- 31 Mayıs 2008
- 1.286
- 3
- 61
- Konu Sahibi kaderim_48
- #1
BEN SENİ SEVDİM
Gece olunca başlar benim cehennemim. Gün gider ve sensizliğim gelir.
Uyku uzak bir adadır ve ben hiç yüzme bilmem. Beynimin hatırlama
özelliği sabaha kadar çalışır. Sana dair anılarımı geceye yayarım.
Yüz ekleyemediğim bir ses dolaşır beynimde. Sabaha doğru anlarım
senin sesindir o. Gözleri açık görülen bir rüyasındır. Tüm gece bir
hayal bulutu gibi dolaşırsın odamda. Yağmur olup yağmazsın sabaha
kadar. Gecenin her dakikasını bilirim ben. Gökyüzünün her saati,
her rengi ezberimdedir. Mevsimler değişir, gecelerim değişmez benim.
Sen aklımda oldukça uyku hep uzak bir adadır, sensizlikle birlikte
gelir cehennemim. Saat kavramı yoktur sensiz gecelerde. Önemli olan
sana kaç olduğu ve seni kaç geçtiğidir. “Bir hastanın sabahı beklemesi
gibi beklerim” sabahı. Önce gözlerim hisseder sensizliği... Dünyanın
en güzel görüntüsünün görüş açısı içinde olmadığını anladığı an,
sensizliğin hüznü çöker göz kapaklarıma. Göz kapaklarım hüzünle ağırlaşır,
yavaş yavaş kısılır ama kapanmaz, kapanamaz. Sonra ellerim anlar, ellerimin
soğukluğunu odanın sıcaklığı ısıtmaya başlayınca sensizliğim tescillenmiş olur.
Kalbim ise en ağır ve en yoğun yaşayandır sensizliği... Bir bulutun yağmur
damlalarını biriktirmesi gibi biriktiririm seni içimde. Kalbin, kalbim olur
sabaha doğru. Uyuduğunu, uyandığını hissederim. Kalbin olurum ama kalbinin
duvarları kalındır kıramam, kalbinin duvarları yüksektir aşamam. Biçare kalırım
sabahın sessiz soğukluğunda. “Siyah, hiçbir yerde senin gözlerindeki kadar suçsuz,
senin gözlerindeki kadar aydınlık ve gözlerindeki kadar temiz olmadı” kelimeler
gelir ağzımın ucuna, kalemimi bulur, gözlüğümü takar defterimi ararım. Kelimeler
uyutmaz, sabah yaklaşır... “Hadi gel, yorganım ol, yastığım ol, uykum ol gel,
sensiz sabah olmuyor anla bunu ve gel...” son kelimelerimdir deftere düştüğüm,
gece biter gün başlar sana yaklaştıkta cehennemim gider, cennetim gelir benim...
Her yalnızlık bir şiir kadar ağırdır,
Her ayrılık bir şiirdir satır satır...)
Hangi resim şiire benzeyen bir yalnızlık yaşar?
Ve kim ayrılığın usturasında kesmez bileğini?
Ben en çok ustura keskini bakışını sevdim,
Çukurunda gülümsememi gömdüğün kahverengi gözlerini
Ki gözlerin bir varmış bir yokmuş gibi!
Kalbimde sobelenmiş kirpiklerini sevdim,
Başını öne eğip utangaçlığını vuramadığın alnındaki aydınlığı.
Saçlarını sevdim,
Hani o rüzğârın bile dokunduğu anı kıskandığım,
Bir teline bile dokunmaya kıyamadığım saçlarını.
İnkâr gelmedigim adının papatya falındaki beyaz gelinliği
Ki uykularımın arasındaki beyaz kar degildi!
Ben beyazını sevdim teninin,
Kızıl kıyametler koparıp yangınlarıma sebep olan...
Gülüşünü sevdim,
Sokak aralarından taşıp avuçlarıma dolan,
Gül kokan bahçelerin öykündüğü
Yanaklarının bütün pembesini giyinen
Dudaklarının kenarında açan kıpkızıl hayatı
Ki hayat sensizlikte anlamını yitirendi,
Ben pembeni sevdim yanağının
Kıpkızıl dudaklarını,
Çoraklığımda kurumuşluğumu ıslatan...
Ellerini sevdim,
Uzatınca çekincesiz yaklaşan temmuzunu
Hani küllerimi savuran
Hani sabah mahmurluğunda yüzüne ıslak bir günaydın bırakan ellerini,
Ki avuçlarındaki ömrümün çizgisiydi.
Ben ömrümü sevdim,
Üzerinde yalınayak koştuğum aşkı bana yaşatan...
Ben senli bir dünyayı sevdim,
Yüzüne bakınca unuttuğum.
Paslı acıları, façası bozuk belaları,
Issız kaldırımları, mide sancılarını
Evreni sevdim o akıl almaz karanlık boşluğu
Aydınlık yüzüne bakınca deli deli.
Yüzün suyu hürmetine dokundum o koca boşluğa
Ki dokunan senindi
Ben yüzünü, ben hürmetini sevdim,
Uçurumdan düşer gibi paramparça! ...
B e n s e n i s e v d i m,
S e n b e n i b a ğ ı ş l a ! ...
