<div class="bbWrapper">Ey Kız Anneleri!.. Sahi Bize Ne Oldu ?<br />
...<br />
Bir yıllık evli, mutsuz kızının keder ve incinmişlik yüklü gözyaşları içinde anlattığı dertlerini dinleyen anne küplere biner:<br />
<br />
"-Nasıl söyler, «Sen karışamazsın!» diye, sen onun karısı isen tabiî ki sana danışmadan hiçbir şey yapamaz. Tabiî ki karışırsın. Siz evlenirken ne iyiliklerini gördünüz ki onun kardeşine yardım edesiniz. Hem neden seninle ilgilenmiyor? Sen üniversitede okurken arkadaşlarınla gezer tozardın, o seni o hâlinle kabul etti. Şimdi «Seni annen sokakta mı doğurdu?» da ne demek, bu ne büyük edepsizlik... İyi etmişsin yataktan atmakla, biraz akıllansın. Ben de seni göndermiyorum, haydi bakalım ne yapacak. Önce benden bir özür dilesin. Ver şu telefonu gör ben neler yapıyorum."<br />
<br />
Genç gelin, biraz korkar, biraz cesaretlenir. Birden gözünün önünden eşi geçer, hâlâ sevmektedir eşini, ama doğrusu biraz ayar verilse, akıllansa iyi olur diye düşünür. Telefonu annesine verirken köşeden anneanne seslenir:<br />
<br />
"-Her gün kocandan erken uyanıyor musun evlâdım? Her akşam kocan eve gelmeden yemeği hazır ediyor musun? Her nereye gidersen kocana danışıyor musun? Eve kocandan önce giriyor musun? Kocana kapıyı her gün, her ne olursa olsun güler yüzle açıyor musun? Kocan üzerini değişene kadar sofrayı hazır ediyor musun? Peşinden kahve isteyip istemediğini soruyor musun? O senden istemeden çayın altını yakıyor musun? Dizi izliyor musun? Dizi izlerken eşine nasıl davranıyorsun? Her gün eşin kapıdan içeri girerken, yüzüne mi bakıyorsun, eline mi bakıyorsun? Eşinin uykusu gelince sen de onunla kalkıyor musun, yoksa televizyon başında dizinin bitmesini mi bekliyorsun? Her sabah kahvaltısını hazırlayıp, güler yüzle duâlar ederek uğurluyor musun? Eşinin kıyafetlerini zamanında o sana söylemeden ütüleyip hazır ediyor musun? Kocana karşı vazifelerini aksatmadan yapıyor musun?"<br />
<br />
Anneannenin sözleri üzerine, yeni gelin şaşkın şaşkın bakarken, biricik annesi imdadına yetişir:<br />
<br />
"-Ne demek istiyorsun anne, benim kızım, kocasının kölesi mi?"<br />
<br />
Anneanne sözlerine devam eder:<br />
<br />
"-İş yerinde patronun kızacak diye, daha o söylemeden her dediğini yapıyor musun? Yeri gelip arkadaşlarının içinde yaptığın işi beğenmeyip seni azarladığı zaman, ona ne cevap veriyorsun? Onu da bürosundan dışarıya atıyor musun, yoksa «Aman işten çıkarmasın!» diye sessiz mi kalıyorsun?! Onun olur olmaz yap dediklerini yaparken kimsenin kölesi değilim diye işten çıkmayı hiç düşündün mü?"<br />
<br />
Bu kez ana-kız, ikisi de sessiz kaldılar. Çünkü taze gelin, evlenmeden önce çalışıyordu ve patronu, her yaptığını burnundan getirdiği hâlde işsiz kalma korkusu ile istifasını bir türlü verememişti. En sonunda patronları yoğun kadro, yetersiz performans göstermesini bahane ederek onu işten çıkarmıştı. Kızımız, hâlâ yana yakıla iş arıyordu, ama daha bulamamıştı.<br />
<br />
Anneanne yine seslendi:<br />
<br />
