Aşılama Aşılama Öncesi & Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

Aşılama Yöntemleri ve Tecrübelerimiz
Aşılama tedavisi adet kanaması ile başlar ve yaklaşık 12-14 gün sürer. Tedaviye adetin üç ya da beşinci günü arasında başlanır. İlaçların etkinliği ve yumurta gelişimini takip edebilmek amacıyla belirli aralıklarla ultrason muaenesi yapılır.Yumurtalıklardaki yumurta gelişimi istenilen düzeye ulaşana kadar hormon ilaçlarının uygulanmasına devam edilir. Yumurtanın gelişimi tamamlanınca çatlatma iğnesi yapılır. Çatlama zamanı geldiğinde,eşten sperm alınır. Alınan bu spermler, laboratuvarda en iyilerini, gebelik oluşturma ihtimali en yüksek olanlarını seçerek rahim içine vermek için bir dizi işlemden geçirilir. Böylelikle daha kaliteli, sayıca daha yoğun ve hareketli hale getirilen spermler, normal muayene şartlarında plastik bir kanülle rahim içine zerk edilir.Son derece ağrısız bir işlemdir.

Başarı oranı her denemede %17-18’ler civarındadır. Bu rakamları değerlendirebilmek için normal hamile kalma ve doğurganlık oranlarının bilinmesi gerekir. Genellikle doğurganlığın yaşla birlikte azalır. 20’li 30’lu yaşlardaki kadınların doğal şartlarda düzenli ilişki ile her ay yüzde 25-30 oranında gebe kalma şansları varken bu oran 40'lı yaşların başlarında yüzde 5'e düşer.

Maliyeti hastane ve doktora göre değişir.Özelde ilaçlar hariç,sperm yıkama+uygulama 350 TL.civarında...

teşekür ederimm canım cvbın içinnnnn inş gerek kalmazz eylülde düşünüyoruzzzzz
 
Dengeli beslenmek hayatın tüm dönemlerinde önemli, hamilelikte ise şarttır. Bebek temel bazı besinler, vitaminler ve minerallere ihtiyaç duyar. Yiyeceklerin çoğu güvenli olmakla birlikte, hamilelik sırasında kaçınılması gereken bazı yiyecekler de mevcuttur.Bu süreçte de bunlara dikkat etmekte fayda var.

Çiğ Et: Koliform bakterisi, toksoplazma ve salmonella bulaşma riskinden dolayı sushi, pişmemiş deniz mahsulleri, az pişmiş et ve tavuktan kaçınmak gerekir.

Salam-sucuk-sosis ve sakatat: Bu gibi yiyecekler düşüğe yol açan Listeria bakterisi bulaşmasına neden olabilmektedir. Listeria plasentadan geçebilmekte ve bebeğe bulaşarak enfeksiyona ve hayati tehlike yaratan kan zehirlenmesine neden olabilmektedir. Hamileyseniz ve bu yiyeceklerden yemek istiyorsanız, yemeden önce buhar çıkarana kadar ısıtmaya özen gösterin.

Karaciğer: Karaciğer içerdiği A vitamini miktarından dolayı tehlikeli olabilmektedir. Fazla miktarda A vitamini anne karnındaki bebek açısından bazı risklere yol açmaktadır. Bu nedenle hiç karaciğer yememek en güvenli yol olacaktır.

Civa içeren balıklar: Yüksek düzeyde civa içeren balıklardan kaçınmak gereklidir. Genellikle iri tuzlu su balıklarının daha fazla civa içerdiği söylenebilir. Konserve ton balığı güvenli olmakla birlikte hafta bir küçük kutudan fazlasını yememelisiniz. Hamilelik sırasında civa alınması bebekte gelişim geriliği ve beyin hasarı ile ilişkilendirilmektedir.

Kabuklu deniz mahsulleri:
Deniz mahsulleri kaynaklı hastalıkların çoğuna istiridye ve midye gibi az pişmiş, kabuklu deniz mahsulleri neden olmaktadır. Pişirmek bazı enfeksiyon türlerini önlese de, enfeksiyon riskini tamamen yok edememektedir.

Çiğ yumurta: Salmonella riski nedeniyle çiğ yumurta veya çiğ yumurta içeren herhangi bir gıdadan kaçınmak gereklidir. Bazı salata sosları, mayonez, evde yapılan dondurmalar çiğ yumurta ile hazırlanmış olabilmektedir.

Pastörize sütten yapılmayan peynirler: Pastörize sütten yapılmayan peynirler düşüğe neden olan Listeria bakterisi bulaştırabilmektedir. Listeria plasentadan geçebilmekte ve bebeğe bulaşarak enfeksiyona ve hayati tehlike yaratan kan zehirlenmesine neden olabilmektedir. Pastörize sütle yapılan peynirleri ise güvenle yiyebilirsiniz.

