra kendi üzerinde yoğunlaşması gerekiyor. Erkek heyecan düzeyini kontrol altında tutup eşinden önce doyuma ulaşmamayı başarırsa, kadın seks deneyiminden çok daha fazla zevk alabiliyor. Boşalma kontrolün eşinde olduğuna inancı arttıkça, kadın tümüyle kendini zevk almaya bırakabiliyor. Ayrıca kadın doyuma ulaştıktan sonra, tüm benliğini eşine sevgi göstermeye ve zevk vermeye yoğunlaşabilir. Bazen erkeğin doyuma ulaşma isteği çok güçlü olabiliyor. Bu gibi durumlarda aşk kaslarını gevşeterek nefsini ve nefesini kontrol etmesi, eşinin kendisini daha fazla tahrik etmesine izin vermemesi ve sakinleşmeye çalışması gerekiyor.

    BRONZ SEKS ÜÇ BEŞ DAKİKA SÜRÜYOR…
    Daha nadir yaşanan ve “bronz seks” adını verdiğimiz hızlı seks ortalama üç beş dakika sürüyor, ışık hızında ve çabucak… Kadının erkeği reddetmek yerine onun tatmini sağlamasına izin verdiği ve daha çok erkeğin boşalıp rahatlamasını hedef alan bronz seks, erkeğin adrenalinin tepeye vurmasını sağlıyor. Çiftlerin seks repertuarlarına erkeklerin fiziksel (boşalma ve rahatlama) kadınların ise duygusal (sevdikleri erkek tarafından arzulanma ve onu tatmin etmenin keyfi) tatminlerinin ön planda olduğu bronz seks deneyimlerini eklemeleri, yakın ilişkilerde tutkunun devam etmesi için işe yarayabiliyor. Kadın bazen seks yaparken tam havaya giremeyebiliyor, orgazm taklidi yapmak yerine, samimi ve dürüstçe “Haydi bronz seks yapalım!” diyebiliyor. Böylece hem eşini yarı yolda bırakmıyor hem tahrik olma konusunda endişelenmesine gerek kalmıyor hem de bir açıklama yapmak zorunda olmuyor. Bu aynı zamanda kadının erkeğe bir moral hediyesi oluyor, onu ne kadar çok sevdiğini hissettiriyor. Ayrıca çoğu zaman erkeğin kadına sarılması, onu arzulaması ve onunla tatmin olması kadına yetebiliyor. Seks yapma havasında olmasa bile, eşini baştan çıkarabileceğini düşünmek kadına zevk verebiliyor. Hatta bazen çift bronz sekse başlıyor ve zamanla kadın havaya girerek tahrik olabiliyor ve çift gümüş sekse geçiş yapabiliyor. Bronz sekse başlayan bir kadın gerçekten havasında olup olmadığını da anlayabiliyor. Erkek, kadını sevgi ve değer verme yönünden desteklendiğini hissettirirse, daha çok gümüş seks ve ara sıra da altın seks deneyimi yaşatacağını vaat ederse, kadın bronz seks fikrine daha açık olabiliyor.

  • Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri

    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri

    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri galerimizde sizlerle…

    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri

    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri
    Sandalye dekorasyon 2013-2014 modelleri

    sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (12) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (13) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (14) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (15) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (16) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (17) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (18) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (19) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (20) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (21) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (22) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (23) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (24) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (25) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (26) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (27) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (28) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (29) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (30) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (31) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (32) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (33) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (34) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (35) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (36) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (37) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (38) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (39) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (40) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (41) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (42) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (43) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (44) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (45) sandalye_dekorasyon_2013_2014_modelleri (46)

  • Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri

    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri

    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri galerimizde sizlerle…

    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri

    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri
    Yağmurluk 2013-2014 Kombinleri

    yagmurluk_2013_2014_kombinleri (6) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (8) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (9) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (11) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (12) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (13) yagmurluk_2013_2014_kombinleri (15)