21.02.2008
alıntı
Gece olunca başlar benim cehennemim. Gün gider ve sensizliğim gelir.
Uyku uzak bir adadır ve ben hiç yüzme bilmem. Beynimin hatırlama
özelliği sabaha kadar çalışır. Sana dair anılarımı geceye yayarım.
Yüz ekleyemediğim bir ses dolaşır beynimde. Sabaha doğru anlarım
senin sesindir o. Gözleri açık görülen bir rüyasındır. Tüm gece bir
hayal bulutu gibi dolaşırsın odamda. Yağmur olup yağmazsın sabaha
kadar. Gecenin her dakikasını bilirim ben. Gökyüzünün her saati,
her rengi ezberimdedir. Mevsimler değişir, gecelerim değişmez benim.
Sen aklımda oldukça uyku hep uzak bir adadır, sensizlikle birlikte
gelir cehennemim. Saat kavramı yoktur sensiz gecelerde. Önemli olan
sana kaç olduğu ve seni kaç geçtiğidir. “Bir hastanın sabahı beklemesi
gibi beklerim” sabahı. Önce gözlerim hisseder sensizliği... Dünyanın
en güzel görüntüsünün görüş açısı içinde olmadığını anladığı an,
sensizliğin hüznü çöker göz kapaklarıma. Göz kapaklarım hüzünle ağırlaşır,
yavaş yavaş kısılır ama kapanmaz, kapanamaz. Sonra ellerim anlar, ellerimin
soğukluğunu odanın sıcaklığı ısıtmaya başlayınca sensizliğim tescillenmiş olur.
Kalbim ise en ağır ve en yoğun yaşayandır sensizliği... Bir bulutun yağmur
damlalarını biriktirmesi gibi biriktiririm seni içimde. Kalbin, kalbim olur
sabaha doğru. Uyuduğunu, uyandığını hissederim. Kalbin olurum ama kalbinin
duvarları kalındır kıramam, kalbinin duvarları yüksektir aşamam. Biçare kalırım
sabahın sessiz soğukluğunda. “Siyah, hiçbir yerde senin gözlerindeki kadar suçsuz,
senin gözlerindeki kadar aydınlık ve gözlerindeki kadar temiz olmadı” kelimeler
gelir ağzımın ucuna, kalemimi bulur, gözlüğümü takar defterimi ararım. Kelimeler
uyutmaz, sabah yaklaşır... “Hadi gel, yorganım ol, yastığım ol, uykum ol gel,
sensiz sabah olmuyor anla bunu ve gel...” son kelimelerimdir deftere düştüğüm,
gece biter gün başlar sana yaklaştıkta cehennemim gider, cennetim gelir benim...
Her yalnızlık bir şiir kadar ağırdır,
Her ayrılık bir şiirdir satır satır...)
Hangi resim şiire benzeyen bir yalnızlık yaşar?
Ve kim ayrılığın usturasında kesmez bileğini?
Ben en çok ustura keskini bakışını sevdim,
Çukurunda gülümsememi gömdüğün kahverengi gözlerini
Ki gözlerin bir varmış bir yokmuş gibi!
Kalbimde sobelenmiş kirpiklerini sevdim,
Başını öne eğip utangaçlığını vuramadığın alnındaki aydınlığı.
Saçlarını sevdim,
Hani o rüzğârın bile dokunduğu anı kıskandığım,
Bir teline bile dokunmaya kıyamadığım saçlarını.
İnkâr gelmedigim adının papatya falındaki beyaz gelinliği
Ki uykularımın arasındaki beyaz kar degildi!
Ben beyazını sevdim teninin,
Kızıl kıyametler koparıp yangınlarıma sebep olan...
Gülüşünü sevdim,
Sokak aralarından taşıp avuçlarıma dolan,
Gül kokan bahçelerin öykündüğü
Yanaklarının bütün pembesini giyinen
Dudaklarının kenarında açan kıpkızıl hayatı
Ki hayat sensizlikte anlamını yitirendi,
Ben pembeni sevdim yanağının
Kıpkızıl dudaklarını,
Çoraklığımda kurumuşluğumu ıslatan...
Ellerini sevdim,
Uzatınca çekincesiz yaklaşan temmuzunu
Hani küllerimi savuran
Hani sabah mahmurluğunda yüzüne ıslak bir günaydın bırakan ellerini,
Ki avuçlarındaki ömrümün çizgisiydi.
Ben ömrümü sevdim,
Üzerinde yalınayak koştuğum aşkı bana yaşatan...
Ben senli bir dünyayı sevdim,
Yüzüne bakınca unuttuğum.
Paslı acıları, façası bozuk belaları,
Issız kaldırımları, mide sancılarını
Evreni sevdim o akıl almaz karanlık boşluğu
Aydınlık yüzüne bakınca deli deli.
Yüzün suyu hürmetine dokundum o koca boşluğa
Ki dokunan senindi
Ben yüzünü, ben hürmetini sevdim,
Uçurumdan düşer gibi paramparça! ...
B e n s e n i s e v d i m,
S e n b e n i b a ğ ı ş l a ! ...
21.02.2008
alıntı
Son düzenleme: