Doğal yollarla gebe kalma

mavielle

MİNİK DUTUM BENİMLE
Kayıtlı Üye
13 Ocak 2010
2.014
29
Uzun süredir hamile kalamama nedeniniz her ne olursa olsun, tedavi seçeneğine geçmeden önce doğal yöntemleri denemek gerektiğini düşünüyorum. Bilhassa yaşınız 35’ın altındaysa… Yaşam stilinizi ve beslenmenizi değiştirirseniz doğal yolla hamile kalamamanız için hiçbir neden olamaz. Tabii buna engel olacak anatomik bir eksiklik ya da tıbbi bir imkansızlık sözkonusu değilse...

Günümüzde kadınlar, hamile kalamadıkları ilk birkaç ayın hemen sonrasında modern tıbbın sunduklarından medet umuyorlar. İnfertilite (kısırlık) konusunda tıp teknolojisinin gelişimiyle beraber, doğal yöntemlerle ve biraz da sabırla hamile kalabileceği halde zahmetli, pahalı, ve sıkıntılı tedavi yöntemlerine başvuran kadınların sayısı oldukça arttı. Şu anda ülkemizde 40.000’e yakin tüp bebek uygulaması yapılıyor. Daha da şaşırtıcı olan; bu rakamı oluşturan hastaların onemli bir kismi 30 yaşın çok altında!

Sağlıklı bir kadının her ay hamile kalma ihtimali herşey yolunda olsa bile sadece %20-25dir. Eğer yaşınız 35in üzerindeyse bu ihtimal daha da düşüktür. Benim bu siteyi hazırlamaktaki amaçlarımdan biri, bebek sahibi olmak isteyen kadınları invasif yöntemlere başvurmadan evvel doğal yolla gebe kalmalarını sağlayan yöntemlerle tanıştırmaktır. Bu yöntemleri uyguladığınız takdirde hamile kalma olasılığınızı yükselteceksiniz. Tabii ki sizin için hamile kalma süresi çevrenizdeki diğer kadınlardan daha uzun olabilir ama ne zaman fertil (hamile kalabilme olasılığınız) olduğunuzu bilip ona güre hareket ederseniz bu süre olabileceğinden daha kısa hale gelebilir. Eğer 35 yaşın altındaysanız ve 2 sene boyunca doğru zamanlama ve doğru yöntemlere rağmen hamile kalamadıysanız eşinizle beraber bir uzmanla görüşmenizde yarar olabilir. 35 yaşın üstündeki kadınlarda bu süre 1 yıldır.

Doğal yollarla hamile kalma yöntemlerine geçmeden önce yaygın olarak yanlış bilinen bazı fertilite gerçeklerine değineceğim:

- Erkekler de en az kadınlar kadar fertilite sorunu yaşayabilir.

- Fertil günlerinizde ne sıklıkta ilişki yaşayacağınız hem eşinizin sperm sayısına hem de sizin servikal sıvınıza bağlıdır. Bazı çiftler hergün ilişki yaşayabilecekken bazılarının 2 günde bir yaşaması daha doğrudur.

- Sanılanın aksine; ilişki sonrasında çeşitli pozisyonlara girip spermlerin hareketini arttırıp yumurtaya gidişini kolaylaştırmak mümkün değildir. Eğer zamanlamanız doğruysa sperm zaten olabilecek en hızlı şekilde yumurtaya ulaşacaktır.

- İdeal mensturasyon (adet) dönemi 28 gün olduğu halde bunu daha az ya da daha uzun yaşıyorsanız mutlaka bir problem var demek değildir. Bazı kadınlar için 24, 25, 26 ya da 27 gün olabilecekken bazıları için 38 gün bile olabilir. Bu muhakkak bir problem var anlamına gelmez. Fakat şu da bir gerçek ki döngüleri kısa olan kadınlar hamile kalmak sözkonusu olduğunda diğerlerinden daha avantajlılar. Çünkü onlar için yumurtlama daha sık gerçekleşir ve fertil günleri diğerlerinden daha fazladır.

- Döngünün süresine bağlı olarak yumurtlama günü de kadına göre değişiklik gösterebilir. Her zaman 14. Günde ovulasyon gerçekleşir diye bir kaide yoktur. Bazı kadınlar için 8, 9 ya da 10. günde gerçekleşebilecekken bazıları için 20. Günde bile gerçekleşebilir.

Hamile kalmak için uzman yardımına başvurmadan önce doğal yollarla bebek sahibi olmak için elinizden geleni yapmanızı tavsiye ediyorum. Bunun için ilk adım elbette vücudunuzun nasıl çalıştığını öğrenmektir. Bu konuda size Ateş Ölçme Yöntemi ve Servikal Sıvı Kontrolü başlıklı yazılarımla yardımcı olmaya çalıştım. Fakat herşeyden önce bebek sahibi olmaya tam anlamıyla hazır mısınız, bu sorunun cevabını bulmak gerek...

BEBEK SAHİBİ OLMAYA HAZIRIM PEKİ ŞİMDİ NE OLUCAK?

Herkes anne/baba olamaz. Çünkü annelik ya da babalık bir çocuğu dünyaya getirmekle sınırlı değildir. Hayattaki pek çok başka başlangıç gibi anne olmak için de hazır olmak gerekir. Bunun da birtakım şartları olmalıdır. Toplumun evlendikten sonraki beklentisi budur diye çocuk sahibi olmaya kalkışmayı doğru bulmuyorum. Her şeyden önce duygusal, ruhsal ve maddi açıdan hazır mısınız bunun cevabını verebilmeniz gerekir.


- Bir başka canlının kendi kendine yetmeye başlayana kadar sorumluluğunu almaya hazır mısınız?


- Eşinizin bu konuda size tam destek sağlayacağına emin misiniz? İlişkinize ve eşinize en ufak bir şüphe olmadan güveniyor musunuz?


- Maddi imkanlarınız bir çocuğun sağlıklı ve mutlu bir şekilde yetişmesine yeterli mi?


- Bütün kötü alışkanlıklarınızı bıraktınız mı?


- Hayatınızın tamamen değişmesine hazır mısınız?


- Bir bebeği 9 ay boyunca taşımaya, bu süre içinde kendinize her zamankinden daha iyi bakmaya, bebek/çocuk bakımı konusunda sürekli okuyup/öğrenmeye, vücudunuzun şeklinin bozulmasına ve hamileliğin getirebileceği başka bir sürü değişikliğe hazır mısınız?


- Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra sağlıklı ve mutlu olması için her şeyinizle çalışmaya hazır mısınız?


- Kariyerinizi yoluna koydunuz mu? Bebek size engel teşkil eder mi?


- Kendinizi olgun ve sorumluluk alacak kapasitede hissediyor musunuz?


- Eşinizle nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğiniz konusunda hemfikir misiniz?


Bu soruların 1 tanesine bile hayır cevabı verdiyseniz büyük ihtimalle çocuk sahibi olmaya hazır değilsiniz demektir. Her şeyden önce kendinizi ve eşinizi bu fikre alıştırmalı ve hazır olmayı beklemelisiniz. Aksi takdirde hem kendiniz mutsuz olursunuz hem de çocuğunuzu mutsuz edersiniz.


Hazır olduğunuza emin olduktan sonraki aşama tabii ki yumurtlama (ovulasyon) günlerinizi takip ederek programınızı yapmak ve çalışmalarınızı bu günlerde yoğunlaştırmak... Sağlıklı çiftlerin yaklaşık %50si ilk 4-5 ayda hamile kalıyor. %70′i ilk 9 ayda, %85′i ise ilk 1 senede hamile kalıyor. Eğer 30 yaşın altındaysanız ve ilk 1 senede hamile kalamadıysanız birtakım testler için bir uzmana görünmenizi tavsiye ederim. Eğer 35 yaş ve üzerindeyseniz ilk 6 aylık denemeden sosonra bir doktora görünmelisiniz. Bu bölümde hamile kalma çalışmalarınız sırasında fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinizden bahsetmek istiyorum.

1-Sterese engel olun

Bebek çalışmaları sırasında yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri strese girmektir. Hiçbir sorununuz yoksa da, infertil (kısır) teşhisi konulmuşsa da, hamile kalmanıza engel olacak bir rahatsızlığınız varsa da yoksa da stres, var olan durumu büsbütün beter hale getirir. Neyse ki stres, üzerinde çalışırsanız engel olabileceğiniz bir şey.


Her şeyden önce infertilitenin çözümsüz olmadığını düşünün. FertlilteRehberi’nde okuduğunuz gibi her türlü engelin muhakkak bir doğal tedavisi var. Doğal yöntemlerin yetmediği durumlarda da tıbbın verebileceklerinden faydalanabiliriz. Her geçen gün tedavi ile hamile kalma teknikleri daha da ilerliyor. Önemli olan pozitif bir bakışla hamile kalabilmek için elinizden geleni yapmaya hazır olmanız.


Elbette hepimiz hazır olduğumuz anda hamile kalabilmeyi isteriz ama ne yazık ki bu her zaman herkes için geçerli olamıyor. Eğer istediğimiz anda bebeğimiz olmadığında moralimizi bozar, stresin bizi ele geçirmesine müsaade edersek içinden çıkılmaz bir kısır döngüye gireriz. Stres fertiliteyi etkiler, infertilite stresi arttırır. İnfertiliteyi bizzat yaşamış biri olarak bunu söylemenin yapmaktan çok daha kolay olduğunu biliyorum ama mümkün olduğunca sakin olalım, olumlu olalım, umutlu olalım ve bebeğin hazır olduğunda gelip bizi bulacağına inanalım.


Çinliler bebeklerin ailelerini kendilerinin seçtiklerine inanırlar. Bizim de bu inanca katılmamızın sakıncası olmaz herhalde. Varsayın bebeğiniz hala arıyor sizi, bir türlü seçemiyor milyarlarca insan arasından doğru anneyi... Belki bebeğin işini kolaylaştırmak için dua edebilirsiniz, meditasyon yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz, vs. İnancınızın gereği her ne ise ibadetlerinizi umutsuzlukla huzursuzlukla değil de rahatlamak için yapın, kendinizi iyi hissetmek, huzur kazanmak için yapın.


Eğer işiniz çok yorucuysa ve saatlerinizi azaltma şansınız varsa öyle yapın. Böylelikle ekstra zamanınızı kendinize ayırabilirsiniz. Müzik dinlemek, uzun yürüyüşlere çıkmak, spor yapmak, romantik ya da komik filmler izlemek, temiz havada gezmek ya da sizi iyi hissettirecek ne varsa onu yapmak stresi yenmenize yardımcı olacaktır. En büyük yardımı da bu konuda sizinle empati yapabilecek ailenizden ve arkadaşlarınızdan alabilirsiniz. Eşinizin tam destek vermesi şarttır. Eğer aileniz ve dostlarınız yeterli olmuyorsa profesyonel destek almayı düşünebilirsiniz. Bunun muhakkak bir psikolog ya da terapist olması şart değil elbette, aklına ve anlayışına güveneceğiniz bir din insanı da olabilir. Bunların yanında sizinle benzer şeyleri yaşayan insanlarla tanışabileceğiniz forumlara üye olmayı da düşünebilirsiniz. Sizi en iyi anlayacak insanlardan biri benzer duyguları hisseden ve benzer yollardan geçen bir insandır. Paylaşacağınız pek çok şey karşınızdakine anlamlı gelecektir.


Sitenin farklı yerlerinde de değindiğim gibi yoga ve/veya meditasyonun stresi yenmenizde, an azından azaltmanızda yardımı çok büyük olacaktır. Bunların yarattığı en belirgin duygu rahatlama hissidir. Yoga ve meditasyonun yanında masaj, derin nefes egzersizleri, dua etmek ve vizüalizasyon (hayalinde canlandırma) da benzer etkiyi yaratacaktır, Biliyorum, bunları yapmak çok zor ama bebek fikrini düşüncelerinizin endişe başlığından çıkarıp umut kısmına koyun. En azından deneyin

2-Kafeini kesin
Kahve içmeyi bırakın. Bazı uzmanlara göre kahve gebeliğe engel olabilir. Ancak miktarı konusunda çelişkili görüşler var. Kimisi 2 bardaktan fazlası zararlı diyor kimisi 4. Bu durumda tamamen güvende olmak için hiç içmemek en iyisi olur diye düşünüyorum. Aynı şekilde kafein içeren diğer tüm içeceklerden uzak durmak gerekir. Dr. Jacob Teitelbaum’a göre kola, gazoz gibi içecekler hamile kalma olasılığınızı %50 oranında düşürür.


3- Vitamin ve Mineral almaya başlayın

Kaliteli bir multivitamin almaya başlayın. Aldığınız vitaminin içinde en az 400mcg folik asit olmasına özen gösterin. Aynı zamanda içinde en az 50mg B6 vitamini ve magnezyum da olmalı. Demir seviyenizin de sağlıklı bir sınırda olması gerekir. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa bir ferritin testiyle seviyenizi öğrenebilirsiniz. 40 ng/ml den aşağıda olan bir ferritin seviyesi ile hamile kalmanız güç olabilir. Yapılan bir çalışmaya göre; ferritin seviyesi 40’ın altında olup infertil (kısır) olan kadınların yarısı demir takviyesi alınca hamile kalmış. Eğer demir eksikliğiniz varsa aldığınız multivitaminde demir de bulunmasına özen göstermelisiniz. Ayrıca, günlük aldığınız vitamin C 1000mg’ı geçmemeli, 500mg ideal bir miktardır.