  • Portakallı Tartolet Tarifi

    Portakallı Tartolet Tarifi

    Portakallı Tartolet Nasıl Yapılır ? Portakallı Tartolet Malzemeleri Nelerdir ? Portakallı Tartolet Tarifi…

    Tartolet hamurunun bazı incelikleri var. İlki kesinlikle kabartma tozu ya da karbonat gibi kabartıcılar kullanmamak çünkü tart hamurunun ince olması gerekiyor. Bir diğer husus ise hamurun ağır olmaması için kullanılacak olan tereyağının soğuk olması. Yoğurma sırasında hamur ısınırsa mutlaka buzdolabında dinlendirilmeli. Bu sayede açması ve şekillendirilmesi de daha kolay oluyor.
    Tartolet Hamuru :

    300 gr. Un
    1 adet yumurta
    150 gr. Tereyağı
    150 gr. pudra şekeri
    60 gr. badem tozu

    Portakallı iç:

    1 portakalın suyu ve kabuğu
    2 yumurta sarısı ve 2 tam yumurta
    100 gr. Toz şeker
    15 gr. nişasta
    70 gr. Tereyağı

    Yapılışı:

    Soğuk ve küp kesilmiş tereyağı 300 gr una parmak uçlarıyla yedirin. Pudra şekeri, badem tozu ekleyerek yoğurmaya devam edin.
    Tereyağı fazla ısınmadan hamur tezgâha alın ve ortasına bir yumurta kırın.
    Hamuru toparlayarak yoğurun ve buzdolabında en az 30 dakika dinlenmeye bırakın.
    Tartolet kalıplarını tereyağı ile iyice yağlayın. Hamuru açıp kalıba olabildiğince ince döşeyin ve çatal yardımıyla hamurun tabanına delikler açın.
    180 derece önceden ısıtılmış fırında 25 dakika kadar fırınlayın. Pişince fırından alarak soğumaya bırakın.
    Portakallı iç harcı için yumurta haricindeki tüm malzemeyi tencereye alın. Kaynayana kadar karıştın.
    Kaynamaya başlayınca ocaktan alın ve karışımı çırparken yumurtaları tek tek ekleyin. (Bu sayede yumurtalar birden pişip topaklanma yapmayacak) Sonra tekrar ocağa alarak muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirin. Kıvama gelen portakallı içi ocaktan alarak soğumaya bırakın.
    İç harç soğuduğu zaman hazırladığınız tartolet kalıplarından taroletlerinizi dikkatlice çıkarın. İç harcı paylaştırarak portakal kabuklarıyla süsleyin ve servis yapın.

  • Kansızlık kilo problemine yol açıyor

    Kansızlık kilo problemine yol açıyor

    Kansızlık bir çok hastalığa neden olabileceği gibi kilo problemlerini de beraberinde getiriyor.

    Uzman Diyetisyen Serkan Tutar konu ile ilgili bilgiler verdi:
    Kansızlık özellikle kadınlar başta olmak üzere ülkemizde sıklıkla görülen bir hastalıktır. Her on bireyden beşinin kansızlık sıkıntısı çektiği düşünülürse bu yaşam kalitesini oldukça düşürmektedir. Kansızlık en çok vejetaryen kadınlarda görülmektedir. Bunun en önemli nedeni hem regl dönemlerinin yaşanmasına bağlı olarak kan kayıplarının yaşanması ve demir içeriği yüksek olan besinlerin tüketilmemesidir.

    Kansızlık sıkıntısı çeken vejetaryen bireylerde en sık görülen belirtiler yorgunluk, halsizlik, uyku hali, zor nefes alma ve tırnaklarda beyazlıkların oluşmasıdır. Genellikle vejetaryenlerde görülmese de kansızlık sıkıntısı olan bireylerde sıklıkla kilo sıkıntısı da görülmektedir. Anemi olan kişilerde havadan alınan oksijen verimli kullanılmadığı için diyet yapılsa bile yağ yakımında zorluklar meydana gelmektedir. Özellikle diyet yapan anemi hastalarının bir diyetisyen yardımı ile zayıflamaları gereklidir.

