Bebeklerimizin zeka gelişimi için neler yapıyoruz/yapmıyoruz paylaşalım

Meltoo

Popüler Üye
Kayıtlı Üye
29 Mart 2008
1.065
6
39
bebişler büyüdü...
artık daha bilinçli ve akıllı davranmaya başladılar,herşeyi anlıyorlar,
ve biz anneler için eğitim süreci başladı,ilk 2 sene zeka gelişimi için çok önemli biliyorsunuz...
Burada bebeklerimizin zeka gelişimi için bildiğimiz ve uyguladğmız herşeyi paylaşalım...
 
Ben iki kart aliyorum elime birini onun kulagina digerini kendi kulagima koyuyorum ve coooooook yavas basliyorum normal telde konusurmus gibi .... Nasilsin - Nerdesin - Neler yapiyorsun ve birkac sey anlatiyorum ama cook yavas bir sekilde aralara karsimdaki büyük birisi cevap verebilecegi bi süre birakarak bi kitapta okudum bebek gelisimi diye almancaydi orda yaziyodu böylelikle bebekler normal konusma rhtymusa kendilerini hazirliyorlarmis ve gercektende Rüya iki haftadir yapiyorum ben konusmami bitirip uzun süre konusmayinca basliyor bagirmya - sesler cikartmaya ben konusunca agzima bakip dudaklarimi izliyor...
 
Rüyanin haraketlerini - cikardigi seslerin aynisini tekrarliyorum cok hosuna gidiyor daha bir gülüyor...
 
bende oyun oynuyorum sürekli onun yanında da oyunla birlikte bu benim gözüm diyip gözüne dokunuyorum,burnuna dokunuyorum burnum diyerek.ellerine ayaklarına filan..
oyuncaklarıyla kendi kendinede bırakıyorum ama oyun iskelesiyle oynatırkende aynası var yakaladım seni diyerek yanında olduğumu belirtiyorum.
evet bu topic çok iyi olmuş arkadaşlar.bizbirbizimizden ne kaparsak kar
 
arkadaşlar belki çoğunuz biliyorunuzdur ama bilmeyenler için yazayım, bebişlerinizi tv. den özelikle klip ve reklamlar gibi proramlardan uzak tutun , bununla ilgili yazıyı aşağıya alıntı yapıyorum gerçekten çok önemli, benim yeğeni ve bi kaç arkadaşımın çocuğunun başına geldi yeğenim 9 yaşında çok şükür erken farketmemize rağmen halen tedaviye devam ediyor.

Psikiyatristlere göre; televizyon kanallarındaki müzik kliplerini sürekli izleyen 0 ile 3 yaş arası bebekler, hayata ilk adımı atamıyor.

Sosyalleşme temellerinin atıldığı bu dönemde uğradıkları, "Klip bombardımanı" nedeniyle minikler isimlerini bile öğrenemiyorlar.

Ses ile ağız hareketleri arasında bağlantı kurarak, dış dünyaya ilk adımlarını atmaları gereken, 0-3 yaş döneminde aldıkları hasarla, "hayata başlama" şansı azalan çocuklar, ancak "özel" eğitimle en başa dönebiliyorlar. Tıp literatüründe Klip sendromu olarak yerini alan bu "gerileme" ile ilgili Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan, "Çocuklara bu dönemde klip seyrettirmek şeker hastası bir çocuğa şeker yedirmeye benziyor" yorumunu yapıyor. Televizyon karşısına oturtulup, "Müzik kulağı gelişsin" diye klip seyrettirilen tüm 0-3 yaş arası bebekleri etkisi altına alan bu sendrom, kimi çocuklarda hafif, kimi çocuklarda ağır tahribat yaparak kendini gösteriyor. Her kesimden yüzlerce aile çocuklarındaki konuşamama, tepkisizlik, ilgisizlik, konsantrasyon bozukluğu gibi şikayetlerle doktorların kapısını aşındırıyor.

Çocukların oyalanması ya da sakinleşmesi için sürekli televizyonlardaki kliplerin karşısına oturtulduklarına dikkat çeken Prof. Dr. Yazgan, "Sosyalleşmenin temelleri üç yaşına kadar atılır. Klip karşısında bırakılan çocuk, yalnız başına hiçbir şey yapılmadan bırakılan çocukla eşdeğerde büyütülüyor demektir. Televizyon hiçbir zaman çocuklar için iletişim aracı olamaz. ıletişim kurmaktan uzak büyüyen çocuklar sonraki dönemde özel eğitim görmek zorunda kalıyorlar" diyor.