4- Beslenmenize dikkat edin

Mümkün olduğu kadar asidik yiyeceklerden uzak durun ve alkalin ağırlıklı beslenmeye özen gösterin. Kırmızı eti ve hayvansal gıdaları mümkünse kesin, değilse çok az tüketin. Ağırlık vermeniz gereken yiyecekler: Badem, ceviz, elma, salatalık, brüksel lahanası, pancar, limon, kuşkonmaz, avokado, brokoli, kereviz, havuç, pazı, soğan, kavun, üzüm, kayısı, armut, erik, tatlı patates (yam), enginar, şeftali, papaya, mango, kivi, turp, karnabahar, ıspanak ve koyu renkli diğer sebzeler olmalı. Ancak üzüm, armut gibi şeker oranı yüksek meyveleri çok fazla tüketmemelisiniz çünkü hamile kalma çalışmaları sırasında mümkün olduğunca şekerden uzak durmanız gerekir. Şeker ihtiyacınızı sadece ve sadece doğal yiyeceklerden karşılamalısınız.

5- Alkolü azaltın

Eğer yumurtlama (ovulasyon) probleminiz varsa alkolü tamamen bırakmanızda fayda var. Yapılan çalışmalara göre alkol prolaktin hormonunun yükselmesine neden olabiliyor. Hamile kalmaya çalışırken bu hormonun normal sınırlar içerisinde olmasına ve yükselmemesine ihtiyacımız var. Eğer tamamen bırakmakta zorluk çekiyorsanız minimuma indirin. Haftada en fazla 2 ya da 3 kadeh ideal olacaktır.

6- Düzenli uyuyun

Hamile kalmaya çalışırken hayatınızda bir rutin oluşturmanız çok önemli. Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmalısınız. En az 8 saat uyumalısınız. Fazla uyku da az uyku da ne fertiliteniz ne de genel sağlığınız için iyi değildir. Hafta sonları da düzenden sapmamaya özen göstermelisiniz. Uyumakta zorluk çekiyorsanız papatya çayı iyi gelebilir. Ancak uyumanıza yardim etmesi için melatonin alıyorsanız, bırakın. Prolaktin hormonunu yükselterek hamile kalma şansınızı düşürebilir.

ATEŞ ÖLÇME YÖNTEMİ

Fertilitemi takip etmeye başladığım zaman bütün yaptıklarım arasından bana en enteresan geleni vücut ateşimin aylık döngümün neresinde olduğumu bana söyleyebilmesi idi. Düşünsenize ateşinizi ölçüyorsunuz, bundan bir tablo çıkarıyorsunuz ve o tablo size dikkate alınmayacak kadar küçük bir yanılgı payıyla hangi günler fertil, hangi günlerde fertil olmadığınızı söylüyor. Tam anlamıyla kitaba uygun 28 günlük, şaşmayan bir döngünüz yoksa bile bu yöntem hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri belirlemenize çok yardımcı olacaktır.

Bu yöntemin tek dezavantaji fertil günlerinizi öğrenmek için birkaç ay boyunca ateşinizi ölçüp tablo çıkarmanızı gerektirmesidir. Bunu yaptıktan sonra ortalama olarak döngünüzün neresinde hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğunu hesaplayabilirsiniz. Bunun dışında ateş ölçme yönteminin en büyük faydası ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini görmenize yardımcı olması ve luteal fazınızın ne kadar sürdüğünü göstermesidir. Aynı zamanda çok ucuz bir gebelik testi de olabilir bu yöntem. Eğer yumurtlamadan sonra ateşiniz en az 18 gün boyunca yüksek kalırsa çok büyük bir ihtimalle hamilesiniz demektir.

Sağlıklı bir kadının vücut ısısı yumurtlama öncesi ortalama 36 ve 36,5 derece arasında değişiklik gösterir. Ovulasyon (yumurtlama) sonrasında ise 36,6 ve yukarısına çıkar. Bir dahaki mensturasyona (adet) kadar ateşiniz yüksek kalır. Bu da ortalama 12 ila 16 gün arasında sürer. Fakat o döngüde hamile kalmışsanız ateşiniz hamileliğiniz boyunca yüksek kalacaktır. Vücut ısısının yüksek olmasının nedeni progesteron hormonudur. Progesteronu üreten ise korpus luteumdur. Korpus luteus ise en basit tanımıyla yumurta atıldıktan sonra folikülün dönüştüğü ”sarı cisim” dir. Eğer döngünüz boyunca düzenli olarak ateşinizi ölçerseniz vücut ısınızın yükseldiğini gördüğünüz anda yumurtlamanın gerçekleşmiş olduğuna emin olabilirsiniz.

Ateşinizi ölçerken dikkat etmeniz gereken noktalar var:

- Öncelikle hergün aynı saatte, yataktan kalkmadan, uyanır uyanmaz ölçmelisiniz.

- Dijital bir termometre alın ve ateşinizi ağzınızdan ölçün. Vajinadan da ölçebilirsiniz ama hangi yolu seçerseniz seçin tutarlı olmaya özen göstermelisiniz. Yani bir gün ağızdan başka bir gün vajinadan ölçmeyin.

- Termometrenin pilinin zayıf olmamasına dikkat edin.

- Dereceyi mümkünse bir excel dosyasına kaydedin. Döngünüz tamamlandığında bir şema oluşturun. Bu şemaya bakarak aşağı yukarı hangi günlerde fertil olduğunuzu görebilirsiniz. Fakat tek tek dereceleri dikkate almayın çünkü ateşiniz bir gün 36 iken ertesi gün 36,2 olabilir ve bu gayet normaldir. Önemli olan tek tek ağaçları değil de ormanı görebilmek.


Bazı durumlarda ölçümleriniz gerçeği yansıtmayabilir.

- Eğer bir rahatsızlık dolayısıyla ateşiniz varsa

- Bir gün öncesiden alkol almışsanız

- Elektrikli battaniye ya da benzeri bir şeyle ısınıyorsanız

- Hergün farklı saatlerde ateşinizi ölçüyorsanız

- Hergün farklı bir termometreyle ateşinizi ölçüyorsanız

- Uykunuz çok bölünüyorsa

- Uyanmadan önce en az 3 saat kesintisiz uyumamışsanız

ölçümleriniz yanıltıcı olabilir ve çok değişken sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Yukarıda saydığım nedenler olmadığı halde şemanız yukardaki şekilden çok uzaksa ovulasyon problemleriniz olabilir. Ama 1-2 seferlik sapmalar normaldir. Mesela çok stresli bir dönem yaşıyorsanız geç yumurtlama olabilir, bu da döngünüzün normalden daha uzun olmasına yol açabilir. Stres dışında seyahat, hastalık, ilaç kullanımı, kilo alıp verme de yumurtlama zamanınızı, dolayısıyla döngünüzün uzunluğunu etkileyebilir.

Vücut ısınızın oluşturduğu şema yukarıdaki gibi mükemmel olmayabilir. Yumurtlamadan sonra ateşiniz yavaş yavaş yükselebilir, ilk birkaç gün yüksek sonradan daha da yüksek olabilir, yükseldikten sonra bir sabah ani bir düşüşten sonra tekrar yükselebilir. Bütün bunlar normaldir. Yukarıda da dediğim gibi önemli olan şemaya bir bütün olarak baktığınızda yumurtlama öncesi ve sonrasını görebilmenizdir. Belki şemanıza ortadan bir ayrım çizgisi çekmek daha rahat görmenize yardımcı olabilir. Yumurtlamadan hemen önceki derecelerinizden 6 tanesini işaretleyin. Bunlar arasından en yükseğini alın ve bir üstündeki dereceden çizgiyi çekin. Böylelikle şemayı daha rahat okuyabilirsiniz.

SERVİKAL SIVI KONTROLÜ

Fertilitenizi kendi ellerinize almak ve hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri takip edebilmek için kullanabileceğiniz en etkili yöntemlerden biridir servikal sıvı kontolü...

Servikal sıvı (mukus) rahim ağzındaki servikal kript adı verilen küçük bezler tarafından üretilen sulandırılmış jöle kıvamında bir sıvıdır. Bakterilerin rahme ulaşmasını engelleyen koruyucu bir işlevi vardır. Bu sıvının kıvamı ve şekli adet döngüsü içerisinde tahmin edilebilen zamanlarda değişir. Mesela Yumurtlamadan önce, yani döngünün ilk yarısında servikal mukus bol ve sulu olur. O kadar ki çamaşırınızda izlerini görebilirsiniz. Bazı durumlarda ince bir ped kullanmanızı bile gerektirebilir. Servikal sıvının döngünün bu dönemindeki kıvamı spermin içinde hareket etmesini çok kolaylaştırır çünkü bu sıvının yapısı spermin yapısıyla çok benzeşir.Bu zamanda ilişki yaşamanız durumunda spermler kolaylıkla bu sıvıdan geçerek rahme ulaşabilir. Oysa ki döngünün ikinci yarısında servikal mukus bu kalitesini kaybeder ve spermler bu sıvıya karıştıklarında kolay hareket edemez hale gelırler, yani engellenirler. Bu zamanda servikal mukus artık progesteron hormonunun etkisi altındadır; koyu ve yapışkan bir kıvam almış hem de miktar olarak azalmıştır.

Ortalamada her 2.000 spermden 1i fertil dönemdeki servikal sıvıda hayatta kalır. Bu spermler de servikal sıvıda birkaç gün yaşayabilir. Yumurtlama zamanında ise yumurtaya doğru ilerlerler ve gebelik oluşması muhtemel olur. Servikal mukusta hayatta kalamayan spermler ise vajinanın asidik pH ortamı dolayısıyla ölür ve yok olurlar.

Nasıl Kontrol Edilir?
Her ne kadar düşüncesi pek hoş olmayıp can sıkıcı bir yol gibi görünse de, maalesef servikal sıvınızı ellerinizi çok iyi yıkadıktan sonra parmaklarınızla kontrol etmekten başka şansınız yok. Mensturasyonun (adetin) bitiminden itibaren tamamen kuru bir his olacaktır. Kuru hissetmeseniz bile parmaklarınızdaki ıslaklık çok kısa bir sürede uçup gidecektir. Birkaç gün süren kuruluktan sonra yapışkan bir sıvı hissedebilirsiniz. Fakat yine; ıslak olarak tanımlayabileceğiniz bir his olmayacaktır. Bu dönem 2-3 gün sürebilir.

Bundan sonraki aşamada hissedeceğiniz servikal sıvı krem ya da losyon kıvamında olabilir. Islaklık hissi verecektir. Bu ıslaklığı hissetmeye başladığınızda kendinizi fertil dönemi girmiş kabul edebilirsiniz. Bu dönem 2-4 gün sürebilir.

Bundan sonraki ve son aşamada hissedeceğiniz sıvıyı yumurta akı kıvamı olarak tanımlayabilirsiniz. Aşırı kaygan bir yapısı vardır ve iki parmağınız arasında sündürdüğünüzde sakız gibi kopmadan uzayacaktır.

En fertil günleriniz yumurta akı kıvamındaki sıvıyı farkettiğiniz günlerdir. Bazı durumlarda bu sıvı o kadar sulu olabilir ki pek bir şey göremezsiniz ama kayganlığın farkına varırsınız. Bu aşırı ıslaklık bazı durumlarda çamaşırınızda simetrik yuvarlak bir iz bırakabilir. 20 li yaşlardaki kadınlar ortalama 5 gün bu kalitedeki sıvıya tanıklık ederler. 30lu yaşlara gelindiğinde ise 1 ya da 2 gün sürebilir.

Netice itibariyle bizim istediğimiz; aşırı ıslak ve kayganlık hssi veren sıvıyı farketmektir. Çünkü bu günler en fertil sayılacağınız günler olacaktır.

Fertil dönemdeki servikal sıvı kalitesinin oluşması bir hafta sürebilecekken, bu dönemin son bulması sadece 1 gün belki de daha az sürer. Bu ani kuruluk östrojenin azaldığı ve progesteronun yükselmeye başladığının habercisi sayılabilir. Yani artık yumurtlama gerçekleşmiştir ve fertil dönem bitmiştir.

Servikal sıvının kalitesini takip ederken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var:

- Eğer vajinal bir enfeksyon sözkonusu ise bu nedenle oluşan sıvı servikal sıvınızı tanımanıza engel olabilir.
- Eger cinsel bir birliktelik olmuşsa spermayla servikal sıvınızı karıştırabilirsiniz.
- Tahrik olduğunuzda oluşan sıvıyla servikal sıvıyı karıştırabilirsiniz. Bu sıvının servikal sıvıdan en büyük farkı elinizde çabuk kurumasıdır. Servikal sıvı ise uzun süreler (bazı durumlarda siz yıkayana kadar) elinizde kalacaktır.
- Bazı ilaçlar (örneğin klomen) kuruluk yaratabilir.
- Kayganlaştırıcı kullanıyorsanız bu madde de servikal sıvının kalitesini anlamanızı zorlaştırabilir.
- Doğum kontrol haplarını yeni bıraktıysanız bu da normal işleyişte servikal sıvının oluşmasını önleyebilir. Bunun için birkaç ay bekleyip sıvı takibine öyle başlamanız mantıklı olabilir.
- Düşük östrojen seviyeleri de kuruluk yaratabilir.

Servikal sıvının yokluğu infertil (kısır) olduğunuz anlamına gelmez. O ay yumurtlama gerçekleşmemiş olduğundan servikal sıvıya rastlamamış olabilirsiniz. Ama sürekli olarak servikal sıvıyı takip ettiğiniz halde asla görmediyseniz ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğine emin olmanızda fayda var. Bunun için ateş ölçme yöntemini uygulayabilirsiniz. Bu yöntem ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini kesin olarak öğrenmenize yardımcı olacaktır.

Servikal sıvınızın kalitesini arttırmak için bazı doğal yöntemler mevcuttur. Ama herşeyden önce kafeine ve sigaraya son vermeniz gerekir çünkü bu maddeler başka pek çok şeyin olduğu gibi kaliteli servikal sıvının da düşmanıdırlar.

