Anne Kalbinden Notlar, Çocukla Kurulan Sevgi Dili!​

Bazen bir çocuğun gözlerindeki o ışık, yeryüzündeki en güçlü kelimeden daha derin konuşur. O gözler, her sabah uyanırken size bakan, sizden yön bulan, sizi anlamadan önce hisseden gözlerdir. Ve bir anne olarak, o gözlere baktığınızda zamanın durduğunu hissedersiniz. İşte tam da o anlarda sevginin dili konuşur. Sözcüklere ihtiyaç duymadan. Belki sadece bir tebessümle, belki saçlara ilişen usulca bir dokunuşla. Anne olmak, bir ömrü başka bir kalple birlikte atmaktır. Kalbinizin dışında atan minicik bir kalbin her ritmini hissetmektir.

anne cocuk.webp

Çocuklarla kurduğumuz bu görünmez bağ, aslında sevgi dili dediğimiz şeyin en saf halidir. Hepimiz sevilmek isteriz, bu doğuştan gelen bir ihtiyaçtır. Ama sevilmenin de birçok yolu vardır. Kimi insanlar güzel sözlerle büyür, kimileri sarılmayla. Kimisi kendisi için yapılan küçücük bir şeyle kendini değerli hisseder. İşte buna sevgi dili diyoruz. Ve çocuklar, onlar bu dili çok ama çok erken yaşta çözmeye başlar. Üstelik biz farkına bile varmadan. Sevginizi nasıl sunduğunuz, onların kalbinde nasıl yer edeceğinizi belirler.

Bir çocuğa seni seviyorum demek elbette güzeldir. Ama bazen bir seni seviyorum´dan çok daha fazlasına ihtiyaçları olur. Gerçekten dinlenmeye, yargılanmadan anlaşılmaya, kendi duygularını özgürce ifade edebilecekleri bir alana. İşte burada devreye o görünmeyen, ama her şeyi sarıp sarmalayan sevgi dili girer. Kaliteli zaman geçirmek, göz teması kurmak, sarılmak, küçük notlar bırakmak ya da sadece başını okşamak. Bunların her biri çocuğa sen benim için çok özelsin demenin farklı yollarıdır.

Bazen annelik yorar. Gün içinde belki defalarca aynı cümleyi tekrar etmişsinizdir; Hadi ayakkabılarını giy , Oyuncaklarını toplar mısın?, Yemek bitti, şimdi diş fırçalama vakti. Bu tekrarlar arasında, çocuğun kalbine değen o küçük ama anlamlı anları gözden kaçırmak kolaydır. Ama inanır mısınız, bir çocuğun dünyasında o küçük anlar, bir ömre bedel olabilir. Sabah telaşla giyinirken bir an durup ona sarılmak, gece uyumadan önce başını okşamak, onun yaptığı minicik bir resmi takdir etmek. Tüm bu anlar, bir çocuğun hayatında kök salan güven duygusunun yapı taşlarıdır.

Sevgi dilini doğru konuşmak, çocuğunuzun iç dünyasını tanımakla başlar. Onun neye nasıl tepki verdiğini fark etmek gerekir. Hangi durumda kendini değerli hissediyor, ne zaman içe kapanıyor? Bazı çocuklar kendileriyle zaman geçirildiğinde mutlu olur. Bazıları sarılmak ister, dokunmayı sever. Kimisi ise sizin için bir şey yapıldığında beni seviyor duygusunu yaşar. Bu dil, her çocukta farklıdır ama hepsi aynı kökten beslenir; ilgi, anlayış ve şefkat.

Bu dünyada en çok duyulmak isteyen varlık, belki de çocuktur. Ama duymak derken sadece sözleri kastetmiyoruz. Onların duygularını, ihtiyaçlarını, korkularını, neşelerini. Kelimelerle anlatamadıkları her şeyi duymak. İşte annelik, bazen çocuğun anlatmadığını anlayabilme sanatıdır. Gözlerinden, yüz ifadesinden, suskunluğundan, bazen ise fazla konuşmasından anlamaktır. Bu derinlik, bir bağ kurar. Görünmeyen ama çok güçlü bir bağ.

Hayat koşuşturması arasında birçok şeyi unutuyoruz. Yetişmesi gereken işler, yapılması gereken yemekler, gönderilmesi gereken e-postalar. Fakat çocuklar, zaman istemez bizden. Var olmamızı ister. Yanlarında, gerçekten orada olmamızı. Telefon elimizde değilken, gözümüz ekranlarda değilken. Kalbimizle, bakışımızla orada olmamızı isterler. O kısacık anlar, ömür boyu sürecek hatıralara dönüşebilir. Belki çocuğunuz yıllar sonra Annem her sabah beni öpmeden işe gitmezdi diye hatırlayacak sizi. Ya da Canım sıkıldığında saçlarımı okşardı. Bu küçük anılar, onların iç dünyasına sonsuza dek kazınır.