ıFADE GÜÇLÜĞÜ YARATIYOR

Genetik olarak risk taşıyan çocuklarda kliplerin bu riski çok daha yukarı taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Yankı Yazgan'a göre kliplere maruz kaldıkları için iletişim becerileri gelişemeyen çocuklar bir noktadan sonra gözetim altına alınmak zorunda kalınıyor. Televizyonun ilişkiye girilebilen bir araç olmadığının altını ısrarla çizen Yankı Yazgan, "Çocuklar görsel olarak öğrenmeye daha yatkın oldukları için kliplere ilgi duyuyorlar ancak, bu onların anlama ve ifade güçlüğüne kapılmasına neden oluyor" diyor.

Genetik olarak risk taşıyan çocuklarda kliplerin iletişim becerileri konusunda ciddi hasarlar bıraktığına değinen Prof. Dr. Yankı Yazgan, "Çocukların bu dönemde anne ve babalarıyla, çevreleriyle iletişim kurmaya ihtiyacı vardır. Kliplerle baş başa bırakmak onların bu ihtiyaçlarını durdurmak anlamına gelir" diyor. Prof. Dr. Yankı Yazgan, hastalığın teşhisinin ardından çocukların durumlarının incelenerek tedavi sürecinin başlatıldığını kaydediyor; "Genetik riski düşük olan çocuklarda tedavi sonrası olumlu gelişme sağlanıyor ancak yüksek olanlarda sıkı bir özel eğitim programı gerekiyor. Çocuklar bu dönem içinde kliplerden tamamıyla uzaklaştırılıyorlar"

DOKTORLAR UYARIYOR

Doktorların da bu konuda uyarıları var. "Klip bebekleri"nin "Otizm"e giden süreçte mutlaka bazı işaretler verdiklerini ifade ederek anne- babaların duyarlı olmaları gerektiğini belirtiyorlar ve kolayca fark edilebilecek bir kaç , "işaret" sıralıyorlar.

* Göz göze gelmemeye çalışır.

* Yüz ifadesi ciddidir, donuktur ya da hüzünlü gibidir

* ılgilendiği şeyi parmakla göstermez

* Yaşıtlarından uzak durur, yanlarına sokulmaz

* Aşırı utangaç gibidir, anne babasına yapışır

* Garip parmak hareketleri yapar ya da ellerini uzatıp çevirerek bakar.

* Orta derecedeki ağrıları umursamaz görünür.

* Yeni ortamlarda bulunmak istemez, alışkın olduğu ayrıntıları arar.

* Kendi kurduğu düzenin bozulmasından çok rahatsız olur.
 
evet ben kızıma hiç tv izletmiyorum..bunları bilmiyordum bildiğim iyi oldu.
benim izletmemein nedeni ilerde tv ye bağlı kalarak yemek yedirmek istememem oldu.iyi de etmişim..
 
çok iyi yapmışsın cnm, inşallah herkes dikkat der bu konuya dediğim gibi yaşayarak öğrenmek en zoruymuş, canımm yeğenimi öyle gördükçe ne üzülürdüm, üstelik onlar başka şehirdeler ve tedavi için 7 senedir ist.e gelip gidiyorlar, Allahıma şükürler olsun yine erken farkedildi fark edilmezse Allah göstermesin otizme kadar gidebiliyor bu hastalık
 
çok geçmiş olsun canım.bu arada hamişliğinde hayırlı olsun Allah sağlıkla kucağına almayı nasip eder inşallah.
nasıl farkettiniz siz peki?
 