BU YÖNTEMLERE EK;


ARINMA DİYETİ

Bahsini edeceğim arınma diyetini sadece doğurganlığınızı arttırmak için değil, kendinizi daha zinde, enerjik ve sağlıklı hissetmek, midenizi; dolayısıyla vücudunuzu dinlendirmek, kilo kaybetmek, herhangi bir alışkanlıktan vazgeçmek ve hatta ömrünüzü uzatmak için yapabilirsiniz. Geçtiğimiz yıllarda fareler üzerinde yapılan bir oruç deneyinin sonuçlarına göre detox’a giren farelerin ömrü diğer gruptan %40 oranında daha uzun olmuş.

Benim uzun süredir hamile kalmak için uğraşan arkadaşlarıma ve danışanlarıma ilk önerilerimden biri diyetlerini değiştirmeleri olur. Doğurganlığınızı arttırmak ve muhafaza etmek sadece diyetle mümkün olabilecek bir şey değil tabii ki. Bütünüyle bir yaşam stili değişikliğine girmeniz ve bunu devam ettirmeniz gerekir. Mesela fazla kilolarınız varsa muhakkak normal kiloya inmelisiniz. Ya da sigara kullanıyorsanız bırakmalısınız. Eğer bebek istiyorsanız bunların pazarlığı söz konusu değil. Fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinize farklı yazılarımda değiniyorum. Bugün de yapabileceklerinizden biri olan arınma diyetinden bahsedeceğim.

Çevresel toksinlerle infertilite arasındaki ilişki 1850’lerde Fransızların normalin üzerindeki düşük oranları ve özellikle kurşun madeninde çalışan işçi eşlerinin kısırlık sorunlarıyla karşılaşmaları üzerine yaptıkları çalışmalardan beri aşikar. Bu çalışmalardan sonra ulaşılan enteresan sonuçlardan biri de aslında Romalıların 2. YY’da bu gerçeği çoktan açıklamış olmalarıydı. O zamandan bu zamana insanların maruz kaldığı çevresel toksinlerin infertilite oranlarını ne derece arttırdığını tahmin etmek çok güç olmasa gerek. Özellikle bugünün endüstriyelleşmiş toplumlarında fertiliteyi muhafaza etmek, hem kadın hem de erkek için her zamankinden daha da zor hale gelmiştir. Çevresel faktörlerin fertilitemizi nasıl etkilediği hakkındaki ayrıntıları bir başka yazıma saklıyorum. Bugünlük, bu etkileri tamamıyla yok etmenin yollarından biri olan arınmaya yoğunlaşalım.

Özellikle sebepsiz infertilite teşhisi konulmuşsa hamile kalmanızı kolaylaştırmak için öncelikle genel bir yaşam stili değişikliğine gitmenizi öneririm.

İlk Gün

Arındırmaya başlayacağınız ilk gün sadece yağsız sebze tüketin. Arındırma diyetiniz boyunca (yoğurt hariç) hiçbir hayvansal gıda yememelisiniz. Yoğurdu fertilite diyetine dahil etmemin nedeni içindeki bakterilerin olumlu etkisi olması.

Güne büyük bir bardak limonlu sıcak su içerek başlayın. Biz ailecek her sabah buğday çimi suyu sıkıp içiyoruz. Eğer bulma şansınız varsa buğday çimini tavsiye ederim. Sonraki yazılarımdan birinde buğday çimi suyunun fertiliteye etkisi hakkında bir yazı yazacağım.

- Gün boyu sebzeden başka bir şey yemeyin. Sadece su için. Yağsız tuzsuz sebze çorbası yapıp onu da ilk gün diyetinize ekleyebilirsiniz.

- Kekik, papatya, zencefil, atkuyruğu ya da yeşil çay demleyip içebilirsiniz. İçtiğiniz çayları kendiniz demlemeye özen gösterin, poşet çaylardan mümkün olduğunca uzak durun. Akşam da yatmadan önce yine limonlu sıcak su için. Gün boyu en az 3 litre su içmiş olmaya özen gösterin.



2. Gün


2. Günde “sıvı orucu” tutmanızı öneriyorum. Yani çiğnemenizi gerektirecek hiçbirşey yemeyeceksiniz, sadece sıvı tüketeceksiniz. Tabii bu sadece su içeceksiniz demek değil. Hazır meyve suları içeceksiniz demek ASLA değil. Bir katı meyve sıkacağı karlı bir yatırım olabilir çünkü meyve/sevze sularını kendinizin sıkmanızı öneririm. Örnek bir içecek:

•Havuç
•Pancar
•Salatalı
•Maydanoz
•Yeşil biber
Bir sonraki içeceğiniz şu olabilir:

•Elma
•Zencefil
•Turp
•Havuç
•Kaba yonca (alfalfa) filizi
Bir sonraki şu olabilir:

•Kereviz sapı
•Ispanak
•Aloe vera
•Sarımsak
•Elma
•limon
Bu da bir başka kombinasyon:

•Domates
•Maydanoz
•Ispanak
•Havuç
•Pancar
Dilediğiniz kadar farklı kombinasyon deneyebilirsiniz. Bu işi yaparken eğleneceğinize de eminim. Yalnız elma, armut, pancar gibi şeker oranı diğerlerine kıyasla daha yüksek olan yiyeceklerin miktarı konusunda dikkatli davranmanızı öneririm. Fertilite için arınma diyeti sırasında mümkün olduğu kadar az şeker almalısınız.

Hafta bitene kadar sonraki günlerde de 1. Gün’e benzer şekilde beslenin. Sonraki günlerde yemeklerinize ve salatalarınıza yağ koyabilirsiniz. Ancak zeytinyağı, üzümçekirdeği yağı ya da ketentohumu yağı kullanın. Son ikisini daha ziyade salatalarda kullanmanızı tavsiye ederim.

Öğün atlamayın. Katı yiyecek yemek istemiyorsanız sebze sıkıp için.

Saat 19:00’dan sonra hiçbirşey yemeyin. Kendinizi aç hissederseniz, yine sebze suyu sıkıp içebilirsiniz.

Bu müddet zarfında (ya da sürekli olarak)kalsyum, magnezyum, vitamin C içeren bir multivitamin almanızda fayda var. Bir DHA (temel yağ asidi) kapsülü de alabilirsiniz.

Eğer düzenli egzersiz alışkanlığınız yoksa en azından günde yarım saat yürüyün. Yoga ideal bir arınma egzersizidir. Genel anlamda fertilitenizi arttırmak için de idealdir.

Hergün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın. Uyku ritmi edinin.
güneş battığı zaman beyin epifizi melatonin salgılamaya başlar. Geceye doğru yaklaştıkça melatonin oranları gittikçe artar ve sabaha karşı 3-4 saatlerinde maksimum seviyeye ulaşır. O saatten sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. Şafakla beraber 0’a yaklaşmış olur. Geç yattığımız zaman bu hassas döngü zarar görür. Geç yatıp geç kalkmak ya da 8 saat uyumak durumu kurtarmaz çünkü denge çoktan hasara uğramıştır. Beyin epifizinin işlevi bozulmuş, vücut gereksiz bir yük altına sokulmuştır. Bu durumun sürekli olması halinde iç organlar da baskı görmeye başlar. O yüzden çok geç yatmak, arınma diyetlerinde (ve tabii ki yaşamımızın hiçbir noktasında) alışkanlık haline getirilmiş bir davranış olmamalıdır.

Arındırma Diyeti’ne başladığınızda bir takım rahatsızıklar hissedebilirsiniz. Steve Meyerowitz, Juice Fasting and Detoxification isimli kitabında bu rahatsızlıkları şöyle sıralıyor:

•Kaşıntı
•Sivilce
•Bulantı
•Baş dönmesi
•Halsizlik
•Yorgunluk
•Bronşit
•Astım
•Başağrısı
•Yüksek ateş
•İshal
•Kas ağrısı
•Ağız kokusu
•Burun tıkanıklığı
•Düzensiz adet
Meyerowitz, aslında hastalık belirtisi gibi görünen bu işaretleri “iyileşme semptomları” şeklinde tanımlıyor. Bu semptomların bazılarını yaşamanızın nedeni vücudunuzun toksinleri atıyor olması. Şöyle devam ediyor: “Toksinler sizi 2 kere hasta eder, bir vücudunuza girerken bir de vücudunuzu terkederken”. Tabii toksinler sizi terkederken çeşitli yollardan geçiyorlar bu yollar da cildiniz ve içorganlarınız olduğu için bu tip rahatsızlıklar yaşamanız gayet normal. Bu rahatsızlıklar çok kısa sürecektir ve geçicidir. Fakat toksinlerin vücudunuzu terketmesi ne kadar uzun sürerse halsizliğiniz de o kadar uzun süre devam edecektir. Eğer normalde de sağlıklı besleniyorsanız bu rahatsızlıkları ya hiç yaşamazsınız ya da çok kısa sürer.

Arınma diyetiniz bittikten sonra önceki sağlıksız beslenme alışkanlıklarınıza dönmeyin. Yoksa her seferinde bu rahatsızlıkları yaşayabilirsiniz. Arındırma diyetinizden sonra kendinizi olağanüstü hafif ve enerjik hissedeceğinizin garantisini veriyorum:)

Eğer hipoglisemi rahatsızlığınız varsa arınma diyetinde küçük değişiklikler yapmak faydalı olabilir.


Umarım faydalı olabilmişimdir.

sevgilerimle.....





not:Yazının tamamı alıntıdır.
 
Son düzenleme:
Uzun süredir hamile kalamama nedeniniz her ne olursa olsun, tedavi seçeneğine geçmeden önce doğal yöntemleri denemek gerektiğini düşünüyorum. Bilhassa yaşınız 35’ın altındaysa… Yaşam stilinizi ve beslenmenizi değiştirirseniz doğal yolla hamile kalamamanız için hiçbir neden olamaz. Tabii buna engel olacak anatomik bir eksiklik ya da tıbbi bir imkansızlık sözkonusu değilse...

Günümüzde kadınlar, hamile kalamadıkları ilk birkaç ayın hemen sonrasında modern tıbbın sunduklarından medet umuyorlar. İnfertilite (kısırlık) konusunda tıp teknolojisinin gelişimiyle beraber, doğal yöntemlerle ve biraz da sabırla hamile kalabileceği halde zahmetli, pahalı, ve sıkıntılı tedavi yöntemlerine başvuran kadınların sayısı oldukça arttı. Şu anda ülkemizde 40.000’e yakin tüp bebek uygulaması yapılıyor. Daha da şaşırtıcı olan; bu rakamı oluşturan hastaların onemli bir kismi 30 yaşın çok altında!

Sağlıklı bir kadının her ay hamile kalma ihtimali herşey yolunda olsa bile sadece %20-25dir. Eğer yaşınız 35in üzerindeyse bu ihtimal daha da düşüktür. Benim bu siteyi hazırlamaktaki amaçlarımdan biri, bebek sahibi olmak isteyen kadınları invasif yöntemlere başvurmadan evvel doğal yolla gebe kalmalarını sağlayan yöntemlerle tanıştırmaktır. Bu yöntemleri uyguladığınız takdirde hamile kalma olasılığınızı yükselteceksiniz. Tabii ki sizin için hamile kalma süresi çevrenizdeki diğer kadınlardan daha uzun olabilir ama ne zaman fertil (hamile kalabilme olasılığınız) olduğunuzu bilip ona güre hareket ederseniz bu süre olabileceğinden daha kısa hale gelebilir. Eğer 35 yaşın altındaysanız ve 2 sene boyunca doğru zamanlama ve doğru yöntemlere rağmen hamile kalamadıysanız eşinizle beraber bir uzmanla görüşmenizde yarar olabilir. 35 yaşın üstündeki kadınlarda bu süre 1 yıldır.

Doğal yollarla hamile kalma yöntemlerine geçmeden önce yaygın olarak yanlış bilinen bazı fertilite gerçeklerine değineceğim:

- Erkekler de en az kadınlar kadar fertilite sorunu yaşayabilir.

- Fertil günlerinizde ne sıklıkta ilişki yaşayacağınız hem eşinizin sperm sayısına hem de sizin servikal sıvınıza bağlıdır. Bazı çiftler hergün ilişki yaşayabilecekken bazılarının 2 günde bir yaşaması daha doğrudur.

- Sanılanın aksine; ilişki sonrasında çeşitli pozisyonlara girip spermlerin hareketini arttırıp yumurtaya gidişini kolaylaştırmak mümkün değildir. Eğer zamanlamanız doğruysa sperm zaten olabilecek en hızlı şekilde yumurtaya ulaşacaktır.

- İdeal mensturasyon (adet) dönemi 28 gün olduğu halde bunu daha az ya da daha uzun yaşıyorsanız mutlaka bir problem var demek değildir. Bazı kadınlar için 24, 25, 26 ya da 27 gün olabilecekken bazıları için 38 gün bile olabilir. Bu muhakkak bir problem var anlamına gelmez. Fakat şu da bir gerçek ki döngüleri kısa olan kadınlar hamile kalmak sözkonusu olduğunda diğerlerinden daha avantajlılar. Çünkü onlar için yumurtlama daha sık gerçekleşir ve fertil günleri diğerlerinden daha fazladır.

- Döngünün süresine bağlı olarak yumurtlama günü de kadına göre değişiklik gösterebilir. Her zaman 14. Günde ovulasyon gerçekleşir diye bir kaide yoktur. Bazı kadınlar için 8, 9 ya da 10. günde gerçekleşebilecekken bazıları için 20. Günde bile gerçekleşebilir.

Hamile kalmak için uzman yardımına başvurmadan önce doğal yollarla bebek sahibi olmak için elinizden geleni yapmanızı tavsiye ediyorum. Bunun için ilk adım elbette vücudunuzun nasıl çalıştığını öğrenmektir. Bu konuda size Ateş Ölçme Yöntemi ve Servikal Sıvı Kontrolü başlıklı yazılarımla yardımcı olmaya çalıştım. Fakat herşeyden önce bebek sahibi olmaya tam anlamıyla hazır mısınız, bu sorunun cevabını bulmak gerek...