    Kadınların yaşamları boyunca yüksek oranda kan kaybetmelerine bağlı olarak gebe kalmada risk, adet düzensizliği ve kalp rahatsızlıkları meydana gelebilir. Özellikle gebelik döneminde kan değerlerinin sürekli takip edilmesi kan değerindeki düşmeleri engellemede önemlidir.

    Sadece düzenli beslenme ile vejetaryen olanlarda kansızlık sıkıntısının yaşanması engellenir. Demir içeriği yüksek olan yumurta, tam tahıl ürünleri, yağlı tohumlar ve koyu yeşil yapraklı sebzelerin günlük beslenme programının içerisinde bulunması önemlidir. Ayrıca yemeklerin hemen ardından içilen çayın demir emilimini azalttığı unutulmamalı ve yemeklerden en az 1 saat sonra açık şekilde içilmelidir.

    DİYET YAPAN VEJETARYENLERE ÖZEL

    Vejetaryen beslenme birkaç çeşidi olsa da genel olarak et, tavuk ve balığın tüketilmemesi olarak tanımlanmaktadır. Vejetaryenlerin beslenme düzenleri genel hatlarıyla bakıldığında sağlıklı gibi görünse de uzun vadede bazı sıkıntıların yaşanmasına neden olabilir.

    Vejetaryen beslenmenin sağlıklı yönleri: Vejetaryenlerde et ve ürünlerinin tüketilmemesi nedeni ile yüksek kolesterol sıkıntısı genellikle yaşanmamaktadır. Çünkü kolesterol sadece hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunmaktadır. Ayrıca yüksek kan kasıncı kalp sağlığı açısından bir tehdit unsurudur. Vejetaryenler düşük sodyum alımları nedeni ile düşük kan basınçlarına sahiptirler ve kalp hastalıklarına yakalanma açısından düşük riskli grupta yer almaktadırlar.

    Şeker hastalığının dünyadaki prevelansı oldukça yüksek olsa da vejetaryenlerin şeker hastası olma riski oldukça düşüktür. Çünkü vejetaryen beslenmenin temelinde bol posa alımı ve kompleks karbonhidrat tüketimi yer almaktadır. Posa kan şekerinin dengeli olmasında en önemli etmendir. Ayrıca bazı kanser türlerine yakalanmada et tüketiminin fazla olması tetikleyici unsurdur. Vejetaryenlerin kolon ve göğüs kanserine yakalanma riski, et tüketen bireylere göre daha düşüktür.

    Vejetaryen beslenmenin zararlı yönleri: Protein en önemli besin öğelerinden biridir. Özellikle doku onarımı ve kas yapımında görevlidir. Protein içeriği en yüksek olan gıdalar hayvansal kaynaklı gıdalardır. Özellikle protein kalitesi açısından bakıldığında yumurta ve kırmızı et ilk sırayı almaktadır. Vejetaryenlerin et tüketmemesi proteinin yeteri kadar alınmamasına neden olabilir. Bu nedenle et tüketmeyen bireylerin protein ihtiyacını karşılamaları için et yerine yumurta, süt, kurubaklagiller, peynir ve yoğurt tüketmesi şarttır.

    Vejetaryen bireylerin en sık yaşadıkları sıkıntı kansızlıktır. Özellikle yetersiz düzeyde alınan demir minerali nedeni ile kan değerlerinizde düşmeler yaşanır. Vejetaryenlerin düzenli olarak demir değerlerine baktırması ne gerekirse uzman önerisi ile destek tablet alması gerekebilir.