sağol cnm, senin de bebişim çok şeker Allah bağışlasın,

cnm bizimkiler ilk önce işitme problemi var sandılar çünkü bu durumda olanlar genelde seslenildiğinde cevap vermez dönüp bakmazlar bile, sanki seni duymadığını sanarsın o yüzden ilk önce Marmara Üniversitesi Odyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferda Aktaş'tan randevu almışlardı, bu dr. zaten kendine gelen vakaların çoğunun klip sendromu olmasından dolayı bu konuda epey araştırma yapmış, makaleleri var, o yönlendirmiş işitme sorunu yok psikiyatrik tedavi lazım diye
 
dahha ayrıntılı bilgiyi buldum alıntı yaptım,

Marmara Üniversitesi Odyoloji Ana Bilim Dali Baskani Prof. Dr. Ferda Aktas izledikleri müzik klipleri nedeniyle "Otizm" le karsi karsiya kalan bebek sayisinin her geçen gün biraz daha arttigina dikkat çekerek, "Aileler çocuklarinda konusma gecikmesi, dalginlik ve konsantrasyon bozuklugu sikayetleri ile basvuruyor. Bu çocuklarin ortak özellikleri özellikle 0-2 yas arasinda sürekli müzik klibi seyretmeleri. Hastalik, televizyon kesinlikle yasaklanip özel egitim programlari uygulanarak, dört yasina kadar önlem alinirsa önlenebiliyor. Ancak dört yasindan sonra tedavisi mümkün degil" diyor. Kliplerin çocuk beyni üzerinde bu denli zararli oldugu fikrini ortaya atinca Prof. Dr. Ferda Aktas da bir hayli tepki görmüs. Ancak uluslararasi kongrelerde de sundugu tebliglerle sendrom konusunda sadece aileleri degil meslektaslarini da uyariyor. Konusmanin ögrenilmis bir davranis olduguna dikkat çeken Prof. Dr. Ferda Aktas, "Aileler nedense konusmanin otomatik olarak ögrenildigini zannediyorlar. Dogal ortamda çocuklarin dudak sekilleri, ses ve cümleler arasinda baglanti kurmasi gerekli. Ancak televizyon çocuklarin ögrenmesini engelliyor. Çünkü göz baglantisi kuramayan çocuklar dudak hareketleri ile sesi birlestiremiyor. Televizyon sesi yüksek olan bir ortamda da çocuklar anne ve babalarinin sesi yerine televizyon sesini algilar bu da onlarin beyin yapisinin karismasina neden olur. Çünkü dudak sekilleriyle çikan ses arasinda baglanti kuramazlar" diye konusuyor.

YOKSA DUYMUYOR MU?

"Klip sendromu" teshisi konulan hastalardan biri henüz yirmi dört aylik olan minik Berkan. Geçtigimiz aya kadar ailesi Berkan'in agzindan anlamli tek bir cümle dahi duyamamis. Berkan kendi adina bile tepki vermiyormus. Anne Meltem Kadioglu, "Önce isitme problemi oldugunu düsünüyorduk. Ancak
televizyonda müzik klipleri oldugu zaman kendisini oldugu gibi o yöne sabitliyordu.
Nerede olursa olsun televizyona yönelip sanki büyülenmis gibi duruyordu. Çalistigimiz için bakici ile kaliyordu. Bakicisi onu oyalamak için bütün gün klip seyrettiriyordu. Açikçasi ben de bunda bir sakinca görmüyordum çünkü ben de ev isleriyle ugrasirken zaman zaman ayni seyi yapiyordum" diyor.

ILK SORUNUN YANITI EVET

Trabzon'da yasayan Kadioglu Ailesi ogullarinin bir türlü konusmadigini fark edince solugu Istanbul'da, Marmara Üniversitesi Hastanesi'nde almis.
"Sikayetimizi söyler söylemez Berkan'in çok klip izleyip izlemedigini sordular" diyor Meltem Kadioglu. Genç kadindan aldiklari, "Evet" yanitinin ardindan ayrintili bir incelemeye girisen doktorlar sonunda teshisi koymuslar. "Klip Sendromu" Teshisin ardindan evde televizyon açmadiklarini ve Bertan'la sürekli onun anlayabilecegi sekilde konusmaya çalistiklarini anlatan Kadioglu, "Ona dokunmamiza, öpmemize bile izin vermezdi. Bir ayda çok sey degisti. Ismini ögrendi. Televizyon kapali oldugu için ara sira huzursuzlaniyor ama hemen dikkatini baska seylere yöneltmeye çalisiyoruz" diye anlatiyor zorlu tedavi sürecini.