BEBEK SAHİBİ OLMAYA HAZIRIM PEKİ ŞİMDİ NE OLUCAK?

Herkes anne/baba olamaz. Çünkü annelik ya da babalık bir çocuğu dünyaya getirmekle sınırlı değildir. Hayattaki pek çok başka başlangıç gibi anne olmak için de hazır olmak gerekir. Bunun da birtakım şartları olmalıdır. Toplumun evlendikten sonraki beklentisi budur diye çocuk sahibi olmaya kalkışmayı doğru bulmuyorum. Her şeyden önce duygusal, ruhsal ve maddi açıdan hazır mısınız bunun cevabını verebilmeniz gerekir.


- Bir başka canlının kendi kendine yetmeye başlayana kadar sorumluluğunu almaya hazır mısınız?


- Eşinizin bu konuda size tam destek sağlayacağına emin misiniz? İlişkinize ve eşinize en ufak bir şüphe olmadan güveniyor musunuz?


- Maddi imkanlarınız bir çocuğun sağlıklı ve mutlu bir şekilde yetişmesine yeterli mi?


- Bütün kötü alışkanlıklarınızı bıraktınız mı?


- Hayatınızın tamamen değişmesine hazır mısınız?


- Bir bebeği 9 ay boyunca taşımaya, bu süre içinde kendinize her zamankinden daha iyi bakmaya, bebek/çocuk bakımı konusunda sürekli okuyup/öğrenmeye, vücudunuzun şeklinin bozulmasına ve hamileliğin getirebileceği başka bir sürü değişikliğe hazır mısınız?


- Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra sağlıklı ve mutlu olması için her şeyinizle çalışmaya hazır mısınız?


- Kariyerinizi yoluna koydunuz mu? Bebek size engel teşkil eder mi?


- Kendinizi olgun ve sorumluluk alacak kapasitede hissediyor musunuz?


- Eşinizle nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğiniz konusunda hemfikir misiniz?


Bu soruların 1 tanesine bile hayır cevabı verdiyseniz büyük ihtimalle çocuk sahibi olmaya hazır değilsiniz demektir. Her şeyden önce kendinizi ve eşinizi bu fikre alıştırmalı ve hazır olmayı beklemelisiniz. Aksi takdirde hem kendiniz mutsuz olursunuz hem de çocuğunuzu mutsuz edersiniz.


Hazır olduğunuza emin olduktan sonraki aşama tabii ki yumurtlama (ovulasyon) günlerinizi takip ederek programınızı yapmak ve çalışmalarınızı bu günlerde yoğunlaştırmak... Sağlıklı çiftlerin yaklaşık %50si ilk 4-5 ayda hamile kalıyor. %70′i ilk 9 ayda, %85′i ise ilk 1 senede hamile kalıyor. Eğer 30 yaşın altındaysanız ve ilk 1 senede hamile kalamadıysanız birtakım testler için bir uzmana görünmenizi tavsiye ederim. Eğer 35 yaş ve üzerindeyseniz ilk 6 aylık denemeden sosonra bir doktora görünmelisiniz. Bu bölümde hamile kalma çalışmalarınız sırasında fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinizden bahsetmek istiyorum.

1-Sterese engel olun

Bebek çalışmaları sırasında yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri strese girmektir. Hiçbir sorununuz yoksa da, infertil (kısır) teşhisi konulmuşsa da, hamile kalmanıza engel olacak bir rahatsızlığınız varsa da yoksa da stres, var olan durumu büsbütün beter hale getirir. Neyse ki stres, üzerinde çalışırsanız engel olabileceğiniz bir şey.


Her şeyden önce infertilitenin çözümsüz olmadığını düşünün. FertlilteRehberi’nde okuduğunuz gibi her türlü engelin muhakkak bir doğal tedavisi var. Doğal yöntemlerin yetmediği durumlarda da tıbbın verebileceklerinden faydalanabiliriz. Her geçen gün tedavi ile hamile kalma teknikleri daha da ilerliyor. Önemli olan pozitif bir bakışla hamile kalabilmek için elinizden geleni yapmaya hazır olmanız.


Elbette hepimiz hazır olduğumuz anda hamile kalabilmeyi isteriz ama ne yazık ki bu her zaman herkes için geçerli olamıyor. Eğer istediğimiz anda bebeğimiz olmadığında moralimizi bozar, stresin bizi ele geçirmesine müsaade edersek içinden çıkılmaz bir kısır döngüye gireriz. Stres fertiliteyi etkiler, infertilite stresi arttırır. İnfertiliteyi bizzat yaşamış biri olarak bunu söylemenin yapmaktan çok daha kolay olduğunu biliyorum ama mümkün olduğunca sakin olalım, olumlu olalım, umutlu olalım ve bebeğin hazır olduğunda gelip bizi bulacağına inanalım.


Çinliler bebeklerin ailelerini kendilerinin seçtiklerine inanırlar. Bizim de bu inanca katılmamızın sakıncası olmaz herhalde. Varsayın bebeğiniz hala arıyor sizi, bir türlü seçemiyor milyarlarca insan arasından doğru anneyi... Belki bebeğin işini kolaylaştırmak için dua edebilirsiniz, meditasyon yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz, vs. İnancınızın gereği her ne ise ibadetlerinizi umutsuzlukla huzursuzlukla değil de rahatlamak için yapın, kendinizi iyi hissetmek, huzur kazanmak için yapın.


Eğer işiniz çok yorucuysa ve saatlerinizi azaltma şansınız varsa öyle yapın. Böylelikle ekstra zamanınızı kendinize ayırabilirsiniz. Müzik dinlemek, uzun yürüyüşlere çıkmak, spor yapmak, romantik ya da komik filmler izlemek, temiz havada gezmek ya da sizi iyi hissettirecek ne varsa onu yapmak stresi yenmenize yardımcı olacaktır. En büyük yardımı da bu konuda sizinle empati yapabilecek ailenizden ve arkadaşlarınızdan alabilirsiniz. Eşinizin tam destek vermesi şarttır. Eğer aileniz ve dostlarınız yeterli olmuyorsa profesyonel destek almayı düşünebilirsiniz. Bunun muhakkak bir psikolog ya da terapist olması şart değil elbette, aklına ve anlayışına güveneceğiniz bir din insanı da olabilir. Bunların yanında sizinle benzer şeyleri yaşayan insanlarla tanışabileceğiniz forumlara üye olmayı da düşünebilirsiniz. Sizi en iyi anlayacak insanlardan biri benzer duyguları hisseden ve benzer yollardan geçen bir insandır. Paylaşacağınız pek çok şey karşınızdakine anlamlı gelecektir.


Sitenin farklı yerlerinde de değindiğim gibi yoga ve/veya meditasyonun stresi yenmenizde, an azından azaltmanızda yardımı çok büyük olacaktır. Bunların yarattığı en belirgin duygu rahatlama hissidir. Yoga ve meditasyonun yanında masaj, derin nefes egzersizleri, dua etmek ve vizüalizasyon (hayalinde canlandırma) da benzer etkiyi yaratacaktır, Biliyorum, bunları yapmak çok zor ama bebek fikrini düşüncelerinizin endişe başlığından çıkarıp umut kısmına koyun. En azından deneyin

2-Kafeini kesin
Kahve içmeyi bırakın. Bazı uzmanlara göre kahve gebeliğe engel olabilir. Ancak miktarı konusunda çelişkili görüşler var. Kimisi 2 bardaktan fazlası zararlı diyor kimisi 4. Bu durumda tamamen güvende olmak için hiç içmemek en iyisi olur diye düşünüyorum. Aynı şekilde kafein içeren diğer tüm içeceklerden uzak durmak gerekir. Dr. Jacob Teitelbaum’a göre kola, gazoz gibi içecekler hamile kalma olasılığınızı %50 oranında düşürür.


3- Vitamin ve Mineral almaya başlayın

Kaliteli bir multivitamin almaya başlayın. Aldığınız vitaminin içinde en az 400mcg folik asit olmasına özen gösterin. Aynı zamanda içinde en az 50mg B6 vitamini ve magnezyum da olmalı. Demir seviyenizin de sağlıklı bir sınırda olması gerekir. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa bir ferritin testiyle seviyenizi öğrenebilirsiniz. 40 ng/ml den aşağıda olan bir ferritin seviyesi ile hamile kalmanız güç olabilir. Yapılan bir çalışmaya göre; ferritin seviyesi 40’ın altında olup infertil (kısır) olan kadınların yarısı demir takviyesi alınca hamile kalmış. Eğer demir eksikliğiniz varsa aldığınız multivitaminde demir de bulunmasına özen göstermelisiniz. Ayrıca, günlük aldığınız vitamin C 1000mg’ı geçmemeli, 500mg ideal bir miktardır.


4- Beslenmenize dikkat edin

Mümkün olduğu kadar asidik yiyeceklerden uzak durun ve alkalin ağırlıklı beslenmeye özen gösterin. Kırmızı eti ve hayvansal gıdaları mümkünse kesin, değilse çok az tüketin. Ağırlık vermeniz gereken yiyecekler: Badem, ceviz, elma, salatalık, brüksel lahanası, pancar, limon, kuşkonmaz, avokado, brokoli, kereviz, havuç, pazı, soğan, kavun, üzüm, kayısı, armut, erik, tatlı patates (yam), enginar, şeftali, papaya, mango, kivi, turp, karnabahar, ıspanak ve koyu renkli diğer sebzeler olmalı. Ancak üzüm, armut gibi şeker oranı yüksek meyveleri çok fazla tüketmemelisiniz çünkü hamile kalma çalışmaları sırasında mümkün olduğunca şekerden uzak durmanız gerekir. Şeker ihtiyacınızı sadece ve sadece doğal yiyeceklerden karşılamalısınız.

5- Alkolü azaltın

Eğer yumurtlama (ovulasyon) probleminiz varsa alkolü tamamen bırakmanızda fayda var. Yapılan çalışmalara göre alkol prolaktin hormonunun yükselmesine neden olabiliyor. Hamile kalmaya çalışırken bu hormonun normal sınırlar içerisinde olmasına ve yükselmemesine ihtiyacımız var. Eğer tamamen bırakmakta zorluk çekiyorsanız minimuma indirin. Haftada en fazla 2 ya da 3 kadeh ideal olacaktır.

6- Düzenli uyuyun

Hamile kalmaya çalışırken hayatınızda bir rutin oluşturmanız çok önemli. Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmalısınız. En az 8 saat uyumalısınız. Fazla uyku da az uyku da ne fertiliteniz ne de genel sağlığınız için iyi değildir. Hafta sonları da düzenden sapmamaya özen göstermelisiniz. Uyumakta zorluk çekiyorsanız papatya çayı iyi gelebilir. Ancak uyumanıza yardim etmesi için melatonin alıyorsanız, bırakın. Prolaktin hormonunu yükselterek hamile kalma şansınızı düşürebilir.

ATEŞ ÖLÇME YÖNTEMİ

Fertilitemi takip etmeye başladığım zaman bütün yaptıklarım arasından bana en enteresan geleni vücut ateşimin aylık döngümün neresinde olduğumu bana söyleyebilmesi idi. Düşünsenize ateşinizi ölçüyorsunuz, bundan bir tablo çıkarıyorsunuz ve o tablo size dikkate alınmayacak kadar küçük bir yanılgı payıyla hangi günler fertil, hangi günlerde fertil olmadığınızı söylüyor. Tam anlamıyla kitaba uygun 28 günlük, şaşmayan bir döngünüz yoksa bile bu yöntem hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri belirlemenize çok yardımcı olacaktır.

Bu yöntemin tek dezavantaji fertil günlerinizi öğrenmek için birkaç ay boyunca ateşinizi ölçüp tablo çıkarmanızı gerektirmesidir. Bunu yaptıktan sonra ortalama olarak döngünüzün neresinde hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğunu hesaplayabilirsiniz. Bunun dışında ateş ölçme yönteminin en büyük faydası ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini görmenize yardımcı olması ve luteal fazınızın ne kadar sürdüğünü göstermesidir. Aynı zamanda çok ucuz bir gebelik testi de olabilir bu yöntem. Eğer yumurtlamadan sonra ateşiniz en az 18 gün boyunca yüksek kalırsa çok büyük bir ihtimalle hamilesiniz demektir.

Sağlıklı bir kadının vücut ısısı yumurtlama öncesi ortalama 36 ve 36,5 derece arasında değişiklik gösterir. Ovulasyon (yumurtlama) sonrasında ise 36,6 ve yukarısına çıkar. Bir dahaki mensturasyona (adet) kadar ateşiniz yüksek kalır. Bu da ortalama 12 ila 16 gün arasında sürer. Fakat o döngüde hamile kalmışsanız ateşiniz hamileliğiniz boyunca yüksek kalacaktır. Vücut ısısının yüksek olmasının nedeni progesteron hormonudur. Progesteronu üreten ise korpus luteumdur. Korpus luteus ise en basit tanımıyla yumurta atıldıktan sonra folikülün dönüştüğü ”sarı cisim” dir. Eğer döngünüz boyunca düzenli olarak ateşinizi ölçerseniz vücut ısınızın yükseldiğini gördüğünüz anda yumurtlamanın gerçekleşmiş olduğuna emin olabilirsiniz.

Ateşinizi ölçerken dikkat etmeniz gereken noktalar var:

- Öncelikle hergün aynı saatte, yataktan kalkmadan, uyanır uyanmaz ölçmelisiniz.

- Dijital bir termometre alın ve ateşinizi ağzınızdan ölçün. Vajinadan da ölçebilirsiniz ama hangi yolu seçerseniz seçin tutarlı olmaya özen göstermelisiniz. Yani bir gün ağızdan başka bir gün vajinadan ölçmeyin.

- Termometrenin pilinin zayıf olmamasına dikkat edin.