Pastorize edilmemiş süt: Pastörize edilmemiş süt de Listeria isimli bakteriyi içerebilmektedir. Listeria plasentadan geçebilmekte ve bebeğe bulaşarak enfeksiyona ve hayati tehlike yaratan kan zehirlenmesine neden olabilmektedir. İçtiğiniz sütün pastorize edilmiş olduğundan emin olun.

Kafein:
Pek çok araştırma ölçülü miktarda kafein alımının sorun yaratmadığını gösterirken, kafein alımının düşükle ilişkili olabileceğini gösteren araştırmalar da mevcuttur. Bu nedenle düşük riskini azaltmak amacıyla birinci trimesterde kafeinden kaçının. Genel bir kural olarak hamileliğin ilerleyen dönemlerinde günlük kafein alımı en fazla 300 mg. ile sınırlandırılmalıdır. Kafein diüretiktir, yani vücuttan sıvı atılımını kolaylaştırır. Bu da su ve kalsiyum kaybına neden olabilir. Kafeinli içecekler yerine bol bol su, meyve suyu ve süt içmeniz önemlidir. Bazı araştırmalar yüksek miktarda kafeinin düşük, erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve bebeklerde çekilme semptomları ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

Alkol: Hamilelikte güvenli olarak kabul edilen bir alkol miktarı yoktur ve bu nedenle hamilelikte alkolden kaçınılmalıdır. anne karnındaki bebeğin alkole maruz kalması bebeğin sağlıklı gelişimini etkileyebilmektedir. Alınan alkolün miktarı, zamanı ve alkol kullanım tarzına bağlı olarak hamilelikte alkol tüketimi Fetal Alkol Sendromuna veya başka gelişimsel sorunlara yol açabilmektedir. Emzirme döneminde de alkolden kaçınılmalıdır. Küçük bir bebeğin alkole maruz kalması bazı riskler getirir ve alkol anne sütü yoluyla bebeğe de geçer.

Yıkanmamış sebzeler:
Evet sebzeler güvenle yenebilir ve hamilelikte de bol bol sebze tüketmeniz gerekecek. Ancak toksoplazma riski nedeniyle sebzelerin çok iyi yıkanmasına özen göstermelisiniz.

Bitkisel ilaçlar/çaylar:
Doktorunuza danışmadan hiçbir şey almayın. Bazı bitkiler rahimde kasılmalara neden olabilmektedir.
 
Aşılamanın normal cinsel ilişkiye olan üstünlüğü,servikal faktörü ortadan kaldırması ve spermlerin kat etmesi gereken yolu azaltması.Bazı durumlarda rahim ağzından salgılanan sıvı spermlerin rahim içine geçişine engel olabilir,aşılama bu gibi durumların varlığında,önemli avantajlar sağlar.
 
Yumurta uyarılması,sperm sayısı / hareket ve kalitesi,hastanın yaşı,hormon profili,rahim içi tabakası,uygulamanın rahat olması,progesteron,viagra ve benzeri ilaçlarla rahim içi tabakasının desteklenmesi başarıyı arttırır.
 
Göğüslerde ağrı ve büyüme

Göğüs uçlarında hassasiyet

Karında şişkinlik

Açık sarı,beyazımsı akıntı

Kabızlık

İştahta artış

Uyku hali

Bel ve kasıklarda kramp gibi ani ve kısa süreli keskin ağrılar

canım ya Allah razı olsun ben aşılamamı 2 gün önce yaptırdım ve bu şikayetler mevcut baya rahtaladım sayende sağol acaba bendemi bir terslik var diyip duruyordum güzel bi topik teşekkürler Allah hepimizi en hayırlı en kısa zamanda bebişlerimize kavuşturur inşallh
 
canım ya Allah razı olsun ben aşılamamı 2 gün önce yaptırdım ve bu şikayetler mevcut baya rahtaladım sayende sağol acaba bendemi bir terslik var diyip duruyordum güzel bi topik teşekkürler Allah hepimizi en hayırlı en kısa zamanda bebişlerimize kavuşturur inşallh

Canım hayırlı & uğurlu olsun.:KK16:

Allah hayırlı heberler vermeyi nasip etsin inşallah.:KK70:
 
Araştırmalar, infertilite tedavisi gören hastaların stres düzeylerinin hayati derecede önem taşıyan hastalıklarla mücadele eden kadınlarınkinden farklı olmadığını, hatta sıklıkla, bir parça daha fazla olduğunu göstermiştir. Tedavi gören infertil çiftler ilk önce gebelik elde edebilmek için, sonrasında ise, eğer tedavi başarısız sonuçlanırsa yaşadıkları hayal kırıklığı nedeniyle her ay kronik bir stres süreci yaşarlar.
 
