Mars, Güney Ay Düğümü ile kavuşuma gidiyor. Ve biz, içimizde bir şeylerin ağırlaştığını hissediyoruz. Ay, Mars’ın yönettiği Koç burcunda. Duygular sabırsız, dürtüsel, telaşlı… Merkür ise durağan. Henüz resmen gerilemeye başlamadı belki ama zihin çoktan geçmişe saplanmış durumda.
İçimizde bitmeyen sorgular var.
“Acaba?” ile başlayan, cevabı olmayan onlarca soru. Hiç yürünmemiş yolların yankısı dolanıyor içimizde. Her seferinde aynı yerden geçerken, farklı bir sonla karşılaşmayı uman bir yanımız hala bekliyor. Hala içimizde bir ses “ya bu sefer farklı olursa” diye fısıldıyor.
Hiç yürünmemiş yollar, hiç söylenmemiş sözler, hiç cesaret edilememiş kararlar…
Eyleme geçemedikçe ve bu sorular cevap bulamadıkça, bu duygular daha çok birikiyor… Taşıyor, taşırıyor. Ve tam o anda içimizden bir başka ses yükseliyor:
“Dur artık… yapma. Yeter.” Çünkü bu kez gökyüzü başka bir hesap soruyor bize.
Gökyüzü bu dönemin muhasebesini çok net yapıyor: Kimin Emeği, Kimin Çabası? Senin için kim gerçekten çaba gösterdi? Ve sen, kim için neyin peşinden koştun?
Çabaya odaklan diyor gökyüzü. Kim seni gitmek istediğinde tuttu? Kim düştüğünde elini uzattı? Canın en çok yandığında kimin omzuna yaslandın? Kime koştun? Kime sarıldın? Ve Kim ‘Ben buradayım’ dedi hiçbir şeye rağmen?
Ve belki de
en yakıcı soruyu soruyor:
Bunların hepsini yapan hep sen miydin?
Eğer öyleyse… Artık rahat ol. Sen elinden geleni yaptıysan, sistem de yapacağını yapar. Ve bu kez gökyüzü sana şunu söylüyor:
“Dur artık… Çabayı bırak. Sadece senin emeğinle ayakta duran şeyleri taşımaktan vazgeç.”
Çünkü gerçekten seven, bir yerlerde seni yormaz. Gerçekten kalan, yanında kalmak için savaş verir. Sadece yanında kalmak bile, bazen bir insanın yapabileceği en güçlü eylemdir.
Ve unutma: Bazen gitmek değildir mesele… Kimin, gitmekten vazgeçtiğidir
aslında kaderi belirleyen.
Zamanın ruhu şu an, kaderin terazisinde ağır bir karmik hesaplaşmayı tartıyor…
Ve vicdanı rahat olanlar için gökyüzünün elbet bir planı var. Çünkü vicdan, insanın içindeki en ilahi sestir.