"BANA INANMIYORLAR"

Rüzgar'da ayni sendromun kurbani. Ailesi Rüzgar üç yasindayken, yani bes yil önce fark etmis ogullarindaki garipligi. Teshis konulduktan sonra da iki yil boyunca evlerine hiç televizyon sokmamislar. Anne Siral Demiral, "Aynen bir bagimliya zararli bir maddeyi biraktirir gibi davrandik" diyor. Çocuklarinin
rehabilitasyon döneminde bir kres bulamamaktan o kadar bunalmislar ki, otistik çocuklar için bir kres açmislar. Bu arada aile içi bir sarsinti da atlatmislar. Esi Haluk Göçener'le o günlerde bosanmis. Ama Rüzgar'in egitimi için birarada olmayi basarmislar. Rüzgar simdi sekiz yasinda. Aldigi egitimin ardindan iç dünyasindaki karanligi asmis hiperaktif bir yapiya bürünmüs. Ancak ara sira öfke nöbetlerine kapiliyor, bazen saldirganlasiyor. Hâlâ okula gidemiyor, okuma yazmayi özel egitimle ögreniyor. Siral Demiral,
"Bütün yakinlarima söylüyorum. Çocuklarina klip seyrettirmemeleri konusunda uyariyorum ancak çogu zaman bana inanmiyorlar" diye yakiniyor.

NINNIYI KENDIN SÖYLE

Doktorlara göre, teshis konulan çocuklari hastaligin etkisinden kurtarmak için yogun çaba gerekiyor. Çünkü etkilenen beyinlerde hastalik çogu zaman yerlesiyor. Doktorlar bu hastaligin teshisini koyduktan hemen sonra televizyonu kesinlikle yasakliyorlar. Çocugun uyurken bile müzik dinlemesini istemiyorlar. Ailelere mümkün oldugu kadar çocukla, onun anlayabilecegi ses tonu ile konusmalarini tavsiye ediyorlar. Bu arada çocuklarla sefkat yüklü fiziksel temas da önemli. En önemli seylerden biri de minik bebeklere ninni söylemek. Uzmanlar, "Radyoda ya da teypte çalmayin siz söyleyin" diyorlar.
Onlar zamaninda fark etti .
Siral Demiral ve Haluk Göçener ogullari Rüzgar'daki belirtileri erken fark etmis. Simdi tüm ebeveynlere uyarip. "Hastaligin belirtilerini gözardi etmeyin" diyorlar. Iste adim adim otizme giden süreç;
"Kendi dünyasindadir. Kendisi iliski baslatmaz. Istedigi seylere ulasmak için iliskiye girer, insanlari obje olarak gösterir, parmagi ile isaret edemez. Göz temasi kuramaz, yüz ifadesi ciddidir. Donuk ya da hüzünlü bakar. Jest ve mimikleri kullanarak sevimli olmaya çalismaz. Bay bay yapmaz. Oyuncagini vermez. Yasitlarindan uzak durur. Öpmek ve öpülmekten hoslanmaz"

Kliplere uyari konulsun

Marmara Üniversitesi Odyoloji Ana Bilim Dali Baskani Prof. Dr. Ferda Aktas klip sendromu nedeniyle RTÜK'e basvurdu ve klip gösterimlerinde, "0-2 yas arasindaki çocuklarin izlemesi sakincalidir" uyarisinin yer almasini istedi. Aktas'in verdigi bilgiye göre bebeklerin davranislarinin dikkatli izlenmesi hastaligin tanimini kolaylastiriyor. Ve Aktas klip sendromunun belirtilerini söyle siraliyor;

. Oyuncaklarla konusur gibi sesler çikarmaz (7 ay)
. Anlamli isimlendirmeleri yoktur (10 ay)
. "Annene götür" gibi basit emirleri anlayip yerine getirmez (18 ay)
. Üç kelimeli cümle kuramaz (2 yas)
. Karsisindakilerle isim ve cinsiyet tayin ederek konusmaz (3 yas)
. Jest ve mimiklerini kullanmaz.
. Evet, hayir, nasil kelimelerini kullanamaz, zamir seçimi bozuktur
. Monoton, duydugunu tekrarlayarak (aninda ya da bir zaman sonra konusur)
. Kendine özel kelimeleri ya da konusma tarzi (son heceleri söylememe gibi) vardir.
. Oyuncaklar ve objelerle agzina alarak, elinde oynayarak, yere düsürerek ya da bir yere vurarak ilgilenir.
. Dönen esyalari, çamasir makinesini seyreder.
. Elinde ip veya benzeri bir seyi sürekli sallayabilir.
. Kagitlara, gazetelere, kitaplara özel bir ilgisi vardir, düzgün tutar.