- Dereceyi mümkünse bir excel dosyasına kaydedin. Döngünüz tamamlandığında bir şema oluşturun. Bu şemaya bakarak aşağı yukarı hangi günlerde fertil olduğunuzu görebilirsiniz. Fakat tek tek dereceleri dikkate almayın çünkü ateşiniz bir gün 36 iken ertesi gün 36,2 olabilir ve bu gayet normaldir. Önemli olan tek tek ağaçları değil de ormanı görebilmek.


Bazı durumlarda ölçümleriniz gerçeği yansıtmayabilir.

- Eğer bir rahatsızlık dolayısıyla ateşiniz varsa

- Bir gün öncesiden alkol almışsanız

- Elektrikli battaniye ya da benzeri bir şeyle ısınıyorsanız

- Hergün farklı saatlerde ateşinizi ölçüyorsanız

- Hergün farklı bir termometreyle ateşinizi ölçüyorsanız

- Uykunuz çok bölünüyorsa

- Uyanmadan önce en az 3 saat kesintisiz uyumamışsanız

ölçümleriniz yanıltıcı olabilir ve çok değişken sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Yukarıda saydığım nedenler olmadığı halde şemanız yukardaki şekilden çok uzaksa ovulasyon problemleriniz olabilir. Ama 1-2 seferlik sapmalar normaldir. Mesela çok stresli bir dönem yaşıyorsanız geç yumurtlama olabilir, bu da döngünüzün normalden daha uzun olmasına yol açabilir. Stres dışında seyahat, hastalık, ilaç kullanımı, kilo alıp verme de yumurtlama zamanınızı, dolayısıyla döngünüzün uzunluğunu etkileyebilir.

Vücut ısınızın oluşturduğu şema yukarıdaki gibi mükemmel olmayabilir. Yumurtlamadan sonra ateşiniz yavaş yavaş yükselebilir, ilk birkaç gün yüksek sonradan daha da yüksek olabilir, yükseldikten sonra bir sabah ani bir düşüşten sonra tekrar yükselebilir. Bütün bunlar normaldir. Yukarıda da dediğim gibi önemli olan şemaya bir bütün olarak baktığınızda yumurtlama öncesi ve sonrasını görebilmenizdir. Belki şemanıza ortadan bir ayrım çizgisi çekmek daha rahat görmenize yardımcı olabilir. Yumurtlamadan hemen önceki derecelerinizden 6 tanesini işaretleyin. Bunlar arasından en yükseğini alın ve bir üstündeki dereceden çizgiyi çekin. Böylelikle şemayı daha rahat okuyabilirsiniz.

SERVİKAL SIVI KONTROLÜ

Fertilitenizi kendi ellerinize almak ve hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri takip edebilmek için kullanabileceğiniz en etkili yöntemlerden biridir servikal sıvı kontolü...

Servikal sıvı (mukus) rahim ağzındaki servikal kript adı verilen küçük bezler tarafından üretilen sulandırılmış jöle kıvamında bir sıvıdır. Bakterilerin rahme ulaşmasını engelleyen koruyucu bir işlevi vardır. Bu sıvının kıvamı ve şekli adet döngüsü içerisinde tahmin edilebilen zamanlarda değişir. Mesela Yumurtlamadan önce, yani döngünün ilk yarısında servikal mukus bol ve sulu olur. O kadar ki çamaşırınızda izlerini görebilirsiniz. Bazı durumlarda ince bir ped kullanmanızı bile gerektirebilir. Servikal sıvının döngünün bu dönemindeki kıvamı spermin içinde hareket etmesini çok kolaylaştırır çünkü bu sıvının yapısı spermin yapısıyla çok benzeşir.Bu zamanda ilişki yaşamanız durumunda spermler kolaylıkla bu sıvıdan geçerek rahme ulaşabilir. Oysa ki döngünün ikinci yarısında servikal mukus bu kalitesini kaybeder ve spermler bu sıvıya karıştıklarında kolay hareket edemez hale gelırler, yani engellenirler. Bu zamanda servikal mukus artık progesteron hormonunun etkisi altındadır; koyu ve yapışkan bir kıvam almış hem de miktar olarak azalmıştır.

Ortalamada her 2.000 spermden 1i fertil dönemdeki servikal sıvıda hayatta kalır. Bu spermler de servikal sıvıda birkaç gün yaşayabilir. Yumurtlama zamanında ise yumurtaya doğru ilerlerler ve gebelik oluşması muhtemel olur. Servikal mukusta hayatta kalamayan spermler ise vajinanın asidik pH ortamı dolayısıyla ölür ve yok olurlar.

Nasıl Kontrol Edilir?
Her ne kadar düşüncesi pek hoş olmayıp can sıkıcı bir yol gibi görünse de, maalesef servikal sıvınızı ellerinizi çok iyi yıkadıktan sonra parmaklarınızla kontrol etmekten başka şansınız yok. Mensturasyonun (adetin) bitiminden itibaren tamamen kuru bir his olacaktır. Kuru hissetmeseniz bile parmaklarınızdaki ıslaklık çok kısa bir sürede uçup gidecektir. Birkaç gün süren kuruluktan sonra yapışkan bir sıvı hissedebilirsiniz. Fakat yine; ıslak olarak tanımlayabileceğiniz bir his olmayacaktır. Bu dönem 2-3 gün sürebilir.

Bundan sonraki aşamada hissedeceğiniz servikal sıvı krem ya da losyon kıvamında olabilir. Islaklık hissi verecektir. Bu ıslaklığı hissetmeye başladığınızda kendinizi fertil dönemi girmiş kabul edebilirsiniz. Bu dönem 2-4 gün sürebilir.

Bundan sonraki ve son aşamada hissedeceğiniz sıvıyı yumurta akı kıvamı olarak tanımlayabilirsiniz. Aşırı kaygan bir yapısı vardır ve iki parmağınız arasında sündürdüğünüzde sakız gibi kopmadan uzayacaktır.

En fertil günleriniz yumurta akı kıvamındaki sıvıyı farkettiğiniz günlerdir. Bazı durumlarda bu sıvı o kadar sulu olabilir ki pek bir şey göremezsiniz ama kayganlığın farkına varırsınız. Bu aşırı ıslaklık bazı durumlarda çamaşırınızda simetrik yuvarlak bir iz bırakabilir. 20 li yaşlardaki kadınlar ortalama 5 gün bu kalitedeki sıvıya tanıklık ederler. 30lu yaşlara gelindiğinde ise 1 ya da 2 gün sürebilir.

Netice itibariyle bizim istediğimiz; aşırı ıslak ve kayganlık hssi veren sıvıyı farketmektir. Çünkü bu günler en fertil sayılacağınız günler olacaktır.

Fertil dönemdeki servikal sıvı kalitesinin oluşması bir hafta sürebilecekken, bu dönemin son bulması sadece 1 gün belki de daha az sürer. Bu ani kuruluk östrojenin azaldığı ve progesteronun yükselmeye başladığının habercisi sayılabilir. Yani artık yumurtlama gerçekleşmiştir ve fertil dönem bitmiştir.

Servikal sıvının kalitesini takip ederken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var:

- Eğer vajinal bir enfeksyon sözkonusu ise bu nedenle oluşan sıvı servikal sıvınızı tanımanıza engel olabilir.
- Eger cinsel bir birliktelik olmuşsa spermayla servikal sıvınızı karıştırabilirsiniz.
- Tahrik olduğunuzda oluşan sıvıyla servikal sıvıyı karıştırabilirsiniz. Bu sıvının servikal sıvıdan en büyük farkı elinizde çabuk kurumasıdır. Servikal sıvı ise uzun süreler (bazı durumlarda siz yıkayana kadar) elinizde kalacaktır.
- Bazı ilaçlar (örneğin klomen) kuruluk yaratabilir.
- Kayganlaştırıcı kullanıyorsanız bu madde de servikal sıvının kalitesini anlamanızı zorlaştırabilir.
- Doğum kontrol haplarını yeni bıraktıysanız bu da normal işleyişte servikal sıvının oluşmasını önleyebilir. Bunun için birkaç ay bekleyip sıvı takibine öyle başlamanız mantıklı olabilir.
- Düşük östrojen seviyeleri de kuruluk yaratabilir.

Servikal sıvının yokluğu infertil (kısır) olduğunuz anlamına gelmez. O ay yumurtlama gerçekleşmemiş olduğundan servikal sıvıya rastlamamış olabilirsiniz. Ama sürekli olarak servikal sıvıyı takip ettiğiniz halde asla görmediyseniz ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğine emin olmanızda fayda var. Bunun için ateş ölçme yöntemini uygulayabilirsiniz. Bu yöntem ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini kesin olarak öğrenmenize yardımcı olacaktır.

Servikal sıvınızın kalitesini arttırmak için bazı doğal yöntemler mevcuttur. Ama herşeyden önce kafeine ve sigaraya son vermeniz gerekir çünkü bu maddeler başka pek çok şeyin olduğu gibi kaliteli servikal sıvının da düşmanıdırlar.

BU YÖNTEMLERE EK;


ARINMA DİYETİ

Bahsini edeceğim arınma diyetini sadece doğurganlığınızı arttırmak için değil, kendinizi daha zinde, enerjik ve sağlıklı hissetmek, midenizi; dolayısıyla vücudunuzu dinlendirmek, kilo kaybetmek, herhangi bir alışkanlıktan vazgeçmek ve hatta ömrünüzü uzatmak için yapabilirsiniz. Geçtiğimiz yıllarda fareler üzerinde yapılan bir oruç deneyinin sonuçlarına göre detox’a giren farelerin ömrü diğer gruptan %40 oranında daha uzun olmuş.

Benim uzun süredir hamile kalmak için uğraşan arkadaşlarıma ve danışanlarıma ilk önerilerimden biri diyetlerini değiştirmeleri olur. Doğurganlığınızı arttırmak ve muhafaza etmek sadece diyetle mümkün olabilecek bir şey değil tabii ki. Bütünüyle bir yaşam stili değişikliğine girmeniz ve bunu devam ettirmeniz gerekir. Mesela fazla kilolarınız varsa muhakkak normal kiloya inmelisiniz. Ya da sigara kullanıyorsanız bırakmalısınız. Eğer bebek istiyorsanız bunların pazarlığı söz konusu değil. Fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinize farklı yazılarımda değiniyorum. Bugün de yapabileceklerinizden biri olan arınma diyetinden bahsedeceğim.

Çevresel toksinlerle infertilite arasındaki ilişki 1850’lerde Fransızların normalin üzerindeki düşük oranları ve özellikle kurşun madeninde çalışan işçi eşlerinin kısırlık sorunlarıyla karşılaşmaları üzerine yaptıkları çalışmalardan beri aşikar. Bu çalışmalardan sonra ulaşılan enteresan sonuçlardan biri de aslında Romalıların 2. YY’da bu gerçeği çoktan açıklamış olmalarıydı. O zamandan bu zamana insanların maruz kaldığı çevresel toksinlerin infertilite oranlarını ne derece arttırdığını tahmin etmek çok güç olmasa gerek. Özellikle bugünün endüstriyelleşmiş toplumlarında fertiliteyi muhafaza etmek, hem kadın hem de erkek için her zamankinden daha da zor hale gelmiştir. Çevresel faktörlerin fertilitemizi nasıl etkilediği hakkındaki ayrıntıları bir başka yazıma saklıyorum. Bugünlük, bu etkileri tamamıyla yok etmenin yollarından biri olan arınmaya yoğunlaşalım.

Özellikle sebepsiz infertilite teşhisi konulmuşsa hamile kalmanızı kolaylaştırmak için öncelikle genel bir yaşam stili değişikliğine gitmenizi öneririm.

İlk Gün

Arındırmaya başlayacağınız ilk gün sadece yağsız sebze tüketin. Arındırma diyetiniz boyunca (yoğurt hariç) hiçbir hayvansal gıda yememelisiniz. Yoğurdu fertilite diyetine dahil etmemin nedeni içindeki bakterilerin olumlu etkisi olması.

Güne büyük bir bardak limonlu sıcak su içerek başlayın. Biz ailecek her sabah buğday çimi suyu sıkıp içiyoruz. Eğer bulma şansınız varsa buğday çimini tavsiye ederim. Sonraki yazılarımdan birinde buğday çimi suyunun fertiliteye etkisi hakkında bir yazı yazacağım.

- Gün boyu sebzeden başka bir şey yemeyin. Sadece su için. Yağsız tuzsuz sebze çorbası yapıp onu da ilk gün diyetinize ekleyebilirsiniz.

- Kekik, papatya, zencefil, atkuyruğu ya da yeşil çay demleyip içebilirsiniz. İçtiğiniz çayları kendiniz demlemeye özen gösterin, poşet çaylardan mümkün olduğunca uzak durun. Akşam da yatmadan önce yine limonlu sıcak su için. Gün boyu en az 3 litre su içmiş olmaya özen gösterin.



2. Gün


2. Günde “sıvı orucu” tutmanızı öneriyorum. Yani çiğnemenizi gerektirecek hiçbirşey yemeyeceksiniz, sadece sıvı tüketeceksiniz. Tabii bu sadece su içeceksiniz demek değil. Hazır meyve suları içeceksiniz demek ASLA değil. Bir katı meyve sıkacağı karlı bir yatırım olabilir çünkü meyve/sevze sularını kendinizin sıkmanızı öneririm. Örnek bir içecek:

•Havuç
•Pancar
•Salatalı
•Maydanoz
•Yeşil biber
Bir sonraki içeceğiniz şu olabilir:

•Elma
•Zencefil
•Turp
•Havuç
•Kaba yonca (alfalfa) filizi
Bir sonraki şu olabilir:

•Kereviz sapı
•Ispanak
•Aloe vera
•Sarımsak
•Elma
•limon
Bu da bir başka kombinasyon:

•Domates
•Maydanoz
•Ispanak
•Havuç
•Pancar
Dilediğiniz kadar farklı kombinasyon deneyebilirsiniz. Bu işi yaparken eğleneceğinize de eminim. Yalnız elma, armut, pancar gibi şeker oranı diğerlerine kıyasla daha yüksek olan yiyeceklerin miktarı konusunda dikkatli davranmanızı öneririm. Fertilite için arınma diyeti sırasında mümkün olduğu kadar az şeker almalısınız.