    Diyet yapıyorsanız…

    Vejetaryen beslenme düzeninde zaten düşük düzeyde alınan protein, demir ve B12 vitamini diyet yapıldığında daha düşük düzeylerde alınma riski bulunmaktadır. Bu besin öğelerinin temel kaynakları et ve ürünleridir. Demirin düşük düzeyde alınması kansızlığa, B12 vitamininin düşük alınması bağışıklık sisteminin ciddi oranda zayıflamasına neden olur. Kansızlık sıkıntınız varsa, vejetaryensanız ve diyet yapıyorsanız diyetinizde kesinlikle haftada en az 4 gün kurubaklagil bulunmalıdır. Ayrıca yumurta, peynir, yoğurt, ayran, yağlı tohumlar mutlaka diyetinizde yeterli düzeyde bulunmalıdır.

  • Öfkenizi kontrol altına almanın yolları

    Öfkenizi kontrol altına almanın yolları

    Herkes zaman zaman öfkelenir, önemli olan öfkeyi kontrol altına almayı bilmektir.

    Derin nefes alın ve ona kadar sayın
    Zor bir durumla karşı karşıya kaldığınızda derin bir nefes alın ve ona kadar sayın. Tepkinizi geciktirmek, onun dışarıya çok daha az kırıcı bir şekilde çıkmasını sağlayacaktır.

    Soğuk bir şeyler için
    Sinirlendiğimizde vücut ısımız yükselmeye başlar. Böyle bir durumda soğuk bir şeyler içerek vücut ısınızı eski haline getirebilir ve sakinleşebilirsiniz.

    Koşuya çıkın
    Öfkenizi dışarı atmanın en zararsız yolu koşabildiğiniz kadar hızlı koşmaktır. Sanki bir şeyden kaçarmış gibi koşun. Koşarken de yumruklarınızı, sanki birine vuracakmış gibi, sıkın. Bu egzersiz sıkıntınızı üzerinizden atmanızı sağlayacaktır.

    Odayı terkedin
    Derin bir nefes alın ve ona kadar sayın, öfkenizi kontrol altına alamıyor musunuz? O zaman odadan çıkın. Dışarı çıkıp taze hava alın ve rahatlamaya çalışın.

    Müzik dinleyin
    Müzik, moralinizi düzeltmenin en iyi yollarından biridir. En sevdiğiniz şarkıyı dinleyerek sıkıntınızı atabilir ve rahatlayabilirsiniz.

    Rahatlatıcı bir şey yapın
    Öfke patlamalarınıza izin vermeyin ve kendinizi rahatlatmak için bir şeyler yapın. Duygularınızı kağıtlara dökün, koşuya çıkın, meditasyon yapın, siniriniz sizi kontrol altına almadan rahatlayın.

  • Doğaçlama Seks

    Doğaçlama Seks

    Daha fazla heyecan peşinde koşan çiftlere hayatları boyunca tek bir partnerle cinsel ilişki yaşama düşüncesi çok sıkıcı gelebiliyor. Fakat yapılan araştırmalar başarılı evliliklerin partnerlerin cinsel bağlılığına dayalı olduğunu gösteriyor. Bu nedenle çiftlerin tutku dolu tek eşliliği sağlamanın bir yolunu bulmaları gerekiyor. Ve bunu başarmak hiç de zor değil… Tutku dolu tek eşliliğin püf noktası ise cinsel ilişkiyi alışılagelmiş olmaktan çıkarıp, doğaçlama yapılan eşsiz bir deneyim haline getirmekte saklı…