İnfertilite hayatın birçok önemli alanına yansıyan bir sorun olmaktadır. İnfertilite teşhisi almış bir çift vücutları ya da hayata dair planları üzerinde kontrol duygularını yitirdiklerini hissederler. İnfertilite, çiftlerin hayatında ciddi bir kriz yaratabilmektedir, çünkü hayatın önemli gayelerinden biri olan "ebeveyn olmak" belirsiz bir süre için gerçekleşememektedir. Bu sorunla karşılaşmadan önce, hayatları boyunca belli bir konuda emek sarfedip gayret gösterirlerse başarılı olabileceklerini görmüşken, infertilite sürecinde bunu gerçekleştirememek çiftler için çok zor bir deneyim olmaktadır. Ayrıca, infertilite tetkikleri, işlemler ve tedavi sürecindeki iğne ve ilaç kullanımı fiziksel, duygusal ve maddi olarak yoğun bir stres kaynağıdır. çalışan kadınlar, doktor randevularına gidip gelirken işlerinden izin alma konusunda sıkça problem yaşayabilmekte ve bu da üstlerinde daha fazla bir baskıya neden olabilmektedir.
 
. Eşinizle açık ve etkili iletişim kurmaya özen gösterin.

· Yoga, meditasyon gibi stres azaltma tekniklerini öğrenebilirsiniz.

· Değişik sanatsal kurslara katılabilirsiniz (ör: resim yapma, ahşap boyama, vb.)

· Kafein ve diğer vücutta uyarıcı etki yapan maddeleri almayın.

· Fiziksel ve duygusal gerilimi azaltmak için, abartılı olmamak kaydıyla ve uzmanınıza danışarak, spor (özellikle yavaş tempolu yürüyüşler) yapabilrsiniz.

· Siz ve eşinizin ortak bir görüş birliğinde olduğu bir tedavi planınız olsun.

· İnfertilite probleminizin nedeni ve uygun tedavi seçenekleri hakkında tam bir bilgi edinin.

· Duygusal olarak destek alın, bu şekilde kendinizi yalnız hissetmezsiniz. Destekleyici paylaşım grupları (örn:KK), infertilite konulu kitaplar, duygularınızı daha iyi tanımanıza yardımcı olur ve tedavinin getirdiği sıkıntılarla daha etkili biçimde başa çıkmanızı sağlar.

Aşağıdaki duygu, düşünce ve davranışlar size tanıdık geliyorsa infertilite konusunda deneyimli bir psikologla görüşmeniz faydalı olacaktır; böylelikle daha sistemli ve etkili bir yardım almış olursunuz. Uzmanınız size sorunlarınızla başa çıkıp onlara çözüm bulmanız konusunda daha sağlıklı ve kalıcı bir yardımda bulunabilir, size rahatlamanız için özel teknikler öğretebilir.

Süreklilik gösteren üzüntü, suçluluk, ya da değersizlik hisleri,
Sosyal olarak içe kapanma,
Gündelik aktivitelere ve başkalarıyla ilişki kurmaya karşı ilgisizlik,
Hiç bitmeyen bir iç sıkıntısı, kendini bir yere ait hisssedememe,
Artış gösteren duygusal dalgalanmalar,
İnfertilite ile ilgili konularla fazlaca meşgul olmak,
Eşle olan ilişkinin bozulması,
Konsantrasyon güçlüğü ve unutkanlık,
Artış gösteren alkol yada sigara tüketimi,
İştahta ve kiloda bir değişim (artış/azalma)
Uyku düzeninin bozulması (çok fazla uyuma/gece uykudan uyanma/hiç uyuyamama)

Unutmayın ki, infertilite sürecinde stres belirtileri göstermek normaldir ve bunu sizle birlikte birçok kişi bu şekilde yaşamaktadır. Önemli olan nokta, stresi yok saymayıp uygun başa çıkma stratejileri geliştirmek ve bu konuda yeni becerileri bir uzman yardımıyla kazanabilmektir. Böylelikle, hem bu dönemi daha rahat geçirmiş olursunuz, tedavinize olumlu bir katkıda bulunursunuz; hem de inferilite süreci sona erdiğinde de hayat boyu kullanabileceğiniz yeni ve yararlı becerileriniz olur.(Yazan: Psikolog İlknur YILMAZ )
 
topiğin hayırlı olsun canım çok bilgilendirici ellerine sağlık bende eylülde yaptıracağım aşılama ramazanlık diye erteledim çok stres oldum yaaaa yüce mevlam gerek kalmadan verir inş bebişlerimizi amin....
 