"-Allah Teâlâ nazarında şu anda sen, en çok kime karşı sorumlusun? Senin üzerinde kocanın hakları neler?"<br />
<br />
Taze gelin:<br />
<br />
"-Stresten olsa gerek, çok geç uyuduğum için sabahları erken kalkamıyorum; o giyinip çıkıyor, iş yerinde kahvaltı ediyor. Evde oturup durmaktan akşama kadar canım sıkılıyor. Kayınvâlidemlerin gün toplantıları, akraba toplantıları hiç bana uygun değil; giyinip, süslenip onlara hizmet etmekten başka bir şey yapmıyorum. Ben böyle bir hayat için mi okudum? Konuştukları konular o kadar basit ki; ben onların seviyesine inemiyorum. Arkadaşlarıma takılıyorum, onları işyerlerinde ziyaret ediyorum, onlarla bir kafede buluşuyoruz, oturup sohbet ediyoruz. Böylece ufûnetim dağılıyor, bazen eve geç geldiğim oluyor. Arkadaşlar bana uğruyorlar, onlar eşimin gelme saatine yakın çıktıkları için yemeği yetiştiremediğim oluyor. Ne bulduysak yiyoruz, eşim böyle şeylere kızmaz da karışmaz da
"<br />
<br />
Anneanne sinirlenir:<br />
<br />
"-Sen öyle zannet
İş yerinin stresi, patronunun çıkardığı krizlere rağmen sana bunların hiç birini hissettirmemeye çalışan kocan, senin bu vurdumduymazlığından etkilenmiyor mudur? Senin ondan sonra uyumandan, ondan sonra uyanmandan, dizilere takılıp onu ihmal etmenden, saatlerce telefonda arkadaşlarınla konuşmandan etkilenmiyor mudur? Senin bu ilgisiz ve boş vermiş hâllerinden dolayı; «Derdimiz çok büyük, konuşmamız lâzım!» demedi mi hiç? Ben olsam derdim. Annene sor bakayım: «Kocasına kızıp onu hiç yataktan atmış mı? Kocası onu her hafta yemeğe götürür müymüş? Hiç kocasından geç eve girmiş mi?»"<br />
<br />
Kendisini çok seven anneannesinin bu sözleri karşısında şaşkına dönen taze gelin:<br />
<br />
"-Eşim bunların hiçbirini bana söylemedi." demekle yetinirken anne hanım, annesine pek sert çıkar:<br />
<br />
"-Neden kızın aklını karıştırıyorsun. Şimdiki zaman, senin zamanınla aynı mı? Her şey çok değişti, çok... Bizim evliliğimiz öyleydi, şimdiki evlilikler başka
Benim kocam, ilk evlendiğimiz gün benden isteklerini tek tek söylemiş: «Bunlara dikkat edersen memnun olurum.» demişti. Titiz adamdı. Ona bir şey söyletmeden yapılacak her şeyi yaptım, ne diye aramızda problem çıksın. O beni üzmedi ki, ben onu yataktan kovayım. Benim kocamla kızımın kocası bir mi?"<br />
<br />
Anneanne sözü yine aldı:<br />
<br />
"-Çünkü sen de onu üzmemek için elinden geleni yaptın. Neden bunları kızına anlatmıyorsun da yangına körükle gidiyorsun? Kızın üniversitede okurken onu evde iş yapmaya alıştırmadın, arkadaşları ile gönlünce dışarı çıktı, hiç sesini çıkarmadın. Şimdi kızına ev hanımlığı zor geliyor; kendini hâlâ evli gibi değil de bekâr biri gibi zannediyor. Arkadaşlarının işyerlerinde senin ne işin var, kızım? Evlilik sokaklarda yaşanmaz, insan evinde mutlu olamıyor da canı sıkılıp duruyorsa, ona sokaklar mutluluk vermez. Ayrıca kardeş demek, sıla-i rahim demek