ERKEN TESHIS ÇOK ÖNEMLI

Prof. Dr. Ferda Aktas, klip sendromu ile karsi karsiya kalan çocuklarda dört yasindan sonra tedavinin mümkün olmadigini söylüyor. Klip izlerken adeta büyüleniyorlar Bol hareket içeren müzik kliplerinin dünyayi yeni yeni tanimaya çalisan minik gözler tarafindan sürekli izlenmesi, beyinlerinde kimi zaman
tedavisi mümkün olmayan hasarlara neden oluyor. "Klip sendromu" bulgularini tasiyan çocuklarin geçmis hikayeleri "sürekli müzik klibi izlenmesini içeriyor. Tv'de ardi ardina yayina sokulan klipleri izleyen çocuklar çevresiyle iliskisini kesiyor, aile içi iletisimini en aza indirgiyor
Berkan'da bu sendromun tipik örneklerinden biri.
 
bende batuyla sayı sayıyorum parmaklarını tutuyorum 10 a kadar sayıyorum çok hoşuna gidiyo sonra bide 10 bitiyoya 10 batunun yanağına kon diyorum öpüyorum bayılıyoo
dikkatini çeken şeylerin adını ve rengini söylüyorumm mesela ağaçlara bayılıyooo anneciğim çokmu sevdin ağacı bak hemde yeşil renk ne güzel demi felan diye sohbet ediyoruzzz
 
bende sayıları sayıyorum,aynada kulağımız, gözümüz yapıyorum,sohbet ediyorum,gıdıklıyorum gülerek tepki veriyor.Gezerken anlatıyorum etrafı...
 
Çocuklar doğrudan emir ve talimat almaktan pek hoşlanmazlar. Peki onların eğitimleri için hangi yolları takip edelim ?

Gözlerinin içine bakın: Altı haftalık bebeğinizin gözlerine 18 cm mesafeden bakın. Çocuğunuzu önünüze veya kucağınıza aldığınızda bu uzaklık sağlanır. Her bakışta bebeğin beynindeki sinir bağlantılarının gücü artar. Bebek, 'benzerlik nedir? bu nedir ? ne farklıdır ? ne aynıdır ?' gibi en hayatî öneme sahip hususları öğrenme mahareti kazanır.

Konuşun, konuşun, konuşun: Kanada Ontario Üniversitesi'nden psikolog Marvin Simmer'e göre çocukla konuşmak çocuk için çok faydalıdır. Çünkü dil, öğrenme sürecinin en önemli parçasıdır. Doğumdan itibaren çocuğuyla düzenli olarak konuşan annelerin çocukları daha çabuk konuşmaya başlarlar. Böyle bir annenin çocuğu, oyun sırasında keşfettiği bir şeyi anne-babasına büyük bir heyecanla anlatır.

Geç konuşmaya başlayan bir çocuk ilkokul dönemlerinde zorluk çekebilir. Bununla ilgili olarak Şikago Üniversitesi'nden psikolog Janellen Hunttenlocher bir deney yapmıştır. Bu deneyde; iki grup çocuğun matematik kabiliyetleri karşılaştırılır.

Birinci grubu, ailesinde konuşma ve ilginin az olduğu; ikinci grubu ise konuşmanın bol olduğu ailelerin çocukları oluşturur. Bir bozuk para yığınından kaç tane paranın alındığını veya yeni paranın eklendiğini her iki grup da anlar. Ancak iş cümlelere geldiğinde sıkıntı ortaya çıkar. Ayşe'nin 10 tane elması var, Fatma'ya üç tane verirse, Ayşe'nin kaç elması kalır? Bu soruyu ikinci gruptakiler daha kolay ve hızlı cevaplandırmışlardır.

Merak ve cesaret duygularını ateşleyin: Bebekler, yeni geldikleri dünyayı keşfederler. Keşifler onlara büyük haz verir. Keşifleri onlarla paylaşın. Morallerini bozmayın. Yapılan bir çalışmaya göre anne-babalarından cesaret alan çocukların hayatta daha başarılı oldukları tespit edilmiştir. Baskı altında idare edilen çocuk, endişe ve iç sıkıntısına sahiptir.