Aşılamadan 14 gün sonra kanda beta-hCG testi yapılır.

$hcg.gif

5. haftadan itibaren vaginal ultrason ile gebelik kesesinin görülebilmesi için kanda HCG hormonu değerinin 500-1000 IU/mL miktarına ulaşması gerekir.

Karından yapılan ultrasonografi sayesinde 6 hafta 4 günlük bir bebeğin kalp atışları gözlemlenir. Gebeliğin 8. haftasında da bebeğin hareketleri görülebilir. Vaginal ultrason ile yaklaşık 6 gün önceden bunları gözlemlemek mümkündür.
 
Arkadaş ve aile çevresinin ‘meraklı’ tutum ve davranışları infertilite tedavisini ‘olumsuz’ etkileyebiliyor. Uzmanlar, çevrenin soruları ve yardımcı olma isteklerinin çiftte strese yol açabildiğinden, her muayene ya da uygulanan tedavi sonrasında, sürece ilişkin soru sormaktan,takip etmekten kaçınılması, çevresindekilere danışana kadar tedavi veya yeni yerler hakkında bilgi verilmemesine özen gösterilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
 
Uyku bozuklukları, iştah bozuklukları, baş dönmeleri, mide bulantısı, bel, baş ve boyun ağrıları ilerlemiş kaygının fizyolojik belirtileri arasındadır. Psikolojik belirtileri de konsantrasyon bozuklukları, unutkanlık, panik hissi, daha önce keyif alınan aktivitelerden zevk alamama ve çabuk sinirlenme olarak özetlenebilir. Bu durum çevrenizdeki insanlarla olan iletişiminizi ve yaklaşımınızı da etkileyecektir. Bütün bu hissettikleriniz çok normaldir ve kaygı kaynağı ortadan kalkınca bu hisler de ortadan kalkacaktır. Kaygıyla daha kolay başa çıkmanız için yazı yazabilir, günlük tutabilirsiniz.

Olumsuz sonuçlanan tedavi, her test yapıldığında ya da tedavinin her döneminde aklınızda hep sonuca yönelik sorular ve kaygılar oluşacaktır. Her ne kadar olumlu düşünseniz de aklınızın bir yerinde hep sonuca yönelik olumsuz düşünceler olacaktır. Tedavinin olumsuz sonuçlanmasına kendinizi hazırlamak hic de kolay değildir ama olumsuz sonuçlanan tedaviye karşı kendinizi daha rahat hazırlamanız için bir kaç öneride bulunabiliriz. Öncelikle, randevularınıza yalnız gitmemeye özen gösterin. Eğer eşiniz yanınızda gelemiyorsa kendinize yakın hissettiğiniz birini yanınıza alın. Eğer tedaviniz olumsuz sonuçlanmış ise kendinize bunu atlatabilmek ve rahatlamak için izin verin. Sonuç olarak tedaviniz kaybetti, siz değil.
 
Tedavi sırasında stresli ve gergin dönemler geçirebilirsiniz. Ama unutmamalısınız ki hayat devam ediyor. Tedaviniz sırasında günde birkaç saatinizi klinikte geçirmek durumunda olabilirsiniz ama bunun yanı sıra tedavinin dışında size kalan 9-10 saatiniz var ve o süre de sizin hayatınız. Tedaviden arta kalan zamanınızı en verimli şekilde değerlendirirseniz hem tedavinin yükü azalır hem de kendiniz daha iyi hissedersiniz. Kendinizi şımartmanız, ödüllendirmeniz bu sürecin daha olumlu geçmesini sağlayacaktır.
 
Eş desteği bu süreçte büyük önem taşır. Eşler birbirlerinin duygularına, korkularına, ihtiyaçlarına karsı belki de her zamankinden daha fazla duyarlı olmalıdırlar. Bu tedavi sürecini birbirinizi keşfetmek, birbirinizin en derinlerde gizlenmiş duygularını açıga çıkarmak; daha sıkı, samimi ve sağlam bir sevgi bağı oluşturmak için değerlendirebilirsiniz.