    TEK EŞLİLİK MÜMKÜN MÜ?
    Peki, tek eşlilik mümkün mü? Tek eşliliğin tıpkı insanın karakteri gibi kişiye özgü bir kavram… Kimi insan tek bir kişiyle birlikte olmayı istiyor, bir hayat arkadaşı arıyor ve tek eşli mizaca sahip olabiliyorken, kimisi bunu başaramıyor. Ne tarihte ne doğada ne de kadın erkek ilişkilerinde tek eşlilik yok… Zaman değiştikçe her şey gibi insan ilişkileri de değişiyor. Bugünkü yaşamın gerçekleri, gerçek tek eşliliğin aşkla, sevgiyle, toplumsal ahlak kurallarıyla ilgisi olabileceğini fakat doğada olmadığını gösteriyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 70’i, kadınların ise yüzde 40’ı evlilikleri dışında kaçamak yapıyor. Bunun birçok sebebi var… Özellikle yeni çocuk sahibi olan çiftlerde kadın doğum sonrası kendini eskisi kadar güzel bulmuyor, anneliğini ön plana çıkartıp kadınlığını bastırıyor ve zamanla eşinden uzaklaşıyor, erkek ise babalık gibi yeni bir sorumluluğun altından kalkamıyor, anne olduğu için eşine karşı cinsel tutkusu azalıyor. Ancak en bilindik sebeplerin başında ayıp, yasak ve günah duygusunun çekiciliği ve bilinçdışındaki günahkâr seks yapma arzusu geliyor.

    ERKEĞİN TEK EŞLİ OLMASI İÇİN DOĞAÇLAMA SEKS YAPILMASI GEREKİYOR…
    Bir erkeğin çekici bulduğu ve gözüne hoş gelen herhangi bir kadın tarafından tahrik edilmesi çok kolay… Fakat bu çekiciliği sürdürebilmek sanıldığı kadar kolay değil… Diğer bir değişle, erkeğin o kadını sevmesi ve devamlılığı gelen bir cinsel birliktelik yaşaması için çekicilik yeterli değil… Erkeğin sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için kadının güler yüzlü ve mutlu olması, açık ve samimi davrandığını bilmesi, onu yalnızca kendisinin mutlu edebileceğine inanması, kendisine olan bağlılığından şüphe etmemesi ve çok daha fazlasını verebileceğini düşünmesi gerekiyor. Kadının sürekliliği olan tutkulu tek eşliliği sağlayabilmesi için erkeğin kadını dinlemesi, duygularına eşlik edebilmesi, değer vermesi ve ona sadece seks sırasında değil günün her anında dokunması gerekiyor. Buradan yola çıkarak, bazı alışkanlıkların tat verse bile zevk vermeyeceğinin bilinmesi, çiftin birlikte farklı deneyimler yaşaması ve bundan zevk alması önem taşıyor. Çiftleri tek eşliliğe yönlendirmenin en önemli yolu tutkulu bir cinsel hayattan geçiyor. Bunu sağlamanın yolu ise monoton seks hayatının dışına çıkabilmekte saklı… Çiftlerin farklı kişilerle farklı deneyimler yaşama isteklerinin altında yatan esas nedenlerden biri hiç tanışmadıkları biriyle doğaçlama seks yapacak olmaları… Bu durum oldukça heyecan verici, cezp edici ve merak uyandırıcı…Çünkü daha öncesinde hiçbir şekilde cinsel birliktelik kurulmayan birinin seks sırasında nasıl davranacağını bilmeyen kişi, merak ve keşfetme duygusuyla bir ilki yaşamanın heyecanına kendini daha rahat bırakabiliyor.