Hafta bitene kadar sonraki günlerde de 1. Gün’e benzer şekilde beslenin. Sonraki günlerde yemeklerinize ve salatalarınıza yağ koyabilirsiniz. Ancak zeytinyağı, üzümçekirdeği yağı ya da ketentohumu yağı kullanın. Son ikisini daha ziyade salatalarda kullanmanızı tavsiye ederim.

Öğün atlamayın. Katı yiyecek yemek istemiyorsanız sebze sıkıp için.

Saat 19:00’dan sonra hiçbirşey yemeyin. Kendinizi aç hissederseniz, yine sebze suyu sıkıp içebilirsiniz.

Bu müddet zarfında (ya da sürekli olarak)kalsyum, magnezyum, vitamin C içeren bir multivitamin almanızda fayda var. Bir DHA (temel yağ asidi) kapsülü de alabilirsiniz.

Eğer düzenli egzersiz alışkanlığınız yoksa en azından günde yarım saat yürüyün. Yoga ideal bir arınma egzersizidir. Genel anlamda fertilitenizi arttırmak için de idealdir.

Hergün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın. Uyku ritmi edinin.
güneş battığı zaman beyin epifizi melatonin salgılamaya başlar. Geceye doğru yaklaştıkça melatonin oranları gittikçe artar ve sabaha karşı 3-4 saatlerinde maksimum seviyeye ulaşır. O saatten sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. Şafakla beraber 0’a yaklaşmış olur. Geç yattığımız zaman bu hassas döngü zarar görür. Geç yatıp geç kalkmak ya da 8 saat uyumak durumu kurtarmaz çünkü denge çoktan hasara uğramıştır. Beyin epifizinin işlevi bozulmuş, vücut gereksiz bir yük altına sokulmuştır. Bu durumun sürekli olması halinde iç organlar da baskı görmeye başlar. O yüzden çok geç yatmak, arınma diyetlerinde (ve tabii ki yaşamımızın hiçbir noktasında) alışkanlık haline getirilmiş bir davranış olmamalıdır.

Arındırma Diyeti’ne başladığınızda bir takım rahatsızıklar hissedebilirsiniz. Steve Meyerowitz, Juice Fasting and Detoxification isimli kitabında bu rahatsızlıkları şöyle sıralıyor:

•Kaşıntı
•Sivilce
•Bulantı
•Baş dönmesi
•Halsizlik
•Yorgunluk
•Bronşit
•Astım
•Başağrısı
•Yüksek ateş
•İshal
•Kas ağrısı
•Ağız kokusu
•Burun tıkanıklığı
•Düzensiz adet
Meyerowitz, aslında hastalık belirtisi gibi görünen bu işaretleri “iyileşme semptomları” şeklinde tanımlıyor. Bu semptomların bazılarını yaşamanızın nedeni vücudunuzun toksinleri atıyor olması. Şöyle devam ediyor: “Toksinler sizi 2 kere hasta eder, bir vücudunuza girerken bir de vücudunuzu terkederken”. Tabii toksinler sizi terkederken çeşitli yollardan geçiyorlar bu yollar da cildiniz ve içorganlarınız olduğu için bu tip rahatsızlıklar yaşamanız gayet normal. Bu rahatsızlıklar çok kısa sürecektir ve geçicidir. Fakat toksinlerin vücudunuzu terketmesi ne kadar uzun sürerse halsizliğiniz de o kadar uzun süre devam edecektir. Eğer normalde de sağlıklı besleniyorsanız bu rahatsızlıkları ya hiç yaşamazsınız ya da çok kısa sürer.

Arınma diyetiniz bittikten sonra önceki sağlıksız beslenme alışkanlıklarınıza dönmeyin. Yoksa her seferinde bu rahatsızlıkları yaşayabilirsiniz. Arındırma diyetinizden sonra kendinizi olağanüstü hafif ve enerjik hissedeceğinizin garantisini veriyorum:)

Eğer hipoglisemi rahatsızlığınız varsa arınma diyetinde küçük değişiklikler yapmak faydalı olabilir.


Umarım faydalı olabilmişimdir.

sevgilerimle.....





not:Yazının tamamı alıntıdır.
çok güzel yazmışsınız☺️🙏
 
Uzun süredir hamile kalamama nedeniniz her ne olursa olsun, tedavi seçeneğine geçmeden önce doğal yöntemleri denemek gerektiğini düşünüyorum. Bilhassa yaşınız 35’ın altındaysa… Yaşam stilinizi ve beslenmenizi değiştirirseniz doğal yolla hamile kalamamanız için hiçbir neden olamaz. Tabii buna engel olacak anatomik bir eksiklik ya da tıbbi bir imkansızlık sözkonusu değilse...

Günümüzde kadınlar, hamile kalamadıkları ilk birkaç ayın hemen sonrasında modern tıbbın sunduklarından medet umuyorlar. İnfertilite (kısırlık) konusunda tıp teknolojisinin gelişimiyle beraber, doğal yöntemlerle ve biraz da sabırla hamile kalabileceği halde zahmetli, pahalı, ve sıkıntılı tedavi yöntemlerine başvuran kadınların sayısı oldukça arttı. Şu anda ülkemizde 40.000’e yakin tüp bebek uygulaması yapılıyor. Daha da şaşırtıcı olan; bu rakamı oluşturan hastaların onemli bir kismi 30 yaşın çok altında!

Sağlıklı bir kadının her ay hamile kalma ihtimali herşey yolunda olsa bile sadece %20-25dir. Eğer yaşınız 35in üzerindeyse bu ihtimal daha da düşüktür. Benim bu siteyi hazırlamaktaki amaçlarımdan biri, bebek sahibi olmak isteyen kadınları invasif yöntemlere başvurmadan evvel doğal yolla gebe kalmalarını sağlayan yöntemlerle tanıştırmaktır. Bu yöntemleri uyguladığınız takdirde hamile kalma olasılığınızı yükselteceksiniz. Tabii ki sizin için hamile kalma süresi çevrenizdeki diğer kadınlardan daha uzun olabilir ama ne zaman fertil (hamile kalabilme olasılığınız) olduğunuzu bilip ona güre hareket ederseniz bu süre olabileceğinden daha kısa hale gelebilir. Eğer 35 yaşın altındaysanız ve 2 sene boyunca doğru zamanlama ve doğru yöntemlere rağmen hamile kalamadıysanız eşinizle beraber bir uzmanla görüşmenizde yarar olabilir. 35 yaşın üstündeki kadınlarda bu süre 1 yıldır.

Doğal yollarla hamile kalma yöntemlerine geçmeden önce yaygın olarak yanlış bilinen bazı fertilite gerçeklerine değineceğim:

- Erkekler de en az kadınlar kadar fertilite sorunu yaşayabilir.

- Fertil günlerinizde ne sıklıkta ilişki yaşayacağınız hem eşinizin sperm sayısına hem de sizin servikal sıvınıza bağlıdır. Bazı çiftler hergün ilişki yaşayabilecekken bazılarının 2 günde bir yaşaması daha doğrudur.

- Sanılanın aksine; ilişki sonrasında çeşitli pozisyonlara girip spermlerin hareketini arttırıp yumurtaya gidişini kolaylaştırmak mümkün değildir. Eğer zamanlamanız doğruysa sperm zaten olabilecek en hızlı şekilde yumurtaya ulaşacaktır.

- İdeal mensturasyon (adet) dönemi 28 gün olduğu halde bunu daha az ya da daha uzun yaşıyorsanız mutlaka bir problem var demek değildir. Bazı kadınlar için 24, 25, 26 ya da 27 gün olabilecekken bazıları için 38 gün bile olabilir. Bu muhakkak bir problem var anlamına gelmez. Fakat şu da bir gerçek ki döngüleri kısa olan kadınlar hamile kalmak sözkonusu olduğunda diğerlerinden daha avantajlılar. Çünkü onlar için yumurtlama daha sık gerçekleşir ve fertil günleri diğerlerinden daha fazladır.

- Döngünün süresine bağlı olarak yumurtlama günü de kadına göre değişiklik gösterebilir. Her zaman 14. Günde ovulasyon gerçekleşir diye bir kaide yoktur. Bazı kadınlar için 8, 9 ya da 10. günde gerçekleşebilecekken bazıları için 20. Günde bile gerçekleşebilir.

Hamile kalmak için uzman yardımına başvurmadan önce doğal yollarla bebek sahibi olmak için elinizden geleni yapmanızı tavsiye ediyorum. Bunun için ilk adım elbette vücudunuzun nasıl çalıştığını öğrenmektir. Bu konuda size Ateş Ölçme Yöntemi ve Servikal Sıvı Kontrolü başlıklı yazılarımla yardımcı olmaya çalıştım. Fakat herşeyden önce bebek sahibi olmaya tam anlamıyla hazır mısınız, bu sorunun cevabını bulmak gerek...

BEBEK SAHİBİ OLMAYA HAZIRIM PEKİ ŞİMDİ NE OLUCAK?

Herkes anne/baba olamaz. Çünkü annelik ya da babalık bir çocuğu dünyaya getirmekle sınırlı değildir. Hayattaki pek çok başka başlangıç gibi anne olmak için de hazır olmak gerekir. Bunun da birtakım şartları olmalıdır. Toplumun evlendikten sonraki beklentisi budur diye çocuk sahibi olmaya kalkışmayı doğru bulmuyorum. Her şeyden önce duygusal, ruhsal ve maddi açıdan hazır mısınız bunun cevabını verebilmeniz gerekir.


- Bir başka canlının kendi kendine yetmeye başlayana kadar sorumluluğunu almaya hazır mısınız?


- Eşinizin bu konuda size tam destek sağlayacağına emin misiniz? İlişkinize ve eşinize en ufak bir şüphe olmadan güveniyor musunuz?


- Maddi imkanlarınız bir çocuğun sağlıklı ve mutlu bir şekilde yetişmesine yeterli mi?


- Bütün kötü alışkanlıklarınızı bıraktınız mı?


- Hayatınızın tamamen değişmesine hazır mısınız?


- Bir bebeği 9 ay boyunca taşımaya, bu süre içinde kendinize her zamankinden daha iyi bakmaya, bebek/çocuk bakımı konusunda sürekli okuyup/öğrenmeye, vücudunuzun şeklinin bozulmasına ve hamileliğin getirebileceği başka bir sürü değişikliğe hazır mısınız?


- Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra sağlıklı ve mutlu olması için her şeyinizle çalışmaya hazır mısınız?


- Kariyerinizi yoluna koydunuz mu? Bebek size engel teşkil eder mi?


- Kendinizi olgun ve sorumluluk alacak kapasitede hissediyor musunuz?


- Eşinizle nasıl bir çocuk yetiştirmek istediğiniz konusunda hemfikir misiniz?


Bu soruların 1 tanesine bile hayır cevabı verdiyseniz büyük ihtimalle çocuk sahibi olmaya hazır değilsiniz demektir. Her şeyden önce kendinizi ve eşinizi bu fikre alıştırmalı ve hazır olmayı beklemelisiniz. Aksi takdirde hem kendiniz mutsuz olursunuz hem de çocuğunuzu mutsuz edersiniz.


Hazır olduğunuza emin olduktan sonraki aşama tabii ki yumurtlama (ovulasyon) günlerinizi takip ederek programınızı yapmak ve çalışmalarınızı bu günlerde yoğunlaştırmak... Sağlıklı çiftlerin yaklaşık %50si ilk 4-5 ayda hamile kalıyor. %70′i ilk 9 ayda, %85′i ise ilk 1 senede hamile kalıyor. Eğer 30 yaşın altındaysanız ve ilk 1 senede hamile kalamadıysanız birtakım testler için bir uzmana görünmenizi tavsiye ederim. Eğer 35 yaş ve üzerindeyseniz ilk 6 aylık denemeden sosonra bir doktora görünmelisiniz. Bu bölümde hamile kalma çalışmalarınız sırasında fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinizden bahsetmek istiyorum.

1-Sterese engel olun

Bebek çalışmaları sırasında yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri strese girmektir. Hiçbir sorununuz yoksa da, infertil (kısır) teşhisi konulmuşsa da, hamile kalmanıza engel olacak bir rahatsızlığınız varsa da yoksa da stres, var olan durumu büsbütün beter hale getirir. Neyse ki stres, üzerinde çalışırsanız engel olabileceğiniz bir şey.


Her şeyden önce infertilitenin çözümsüz olmadığını düşünün. FertlilteRehberi’nde okuduğunuz gibi her türlü engelin muhakkak bir doğal tedavisi var. Doğal yöntemlerin yetmediği durumlarda da tıbbın verebileceklerinden faydalanabiliriz. Her geçen gün tedavi ile hamile kalma teknikleri daha da ilerliyor. Önemli olan pozitif bir bakışla hamile kalabilmek için elinizden geleni yapmaya hazır olmanız.


Elbette hepimiz hazır olduğumuz anda hamile kalabilmeyi isteriz ama ne yazık ki bu her zaman herkes için geçerli olamıyor. Eğer istediğimiz anda bebeğimiz olmadığında moralimizi bozar, stresin bizi ele geçirmesine müsaade edersek içinden çıkılmaz bir kısır döngüye gireriz. Stres fertiliteyi etkiler, infertilite stresi arttırır. İnfertiliteyi bizzat yaşamış biri olarak bunu söylemenin yapmaktan çok daha kolay olduğunu biliyorum ama mümkün olduğunca sakin olalım, olumlu olalım, umutlu olalım ve bebeğin hazır olduğunda gelip bizi bulacağına inanalım.