Çocuklar, dokunarak ve tatlarına bakarak keşfederler. Siz de onlarla birlikte keşfe çıkın. Bir oyuncağını alın, sağına soluna bakın, sonra çocuğunuza verin. Yerlerde çocuğunuzla birlikte yuvarlanın, onunla emekleyin. Bu hususta en güzel örnek olarak da Peygamber Efendimiz(sav)'in torunlarını sırtına alıp gezdirmesi, onların arzularını yerine getirmek için elinden geleni yapması gösterilebilir.

Gösterin ve işaretleyin: Elinize sarı bir kitap alın. Kitabı işaret ederek sarı deyiniz. Çocuğunuzun renkleri daha kolay öğrendiğini göreceksiniz. Bebek konuşmasa bile bu şekilde sarının diğer renklerden farklı olduğunu anlayabilir. Renkleri, şekilleri, boyutları gösterin ve işaretleyin. Bu şekilde renk eğitimi verilmeyen bazı çocuklar büyüklüklerinde bile, kırmızı yerine bayrak rengi, yeşil yerine ağaç rengi, ot rengi, mavi yerine gök rengi demektedirler.

Gülümseyin: Çocuğunuz, ilk defa bardaktan su içmesini öğrendiğinde, ayağa kalkın, çok iyi, çok güzel aferin deyin, gülümseyerek çocuğunuzu tebrik edin ve ödüllendirin. Bu hareketler beynin ön kısmındaki sinir ağ bağlantılarını güçlendirir ve orta beyindeki duygu merkezi olan amygdala'yı harekete geçirir.

Aslında bu sosyal bir ihtiyaçtır. Bırakın çocukları, yetişkinler bile takdir edilmekten, dikkate alınmaktan hoşlanırlar. Çocuklarınızın bu sosyal ihtiyacını, yeme-içme ihtiyaçlarını karşıladığınız gibi karşılayınız.

Beyin, 10-18 aylıkken amygdala merkezinde gerekli sinir bağlantılarını kurar. Ancak bebeğinizi ilk adımları için tebrik ettiğinizde, sevincini onunla paylaştığınızda, beyinden damla damla salınan nörokimyasallar bir sel hâline gelerek sinir bağlantılarını çelikleştirirler.

Eğer, bebeğinizin başarılarını ve onun için çok önemli olan (sizin için basit olabilir) keşiflerini görmezden gelir veya her seferinde farklı farklı tepki gösterirseniz, beyindeki sinir bağlantıları güçlenmez. Hattâ bebek yeni başarılar ve keşifler için isteksizleşir.

Durmayın: Her ne kadar ilk yıllar çocuğunuzun gelişimi için çok önemli olsa da, duygu gelişimi 10-18 yaşları arasında da sürer. Bu yüzden aynı şeyleri bu dönemde de devam ettirin.

Sonuçta çocuğunuz büyürken onun gerçek zekâ seviyesinde çok önemli farklılıklar olmasa da, sosyal ve kültürel başarıları artacaktır. Emekleriniz ve gayretleriniz belki dünyaca ünlü birini ortaya çıkarmayabilir. Fakat unutmayın ki sizin ilginiz, çocuğunuz için hayatî bir öneme sahiptir. Araştırmalar göstermiştir ki çocukların başarılı olup olmayacağını önceden gösteren şeylerden biri, anne-babanın çocuğuyla meşguliyet derecesidir.

alıntıdır.
 
tv konusunda yazılanlar çok mantıklı. ben de kızımla şarkı söylerken playback tabiki:) şarkı sözlerini karıştırdığımda keyfi kaçıyomuş gibi hemen kopuyo benden. ağzımla ses arasında uyumu farkedebiliyo.

hepinize çok teşekkürler. ben de sık sık konuşmaya, evi ve gördüğü şeyleri anlatmaya çalışıyorum. sesleri, eşyaları uzun uzun anlatıyorum. balonlar şişirdim renkleri anlatıyorum bu şekilde. el va ayaklarını ovarken anlatıyorum yaptığım şeyleri. vücudunu tanıtacak konuşmalar yapıyorum.

ben de geçen araştırırken şunu buldum.

