Televizyonda Yemek programları yapan lezzet ustaları

Elossa

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
1 Şubat 2011
6.687
159
Ekranların mutfak programlarına ilgisi her geçen gün artıyor. Genellikle gündüz kuşaklarında izleyiciyle buluşan yapımlar, yemek kültürümüzün tanıtılması ve gençlere yemek yapmayı sevdirme konusunda önemli bir işlevi yerine getiriyor. 'Lezzet ustaları' tarafından hazırlanan programlarda sadece yemek yapılmıyor pratik bilgiler de veriliyor.

Biz, yemek yapmayı annemizden öğrendik


Geçtiğimiz cumartesi günü Üsküdar Fıstıkağacı’nda bulunan ‘Teras Cafe Restaurant’ta ender görülen bir buluşma yaşandı. Zaman Cumaertesi ekinin düzenlediği kahvaltı ülkemizin önemli lezzet ustaları Oktay Aymelek, Emine Beder, Ayşe Tüter, Sedef İyibar, E. Kemal Sevinç ve Sahrap Soysal’ı ilk kez bir araya getirdi. Bu isimler, yemek yapma konusundaki maharetlerinin yanı sıra, çalıştıkları televizyon kanallarına reyting kazandırıyor, yemek tarifi kitapçıklarıyla da gazetelerin satış rakamlarına etki ediyorlar. Kahvaltıda konu döndü dolaştı kendilerini nasıl tarif ettiklerine geldi. ‘Aşçı mı, ahçı mı, gurme mi, lezzet ustası mı?’ tartışmasından bir sonuç çıkmadı; ancak birbirini uzun zamandır görmeyen ustaların neşe içindeki diyalogları görmeye değerdi. Bir panel havasında geçen kahvaltılı sohbetimiz beğenilmiş olacak ki katılımcılar, her yıl düzenlenmesi konusunda isteklerini belirtti. Siyasî krizlerle bunaldığımız şu günlerde neşeli ve keyifli bir söyleşi olduğunu umuyoruz. Bakın biz neleri sormuşuz, ustalarımız nasıl cevaplar vermiş...

Programlarınız tutuyor. Hatta bazı gazeteler sayenizde 1 milyonun üzerinde satıyor. Türk insanı damak zevkine çok mu düşkün?
E.Kemal Sevinç: Yemek programlarının insanlara mesaj vermesi gerektiğini düşünüyorum. Türk mutfak kültürünün devamının sağlanması açısından yeni yetişen nesle yemek tarifleri ve bilgileri verilmeli. Son zamanlarda yemek programlarına artan bir talep var. İnsanlar artık bir şeyler öğrenebildikleri programları izlemek istiyor.
Sahrap Soysal: Son yılların en büyük trendlerinden biri yemek programı yapmak, yemek kitabı yazmak. Bir de Türk insanı yemek yemeyi çok seviyor. Çok zengin bir mutfağımız var. Bence bu ilgi gün geçtikçe artacak.
Emine Beder: Bizdeki birliktelik dünyanın başka yerlerinde yok. Mutfağımızın bu kadar engin bir kültüre sahip olmasında da sosyal yapımızın önemli etkisi var. Dünyanın başka milletleri çekirdek aile biçiminde yaşarken bizde bu çok farklı. Dünyanın hiçbir yerinde sokaktaki adama amca-teyze diyemezsiniz. Bizde misafir ağırlama geleneği çok zengin. Kendiniz için o kadar özenli yapmazsınız; ama misafir gelince daha bir farklılaşır. Bizim mutfağımızda bir de sevgi ekleniyor. Çok daha güzel şeyler ortaya çıkıyor. Bunun bir yansıması da yemek programları.
Oktay Aymelek: Yemek programına ilgi, halkımızın lezzeti sevdiğini gösterir. Her şey doğal olduğunda insanların daha çok hoşuna gidiyor. Yakıyoruz, yıkıyoruz, yani bir mutfakta neler oluyorsa insanlar ekranda onu görüyor. Beklenti, her bütçeye hitap eden yemekler oluyor. Biz de bu isteklere cevap vermeye çalışıyoruz.
Sedef İyibar: Türk insanı midesine çok düşkün. Bu yüzden programlar ilgi görüyor. Ayrıca bizim sektörde kimsenin bir yarışı yok. Herkes bir lezzeti yakalamaya çalışıyor.
Ayşe Tüter: 10 yıldır canlı yayında yemek yapıyorum. Her zaman seyirciye en iyisini, en ekonomik olanını vermeye çalıştım. Bir de insanlara her zaman sevgi ile yaklaştım. Sevgi verirseniz sevgi alıyorsunuz. Bir de mütevazı olmak önemli. Ben yok biz var...