Çinliler bebeklerin ailelerini kendilerinin seçtiklerine inanırlar. Bizim de bu inanca katılmamızın sakıncası olmaz herhalde. Varsayın bebeğiniz hala arıyor sizi, bir türlü seçemiyor milyarlarca insan arasından doğru anneyi... Belki bebeğin işini kolaylaştırmak için dua edebilirsiniz, meditasyon yapabilirsiniz, yoga yapabilirsiniz, vs. İnancınızın gereği her ne ise ibadetlerinizi umutsuzlukla huzursuzlukla değil de rahatlamak için yapın, kendinizi iyi hissetmek, huzur kazanmak için yapın.


Eğer işiniz çok yorucuysa ve saatlerinizi azaltma şansınız varsa öyle yapın. Böylelikle ekstra zamanınızı kendinize ayırabilirsiniz. Müzik dinlemek, uzun yürüyüşlere çıkmak, spor yapmak, romantik ya da komik filmler izlemek, temiz havada gezmek ya da sizi iyi hissettirecek ne varsa onu yapmak stresi yenmenize yardımcı olacaktır. En büyük yardımı da bu konuda sizinle empati yapabilecek ailenizden ve arkadaşlarınızdan alabilirsiniz. Eşinizin tam destek vermesi şarttır. Eğer aileniz ve dostlarınız yeterli olmuyorsa profesyonel destek almayı düşünebilirsiniz. Bunun muhakkak bir psikolog ya da terapist olması şart değil elbette, aklına ve anlayışına güveneceğiniz bir din insanı da olabilir. Bunların yanında sizinle benzer şeyleri yaşayan insanlarla tanışabileceğiniz forumlara üye olmayı da düşünebilirsiniz. Sizi en iyi anlayacak insanlardan biri benzer duyguları hisseden ve benzer yollardan geçen bir insandır. Paylaşacağınız pek çok şey karşınızdakine anlamlı gelecektir.


Sitenin farklı yerlerinde de değindiğim gibi yoga ve/veya meditasyonun stresi yenmenizde, an azından azaltmanızda yardımı çok büyük olacaktır. Bunların yarattığı en belirgin duygu rahatlama hissidir. Yoga ve meditasyonun yanında masaj, derin nefes egzersizleri, dua etmek ve vizüalizasyon (hayalinde canlandırma) da benzer etkiyi yaratacaktır, Biliyorum, bunları yapmak çok zor ama bebek fikrini düşüncelerinizin endişe başlığından çıkarıp umut kısmına koyun. En azından deneyin

2-Kafeini kesin
Kahve içmeyi bırakın. Bazı uzmanlara göre kahve gebeliğe engel olabilir. Ancak miktarı konusunda çelişkili görüşler var. Kimisi 2 bardaktan fazlası zararlı diyor kimisi 4. Bu durumda tamamen güvende olmak için hiç içmemek en iyisi olur diye düşünüyorum. Aynı şekilde kafein içeren diğer tüm içeceklerden uzak durmak gerekir. Dr. Jacob Teitelbaum’a göre kola, gazoz gibi içecekler hamile kalma olasılığınızı %50 oranında düşürür.


3- Vitamin ve Mineral almaya başlayın

Kaliteli bir multivitamin almaya başlayın. Aldığınız vitaminin içinde en az 400mcg folik asit olmasına özen gösterin. Aynı zamanda içinde en az 50mg B6 vitamini ve magnezyum da olmalı. Demir seviyenizin de sağlıklı bir sınırda olması gerekir. Eğer herhangi bir şüpheniz varsa bir ferritin testiyle seviyenizi öğrenebilirsiniz. 40 ng/ml den aşağıda olan bir ferritin seviyesi ile hamile kalmanız güç olabilir. Yapılan bir çalışmaya göre; ferritin seviyesi 40’ın altında olup infertil (kısır) olan kadınların yarısı demir takviyesi alınca hamile kalmış. Eğer demir eksikliğiniz varsa aldığınız multivitaminde demir de bulunmasına özen göstermelisiniz. Ayrıca, günlük aldığınız vitamin C 1000mg’ı geçmemeli, 500mg ideal bir miktardır.


4- Beslenmenize dikkat edin

Mümkün olduğu kadar asidik yiyeceklerden uzak durun ve alkalin ağırlıklı beslenmeye özen gösterin. Kırmızı eti ve hayvansal gıdaları mümkünse kesin, değilse çok az tüketin. Ağırlık vermeniz gereken yiyecekler: Badem, ceviz, elma, salatalık, brüksel lahanası, pancar, limon, kuşkonmaz, avokado, brokoli, kereviz, havuç, pazı, soğan, kavun, üzüm, kayısı, armut, erik, tatlı patates (yam), enginar, şeftali, papaya, mango, kivi, turp, karnabahar, ıspanak ve koyu renkli diğer sebzeler olmalı. Ancak üzüm, armut gibi şeker oranı yüksek meyveleri çok fazla tüketmemelisiniz çünkü hamile kalma çalışmaları sırasında mümkün olduğunca şekerden uzak durmanız gerekir. Şeker ihtiyacınızı sadece ve sadece doğal yiyeceklerden karşılamalısınız.

5- Alkolü azaltın

Eğer yumurtlama (ovulasyon) probleminiz varsa alkolü tamamen bırakmanızda fayda var. Yapılan çalışmalara göre alkol prolaktin hormonunun yükselmesine neden olabiliyor. Hamile kalmaya çalışırken bu hormonun normal sınırlar içerisinde olmasına ve yükselmemesine ihtiyacımız var. Eğer tamamen bırakmakta zorluk çekiyorsanız minimuma indirin. Haftada en fazla 2 ya da 3 kadeh ideal olacaktır.

6- Düzenli uyuyun

Hamile kalmaya çalışırken hayatınızda bir rutin oluşturmanız çok önemli. Her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmalısınız. En az 8 saat uyumalısınız. Fazla uyku da az uyku da ne fertiliteniz ne de genel sağlığınız için iyi değildir. Hafta sonları da düzenden sapmamaya özen göstermelisiniz. Uyumakta zorluk çekiyorsanız papatya çayı iyi gelebilir. Ancak uyumanıza yardim etmesi için melatonin alıyorsanız, bırakın. Prolaktin hormonunu yükselterek hamile kalma şansınızı düşürebilir.

ATEŞ ÖLÇME YÖNTEMİ

Fertilitemi takip etmeye başladığım zaman bütün yaptıklarım arasından bana en enteresan geleni vücut ateşimin aylık döngümün neresinde olduğumu bana söyleyebilmesi idi. Düşünsenize ateşinizi ölçüyorsunuz, bundan bir tablo çıkarıyorsunuz ve o tablo size dikkate alınmayacak kadar küçük bir yanılgı payıyla hangi günler fertil, hangi günlerde fertil olmadığınızı söylüyor. Tam anlamıyla kitaba uygun 28 günlük, şaşmayan bir döngünüz yoksa bile bu yöntem hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri belirlemenize çok yardımcı olacaktır.

Bu yöntemin tek dezavantaji fertil günlerinizi öğrenmek için birkaç ay boyunca ateşinizi ölçüp tablo çıkarmanızı gerektirmesidir. Bunu yaptıktan sonra ortalama olarak döngünüzün neresinde hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğunu hesaplayabilirsiniz. Bunun dışında ateş ölçme yönteminin en büyük faydası ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini görmenize yardımcı olması ve luteal fazınızın ne kadar sürdüğünü göstermesidir. Aynı zamanda çok ucuz bir gebelik testi de olabilir bu yöntem. Eğer yumurtlamadan sonra ateşiniz en az 18 gün boyunca yüksek kalırsa çok büyük bir ihtimalle hamilesiniz demektir.

Sağlıklı bir kadının vücut ısısı yumurtlama öncesi ortalama 36 ve 36,5 derece arasında değişiklik gösterir. Ovulasyon (yumurtlama) sonrasında ise 36,6 ve yukarısına çıkar. Bir dahaki mensturasyona (adet) kadar ateşiniz yüksek kalır. Bu da ortalama 12 ila 16 gün arasında sürer. Fakat o döngüde hamile kalmışsanız ateşiniz hamileliğiniz boyunca yüksek kalacaktır. Vücut ısısının yüksek olmasının nedeni progesteron hormonudur. Progesteronu üreten ise korpus luteumdur. Korpus luteus ise en basit tanımıyla yumurta atıldıktan sonra folikülün dönüştüğü ”sarı cisim” dir. Eğer döngünüz boyunca düzenli olarak ateşinizi ölçerseniz vücut ısınızın yükseldiğini gördüğünüz anda yumurtlamanın gerçekleşmiş olduğuna emin olabilirsiniz.

Ateşinizi ölçerken dikkat etmeniz gereken noktalar var:

- Öncelikle hergün aynı saatte, yataktan kalkmadan, uyanır uyanmaz ölçmelisiniz.

- Dijital bir termometre alın ve ateşinizi ağzınızdan ölçün. Vajinadan da ölçebilirsiniz ama hangi yolu seçerseniz seçin tutarlı olmaya özen göstermelisiniz. Yani bir gün ağızdan başka bir gün vajinadan ölçmeyin.

- Termometrenin pilinin zayıf olmamasına dikkat edin.

- Dereceyi mümkünse bir excel dosyasına kaydedin. Döngünüz tamamlandığında bir şema oluşturun. Bu şemaya bakarak aşağı yukarı hangi günlerde fertil olduğunuzu görebilirsiniz. Fakat tek tek dereceleri dikkate almayın çünkü ateşiniz bir gün 36 iken ertesi gün 36,2 olabilir ve bu gayet normaldir. Önemli olan tek tek ağaçları değil de ormanı görebilmek.


Bazı durumlarda ölçümleriniz gerçeği yansıtmayabilir.

- Eğer bir rahatsızlık dolayısıyla ateşiniz varsa

- Bir gün öncesiden alkol almışsanız

- Elektrikli battaniye ya da benzeri bir şeyle ısınıyorsanız

- Hergün farklı saatlerde ateşinizi ölçüyorsanız

- Hergün farklı bir termometreyle ateşinizi ölçüyorsanız

- Uykunuz çok bölünüyorsa

- Uyanmadan önce en az 3 saat kesintisiz uyumamışsanız

ölçümleriniz yanıltıcı olabilir ve çok değişken sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. Yukarıda saydığım nedenler olmadığı halde şemanız yukardaki şekilden çok uzaksa ovulasyon problemleriniz olabilir. Ama 1-2 seferlik sapmalar normaldir. Mesela çok stresli bir dönem yaşıyorsanız geç yumurtlama olabilir, bu da döngünüzün normalden daha uzun olmasına yol açabilir. Stres dışında seyahat, hastalık, ilaç kullanımı, kilo alıp verme de yumurtlama zamanınızı, dolayısıyla döngünüzün uzunluğunu etkileyebilir.

Vücut ısınızın oluşturduğu şema yukarıdaki gibi mükemmel olmayabilir. Yumurtlamadan sonra ateşiniz yavaş yavaş yükselebilir, ilk birkaç gün yüksek sonradan daha da yüksek olabilir, yükseldikten sonra bir sabah ani bir düşüşten sonra tekrar yükselebilir. Bütün bunlar normaldir. Yukarıda da dediğim gibi önemli olan şemaya bir bütün olarak baktığınızda yumurtlama öncesi ve sonrasını görebilmenizdir. Belki şemanıza ortadan bir ayrım çizgisi çekmek daha rahat görmenize yardımcı olabilir. Yumurtlamadan hemen önceki derecelerinizden 6 tanesini işaretleyin. Bunlar arasından en yükseğini alın ve bir üstündeki dereceden çizgiyi çekin. Böylelikle şemayı daha rahat okuyabilirsiniz.

SERVİKAL SIVI KONTROLÜ

Fertilitenizi kendi ellerinize almak ve hamile kalma olasılığınızın yüksek olduğu günleri takip edebilmek için kullanabileceğiniz en etkili yöntemlerden biridir servikal sıvı kontolü...

Servikal sıvı (mukus) rahim ağzındaki servikal kript adı verilen küçük bezler tarafından üretilen sulandırılmış jöle kıvamında bir sıvıdır. Bakterilerin rahme ulaşmasını engelleyen koruyucu bir işlevi vardır. Bu sıvının kıvamı ve şekli adet döngüsü içerisinde tahmin edilebilen zamanlarda değişir. Mesela Yumurtlamadan önce, yani döngünün ilk yarısında servikal mukus bol ve sulu olur. O kadar ki çamaşırınızda izlerini görebilirsiniz. Bazı durumlarda ince bir ped kullanmanızı bile gerektirebilir. Servikal sıvının döngünün bu dönemindeki kıvamı spermin içinde hareket etmesini çok kolaylaştırır çünkü bu sıvının yapısı spermin yapısıyla çok benzeşir.Bu zamanda ilişki yaşamanız durumunda spermler kolaylıkla bu sıvıdan geçerek rahme ulaşabilir. Oysa ki döngünün ikinci yarısında servikal mukus bu kalitesini kaybeder ve spermler bu sıvıya karıştıklarında kolay hareket edemez hale gelırler, yani engellenirler. Bu zamanda servikal mukus artık progesteron hormonunun etkisi altındadır; koyu ve yapışkan bir kıvam almış hem de miktar olarak azalmıştır.

Ortalamada her 2.000 spermden 1i fertil dönemdeki servikal sıvıda hayatta kalır. Bu spermler de servikal sıvıda birkaç gün yaşayabilir. Yumurtlama zamanında ise yumurtaya doğru ilerlerler ve gebelik oluşması muhtemel olur. Servikal mukusta hayatta kalamayan spermler ise vajinanın asidik pH ortamı dolayısıyla ölür ve yok olurlar.