    MERAKLA KEŞFETMEK GEREKİYOR…
    Her insan kendisinde var olan potansiyel zevkin tadını olabildiğince çıkarmak ister… Ancak bunun kendine göre bazı püf noktaları var… Her şeyden önce seks ilişkisine hazırlanırken sakin olmak, bunun bir güç göstergesi ya da mücadele olmadığını kabul etmek, insanın kendisiyle ve partneriyle barışık olması çok önemli… Çünkü cinsellik; rahatlamış ve gevşemiş bir halde, sevişmenin ve dokunmanın verdiği hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, ne olursa olsun bir şekilde boşalabilme bilim ve sanatıdır… Ancak hayatlarını birleştirmiş çiftler, genellikle ne yapılırsa yapılsın bir süre sonra cinselliğin tekdüze olacağına inanıyorlar. Fakat bu doğru değil… Monotonluğu önlemek için çiftler, seks oyuncaklarını, renkli, kokulu, tırtıllı ve titreşimli prezervatifleri, fantezileri süsleyen erotik kıyafetleri veya farklı mekân deneyimlerini kullanmayı tercih ediyorlar. Ancak bunlar kadar önemli olan bir şey daha var, bu da doğaçlama seks… Doğaçlama seks, kişinin cinsel ilişki sırasında içinden geldiği gibi konuşması ve davranması, kendini rutine bağlamaması olarak tarif ediliyor. Bunu yaparken, “Biz hepsini yaptık!”, “Bu şekilde başlarsak, şöyle devam etmeliyiz!” demek yerine, çiftin kendilerini seksin akışına bırakmaları, hiç tatmadıkları zevkleri tatmaları, hiç almadıkları hazları almaları ve birbirlerinden keşfedecekleri farklı bir şeylerin hala olduğunun farkına varmaları ve merakla keşfetmeleri gerekiyor. Çünkü nasıl olduğu bilinmeyen ama var olduğu bilinen bir şeyi bulmak diğer bir değişle keyfetme içgüdüsü, çiftleri birbirine bağlayan ve tutku dolu tek eşliliğin devamlılığını sağlayan altın anahtar olarak biliniyor.

  • Doğal ağrı kesiciler

    Doğal ağrı kesiciler

    Baş, eklem, kol ve bacak ağrılarından kurtulmak için genellikle ağrı kesici ilaçlar kullanıyoruz. Fakat bu haplar böbreklerimize büyük oranda zarar veriyor. Bazı besinler ise doğal yollarla şifa dağıtıyor.

    DEFNE

    Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını iyileştirir.

    DEFNE YAĞI

    Romatizma ağrılarını dindirici ve vücut parazitlerini öldürücüdür.

    GÜZELAVRAT OTU

    Mide ağrısını kesici ilaç yapımında kullanılır.

    HAŞHAŞ

    Bileşiminde toplanma zamanına göre değişen afyon alkaloitleri vardır. Harici ağrı dindirici olarak, özellikle diş hekimliğinde yararlanılır.

    BADEM

    Böbrek, mesane ve idrar yollarındaki iltihapları giderir. Baş ağrısı, karaciğer ve böbrek ağrılarını hafifletir.

    BAKLA

    Böbrek ağrılarını ve iltihaplarını giderir.

    BİBERİYE

    Romatizma ağrılarını dindirir.

    ÇİLEK

    Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendirir, dişlerdeki tartarı önler, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını giderir.

    HAYIT

    Sancıları keser. Aybaşı kanamalarını düzenler. Karın ağrısı ve ishali keser.

    HİNDİSTAN CEVİZİ

    Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrısını yok eder.

    KANTARON

    Çayı kuvvet verici, iştah açıcıdır. Ayrıca astım ve mide ağrılarında faydalıdır.

    KARANFİL

    Diş ağrıları için çok faydalıdır. Bir adet kuru karanfili ağzınıza alıp çiğnediğinizde diş ağrısı geçer.

    KİRAZ

    Aspirin yerine kiraz yemek, ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor.

    KUŞBURNU

    İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Romatizma ağrılarını giderir. Basur tedavisinde iyi sonuç verir.

    NANE

    Yaprakları çay halinde yatıştırıcı ve bulantıyı giderici olarak kullanılır. Mide ağrısında ilaç görevi üstlenir.

    PAPATYA

    Basurda ağrı kesici ve tedavi edici etkiye sahiptir.

    PATLICAN

    Böbrek yanmaları ve ağrılarını keser. Sinirleri yatıştırır. Kalp çarpıntılarını giderir.

    ZEYTİN

    Zeytinyağı, safrayı artırır. Karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını dindirmede faydalıdır.