Yemek kitapları çok satmaya başladı, bunun nedenlerini hiç araştırdınız mı?

O.A: İnsanlar kime güveniyorsa onun yemek kitabını alıyor. Anneler de kızlarının çeyizlerine mutlaka bir yemek kitabı koyuyorlar. Biz de tavsiyede bulunuyoruz. Ben diyorum ki erkek çocuklarının çeyizlerine de bir tane yemek kitabı koymak lazım.
S.S: Ekranda biz yokken de yemek kitapları çok satıyordu. Mesela Oktay ustanın yemek kitabı, gazetelere tiraj kazandırıyor.
S.İ: Anneden çocuklarına kalırdı yemek kitapları. Şimdi de bizden öğreniyorlar.
K.S: Bu bir başlangıç. Biz çok satıyor diyoruz; ama Avrupa’ya baktığımızda istenilen oranda yemek kitabının satıldığını düşünmüyorum. Avrupa’da yemek kitaplarından oluşan koridorlar görürsünüz. Türkiye’de ise en büyük kitapçılarda küçük bir raf görüyorsunuz.
Diğer sektörlerde olduğu gibi sizler arasında hiç polemik çıkmıyor. Neden?
E.B: Biz herkesi seviyoruz. Aslında misafir ağırlamayı seviyoruz. İkram etmeyi seviyoruz. Misafir ağırlamayı, mutfağı seviyorsanız, bu insanları sevmenizle de alakalıdır. Bu yüzden aramızda husumet olmaz.
S.İ: Oktay usta ya da Emine Hanım, beni evine çağırsa çok mutlu olurum mesela...
O.A: Bizim kültürümüzde misafirperverlik var. Yedirmeyi içirmeyi severiz.
A.T: Sevgi bir enerji, görüntülenemiyor. Bizim aramızda çekişme olmamasının en büyük sebebi de budur.

K.S: Bizde hiç kimse birbirine rakip değildir. Herkes kendi tenceresine bakar.
S.S: İnsanların güleryüzlülüğü çok önemli. Sevgi her şeyin başı. Biz hep söylüyoruz, masanızda bir çiçeğiniz olsun, yemeklerinizi süsleyin diye. Bunlar sevginin göstergesidir.

Sizin de tutturamadığınız tarifler ya da yemekler oluyor mu?

A.T: Genellikle verdiğim tarifler tutar. Bu yüzden de bir güven var bana karşı. Ama arada bizim de tutturamadığımız oluyor tabii ki.
S.S: Tutturamamaktan ziyade istediğim lezzete ulaşamadığım oluyor. Buna da çok sinirleniyorum. Çünkü malzemelerin tadından şikâyetçiyim. Sera ürünü olması nedeniyle ne pırasa, ne domates, ne de fasulye istediğim lezzette oluyor.
S.İ: Tabii ki var. Kullanım süresi geçmiş bir malzeme ile başıma gelen bazı olaylar var. Özellikle kek ve ekmek yapımında sıkıntı yaşamışımdır...
K.S: Bazen tutturamadığımız yemekler oluyor ama biz denenmemiş yemekleri yapıyoruz. İlk defa yaptığımız için zaman zaman istediğimiz performansı yakalayamıyoruz.
E.B: İlk mutfağa girdiğim zamanlarda elbette oldu. İçi hamur kalan bir kekimi ve taş kesilen böreğimi hiç unutmam.
O.A: Bir mutfakta yaşanan ne varsa bizde de o olur. Zaman zaman biz de yemeği tutturamayız.