Montessori Egitimi

sanırım yaş olarak geç ama hazırlık yaparız diye düşündüm.
 
çok güzel şeyler yazılmış süper bi topic olmuş işte kk ya girme sebebimde ta başından beri buydu bana ve bebeğime birşeyler kazandırması.hepinize çok teşekkürler.tv hakkında yazılanlar kesinlikle doğru.eğitim fakültesinde 4 sene çocuk psikolojisi ve gelişimi okuduk.öğretmen arkadaşlarda bilir ve o zamanda çocuk ve medya konusunu işlerken hep bunlardan bahsedilmişti.ama ne yazıkki bu bilgilerim yeğenimi tamamıyle kurtaramadı.ona da çok ilgisiz davranıldı tüm uyarılarıma rağmen ve artık otizmden dolayı tedavi görüyor.yinede tesellimiz şu ki ısrarlarımla tedaviye erken başlandı en azından 3 yaşından önce başlandığı için kurtulma şansı oluştu.sorun şu ki aileler kendi bebeklerine hiçbir rahatsızlığı konduramıyor.ben en çok o konuda mücadele vermiştim.otizm belirtileri gördüm ama bunu anne ve babasına bi türlü kabul ettirip dr a götüremedim 2 yıl boyunca.bizlerde aynı şeyi yapmayalım en ufak ters giden şeyleri bile dikkate alıp mutlaka üstüne gidelim.Allah bebeklerimizi korusun.
 
bende akşamları sallaya sallaya zorla uyutmak yerine yatağa koyup ona sarılıyorum ve ninni söyleyerek uyutuyorum.bazen çok ağladığı oluyor mesela aç ve mama yapmam lazım mamanın da soğuması lazım işte bu gibi durumlarda büyük biriyle konuşur gibi ama tatlı bi ses tonuyla onu kucağıma alıp evde dolaştırırken yapacaklarımızı anlatıyorum.şimdi mamanı yaptım anneciğiiim,soğusun hemen yiyceez sonra seni pış pış yapıcam uyuycaz annecim.annen seni çook seviyor sen çok akıllı bir kızsın aferin sanaaa.... şeklinde :) ve her defasında sakinleşip dinliyor hatta o da yumuak bir ses tonuyla cevap veriyor.
 
biz ana kız dır dır konuşuyoruz :kedi:...
bide defneye bu kitaplardan aldım içinde resimler var konusuna göre onları gösterip anlatıyorum..muz sa dün nasıl yaladık annem muzu hatırladın mı bak sarı muz nede tatlı filan diye... kitap çok güzel ilgisini çekiyor hem dikkati dağılınca hoop ağzına götürüpbi güzel emiyor çıngırağıyla oynuyor sonra başka bi sayfaya gçiyoruz...

umarım anlıyordur.. dedesi çok gülüyor baban gidi ne çalışıyorsun diye gülüyor.. çalış çalış yarın sınav var diye takılıyor zemuszemus

ben de "renkler" ve "sözlükler" diye 2 tane var dahasını bulırsam onlarıda alıcam size de tavsiye ederim D&Rdan aldım..

973.jpg
 
ben şarkı söylüyorum sağ elimde beş parmak sol elimde beş parmak die :KK70:
 
bende akşamları sallaya sallaya zorla uyutmak yerine yatağa koyup ona sarılıyorum ve ninni söyleyerek uyutuyorum.bazen çok ağladığı oluyor mesela aç ve mama yapmam lazım mamanın da soğuması lazım işte bu gibi durumlarda büyük biriyle konuşur gibi ama tatlı bi ses tonuyla onu kucağıma alıp evde dolaştırırken yapacaklarımızı anlatıyorum.şimdi mamanı yaptım anneciğiiim,soğusun hemen yiyceez sonra seni pış pış yapıcam uyuycaz annecim.annen seni çook seviyor sen çok akıllı bir kızsın aferin sanaaa.... şeklinde :) ve her defasında sakinleşip dinliyor hatta o da yumuak bir ses tonuyla cevap veriyor.
bende aynı şeekilde yapıyorum ve faydasını görüyorum bazen çok sinirlenirse(istediğimiz olmayınca ortalığı yıkıyoruz kendimiz ufağız ama sesimizin maşallahı var)şarkı söylüyorum kucağımda dans ediyoruz ve zafer benim oluyor
 
X