Elbette her an sabırlı, sevecen, mükemmel olmak mümkün değil. Olmamalı da. Çünkü annelik; mükemmel değil, gerçek olmayı gerektirir. Bazen öfkenizi kontrol edemediğinizde, bazen üzgün hissettiğinizde bile çocuğunuza Ben de bazen yoruluyorum ama seni hep seviyorum diyebilmek, mükemmelliğin çok ötesinde, şefkatli ve öğretici bir yaklaşımdır. Çocuklarımıza sadece mutlu zamanlarda değil, zor zamanlarda da sevgimizi göstermek gerekir. Çünkü sevgi, sadece güneşliyken değil, fırtınadayken de kendini belli etmelidir.

Bunu başarmanın yolu ise; iç sesimizi duyabilmekten, kendi kalbimize de kulak verebilmekten geçiyor. Çünkü biz kendi duygularımıza iyi gelirsek, çocuklarımızla kurduğumuz bağ da sağlıklı oluyor. Annelik sadece vermek değil; arada bir durup nefes almak, ihtiyaçlarını fark etmek ve kendine de sevgi göstermek demektir. Kendi içimizdeki çocuğa sarılabildiğimizde, gerçek anlamda anne oluruz.
Ve unutmayın… Çocuğunuz büyüdüğünde hangi marka oyuncakla oynadığı değil, sizinle geçirdiği zamanları hatırlayacak. Birlikte kurduğunuz oyunları, ona okuduğunuz masalları, saçlarını okşayarak söylediğiniz ninnileri, düşüp ağladığında dizine kondurduğunuz öpücükleri… Bunlar hafızasında değil, kalbinde kalacak.

Annelik; uzun bir yol, bazen inişli çıkışlı, bazen yokuşlu. Ama bu yolun kenarlarında çiçekler var. Bazen sarılmalar, bazen kahkahalar, bazen sessiz gözyaşları. Ama hepsi gerçek, hepsi bizden, hepsi sevgiden.

anne cocuk2.webp

Senin çocuğunun sevgi dili neye benziyor sevgili anne? Sarıldığında mı gülümsüyor? Yoksa Aferin sana! dediğinde mi içi parlıyor? Belki de sessizce yanında oturmanı seviyor. O dili keşfettiğinde, sen de bir şey fark edeceksin, aslında bu dili konuşmak için kelimelere hiç ihtiyacın yokmuş.
Anne olmak, bazen karanlık bir odada, ilk defa duyduğun minicik bir kalp atışıyla gözlerinin dolmasıdır. Henüz dokunmamışken bile içindeki o canla kurduğun bağ, bir ömrün en güçlü bağına dönüşür. O minik kalbin her atışıyla sen de yeniden doğarsın. Sanki kendi varlığın ikinci plana geçer de, artık nefes almak bile onun için olur.

Anne olmak, bazen kendi gözyaşlarını sessizce yastığa akıtıp, sabahında yüzüne güçlü bir gülümseme takmak zorunda kalmaktır. Çünkü bilirsin; sen yıkılırsan, onun dünyası da çatırdar. Bu yüzden sabırla, sevgiyle, içini titrete titrete dik durursun. Kalbin yorgundur belki, ama gözlerin hep umutla bakar ona. Çünkü annenin gözleri, çocuğun en derin aynasıdır.

Ama annelik sadece fedakârlık değil; aynı zamanda büyülü bir bağdır. Sen ona ninni söylerken, sadece bir melodi değil, kalbini de usulca fısıldarsın. Parmaklarının ucuyla sırtını sıvazladığında, sadece tenine değil, ruhuna da dokunursun. Ve her gün, ona sevgiyi kelimelerden çok davranışlarınla anlatırsın.

Çocuklar sevgiyle büyür, ama o sevgi sadece verildiğinde değil, anlaşıldığında gerçek olur. İşte bu yüzden, sevgi diliyle konuşmak; sadece onun ruhunu beslemez, senin yaralarını da sarar. Çünkü annelikte iyileşmek, çoğu zaman çocuğun gözlerinde kendini yeniden keşfetmektir. Onda gördüğün neşe, senin karanlıklarına da ışık olur. Onunla birlikte iyileşir, onunla birlikte güçlenirsin.

Unutma sevgili anne, senin sesin, onun iç dünyasında yankılanan en tanıdık melodidir, senin bakışın, onun kendini değerli hissettiği ilk aynadır, senin kalbin, onun ilk yuvası, en güvenli limanıdır.

Ve bu yuvanın dili ne kadar çok sevgiyle konuşursa, o kadar sağlam olur kökleri. Çünkü sevgiyle büyüyen bir çocuk, dünyayı da sevgiyle sarar. Sen ne zaman sevgiyle dokunsan, onun hayatına sadece bir an değil, bir ömür katarsın.