Kamera önünde yemek yapmanın zorlukları neler?

O.A: Hem anlatıp hem yemek yapmak tabii ki zor. Ama insan alıştıktan sonra bunun farkına bile varmıyor.
A.T: Severek ve inanarak yaptığım için zorlanmıyorum doğrusu.
S.S: Hem eliniz hem de diliniz işleyecek. Bitmişini göstermek durumundasınız ki güven sarsılmasın.
S.İ: Zaman süresi dolduğu ve program akıp gittiği için yemeğin bir pişme süresi var. O sırada izleyenlerle sohbetin senkronize olması gerekiyor. Bunu yakalayamamak gibi bir endişem oluyor, bazen pişmesini, bazen yapılışını gösteriyoruz. Bazen problemler de oluyor.
K.S: Tarif verirken dikkatli olmak gerekiyor. Siz ne verirseniz izleyiciler onu yazıyor. Canlı yayın olduğu için çok iyi hazırlanmak gerekiyor.
E.B: Yıllardır ekran önünde olduğum için evde yemek yapmaktan hiç farkı yok. Bir de ben sadece tarif vermiyor, pratik arka plan bilgiler de aktarıyorum izleyicilere.

Son yıllarda özellikle gençlerin mutfaktan uzaklaştığı görülüyor?..

A.T: Gençlerin çok okuması, çok dinlemesi ve yemek yapmaya zaman ayırması lazım.
S.S: Genç kızlar çalışmaya başladılar. ‘Ekonomik özgürlüğüm var ben de yoruluyorum’ diyor ve mutfağa girmiyor. Anneler yemeği ben yaparım ya da gidin dışarıda yiyin, diyorlar. Bunlar son derece yanlış yönlendirmeler. Çünkü mutfak beslenme demektir.
S.İ: Hafif de olsa gençlerde mutfağa bir eğilim var. Oteller ve turizm bu sektörle iç içe. Gençler böyle bir kazanç kapısının farkına vardı. Evde meraklı olmasalar da biz bunun neden profesyonel eğitimini almayalım, diye çok arkadaşımın oğlu ve kızı yurtdışında ve Türkiye’de eğitim alıyor.
K.S: Ben bu düşünceye katılmıyorum. Son yıllarda insanlar şef ve aşçı olmak istiyoruz, diye okullara akın ediyor. Özellikle de gençler. Aşçılık mesleğinin popüler olmasında bunun da etkisi var. Biraz da mutfağa yatırım fazla. Üniversiteler bölümler açıyor. Ama uzaklaşanlar da yok değil. Aşçılıktan değil de ev mutfağından uzaklaşılıyor. Büyük şehirlerde yemeği her akşam dışarıda yiyen insanlar var.
E.B: Çalışan gençler mutfaktan uzaklaşıyor. Yemek programlarında kalkıp da sürekli İtalyan, Meksika yemeği anlatılması hoş değil. O tadı konuk edersiniz, sahiplenmek farklı bir şey.

Programlardan sonra mutfaktaki yemekler kime kalıyor?

A T: Herkesle paylaşıyoruz. Bazen ben elimi yıkarken döndüğümde hepsi bitmiş oluyor.
S S: Bütün çalışanlar sabırsızlıkla programın bitmesini beklerler. 15-20 kişi yaptığınız yemeği yer, çok büyük bir keyiftir bu benim için...
S İ: Stüdyoda muhakkak tüketilir ve bu herkes için geçerlidir sanırım.
K S: Anında yok ediliyor ekip tarafından. Yemeği yapıyoruz, program bitiyor ve 7 dakika içinde ortada hiçbir şey kalmıyor.