Kişi ilk olarak en yakın akrabasının derdine derman olacak. Kocan sana söylemiş, «Seni sıkıntıya sokmamak için bütün tedbirlerimi aldım, sen üzülme!» demiş, sen neden uzatıp da efelik taslıyorsun. Annene sor bakalım, baban, kardeşlerini okuturken annene danışmış mı? Evde erkek tektir yavrum; bir çöplükte iki horoz ötmez. İstişâre edilir, ama son söz kocanındır. Biz böyle öğrendik, «Allâhın emri bu!» dediler bize
Dindar, iffetli, itaatkâr kadınlar olmamız için anne ve babalarımız gayret ettiler."<br />
<br />
Kızını ziyarete gelen yetmişli yaşlardaki güngörmüş anneanne, sinirlenip ayağa kalktı:<br />
<br />
"-Evet, zaman aynı zaman değil. Biz sizler gibi okumadık. Bizim hayatta maksadımız; iyi bir yuva kurmak, vazifelerimizi yerine getirip, cennet bahçesi hânelerde, edepli, çalışkan, hayırlı evlatlar yetiştirmekti. Bize Allâhın emirleri öğretildi. Bizim kulağımıza:<br />
<br />
«Erkekler kadınlar üzerinde yönetici (kavvâm)dırlar. Çünkü Allah, kimini kiminden üstün kılmıştır; çünkü erkekler (kadınlara) mallarından harcamaktadırlar
İyi kadınlar; gönülden boyun eğenler ve Allâhın korunmasını emrettiğini kocasının bulunmadığı zamanlarda koruyanlardır..." (en-Nisâ, 4/34) âyeti küpe edildi. Biz, kocamızla yarış yapmadık, itaat ettik. Bunu bir eksiklik gibi görmedik."<br />
<br />
Evlâdım, biz evliliği, birisinin sırtına binip de kendi bencilliğimizle sadece kendi menfaatimizin düşünüleceği yer olarak görmedik. Reçelimizi, turşumuzu, ekmeğimizi, kurutmalıklarımızı kendimiz yaptık; dışarıda çalışmadık belki, ama evimizin bütçesine katkıda bulunmak için her şeyi yaptık. Eşimizin, çocuklarımızın çorabını, kazağını kendimiz ördük. Dikiş öğrendik, hazır giydirmedik; çocuklarımızın elbiselerini biz diktik. Bizim zamanımızda kızlar dikiş, nakış vb. kurslara giderlerdi, evlerinin dekorasyonundan çocuklarının bakım, giyim, eğitiminden bizler sorumlu idik. Anaokuluna göndermezdik çocuklarımızı
Bizlerle iş yapar, getirir, götürür, hem öğrenir, hem de eğlenirlerdi.<br />
<br />
Canımızın sıkılmasına zaman kalmazdı; tarhana yapacağız, salça yapacağız, erişte keseceğiz, çorbalık dökeceğiz, küçücük bahçemize domates, biber, salatalık ekip onlarla ilgileneceğiz. Buğdayımızı kendimiz alıp, kaynatıp, değirmende öğüttürüp ekmeğimizi yapacağız diye uğraşırdık. Namazlarımızı kılabildik mi, her gün bir sayfa Kurân okuyabildik mi, hâlimize şükrederdik. Tellerde çamaşır hiç eksik olmazdı. Annenlerin bezleri, çamaşırları kaynatılacak, yıkanacak kolay mı? Karı-koca ikimiz de Allâhın emri ve rızâsı doğrultusunda evlendiğimiz için, sevgiyi, saygıyı, hizmeti, eşimiz ve evlâtlarımız için fedakârlığı kutsal bir vazife kabul ettik. Karı-koca, ne çok resmî, ne de çok lâubâlî olduk. Her işimiz ölçü ile idi, o sebepten incinmedik, incitmedik. Kalk kızım, kalk! Önce Kurân senden nasıl bir hanım olmanı istemişse onu öğren; adam gibi kocana hanımlık yap, ondan sonra tekrar gel, konuşalım."<br />
<br />
Bu sözlerden sonra anneanne, kızının evinde oturmaktan vazgeçip çıktı gitti. Ana-kız ne yaptılar bilinmez de; üniversite görmemiş anneannenin evliliğini yürütmekteki bu başarısı, irâdesi ve sözleri, bizleri can evimizden vurdu. <br />
...<br />
Fatma Hale Sağım</div>