Probleminin kimden kaynaklandığına bağlı olarak eşlerin yaşadığı duygular değişebilir. Buna bağlı olarak, tedavinin her aşamasında bunu kişisel bir sorun olarak değil, ortak bir amaç (çocuk sahibi olmak) için "beraber" emek verdiğiniz bir süreç olarak yaşamanız cok önemlidir. Tedaviyi sadece tek bir kişinin çabaladığı bir zaman dilimi olarak değil; aksine ikinizin ortak bir şekilde aşmaya çalıştığı bir süreç olarak değerlendirmelisiniz. Bu nedenle, tedaviye başlangıç anından itibaren, her aşamada beraber karar vermeniz, doktor randevularına mümkün olduğunca beraber gitmeniz, eşinizin hassas ve duyarlı anlarında yanında olmanız çok önemlidir.
 
Cinsiyet farklılıklarından ve aynı anda aynı şeyleri deneyimlememekten ortaya çıkan iletişim sorunlarını kolay halledebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken en önemli şey doğrudan istediğinizi, ne beklediğinizi ve ne hissettiğinizi acıkca paylaşmanızdır. İmalar, mimikler ve tartışmalarla kendinizi ifade etmeye çalıştığınız zaman hem karşınızdakilerin sizi anlaması zorlaşır, hem de anlaşılmadığınızı düşünerek daha fazla strese ve gerginliğe girersiniz.
 
*Tiroit bezinin az çalışması veya fazla çalışması kadınlarda adet düzensizliği yapmakta ve gebe kalmayı önlemektedir.

*Gebe kalamamak veya kısırlık sorunu kadınlarda genellikle endometriozis denen rahim içini örten tabakanın hastalığı (% 11), rahim tüplerindeki hastalık (% 30) ve yumurtalıkların iyi çalışmaması (% 59) nedeniyle oluşur.

*Gebe kalamayan kadınların % 18’inde anti-TPO antikoru kanlarında yüksek
olarak bulunur.Buna karşılık endometriozis isimli rahim hastalığı olan kadınlarda ise anti-TPO antikoru % 50’sinde, yani her 2 hastadan birinde yüksek olarak saptanır.Bu antikor yüksekliğinin gebe kalmayı nasıl önlediği tam olarak bilinmemektedir.Bilinen bir mekanizma bu antikorların tiroit bezinin az çalışmasına neden olduğu ve bu nedenle yumurtlamayı bozduğu şeklindedir.

*Tiroit bezinin az çalışması, adet sıklığını azalmakta ve adetlerde oluşan kanama miktarını artırmaktadır.Çok fazla oluşan adet kanamaları bu hastalıkta oluşan kan pıhtılaşmasındaki azalmaya veya kanın fazla sulanmasına bağlıdır.
Tiroit bezi az çalışan kadınlarda cinsel istekte azalma olduğu gibi yumurtlama da bozulur ve gebe kalma şansı azalır. Hafif tiroit bezi yetmezliği olanlar (sadece TSH hormonu yüksek, fakat T3 ve T4 hormonu normal olanlar) gebe kalsalar bile düşük sıklığı fazladır.

*Rahimin içine doğru büyümüş myomlar (submüköz) tedavi öncesi histeroskopik olarak çıkartılmaıdır. Rahimin içine baskı yapmayan myomların tedavi başarısı üzerine etkileri tartışmalıdır. Bununla birlikte, bazı çalışmalarda, 4-5 cm çaptan büyük myomlar, rahimin iç tabakasına baskı yapmasalar bile, tedavide gebelik oranlarına olumsuz etkileri olabileceği bildirilmiştir.
 
Bu bir süreç işidir.

Emek ve umut işidir.

Maddi külfeti yüksektir.

Yüksek de moral gerektirir.

Kimsenin suçu ya da tek başına sorumluluğu değildir.

Çevrenin her şeyi bilmesi gerekmez.

Hassasiyet ve özen gerektirir.


Çocuk bir aileyi aile yapan en önemli faktördür ama çocuk olmaması gerçekten de dünyanın sonu değildir.Durumu bu noktaya getirmek evlilik için de ciddi tehlikelere yol açabilir. Çocuğu olmadan da mutlu bir hayat süren pek çok çift olduğunu unutmamak gerekir.Tedavide moral desteğin ve bazı şeyleri bazen sadece oluruna bırakmanın bile pek çok yararı vardır.Hayatınızı sadece tedavilere dönük yaşamadan,ama gerekenleri de ihmal etmeden yaparak güzel sonuçlar elde edebilirsiniz.Ancak bu süreçte birbirinizi üzerek,kırarak ya da size ait bazı değerleri yok ederek sahip olacağınız çocuk size umduğumuz kadar huzur ve heyecan getirmeyebilir.O nedenle sabırla,dikkatle,umutla ama bolca sevgiyle ve anlayışla bu yola girmenizi ve her koşulda eşlerin birbirine destek olması önerilir.
 
X