İzleyiciden en çok eleştiri aldığınız konular neler?

O A: Daha çok tarifleri tekrar etmemiz eleştiriliyor. Malzeme listesinin ekrandaki süresi eleştiriliyor. Tabii bu hayatın içinde olabilecek şeyler.
A T: Tariflerin ekranda durduğu sürenin kısıtlı olması eleştiriliyor. Çoğu insan hemen yazamıyor.
S S: Çok hızlı konuştuğumu söylüyorlar. Tarifleri takip edemediklerinden yakınıyorlar.

S İ: Şu ana kadar bir eleştiri almadım. Ama bazı seyirciler, ekranda verdiğimiz sosları bulamadıklarını ve neden markalarını vermediğimi eleştiriyor. RTÜK sebebiyle marka veremiyoruz. Aynısı olmayınca lezzet tutmuyor tabii ki...
K S: Daha pratik yemekler istiyor izleyici. Bir de ekonomik, bulunabilen tarifler istiyorlar.
E B: İnsanlar ya eleştirmiyor ya da bana denk gelmiyor.

Etkilendiğiniz bir ülke mutfağı var mı?

A T: Türk mutfağını hiçbir mutfakla değişmem. Ayrıca bütün yörelerin yemeklerini seviyorum.
S S: İtalyan mutfağını seviyorum. Bilinen İtalyan mutfağının dışında bir de İtalyan köy mutfağı vardır. Bize çok benzer. Çünkü onlar da eldeki malzemelerle en iyi lezzeti ortaya çıkarmaya yöneliktir.
S İ: Babaannem Rumeliliydi ve çok güzel yemek yapardı. Türk mutfağının üzerine bütün dünya mutfaklarını uyarlamaya çalışıyorum.
K S: Akdeniz mutfağını seviyorum. İtalyan, İspanyol diye ayırmıyorum. Daha sağlıklı bulduğum için herhalde.
E B: Benim etkilendiğim mutfak yine benim mutfağım. Yani Osmanlı mutfağıdır... Ayrıca dünya mutfağından pastalar ilgimi çeker. Onlar bizim mutfağımızın ürünleri değil. Şimdi pasta da mutfağımıza girdi tabii ki.

Emine Beder:
Sevgi var oldukça mutfağımız da var olur

Avrupalıların birçoğu Türk mutfağına çok ilgi gösteriyor. Fransız hükümeti halkın yemek tariflerini alıp halka ücretsiz dağıtmış. Bizde ise Osmanlı döneminden aktarılan binlerce yemek tarifi kaybolmuş. Bir de, dünyadan sevgi ne zaman yok olursa bizim mutfağımız o zaman yok olur diye düşünüyorum.

Sahrap Soysal:

Yemek kültürü zengin, devlet desteği şart

Bir vesile ile İsveç’e ödül almaya gittiğimde insanların yemeğe karşı ilgisini gördüm. Kültüre önem veren insanlar ama yemek kültürleri çok fakir. Birine sordum ve doğru dürüst 10 tane yemek ismi sayamadı. Bizim yemek kültürümüz dünyanın hiçbir yerinde yok. Bu bir halk mutfağı. Gururla anlatıyoruz.

Oktay Aymelek:
Yemeğin değeri evlenince anlaşılıyor

Kızlar tabii ki okuyor. Anneleri de onların okumalarını istiyor, mutfağa girmelerini değil. Bir süre sonra evlilik hayatına geçişte telaş yaşanıyor. Anneler kızlarının çeyizlerine mutlaka bir yemek kitabı koyuyor, biz de tavsiyede bulunuyoruz. Ben diyorum ki erkek çocuklarının çeyizlerine de bir tane yemek kitabı koymak lazım.

Kim hangi kanalda program yapıyor?

Oktay Aymelek: Samanyolu
Emine Beder: Elmax TV
Ayşe Tüter: Kanal D
Sedef İyibar: atv
E. Kemal Sevinç: Kanal 7
Sahrap Soysal: Star TV
 
X