Nasıl Kontrol Edilir?
Her ne kadar düşüncesi pek hoş olmayıp can sıkıcı bir yol gibi görünse de, maalesef servikal sıvınızı ellerinizi çok iyi yıkadıktan sonra parmaklarınızla kontrol etmekten başka şansınız yok. Mensturasyonun (adetin) bitiminden itibaren tamamen kuru bir his olacaktır. Kuru hissetmeseniz bile parmaklarınızdaki ıslaklık çok kısa bir sürede uçup gidecektir. Birkaç gün süren kuruluktan sonra yapışkan bir sıvı hissedebilirsiniz. Fakat yine; ıslak olarak tanımlayabileceğiniz bir his olmayacaktır. Bu dönem 2-3 gün sürebilir.

Bundan sonraki aşamada hissedeceğiniz servikal sıvı krem ya da losyon kıvamında olabilir. Islaklık hissi verecektir. Bu ıslaklığı hissetmeye başladığınızda kendinizi fertil dönemi girmiş kabul edebilirsiniz. Bu dönem 2-4 gün sürebilir.

Bundan sonraki ve son aşamada hissedeceğiniz sıvıyı yumurta akı kıvamı olarak tanımlayabilirsiniz. Aşırı kaygan bir yapısı vardır ve iki parmağınız arasında sündürdüğünüzde sakız gibi kopmadan uzayacaktır.

En fertil günleriniz yumurta akı kıvamındaki sıvıyı farkettiğiniz günlerdir. Bazı durumlarda bu sıvı o kadar sulu olabilir ki pek bir şey göremezsiniz ama kayganlığın farkına varırsınız. Bu aşırı ıslaklık bazı durumlarda çamaşırınızda simetrik yuvarlak bir iz bırakabilir. 20 li yaşlardaki kadınlar ortalama 5 gün bu kalitedeki sıvıya tanıklık ederler. 30lu yaşlara gelindiğinde ise 1 ya da 2 gün sürebilir.

Netice itibariyle bizim istediğimiz; aşırı ıslak ve kayganlık hssi veren sıvıyı farketmektir. Çünkü bu günler en fertil sayılacağınız günler olacaktır.

Fertil dönemdeki servikal sıvı kalitesinin oluşması bir hafta sürebilecekken, bu dönemin son bulması sadece 1 gün belki de daha az sürer. Bu ani kuruluk östrojenin azaldığı ve progesteronun yükselmeye başladığının habercisi sayılabilir. Yani artık yumurtlama gerçekleşmiştir ve fertil dönem bitmiştir.

Servikal sıvının kalitesini takip ederken dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var:

- Eğer vajinal bir enfeksyon sözkonusu ise bu nedenle oluşan sıvı servikal sıvınızı tanımanıza engel olabilir.
- Eger cinsel bir birliktelik olmuşsa spermayla servikal sıvınızı karıştırabilirsiniz.
- Tahrik olduğunuzda oluşan sıvıyla servikal sıvıyı karıştırabilirsiniz. Bu sıvının servikal sıvıdan en büyük farkı elinizde çabuk kurumasıdır. Servikal sıvı ise uzun süreler (bazı durumlarda siz yıkayana kadar) elinizde kalacaktır.
- Bazı ilaçlar (örneğin klomen) kuruluk yaratabilir.
- Kayganlaştırıcı kullanıyorsanız bu madde de servikal sıvının kalitesini anlamanızı zorlaştırabilir.
- Doğum kontrol haplarını yeni bıraktıysanız bu da normal işleyişte servikal sıvının oluşmasını önleyebilir. Bunun için birkaç ay bekleyip sıvı takibine öyle başlamanız mantıklı olabilir.
- Düşük östrojen seviyeleri de kuruluk yaratabilir.

Servikal sıvının yokluğu infertil (kısır) olduğunuz anlamına gelmez. O ay yumurtlama gerçekleşmemiş olduğundan servikal sıvıya rastlamamış olabilirsiniz. Ama sürekli olarak servikal sıvıyı takip ettiğiniz halde asla görmediyseniz ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğine emin olmanızda fayda var. Bunun için ateş ölçme yöntemini uygulayabilirsiniz. Bu yöntem ovulasyonun gerçekleşip gerçekleşmediğini kesin olarak öğrenmenize yardımcı olacaktır.

Servikal sıvınızın kalitesini arttırmak için bazı doğal yöntemler mevcuttur. Ama herşeyden önce kafeine ve sigaraya son vermeniz gerekir çünkü bu maddeler başka pek çok şeyin olduğu gibi kaliteli servikal sıvının da düşmanıdırlar.

BU YÖNTEMLERE EK;


ARINMA DİYETİ

Bahsini edeceğim arınma diyetini sadece doğurganlığınızı arttırmak için değil, kendinizi daha zinde, enerjik ve sağlıklı hissetmek, midenizi; dolayısıyla vücudunuzu dinlendirmek, kilo kaybetmek, herhangi bir alışkanlıktan vazgeçmek ve hatta ömrünüzü uzatmak için yapabilirsiniz. Geçtiğimiz yıllarda fareler üzerinde yapılan bir oruç deneyinin sonuçlarına göre detox’a giren farelerin ömrü diğer gruptan %40 oranında daha uzun olmuş.

Benim uzun süredir hamile kalmak için uğraşan arkadaşlarıma ve danışanlarıma ilk önerilerimden biri diyetlerini değiştirmeleri olur. Doğurganlığınızı arttırmak ve muhafaza etmek sadece diyetle mümkün olabilecek bir şey değil tabii ki. Bütünüyle bir yaşam stili değişikliğine girmeniz ve bunu devam ettirmeniz gerekir. Mesela fazla kilolarınız varsa muhakkak normal kiloya inmelisiniz. Ya da sigara kullanıyorsanız bırakmalısınız. Eğer bebek istiyorsanız bunların pazarlığı söz konusu değil. Fertilitenizi arttırmak için yapabileceklerinize farklı yazılarımda değiniyorum. Bugün de yapabileceklerinizden biri olan arınma diyetinden bahsedeceğim.

Çevresel toksinlerle infertilite arasındaki ilişki 1850’lerde Fransızların normalin üzerindeki düşük oranları ve özellikle kurşun madeninde çalışan işçi eşlerinin kısırlık sorunlarıyla karşılaşmaları üzerine yaptıkları çalışmalardan beri aşikar. Bu çalışmalardan sonra ulaşılan enteresan sonuçlardan biri de aslında Romalıların 2. YY’da bu gerçeği çoktan açıklamış olmalarıydı. O zamandan bu zamana insanların maruz kaldığı çevresel toksinlerin infertilite oranlarını ne derece arttırdığını tahmin etmek çok güç olmasa gerek. Özellikle bugünün endüstriyelleşmiş toplumlarında fertiliteyi muhafaza etmek, hem kadın hem de erkek için her zamankinden daha da zor hale gelmiştir. Çevresel faktörlerin fertilitemizi nasıl etkilediği hakkındaki ayrıntıları bir başka yazıma saklıyorum. Bugünlük, bu etkileri tamamıyla yok etmenin yollarından biri olan arınmaya yoğunlaşalım.

Özellikle sebepsiz infertilite teşhisi konulmuşsa hamile kalmanızı kolaylaştırmak için öncelikle genel bir yaşam stili değişikliğine gitmenizi öneririm.

İlk Gün

Arındırmaya başlayacağınız ilk gün sadece yağsız sebze tüketin. Arındırma diyetiniz boyunca (yoğurt hariç) hiçbir hayvansal gıda yememelisiniz. Yoğurdu fertilite diyetine dahil etmemin nedeni içindeki bakterilerin olumlu etkisi olması.

Güne büyük bir bardak limonlu sıcak su içerek başlayın. Biz ailecek her sabah buğday çimi suyu sıkıp içiyoruz. Eğer bulma şansınız varsa buğday çimini tavsiye ederim. Sonraki yazılarımdan birinde buğday çimi suyunun fertiliteye etkisi hakkında bir yazı yazacağım.

- Gün boyu sebzeden başka bir şey yemeyin. Sadece su için. Yağsız tuzsuz sebze çorbası yapıp onu da ilk gün diyetinize ekleyebilirsiniz.

- Kekik, papatya, zencefil, atkuyruğu ya da yeşil çay demleyip içebilirsiniz. İçtiğiniz çayları kendiniz demlemeye özen gösterin, poşet çaylardan mümkün olduğunca uzak durun. Akşam da yatmadan önce yine limonlu sıcak su için. Gün boyu en az 3 litre su içmiş olmaya özen gösterin.



2. Gün


2. Günde “sıvı orucu” tutmanızı öneriyorum. Yani çiğnemenizi gerektirecek hiçbirşey yemeyeceksiniz, sadece sıvı tüketeceksiniz. Tabii bu sadece su içeceksiniz demek değil. Hazır meyve suları içeceksiniz demek ASLA değil. Bir katı meyve sıkacağı karlı bir yatırım olabilir çünkü meyve/sevze sularını kendinizin sıkmanızı öneririm. Örnek bir içecek:

•Havuç
•Pancar
•Salatalı
•Maydanoz
•Yeşil biber
Bir sonraki içeceğiniz şu olabilir:

•Elma
•Zencefil
•Turp
•Havuç
•Kaba yonca (alfalfa) filizi
Bir sonraki şu olabilir:

•Kereviz sapı
•Ispanak
•Aloe vera
•Sarımsak
•Elma
•limon
Bu da bir başka kombinasyon:

•Domates
•Maydanoz
•Ispanak
•Havuç
•Pancar
Dilediğiniz kadar farklı kombinasyon deneyebilirsiniz. Bu işi yaparken eğleneceğinize de eminim. Yalnız elma, armut, pancar gibi şeker oranı diğerlerine kıyasla daha yüksek olan yiyeceklerin miktarı konusunda dikkatli davranmanızı öneririm. Fertilite için arınma diyeti sırasında mümkün olduğu kadar az şeker almalısınız.

Hafta bitene kadar sonraki günlerde de 1. Gün’e benzer şekilde beslenin. Sonraki günlerde yemeklerinize ve salatalarınıza yağ koyabilirsiniz. Ancak zeytinyağı, üzümçekirdeği yağı ya da ketentohumu yağı kullanın. Son ikisini daha ziyade salatalarda kullanmanızı tavsiye ederim.

Öğün atlamayın. Katı yiyecek yemek istemiyorsanız sebze sıkıp için.

Saat 19:00’dan sonra hiçbirşey yemeyin. Kendinizi aç hissederseniz, yine sebze suyu sıkıp içebilirsiniz.

Bu müddet zarfında (ya da sürekli olarak)kalsyum, magnezyum, vitamin C içeren bir multivitamin almanızda fayda var. Bir DHA (temel yağ asidi) kapsülü de alabilirsiniz.

Eğer düzenli egzersiz alışkanlığınız yoksa en azından günde yarım saat yürüyün. Yoga ideal bir arınma egzersizidir. Genel anlamda fertilitenizi arttırmak için de idealdir.

Hergün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın. Uyku ritmi edinin.
güneş battığı zaman beyin epifizi melatonin salgılamaya başlar. Geceye doğru yaklaştıkça melatonin oranları gittikçe artar ve sabaha karşı 3-4 saatlerinde maksimum seviyeye ulaşır. O saatten sonra yavaş yavaş azalmaya başlar. Şafakla beraber 0’a yaklaşmış olur. Geç yattığımız zaman bu hassas döngü zarar görür. Geç yatıp geç kalkmak ya da 8 saat uyumak durumu kurtarmaz çünkü denge çoktan hasara uğramıştır. Beyin epifizinin işlevi bozulmuş, vücut gereksiz bir yük altına sokulmuştır. Bu durumun sürekli olması halinde iç organlar da baskı görmeye başlar. O yüzden çok geç yatmak, arınma diyetlerinde (ve tabii ki yaşamımızın hiçbir noktasında) alışkanlık haline getirilmiş bir davranış olmamalıdır.

Arındırma Diyeti’ne başladığınızda bir takım rahatsızıklar hissedebilirsiniz. Steve Meyerowitz, Juice Fasting and Detoxification isimli kitabında bu rahatsızlıkları şöyle sıralıyor:

•Kaşıntı
•Sivilce
•Bulantı
•Baş dönmesi
•Halsizlik
•Yorgunluk
•Bronşit
•Astım
•Başağrısı
•Yüksek ateş
•İshal
•Kas ağrısı
•Ağız kokusu
•Burun tıkanıklığı
•Düzensiz adet
Meyerowitz, aslında hastalık belirtisi gibi görünen bu işaretleri “iyileşme semptomları” şeklinde tanımlıyor. Bu semptomların bazılarını yaşamanızın nedeni vücudunuzun toksinleri atıyor olması. Şöyle devam ediyor: “Toksinler sizi 2 kere hasta eder, bir vücudunuza girerken bir de vücudunuzu terkederken”. Tabii toksinler sizi terkederken çeşitli yollardan geçiyorlar bu yollar da cildiniz ve içorganlarınız olduğu için bu tip rahatsızlıklar yaşamanız gayet normal. Bu rahatsızlıklar çok kısa sürecektir ve geçicidir. Fakat toksinlerin vücudunuzu terketmesi ne kadar uzun sürerse halsizliğiniz de o kadar uzun süre devam edecektir. Eğer normalde de sağlıklı besleniyorsanız bu rahatsızlıkları ya hiç yaşamazsınız ya da çok kısa sürer.

Arınma diyetiniz bittikten sonra önceki sağlıksız beslenme alışkanlıklarınıza dönmeyin. Yoksa her seferinde bu rahatsızlıkları yaşayabilirsiniz. Arındırma diyetinizden sonra kendinizi olağanüstü hafif ve enerjik hissedeceğinizin garantisini veriyorum:)

Eğer hipoglisemi rahatsızlığınız varsa arınma diyetinde küçük değişiklikler yapmak faydalı olabilir.


Umarım faydalı olabilmişimdir.

sevgilerimle.....





not:Yazının tamamı alıntıdır.
Harikaa
 
X